Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 6974
Toplam 15283123
En Fazla 20355
Ortalama 2611
Üye Sayýsý 1175
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 
 
 
KUR’AN’DA VELÂYET KAVRAMI
“Ve-li-ye” fiilinin bu kalýptan diðer masdarlarý ‘velyü ve vilâyet’tir.
07/11/2016
Sözlükte Velâyet
 
Velâyet; ‘veli’ kelimesinin kökü olan “veliye/ve-lâ’ fiilinin masdarýdýr.  “Ve-li-ye” fiili, arada bir þey bulunmadan bitiþiklik, yanyana olmak ve yakýn olmak demektir.1 Bu da Kur’an’da bir âyettebu manada geçiyor: “Ey iman edenler! Yakýnnýýzda olan inkârcýlarla kýtal yapýn (savaþýn)…” (Tevbe 9/123)
 
 “Ve-li-ye” fiili ayný zamanda bir iþi yüklenme, iþinde tasarruf sahibi olma, emirlik, riyaset (yönetim ve yetki), yardým iþini üzerine alma, destek olma manalarýna da gelir.2
 
Buna göre “velâyet”e; arkadaþlýk/sadâkat, niyet, yer, zaman, din ve nisbette, yardýmda, inançta (itikatta) tam bir yakýnlýk, yanyana bulunma, destek olma anlamlarý verilmektedir.3 
 
“Ve-li-ye” fiilinin bu kalýptan diðer masdarlarý ‘velyü ve vilâyet’tir. 
 
“Velâyet ve vilâyet”in“bir iþi üzerine alma” olarak ayný manaya geldiðini söyleyenler olduðu gibi3 (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 837), ikisi arasýnda bir nüans farkýnýn olduðu da söyleyenler de vardýr.Tefsirci el-Ferrâ’ya göre bunlar birbirinin yerine kullanýlabilir. Bazý dil bilginlerine göre “velâyet” daha çok “yardým etme (nusret)”, vilâyet ise “otorite” (sulta) manasý taþýr.4 Bu görüþte olanlara göre göre velâyet masdarýndan “velî”, vilâyet masdarýndan daha çok “vâlî” ismi türetilmiþtir.5
 
Kur’an’da Velâyet ve Bunun Türevleri
 
“Ve-li-ye” fiili ve bunun türevleri Kur’an’da 235 defa geçmektedir.
 
Velâyet, bir âyette dostluðu, veli ve müttefik olmayý (Enfal 8/72); bir âyette de himaye etmeyi (Kehf 18/44) anlatmaktadýr.
 
Âyetlerde ve hadislerde “velâyet” masdarý yanýnda ayný kökten türeyen “vellâ, tevellâ, evlâ, velî, evliyâ, vâlî, mevlâ, mevâlî” kelimeleri geçmektedir.
 
Þöyleki:  
 
-Evlâ; veli anlamýna geldiði gibi en uygun, layýk, yakýn, en yaraþan, dost olarak en yakýn olan demektir. (Ahzab 33/6. Kýyame75/34-35) Evlâ bazý âyetlerde yakýn, en yakýn (Âl-i Ýmran 3/68. Nisâ 4/135), onun benzeri “evleyan” daha uygun manasýnda da kullanýlýyor. (Enfal 8/75) 
 
-Vellâ (veya tevellâ); nefsin bir þeye yönelmesini ifade eder ki, bu da yönelinen mekana yakýnlýðý anlatýr. Mesela;”kulaðýmý veya gözümü ona yönelttim, ona döndüm, çevirdim” denilebilir.6
 
Vellâ bunun yanýnda kaçýp gitmek (Kasas 28/31. Ahkaf 46/29. Fetih 48/22. Kehf 18/18. Tevbe 9/7. Enfal 8/16. Âli Ýmran 3/111. Ahzab 33/15. Kamer 54/45. Haþr 59/12), yönelmek (Bekara 2/115, 117, 142, 149, 150, 177. Nisâ 4/115), sýðýnmak (Tevbe 9/57), peþine takýlmak” (En’am 6/129) manalarýnda geçmektedir.
 
Kur’an, kýble olarak Kâbe’ye yönelmeyi ‘vellâ’ fiiliyle emrediyor. (Bakara/144, 149, 150) ‘vellâ’; birini bir iþe tayin etmek, birine bir iþ yüklemek anlamýna da gelir. Bir hadiste bu anlamda kullanýlmaktadýr.“Allah (c.c.) birine bu ümmetin iþlerinden herhangi birini yükler de (vellâ) o da onlarýn ihtiyacýný görür, fakirliðini giderirse, Allah (cc) da onun ihtiyacýný görür, fakirliðini giderir.”7
 
-Tevellâ; bir tarafa çekilmek (Kasas 28/24), gitmek, arkaya dönüp kaçmak (Mü’min 40/32-33), dönüp/çekip gitmek, uzaklaþmak (Enbiyâ 21/57.Tevbe 9/50. Enfal 8/15. Tâhâ 20/60), bir iþi bir sorumluluðu üstlenmek (Nur 24/11), yönetmek ya da iþ baþýna geçmek (Bakara/204-205. Muhammed 47/22), dost edinmek, dostluk için birine veya bir gruba meyletmek (Hac 22/5.Mâide 5/51, 56, 80. Tevbe 9/23. Mümtahýne 60/9, 13. A’raf 7/196. Nahl 16/100 ve diðerleri) “tevellâ” velâyet kökünden gelmekle birlikte “an” harf-i cerriyle kullanýldýðýnda “yüz çevirmek, uzaklaþmak, geriye dönmek (Mümtehýne 60/6. A’raf 7/79. Yûsuf 12/84. Necm 53/29), yüz çevirmek (Mâide 5/43. Bakara 2/137. Âl-i Ýmran 3/82. Abese 80/1) yöneltmek, çevirmek (Nisa 4/115. Bakara 2/144) anlamýna gelir.
 
