Modern zamanlarýn en önemli bilim dallarýndan birisi haline gelen ve her geçen gün önemi daha da artan iletiþimin yüzlerce tarifi yapýlmýþtýr. Kýsaca, “kaynak ile alýcý arasýnda ileti alýþ-veriþi veya anlam akýþý” diye tanýmlayabileceðimiz iletiþim için, Allah-insan, insan-insan, insan-diðer canlýlar ve insan-eþya olmak üzere farklý iliþkiler aðý söz konusudur.
Bu yazýmýzýn konusu Hz. Peygamber’in insanlarla iletiþimi olunca, burada “Allah ile insan” ve “peygamber ile insan” þeklinde çift yönlü bir iliþkiden söz etmemiz kaçýnýlmazdýr. Her iletiþimde mevcut olan, “ileten, ileti, iletiþim biçimi, iletiþim ortamý ve iletilen” þeklindeki temel unsurlar, birincisinde þöyledir:
Allah - ilâhî mesajlar – vahy - nüzul orta- mý - Hz. Peygamber
Yüce Allah, insanlarla kurmak istediði bu iletiþimde, sadece kutsal metinler göndermekle yetinmemiþ, bu hususta binlerce seçkin elçileri de aracý yapmýþtýr. Bu metinlerin dört kutsal kitap ve bazý sahifelerden oluþmasýna raðmen, ayrýca pekçok peygamberin gönderilmesi, Allah-insan iletiþimde peygamberlik müessesesinin rolünün ne denli büyük olduðunu gösterir.
Peygamber ile insan” iletiþimindeki temel unsurlarý ise þöyle sýralayabiliriz:
Hz. Peygamber - ilâhî/nebevî mesajlar - vahy/sünnet - nüzul/vürud ortamý - Saha- be/diger insanlar
Bilindiði gibi Hz. Peygamber, sahabe, bedevîler, münafýklar, Yahudiler, Hýristiyanlar ve müþrikler olmak üzere farklý kesimlerle bir arada yaþamýþtýr. Deðiþik din ve kültürlere sahip olan bu insanlarla iliþkisinde, ziyafet verme, davete icabet etme, insanlarla aralarýndaki ortak noktaya vurgu yapma, onlarýn ilgi alanýna girerek dikkatlerini çekme, hasta ziyareti, cenazeye katýlma, ticarî alýþ-veriþ, ganimetten pay vererek kalplerini kazanma, iltifat etme, onore etme, intikam alma yerine affetme ve hoþ görme, düþmanýna dahi dürüst davranma vb. farklý biçimlerde iletiþim kurmuþtur.
Günümüzde olduðu gibi, medya ve teknolojik iletiþim araçlarý bulunmayan o dönemdeki iletiþimin temelini sözlü ve sözsüz iletiþim biçimleri oluþturmaktaydý. Buradaki sözlü iletiþim, Hz. Peygamber’in hitabetini, hadisleri; sözsüz iletiþim ise O’nun eylem ve onaylarýný yani sünneti ifade eder. Risalet görevi geregi, hem alýcý, hem de verici konu-unda olan Hz. Peygamber’in misyonu, sadece Allah’tan aldýðý iletiyi iletme (teblið) degildir, ayný zamanda onu açma (beyan) ve uygulama (tatbik/örneklik) da bu görevin geregidir. Buna göre, hadisler ile sünnetler, Hz. Peygamber’in insanlarla iletiþiminin temelini oluþturur.
Hz. Peygamber’in hem sözlü, hem de sözsüz iletiþim biçimlerini kuþatan bir baþka önemli faktör daha vardýr. O da, yapýlan son çalýþmalarda, konuþma dilinin aðýrlýðýný teþkil ettiði tespit edilen beden dilidir. Bilim adamlarýnýn verilerine göre yüz yüze iletiþimde jest ve mimikler % 60, ses tonu % 30, sözcükler ise % 10 oranýnda katkýda bulunmakta, yani, duygusal iletiþimin % 90’ý söz- süz olarak beden dili ile gerçekleþtirilmektedir.
Beden dili ile, öncelikle kaþ, göz, yüz ve aðýzla yapýlan çeþitli jest ve mimiklerin yaný sýra baþ, el, kol ve ayak hareketlerini; ayrýca insanlarýn gerek kýlýk kýyafetleriyle, gerekse saç-sakal, býyýk, makyaj vb. dýþ görüntüleriyle verdikleri ilk izlenimi, iliþkilerde araya konulan fiziki mesafe ve tokalaþma, öpüþme gibi yakýn temasý, yön, duruþ ve oturuþ gibi hareketleri ve bunlarýn neyi ifade ettikleri kastedilmektedir.
