Merhametin neliði
Merhamet, sözlükte þu anlamlara sahip:“Acýma, þefkat gösterme, birini esirgeme, kötü hale düþenlere karþý duyulan üzüntü, rahm... Merhamete gelmek: gönlü yumuþamak, þefkatli davranmak.” (Fidan, 2000.)
Esasen merhamet kavramý, birçok kavramý çaðrýþtýrmakta, onlarla birlikte düþünülmektedir. Bunlardan acýma, affetme, hoþgörü, müsamaha, dostluk, þefkat, karþýlýk beklemeden verme, koruma, kurtarma, yardým etme, baðýþta bulunma, hilm gibi bir kýsmý olumlu iken, kýzmak, kin, nefret, düþmanlýk, intikam, þefkatsizlik, aðzýnýn payýný vermek, zorlamak, baský yapmak, kýnamak, ayýbýný yüzüne vurmak, hor görmek, kibir, öfke, zulüm, þiddet, korku, tehdit, kin, nefret, öç alma gibi bir kýsmý da olumsuz anlam içermektedir.
Bu olumlu tutum ve davranýþlarý merhamet üretirken, merhamet olmadýðýnda da olumsuzlar, ayrýk otu gibi boy atarlar.
Merhamet potansiyel olarak her bireyin yaratýlýþtan sahip olduðu bir yetidir. Bu fýtri yetinin eðitimle açýlýp geliþmesini saðlamak gerekmektedir.
Dolayýsýyla eðitimle bu merhamet yeteneði bireyde ne kadar geliþtiril(ebil)miþ ise merhametin eseri olan tutum ve davranýþlar onda o kadar görülür. Bu nedenle, öðretime konu edilmesi, onun nesnesi olmasý itibarýyla merhamet, eðitim-öðretimle doðrudan iliþkilidir.
Hz. Peygamber’in eðitim(cilið)inde merhametin güdüleyici etkisi/gücü Birey, varlýklar hakkýnda saðlam düþüncelere sahip olup doðru ve olumlu deðerlendirmeler yaptýðý oranda, onlara karþý merhametli olabilir. Bireyin hayata ve varlýða bakýþ açýsý, anlamlandýrma düzeyi, onun tutum ve davranýþlarýný belirleyicidir. Birey, birisini kötü, muzýr, düþman vb. olarak görüyorsa ona karþý kin, intikam, öfke gibi olumsuz duygu ve düþünceleri öne çýkar ve onu yok etmek ister. Ama onu, böyle olumsuzluklarla nitelemeyip ilgiye, saygýya, yardýma, korumaya layýk/muhtaç biri olarak görürse o zaman acýma, affetme, hoþ görme, koruma, kurtarma, yardým etme, baðýþta bulunma gibi olumlu duygu ve düþünceler öne çýkar ve ona göre davranýr.
Ýþte Rahmet Peygamberi (s.a.s.)’nin bütün yaratýklarla ilgili mükemmel tutum ve davranýþlarýnýn arkasýnda, varlýklara bakýþ açýsý ve bu bakýþ açýsýnýn sonucu olarak onlara karþý beslediði son derece güzel duygu ve düþünceler yatýyordu.Yaratan’a olan sonsuz muhabbeti, O’nun yaratýklarýna karþý muhabbetli ve bu sayede son derece merhametli olmasýný saðlýyordu.Bunlar arasýnda insana karþý merhameti tabii ki, daha da özeldi.Allah’a olan sonsuz sevgisinden dolayý yaratýklara merhametli olmasý,merhametinde son derece hasbi,arý duru, garazsýz, ivazsýz olmasýný saðlýyordu.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in engin merhametinin eðitim(cilið)iyle iliþkisi, hem bizzat kendisinin eðitime coþkuyla,tam bir adanmýþlýk ruhuyla yönelmesini tetikleyen güç olmasý itibarýyla, hem de eðitim sürecinde muhatabý olan bireyi güdülemesi yönüyle söz konusudur.