-Müvellî; yön, istikamet, kýble demektir.  Bir âyette geçiyor. (Bakara 2/148)
 
-Veli; Kelime manasý öncelikle ilkbahar yaðmuru demektir. Çünkü ilkbahar yaðmurlarý sýk ve peþpeþe gelir.
 
“Veli” fa’il (özne) kalýbýnda bir sýfattýr. Kayyim (idare eden), bir iþi deruhte eden demektir.8  Ya da birinin iþini üzerine alandýr, dosttur. Yani düþmanýn zýddýdýr.9
 
Veli (çoðulu evliyâ)’; seven, dost, yardýmcý, iþini yüklenen, en yakýn sorumlu, sýrdaþ, müttefik, candan sevip destek olan, komþu ve yakýn olan demektir. Kiþiye sevgi ve yardým duygularýyla yaklaþýp onu hiç terketmediði için yardým eden dosta da ‘veli’ denilir.
 
Veli ayný zamanda, kiþinin yararýný ve ulaþmak istediði amaç doðrultusunda iþlerinin yoluna gitmesine yardýmcý olabilecek, o konuda sorumluluðu üslenen, birinin iþini üzerine alan demektir. Nitekim Allah (c.c.), kendisini mü’minlerin velisi olarak niteliyor ve onlara fayda verecek þeyleri kendisi üstleniyor. Bu velâyetinin (veliliðinin) bir gereði olarak da onlara sürekli rahmetini ve özel yardýmýný göndermektedir.10
 
Bazýlarý ‘veli’ kelimesine, seven ve yardým eden þeklinde bir anlam verirler. ‘Veli’ kelimesinde doðrudan doðruya sevgi manasý olmasa bile, sevgi; veli/dost olmanýn gereði sayýlýr. Birine yardým etmek veya onun iþini üzerine almak sevgi ile yakýndan ilgilidir. Þüphesiz ‘veli’ kavramýný dost olma, baþkasýnýn iþini üzerine alma, yardýmcý olma gibi anlamlarýný düþünürsek, iþin içerisinde sevginin de olduðu görülecektir.  Bu gibi özellikler ayný zamanda gerçek dostun (velinin) da belirgin nitelikleridir.
 
Veli ve mevlâ fail (özne) olarak yakýn, dost, yardýmcý olan; mef’ul (tümleç) olarak da veli edinilen manasýnda kullanýlýr.
 
Veli Kur’an’da þu anlamlarda geçmektedir: 1-Çocuk, evlat (Meryem 19/5), 2-Akrabalýk baðý olmayan arkadaþ (Ýsrâ 17/111),3-Yakýn kimse (Dûhan 44/41. Þûrâ 42/46. Ankebût 29/22), 4-Rab (Allah’ýn bir ismi olarak) (En’am 6/14. A’raf 7/3. Þûrâ 42/9. A’raf 7/30. En’am 6/62. Bir benzeri: Yunus 10/30), 5-Ýlahlar (Câsiye 43/10. Zümer 39/3. Þûrâ 42/6), 6-Batýl dinlerde ve küfürde velâyet (kafirleri veli edinmek) (Mücâdile 58/14. Mâide 5/51), 7-Hak dinde velâyet, dostluk (Mâide 5/55),8-Ýçtenlik, hayýrhahlýk hususunda dostluk (Nisâ 4/144. Âli Ýmran 3/28)11
 
Kur’an’da “ve-li-ye” fiilinden türeyen üç isim, Allah’ý nitelemek üzere gelmiþtir. el-Velî, el-Mevlâ ve el-Vâli. Bunlarýn üçü de anlam bakýmýndan ayný köke dayanýr.
 
el-Veli, Kur’an’da onüç ayette açýk olarak Allah’ý niteler. “Hamd’e layýk Veli...” (Þûrâ 42/28),“Gerçek veli ancak Allah’týr” (Þûrâ 42/9),“Sensin bizim velimiz...” (A’raf 7/155. Sebe’ 35/41) gibi.
 
Allah’ýn ismi olarak el-Velînin anlamý konusunda iki yorum öne çýkmaktadýr: Birincisi; “yardým eden” (nâsýr), ikincisi; “kâinatýn iþleri kendi uhdesinde bulunan ve o iþleri yürüten” þeklindedir.12  
 
Mü’min için, ‘veliyyullah /Allah’ýn velisi’ denir. (Yûnus 10/62) Burada veli mef’ul  (tümleç) ölçüsünde olup ‘Allah’ýn kendisine veli ve mevlâ olduðu kiþi’ demektir. Meselâ bir müslüman için; “O, Allah’ý veli edindi” denilebilir. Yine Allah için; “O, mü’minleri veli edindi ve Allah (c.c.) onlarýn mevlâsý’dýr” þeklinde söylenebilir.13
 
Veli olmak, veli olunan üzerinde hak ve yetki (salahiyet) sahibi olmayý gerektirir. Velâyetin (veli olmanýn) özünde bu anlam vardýr. Yalnýz bu yetki, veli edinilen üzerinde bir baský ve hükmetme deðil, aksine her açýdan onun iyiliði için çalýþma, yakýný olma ve onun için gerekli yardýmý yapma yetkisidir.Bu yetki içerisinde sahip olma ve ilgilenme, sevgi ve merhamet, ona yakýn ve dost olma, onu koruma, eksiðini giderme manalarý bulunmaktdýr.
 
