Cömertliğin önemi ve düşündürdükleri
Fukaraya vermek, Allahu Teala’ya vermek demektir. Bu gibi insanlar sebebiyle Allahu Teala insanı lütf-u keremiyle affediverir, fukaranın eli Allahu Teala’nın kudret elidir. Minnet hatadır.
25/04/2012 - 14:32

Toplumumuzu saran cimrilik hastalığı ile yaptığı iyiliği başa kakma (minnet altında bırakma) hastalığından kurtulma, Müslümanlar olarak çâre aramamız gereken üzerimize terettüp eden önemli vazifelerdendir. Bütün klasik ve tasavvuf kitaplarına baktığımızda bunun çâresi; cömertlik ve amellerimizi ahirete (Rabbimize takdim ederek) Allah’ın rızasını kazanmaya çalışmamızdır. Bu hususla ilgili siz değerli okuyucularımıza bir ‘sohbet yazısı’sunmak istiyorum.

İnsan, verdiğini unutup Allah’a ısmarlamak gerekir. Zira insan, yaptığı en küçük günahlar için bir gün gelecek ah edip gözyaşı dökecektir. Fukaraya vermek, Allahu Teala’ya vermek demektir. Bu gibi insanlar sebebiyle Allahu Teala insanı lütf-u keremiyle affediverir, fukaranın eli Allahu Teala’nın kudret elidir. Minnet hatadır. Fukaraya Allahu Teala’nın rızası için verileni Allah’a havale edip unutmak gerekir. Bu verilenlerin ecrü sevabı mutlak ahirette görülecektir. Cimri olmak katiyyen caiz değildir. Mal elde iken mala malik olmak gerekir. Yoksa insan ölürken malı bırakır gider. Mala malik olmak demek o malı Hak yoluna vermek, Hakkın rızasına uygun olarak sarfetmek demektir. İnsan, Hak yolunda elini bağlamamalıdır. Kötüye, günaha sarfolunan mallar ahirette ve kabirde yılan olur. İnsanın boynuna dolanır. İnsanı ta tepesinden sokar. Soktuğunun acısı geçmeden ikinci defa tekrar sokar. Azap melaikeleri ona der ki: “Sana bu eziyeti yapan senin çok sevdiğin dostundur. Cimrilik edip fakirlere bir şey göstermezdin. Seni kovalıya kovalıya tutup sokan, ağlatıp inciten, senin mallarındır.”

O zaman ağlayıp zarilik edersin. Hiç kimse sana imdat ve yardım elini uzatmaz. Buradaki senin dost ve ahbapların orada seni tanımamazlıktan geliverirler. Sen dünyada iken fakir fukaraya yardım elini uzatıp tasaddukta bulunsa idin bugün o verdiklerin burak olup senin elinden tutardı. Dünyada fakirlerin feryadına yetişenlerin ahirette feryadına kulak verilir ve imdadına yetişilir.

Âyetler:

Hak Teala’nın “Onların cimrilik ettikleri şey, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır.”

(Al-i İmran suresi, ayet: 180), Fermanı buna işarettir.

“İnsana malından, mülkünden, evlad ü iyalinden bir faide dokunmaz, ancak Allah-ü Teala’ya kalb-i selim ile gelenler müstesna.” (Eş-Şuara suresi, ayet: 88)

İnsan vefat ettikten sonra kalanlar varislerindir. Paylaşırlar ve istedikleri gibi tasarruf ederler. Malı, mülkü vebali ve mes’uliyyeti ile sırtında taşıyan yer altında, mezarda yatmaktadır, azabını görüp çekmektedir.

Ey Azizim!

Gördün ki mal-mülk fanidir, ömür fanidir. Dünyalığın çokluğu ve dünyalıklar hep fanidir. Rahatlıklar gelip geçicidir. İnanmazsan kendinden evvelkileri göz önüne getir. Bakiyi fani olana tercih etmek lazım ve hayırlıdır. Bu dünyayı öbür dünyaya bezl edip ver. Bu günler ticaret günleridir. Bu kadar söylenilenlerden aklını başına topla. Eğer ahirete sadakatle imanın var ise, fukara azıcık bir şey dilerse hemen hacetini ver.  İnsanlardan yaptığını başa kakanlar vardır. Bunların bu yaptıklarını kendilerine güzel gösteren şeytandır. Cimriliği de o mel’un yaptırır. Cimri kimseler Allah-ü Teala’dan ve insanların sevgi ve sempatilerinden ırak olur.

