Öncü Kuşağın Öncüsü HAZRETİ EBUBEKİR SIDDÎK r.a.
Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki: Dost edinseydim Ebubekr’i dost edinirdim. O, benim kardeşim ve arkadaşımdır. Yeryüzünde dost edinseydim Ebubekr’i dost edinirdim. Ben, sadece Allah’ı dost edindim.
Öncü Kuşak: Sahabe-i Kiram
24/07/2009 - 12:00

Sevgili Peygamberimiz’in sevgili dostları, şerefli meclisinin gülleri, en hayırlı nesil, altın nesil, Muhammed Ümmetinin öncü kuşağı Sahabe-i Kiram arasında ilklerin ilki Hz. Ebubekir (r.a) idi.
Hz. Ebubekir (r.a) öncü kuşağın öncüsü idi. Her manevî özellikte, her ahlakî güzellikte ilk makamı, ilk dereceyi, ilk sırayı hep o kazandı. Efendimiz (s.a.v)’in gölgesi gibi yaşadı. Tarihin en mübarek yolculuğu olan Kutlu Hicret yolculuğunda Peygamberimiz’in arkadaşı oldu. İman, ihlas, takva, infak, ilim, cihad, ahlak ve diğer konularda Peygamberimiz (s.a.v)’in örnek kişiliğini hayatına en güzel şekilde yansıttı.
Hz. Ebubekir (r.a), farz ve nafile ibadetlerde, hayır ve hasenatta, hizmet ve fedakârlıkta, takva ve göz yaşında, Kur’an ilimlerinde ve tatbikatında, her alanda ve har dalda öncü idi. O, Efendimiz’in ifadesiyle Cennetin bütün kapılarından girmeye lâyık müstesna şahsiyet idi.
O, cennetle müjdelenen on değerli sahabînin, on değerli hicret erbabının öncüsü idi. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) onun hakkında şöyle diyordu: “Ya Ebabekr!.. Sen yeryüzünde Allah’ın Cehennemden azad ettiği kişisin.”
Hz. Ebubekir, imanda öncü idi: “Muhammed Mustafa ne söylüyorsa, mutlaka doğrudur.”
Hz. Ebubekir (r.a), iman ve sadakatte zirve şahsiyet idi. O, hür erkeklerden Peygamberimize ilk iman eden kişi idi. O’nun imanı tereddütsüz, kuşkusuz, mükemmel bir iman idi. İslam’dan önceki otuz sekiz yıllık hayatında hiç puta tapmamış, İslam’dan önceki hayatını içki ve kumarla kirletmemiş, her türlü sapıklık, bid’at ve hurafeden kaçınmıştı. Babası, annesi ve çocukları ve torunlarıyla ailece Müslüman olan, anne-baba ve ailesinin tamamı sahabî olan tek kişi idi. Sahabe-i Kiramdan hiçbiri bu şeref ve fazilete erişememişti.
Hz. Ebubekir (r.a): “Muhammed Mustafa ne söylüyorsa, mutlaka doğrudur.” diyordu. O’nun bu güçlü imanını ve gönül bağlılığını gösteren olaylardan biri Mekke’de yaşandı. Peygamberimiz (s.a.v.) Mirac gecesinde gördüklerini, Kudüs’e gidip geldiğini, o gün Mekkelilere anlattı. Mescid-i Aksa ile ilgili sorularına cevap verdi. Buna rağmen Mekke müşrikleri Efendimiz’in anlattıklarını mantık dışı bulup kabul etmediler. Bazı müşrikler Hz. Ebubekr’e geldiler. Ona:
- “Arkadaşın bu gece Mescid-i Aksaya gittiğini, orada namaz kılıp Mekke’ye geri döndüğünü söylüyor. Sen ne dersin? Buna da mı inanacaksın?” dediler. Hz. Ebubekir (r.a.) hiç tereddüt etmeden, Peygamberimiz’e sorma ihtiyacı hissetmeden:
- O söylüyorsa doğrudur, diye cevap verdi. Müşrikler bu iman, teslimiyet ve bağlılık karşısında donakalmışlardı. Efendimiz (s.a.v) bu durumdan memnun kalmış, ona “Sıddîk” lakabını vermişti.
