Onun emir ve yasaklarýnda insanlar için hikmetler vardýr. O, daima insanlarýn menfaatine olan emir ve yasaklar koyar. Cenab-ý Hakkýn yapýn ve yapmayýn þeklindeki bütün emir ve yasaklarýnda, dünya ve ahirete ait birçok hikmetler bulunmaktadýr. Ancak bu hikmet ve faydalarýn bir kýsmý açýk iken, bir kýsmý düþünmekle bulunur. Bazýlarýndaki hikmet düþünmekle de tamamen bilinemez. Bununla beraber, hikmeti bizce belli olsun veya olmasýn, ibadetleri sýrf Allah emir buyurduðu için yerine getiririz.
Ýþte, Allahýn her emrinde olduðu gibi oruç ibadetinde de birçok hikmetler, bizim için maddi ve mânevi pek çok faydalar vardýr. Biz Müslümanlar orucu Allah rýzasý için tutmakla beraber, bize saðladýðý faydalarý da bilmek ve deðerlendirmek durumundayýz. Orucun fayda ve hikmetleri, psikolojik, sosyolojik ve saðlýk olmak üzere üç ana grupta toplanabilir.
Ýnsan beden ve ruhtan meydana gelen bir varlýktýr. Bir insan varlýðýný meydana getiren bu iki unsurdan biri lehine veya aleyhine dengeyi bozacak olursa, mutlaka huzursuz olacak ve bu rahatsýzlýðý daima hissedecektir. Ýþte oruç, beden ve ruh dengesini saðlayan en kolay ve en pratik bir araç ve ibadettir. Ýnsan irâdesini güçlendiren faktörlerin baþýnda oruç, önemli bir yer iþgal eder. Baþka zamanlarda bir saat dahi sigarayý býrakamayan sigara tiryakilerinin, Ramazanda oruç müddetince sigara içmeden durmalarý, orucun insan iradesini ne derece güçlendirdiðinin en güzel örneðidir. Ýrade zayýflýðýnýn insaný, suça ve hataya ittiði de bir gerçektir. Ýþte oruç, iradeyi kuvvetlendirmek için en güzel egzersizdir.
Oruç, bir esaretten kurtulma temrini, insaný hükmü altýnda tutan alýþkanlýklar ve adi ihtiyaçlara karþý bir baþkaldýrma provasýdýr. Alýþkanlýklarýn yeme- içme gibi faydalýsý; kumar, içki gibi zararlýlarý vardýr. Her iki çeþidiyle alýþkanlýklarýn mahkûmu olmak, gerektiðinde onlara karþý duramamak eksikliktir, irade zayýflýðýna delâlet eder, tavizlere sebep olur. Sabahtan akþama kadar iradesiyle aç ve susuz duran, þehvetini dizginleyen insan, en hayati alýþkanlýk ve ihtiyaçlarýnýn da esaretinden kurtulmuþ demektir, gerektiðinde bunlardan fedakarlýk edebilecektir.
Orucun heyecan ve korkulara, sinir ve þuur bozukluklarýna karþý büyük ve müsbet etkileri olmakta, özellikle sert ve aðýr ruhî bunalýmlara karþý sinirlerin dayanma gücünü artýrýcý etkisi bulunmaktadýr. Böylece oruç, bir yandan insaný ruhen ve fikren rahatlatýrken, diðer yandan da gurur ve kibir diktatörlüðünü yýkarak zararsýz hale getirir, insanýn ruhî ve manevî hayatýný dengeler.
Ramazan ayýnda oruçlu insanlar, mümkün olduðu kadar hissi olmaktan uzak kalýrlar. Nefislerine hakim olurlar. Öfkelerini yenerler. Cimrilik nasýl insanlarý kendisinden uzaklaþtýrýyorsa, müsrifliðin de hayatý deðersizleþtirdiðine inanýr ve orta yol olan cömertliði seçerler. Verdikleri karardan dönmez böylece sebat ve metanet sahibi olurlar. Þiddetli gazap ve öfke anýnda gücü yetmekle beraber öc alma ve intikam fikrinden vazgeçerler. Haddini bilip sýnýrý aþmazlar; yani top yekun insanî faziletlere sahip olmaya yönelirler.