Beþerî planda en büyük ve en etkili eðitimci/muallim olan Hz. Peygamber (s.a.s.), bu konuda da insanlara en güzel örnektir. O (s.a.s.), bitmek bilmeyen merhametiyle dikkatleri çekmektedir. Bizzat hayatý, bunu ortaya koyduðu gibi, Kur’an’da onun (s.a.s.) bu yönünü öne çýkarmaktadýr. Öyle ki, Kur’an’a göre o (s.a.s.), rahmetin/ merhametin ta kendisidir: “Seni, ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya, 107.) “Ey insanlar! And olsun size içinizden öyle bir peygamber geldiki, gayet izzetli ve þereflidir. Sýkýntýya düþmeniz/ sürçmeniz, ona çok aðýr gelir, üstünüze titrer, müminlere ise son derece merhametli ve þefkatlidir.”(Tevbe, 128.) “Peygamber, müminlere canlarýndan daha ileridir/dosttur/velileridir.” (Ahzab, 6.)
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) kendisini þöyle tanýmlamaktadýr:“Ben sizin aranýzda týpký kýrda ateþin baþýnda oturup da hayvanlarýn, kelebeklerin,kuþlarýn, cümle mahlûkâtýn, o ateþe düþmesini önlemeye çalýþan adamýn misaline benzerim. Ben o ýþýðýn cazibesine kapýlan, fakat yanacaðýný bilmeyen o hayvanlarý ve yaratýklarý ateþten korumak için çalýþýyorum.” (Buhari, Rikak, 26.) Efendimiz(s.a.s.)’in derin merhameti, bu ifadelerle nitelendirildiði üzere, onun hayatýnda ideal ölçülerde somutlaþmýþtý.
O, hem þahsý hem de davasý açýsýndan“can düþmaný” olarak nitelendirebileceðimiz insanlara bile düþman gözüyle bakmayacak kadar merhametliydi, bakýþ açýsý olumluydu. Kendi þahsý için asla öfkelenmez ve öç almazdý. Affediciliði tabii idi. Ýntikam almazdý. Onun gözünde âdeta “düþman” yoktu. Bu yüzdendirki, kendisine ve davasýna karþý düþmanca tavýr takýnanlarý kahretmeyi, onlarý ezmeyi, yok etmeyi düþünmedi.Tam aksine onlarý, ilgilenmesi, imdatlarýna yetiþmesi, karanlýklardan aydýnlýða çýkarmasý gereken insanlar olarak gördü. Onlarýn yardýmýna koþmayý zevkli görev edindi. Söz gelimi Hz. Peygamber Efendimiz, Vahþi’yi katil, zalim, hain, düþman vb. olarak görseydi hiç defaatle ona tebliðde bulunarak Müslüman olup cennete gitmesini ister ve bunun için aþkla çalýþýr mýydý? Tabii ki, asla! Belki onu yok etmek isterdi. Ama onu ilahî lütuftan mahrum kalmýþ zavallý bir insan/kul olarak gördüðü için onun imdadýna koþmayý, kurtarmayý kendisi için zevkli bir görev edindi.
Herkesin iyiliðini istemesi, her bireyin inanýp iyi insan olmasýný, cennete girmesini kendine temel mesele/dert edinmesi, bu uðurda her türlü kabalýklara, iþkencelere seve seve katlanmasý,bu amaçla gece gündüz demeden durup dinlenmeden koþuþturmasý ve onlarýn Müslüman olmalarýyla mutlu olmasý, iþte onun (s.a.s.) bitmek tükenmek bilmeyen merhametinin eseriydi.Efendimiz (s.a.s.) öylesine arý duru bir merhamete sahipti ki, insanlarý eðiterek varoluþ düzeylerini yükseltmek,dünya ve ahrette mutlu olmalarýna katký saðlamak için aþkýndan,heyecanýndan hiçbir þey kaybetmeksizin sürekli çalýþýyor, yeni yeni yollar, yöntemler deniyordu. Kendi ifadesiyle, bir “muallim” olarak eðitim-öðretime ilgisi, merhameti sayesinde hep canlýydý, hatta sürekli artarak devam ediyordu. Onun merhameti, insanlarýn kurtuluþ yollarýný açmak amacýyla yürüttüðü eðitim faaliyetine kendini adamasýna yol açmýþtý. “(EyMuhammed!) Bu Kur’an’a inanmayanlarýn ardýndan üzülerek, neredeyse kendini mahvedeceksin.”(Kehf, 6.) “Rasulüm! Onlar inanmýyorlar diye neredeyse kendine kýyacaksýn!” (Þuara, 3.)
