Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 5224
Toplam 15281373
En Fazla 20355
Ortalama 2610
Üye Sayýsý 1175
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 
 

Allah’a Tevekkül… AMA NASIL?

Çünkü "insan zayýf olarak yaratýlmýþtýr" (Nisa, 28).
20/01/2010

Sahip olduðu  bütün  yeteneklere ve ulaþtýðý baþarýlara raðmen insan temelde zayýf bir varlýktýr. Onu varlýk sahnesine çýkaran kudret, onun yükümlülüklerini hafif tutmuþ (Nisa, 28), ona gücünün yettiði kadar yük yüklemiþtir. (Bakara, 286) Çünkü "insan zayýf olarak yaratýlþtýr" (Nisa, 28). Kur’ân’ýn bu vurgusu, insanýn fizik yapýsýndan çok psikolojik yapýsýna, ruhsal alan özelliklerine yöneliktir.

Karamsarlýk, korku, endiþe ve ihtiras, insandaki zayýf tabiatýn en belirgin  göstergeleri arsýnda yer alýr.

Geçmiþte yaþanan acý deneyimler, çekilen  ýztýraplar, mutsuzluklar, görülen ihanetler bazý ruhlar üzerinde kalýcý etki býrakýrlar. Hayatýn geride kalan kýsmýnýn sunduðu bu "kara tablolar" insanýn içinde yasadýðý âný ve geleceðini de etkisi altýna alýr. Olaylar hep olumsuz bir bakýþ açýsý ile deðerlendirilir. Artýk, her þeyin geçmiþin bir kopyasý olarak gerçekleþeceði, hiçbir þeyin  iyiden tarafa deðiþmesinin mümkün olmayacaðý varsayýmý hakim olur. Adý üstünde, karamsarýn dünyasý "kapkara" bir dünyadýr, bir zindandýr.

Korku ve endiþe, sahip olduklarýmýzý yitirmek ya da istemediðimiz  þeylerle karþýlaþma þüncesi ile insan ruhunun acý çekmesidir. Psikologlar korkuyu, "dýþarýdan gelen bir tehlikeye karsý ortaya konan duygusal tepki" diye tanýmlýyorlar. Ýhtiras ise, ulaþmak istediklerimiz uðrunda duyduðumuz aþýrý istektir. Karamsarlýk geçmiþten kaynaklanýrken, korku, endiþe ve ihtiraslar gelecekten beslenirler.

Karamsarlýk, geçmiþin olumsuzluklarýna takýlýp kalmak, ruh dünyasýnda pasif bir yýpranma meydana getirir. Bu ruh hali genelde, sahibini etkiler, hayattan koparýr. Korku, endiþe ve ihtiraslar ise olumsuz bir aktivite yüklüdürler. Sergilenen pek çok zulüm ve haksýzlýðýn arkasýnda bu duygular yer almaktadýr. Da ha çok imkâna, daha çok güce ulaþma ihtirasýnýn sebep olduðu sayýsýz trajediler ise toplumun her kesiminde sürekli yaþanmaktadýr. Tarih  boyunca dökülen nice kanlar, verilen nice canlar; taç ve tahtý yitirme ve güçsüz kalma korkusunun, diðer  bir deyiþle güven ihtiyacýnýn ürünüdürler.

Korkular ve endiþeler, insaný ezici bunalýmlarýn içine sokar. Ruhsal ve ardýndan fiziksel pek çok problem ile karþý karþýya býrakýr. Endiþe deðil, güven; ihtiras deðil ümit, hayatý yaþanabilir bir süreç kýlar. Ýslâm bu konuda çözüm getirici bir yöntem olarak tevekkülü ön plâna çýkarýr.

TEVEKKÜL, ANLAM VE ÖNEMÝ

Tevekkül, hukuk dilinde çok kullanýlan "vekâlet" kökünden türemiþ bir fiildir. Yine  ayný kökten türeyen "tevkîl" fiili ile baðlantýlýdýr. Tevkil, bir iþi gördürmek üzere onu birine havale etmek ve bu konuda ona güvenmek demektir. Tevekkül de, havale edilen is konusunda sadece vekile güvenmek anlamýný ifade eder. Bir Kur’ân terimi olarak tevekkül ise, yapýlmasý gereken bir iþ  konusunda  gerekli olan her araç ve yönteme baþvurduktan sonra, beklenen sonu Allah’a havale etmek, bu konuda ona sonsuz bir güven beslemek demektir.

