MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGİSİ) 3
3-Allah’ı kimler sever?

a-Mü’minler Allah’ı severler
İnsanlardan kimi de Allah'tan başka şeyleri O'na eş tutuyorlar da onları, Allah'ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir. O zulmedenler, azabı görecekleri zaman bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının gerçekten çok şiddetli bulunduğunu keşke anlasalardı. (Bakara, 2/165)
01/06/2009 - 14:57

Şayet kullarım, sana benden sordularsa, gerçekten ben çok yakınımdır. Bana dua edince, duacının duasını kabul ederim. O halde onlar da benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler.” (Bakara, 2/186)

“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir.” (Maide, 5/54)

 

b-Allah’tan razı olanlar O’nu severler

“Allah buyurdu ki: "Bu, sadıklara doğruluklarının fayda sağladığı gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır". Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş budur.” (Maide, 5/119)

“Rableri katında onların mükâfatı, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Orada ebedî olarak kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat, Rabbine saygı gösterene mahsustur.” (Beyyine 98/8)

 

c-Evliyaullah sever:

“Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de.

Onlar, iman edip de takvâya ermiş olanlardır.

Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır. Allah'ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.” (Yunus, 10/62-64)

 

4-Sevginin somut sonuçları:

a-Yârdan gelen başüstüne

‘O diyorsa doğrudur’ diyebilmek. ‘O’ndan geliyorsa hoş sefa geldi’ diyebilmek.

‘Kahrın da hoş lütfun da hoş’ demek, muhabbetullahın yürekteki tezahürüdür. Gerçekten sevenler, sevgiliden gelene itiraz etmezler. Zira onun kendisi yanlış bir şey düşüneceğine ihtimal vermezler. Ya da ondan gelene itiraz etmenin, hem sevgiye yakışmayacağını, hem de sevgiyi törpüleyeceğini bilirler.

 

b-Sevgi itibar ve değer vermeyi gerektirir

Bunun için ma’rifet gerekir. Ma’rifet ehli âlemlerin Rabbini hakkıyla takdir ettikleri için O’nu hakkıyla severler, O’na itibar ederler, O’na ait olana gereğince değer verirler. Büyük bir alimi talebesi de bilir, komşusu da bilir. Ama talebesinin tanımasıyla, komşusunun tanıması bir değildir. Dolaysıyla talebesinin takdir etmesiyle, komşusunun takdir etmesi aynı değildir.

 

         c-Sevginin eseri amellerde görülür

“Peygamber'e indirilen (Kur'ân)i dinledikleri zaman, onun hak olduğunu öğrendiklerinden dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Onlar: " Ey Rabb'imiz iman ettik, bizi de şahitlerden yaz" derler.

"Hem biz Rabb'imizin bizi iyi kişilerle birlikte (cennete) sokmasını arzulayıp dururken, neden Allah'a ve hak olarak bize gelen şeylere inanmayalım!". (Maide, 5/83-84)

“Gerçek müminler ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, âyetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler.

Onlar ki, namazı gereği gibi kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yoluna harcarlar.

İşte gerçekten mümin olanlar onlardır. Onlara Rablerinin katında dereceler vardır, bağışlanma ve değerli rızık vardır.” (Enfal,8/2-4)

 

       d-Sevenler takva sahibi olurlar:

Vikaye/takva; sakınma, korunma anlamına gelir.

Takva’nın Allah’a nisbet edilmesi hiç bir zaman bizzat korkunç ve tehlikeli bir şeydebn korkmak anlamına gelmez. Öyler olsaydı, takva sahiplerinin O’na yakın değil uzak olmaları gerekirdi. O halde takva, Allah sevgisine engel olacak şeylerden nefsi korumaktan ibarettir. 

Takva, Allah ile kul arasında sevgi ve dostluğun (muhabbet ve velayetin) oluşması ve devam etmesi esasına bağlıdır. Allah kendisinin müttakilerin dostu olduğunu söylüyor:

“Çünkü onlar, Allah'a karşı sana hiçbir fayda vermezler. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostlarıdır; Allah da takva sahiplerinin dostudur.” (Casiye, 45/19)

İman ve takva sahibi Allah dostlarına da işaret ediliyor.

Takva, Allah ceza verecek diye korkmak değil, Allah sevmiyecek diye korkmaktır.

 

         e-Şahit olan sevmeye başlar

Mahlukât sahip olmak için değil şahit olmak için yaratılmıştır. Aynel-yakîn şahit olan sevmeye başlar. Zira idrak ettiği Hak (Gerçek) sevilmeye layıktır.

         Şehid, gerçekten sevdiği için canını verir.

         Kurban, sevginin isbatıdır. İbrahim, sevgisinin sonucu İsmail’i kurban etmeye hazırdı.

         İnfak sevginin göstergesidir. 

Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça, gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.” (Âli İmran, 3/92)

 

 

5-Bir bedende iki yürek olmaz

         a-Yürek sahibine aittir

         Allah bir adam için içinde iki kalb yapmamıştır…” (Ahzab, 33/4)

       Yürek beytullah ise, onun sahibi de onu var edendir, sevginin matlaı yapandır, sevmeyi öğretendir. O nasıl bir et parçasıdır ki, insan tekinin merkezi, imanın ve inkârın, sevginin ve nefretin, müjdenin ve korkunun, umudun ve umutsuzluğun, gülmenin ve ağlamanın, sevinmenin ve üzülmenin, zaferin ve yenilginin yeri olmaktadır. Onu böyle yapan asıl sahiptir. Öyleyse mutlak sevgi de O’na ait olmalıdır.

Enes ibnu Malik’in rivâyetine göre Peygamber şu duayı yapardı:

“Yâ mukallibe’l- qulûb, sebbît kalbî âla dinike/Ey kalplerı çekip çeviren Allahım Kalbimi dinin üzerine sabit kıl.” (Tirmizî, Kader 7, 2141. İbnu Mace, Dua 2, 3834)