Ýnsanlar bir araya geldiklerinde bir iyi dilek temennisi olarak selamlaþýrlar. Farklý kelimeler kullanýlsa da, bütün kültürlerde ve dinlerde var olan bir durumdur bu. Bu bakýmdan ilk bakýþta “Bu konunun ele alýnmasýna ne gerek var?” þeklinde bir soru akla gelebilir. Ancak bir Müslümanýn nazarýnda selamlaþma, birbiriyle karþýlaþýnca âdet olarak tekrarlanan sýradan kelimeler deðildir. Aksine bu, þuurlu olarak yapýlmasý gereken bir nevi ibadet ve duadýr.
Selamlaþma, hayata verilen bir anlamý sembolize eder. Eðer selamlaþma hayatýmýza esenlik ve barýþ getirmiyorsa, kullanýlan kelimeler, sýradan karþýlama ve uðurlama kelimelerine dönüþür. Bu da selamýn ruhunu ve hayatiyetini kaybetmesi demektir. Hele bir de selam veren kimse fitne ve fesada sebep oluyorsa, bu, daha da vahim bir durumudur.
Aslýnda “selam”, bir dünya görüþü ve bir hayat felsefesidir. Her þeyden önce Allah Teala’nýn güzel isimlerinden biri “selam”dýr. (Haþr, 59/23.) Nitekim namazlarýmýzýn sonunda “Allahým! Selam sensin; selamet de ancak sendendir.” diyerek dua ederiz. Çünkü O, selametin ve esenliðin kaynaðýdýr. Böylece O, kullarýna huzur ve güven verir, onlarý himaye eder.
Yine Kur’an müminleri “silm”e, yani hayatlarýnda barýþsever ve güven verici olmaya davet eder. Çünkü “Müslüman, baþkalarýnýn elinden ve dilinden güven ve selamette olduðu kimsedir.” (Müslim, Ýman, 65.) Böylece müminler topluluðu, þu ayette belirtildiði gibi, yeryüzünde barýþ ve esenliðin teminatýdýr. “Ey iman edenler! Hepiniz topluca barýþ ve güvenliðe (Ýslam’a) girin.” (Bakara, 2/208.)
Müminler, kendilerini selamlayanlara daha güzeliyle ya da en azýndan aynýyla cevap verirler. “Bir mümin tarafýndan bir selamla selamlandýðýnýz zaman, siz ondan daha güzel bir karþýlýk verin veya ayný ile mukabele edin.” (Nisa, 4/86.) Daha güzeliyle cevap vermek, sadece selam cümlesini uzatmaktan ibaret de deðildir. Bu, bize yürüyerek gelene bizim koþarak varmamýz, bize kapýsýný aralayana bütün gönlümüzü açmamýzý da iþaret eder.
Selam, Kur’an’ýn dilinde müminler için dünya ve ahirette evrensel bir parola, bir hayat felsefesidir. Peygamber Efendimiz’in dilinde ise toplumsal barýþýn saðlanmasýnda pratik bir formüldür. Nitekim o, “Tanýdýðýnýz tanýmadýðýnýz herkese selam verin” (Buhari, Ýman, 6.) buyurur.
Bu mübarek sözleriyle insanlar arasý iletiþimde altýn kurallarýndan birini koymuþtur desek mübalaða etmiþ olmayýz. Yine o, “Yaptýðýnýz takdirde birbirinizi seveceðiniz bir iþ göstereyim mi? Aranýzda selamý yayýnýz.” (Müslim, Ýman, 93.) buyurur.
Böylece Peygamber Efendimiz, toplumun birlik ve beraberliði gibi hayati öneme sahip bir konuda kolay fakat iþ bitirici bir formül üretir. Bu beyanlarýyla o, cemaat psikolojisine vâkýf, huzurlu ve mutlu bir toplumun oluþmasýnda geçerli kurallarý bilen eþsiz bir terbiyeci olduðunu bir kere daha ortaya koyar. Elbette ki bu durum, onun peygamberi kimliðinin tezahüründen baþka bir þey deðildir.
Peygamber Efendimiz’in bizlere öðrettiði þekliyle “selam”, ümmet olarak bizim ortak dilimiz ve parolamýzdýr. Selam sayesinde biz, hangi dile mensup olursak olalým, herkesle bir bað kurarýz. Özellikle hacda bu durumu daha sýk yaþarýz. Bir selam vererek deðiþik milletlere mensup insanlara, “Ben seninle dost olmaya hazýrým, benden endiþelenmene gerek yoktur, ben senin kardeþinim, bunu bilmeni isterim.” mesajlarýný vermiþ oluyoruz.