Tevekkül kavramý çesitli türevleri ile Kur’ân’da kýrk beþ yerde geçmektedir. Bu da Ýslâmî bakýþ açýsý ile tevekküle atfedilen deðerin bir ifadesidir.

Bazý Kur’ân ayetlerinde verilen mesajýn muhatabý doðrudan doðruya vahyi alan Hz. Peygamber’dir. Mesajýn taþýdýðý hüküm genel olmakla birlikte zata yönelik bir anlatým kurgusuna baþvurulmasý, mesaja verilen önemin ve ona yapýlan vurgunun bir göstergesidir. "Sen, o ölümsüz ve daima diri olan Allah’a tevekkül et!" (Furkan, 58) ayeti ile benzeri ayetlerde (Nisa 81, Ahzab, 3) böyle bir yaklaþýma þahit oluyoruz. Allah, "hayy" (ebediy- yen diri olma) sýfatýna vurgu yaparak, kendinse tevekkül etmesini peygamberine emretmektedir. Tevekkül, sadece Allah’a güvenme konusundaki bu yönlendirme, ayrýca duruma göre çesitli anlatým biçimleri ile genelleþtirilmiþtir.

Ýnsan daima birine güvenme ve dayanma, birisinden destek alma, diðer bir ifade ile tevekkül etme ihtiyacýndadýr. Ýþte bu noktada Kur’ân "Te-vekkül edecekler ancak Allah’a tevekkül etsinler" (Ýbrahim,12) uyarýsýný yanmaktadýr. "Müminler ancak Allah’a tevekkül etsinler" (ibrahim,11) ayeti de özellikle iman edenleri tevekkül konusuna doðru hedefe yönlendirmektedir. Neden "sadece Allah’a tevekkül" böylesine önemle vurgulanýyor ? Çünkü, Allah’ýn dýþýnda  baþvurulabilecekler de "tevekkül" ihtiyacýndadýrlar. Onalar  da, bir þekilde güvenecek, sýðýnacak, ümit baðlayacak bir varlýða muhtaçtýrlar. Bu sebeple, güvenleri boþa çýkarmayacak ve tevekküle layýk tek varlýk yüce  Allah’týr. "Allah kuluna yetmez mi?" (Zümer,  36)  "Kim Allah’a tevekkül ederse O kendisine yeter" (Talak, 3).

Yukarýdaki örneklerde görüldüðü üzere, bazý ayetlerde tevekkül açýkça ve doðrudan doðruya teþvik edilirken, bazen de Allah’ýn kâfî geleceði ve onun güzel bir vekil olduðu (Âli  Imran, 177), O’nun her þeye vekil olduðu (En’am,102;  Yusuf  66) ifade edilerek dolaylý þekilde teþvik edilmektedir.

Tevekkülün Felsefesi

Tevekkül pratik alan iþi deðil, bir muhakeme ve yargý iþidir. Esasý da, tevhid inancýna, son noktada her þeyin Allah’ýn kudret ve iradesinin eseri olduðuna inanmak esasýna dayanmaktadýr. Tevekkülünüz varsa, üzerinize düþeni yaparsýnýz; gücünüzün dýþýnda kalan konuda ise Allah’ýn hükmüne ve adaletine güvenirsiniz. Ýste tevekkül ile kaderin buluþtuðu hassas nokta burasýdýr. Bu inceliðin gözetilmemesi durumunda ise" kadere bühtan" tutumu ortaya çýkar: Ya, ‘olan biten her þeyin merkezinde insan ve onun iradesi vardýr ’anlayýþý ile ilâhi takdir ve hikmet göz ardý edilir, yada insan irade ve yeteneðini inkâr eden (pasif ka- derci) bir anlayýþa esir olunur. Halbuki, gerek karþýlaþmak istemediðimiz, kaçýndýðýmýz sonuçlar konusunda, gerek ulaþmak istediðimiz sonuçlar konusunda sahip olunmasý gereken zihinsel yapý þu ayette ortaya konmaktadýr: "De ki, ‘Bizim baþýmýza ancak, Allah’ýn bizim için yazdýðý þeyler gelir.O bizim yardýmcýmýzdýr. Öyleyse müminler, yalnýz Allah’a güvensinler" (Tevbe, 51) Ayette vurgu yapýlan gerçek þudur: ‘Acý tatlý baþýmýza her ne gelirse hepsi Allah’ýn takdiridir. O da sonuç olarak mutlaka bizim yararýmýzadýr. Ya bu dünya, ya da ahiret ile ilgili maslahat, yarar ve hayrýmýz içindir.O bizim yardýmcýmýzdýr. Üzerimizde bütün tasarruf ve velâyet yetkisi O’nundur. Nasýl dilerse öyle yapar ve hakkýmýzda hayýrlýsýný yapar. Ýste bundan dolayý müminler Allah’a güvenmelidirler. Bütün güç ve kudretin O’na ait olduðunu bilip durumlarýný O’na havale etsinler. Her konuda O’na güvenip da yansýnlar, emir takdirine güzel bir þekilde rýza göstererek teslimiyet göstersinler ve bunun gereðince kulluk görevlerine devam etsinler. Allah’a ne derece güven beslenirse O daha fazlasýna layýktýr.’(Hamdi Yazýr, Hak Dini Kur’ân Dili, IV, 2566.)

