Bağımlı Varoluşlar
Kültürel hayatın, ilginin, yoğunlukların, inceliklerin, hassasiyetlerin ve üretimin yoksullaşması, kirlenmesi, siyasal hayatı da, ekonomik hayatı da olumsuz yönde etkiliyor.
18/02/2010 - 12:22

   Toplumlara hayatiyet sağlayan, anlamların, değerlerin, ilgilerini bağların yok edilmesi, kültürden, bilgeliklerden bağımsızlaştırarak, teknolojinin sırları içersine kapatmak; toplumları korkunç bir çölleşmeye sürüklüyor. Toplumsal gerçekliğin yalızca siyaset yoluyla tanımlaması; toplumları anlayamamak gibi bir sonuç doğuruyor. Toplumlaşma yapılarının, ideolojik müdahalelerle, kısıtlamalarla, denetime tabi tutması, kuşatıcı/ kapsamlı anlam bütünlüklerinin parçalanmasına neden oluyor. Hangi topumda olursa olsun, ideolojik müdahaleler toplumsal hayatı doğal işleyişini/ akışını akamete uğratıyor. Türkiye’de yaşandığı üzere; ahlaki meşruiyetin yerine, resmi/ideolojik meşruiyetin geçmesiyle birlikte, her türlü baskı, ötekileştirme, dayatma günlük hayatın bir parçası haline geliyor, faşizm normalleşiyor, adaletsizlikler çığ gibi büyüyor.
   Eğitimin tek boyutlu hale getirilmesi, eğitime ideolojik içerik kazandırılması, eğitimin ruhsuzlaşmasına neden oluyor. Seküler faşizm sebebiyle, ahlaki eğitime ihtiyaç duyulmaması, ahlaki/manevi ilkelerden/ ölçülerden bağımsız kuşakların yetiştirilmesiyle sonuçlanıyor. Hangi alanda olursa olsun ideolojik müdahaleler, toplumların ufkunu kapatıyor, toplumların yenileme yeteneklerini ve iradesini öldürüyor. Her ideolojik müdahale, aklın ve ahlakın ve ahlakın sınırları yıkılarak gerçekleştiriliyor. Toplumsal sorunlar söz konusu olduğunda ideolojik yapılar ve kontrol, dini yapıların ve yaklaşımların, hukuki yapıların ve yaklaşımların yardımına ihtiyaç duymuyor. İdeolojik sistem/ söylem, bütün değerleri, kavramları sorumsuzca araçsallaştırıyor. Toplumsal bir sistemi fiziksel bir sistem gibi düşünmek, fiziksel bir sistemi yönetiyor gibi yönetmeye çalışmak, toplumu bir eşya gibi görmek anlamı taşır.
    İslam, farklı toplumları, renkleri, kökenleri, büyük ve anlamlı bir topluma bir barış toplumuna, barışçı bir bütünlüğe dönüştürmüştür, dönüştürmektedir. İdeolojik sistem bu bütünlüğü bozarak, toplumu, topluluklara, birbirine yabancılaşan parçalara dönüştürdü. Günümüzde yerel bağlamda da, küresel bağlamda da; ideolojik/ ekonomik/ politik egemenlik ihtiraslarının neden büyük göçler, yerinden edilmeler, büyük kitleleri, coğrafi, kültürel, toplumsal, değişikliklere, yabancılaşmalara, yalnızlıklara ve ruhsal sarsıntılara sürüklüyor. Toplumsal yenilenmeyi başaramayan ideolojik politikalar, toplumlara sessizliği/ itaatkârlığı dayatıyor. Toplumsal sorunlara neden olan, bu sorunları ısrarla ve inatla derinleştiren, ideolojik politikalar, bu sorunların bir gün toplumsal muhalefete, çatışmaya ve karşıtlıklara neden olabileceğini düşünme ihtiyacı duymadı. Günümüzde toplumlar, toplumsal değerlerden, anlamlardan bağımsızlaştırılınca her türlü şiddete, ahlaksızlığa, kirliliğe ve dehşete açık hale geldiler. İdeolojik politikaların yetersizliği sebebiyle, insanlık sorunlarının yalnızca askeri ya da siyasal çözümlemelerle yanıtlayabilecek tek boyutlu sorunlar olmadığı, bu sorunların çok yönlü yanıtlar beklediğini hatırlamıyor.