Kur’an’da ‘veli’ kavramý, Allah (c.c.), Peygamber (s.a.s.), melekler, mü’minler hakkýnda kullanýldýðý gibi, þeytan, inkârcýlar ve münafýklar hakkýnda da kullanýlmaktadýr. Bütün kullanýlýþlardaki ortak nokta; yardým, dostluk, yakýnlaþma, iþini üstlenme, idaresini baþkasýna verme anlamlarýdýr.
 
-Vâli; yönetmek, idare etmek manasýnda olan vilâyet masdarýndan fâil (özne)dir.  Yönetici ve tasarruf sahibi demektir.14
 
‘el-Vâli’, ayný zamanda Allah’ýn güzel isimlerinden biridir. Bütün varlýklar üzerinde hükmü olan, onlarý çekip çeviren, her þeye sahip olan ve her þey üzerinde tasarrufta bulunan demektir. Bazýlarýna göre ‘vâli’ veli demektir, onun taþýdýðý manalarý taþýr.
 
el-Vâli olan Allah (c.c.), eþyanýn maliki, mütevellisi, mutasarrýfýdýr. Onlarý istediði gibi tasarruf eder, onlarda emrini yerine getirir, hükmünü yürütür. Nimet veren manasýna da gelir.15
 
Kur’an’da bir âyette geçmektedir. (Ra’d 13/11)
 
-Mevlâ; efendi, sahip,mâlik, köle, köle azad eden, yardýmcý, soyca yakýn, oðul, halif (arkadan gelen), misafir, ortak, rab, nimet veren, nimet verilen, tabi olan, hýsým anlamlarýnda kullanýlmýþtýr.16 Bir kimse aralarýnda akrabalýk olmadýðý halde birini dost edinirse ona da mevlâ denir.  
 
Kur’an’da bu kelimenin dört anlamda kullanýldýðýný görmekteyiz.
 
1-Yardýmcý, dost, yani ‘veli’ anlamýnda. (Muhammed, 47/11. Hacc 22/13)
 
2-Uygun, yaraþýr, yakýþýr, (evlâ) anlamýnda. (Hadid 57/15)
 
3-Efendi, sahip anlamýnda. (Nahl 16/76) Bir hadiste de bu manada geçiyor: “Bir kadýn efendisinin emri olmadan nikahlanýrsa o nikah batýldýr.”17
 
4-Dost, yardýmcý, nimet veren, koruyup kollayan anlamýnda. Ancak Kur’an bunu daha çok Allah’ýn bir sýfatý olarak kullanmaktadýr.  “Toptan Allah’a sarýlýn (tutunun); O sizin ‘mevlâ’nýzdýr, O ne güzel mevlâ, o ne güzel vekildir.” (Hacc 22/76) Allah (cc) mü’minlerin Rabbi olduðu gibi tek ‘mevlâ’sýdýr, onlara yardým eder, zafer verir, onlarý korur ve gözetir, onlara bakar ve onlarý destekler.  (Enfal 8/40, 57. Tahrim 66/2. Âl-i Ýmran 3/153)
 
el-Mevlâ, el-Veli ile yaklaþýk ayný manadadýr. Ancak el-Mevla (belirlilik takýsýyla) Kur’an’da yalnýzca Allah hakkýnda gelmektedir. Kullara, Rabb anlamýnda ‘mevlâ’ denilemez.
 
Peygamber (s.a.s.) buyurdu ki:
 
“Ve kimse de efendisine ‘Mevlâm (Rabbim, sahibim) diye hitap etmesin. Fakat efendim desin. Çünkü sizin mevlâ’nýz Aziz ve Celil olan Allah’týr.”18
 
Mü’minler için Allah’ýn mevlâsý denilmez, ancak Allah mü’minlerin mevlâsýdýr denilebilir. Halbu ki veli kelimesi insanlar hakkýnda da kullanýlýr.
 
Mevlâ kelimesinin manasýndaki ‘velilik, dostluk, yardýmcý olma, þefaatçý olma, zafer verme, yönetme ve hidayet verme’ gibi anlamlar, ‘veli’ kelimesine göre daha geniþ ve mutlaktýr. Bu da Allah’a ait bir þeydir. Bu anlamda Allah (c.c.), mü’minlere hem ‘veli’ hem de ‘mevlâ’dýr.
 
el-Mevlâ on iki âyette Allah hakkýnda geçmektedir. (Yûnus 10/30. En’am 6/62. Enfal 8/40. Hac 22/78. Muhammedd 47/11. Bakara 2/286. Âli Ýmran 3/150. Tevbe 9/51. Dûhan 44/41. Hadid 57/15. Tahrim 66/2, 4)
 
Allah (c.c.), müslümanlar için ne güzel mevlâ’dýr. (Ni’me’l mevlâ ve ni’me’n nasîr.) (Enfal 8/39-40. Ayrýca bakýnýz: Hacc 22/78. Tahrim 66/2. Bir benzeri: Âl-i Ýmran 3/149-150)
 
