Çocuklarınızın yanlış alışkanlıklar edinmesine fırsat vermeyiniz.
Allah Rasûlü(sav) anne ve babanın çocuğun manevî gelişmesi üzerindeki tesirini şöyle vurgular: “Bir çocuk ancak selim İslâm fıtratı üzerine doğar. Onun Yahudî, Hıristiyan veya Mecûsî olmasına anne ve babası sebep olur.” (1)
19/03/2013 - 13:48

 

Allah Rasûlü(sav) anne ve babanın çocuğun manevî gelişmesi üzerindeki tesirini şöyle vurgular: “Bir çocuk ancak selim İslâm fıtratı üzerine doğar. Onun Yahudî, Hıristiyan veya Mecûsî olmasına anne ve babası sebep olur.” (1)
 
  Allah Rasûlü(sav) birçok kaynakta yer alan bu hadisin devamında bir de misal verir: “Develer yavrular. Siz bu yavrular arasında kulağının ucu kesik bir yavru buluyor musunuz? Onların kulak uçlarını daha sonra siz kesiyorsunuz.”(2]
 
  Bu misalde ifade edilen gerçek, fazla izaha ihtiyaç duyurmayacak kadar açık ve nettir. Nasıl bir yavru, annesinden dünyaya gelişinde selim, azaları tam olarak dünyaya geliyorsa insanlar da, fikir ve düşünce olarak selim bir şekilde dünyaya gelirler. Dış tesirler onlara kötülük aşılamasa ve kötü yolları öğretmese, bu selim fıtratları devam etse hayr ve güzelliklerle iç içe olurlar. Nasıl selim doğan hayvanların kulakları tanınsınlar diye veya başka sebeplerle sonradan insanlar tarafından kesiliyor ve hayvanın selim yaratılışı bozuluyorsa insanın selim yaratılığı da dış tesirlerle bozulmaktadır.
 
  Size dıştan tesir eden bütün duygulardan sıyrılarak selim fıtratla bir düşününüz. Neler doğrudur? Neler doğru değildir?.. Neler yapılmalı, neler yapılmamalı?
 
  Başkasının malını zorla veya hileyle elinden almak, aklı baştan alan, insanı rezilce davranışlara sürükleyen, sıhhatini yok eden içkiler içmek, başkasının iffetine göz dikmek veya iffetsizlik örnekleri sergilemek, zayıf ve çaresizi ezmek, başkalarının acı ve sıkıntılarından zevk almak, alın terine, el emeğine dayanmayan, başkalarına hizmet sunmadan, karşılığını vermeden kazanç elde etmek, cana kıymak, başkalarının rahatsız olacağını hesaba katmadan sınırsız hürriyet kullanmak, çirkin kelimeler sarf etmek, büyükleri hiçe saymak, küçükleri korkutup ürkütmek, bencillik ve saldırganlık.
 
  Güler yüzlü, tatlı sözlü olmak, insanlarla iyi geçinmek ve onlara güven duygusu vermek, alın teriyle, el emeğiyle kazanmak, helal yemek, helal giymek, Allah ın bahşettiği nimetlerden istifade etmek ve onu lütfedene şükretmek, yardıma muhtaç insanların yardımına koşmak, hayrı ve güzellikleri tavsiyeleşmek, iffetli ve güzel ahlâklı olmak, mazluma yardım etmek, zalimin zulmünü durdurmak, bunun için bir araya gelip yardımlaşmak, yeryüzünde hakkın hakim olması, iyiliğin yayılması, kötülüklerin, çirkinlik ve çirkeflerin silinmesi için mücadele vermek. Ve daha niceleri.
 
   Bütün bunları tefekkür süzgecinden geçirin. Haklarında iyi veya kötü, doğru veya yanlış olarak hüküm verin. Bunu iyi niyetle yapın. Gönlünüz gerçekten ne diyorsa ona hükmedin. Verdiğiniz hükümlerin çoğunun İslâmın verdiği hükümlerle aynı yönde olduğunu göreceksiniz.
 