Oruç insaný iç dünyasýna döndürmektedir. Ýnsan kendi düþünce ve davranýþlarýný ince ince tetkik etmektedir. Aþýrý ve huzuru bozan ne varsa onu terk etmektedir. Bu iç dünyada geçmiþle hesaplaþma vardýr. Ýyi olarak neler yapýlmýþtýr, iyi olmayan neler vardýr? Oruçlu iyi olaný, kendisini ve etrafýný huzura kavuþturacak olaný yapar. Çünkü Mümin, elinden ve dilinden insanlarýn emin olduðu kimsedir. Ruhunu huzura kavuþturacak olan iyidir.
Oruç, insanýn Allaha itaat ve teslimiyetle baðlandýðý ve bu sayede azim ve iradesinin güçlendiði bir ibadettir. Oruç, Allahýn ihsan ettiði nimet ve faziletleri tercih ederek bedeni arzularý yenmek ve nefsi baskýlara tahammül etmek demektir. Orucun esas gayesi, insanlara nefsi ve bedeni arzularý yendirerek irâde ve þahsiyetini güçlendirmek ve böylece ahirette takdir olunan nimetlere onlarý ulaþtýrmaktýr.
Oruç, belirli bir süre sadece aç kalma olayý deðildir. Oruç köklü bir irade terbiyesi; insaný kötü alýþkanlýklardan temizleyen, iyi huylar kazandýran bir ahlâk eðitimidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) þöyle buyurur: Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iþ görmeyi býrakmazsa, Allah onun yemesini içmesini býrakmasýna deðer vermez. (1) Oruç insan için kötülüklere karþý bir korunma vasýtasýdýr. Peygamberimiz de bu konuda þöyle buyurur: Oruç bir kalkandýr.(2) Bu hadiste de belirtildiði gibi, oruç Müslüman’ý dünyada günah iþlemekten, âhirette cehennem ateþinden koruyan bir vâsýtadýr.
Dünyada her kötülüðün baþý, Allah’ý unutmak ve sorumluluk duygusunu kaybetmektir. Oruç ise bize daima Allah’ý hatýrlatýr, sorumluluk duygusunu geliþtirir. Bir ay boyunca devam eden bu manevî eðitimin olumlu tesiri ile insan, davranýþlarýný kontrol altýna alarak her türlü kötülükten uzaklaþýr.
Ýslâm sosyal adaletçi bir dindir; bütün canlýlara karþý merhametli olmayan, mümin kardeþinin acýsýný kendi benliðinde duymayan bir insan olgun bir mümin ve Müslüman deðildir, hamdýr, eksikleri vardýr. Ýbadetlerle olgunluða ermesi gerekir. Ýþte oruç açlýk, susuzluk gibi durumlarý yaþatan, bu ihtiyaçlarý herkese tatma ve duyma imkâný veren bir ibadettir. Bunun arkasýndan, anlayýþ alâka ve yardým gelecektir. Zengin fakire karþý daha anlayýþlý ve daha yumuþak davranacaktýr.
Hayatýnda açlýk nedir bilmeyen varlýklý bir insan, yoksullarýn çektiði açlýk ve sýkýntýyý gereði gibi anlayamaz. Onlarýn çektiði ýzdýrabý yüreðinde duyamaz. Fakat bu insan, oruç tutarsa, açlýðýn ne olduðunu bizzat tatmýþ olur.
Yokluk içinde kývranan fakirlerin sýkýntýlarýný içinde duyarak, þefkat ve merhamet duygularý geliþir. Bunun sonucu olarak da fakirlere yardým elini uzatarak sýkýntýlarýný giderir, toplumun huzur ve mutluluðuna katkýda bulunur.
Böylece oruç, zengin ile fakir arasýnda hissi bir yakýnlýk kurarak, fakirin zengine karþý olan düþmanlýðýný önler.
Bizim için en güzel örnek olan Sevgili Peygamberimiz, insanlarýn en cömerdi idi. O açlarý doyurur, kendisi aç kalýrdý. Ramazan ayýnda cömertliði doruk noktasýna ulaþýr, elinde ne varsa yoksullara daðýtýrdý.
Peygamberimizin eþi Hz. Aiþe diyor ki: Allahýn Rasulü üç gün peþpeþe karnýný doyurmamýþtýr. Ýsteseydi doyururdu. Fakat yoksullarý doyurup, kendisi aç kalmayý tercih ederdi.