‘Mevlâ’, kendisinden yardým umulandýr. Nitekim mü’minler dualarýnda, “…. Bizi affet, bizi baðýþla, bize merhamet et. Sen bizim Mevlâmýzsýn (mevlânâ). Kâfirler topluluðuna karþý bize yardým et” derler. (Bakara 2/286. Bir benzeri: Tevbe 9/51)
 
Kur’an, mevlâ sýfatýný olumsuz anlamda da kullanmaktadýr. Zararý faydasýndan çok olan ve kendisine tapýnýlan putlara ‘ne kötü mevlâ’ sýfatýný veriyor. (Hacc 22/13) Kâfirlerin, kendilerine yakýn ve yardýmcý olacak bir mevlâlarý yoktur. Allah (c.c.) ise mü’minlerin dostudur. (Muhammed 47/11) Bazýlarýnýn ‘mevlâ’ sandýklarý kimselerden hiç bir fayda gelmez. (Dûhan 44/41) Kýyâmet gününde bir mevlâ (dost/arkadaþ) bir baþka mevlâya (dosta/arkadaþa) bir fayda saðlayamaz. Ýster akraba olsun, ister olmasýn.19
 
Ýslâm hukukunda, aralarýnda dostluk ve yardýmlaþma devam edeceði için, köleye de, köle azad edene de ‘mevlâ’ denmiþtir.
 
-Mevâli; “mevlâ”nýn çoðulu olan “mevalî”, Kur’an’da mirasçýlar (Nisâ 4/33. Nahl 16/76), akraba, nesil (Meryem 19/5),dost ve arkadaþ (Ahzab 33/5) anlamlarýnda geçmektedir.
 
Velayet Baðý
 
Kur’an, veliliði ve kardeþliði kan ve soy baðýna deðil, iman baðýna baðlýyor ve müslümanlarýn hangi renkten, hangi ülkeden ve hangi soydan olurlarsa olsunlar, birbirlerine veli (dost, kardeþ, yardýmcý, müttefik, birbirlerinden sorumlu) olduklarýný haber veriyor.
 
Böylece onlarýn birbiri üzerinde ‘velâyet’ hakký bulunmaktadýr. Onlar bunu; birbirlerine hakký ve sabrý tavsiye ederek, ma’rufu emrederek, münkerden alýkoyarak, birbirlerine yardým ederek, dostluðu ve sevgiyi birbirlerine göstererek, haklarýný koruyarak, velâyet yani yönetim makamýna mü’min olanlardan baþkasýný geçirmeyerek, mü’minler aleyhine zalimlere ve bozgunculara destek olmayarak kullanýrlar.
 
Kur’an buna þöyle iþaret ediyor:
 
“Mü’min erkekler ve mü’min kadýnlar birbirlerinin dostlarýdýr (velileridir). Ýyiliði emreder, kötülükten alýkoyarlar. Namazý dosdoðru kýlar, zekâtý verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. Ýþte bunlara Allah merhamet edecektir. Þüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe, 9/71)
 
Allah (c.c.) Ýslâm ile alay eden ehl-i kitabý, inatçý kâfirleri ve benzerlerini veli edinmeyi, onlarla velâyet baðý kurmayý yasaklýyor. (Bakýnýz: Mâide 5/57. Âl-i Ýmran 3/28. Nisâ 4/144. Mücâdile 58/22.Mümtehýne 60/1-2)
 
“Ey iman edenler! Yahudileri ve hýrýstiyanlarý da veli (dost, sýrdaþ) edinmeyiniz. Onlar (ancak) birbirlerinin dostlarýdýr. Ýçinizden kim onlarý dost edinirse (tevellâ), muhakkak o da onlardandýr. Allah zalimler topluluðunu doðru yola erdirmez.”  (Mâide, 5/51)
 
Bu âyet ile kâfirler ve ehl-i kitapla velâyeti yasaklayan âyetlerle yanyana düþünüldüðü zaman ‘velâyet’ kavramý ‘dostluk, koruma ve yardým’ anlamlarýndan, ‘temsil ve yönetme yetkisi’ anlamlarýna doðru geniþler. Bu anlamda velâyet ‘kamu velâyeti’dir, yani toplumun yönetimi için birine yetki vermedir. Mü’minler, bu velâyeti-yönetim yetkisini iman edip sâlih amel iþleyen kimselere verirler.20
 
Ýslâmi yönetim sisteminde ‘ulu’l emr’in diðer adý ‘veliyyü’l emr’dir. Ýþin velisi anlamýndaki bu deyim, oldukça anlamlýdýr. Mü’minlerin din ve dünya iþlerinin emânetini yüklenen emir sahipleri, onlarýn velâyetini almýþ, onlarýn velileri durumuna gelmiþ kiþilerdir. Bu velâyet hakkýnýn da gerçek Veli olan Allah’ýn hükümlerinin uygulanmasýyla elde edileceði açýktýr. Ýman etmeyen, müslümanlarýn gittiði yoldan gitmeyenlere bu iþleri yapma veliliði (veliyyü’l-emr emâneti) verilmemesi gerekir.
 
Mü’minlerin dýþýndaki insanlarýn veli-dost edinilmemesi asla kötü muamele, hak ihlali ve sürekli kavga deðildir. Bilakis dinimiz bütün insanlara iyi muamele etmeyi emrediyor. Ancak velâyet baðý iman ile oluþan bir baðdýr. Mü’minler inkârcýlar ile bir arada yaþayabilirler ama, iþlerini onlara emânet etmemeleri, onlarý sýrdaþ, müttefik ve veli (candan dost) edinmemeleri gerekir.
 