Bütün bunlarý kýsaca "Allah hakkýnda iyi zan beslemek" diye özetlemek mümkündür. Hz. Peygamber’in "Allah hakkýnda mut- laka iyi zan besleyerek ölünüz" (Tirmizî, Sünen, Zühd, 14. (Hadis  No.4167). II, 1395)  hadisinde vurgulanan  þey de budur. Ölüm ne zaman geleceði bilinmediðine göre mü’min tüm hayatýna bu anlayýþý hakim kýlacak, Allah’ý kefil bilecek demektir. Gazâlî konuyu su benzetme ile ortaya koymaktadýr: "Tevekkül edenin Allah’a güvenme ve O’nun kefaleti konusundaki  tutumu, çocuðun, annesin yanýndaki durumu gibidir. Çocuk annesinden baþkasýný bilmez. Ondan baþka kimseye sýðýnmaz. Yalnýz  ona  güvenir. Onu gördüm mü daima eteðine yapýþýr, onu býrakmaz. Annesinin bulunmadýðý sýrada baþýna bir þey gelse, dilinden dökülen ilk söz "Anneciðim!" olur.

Aklýna ilk gelen kimse annesidir. Çünkü onun kendisi için kâfi olacaðýna ve onun þefkatine güvenmiþtir. Bütün bunlar bilinç altýndan gelen yönlendirme ile olur." (Gazâlî, Ihyaü  Ulûmi’d-Dîn, II, 143.Müessesetü’l- Halebî, Kahire, 1387/1968. ( I-IV) Tevek- kül edenin Allah’a baðlanmasý ise bilinç ve gönlün ortak meyvesidir. Ýþte böyle bir tevekkül sayesinde endiþeler ümide, korkular güvene dönüþür. Zira Allah bu anlayýþta olan Müslümanlara "yasadýklarý korkunun ardýndan kanilerini mutlaka emniyete" kavuþturacaðýna dair vaadde bulunmuþtur" (Nur, 55).

Kötü olaylarla karþýlaþma endiþesi insanýn dünyasýný karartýr. Ölüm dahil istemediðimiz þeylerle karþýlaþabiliriz. Bunu saplantý haline getirmek asla bir çözüm yolu deðildir. Kötü olaylarla karþýlaþacaksak, endiþe ederek, karamsarlýða sýðýnarak bunlarý önlemek mümkün deðildir. Karamsarlýðý tabiat haline getiren, beynini olumsuzluklara odaklayan insan çok kere o olaylarý yaþar. "Ýnsanýn korktuðu þey baþýna gelir" sözü tecrübenin ortaya koyduðu bir gerçeði yansýtmaktadýr.

Tevekkülü Yanlýþ Anlamak

Hayatýn insanca sürdürülmesi için gerekli olan genel geçer kurallara (sünnetullah’a) aykýrý olarak, çalýþýp çabalamayý terk etmek tevekkül deðil, kiþinin yapmasý gerekenleri Allah’a gördürmeye kalþmasý anlamýna gelir. Oysa tevekkül, bir kalp ve iman  isidir, tevhit inancýnýn bir sonucudur. Zira tevhit "müsebbibü’l-esbâb"a (bütün sebepleri var eder Allah’a) bakmayý, ortaya çýkan her sonuçta onun takdirinin ve iradesinin varlýðýný göz önünde bulundurmayý gerektirir.

