SÖZÜN EN GÜZELİNE UYMAK İYİ SONUCA GÖTÜRÜR
Türkçe’de erkek ismi olarak ‘tayyip’, kadın ismi olarak kullanılan ‘tayyibe’ Kur’an’da pek çok güzel şeyi nitelemek üzere geçiyor.
01/10/2016 - 11:23

-      Tayyip/tayyibe ne demektir ?

Tayyib sözlükte; duyu organlarının ve nefsin lezzet aldığı, hoşlandığı şeydir.(el-Isfehâní, R. el-Müfredat, s:464)

Tayyib habis’in zıddıdır. Bitki yetiştirmeye alverişli yere « arzun tayyibun », hafif ve tatlı esen rüzgara « rıhun tayyibun », helâl rızka « taamun tayyibun », iffetli kadına « imraetün tayyibetün, kerih ve çrikin olmayan söze kelimetün tayyibetün, temiz toprağa türbetün tayyibetün » denilir. Nitekim Kur’an ;

« …su da bulamamışsanız, temiz bir toprakla (saîden tayyiben ile) teyemmüm edin. Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin…”(Mâide 5/6) buyuruyor.

Tayyibe’nin aslı olan ‘tâ-be’ fiili; genelde bir şeyin lezzetli ve temiz olmasını anlatır. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 9/168)

 

a-      Kur’an’da ‘tayyip’ kelimesi

Kur’an’da tekil (tayyib) ve çoğul (tayyibât) olarak bir kaç manada kullanılmaktadır. Daha çok temiz ve helâl yiyecekleri, iman edenlerin davranışlarının doğruluğunu, sözün güzelliğini anlatıyor. Şöyleki ;

Helâl yiyecekleri (rızkı) nitelendirmek üzere:

“Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri temiz (tayyib) ve helâl olarak yeyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekten o, sizin içi apaçık bir düşmandır.”(Bekara 2/168. Ayrıca bak. Bekara 2/172. Maide 5/88.Nahl 16/114. A’raf 7/160. Tâhâ 20/81 v.d.)

Temiz olan yiyecekleri tümü (tayyibât) müslümanlara helâldir.

“De ki: Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları (tayyibât’ı) kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.”(A’raf 7/32)

Allah (cc), kullarına rahmetinin sonucu olarak verdiği rızıkları da ‘tayyip’ diye nitelendiriyor.

“Yeri sizin için yerleşim alanı, göğü de bir bina kılan, size şekil verip de şeklinizi güzel yapan ve sizi temiz besinlerle (tayyibât ile) rızıklandıran Allah'tır. İşte Allah, sizin Rabbinizdir. Alemlerin Rabbi Allah, yücelerden yücedir.”(Mü’min 40/64)

Kendisine emânet edilen yetime iyi bakmayan, üstelik onun malını gasbetmeye kalkışan akraba büyük günah işliyor ve görevini ihmal ediyor demektir. Yetimin malına haksızca el koymak, yemek veya kullanmak helâlı bırakıp haramı almaktır. Kur’an burada helâl olanı‘tayyip’ ve haram olanı ‘habis’ kelimeleri ile anlatıyor.

“Yetimlere mallarını verin, temizi (tayyib’i) pis olanla (habis’i) değişmeyin, onların mallarını kendi mallarınıza katarak (kendi malınızmış gibi) yemeyin; çünkü bu, büyük bir günahtır.”(Nisâ 4/2)

 

-      İnsanları ve davranışlarını nitelendirmek üzere:

Kur’an insanı da pis veya temiz olarak niteliyor. Bu niteleme şüphesiz ki kişinin kendi yaptıklarına göredir. İnsanın tayyibi (temizi); cehaletten, fısk’tan (dinin emrinden sapmaktan) ve küfrün pisliklerinden uzaklaşmış, ilim, iman ve güzel davranışlara sahip kimsedir. (R. Isfehâní, Müfredât, s: 465)

 Şu âyette kullanıldığı gibi : “Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadınlara; iyi ve temiz  kadınlar, iyi ve temiz erkeklere, iyi ve temiz erkekler de iyi ve temiz kadınlara (yaraşır)...” (Nûr 24/26)

Burada kötü kadınlar‘habisât’, kötü erkekler ‘habisûn’, iyi kadınlar ‘tayyibât’, iyi erkekler ise ‘tayyibûn’ kelimeleri ile anlatılıyor.

Burada güzel (hayırlı)amellerin, yararlı işlerin temiz kişilerden meydana gelebileceğine işaret edilmektedir.