   Şimdi tekrar düşününüz, hangi çirkin ve yanlış şey vardır ki İslâm ona güzel veya doğru demiştir. Hangi güzel ve doğru olanı da çirkin veya yanlış olarak adlandırmıştır.
 
   Eğer az da olsa zihninizin takıldığı şeyler olursa geri dönünüz, bilgilerinizi ve duygularınızı yeniden gözden geçiriniz, sağlam bilgilere ulaştığınızda, duygularınızı dış tesirlerden kurtardığınızda nice doğruları yakalayacaksınız.
 
   Sonra dış dünyadaki zorlamaları ve yanlış kanaatleri düşününüz. İblis in kendisine ne kadar köle ve uşak bulduğunu, akıllarla, kalplerle ne kadar oynandığını göreceksiniz.
 
   İçki içmenin, bar ve pavyonları, plajları doldurmanın, kucak kucağa dans edip edeb, iffet, ar duygularını hiçe saymanın, eşini, annesini, kardeşini, yakının, sevdiğini kıskanma hissini gönüllerden silmenin çağdaşlık sayılması, methedilmesi nasıl mümkündür!?.
 
  Allah için alnı secdeye koymak, kula kulluk etmemek, Allah ın emirlerini hayata aksettirerek iki cihan saadeti için gayret göstermek, samimi duygular beslemek, iffetli olmak, Allah ın emirlerini yerine getirmek için çırpınmak, helal, haram çizgilerini korumaya çalışmak ne zaman kötü oldu ve istenmeyen şeyler arasında yer aldı?.. Batıl ve yanlış zihniyetler birçok ülkede devlet güçlerini nasıl arkasına almayı ve onları hakka karşı kullanmayı başardı?!. Kötüye iyi, iyiye kötü denir oldu?!
 
  Üzüm bağından kopardığınız bir salkımı düşününüz: Görünüşü ve tadıyla ne kadar güzeldir. Dünyada ne kadar çok çeşidi vardır. Biz ondan ne kadar çok istifade ederiz. Yaprağından, ışkınından, henüz olgunluğa ermemiş tanelerinden bile… Salkımından koparıp kendisini yeriz, kurutur kurusunu saklarız, meyvesiz mevsimlerde onu yeriz, kompostosunu yaparız, suyunu çıkarır içeriz, pekmezini yapar yeriz, şırasını içeriz.
 
  Bütün bunlar lezzet ve gıda doludur. Onlarla yetinmeyip mayalandırıp şarap haline getirmek, haramlaştırmak ve bu kadar nimeti bize bahşeden Allah a isyan ederek onu içmek nankörlük değil de nedir?
 
  Hayatın bütünü bunun bir benzeri değil midir? Sayısız nimetlere karşı ihanetler ve nankörlükler sergilenmiyor mu?.. Kimisi nimet sahibini unutup manasız bir hayatın girdaplarında dönüp durmuyor mu, kimi de iradesine hakim olamayıp nefis arzularının peşinde sürüklenmiyor mu?
 
   Hayatın içinde ne kadar isyan ve nankörlük örnekleri var?!
 
  Ancak biz bu satırlarda daha çok içki ve kumar çeşitleri, uyuşturucu, bar ve pavyonlara girip çıkma, sigara, hırsızlık, yan kesicilik, şehvet peşinde koşma, okuldan evden kaçma gibi kötü alışkanlıkları kastediyoruz.
 
  Bu tehlikeleri sakın evinizden, çocuklarınızdan çok uzak tehlikeler sanmayın. Çoğu masumca sanılan küçük kaçamaklarla başlar ve gün gelir anne ve babayı şaşkınlık ve çaresizlikle kıvrandıracak bir noktaya ulaşır. Spor totoyu, lotoyu, iddiayı, piyango çekilişlerini, tavla oyunlarını, parasına veya hediyesine yapılan maçları, bayramlarda sigara paketlerine atılan küçük kasnakları ve sonrasını küçümsemeyiniz. Hatta ütmesine bilye oyunlarından başlayınız ve basamak basamak çıkınız.
 