Hz. Aiþe, Peygamberimizin vefatýndan sonra ne zaman bir yemek yese aðlamaya baþlardý. Bir defasýnda niçin aðladýðý kendisine sorulunca þu cevabý vermiþtir: Hz. Muhammed (a.s.) saðlýðýnda doyasýya bir günde iki defa yemek yiyemedi. Onu hatýrladýðým için aðlýyorum.(3)
Hz. Ömerin halifeliði zamanýnda dokuz ay süren bir kýtlýk olmuþtu. Hz. Ömer: Ýhtiyaç sahipleri bize gelsin diye halka duyuru yapmýþ, kendisi de Müslümanlar bolluða kavuþuncaya kadar, ekmekle beraber zeytinyaðýndan baþka katýk yemeyeceðine yemin etmiþti. Halkýn sýkýntýlarýný yüreðinde hisseden ve onlardan farksýz olarak yaþayan bu büyük insan, elbisesi yýkandýðý ve baþka elbisesi olmadýðý için bir gün Cuma namazýna geç gelmiþ ve bu yüzden cemaatten özür dilemiþtir.
Vaktiyle Mýsýr'da yýllarca süren bir kýtlýk olmuþtu. O sýrada devletin hazinesi Yusuf (a.s.)'ýn elinde idi. Halk açtý. Hz. Yusuf da bütün imkânlara sahip olduðu halde karnýný doyurmuyordu. Neden böyle yaptýðý sorulunca, içinde yaþadýðý toplumun acýlarýný yüreðinde duyan bir sorumluluk anlayýþý ile þu cevabý vermiþtir: Eðer ben tok olursam, açlarýn halini anlayamam, yoksullarý gereði gibi düþünemem.(4)
Oruçla toplumda kalp’den kalbe yol açýlýr. Birinden þefkat ve merhamet, diðerinden sevgi ve saygý. Böylece yoksullarýn zenginlere karþý kýskançlýk duygularýný yatýþtýrýr, toplumda sýnýf mücadelelerinin doðmasýný önler.
Her çalýþan þey gibi, insan vücudunun ve özellikle sindirim sisteminin de zaman zaman durup dinlenmeðe ihtiyacý vardýr. Her yýl Ramazan ayýnda tutulan oruç, vücudun ve sindirim organlarýnýn dinlenmesini ve temizlenmesini saðlar. Günümüzde yaygýn olan kalp, tansiyon ve þeker gibi hastalýklarýn en önemli sebepleri arasýnda aþýrý beslenme ve buna baðlý þiþmanlýk olduðu ve pek çok hastalýðýn tedavisinde perhiz tavsiye edildiði bilinmektedir. Oruç tutanlarýn tecrübeleriyle sabittir ki, Ramazan ayýnda dinlenip temizlenen vücut makinasý senenin diðer aylarýnda daha saðlýklý ve daha verimli çalýþmaktadýr. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) orucun saðlýðýmýz yönünden önemini þöyle belirtiyor: Oruç tutunuz, sýhhat bulursunuz.(5)
Peygamberimizin söylediði bu söz týbben de kanýtlanmýþtýr. Konu ile ilgili olarak iki Batýlý bilim adamýnýn tesbitleri þöyledir:
1940 Nobel Týp Ödülünü kazanan ünlü bilim adamý Dr. Alexis Carrel Lhamme Cet Ýnconnu adlý eserinde oruç sýrasýnda organizmalarda depo edilmiþ besin maddelerinin harcandýðýný, sonradan bunlarýn yerine yenilerinin geldiðini, böylece bütün vücutta bir yenilenme olduðunu anlatýr, orucun saðlýk bakýmýndan çok faydalý olduðunu söyler.(6)
Fransýz Profesör Pier Mulen de þunlarý söyler: Ýslâm dünyasýnýn en yararlý kurumlarýndan biri oruçtur. Oruç, bedenin hem fiziksel, hem ruhsal dinleniþidir. Dokularý temizler, birikmiþ toksinleri, zehirleri atar. Müslümanlar böylece her yýl bir ay bedenlerini dinlendirirler... Hýristiyan dininde orucun bulunmamasý büyük bir kayýptýr. Aslýnda insanlarýn her hafta bir gün oruç tutmalarý, baþka bir deyimle diyet etmeleri ve sadece meyve suyu içmelerinde büyük yarar var. Böylece vücut, doku ve organlardaki zehirleri atar, beden dinçleþir.(7)
Ancak belirtmek gerekir ki, diðer ibadetler gibi- oruç da birtakým menfaatler elde etmek için deðil, sadece Allah'ýn emri olduðu için ve sýrf O'nun rýzasýný kazanmak maksadýyle tutulur.