Ýman baðý ile kurulan ‘velâyet’ gerçeðini anlamýþ olan bir müslüman, mutlak ve deðiþmez ‘veli (dost, yakýn ve yardýmcý)’ olarak Allah’ý tanýr.  Bu bilinçle hareket eden, Allah’ýn dýþýndaki kimselerle ve odaklarla kuracaðý dostlukta temel olarak Allah’a ait velilik ölçüsünü alýr. Yani o, Allah’a veli olanlarla, ya da Allah’ýn kendisi için veli edindiði kimselerle velilik baðýný kurar. Onlara karþý velâyetin gereklerini yapar. Veli olarak onlarý sever, onlara yardýmcý ve destek olur, gerekirse ihtiyaçlarýný giderir. Onlarý candan dost ve ahbab kabul eder. Onlarýn faydasýna çalýþarak iþlerine yardýmcý olur, tehlikelere karþý onlarý korur. Onlarýn aleyhine olabilecek faaliyetlerde bulunmaz. Onlara karþý düþmanlara yardým etmez, maddi ve manevi destekçi olmaz. Allah’ýn ve O’nun dininin düþmanlarýna, o dine karþý ellerindeki bütün imkanlarý kullanarak mücadele edenlere veli gözü ile bakmaz. Böyleleri kendi akrabalarý, anne-babalarý veya tanýdýklarý olsa bile onlarla velayet (dostluk, müttefiklik) baðý kurmaz. (Mücâdele, 58/22)
 
Allah’ý, O’nun elçisini ve mü’minleri veli-dost olarak bilmek imanýn gereðidir. Bir baþka deyiþle imanýn lezzetini tadanlar, dost (veli) olarak  bunlarý kabul ederler. Kur’an bunlarý veli/dost kabul edenlere ‘hizbullah-Allah taraftarý’ ünvanýný veriyor. (Mâide 5/56. Mücâdele, 58/22)
 
‘Velâyet’ her þeyden önce bir iman yakýnlýðý, duygu ve birbirini destekleme beraberliðidir. Buna göre bütün müslümanlar karþýlýklý olarak birbirlerine veli/dosttur. Bir kimseyi veli edinmek, ayný zamanda onu dost saymak, onunla yardýmlaþmak, -yetki sahibi ise- otoritesine boyun eðmek, ona ait görev ve yetkilerini tanýmak, yönetme iþini ona emanet etme gibi anlamlara gelir.
 
Kur’an, mü’minlerin velâyet baðýný þöyle açýklýyor:
 
“Sizin veliniz, ancak Allah, (O’nun) Rasûlü, rukû’ ediciler olarak namaz kýlan ve zekâtý veren mü’minlerdir.” (Mâide, 5/55)
 
Bir Hukuk Terimi Olarak Velâyet
 
“ve-li-ye” fiilinin bir anlamýnýn da “bir iþin sorumluluðu kendi üstünde olmak olduðunu hatýrlayalým.
 
Bir hukuk terimi olarak ‘velâyet’; baþkasý üzerine ister-istemez sözünü geçirmeyi, itaat edenle onun iþini üzerine alan arasýndaki iliþkiyi konu alýr. Ýçerisinde sevgi ve yardým manalarýný da barýndýran velâyet, genel olarak, aile içerisinde akrabalýk, ümmet içerisinde ise imamet (önderlik/halifelik) sebebiyle gündeme gelir. Aile içerisinde çocuklar üzerinde öncelikli olarak ana-baba velâyet hakkýna sahiptir. Velâyet hakkýna sahip olan kiþiye velî denir. Bu nedenle babaya çocuðun velisi denir. Hadislerde de bu anlamda geçiyor.21
 
Ümmet içerisinde (müslümanlar arasýnda) ise velâyet (veliyyü’l-emr olma) hakký, müslüman olup diðer müslümanlar tarafýndan biat (serbest seçim) ile seçilen yetkili kimsenindir.
 
Aile içerisindeki velâyet doðal bir süreçtir ve zorunlu bir görevdir. Çocuklarýn bakýmý, yetiþtirilmesi veya ihtiyaçlarýnýn giderilmesi ana-babanýn aslî görevidir. Bundan dolayý onlarýn kendi çocuklarý üzerinde otorite haklarý bulunur. Anne-baba bu otoriteyi veya yetkiyi onlara hükmetmek için deðil; onlarý yetiþtirip hayata hazýrlamak, hukukî açýdan onlara sahip olmak ve kendi kabul ettiði deðerlerle terbiye etmek amacýyla kullanýrlar.
 
‘Velilik kelimesinde saklý olan sevgi, þefkat ve yakýn ilgi anlamlarýný da beraber düþünülürse, ebeveynin ‘velâyet’ hakký daha iyi anlaþýlýr.
 
Ümmet arasýnda serbest biat (seçim) ile uygun birisine verilen velâyet görevi ise, bir emanettir, karþýlýklý anlaþmaya ve rýzaya baðlýdýr. Müslümanlarýn serbest seçim ile yetki verdikleri yöneticilere ‘veliyyü’l-emr’, yani iþin sahibi, sorumluluk üslenen, veya ehil olduðu için iþi üzerine alan kimse denilir. Dikkat edilirse burada da ‘veli’ kelimesi kullanýlýyor. Bu ifadede; sorumluluk, iþe uygunluk ve yetki anlamlarý bulunmaktadýr. Yine bu ifadede  sevgi, merhamet ve yakýn ilgi manalarý da vardýr.
 