  Gizli gizli sigara çekişlerini, büyükleri içki içerken görüp yaşanan özentileri ve diğer içilen musibetleri. Yalnız iken, kendini dışlanmış hissederken, bir başarısızlığın burukluğu yaşanırken tesellinin böyle şeylerde aranışını. Kötü arkadaşların teşvikini. Ekranlardan yuvaların içine dökülen kirleri.
 
  İçkili baloları, artık birçok evde yer alan bar köşelerini, elde kadeh tutmanın çağdaşlık sayılıp özendirilmeye, teşvik edilemeye çalışıldığını. Sabahlara kadar tepinip çığlıklar koparmanın marifet ve hayat zevki olarak zihinlere aktarılışını…
 
  Yangın içinde yürüdüğümüz bir gerçektir. Her şeye rağmen yanmayanları görerek hamd ettiğimiz, sevinç duyduğumuz da bir başka gerçek. Selim fıtratların hala varlığın koruduğu da.
 
  Ancak daima dikkatli, daima uyanık, daima yüksek dirençli bir iradeye sahip olmak zorunda olduğumuz asla unutulmamalı, ihmalin cansız ellerine bırakılmamalıdır. Rabbimizin ikazı ve buyruğu gözden ve gönülden ırak tutulmamalıdır:
 
  "Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar, fal ve şans okları Şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan uzak durun ki felaha, kurtuluşa eresiniz. Kesin olarak bilmelisiniz ki Şeytan içki ve kumar yoluysa aranıza düşmanlık, kin ve nefret sokmak, sizi Allah ın zikrinden ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz, onlara son verdiniz değil mi?" (Mâide 5/ 90-91) 
 
  Şeytan işi pislikler bu gün modern, çağdaş(!) şekillere büründüler, güzel ambalajlara sarıldılar, süslendiler, pazarlandılar. İşi gücü onları teşvik etmek, süslemek ve pazarlamak olanlar türedi.
 
  Bir gazetenin son sayfasını bütünüyle kaplayan bir ilan görmüştüm. Ortalarında uzaktan rahatlıkla okunabilecek şekilde büyük harflerle "Mangaldaki külü daldaki bülbüle çeviren Türk mucizesi" yazıyordu. Bu bir rakının reklâmıydı. Mucize ne mucize, bülbül de ne bülbüldü! Demek ki bazı insanların zevki böyle bülbülleri dallara kondurup dinlemekti. Şakıyan bu bülbüllerin söyledikleri, şahsiyetleri, âileleri, çocukları, yarınları… Onlar ne olursa olsundu.
 
  Bu gün boş arsalar, yıkılmaya yüz tutmuş, içi boşaltılmış harabe evler, köprü altları, kuytu köşeler tinerci barınağı haline geldi. O çocuklar da bizim çocuklarımız Dün uğruna fedakârlıklar sergilediği imanı, ulvî hedefleri, gayesi olan, bütün dünyaya örnek olma şerefine eren, tarihe izzet ve şerefini nakşeden bir milletin çocukları.Dışardan ithal edilmediler, uzaydan da inmediler… Rahman ı unutarak yetiştirilmeye çalışılan bir gençliğin kenar mahalleleri. Çağdaş marşlar ve şarkılarla yetiştiler… Aydınlığı bazen barlarda, pavyonlarda, bazen plajlarda, bazen kuytu köşelerde aradılar. Onların kalplerindeki imanı silerek yok etmek için gayret edenler artık sevinebilir, iftihar edebilirler. Boşluk denizinde yüzen, bataklıklarda gezen, haktan yan çizen, heveslerinin, arzularının peşinden sürüklenen bir nesil elde etmeyi, âile yuvalarının temellerini sarsmayı başardılar.
 
  Sevinçleri yine de kursaklarında kalmalı. Ellerindeki bu kadar imkana rağmen iman fidanlarını hepten yok edemediler. Yeniden filizlendi, zor şartlara rağmen dalların ucunda tomurcuklar kendisini yine gösterdi. Kuş sesleri yeni baharların müjdesini veriyor. Ellerindeki tırpan bu çimleri biçmekten aciz kalacak. Zaman zaman tutuşturdukları ateş, enginlere uzanan ve giderek saf tutan bu ormanı yok etmeye yetmeyecek.
 