Bedir savaþý öncesi teke tek vuruþmadan sonra Hz. Peygamber, hücum emri vereceði sýrada Ceb- rail’in talimatý üzerine yerden bir avuç toprak alýp Kureyþ ordusunun üzerine savurmasý ve düþmanýn görüþ imkânýnýn kýsýtlanmasý ve böylece müslümanlara zafer yolunun açýlmasý olayýna atýf yapan "(Savaþta) onlarý siz öldürmediniz, fakat onlarý Allah öldürdü. Attýðýn zaman da sen atmadýn, fakat Allah attý..." (Enfâl, 17) ayetinde dikkat çekilen gerçek de budur. Faaliyet ve gayret kaçýnýlmazdýr. Ama elde edilecek sonuç Allah’ýn yardýmý ile gerçeklesir. Kur’ân bu gerçegi  þuayb (a.s.)’ýn dilinden söyle ifade ediyor: "Ben sadece gücüm yettiðince sizi düzeltmek istiyorum. Basarým ancak Allah’ýn yardýmý iledir. Ben sadece Ona tevekkül ettim ve sadece O’na yöneliyorum" (Hûd, 88).

Þu ayet bu konuyu daha da aydýnlatacak niteliktedir: "Onlarla savaþýn ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin,onlarý rezil etsin, olara karþý size yardým etsin…"(Tevbe 14). Görüldüðü üzere, Müslümanlarýn Allah’tan yardým görerek zafere ulaþmalarý, onlarýn savaþmalarý þartýna baðlanmýþtýr. þu halde Kur’ân’ýn emrettiði tevekkül, bütün önlemlerin alýnmasý, yapýlacak islerin tükenmesi evresi ile kayýtlýdýr. "Ey iman edenler! (Düþmana karþý) tedbirinizi alýn" (Nisa, 71), "Kendinizi tehlikeye atmayýn" (Bakara 195) ayetlerindeki mesaj da aynýdýr (Nisa, 102; Enfal, 60).

Yaðmur, bulut, rüzgar, toprak, tohum, tarlayý sürüp tohumu topraða atmak birer zahiri sebeptir. Bizi rýzýklandýran bunlarýn hiçbiri deðil, Allah’týr. Ýste, yukarýdaki sebepler zincirini oluþtur duktan sonra, Allah’tan baþka kimsenin rýzýk vermeye gücü yetmeyeceði bilinci ile rýzký O’ndan beklemek tevekküldür.

Tevekkül kelimesinin taþýdýðý "vekil edinme" "bir iþi görme konusunda yetki verip ona güvenme" gibi zahiri anlamlara takýlýp kalýnmasý halinde Kur’ân’ýn getirdiði tevekkül anlayýþýnýn dýþýna çýkýlmasý ve yanlýþ bir tevekkül anlayýþýna saplanýp kalýnmasý söz konusu olabilir. Nitekim Hz. Peygamber döneminde de bu konuda tereddüt yaþanmýþ olduðunu görüyoruz. Sahabilerden Hz. Enes (r.a.) in anlattýðýna göre bir adam "Ey Allah’ýn Resulü, devemi baðlayýp da mý tevekkül edeyim, yoksa onu serbest býrakýp da mý tevekkül edeyim!" diye sorunca Hz. Peygamber (s.a.s.) "Onu baðla,sonra tevekkül et" buyurmuþlardýr.(Tirmizî, Kýyâme,60 . No. 2517.)