   Toplumların, toplumsal olmayan ideolojik/ ırkçı güçlerle işgal altına alınması, toplumları boğucu umutsuzluklara mahkûm ediyor. Türkiye’de de olayların içersinde yaşayarak öğrendiğimiz üzere; ideolojik ve ırkçı güçlerin toplumsal bütünlüğü ya da dönüşümü gerçekleştirebilecek birikim/ yaklaşım ve yetenekleri yoktur. İdeolojik ve ırkçı güçler bir sorumluluk bilincine ihtiyaç duymadıkları için, yıkıcı sorumluluklar üretmekten çekinmezler.
   Tarihisel değişim/ dönüşüm hareketlerinin mahiyetini mantığını, yasalarını anlayamamak, kavrayamamak, bu değişim ve dönüşüm hareketlerinin olumsuz etkilerinin olumsuz etkilerine maruz kalmak, İslam dünyası toplumlarında çok derin belirsizlikler ve çatışmalara neden oluyor. Bu değişim ve dönüşümler, bunların etkileri karşısında, İslami çözümler üretmemek gibi üzerine yererince düşünmediğimiz için, İslam toplumları bir karar merkezi haline gelmeyi başaramıyor. Bütün insanlık sınırlarının, ahlaki sınırların hayâsızca çiğnendiği bir dönemde, Müslümanlar olarak tarihin insani olmayan yüzüyle sınanıyoruz. Müslümanlar, insanlık adına utanç duyulması gereken toplama kampları, işkence adaları, işkence merkezleri vb. gibi uygulamalarla terörize ediliyor. Güncellikle sınırlı ilgiler, duyarlılıklar sebebiyle, İslam ve Müslümanlar çok yönlü kuşatılmışlıkları, emperyal baskıları hissetmiyor. Güncellikle sınırlı ilgiler, duyarlılıklar, hepimize büyük bilinç ve kişilik kayıplarına yol açıyor.
   Parçalanmış, kısıtlanmış, baskılanmış İslami varoluşlar yaşıyoruz. Bu durumdan çok rahatsız olduğumuz söylenemez. Seküler dünya görüşü ve seküler bilgi sistemi, biz Müslümanların kamusal bir var oluşa sahip olmamızı, kamusal bir varoluş mücadelesi vermemizi yasaklıyor. Her durumda, özel alanlarda kalarak, kısıtlı varoluşlarımızı sürdürmemiz isteniyor. Allah’a ait olma bilinci, biz Müslümanlara, her yerde, her koşulda, kendi varoluşlarımızın bilincinde olmamız gerektiğini öğretir. Bu bilince ve ahlaka sahip olmamız için, sürüldüğümüz özel alanlarda duygusal/ romantik/ mistik/ folklorik/ yerel/ hamisi dini hayatlar yaşıyoruz. Gerçek bir varoluş bilincine sahip olabilmek için, karşı karşıya bulunduğumuz, maruz bırakıldığımız bütün yabancılaşmaların farkına varabilmeliyiz. İdeolojik yapılar karşısında bağımsızlığımızı kazandığımızda kendimizi gerçek kılabiliriz. Bağımlı varoluşlar bir umut ve irade üretmez. Bağımlı varoluşların algılarını/hayatlarını egemen irade yönetir.
   Ortak bir hayat tarzı, ortak değerler/anlamlar temelinde şekillenen, ortak değerlere yabancılaştırılan toplumlar, beklenmedik altüst oluşlar yaşarlar, yaşıyorlar. Bu alt üst oluşlara son verebilmek için, toplumların kaybettikleri anlam/ erdem sistemlerine yeniden sahip olabilmeleri gerekir.
   İslami sorumluluklarımızı, düşünsel/ kültürel ve ahlaki sorumluluklarımızı ancak bağımsız varoluşlarımızla gerçekleştirebileceğimizi unutmamalıyız.
Bağımlı varoluşlar, insanları, yalanlarla birlikte yaşama, sahte ilişkilerle, sahte kişiliklere/tercihlere sevkeder.