  Çocuklarınızı kötü alışkanlıklardan koruyunuz. Birçok kötü alışkanlığın çok defa kenarlarda, köşelerde sigara içmekle başladığını unutmayınız. Sigarayı küçük bir musibet olarak görmeyiniz. Nice büyük belaların temelini küçük musibetlerin hazırladığını da unutmayınız. Şu hadis-i şerifin işaretini de aklınızdan çıkartmayınız:
 
  "Rasûlullah(sav) her sarhoşluk vereni ve her insan bedenini zayıflatıp direncini kıranı yasakladı."(3)
 
  Hadisin "her sarhoşluk verenin nehyedildiğini" dile getiren ilk bölümü, bir çok kaynakta farklı rivâyet ve ifade şekilleriyle nakledilir. Bu genellikle bilinmektedir. Ümmü Seleme Vâlidemiz in bize ulaşan bu rivâyet ise, Sünen-i Ebu Davud da nakledilir.
 
  Rivayette yer alan "müfettir" kelimesinin iyi değerlendirilmesinin, ifade ettiği mânânın daha iyi anlaşılmasının gerektiğine inanıyoruz. Kelimeyi yukarıda "bedeni zayıflatıp direncini kıran" olarak tercüme ettik. Kelime esasen "beden direncinin kırıklığı, eklem yerlerinin halsizleşmesi, sinir sisteminin gerilip bedenin zayıflaması" mânâsına gelen bir kelimedir. Bedendeki halsizlik hissi "fütur" olarak ifade edilir. Zayıflığın, dirayetsizliğin, dirençsizliğin yaşandığı devirler de, bu mânâda "fetret devri" diye adlandırılır.
 
  "Müfettir" kelimesinin neyi vurguladığı üzerine zihin yoran ilim ehli, uyuşturucuların ortaya çıktığı ve tanınmaya başladığı andan itibaren kelimenin ona işaret ettiğini dile getirmişler, afyon, eroin, esrar gibi uyuşturucu maddelerin de bedeni zayıflattığına, mafsalları gevşettiğine, iradeyi zaafa uğrattığına dikkat çekmişlerdir. Kelimenin yapısı bu mânâya yakındır. Ancak uyuşturucuları, "müskir" kelimesinin çerçeve içine aldığı da bir gerçektir. Çünkü müskir, sarhoşluk veren, akıla dengesini kaybettiren, aklı perdeleyen, aklın düzenli kullanılmasını engelleyen demektir. Dolayısıyla biz "müfettir" kelimesinin daha açık ve canlı bir şekilde sigarayı ve onunla aynı mânâda çiğnenen otları, burna çekilen enfiyeyi çerçevesi içine aldığına inanıyoruz.
 
  Akıl almaz boyutlarda yayılan ve salgın dünya musîbetleri arasında sayılması gereken sigara alışkanlığı ile ilgili söylenebilecek elbette ki çok söz var. Sağlığa ve şahsiyete tesiri, sebep olduğu israf, en yakınlardan başlayarak çevrede yer alan insanların haklarının çiğnenmesi, irade zayıflığı ve daha nice konuda… Bunların çoğu bilinen ve giderek daha sıkça dile getirilen sözler. Giderek canlanan gayretler.
 
   Onları düşünce ufuklarınıza bırakıyor, çalışmalarını daha çok âile ve çocuklar üzerine yoğunlaştıran Prof. Dr. Zig Ziglar ın kötü alışkanlıklar ile ilgili kendi yaşadığı dünyadan aktardığı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum:
 
   "Amerikalılar dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan 5 milyar insanın toplamından daha yüksek düzeyde uyuşturucu kullanıyorlar. 9 milyondan fazla Amerikalı kokaini denemiş ve 25 milyonu ise herhangi bir tipte bir yasa dışı uyuşturucu kullanmış.
 