Hz. Aiþe’nin ifadesiyle “ahlâký Kur’an olan”, bazý ilim adamlarýnýn tabiriyle de Kur’an’ýn mücessem hali, canlý bir Kur’an olan” Hz. Peygamber, risalet hayatý boyunca insanlarla iletiþiminde beden dilini yoðun bir þekilde kullanmýþtýr.
Bazý ayetlerde ifade edilen Rasûlullah’ýn “þâhid ve þehîd oluþu” (Muzzemmil 15; Ahzab 45; Feth 8-9; Hac 78), kanaatimizce kendisine risale- tin verilmesiyle birlikte, hâl ve beden ile teblið niteliðinde icra ettigi önemli bir misyondur. Bir Rasul olarak O, risalet öncesi ve sonrasý örnek þahsiyetiyle, bizatihî ilahî mesajýn, risaletin en büyük tanýðýdýr, delilidir. Ayný durum Hz. Peygamber’in “usve-i hasene” yani “güzel bir örnek” oluþunda (Ahzâb 21) da görülmektedir. Hz. Peygamber, sadece abdest, dua, namaz, oruç ve hac gibi ibadetlerin uygulamasýnda degil, birçoðu sünnet olarak algýlanacak örnek davranýþlarýný ashabýna fiilen talim ve tatbik etmiþ ve hayatýn pratikleriyle ilgili örneklik sergilemiþtir. Sünnetin, örnek nebevî davranýþlardan oluþmasý, Hz. Peygamber’in beden dilinin ne kadar önemli olduðunu göstermektedir.
Hz. Peygamber’in çevresiyle iliþkilerinde, sözsüz ve sessiz iletiþim kurduðu da malumdur. O’nun bazen sükut etmesi, bazen tebessüm etmesi, bazen de yüz renginin deðiþmesi, her hareketini ilgiyle izleyen ashabýna bazý mesajlarý vermede yeterliydi. Bu mesajlardan bir kýsmý onay anlamýnda olumlu iken; bir kýsmý ise hoþlanmama, rahatsýz olma ve karþý çýkma anlamýný taþýmaktaydý. Onlarýn bu dikkatli izlemleri ve gözlemleri sayesinde biz, Hz. Peygamber’in kullandýðý beden dilini büyük ölçüde hadislerden tesbit edebilmekteyiz.
Allah Rasulünün sevinç hali de, sýkýntýlý hali de rahatlýkla mübarek yüzünden okunurdu. Hz. Aiþe’ye atýlan çirkin iftira günlerindeki sýkýntýsý nasýl yüzüne vurmuþsa, Allah tarafýndan temiz olduðuna dair inen ayetleri müjdelerkenki sürur hali de yüzüne yansýmýþtýr. Hz. Peygamber’in gelinlik odasýndaki bâkire kýzdan daha hayâlý olduðunu belirten Ebû Saîd el-Hudrî, “Hoþlanmadýðý bir þey gördüðünde biz bunu O’nun yüzünden anlardýk” demektedir.
Hz. Peygamber’in sözlerini el, parmak vb. bazý iþaretlerle takviye etmesi, sahabenin hem kulaklarýna, hem de gözlerine hitap etmesi cihetiyle beyanýn daha belið, iletiþimin daha etkili ve baþarýlý olmasýný saðlamýþtýr. Hz. Peygamber’in sýkça kullandýðý iþaret dili, bazen teþbih yaparken, bazen iþaret edilen þeyi gösterirken, bazen de evet-hayýr, kabul-red anlamýna gelen jest ve mimikler olarak çeþitli þekillerde ortaya çýkmaktadýr.
Hz. Peygamber, gerek günlük konuþmalarýnda, gerekse hitabelerinde parmaklarýný, avuçlarýný ve kollarýný kullanarak anlattýklarýný desteklerdi. Parmaklarýndan birini veya birkaçýný yukarý kaldýrmasý, iki parmaðýný açmasý veya kapamasý, parmaðýyla iþaret etmesi, baþparmakla þahadet parmaðýný birleþtirerek halka yapmasý, parmaðýyla dürtmesi, rakamlarý parmaklarýyla göstermesi, parmaklarýný kenetlemesi vb. hareketler rivayetlerde sýkça geçen jestlerdendir.