O kadar ileri düzeyde geliþmiþ rafine bir merhamete sahipti ki, insanlarý kurtarmak için canla baþla çabalarken karþýlaþtýðý cefalara da aldýrmýyor; hatta onlara katlanmaktan zevk alýyordu. Bu çerçevede karþýlaþtýðý kabalýklar, zulümler bile, onun (s.a.s.) merhametinde en ufak bir azalmaya neden olmuyordu. Taiflilerin taþlayarak kovduklarýnda onlarýn ellerinden zor kurutulup mecalsiz kaldýðý anda Cebrail’in onlarý helak etme teklifine “hayýr” deyiþi… Mekke’yi fethettiðinde herkesin yaptýklarý kötülüklerin karþýlýðýný ceza/ kötülük olarak göreceðini beklediði bir noktada, her þeyi yapma imkânýna sahip bir muzaffer lider olarak, “sizler özgürsünüz” diyerek asla onlardan intikam almaya kalkýþmamasý ve daha binlerce bunun gibi örnek tutum ve davranýþlarý, onun(s.a.s.) merhametinin ne kadar güçlü ve rafine/ hasbi olduðunu kanýtlamaktadýr. O, bütün yanlýþlarý, doðru karþýlýklar vererek yok etmeye çalýþtý.“Ýyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüðü en güzel tarzda karþýla. Bir de bakarsýn ki seninle kendisi arasýnda düþmanlýk olan kiþi candan, sýcak bir dost oluvermiþ!” (Fussýlet, 34.)
Hz. Peygamber’in, merhametiyle oluþturduðu manyetik alanýn çekiciliði
Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in tamamen bir eðitim-öðretim faaliyeti olarak yürüttüðü teblið görevindeki baþarýsýnýn altýnda yatan en önemli faktörlerden biri, onun insanlara merhametli yaklaþýmýdýr. Onun merhametle insanlara yönelmesi ve onlarý þefkatle eðitmesi, onlarýn ilgilerini çekmesine, kendisine onlarýn sevgiyle yönelmelerine neden oluyordu. Onu hoþnut etmek için can atýyor, ne gerekiyorsa seve seve yapýyorlardý. Efendimiz (s.a.s.)’e insanlarýn böylesine içten yönelmeleri, doðal olarak onun dünya görüþüyle, iletmek istediði deðerlerle, öðretmeye çalýþtýðý öðretiyle de içtenlikle ilgilenmelerine yol açýyordu. Onun (s.a.s.) engin merhameti, insanlarý eðitirken oluþturduðu çekim alanýnýn bitmez enerjisiydi.
Ýþte Peygamber Efendimiz (s.a.s.), engin merhametiyle insanlarýn ilgisini, sempatisini rahatlýkla çekebiliyordu. Muhataplarý, onun oluþturduðu manyetik alana bir girince, kendilerini onun cazibesine kaptýrýyor, bir daha ayrýlmak istemiyorlardý. O kadar ki, onun yanýnda âdeta melekleþtiklerini söylüyorlardý. Onlar da onun (s.a.s.) gibi olmak için can atýyorlardý. “Allah’tan bir rahmet olarak sen onlara yumuþak davrandýn. Þayet katý kalpli ve sert tavýrlý olsaydýn onlarýn hepsi senin yanýndan daðýlýp giderlerdi.” (Âl-i Ýmran, 159.)Onun (s.a.s.) þahsý üzerinden öðretisine de gönülden ilgi duyup ilgileniyor, onu tanýmaya çalýþýyorlardý. Böylece eðitim-öðretim sürecine gönüllü olarak katýlmýþ oluyorlardý. Bu da, eðitim sürecinin etkinlik düzeyini yükseltiyor, öðrenmeyi/davranýþ deðiþtirmeyi kolaylaþtýrýyordu.