Hadisler:

Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki: “Cimri olan Allah-ü Teala’dan, insanlardan uzaktır. Od’a ve cehennem ateşine yakındır. Cömert olan Allah-ü Teala’ya, insanlara yakındır. Cehennem ateşine uzaktır.”

Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki:

“Cimri, abid ve zâhid de olsa cennete giremez.”

“Cennet, cömertlerin yurdudur.”

Firavundan ve Şeytandan daha şerli kim?

Firavun şeytana dedi ki:

-Acaba! Allah’ın seninle benden maada şerli kulları var mı?

Şeytan cevap verdi ve dedi ki:

-Vardır.

Firavun dedi ki:

-Kimdir?

Şeytan dedi:

-Bahil ve cimri olan kimselerdir. Başkalarını ihsan ve cömertlikten alıkoyan kimselerdir. Cömertlikten insanları men edenlerdir. İşte böyle kimseler senden de, benden de şerlidirler.

Ey aziz kardeşim!

 Tanrılık davasını güden kimseler dahi, cimrilerden bir  bakıma aşağı olmadığına göre sen niçin cimri olasın? Cömertlik iyi ve cimrilik de yaramaz bir huy olduğu için Hak Teâlâ kullarını cimrilikten men etmektedir. Cömertliğe ise teşvik eder.

Âyetler:

Kur’an-ı Kerîm’de buyurulur ki:

“Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur. Size cimrilik ve sadaka vermemeyi emreder. Allah ise lûtfundan bir mağfireti ve fazla bir vaad ediyor. Allah’ın kudreti geniştir. Her şeyi kemaliyle bilendir.” (2 Bakara 268)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyorlar ki:

“Malınızı zekat ile temizleyiniz, sadaka ile hastalarınızı tedavi ediniz, belaları dua ile karşılayıp savuşturunuz.”

Hak Teala bir ayet-i kerimesinde buyurur:

“Sevdiğiniz kıymetli şeylerinizi infak edip vermedikçe iyiliğe ve birr-ü takvaya erişemezsiniz.” (3 Al-i İmran 92)

Hadisler:

Hz. Aişe (r.a.) validemizin rivayet ettiği bir hadiste aynen şöyle deniliyor:

“Cömertlik, cennette bir ağaçtır. O ağacın dalları dünyaya sarkmıştır. Kim o dallara yapışırsa o dallar, o kimseyi cennete çeker götürür. Cimrilik de cehennemde bir ağaçtır onun dalları da dünyaya sarkmıştır. Kim ki o dallara yapışırsa o dallar o kimseyi cehenneme sürükler.”

Efendimiz buyurdular ki:

“Hak Teala hakkı için ki benim canım onun kudret elindedir, eğer bin yıl ömrün olsa, gündüzünü oruçla, geceyi sabaha kadar namazla geçirsen, tevbe etmediğin takdirde seni kıyamet gününde cehenneme yüz üzere atarlar, bırakırlar elbette. Zira sen cimrisin. Cimrilik küfürdendir. Küfür de cehennemdendir. Cömertlik imandandır, iman cennettendir. Sen cimrisin, sen yerinin cehennem olduğunu biliyorsun.”

Cimrilik nefs-i emmarenin sıfatlarındandır. Cömertlik ise, nefs-i mutmainnenin sıfatlarındandır ve Allahü Teala’nın katında sevgilidir.

Şimdi azizim!

Cimrilik yapıp malını fakirden esirgeme. Muhtaç olana ver! Yukarıda geçen âyetler ve hadisler gereğince cimrilik yaptığın takdirde senin yerin cehennemdir. Senden sonrakilerin işine yarayacak mal için sen ne diye kendini cehenneme atarsın. Eğer cömert olup malını fakirlerden esirgemezsen yerin cennettir.

Cömertlik birkaç mertebedir. Zekatını verene dahi cömert denilir.

Şimdiki cömertler çok verseler bir fakire verirler. Sonra da o fakirin kendilerine minnet duymasını beklerler. Verdiğini daha ziyade kendinin işine yaramayanlardan seçer de verirler.

