Çocuklarınıza Kur’ân öğretiniz.
Âişe Vâlidemizden nakledilen bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur:

"Kur ân okuyan ve okuyuşunda mâhir olan biri meleklerle beraberdir. Kur ânı harfi harfe tutturak okumaya çalışan, kesik kesik okuyan ve okurkan zorlanan bir insan bu azmi ve gayreti sebebiyle iki kat ecir alır,"[1] buyurulur. Bu bir müjde, bu bir teşviktir.

03/10/2011 - 11:46

   Rabbimizin kendisi uğruna sarf edilecek her dakikayı ve her emeği zayi etmeyeceği bilinen bir hakikattir.

    Kur ân-ı Kerîm, Allah ın kitabı, Rabbimizin kullara hitabıdır. Allah ın vahy ettiği, Rasûlü nün bize tebliğ ettiği ilâhî nazmdır. Bu ümmete sunulan en büyük mucizesidir.

    Biz çocuklarımıza Kitab ımızı Allah ın vahyettiği, Rasûlü nün tebliğ ettiği şekliyle öğretmek zorundayız. Bu bizim annelik, babalık görevlerimiz arasındadır. Bu görevin yapılmayışı ciddî bir kusurdur. Kur an tilâvetini öğretmek bizim yavrularımıza sunacağımız en güzel hediyelerden biridir. Yavrularımız böylece Rabbimizin kitabıyla bağ kuracak, onu okumanın onurunu yaşayacak, ayrıca dil ve telaffuz kabiliyeti gelişecektir. Peş peşe gelen farklı ses iniş ve çıkışlarına, kalınlaşma ve incelmelere, uzatma ve kısalmalara dilleri alışacak ve kendi dillerini de daha iyi ve net kullanır hale geleceklerdir. Bu onların kendine güvenlerini ve maneviyatlarını yükseltecektir.

    Bir mü minin Rabbinin kitabını okumayı bilmemesi ciddî bir eksikliktir. Anne, baba tarafından bu imkân hazırlanmamış ise bu da anne, babanın ciddî bir kusuru, ciddî bir ihmalidir.

    Abdullah İbn Abbas(ra), Allah Rasûlü vefât ettiğinde henüz çocuk denilecek yaşlardaydı.[2] Henüz on yaşına gelmeden muhkem olan Kur ân ı hıfzettiğini söyler.[3]

    Bir Müslüman, ibadetlerini sıhhatli olarak yerine getirebilecek derecede Kur an ezberlememişse bu çok daha tehlikeli ve ciddî bir eksikliktir. Üzerinde her ferdin durup düşünmesi gereken, affedilmesi zor bir ihmaldir. Ömür varken bir an önce telafi edilmeli, hayatı bir çok açıdan mânâsız hale getiren bu kusur yok edilmelidir.

    Allah Rasûlü’nün(sav) ikazına dikkat ediniz: "Hafızasında Kur ân bulunmayan bir insan, harâbe bir ev gibidir."[4]

    Harâbe bir ev olmak ve harâbe bir ev gibi hayat sürmek hiç de övgüye layık olmayan bir hayat tarzıdır.

    Çocuklarımızın, dolayısıyla gelecek neslimizin hayatını harabeye çevirmek isteyen zihniyet çirkin bir zihniyettir. Bu yönde atılan adımların da İblis i razı etmeye yönelik adımlar olduğu açıktır. İblis in kendisine uşak olanları, Allah ın gazabından kurtaramayacağı, kurtarmaya da çalışmayacağı kesindir. O gün, en yakın dostun bile dostu aramayacağı, sormayacağı, soramayacağı gündür.

    Her yapılan şey, belli bir oranda emek ister. Sonu güzel olan şeyler, şüphesiz emek sarf etmeye değer şeylerdir. Kur an öğrenmeye çalışmak sonu en güzel olan şeylerdendir. Her türlü emeğe, her türlü sıkıntıya göğüs germeye, her türlü engeli aşmaya değer.

    Ve hepimizin bildiği bir hadis-i şerif: "Sizin en hayırlılarınız, Kur ân ı öğrenen ve öğretenlerinizdir."[5]

   Kur an ın fazîleti ve tilâvetiyle ilgili daha nice hadis-i şerif vardır. Hadis kitaplarının tefsir veya fedâilü l-Kur ân ile ilgili bölümlerine bakan kardeşlerimiz bu hadislerle karşılaşacaklar ve onlardan istifade edeceklerdir. Kur ân tilaveti ne kadar teşvik edilse yeridir.

    O, zikirlerin efendisi, iki cihan saadetini elde etme düsturudur. Onun emirlerini öğrenmek ve onları hayata aksettirmek her mü minin görevidir. Onun buyruklarını anlama, onu müzâkere ise ayrı bir değer taşır. Onu müzâkere için bir araya gelindiği meclisler, sekînet ve rahmetin tecellî ettiği en hayırlı meclislerdendir. buyurur.

    Allah Rasûlü(sav); "Eğer bir topluluk, Allah evlerinden birinde toplanır, Allah’ın Kitâbı’nı okur, onu anlamaya çalışır, aralarında müzakere eder ilim ve irfanlarını genişletirlerse, üzerlerine huzur, sükûnet ve vakar iner, onları rahmet kaplar, melekler kuşatır ve Allah onları katındaki melekler arasında anar,”  [6]

    Çocuklarımızın da ilâhî hitaptan feyz almasını arzuluyorsak, meleklerle kuşatılan meclislerde bulunmasını istiyorsak, şartlar ne olursa olsun ihmalkâr davranmamalı, üzerimize düşeni yerine getirmeliyiz.

_________________________________________________________________ 

 [1] Sahih-i Buhârî, Tefsîr (16/ 140-141), Sahih-i Müslim, Salât (1/ 549-550)  

 [2] Allah Rasûlü(sav) vefat ettiğinde Abdullah ın kaç yaşlarında olduğu konusunda ihtilaf vardır. Daha güçlü olan kanaat 13 yaşını bitirip 14 yaşına girdiği yönündedir. (Umdetü l-Kârî 16/ 224-225)

 [3] Bak: Sahih-i Buhârî, Fezâilü l-Kur ân (16/ 224) ve Umdetü l-Kârî 16/ 224-225)

 [4] Sünen-i Tirmizî, Sevâbü l-Kur ân (5/ 177). "Hadis, hasen sahihtir," der.

 [5] Sahih-i Buhârî, Fezâilü l-Kur ân (16/ 226), Sünen-i Ebî Dâvud, Salât (2/ 147), Sünen-i Tirmizî, Sevâbü l-Kur ân (5/ 174).

 [6] Sahih-i Müslim, Zikir (4/ 2074)