 

-      Müslümanları tanımlamak üzere:

Allah (cc) inkârcılar hakkında habis (kötü-pis), müslümanlar için de tayyib (güzel-temiz) sıfatlarını kullanıyor:

“Bu, Allah’ın murdar olanı (habis’i) temizden (tayyib’ten) ayırdetmesi; murdarı, bir kısmını bir kısmı üzerinde kılıp tümünü biriktirerek cehennem atması içindir. İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır.”(Enfal 8/37)

-      İmana uygun olanı nitelendirmek üzere:

Şüphesiz ki tayyib (temiz-güzel) olan ile, habis (kötü-pis), -habis çok olması insanın hoşuna gitse bile-  bir olmaz. (Mâide 5/100)

“Onlar hem sözün hoş (tayyibe) olanına ulaştırılmışlar, hem de övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna iletilmişlerdir.”(Hacc 22/24) Müfessirlere göre buradaki « sözün en güzeli » Kelime-i Tevhid veya Kelime-i Şehâdettir veya Kur’an’dır. (İbnu’l-Cevzî ; Zâdu’l-Mesîr, s : 952. El-Hazin, M. b. İ. Tefsir, 3/253)

-      Allah’ın sıfatı olarak:

Tayyib kelimesi bir hadiste Allah’ın bir sıfatı olarak geçmektedir.Peygamber (sav)  şöyle demiştir:“Şüphesiz Allah Tayyib’tir ve ancak tayyib olanı kabul eder. Şüphesiz Allah (cc) peygamberlere emrettiğini mü’minlere de emretmiştir. Allah (cc) buyuruyor ki: “ Ey peygamberler’ tayyib olanlardan yeyiniz ve salih amel işleyiniz. Şüphesiz ben sizin ne yaptığınızı bilirim.”(Mü’minûn 23/51) Yine O buyuruyor ki: “Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiklerimizin temiz (tayyib) olanlarından yeyin.”  (Bekara 2/172)...”  (Müslim, Zekât/19 no: 1015)

 

b-     Kur’an’da ‘tayyibe’ kelimesi;

‘Tayyibe’, ‘tayyib’ kelimesinin dişil (müennes) şeklidir ve helâl yiyecekleri, temiz soyları, cennetliklerin meskenlerini, insanlara sunulan nimetlerin güzelliğini nitelendirmek üzere kullanılmıştır.

-      Rasûllerin tasarrufu ile ilgili:

Allah’ın (cc) insanlar içinden seçtiği elçi, Allah’ın izniyle onlara temiz olan yiyecekleri helâl, pis olan (habis) yiyecekleri ise haram kılmıştır.

“... temiz şeyleri (tayyibât’ı) helâl, murdar şeyleri (habisât’ı) haram kılıyor...”(A’raf 7/157)

-      Soyun temizliğini nitelendirmek üzere:

Kur’an bu formu, Hz. Zekeriyya’nın duasında zürriyetin (soyun), Orada Zekeriyya Rabbine dua etti: ’Rabbim bana katından çok temiz (tayyibe) bir soy bağışla. Sen duayı işitensin’ dedi.”(Âli İmran 3/38),

-      Cennetlerdeki meskenleri nitelendirmek üzere:

Kur’an cennetlerdeki meskenleri ‚tayyibe‘ olarak niteliyor.

“… Günahlarınızı da bağışlar ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki çok hoş (tayyibe) meskenlere koyar. İşte bu, çok büyük kurtuluştur.”(Sâff 61/129. Tevbe 9/72)

-      Sebe’ halkına verilen yurdu nitelemek üzere ;

Sebe’ halkına nimet olarak verilen kent için « … Hoş (tayyibe) bir belde ve bağışlayıcı bir Rab.” (Sebe’ 34/15) deniliyor.

-      Salih amel işleyen iman sahiplerine bağışlanan güzel hayatı nitelemek üzere :

« Erkek olsun kadın olsun, kim mümin olarak güzel işler yaparsa, elbette ona güzel bir hayat (hayaten tayyibeh) yaşatacak ve onları işledikleri en güzel işleri esas alarak ödüllendirecek, kötülüklerini bağışlayacağız. »(Nahl 16/97)

 

c-Kelimetü’n-tayyibe/Güzel bir söz

Kur’an şöyle diyor :“Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz (kelimetü’n- tayyibe), güzel bir ağaç (şecerâtü’n-tayyibe) gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir.

Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlar için örnekler verir; umulur ki onlar öğüt alıp-düşünürler.

Kötü bir sözün (kelimetü’n-habise) örneği ise, kötü bir ağaç gibidir: Onun kökü yerin üstünden koparılmış, kararı (yerinde durma, tutunma imkanı) kalmamıştır.