  Günümüzde, doğan bebeklerin yüzde onu daha henüz rahimde iken uyuşturucu ve yüksek seviyede alkol kullanımı ile yüz yüze gelmekte. Hamile bir kadının kokain kullanması –bir kere dahi olsa- bebeğin üzerinde harap edici etkiler bırakabiliyor ve çok yüksek tıbbî harcamalara sebebiyet verebiliyor.
 
  Her 12 Amerikalıdan birisi düzenli olarak uyuşturucu tüttürürken, 52 milyon kişiden her biri günde ortalama 31 sigara içiyor. 100 milyondan fazla Amerikalı her gün içki içiyor ve bunların 18,5 milyonunun ciddî alkol problemleri var.
 
 Ya mâliyetler? Bu konuda hiç kimsenin elinde kesin sonuçlar yok. Fakat bazı kaynaklardan, tahminlerden ve matematiksel formüllerden faydalanarak birkaç rakama ulaşılabiliyor. İsterseniz işe "uyuşturucuya başlangıç" olan tütünden başlayalım. Satın alış fiyatı, tıbbî harcamalar ve üretkenlik kaybı toplam 150 milyar doları geçmektedir. Bu rakam sigara içiminin sebep olduğu insan mutsuzluğunu, rahatsızlığını içermiyor.
 
 Yıkılan âileler ve mahvolan hayatlar işin içine katılmadan, alış fiyatı, tıbbî harcamalar ve üretkenlik kaybı açısından alkolün sebep olduğu zarar 250 milyar doları geçiyor.
 
  Yasa dışı uyuşturucuların alış fiyatları, tıbbî ve rehabilitasyon harcamaları, üretkenlik kaybı ve işlenen suç faturaları 200 milyar doları geçiyor. Tabi buna hesaplanması mümkün olmayan kişisel yıkımlar dahil değil.
 
  Bu üç rakamı topladığınızda 600 milyar dolardan daha fazla kayıpla karşılaşıyorsunuz. Toplumumuzdaki bu üç kanseri ve beraberlerinde getirdikleri problemleri ortadan kaldırarak, on yıl içerisinde yoksulluğa bir nokta koyabilir ve dünyanın en büyük kredi açan ülkesi haline gelebiliriz.
 
  Boşanmalarımızın %90 ı temelde alkole dayanmakta. Alkol, kadın ve çocuk tacizlerinin %70 inde etkin sebep olarak yer alıyor.
 
  Otoban ölümlerinin %50 sinden fazlası alkol bağımlısı. İçki problemi olan kişilerin %97 si evlerimizde, okullarımızda, fabrikalarımızda ve iş yerlerimizde rastladığımız kişiler.
 
 İşin en korkunç yanı ise alkol bağımlısı olan kişilerin %90 dan fazlası bu konuda problemleri olduğunu kabullenemiyorlar.
 
Yaklaşık 10 ila 11 yaşındaki 100.000 çocuk en azından haftada bir kere içki içiyor. Amerika da 28,6 milyon çocuğun ebeveyni alkolik."(4)
 
  İşte size yönünü ve olunu şaşırmışların imrendiği dünyadan bir yaprak. Peşinde sürüklendiklerimizin durumu bu olsa da, insanlarımızı çılgın bir gayretle onların yuvarlandığı uçuruma doğru sürüklemeye çalışanlar bulunsa da diyarımız henüz bu bataklığın içine bütünüyle gömülmedi. Ancak alkolik olanlarımız öyle hızlılar ki onlarla aramızdaki alkol litresi açığını bir hayli kapatıyor, çağdaşlık yolunda hızla ilerliyorlar… Ecel duvarına toslayıncaya kadar.
 
  Rabbimize hamd ediyoruz ki kalplerden sökülüp atılamayan iman hala cemiyetimizi ayakta tutuyor. Bizim ulvî gayemiz, uğruna fedakârlılar sergileyecek hedeflerimiz, hayallerimiz, ümitlerimiz, hesap gününe imanımız var. Yolumuzu aydınlatan hidayet rehberimiz var.Bunların nasıl bir nimet olduğu, bize nasıl güç verdiği, ayaklar sürçünce elimizden nasıl tuttuğu üzerinde tekrar düşününüz.
 