Oruç Ýbadetinin Fazilet ve Sevabý
Oruç, bizi dünyada kötülüklerden sakýndýran, ahirette Cehennem ateþinden koruyan ve günahlarýmýzýn baðýþlanmasýna vesile olan önemli bir ibâdettir. Sevgili Peygamberimiz þu müjdeyi veriyor: Kim inanarak ve mükafatýný Allah'tan bekleyerek Ramazan Orucunu tutarsa, geçmiþ günahlarý baðýþlanýr.(8)
Oruç, belirli bir süre, sadece aç kalma olayý deðildir. Oruç köklü bir irâde terbiyesi olup, insaný kötü alýþkanlýklardan temizleyen, iyi huylar kazandýran bir ahlâk eðitimidir. Yine Peygamberimiz (s.a.s.) þöyle buyurur: Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iþ görmeyi býrakmazsa, Allah onun yemesini, içmesini býrakmasýna deðer vermez. (9)
Bu hadis-i þerifte orucun yüksek hedefi açýkça gösterilmiþ bu ibadetin sadece aç ve susuz kalmaktan ibâret olmadýðý, esas gayenin insaný olgunlaþtýrmak, ahlâk ve fazilet sahibi olarak yetiþtirmek olduðu bildirilmiþtir.
Lütfu ve ihsâný sonsuz olan Yüce Allah, kullarýnýn ibâdetlerine, yaptýklarý iyiliklere, bire ondan yediyüz katýna kadar mükâfat vereceðini bildirdiði halde, oruca ayrý bir önem vermiþtir. Nitekim bir kudsî hadiste, Peygamber Efendimiz'in þöyle buyurduðu nakledilmiþtir: Aziz ve Celil olan Allah buyurdu ki: Ademoðlunun her ameli kendisi içindir, yalnýz oruç müstesnâ. O sadece benim içindir. O halde, mükâfatýný da bizzat ben takdir edeceðim.
Oruç, kiþiyi kötü davranýþlardan koruyan bir kalkandýr. Öyleyse sizden biriniz oruçlu bulunduðu gün, sakýn çirkin söz söylemesin; yakýþýksýz iþler yapmasýn. Þayet biri ona söver veya çatarsa, ben oruçluyum, ben oruçluyum desin, Muhammed'in caný kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun aðýz kokusu, Allah katýnda misk kokusundan daha hoþtur. Oruçlunun ferahlayýp sevineceði iki sevinç aný vardýr. Biri iftar ettiði zaman, diðeri de orucunun sevabý ile Rabbine kavuþtuðu andýr.
Bu hadis-i þerifin bir baþka rivayeti de þöyledir. Âdemoðlunun her amelinin sevabý kat kat verilir. Bir iyiliði, on mislinden yediyüz kata kadar mükâfatlandýrýlýr, yalnýz oruç müstesnâ. Onun karþýlýðýný bizzat ben takdir edip vereceðim. Çünkü oruçlu, yemesini içmesini ve þehvetini, sýrf benim için terk etmiþtir.(10)
Oruç büyük bir sabýr ve fedâkârlýk sonucu yerine getirilen bir ibadet olduðu için, karþýlýðý da ona göre kat kat fazlasýyla verilecektir. Hatta oruçlular kendileri için özel olarak ayrýlan Reyyan kapýsýndan cennete gireceklerdir. Bu konuda Sevgili Peygamberimiz þöyle buyururlar: Cennette Reyyan denilen bir kapý vardýr ki, oradan kýyamet günü yalnýzca oruçlular girecek, baþka hiç kimse giremeyecektir. Onlar, Oruç tutanlar nerede? diye çaðrýlacaklar ve kalkýp girecekler. Onlar girdikten sonra kapý kapanacak; artýk hiç kimse bu kapýdan giremeyecektir.(11)
Sahurda kalkýp yemek müstehaptýr. Peygamberimiz (s.a.s.): Sahurda yemek yiyiniz, çünkü sahur yemeðinde bereket vardýr.(12) buyurmuþtur. Sahur yemeði oruca dayanma gücü verir. Dualarýn kabul edildiði vakitlerden biri de sahur zamanýdýr. Oruçlu sahura kalktýðý zaman, dilekleri için duâ etmeli ve Allah'tan günahlarýnýn baðýþlanmasýný istemelidir.