Bu demektir ki, müslümanlarýn serbest oyuyla onlarýn din ve dünya iþlerinin baþýna geçen, onlarýn sorumluluðunu üslenen yöneticiler, bu seçimden dolayý bir yetki ve otorite kazanýrlar. Ancak onlar da bu otoriteyi týpký ebeveynler gibi halka hükmetmek için deðil, onlarýn iþlerini adaletle ve hakkaniyetle görmek, ihtiyaçlarýný gidermek ve onlarý zararlý þeylerden korumak için kullanýrlar. Halkýn seçimiyle (biatiyle) seçici olarak ve belli þartlara baðlý olarak ‘veliyyü’l-emr-yönetici’ olan kimse, yetkisini yanlýþ kullanýrsa, merhamet ve adaletten saparsa veya görevini kiþisel çýkarlara alet ederse halk ile yaptýðý anlaþma sona erer, yani ‘velâyet’ hakký düþer.
 
Anne-babaya çocuðun ‘veli’si denildiði gibi, ayný þehirde oturanlarýn meþru haklarýný koruyan, onlarýn iþlerine bakan ‘veli’ye, ‘vâli’ denmektedir ki, insanlarýn iþlerini idare eden, halkýn sorumluluðunu üzerine alan kimsedir. Nitekim Türkçe’de bu anlamda kullanýlmaktadýr. Þehrin valisi, o kentte oturan kimselerin hepsinin velisi sayýlýr.
 
Kýsaca bir hukuk terimi olarak velâyet; “bir kimsenin veya bir topluluðun bir baþkasýna kendisini ilgilendiren dinî, dünyevî, hukukî, siyasî; kýsaca her konuda tasarruf hakkýný devretmesi ve bu hakký devralan þahsýn aralarýnda meydana gelen hukukî baða dayanarak kimseden izin alma ihtiyacý duymaksýzýn bu hakký kullanmasý ve onu kendisine tevdi edenler üzerinde koruma, gözetme, yardým etme, iþlerine müdahale ve üzerine aldýðý iþi onun adýna idare etme bakýmýndan tam bir yetkiye sahip olmasýdýr.”22
 
Dipnot
 
1- Cevherî, es-Sihah Tâcu’l-Lüga, 6/559. Fîruzâbâdî, Kâmûsul’-Muhît, s: 1344
 
2- el-Isfehâní, R. el-Müfredât, s: 837. Cevherí, es-Sýhah Tâcu’l-Lüga, 6/559. Firuzabadi, Kamusul’-Muhit, s: 1344
 
3- el-Isfehâní, R. el-Müfredât, s: 837. Tabatabâî, M. H. el-Mizan, 10/89
 
4- Ýbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 15/281
 
5- Apaydýn, H. Y. TDV Ýslâm Ansiklopedisi, 43/15
 
6- el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 837
 
7- Ebu Davûd, Ýmâre; no: 2948
 
8- Ýbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 15/281
 
9- Cevherî, es-Sihah Tâcu’l-Lüga, 6/560
 
10- F. Razî’den, M. Öccü, Kur’an’da Veli ve Velâyet, s: 26
 
11- Mukatil b. Süleyman, Kur’an Terimleri Sözlüðü (çev.), s: 250-254
 
12- Apaydýn, H. Y. TDV Ýslâm Ansiklopedisi, 43/157
 
13- el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 837
 
14- Cevherî, es-Sihah Tâcu’l-Lüga, 6/560
 
15- Ulutürk, V. Kur’an-ý Kerim Allah’ý Nasýl Tanýtýyor, s: 137
 
16- Ýbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 15/282. Yýldýrm, S. Kur’an’da Uluhiyyet, s: 188
 
17- Tirmizi, Nikah/15. Ebu Davud, Nikah/16, 19. Ýbni Mace, Nikah/15. Darimi, Nikah/11
 
18- Müslim, Elfazý’l Edeb/14, no: 2249
 
19- Ýbn Kuteybe, M. Te’vilu Müþkili’l-Kur’an (þerh: S. Ahmed Sakar), s: 455
 
20- Akyüz, V. Kur’an’da Siyasî Kavramlar, s: 77
 
21- Müslim, Nikâh / 66-67 no: 3476-3477. Ebû Dâvûd, Nikâh/26 no: 2098-2100
 
22- Öccü, M. Kur’an’da Veli ve Velâyet, arka kapak
 
Hüseyin Kerim ECE / Vuslat Dergisi
 

Bu yazý 2693 defa okunmuþtur...

Yorum Ekle

Yazdýr

YORUM LÝSTESÝ

KATEGORÝDEKÝ DÝÐER HABERLER

n

06/10/2020 - 01:41 DÝNÎ HAYATIN ÜÇ BOYUTU: DAVRANIÞ, DUYGU VE BÝLGÝ 

n

23/04/2020 - 04:57 DOÐRUNUN YARDIMCISI ALLAH’TIR / Dr. Abdülkadir ERKUT 

n

23/04/2020 - 03:55 RAMAZANDA TAKVA EÐÝTÝMÝ / Dr. Ekrem KELEÞ 

n

30/03/2020 - 10:58 DÜNYA, ÝMTÝHAN DÜNYASIDIR / Nurcan SOLAK 

n

03/02/2020 - 10:48 PEYGAMBER EFENDÝMÝZE SALAT Ü SELAMIN MANASI  / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

14/10/2019 - 11:50 ÝNSANLIÐA ÖRNEK VE ÖNDER TOPLUM / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