  Bunların ardından bir gerçeği tekrar vurguluyoruz: Çocuklarınızı her türlü yanlış alışkanlıklardan koruyunuz. Onlardan önce kendinizi.
 
  İslâmî hassasiyeti olan kardeşlerimizin sigara içmelerinin ayrı bir çirkinlik arz ettiğini unutmayınız. Tesettürlü bayanların sigara içmelerinin ise çok daha çirkin bir şekilde göze battığını, görüp şahit olan insanlar tarafından ciddî bir eksiklik ve kusur olarak kaydedildiğini vurgulamak zorunda olduğumuza inanıyoruz.
 
   Ayrıca aşırı televizyon düşkülüğünün kötü alışkanlıklardan sayılabilecek bir duruma geldiğini unutmayınız. Saatlerce televizyon karşısında kalmak, böylece bilgi ve ahlâk kirliliğinin hedefi haline gelmek veya boş, faydasız, ciddiyetten uzak, hedefsiz ve gayesiz programlara kilitlenip kalmak basite alınamayacak derecede bir kötü alışkanlıktır.
 
   Televizyon neticede bir alettir. Aletler iyiye de kullanılabilir, kötüye de… Ancak son derece faydalı olabilecek bu âletin çılgınlık derecesinde kötüye kullanıldığı, bir milleti, hatta bütün dünyayı ifsat etmek için silah haline getirildiği her akl-ı selim sahibinin kabul edeceği bir gerçektir.
 
  Bu konu üzerinde ayrıca durulacak ve incelenecek bir konudur. Televizyonun tehlikesi ve zararları bilinmekte, nasıl ve ne şekilde tedbir alınacağı, irade hakimiyeti için neler yapılacağı ise bilinmemektedir.
 
  Kendinizi ve çocuğunuzu ekranların esiri olmaktan kurtarma irade ve şuurunu gösteriniz.
 
  Aynı tehlike farklı bir şekilde bilgisayar tiryakiliğinde vardır. Saatlerce süren bilgisayar oyunlarına dalıp gitmek, bıkıp usanmadan internette dolaşmak, kopuk cümlelerle bilgisayarları karşılıklı dedi-kodu aleti edinmek ve daha neler evlerde daima görülen manzaralardan biri oldu. Çocuklar dış dünyayı, arkadaşları ile oynamayı, anne ve babası, kardeşleri ile konuşmayı unutur hale geldiler.El kabiliyetleri kayboldu. Kasları gelişmez oldu, hatta eridi. Yüzlerinin rengi gitti. Arkadaş edinme duyguları söndü. Tek yönlü bilgiler, çok bilgi sayılır oldu. "Bu günün çocukları çok farklı" denilerek, çok şey bildirdikleri zannedilir hale geldi. Çok şeyleri bilmedikleri, sunî bir dünyada yaşamaya başladıkları gözden kaçtı. Her şeyin aşırısının zararlı olduğu da unutuldu.
 
  Bu tiryakiliğin üzerinde daha ciddî durulmalı, aletlere esir olmak yerine onları kullanmak ve onlara efendilik edebilme iradesine sahip olmak için çalışılmalıdır.
 
   Bu yönde üsluplar geliştirilmeli, araştırmalar yapılmalıdır.
 
 _____________________________________________________________________
 
(1) Sahih -i Buhârî, Cenâiz (7/ 93), Sahih-i Müslim- Kader (4/ 2047-2048).
 
 (2) Sahih -i Buhârî, Cenâiz (7/ 93), Sahih-i Müslim- Kader (4/ 2047-2048).  
 
 (3) Sünen-i Ebu Davud, Eşribe (4/ 90)
 
 (4) Olumsuz Bir Dünyada Olumlu Çocuk Yetiştirmek, Zig Ziglar (252-254)