Oruç ibâdetini tamamlayýp, iftar vaktine yetiþen kimse, bundan büyük bir mutluluk ve sevinç duyar. Tuttuðu orucun mükâfatýný almak üzere, kýyamet gününde Allah'ýn huzuruna vardýðý zaman en büyük sevinci tadacaktýr. Peygamberimiz (s.a.s.) þöyle buyuruyor: Oruçlunun iki sevinci vardýr. Biri iftar ettiði vakit, diðeri de Allah'a kavuþtuðu zamandýr.(13)
Ýftar vakti yapýlan dualar kabul edilir. Peygamberimiz bu konuda da þöyle buyurmuþtur: Üç kimsenin duasý geri çevrilmez, kabul edilir:
1- Oruçlunun iftar vaktindeki duasý,
2- Adaletli hükümdarýn duâsý,
3- Mazlumun duâsý.(14)
Ýnsan elinde olan nimetlerin kadrini kýymetini, ancak bunlar elinden çýktýktan sonra anlar. Fakat iþ iþten geçtiði için bunun bir yararý olmaz. Oruç tutmakla bir süre nimetlerden uzak kalan insanýn gözünde bu nimetlerin deðeri daha iyi anlaþýlýr. Bu anlayýþ insana, onlarý daha iyi korumasýný ve nimetleri kendisine veren Allah'a daha çok þükretmesini öðretir. Nimetlere þükür ise, onlarýn çoðalmasýna vesile olur. Allah teala þöyle buyuruyor: Andolsun, þükrederseniz elbette (nimetimi) artýrýrým.(15)
Oruç, sadece yemeyi içmeyi býrakmak deðil ayný zamanda kötülüklerden de uzaklaþmaktýr.
Midemiz, yiyecek ve içeceklerden uzak kaldýðý gibi dilimiz yalandan, ellerimiz haram iþlerden, gözlerimiz harama bakmaktan, kulaklarýmýz yalan ve dedikodu dinlemekten, ayaklarýmýz kötü iþler peþinde koþmaktan uzaklaþarak oruçtan nasibini almalýdýr. Ýþte oruçludan beklenen budur.
Oruç tutan bir Müslüman çeþitli yemeklerle donatýlmýþ sofranýn baþýnda helâl olan nimetlere elini sürmez, sabýrla iftar vaktini bekler.
Þimdi düþünecek olursak; helâl olan þeylere bile elini sürmeyen oruçlu, nasýl olur da harama el uzatabilir. Vücudunun ihtiyacý olan faydalý yiyecek ve içecekleri istediði zaman býrakabilen bir mümin nasýl olur da zararlý içkileri kullanmaktan vazgeçmez?
Böylece oruç, bize belirli bir süre helâl olan þeylerden uzaklaþmakla haramlardan sakýnmayý da öðretir.
(1) Buharî, Savm: 8.
(2) Buharî, Savm: 2, Sýyam: 30.
(3) Tirmizî, Zühd: 38.
(4) Aliyyül-Kârî, Mirkâtül-Mefatih, C.2, S.492.
(5) Keþfül-Hafâ, C.2, S.33.
(6) Hayat Ansiklopedisi, Oruç Maddesi.
(7) Günaydýn Gazetesi. (13.8.1982).
(8) Buharî, Savm: 6.
(9) Buharî, Savm: 8.
(10) Buharî, Savm: 2; Müslim, Sýyam: 163, 164; Tirmizî, Savm: 55.
(11) Buharî, Savm: 4; Müslim, Salâtül-Müsafirin: 175; Tirmizî, Savm: 1.
(12) Buharî, Savm: 20; Müslim, Sýyam: 9.
(13) Müslim, Sýyam: 30.
(14) Ýbn-i Mâce, Sýyam: 48.
(15) Ýbrahim Sûresi, Ayet: 7.
|