Peygamber Efendimiz, merhametiyle herkes için son derece rahat, huzur verici bir ortam oluþturuyordu. Bu asude ortam, herkesin ona sevgiyle sempati duymasýna, ona karþý saygýlý olmasýna neden oluyordu. Dolayýsýyla onun oluþturduðu bu rahat(latýcý) atmosfer, hem kiþisel nüfuzunu artýrýyor, sevgi ve saygýya dayanan bir disiplin oluþturuyor, hem de eðitimin etkinlik ve çekicilik düzeyini yükseltiyordu.
Bu durum, aslýnda eðitim-öðretimin doðal gerçekliðine iþaret etmektedir: Baþta çocuk olmak üzere her birey, korktuðu, çekindiði kiþileri deðil, sevip saydýðý kiþileri daima kendine örnek alýr. Korktuklarýndan deðil sevdiklerinden huy kapar. Eðitimcinin merhametli tutum ve davranýþlarý, eðitileni/öðrenciyi olumlu etkiler. Bu etki, öðrencinin eðiticiyi sevmesini, sevdiði için de ona sempatiyle yaklaþmasýný saðlar. Öðrenci, eðiticiye olan sevgi ve ilgisini ister istemez, ona ait her þeye transfer eder. Bu yüzden, hocasýnýn merhametiyle karþýlaþan bir öðrenci, hocasýný sevdiði gibi onun dersini de sever ve o dersle de zevkle ilgilenebilir. Bu sevgi ve ilgi, onu baþarýlý kýlar.
Çaðdaþ eðitim bilimlerinin verilerine göre de, eðitim sýrasýnda þefkatle, merhametle muhataba yaklaþým, eðiticiye de öðrenciye de rahatlýk kazandýrýr ve mutlu edici bir disiplin oluþturur. Baský, dayak, þiddet, korkutma gibi cezalandýrýcý davranýþlarla ise, sevgi ve güven ortamý zedelenir veya yok olabilir. (Bk. Erden ve Akman, 2001:143., Hesapçý oðlu, 1988: 303-7; Sönmez, 1996: 74.) Birey (özellikle çocuk) üzerinde baský yapmadan, hiddet ve þiddet göstermeden, terör estirmeden yumuþaklýkla disiplin kurup onu ikna ederek eðitmek bir maharettir ve bu, merhametsiz gerçekleþtirilemez.
Merhametsizliðin bugün yol açtýðý bireysel ve toplumsal sorunlarla baþ edebilmek için rahmet/merhamet Peygamberi (s.a.s.)’ni yeniden anlamak, keþfetmek ve onun eðitim anlayýþ ve uygulamalarýný güncelleþtirmek zorundayýz. “Doðrusu, Allah’ýn rahmeti, muhsinlere (iþini/görevini güzel ve saðlam yapanlara) çok yakýndýr.” (A’raf, 56.)
Kaynak:
Erden, Münire ve Akman, Yasemin, Geliþim ve Öðrenme, 10.
bs. Ankara 2001.
Fidan, Ahmet ve Arkadaþlarý, Örnekleriyle Türkçe Sözlük,
M.E.B. Yay. Ýstanbul 2000.
Hesapçýoðlu, Muhsin, Öðretim Ýlke ve Yöntemleri Eðitim
Programlarý ve Öðretim, Ýstanbul 1988.
Sönmez, Veysel, Sevgi Eðitimi, 4. baský, Ankara 1996.
|