Hadis kaynaklarýmýzdaki rivayetlere göre Allah Rasulü, karþýlaþtýðý sahabesiyle musafaha eder, o þahýs elini býrakýncaya kadar da elini býrakmazdý. Biriyle konuþtuðu zaman, o þahýs yüzünü çevirip gidinceye dek ondan yüzünü ayýrmazdý. Bazen, Enes b. Malik’e et Tahýyyât’ý öðretirken yaptýðý gibi, yakýnlýðýn ve sýcak ilginin göstergesi olarak muhatabýnýn ellerini iki eliyle tutardý.
Hz. Peygamber, hutbeler veya dýþarýdan gelen heyetler için herhangi özel bir kýyafet kullanmamýþ, ancak sürekli temiz ve göze batmayan sadelikte kýyafetler tercih etmiþtir. Çeþitli stillerde uzatýp taradýðý saçlarýna, sakalýna ve sýk sýk temizlediði diþlerinin bakýmýna özen gösteren Hz. Peygamber’in, zaman zaman gözlerine çektiði sürme, kullandýðý güzel koku, nuranî yüzünün güzelliði ile bütünleþince, onun görünümüne daha da güzellik katmýþtýr.
Hz. Peygamber’in þemail ve hilyelerinde, onun daha çok mahzun ve mütefekkir bir halde, ihtiyaç olmadýkça konuþmayan suskun ve de vakarlý bir duruþa sahip olduðu anlatýlmaktadýr. Onun, deðiþik þekillerde oturduðu nakledilmekte ise de, genel olarak duruþ ve oturuþuna sükunet, huþu ve tevazu hakimdir.
Ayrýca, Hz. Peygamber’in, sesini dinleyicilere göre alçaltýp yükselttiði, bazen vereceði mesaja göre sözünü üç kez tekrarladýðý veya ses tonunu ve ahengini ayarladýðý, bazen konuya göre oturuþunu deðiþtirdiði, sözünü ettiði bazý nesneleri eline alýp göstererek konuþtuðu, bazen hitap esnasýnda hurma kütüðüne, minberine, bastonuna dayandýðý, bir kayanýn üzerine çýktýðý, devesinin üzerine bindiði, bazen bastonu yere vurduðu, ya da onu kullanarak yere birtakým þekiller çizdiði, birçok rivayette anlatýlmaktadýr. Bütün bunlardan, Hz. Peygamber’in, hitap esnasýnda beden dilinin yardýmcý unsurlarýný ihmal etmediði, yeri ve zamaný geldiðinde gayet baþarýlý bir þekilde kullandýðý anlaþýlmaktadýr.
Öte taraftan Hz. Peygamber’in de sahabenin beden dilini dikkate aldýðý anlaþýlmaktadýr. Nitekim Mekke’nin Fethi günlerinde, Hz. Peygamber’in huzuruna gelen ve kendisiyle konuþurken titreyen bir þahsý, “Kendine gel! ben bir kral deðilim. Ben sadece kurutulmuþ et yiyen bir kadýnýn oðluyum!” diyerek teskin etmiþti.
Yine Hz. Peygamber, farklý sahabilerden gelen ayný sorulara farklý cevaplar verirken, muhatabýnýn durumunu dikkate alarak cevaplamýþtýr. Muhataplarýn durumunu ele veren en önemli göstergeler ise þüphesiz, onlarýn beden dili ve Hz. Peygamber’in bunu doðru bir þekilde okuma baþarýsýdýr.
Genel hatlarýyla özet olarak vermeye çalýþtýðýmýz Hz. Peygamber’in insanlarla iletiþiminde beden dilini kullanýmý, ilgili çalýþmalardan örnekleriyle okunduðunda, iletiþim ve beden dilinde öne çýkan pek çok tekniði Allah Rasulü’nün de kullandýðý kolaylýkla görülmektedir. Her bakýmdan örneðimiz olan sevgili peygamberimizin bu yönüyle de rehberliði, iletiþimimizde bizler için yol gösterici olacaktýr.
Özellikle Ýslâm’ý kitlelere anlatma konumunda bulunan din görevlileri ve din eðitimcilerinin, çaðýmýz insanýna daha etkili ve baþarýlý sunuþ yapabilmeleri için, önemine iþaret ettiðimiz beden dili konusunda bilgilenmeleri, bu husustaki tespit ve verileri dikkate almalarý son derece yararlý olacaktýr.
|