 Yukarýdaki ayet ve hadislerin ortaya koyduðu gerçek þudur:  Allah’a tevekkül, yani ona güvenmek mü’minin bir görevi ve niteliðidir. Bu da, yararlý þeylere ulaþma, zararlý þeylerden uzaklaþma ve kurtulma konusunda gerekli etkinlikleri gösterdikten sonra gönlün ve kalbin Allah’a yönelmesi, sonucu O’ndan beklemesidir. "Birçoklarý bu gerçeði dikkatten kaçýrarak tevekkülü görevi terk etmekle eþdeðer zannederler.Yani kulluk görevini Allah’a havale edip emir yetkisini kendilerinde görmek isterler. Sanki kul vazifesiz oturacakmýþ, namaz, oruç, zekât, cihat gibi görevleri Allah onlara emredip yaptýramayacaktýr da, onlarýn emir ve havalesiyle bizzat yapýverecekmiþ gibi" Yazýr, IV, 2567.) bir tavýr takýnýrlar. Tevekkülü yanlýþ deðerlendirenler için Gazâlî’nin getirdiði benzetme de ilgi çekicidir:" Tevekkülün, beden ile kesbi (çalýsýp kazanmayý, üretmeyi, etkin olmayý) kalp ile (aklý kullanarak gerekli) tedbiri terk edip bir paçavra gibi yere atýlmak ve bir et parçasý gibi tezgâha konmak anlamýnda olduðu anlaþýlýr. Halbuki bu cahilce bir düþüncedir ve dinimizce haramdýr. Zira  (tevekkül  üstün bir makamdýr ve) dinimiz tevekkül edenleri  övmüþtür. Dine aykýrý þeylerle dinin üstün makamlarýna ulaþýlamaz" (Gazâlî, IV). Tevekkülün yanlýþ anlaþýlmasý, daha çok, elde edilmesi istenen, aktivite gerektiren konularda ortaya  çýkmaktadýr. Kur’ân’ýn genel anlamý ile "dünyanýn imarý" diye çerçevelediði çalýþýp üretme,kazanma, insanca yasamanýn gereklerini yerine getirme emri göz ardý edilmekte, üretkenlikten uzak,"hayat mücadelesi"nin gerektirdiði aktivite gösterilmemektedir. Bu yanlýþ algýlama, genellikle yanlýþ züht anlayýþý ile at basý gitmektedir. Dünyaya ve dünyalýk imkânlara gönülden ve esaret derecesinde baðlanmama halini ifade eden zühd, dünyalýklarda fizikî planda da uzak durma þeklinde anlaþýldýðý noktada "bir lokma bir hýrka" anlayýþýortaya çýkmakta, bu da yanlýþ tevekkül anlayýþýný tetiklemektedir.

Ýbni  Abbas  (r.a.)’ýn  anlattýðýna göre, Yemen halkýndan bazýlarý "Bizler tevekkül etmiþ kimseleriz" diyerek yanlarýna azýk almaksýzýn hac yolculuðuna çýkýyorlar, Mekke’ye geldiklerinde de dileniyorlardý. Bunun üzerine " (Ahiret için) azýk toplayýn. Kuskusuz, azýðýn en hayýrlýsý, takva (Allah’a karsý gelmekten sakýnma) azýðýdýr" (Bakara,  197) ayeti inmiþtir (Buhari, Hac, 6.II, 143).yer alan ayetteki "azýk" kelimesi ahiret hazýrlýðý anlamýnda ise de, Ýbni Abas’ýn, tevekkülün nasýl anlaþýlmasý gerektiði konusundaki doðru görüsünü yansýtmasý bakýmýndan önem arz etmektedir. Ýbni Abbas ayetten; gerekli tedbirleri almadan hac için bile olsa yolculuða çýkmak, takvaya aykýrýdýr ve Allah’a karsý gelmektir, anlamýný çýkarmaktadýr.

Hz. Peygamberin,"Eðer Allah’a hakkýyla tevekkül etseydiniz, kuþlarýn rýzýklandýrdýðý gibi sizi de rýzýklandýrýrdý. Onlar sabahleyin aç olarak çýkarlar ve tok olarak dönerler." (Tirmizî, Zühd, 14. No: 4164. II, 1394.)  hadisi de bu açýdan yanlýþ anlaþýlmaya müsaittir. ilk bakýldýðýnda bu hadisten tevekkülün pasif bir tutum olduðu sonucu çýkarýlabilir. Oysa hadiste Hz. Peygamber (s.a.s) gerçek tevekkülün ne olduðunu ortaya koymakta, tevekkül   konusundaki yanlýþ anlama ihtimalini ortadan kaldýrmaktadýr. Dikkat edilirse kuþlarýn sabahleyin aç olarak çýktýklarýna vurgu yapýlmaktadýr. Yani kuþlar karýnlarýný doyurmak için yuvalarýný terk etmekte ve kendi usullerince rýzýk peþine düþmektedirler. Resûlullah’ýn hadiste dikkat  çektiði esas nokta budur.

Erzurumlu Ýbrahim Hakký’nýn "Hak þerleri hayr eyler, Zannetme ki gayr eyler, Arif aný seyr eyler, Mevlâ görelim neyler, Neylerse güzel eyler" dizeleri Ýslâm’ýn öngördügü tevekkül anlayýþýnýn essiz güzellikteki bir ifadesidir. Mehmet Akif’in su dizeleri de yanlýþ tevekkül anlayýþýna karþý çekilmis birer kýlýç gibidir: "Çalýþ dedikçe þeriat çalýþmadýn durdun, Onun adýna nice hurafeler uydurdun, sonunda bir de tevekkül sokuþturup araya, Zavallý dini çevirdin onunla maskaraya."