Hz. Ebubekr’i örnek almak, Peygamberimiz’in her emrine gönül vermek, her söylediğini “O söylüyorsa doğrudur” diyerek onaylamaktır. “O söylüyorsa doğrudur.” diyebilmek güçlü bir iman, teslimiyet, bağlılık ve sadakat derecesidir. Bu makam, sıddîkıyet makamıdır, Bu mertebe rıza ve teslimiyet mertebesidir.
O, İnfakta Öncü idi: “Ben kendime Allahı ve Rasûlünü bıraktım.”
Hz. Ebubekir (r.a), Allah yolunda infak konusunda örnek kişilik sahibi idi. Herkesin güvenini kazanan; hilesiz, dürüst, sâdık bir tüccar idi. Bütün varını yoğunu Allah Rasûlü uğrunda harcamıştı. Allah Rasûlüne gönül bağlılığı yanında hayatı boyunca verdiği maddî destekle O’na olan derin sevgisini tescil etmişti.
Tebük gazvesi hazırlıklarında cihad ordusuna malî destek konusunda bütün sahabe-i kiram seferber olmuştu. Hz. Ömer (r.a) cihad ordusuna destek için bu defa malının yarısını ayırmıştı. “Yarışmak isteyenler bu konuda –Allah rızasını kazanma yolunda- yarışsınlar.” ayetine uyarak her konuda Hz. Ebubekir ile yarışan Hz. Ömer, bu defa Hz Ebubekr’i geçeceğini zannediyordu.
Hz. Ebubekir (r.a.) malının tamamını cihad ordusu için verip sadece bir çula bürününce; maneviyat yarışını yine Hz. Ebubekir kazanmıştı. Allah Rasûlünün:
- “Ya Ebabekr!.. Kendine dünyalık olarak ne bıraktın?” sorusuna Hz. Ebubekir:
-“Ben kendime Allah’ı ve Rasûlünü bıraktım.” cevabını vermişti.
Bu nedenle Hz. Ömer onun hakkında: “Hayatım boyunca hep Ebubekir ile yarıştım. Ama O daima beni geçti.” demiştir.
Hz. Ebubekr’i örnek almak, Allah’ın bize emanet verdiği malı-mülkü Allah yolunda, Cenab-ı Hakk’ın izin verdiği yerde harcamakla mümkündür.
O, cesaret ve kahramanlıkta öncü idi. “Kapında ben nöbet bekleyeyim ya Rasûlallah!..”
Hz. Ebubekir; korkusuz, yiğit, kahraman bir mücahid idi. En kritik durumlarda, savaşın en hassas saatlerinde o daima en önde Allah Rasûlü’nün yanı başında yalın kılıç savaşıyordu. Onunla beraber olanlar onun bu özelliğine hayran kalmışlardı.
Hz Ali (r.a) bir gün:
- Ey insanlar!.. Bana insanların en yiğidini söyler misiniz diye sordu. Halk:
- Ey Mü’minlerin Emiri!.. Sensin, dediler. Hz. Ali (r.a):
- Ben sadece teke tek savaştığım kimseleri yenerdim. Siz bana insanların en kahramanını söyleyin, dedi. Halk:
- “Bilmiyoruz, kimdir?” dediler. Hz. Ali (r.a):
- İnsanların en kahramanı Ebubekir’dir. Biz, Bedir savaşında Allah Rasûlü’ne bir gölgelik yapmıştık. Müşriklerden birinin kendisine yaklaşmaması için kim Allah Rasûlü ile beraber olacak, dediğimizde Allah’a yemin olsun ki Ebubekir’den başkası buna yanaşmadı. Kılıcını çekip Rasûlullah’ın başında nöbet tuttu. Allah Rasûlü’ne saldıran her kim olursa olsun kılıcını indiriyordu. İşte insanların en kahramanı Ebubekir’dir, dedi.
Cihadda Öncü: “Namazı kılıp zekâtı reddedenlerle hayatımın sonuna kadar savaşırım.”
Peygamberimiz’in her gazvesinde O’nunla beraber, O’nun hemen yanı başında yer alan Hz. Ebubekir (r.a), cihadda öncü kişiliği ile temayüz etmişti. O, mü’min kardeşlerine karşı şefkatli, Allah düşmanlarına karşı tavizsiz idi.
