Lâiklik diye diye lâiklik tepelendi
Bir uluslararası haber ajansı fotoğrafını geçmiş: Ankara'da yapılan türban/başörtüsü yasağını kaldırmaya karşı gösteride, gösteriye katılanlar, üzerinde Lâiklik yoksa bilim, demokrasi, özgürlük yoktur cümlesi yazan pankartlar taşımışlar. Acaba bu panka
05/02/2008 - 17:44

 

üzerinde “Lâiklik yoksa bilim, demokrasi, özgürlük yoktur” cümlesi yazan pankartlar taşımışlar. Acaba bu pankartı taşıyanlar anlamı üzerinde de düşündüler mi?

Bu soruyu boşuna sormuyorum.

Türkiye, cumhuriyet olarak 1923'te dünyaya gelmiş sayılsa da, kökleri çok eski bir ülke; bir imparatorluk mirasçısı. Geçmişi bir tarafa bıraksak bile, Türkiye Cumhuriyeti'nin 85 yıllık tarihinin yalnız 1937 sonrasında 'lâiklik' bir ilke olarak anayasaya girmiş bulunuyor. 1928'de çıkartılana kadar, Türkiye Cumhuriyeti'nin Atatürk ve arkadaşları tarafından yazılmış anayasasında “Devletin dini din-i İslâm'dır” yazıyordu.

Lâiklik ilkesinin anayasada yazılı olmadığı dönemlerde bir hiç miydik biz?

Dünyada açıkça 'lâik' olarak kendini tanımlayan demokratik ülke sayısı sanıldığı kadar çok değil. Avrupa'da anayasasında 'lâik' sözcüğü geçmeyen bayağı ülke var. Birçok ülke cumhuriyet bile değil Avrupa'da. İngiltere'de kraliyet koltuğunda oturan kişi (şimdi Kraliçe 2. Elizabeth) aynı zamanda İngiliz (Anglikan) Kilisesi'nin de başıdır. İngiliz Lordlar Kamarası'nda kiliseye ayrılmış 26 sabit koltuk olduğunu da unutmayalım.

Bu durumda “Lâik olmadığına göre, İngiltere'de bilim, demokrasi, özgürlük yoktur” mu diyeceğiz?

Lâiklik bütün dünyada görece yeni bir kavram; Fransız İhtilâli'ne yol açan sebepler içerisinde zikredilen Kilise ile yerleşik düzen işbirliği sonucu, ihtilâlciler, kiliseyi zayıflatmak için bu kavramı ortaya attılar. Bugünün karmaşık kimlikler dünyasında bir dinî eğilimin diğerlerine tahakküm etmemesine yarıyor bu ilke. Lâik ülkelerde dinin devlete müdahalesi engellenebildiği gibi devletin inanışlara müdahalesinin de önüne geçiliyor. Anayasasında lâiklik ilkesine yer verilen ülkelerde, bu kavram, genellikle 'din ve vicdan özgürlüğü' olarak tanımlanıyor.

Görüldüğü gibi, tek başına lâiklik ilkesi, özgürlüğün, demokrasinin ve bilimin garantisi kabul edilmiyor. Lâik sayıldığı halde demokrasiden mahrum, özgürlükleri vatandaşlarına çok gören, bilimden habersiz ülkeler olduğu gibi, lâiklik ilkesini benimsemediği halde demokrat, halkı özgür, bilim dünyası birinci sınıf ülkeler de var.

Üniversitelerde türban/başörtüsü yasağını savunanların Türkiye'de bunu 'lâiklik' ilkesi ardına saklanarak yapması ise, bu ilkeyi sahiplenen başka ülkelerdeki uygulamalar göz önünde tutulduğunda, tam bir yanılsama teşkil ediyor. Avrupa'da, Amerika kıtasında, hatta Afrika'da 'lâiklik' ilkesini benimsemiş ülkelerin hiçbirinde, üniversiteler, kadınların kılık kıyafetine din temelinde sınırlama getirmiyorlar. Bu yönde bir kısıtlama getirmeyi de düşünmüyor bu ülkeler. Düşünseler bile, bunu lâiklik ilkesi adına yapamayacaklarını biliyorlar.

Üniversitede okuma hakkı kazanmış, reşit insanların, dinsel tercihlerine müdahale edilmemesini gerektiriyor çünkü lâiklik. Öğrenci konumunda bulunanların din adına devlete tahakküm etmeye kalkışmalarının mümkün olamayacağının da farkında o ülkelerin insanları.

Bu sebeple de bizde yürütülen başörtüsü eksenli tartışmaları şaşkınlıktan açılmış gözlerle izliyorlar. Yabancı ajansların üzerinde “Lâiklik yoksa bilim, demokrasi ve özgürlük yoktur” yazan pankartlı fotoğrafları dünyanın dört bir tarafına ulaştırmalarının sebebi de o şaşkınlık zaten. Bilim, demokrasi ve özgürlük ile lâiklik arasında M. A. Celal Şengör'ün yansıttığı türden “Din varsa bilim yoktur” ters ilişkisi kuran kimse pek çıkmıyor o ülkelerde; çıksa da bilim câmiasında kendisine yer bulamıyor.

Kendi kişisel, zümresel ve örgütsel çıkarlarınız için tepe tepe kullanarak lâikliği halkın gözünde kötü bir yere yerleştirdiniz ya, bu bile, lâik olma iddiasını sizin elinizden almaya yeter.

Yeni Şafak