Kýsaca, tevekkül, müslümanýn temel niteliklerinden biridir. Tevhid inancýndan beslenen ve Allah’a karsý duyulan sonsuz bir güven halidir. Beser plânýnda sergilenecek gayretlerin sonuç vermesinin O’nun mutlak kudret ve iradesinin meyvesi olduðu þuurudur. Tevekkül asla tembellik, isleri Allah’a havale etmek, hazýr sonuca ulaþma beklentisi deðildir. Böyle bir anlayýþ Kur’ân ve Sünnete aykýrýdýr. Gerçek tevekkül, çaðýn ve gerektirdiði aktiviteyi sergilemektir. Tevekkül gösteren Müslümanýn baþkalarýndan farký, olaylarýn gerçek var edicisini bilmek, madde dünyasýnýn sebepler zincirine materyalist bir pencereden deðil, aktif bir hayat anlayýþý ile iman teslimiyet penceresinden bakmak demektir.

 

Bu yazý 5771 defa okunmuþtur...

Yorum Ekle

Yazdýr

YORUM LÝSTESÝ

KATEGORÝDEKÝ DÝÐER HABERLER

n

06/10/2020 - 01:41 DÝNÎ HAYATIN ÜÇ BOYUTU: DAVRANIÞ, DUYGU VE BÝLGÝ 

n

23/04/2020 - 04:57 DOÐRUNUN YARDIMCISI ALLAH’TIR / Dr. Abdülkadir ERKUT 

n

23/04/2020 - 03:55 RAMAZANDA TAKVA EÐÝTÝMÝ / Dr. Ekrem KELEÞ 

n

30/03/2020 - 10:58 DÜNYA, ÝMTÝHAN DÜNYASIDIR / Nurcan SOLAK 

n

03/02/2020 - 10:48 PEYGAMBER EFENDÝMÝZE SALAT Ü SELAMIN MANASI  / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

14/10/2019 - 11:50 ÝNSANLIÐA ÖRNEK VE ÖNDER TOPLUM / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

16/09/2019 - 10:34 BARIÞ DÝNÝ ÝSLAM / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

17/12/2018 - 01:23 ALLAH DOSTLARI KÝMLERDÝR?