Keşşaf tefsirinde nakledildiğine göre Hak Teala (c.c) meleklere emir veriyor:

Dünyada iken beylere paşalara verilen şeyleri bana getirin. Yine getirin dünyada iken benim için fakirlere verdiklerini.

Beylere verilen ihtişamlı mükellef giyecekler, yiyecekler getirilir. Bir de fakirlere verilen yırtık yamalıklı elbiseler, artık ekmekler vesaire...

Herkes eliyle ne verdiyse orada huzuruna gelir.

Bu arada melekler derler ki:

Ey ademoğlu!

 Reva mıdır ki Allah-ü Teala için bunları, bu eski ve yaramaz, kimse tarafından beğenilip istenmeyen şeyleri verdin? Abes yerlere, şöhretin için, fesad yerlere, fiyaka için bunlardan çok nefis, güzel ve mükemmel şeyleri verdin, ey hayasız!

İnsanın ihsanı, iyiliği ve yardımları Hak Tealanın huzurunda insanın karşısına çıkarılacağı için Peygamber Efendimiz (s.a.v.) fakirlere bir şey vereceği zaman vereceği şeyi iyice yıkar, temizler, güzel kokular sürer, sonra verirdi.

Sana verilen malın hesabı sorulmayacak zannetme sakın. Bu malı kendinin zannetmemelisin. Malını sen ölmeden önce ahirete göndermenin çaresine bak. Şimdi gönderirsen orada karşında hazır bulursun.

Ey Azizim!

Hak Teala’nın sana verdiği malları batıl yerlere sakın harcama. Şöhret için, fesat şeyler uğrunda harcadınsa mutlak cezanı çekeceksin. Mal insana ödünç verilmiştir. Yarın senden alınır başkasına verilir. Nitekim senden önce başka birinin idi. Senden sonra da başkasının olacak. Mirasçılara kalacak. Mirasçılar mala konar, sana sorgu suali, hesabı ve azabı kalır. Sen niçin ibret alıp kendine gelmezsin?

Ey ademoğlu!

‘İnsanım, marifetim vardır’ dersin, dâvâ edersin. Bir dağ canavarını gör ki, bir okla vururlar ve yere sererler. Sana Allahü Teala’nın ve Peygamber Efendimizin oklarını vuruyorlar da hiç birisi sana tesir etmiyor. Bu okları şeytan men eder. Ama şeytanın okları sana ne güzel isabet ediyor. Onun oklarına mağlup oluyorsun. Baş eğiyorsun. Senden öncekileri görmüyor musun? Bir sözle doğruya geldiler. Doğruyu bulup kabul ettiler. Dünyayı terk ile ahirete teveccüh ettiler. Sen ise, dünyayı istiyor, dünyaya tapıyorsun. Belki de ahireti inkâr ediyorsun. Böyle isen iyi bil ki söylenenler sana hep bu sebeple tesir etmemektedir. O halde ahirete imanını gözden geçir. Âyet ve hadislerin ikazına kulak ver.

(Eşrefoğlu Rumî’nin “Müzekkin Nüfus” kitabından derlenmiştir.)

 

Peygamber Efendimizin Hayatından

 

Konuştuğunu yaşamayanların hâlini açıklayan bir Peygamber

Zeyd bin Usame rivayet ediyor:

“Allah’ın Resulü buyurdu.

-Kıyamet Günü’nde Allah’ın huzuruna getirilerek (muhakeme edilecek) ve Cehennem’e atılacak bir kişi Cehennem’de, merkebin değirmen çevresinde dolaştığı gibi dışarıya dökülen bağırsakları içinde dönüp duracak. Cehennemlikler başına toplanacak ve soracaklar:

-Ey kişi! Nedir bu halin? Sen bizi Hakk’a çağıran ve bizi bâtıllardan sakındıran bir adam değil miydin? (Cehennem’de ne arıyorsun?)

O da şöyle cevap verecektir:

-Evet, ben sizi Hak’ka; Allah’ın ve Peygamber’inin emirlerini yapmaya çağırırdım. Fakat kendim, yapmazdım. Sizi bâtıllardan; Allah’ın ve Peygamber’inin yasaklarından sakındırırdım. Fakat sakındırdıklarını kendim yapardım.”