16/09/2019 - 10:34 BARIÞ DÝNÝ ÝSLAM / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

17/12/2018 - 01:23 ALLAH DOSTLARI KÝMLERDÝR?

n

19/11/2018 - 10:32 Kur'an'ýn ýþýðýnda insanlýða model gençler

n

17/10/2018 - 03:33 Kur'an ile Dirilmek

n

10/04/2018 - 01:33 DÜNYA HAYATINDA  ALLAH’IN TARAFINDA OLMAK

n

30/03/2018 - 12:04 DÜNYA VE AHÝRET MUTLULUÐUNUN YOLU: AMEL-Ý SALÝH

n

30/03/2018 - 11:39 RABBÝMÝZÝN BÝZLERE KUTSAL EMANETLERÝ: TOPRAK, SU, HAVA

n

30/03/2018 - 11:31 KUR’AN’DA MUSÝBET KAVRAMI  ÜZERÝNE PSÝKO-SOSYOLOJÝK  DEÐERLENDÝRMELER

n

29/03/2018 - 01:10 ÝSLAM MEDENÝYETÝNÝN BAÞKENTLERÝ: MEKKE, MEDÝNE, KUDÜS

n

03/01/2018 - 11:26 TAKLÝDÝ ÝMANDAN TAHKÝKÝ ÝMANA; GELÝN KUTSAL KÝTABIMIZI DOÐRU OKUYALIM

n

10/11/2017 - 01:44 TAKLÝDÝ ÝMANDAN TAHKÝKÝ ÝMANA: GELÝN RABBÝMÝZÝ DOÐRU TANIYALIM

n

02/10/2017 - 04:12 YARATILIÞ GAYEMÝZ: ÝBADET/ALLAH’A KULLUK

n

02/10/2017 - 03:43 ÝBADETLERÝN  BÝRLÝÐÝMÝZE KATKISI

n

03/07/2017 - 04:09 AHD ve MÝSAK SORUMLULUKTUR

n

13/06/2017 - 12:10 MANEVÝ BAKIM AYI: RAMAZAN

n

18/04/2017 - 09:24 ÝLAHÎ RÝSALET ELÇÝLERÝNÝN MÝSYONU: ÝNSANLIÐI ÇATIÞTIRMAK DEÐÝL BARIÞTIRMAKTIR

n

28/03/2017 - 03:11 TEFEKKÜR

n

20/03/2017 - 01:07 ÝSLAM’IN HEDEFÝNDE ÝNSAN VARDIR

n

17/02/2017 - 11:41 KUR’AN-I KERÝM’DE MÜNAFIKLARIN ÖZELLÝKLERÝ

n

29/12/2016 - 10:57 Kur’an’la Ýliþkilerimizde Týkanýklýk Var

n

19/12/2016 - 03:08 Kur’an’la Ýliþkilerimizde Týkanýklýk Var

n

07/11/2016 - 12:31   KUR’AN’DA VELÂYET KAVRAMI

n

18/10/2016 - 04:51 YÜREKLER ve YÖNELÝÞLER

n

21/09/2016 - 03:28 ÝSLAM'IN ÝSTEDÝÐÝ DÜZEYE ULAÞMAK

n

14/06/2016 - 11:19 Mescitler Arasýnda Mescid-i Aksa’ya Dair

n

10/06/2016 - 10:09 GÜNLÜK HAYATIMIZDA KUR’AN

n

07/06/2016 - 02:46 Ýnsan Dünyaya Emanet

n

02/05/2016 - 12:32 KUR’AN AÇISINDAN MESCÝD GERÇEÐÝ

n

18/01/2016 - 02:22 EÐER BÝLMÝYORSANIZ

n

01/12/2015 - 03:35 KUR’AN’A GÖRE SAHABE GERÇEÐÝ

n

20/11/2015 - 01:28 TAKVA

n

09/10/2015 - 02:44 Zaman, Ýnsan ve ziyan

n

07/09/2015 - 03:47 KUR’AN EÐÝTÝMÝ

n

08/08/2015 - 10:46 KOMÞULUKTA KUR’ANÝ ÖLÇÜ

n

06/07/2015 - 12:38 AZIKLARIN EN HAYIRLISI  VE EN SONSUZ OLANI

n

11/05/2015 - 02:51 HEPÝNÝZ ÂDEM’DENSÝNÝZ Âdem ise Topraktan

n

27/04/2015 - 12:27 Kur’an’ý, Tabiatý ve Tarihi Anlamak

n

23/12/2014 - 03:22 Þükür-Þâkir

n

27/10/2014 - 03:11 KURÂN KARÞISINDAKÝ DURUÞUMUZ

n

24/10/2014 - 03:42 KURÂNIN METÝNLEÞME TARÝHÝ

n

04/07/2014 - 04:28 Haram Lokma ve Toplumsal Kaos

n

30/06/2014 - 06:05 Oruç Kalkandýr

n

05/05/2014 - 01:01 21. YÜZYILDA KUR’AN’I HAYATA TAÞIMAK

n

09/04/2014 - 03:17 Küfür-Kâfir

n

09/04/2014 - 12:49 HALKIN KUR’AN ANLAYIÞI

n

21/03/2014 - 05:05 Sorumluyu Baþka Yerde Aramak

n

21/03/2014 - 03:35 Samimiyet: Hakikati, Fazileti ve Afetleri

n

10/02/2014 - 02:22 Her Dem Ýmtihan

n

04/10/2013 - 05:10 Kur’an’da Öfke Kontrolü

n

22/07/2013 - 03:37 Kimlik inþasýnda Kur’an öðretimi ve öðreniminin önemi

n

19/06/2013 - 04:10 Günümüz Gençliði

n

18/06/2013 - 03:35 Kur'an ve Sünnete Göre Kavmiyetçilik

n

15/05/2013 - 11:32 Þeytanýn kardeþleri kimlerdir?