n

19/11/2018 - 10:32 Kur'an'ýn ýþýðýnda insanlýða model gençler

n

17/10/2018 - 03:33 Kur'an ile Dirilmek

n

10/04/2018 - 01:33 DÜNYA HAYATINDA  ALLAH’IN TARAFINDA OLMAK

n

30/03/2018 - 12:04 DÜNYA VE AHÝRET MUTLULUÐUNUN YOLU: AMEL-Ý SALÝH

n

30/03/2018 - 11:39 RABBÝMÝZÝN BÝZLERE KUTSAL EMANETLERÝ: TOPRAK, SU, HAVA

n

30/03/2018 - 11:31 KUR’AN’DA MUSÝBET KAVRAMI  ÜZERÝNE PSÝKO-SOSYOLOJÝK  DEÐERLENDÝRMELER

n

29/03/2018 - 01:10 ÝSLAM MEDENÝYETÝNÝN BAÞKENTLERÝ: MEKKE, MEDÝNE, KUDÜS

n

03/01/2018 - 11:26 TAKLÝDÝ ÝMANDAN TAHKÝKÝ ÝMANA; GELÝN KUTSAL KÝTABIMIZI DOÐRU OKUYALIM

n

10/11/2017 - 01:44 TAKLÝDÝ ÝMANDAN TAHKÝKÝ ÝMANA: GELÝN RABBÝMÝZÝ DOÐRU TANIYALIM

n

02/10/2017 - 04:12 YARATILIÞ GAYEMÝZ: ÝBADET/ALLAH’A KULLUK

n

02/10/2017 - 03:43 ÝBADETLERÝN  BÝRLÝÐÝMÝZE KATKISI

n

03/07/2017 - 04:09 AHD ve MÝSAK SORUMLULUKTUR

n

13/06/2017 - 12:10 MANEVÝ BAKIM AYI: RAMAZAN

n

18/04/2017 - 09:24 ÝLAHÎ RÝSALET ELÇÝLERÝNÝN MÝSYONU: ÝNSANLIÐI ÇATIÞTIRMAK DEÐÝL BARIÞTIRMAKTIR

n

28/03/2017 - 03:11 TEFEKKÜR

n

20/03/2017 - 01:07 ÝSLAM’IN HEDEFÝNDE ÝNSAN VARDIR

n

17/02/2017 - 11:41 KUR’AN-I KERÝM’DE MÜNAFIKLARIN ÖZELLÝKLERÝ

n

29/12/2016 - 10:57 Kur’an’la Ýliþkilerimizde Týkanýklýk Var

n

19/12/2016 - 03:08 Kur’an’la Ýliþkilerimizde Týkanýklýk Var

n

07/11/2016 - 12:31   KUR’AN’DA VELÂYET KAVRAMI

n

18/10/2016 - 04:51 YÜREKLER ve YÖNELÝÞLER

n

21/09/2016 - 03:28 ÝSLAM'IN ÝSTEDÝÐÝ DÜZEYE ULAÞMAK

n

14/06/2016 - 11:19 Mescitler Arasýnda Mescid-i Aksa’ya Dair

n

10/06/2016 - 10:09 GÜNLÜK HAYATIMIZDA KUR’AN

n

07/06/2016 - 02:46 Ýnsan Dünyaya Emanet

n

02/05/2016 - 12:32 KUR’AN AÇISINDAN MESCÝD GERÇEÐÝ

n

18/01/2016 - 02:22 EÐER BÝLMÝYORSANIZ

n

01/12/2015 - 03:35 KUR’AN’A GÖRE SAHABE GERÇEÐÝ

n

20/11/2015 - 01:28 TAKVA

n

09/10/2015 - 02:44 Zaman, Ýnsan ve ziyan

n

07/09/2015 - 03:47 KUR’AN EÐÝTÝMÝ

n

08/08/2015 - 10:46 KOMÞULUKTA KUR’ANÝ ÖLÇÜ

n

06/07/2015 - 12:38 AZIKLARIN EN HAYIRLISI  VE EN SONSUZ OLANI

n

11/05/2015 - 02:51 HEPÝNÝZ ÂDEM’DENSÝNÝZ Âdem ise Topraktan

n

27/04/2015 - 12:27 Kur’an’ý, Tabiatý ve Tarihi Anlamak

n

23/12/2014 - 03:22 Þükür-Þâkir

n

27/10/2014 - 03:11 KURÂN KARÞISINDAKÝ DURUÞUMUZ

n

24/10/2014 - 03:42 KURÂNIN METÝNLEÞME TARÝHÝ

n

04/07/2014 - 04:28 Haram Lokma ve Toplumsal Kaos

n

30/06/2014 - 06:05 Oruç Kalkandýr

n

05/05/2014 - 01:01 21. YÜZYILDA KUR’AN’I HAYATA TAÞIMAK

n

09/04/2014 - 03:17 Küfür-Kâfir

n

09/04/2014 - 12:49 HALKIN KUR’AN ANLAYIÞI

n

21/03/2014 - 05:05 Sorumluyu Baþka Yerde Aramak

n

21/03/2014 - 03:35 Samimiyet: Hakikati, Fazileti ve Afetleri

n

10/02/2014 - 02:22 Her Dem Ýmtihan

n

04/10/2013 - 05:10 Kur’an’da Öfke Kontrolü

n

22/07/2013 - 03:37 Kimlik inþasýnda Kur’an öðretimi ve öðreniminin önemi

n

19/06/2013 - 04:10 Günümüz Gençliði

n

18/06/2013 - 03:35 Kur'an ve Sünnete Göre Kavmiyetçilik

n

15/05/2013 - 11:32 Þeytanýn kardeþleri kimlerdir?

n

14/03/2013 - 01:30 KUR’AN’DA KARDEÞLÝK

n

14/03/2013 - 11:10 KURÂNIN BUGÜNE SESLENÝÞÝ

n

28/01/2013 - 01:55 KUR’ÂN’IN HAYATA MÜDAHALESÝ

n

28/01/2013 - 01:51 KURANI OKUMA VE ANLAMA SORUMLULUÐU

n

28/12/2012 - 11:53 KUR’AN KENDÝNÝ NASIL TANITIYOR?