Dün… Allah Rasûlünün vefatından sonra dininden dönen, zekâtı reddeden bazı kabileler karşılarında kale gibi Hz. Ebubekr’i bulmuşlardı. Hz. Ebubekir (r.a): “Peygamberimiz zamanında zekât olarak verdikleri bir keçi yavrusunu vermeyi reddedenlerle, namazı kılıp zekâtı reddedenlerle hayatımın sonuna kadar savaşırım.” diyordu.
Bugün… yeni bir dinden uzaklaştırma, yeni bir dinden dönüş akımıyla karşı karşıyayız. İslam Ülkelerinde misyonerler eliyle genç beyinleri Hristiyanlaştırma hareketi şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Bunun yanında ikinci bir akım, İslam Dinini içinden çökertme, dinin temel esaslarını dejenere etme, Kur’an ve Sünnete aykırı yeni bir din anlayışı ortaya koyma akımıdır. Yurt dışında İslam Düşmanları tarafından hazırlanan bu hain proje, dini vicdanlara hapsetme ve hayattan uzaklaştırma projesidir. Bu proje, “Ilımlı İslam”, “İbrâhimî Dinler Arası Diyalog” gibi cazip isimlerle piyasaya sunulmakta ve toplumun duyarlı kesimlerinin tepkileri test edilmektedir.
- Allah’a hamdolsun, dinine samimiyetle gönülden bağlı Müslümanlar, bu çeşit art niyetli, iğrenç ve hain projelere fırsat vermemektedir ve vermeyecekler, kültürel, sosyal, medyatik, siyasal, ekonomik anlamda bu şerefli mücadele devam edecektir. Ama ne yazık ki bugün bu hayasız akıma karşı koyacak, bununla günümüz şartlarına uygun şekilde amansız mücadele sergileyecek Hz. Ebubekir’lerden mahrumuz.
Günümüzde yaşanan bu dinden uzaklaşmayı Hindistanlı Değerli Alim Ebu’l-Hasen en-Nedvî (öl.2002), “Riddetün Lâ Ebabekre Lehâ” “Ebubekri olmayan Dinden Dönüş” diye adlandırmaktadır.
O, dînî hitabet ve belâgatte öncü idi.
Hz. Ebubekir (r.a) gayet güzel konuşurdu. Arap dilinin belâgatini iyi bilir, iyi kullanırdı. Ashabın en âlim ve fakîhleri içerisinde yer almıştı. Peygamberimiz zamanında bile fetva verirdi.
O’nun hutbeleri derin anlamlı, duygulu, veciz ve özlü idi. Daima ayetleri delil olarak gösterir, ölüm ve ahirete sık sık vurgu yapardı. Hutbelerinden biri şu şekilde idi:
• “Sizler belirli bir vade için bu dünyaya geldiğinizi, tekrar gideceğinizi bilmiyor musunuz? Kim, bu hayatı Allah için amel ederek tamamlayabilirse buna gayret etsin. Sizler buna ancak Allah’ın izniyle ve lütfuyla erişebilirsiniz.
• Bir topluluk hayatlarını Allah’a değil, fani varlıklara ayırmış, Allah’ı unutmuşlardı. Allah da bunlara benzemenizi yasaklayarak şöyle buyurdu: “Allah’ı unutan, bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın.”
• Hani dün tanıdığınız, tanıştığınız büyükleriniz, kardeşleriniz? Bugün neredeler? Bugün onlar, geçmiş günlerinde işledikleri amelleriyle baş başa kaldılar. Ya mutsuzluk ya da saadet içindeler.
• Nerede muazzam şehirler bina eden, şehirleri kalelerle surlarla çeviren eski zalim diktatörler? Bugün yer altında, kayaların, kuyuların altındalar.
• Allah’ın Kitabının esrarı bitmez. Karanlık günleriniz için Kur’an’ın nurundan yararlanın. Kur’an’n aydınlığıyla ve açık beyanıyla nurlanın.
• Allah Teala Zekeriyya (a.s.) ve onun aile halkını överek şöyle buyurdu: “Onlar hayırlara koşarlardı. Korku ve ümitle bize yalvarırlardı. Onlar bize karşı derin saygı duyarlardı.”
• Allah rızası gözetilmeyen sözde hayır yoktur.
• Allah yoluna harcanmayan malda hayır yoktur.
• Bilgisizliği yumuşak huyluluğuna üstün gelen kimsede hayır yoktur.
• Allah yolunda yürürken, kınayanların kınamasından korkan kimsede hayır yoktur.”
        

 

[email protected]