n

14/03/2013 - 01:30 KUR’AN’DA KARDEÞLÝK

n

14/03/2013 - 11:10 KURÂNIN BUGÜNE SESLENÝÞÝ

n

28/01/2013 - 01:55 KUR’ÂN’IN HAYATA MÜDAHALESÝ

n

28/01/2013 - 01:51 KURANI OKUMA VE ANLAMA SORUMLULUÐU

n

28/12/2012 - 11:53 KUR’AN KENDÝNÝ NASIL TANITIYOR?

n

27/12/2012 - 04:19 KUR‘AN‘IN ANLAM DÜNYASI ÝLE BULUÞMAK

n

22/11/2012 - 11:38 Buhranlarýmýz günahlarýmýzdandýr

n

05/10/2012 - 02:30 Kur’an-ý Kerim’de hak kavramý

n

03/09/2012 - 04:28 Þeytanýn kardeþleri kimlerdir?

n

03/09/2012 - 02:28 Kur’an karþýsýnda nebevi duruþ

n

13/07/2012 - 11:07 Aðýr emanet

n

13/07/2012 - 10:59 Kur’an’ý öðrenmeyi/ öðretmeyi öðrenme üzerine

n

27/06/2012 - 11:06 Kur’an’a koþun

n

26/06/2012 - 04:04 Kendi dilinden Kur’an

n

25/04/2012 - 04:13 Hayata kulluk mührünü vurmak

n

02/04/2012 - 03:41 Ya Rabbi! Müminlere kin beslemekten bizleri koru!

n

12/03/2012 - 02:06 Duanýn Önemi

n

12/03/2012 - 01:28 Kur'an-ý Kerim'de söz

n

05/03/2012 - 01:41 Müminler ancak kardeþtir

n

23/01/2012 - 12:31 Dua Kavramýnýn Anlamý

n

16/01/2012 - 01:48 Dinin þiarý:Ezan

n

03/01/2012 - 01:29 Kur’an’da Tevbe Kavramý

n

12/10/2011 - 02:01 Allah’a Gerektiði Gibi Ýnanmak

n

12/10/2011 - 01:58 Kur’an’ýnTevhid Felsefesi

n

11/07/2011 - 03:04 Kur'an'ý sen de oku,anla ve yaþa!

n

06/06/2011 - 02:34 Kur’an’ýn deðerleri ve onlarýn sýra düzeni

n

14/02/2011 - 16:28 Sahabenin Kur'an'ý öðrenme ve öðretme gayretleri

n

17/01/2011 - 14:37 Kur’an’ýn Öngördüðü Model Mü'min

n

02/12/2010 - 17:03 Kur’an ve Hikmet Peygamberi

n

02/12/2010 - 16:10 Son Elçi ve Son Mesaj HZ.Muhammed ve Kur'an-ý Kerim

n

15/10/2010 - 18:42 Kur’an hayatýmýzýn neresinde?

n

10/08/2010 - 14:58 Düþünmek Kur'anýn Emri

n

28/04/2010 - 11:55 Ýlk muhatabýnýn dilinden Kur’an

n

21/01/2010 - 10:31 Kur’an’ýn Iþýðýnda Sorumluluk Duygusu ve Davranýþ Bilinci   

n

20/01/2010 - 10:54 Allah’a Tevekkül… AMA NASIL?

n

06/07/2009 - 15:11 Günlük Hayatýmýzda Kuran

n

06/07/2009 - 15:07 Kuran'i Kerimi Okuyanlar

n

04/05/2009 - 14:45 Kuran'i Kerimi Okuyanlar

n

04/05/2009 - 14:35 Kur'anla Baðlantý Ýçinde Olmak

n

21/03/2009 - 10:19 Kur'an'ý Nasýl Okuyalým ?

n

19/03/2009 - 15:17 Ashabýn Kur'ân'ý Ezberleme ve Yazmadaki Gayretleri
 

Site Ýçi Arama

16 Sevvâl 1445 |  25.04.2024

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Kim cihad ederse, yalnýzca kendi nefsi için cihad etmiþ olur. Þüphesiz Allah, alemlerden müstaðnidir.

( Ankebut sûresi - 6)

Bir Hadis

Hz. Enes (radýyallâhu anh) anlatýyor:

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Edebsizlik ve çirkin söz girdiði þeyi çirkinleþtirir. Hayâ ise girdiði þeyi güzelleþtirir."



Tirmizî, Birr 47; Ýbnu Mâce, Zühd 17

Bir Dua

“Allah’ým! Beni iyilik iþledikleri zaman sevinen ve kötülük yaptýklarý zaman baðýþlanma dileyen kullarýndan eyle.”

(Ýbn Mâce, Edeb, 57)

Hikmetli Söz

Ýki þey ahmaklýða dalâlet eder: Hiç bir sebep yokken gülmek; sormadan haber vermek.

Malik bin Dinar 


Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com