n

27/12/2012 - 04:19 KUR‘AN‘IN ANLAM DÜNYASI ÝLE BULUÞMAK

n

22/11/2012 - 11:38 Buhranlarýmýz günahlarýmýzdandýr

n

05/10/2012 - 02:30 Kur’an-ý Kerim’de hak kavramý

n

03/09/2012 - 04:28 Þeytanýn kardeþleri kimlerdir?

n

03/09/2012 - 02:28 Kur’an karþýsýnda nebevi duruþ

n

13/07/2012 - 11:07 Aðýr emanet

n

13/07/2012 - 10:59 Kur’an’ý öðrenmeyi/ öðretmeyi öðrenme üzerine

n

27/06/2012 - 11:06 Kur’an’a koþun

n

26/06/2012 - 04:04 Kendi dilinden Kur’an

n

25/04/2012 - 04:13 Hayata kulluk mührünü vurmak

n

02/04/2012 - 03:41 Ya Rabbi! Müminlere kin beslemekten bizleri koru!

n

12/03/2012 - 02:06 Duanýn Önemi

n

12/03/2012 - 01:28 Kur'an-ý Kerim'de söz

n

05/03/2012 - 01:41 Müminler ancak kardeþtir

n

23/01/2012 - 12:31 Dua Kavramýnýn Anlamý

n

16/01/2012 - 01:48 Dinin þiarý:Ezan

n

03/01/2012 - 01:29 Kur’an’da Tevbe Kavramý

n

12/10/2011 - 02:01 Allah’a Gerektiði Gibi Ýnanmak

n

12/10/2011 - 01:58 Kur’an’ýnTevhid Felsefesi

n

11/07/2011 - 03:04 Kur'an'ý sen de oku,anla ve yaþa!

n

06/06/2011 - 02:34 Kur’an’ýn deðerleri ve onlarýn sýra düzeni

n

14/02/2011 - 16:28 Sahabenin Kur'an'ý öðrenme ve öðretme gayretleri

n

17/01/2011 - 14:37 Kur’an’ýn Öngördüðü Model Mü'min

n

02/12/2010 - 17:03 Kur’an ve Hikmet Peygamberi

n

02/12/2010 - 16:10 Son Elçi ve Son Mesaj HZ.Muhammed ve Kur'an-ý Kerim

n

15/10/2010 - 18:42 Kur’an hayatýmýzýn neresinde?

n

10/08/2010 - 14:58 Düþünmek Kur'anýn Emri

n

28/04/2010 - 11:55 Ýlk muhatabýnýn dilinden Kur’an

n

21/01/2010 - 10:31 Kur’an’ýn Iþýðýnda Sorumluluk Duygusu ve Davranýþ Bilinci   

n

20/01/2010 - 10:54 Allah’a Tevekkül… AMA NASIL?

n

06/07/2009 - 15:11 Günlük Hayatýmýzda Kuran

n

06/07/2009 - 15:07 Kuran'i Kerimi Okuyanlar

n

04/05/2009 - 14:45 Kuran'i Kerimi Okuyanlar

n

04/05/2009 - 14:35 Kur'anla Baðlantý Ýçinde Olmak

n

21/03/2009 - 10:19 Kur'an'ý Nasýl Okuyalým ?

n

19/03/2009 - 15:17 Ashabýn Kur'ân'ý Ezberleme ve Yazmadaki Gayretleri
 

Site Ýçi Arama

16 Sevvâl 1445 |  25.04.2024

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

"Allah rýzýkta kiminizi kiminize üstün kýldý; üstün kýlýnanlar, rýzýklarýný ellerinin altýnda bulunanlara onda eþit olacak þekilde verici deðildirler.

Þimdi Allah'ýn nimetini inkar mý ediyorlar?"

( Nahl Suresi - 71)

Bir Hadis

Peygamberimiz (s.a.s.) þöyle buyurmuþtur:

“Kim bir yetimin yiyeceðini ve içeceðini üstlenirse,
affedilmeyecek günah iþlemedikçe Allah onu cennete yerleþtirir.” müjdesinde bulunmuþtur.

(Tirmizi, 4, 320)

Bir Dua

“Allah’ým! Gazabýndan rýzana, cezandan affýna sýðýnýrým. Senden sana sýðýnýrým. Sana tüm övgüleri saysam yine de bitiremem. Sen kendini nasýl övdüysen öylesin.”

(Müslim, Salât, 222)

Hikmetli Söz

Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parasý,

Dostunun yüz karasý düþmanýnýn maskarasý.






Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com