Ýçten bir selamlaþma, âdeta ileride kurulacak samimi dostluklara aralanan kapýnýn sihirli bir anahtarýdýr. Güler yüzle bütünleþen bir selam, insanlar arasý kurulacak sýcak iliþkilerin büyülü bir formülüdür. Ýbadet þuuruyla gerçekleþen bir selamlaþma, aradaki buzlarýn erimesi, kötü duygu ve düþüncelerden arýnmak için yeterlidir. Çünkü selamlaþma ile þeytani vesveselere set çekilir. Kin ve husumet düþünceleri kalplerden silinir.
Genelde iki insan bir araya gelince, ilk tepkinin, ilk selamýn karþýdan gelmesi beklenir. Böylece bir iletiþimsizlik oluþur. Ýþte bunun için Hz. Peygamber, ilk selamý verenin daha faziletli olduðunu buyurmuþtur. “Ýnsanlarýn Allah Teala katýnda en hayýrlýsý, önce selam verenleridir.” (Ebu Davud, Edeb, 132-133.) Alçakgönüllü davranýp önce selam vermek, ayný zamanda tevazuun da bir göstergesidir.
Selam vermek sünnet, almak ise farzdýr. Acaba bu farklýlýðýn sebebi nedir? þeklinde bir soru akla gelebilir. Bunu þu þekilde izah etmek mümkündür: Selamda önce davranmak bir fazilettir. Ancak selamýn alýnmamasý insanlar arasýnda kýrgýnlýða ve küskünlüklere sebep olabilir. Þeytani vesveselerin kalplere doluþmasýna fýrsat verebilir. Ýþte bu duruma mahal vermemek için, verilen selamýn alýnmasý çok daha büyük bir önem ifade etmektedir.
Ýnsanlar, zaman zaman selam konusunda muhataplar arasýnda ayrým yapabilirler. Makam mevki, zengin fakir, genç ihtiyar, kadýn erkek arasýnda farklýlýk gözetebilirler. Dünyevi deðer ve kabuller, insanlarý kategorize ederek onlara yaklaþýlmamasýna sebep olabilir. Bu durum da, toplumda bulunmasý gereken uyum ve ahengin zedelenmesine, kardeþlik baðlarýnýn zayýflamasýna yol açabilir. Dolayýsýyla insana makam ve mevkiinden dolayý deðil, sýrf insan olmasý hasebiyle selam verilmelidir. Nitekim Hz. Peygamber’in uygulamasýnda da bunu görüyoruz. O, çocuk yaþlý, kadýn erkek herkese selam verirdi. (Ebu Davud, Edeb, 136-137; Müslim, Selam, 14.)
Müminlerin dünyasý sulh ve esenlik olduðu gibi ahiretleri de böyledir. Yaptýklarýna karþýlýk esenlik yurdu olan cennetle (daru’s-selam) mükâfatlandýrýlýrlar. (En’am, 6/127.) Çünkü iyiliðin karþýlýðý ancak iyiliktir. (Rahman, 55/60.)
Melekler tarafýndan dünyadan ahirete selam ve esenlik dilekleriyle uðurlanýrlar. Zira dünyada daima hayýr ve güzellik peþinde olmuþlardýr. (Nahl, 16/32.) Yine onlar, dünyada selam ve selamet peþinde olduklarýndan ahirette de bu þekilde karþýlanýrlar. Onlar Adn cennetlerinin varisleri olup atalarýndan, eþlerinden ve çocuklarýndan iyi olanlarla beraber orada melekler tarafýndan selamla aðýrlanýrlar. (Ra’d, 13/23-24.) “Size selam olsun! Tertemiz olarak geldiniz. Haydi, ebedi kalmak üzere cennete girin” denir kendilerine. (Zümer, 39/39.)
Ama bunun da ötesinde onlara verilen esas müjde, merhamet kaynaðý olan Allah Teala tarafýndan bizzat selamlanmalarýdýr. (Yasin, 36/36.) “O’na kavuþacaklarý gün müminlere yönelik esenlik dileði “selam” olacaktýr.” (Ahzab, 33/33.) Zaten orada kendi aralarýndaki esenlik dileði de “selam”dan baþkasý olmayacaktýr. (Yunus, 10/10.)
|