“Allah, iman edenlerin durumunu sapasağlam ve dosdoğru bir sözle (kal ile), hem dünya hayatında ve hem de ahirette sağlamlaştırır; Zalimleri ise sapıklık içinde bırakır. Çünkü Allah dilediğini yapar.”(İbrahim 14/24-27)

Türkçe’ye genelde güzel bir söz olarak çevrilen ‘kelimetün tayyibetün’ ifadesi, doğru söz, sağlam inanç, tevhid kelimesi, peygamberlik, vahiy ve ahiret olarak da anlaşılmış.

Allah’ın varlığına ve birliğine imanı, yani Kelime-I Tevhid’i ifade eden ‘güzel söz’, kökü yerin derinliklerine sağlam bir şekilde yerleşmiş, gövdesi ve dalları gök yüzüne doğru yükselmiş, her zaman meyve veren bir ağaca benzetiliyor.

Böyle bir ağaç nasıl ki her zaman insanlık için faydalı ise, Tevhid’e inanmak ve gereğini yapmak da insan için o kadar faydalıdır. Bu iman mü’minlerin kalplerine kökleşince, onların davranışlarını etkiler, imanın ürünleri (meyveleri) güzel ahlâk, sâlih amel, ilim ve insanlara faydalı olmak şeklinde görülmektedir. (Heyet, Kur’an Yolu, DİB, 3/286)

“Kelime, geniş anlamıyla, düşünsel, kavramsal ifade, fikir, önerme anlamına gelmektedir. Buna bağlı olarak ‘güzel-doğru bir söz’ ifadesi, mahiyeti itibariyle doğru olan ve ahlâkî manada iyi ve güzel olana çağırdığı için sonuna kadar yararlı ve kalıcı olan teklif,  fikir ya da öğreti anlamındadır.

Allah’ın mesajlarının her biri, nihâî amacı itibariyle ahlâken iyi ve doğru olan yönünde yapılmış çağrılardan ibaret olduğuna göre, ‘doğru-güzel söz’ terimi, aynı zamanda, ‘Allah’ın mesajları’nı da işaret etmektedir.

Benzer şekilde İbrahim 26. âyette sözü geçen “çirkin söz kelimetün habîsetün” tabiri ise, ilâhî mesajın gösterdiği yönün tersini işaret eden: yani, mahiyeti itibariyle yanlış, ahlâken kötü ve buna bağlı olarak manevî planda yıkıma götüren her türlü düşünce, inanç ve öğreti anlamında kullanılmaktadır.” (M. Esed, Kur’an Mesajı, 2/506)

Yüce Allah (cc), kâfirlerin amellerinin misalini söz konusu ederek, amellerinin fırtınalı bir günde, şiddetlice esen bir rüzgârın savurduğu küle benzediğini belirttikten sonra, “Allah’ın hoş bir sözü nasıl misallendirdiğini görmez misin?” sözü ile mü’minlerin sözlerinin ve diğer amellerinin misalini de zikretmektedir.  “Hoş bir sözü” yani mahsulü hoş bir sözü... demektir.

Bazılarına göre “hoş/güzel sözden” maksat iman, bazılarına göre ise bizzat mi’minin kendisidir.

Mü’minin kalbinde bulunan iman, kelimenin kökü, bitişi ve verimi itibariyle hurma ağacına benzetilmiştir. Onun amelinin göğe doğru yükselmesi de hurma ağacının dallarının yükselişine, Allah’ın vereceği mükâfat ise mahsulüne benzetilmiştir.

Ağacın kökü yeryüzünde sapasağlamdır. Yani onun kökleri yerden su içer ve gök de onun üstünden ona su verir. O bakımdan bu ağaç temiz ve güzel bir şekilde gelişip durur.

Bir çoklarına göre kelimetün tayyibetün; kelime-i şehâdettir. Hadislerde de tayyip ve tayyibat çokça kullanılır. Bunların çoğu helâl ve temiz yiyecekleri anlatmak üzere gelir. Tıpkı habis kelimesini haramdan kinaye olarak kullanıldığı gibi.  Bir rivâyette Peygamber’in (sav) Ammar b. Yasir için ‘tayyib ve mutayyib”, yani temiz ve temizlenmiş dediği haber veriliyor. (İbni manzur, Lisânu’l-Arab, 9/168)

Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu:

“Güzel bir söz (kelimetü’n-tayyibe), güzel bir ağaç (şecerâtü’n-tayyibe) gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. O ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvelerini verir.”(hz. Peygamber) devamla buyurdu ki: İşte o ağaç hurma ağacıdır.“Kötü bir sözün (kelimetü’n-habise) örneği ise, kötü bir ağaç gibidir:Onun kökü yerin üstünden koparılmış, kararı (yerinde durma, tutunma imkanı) kalmamıştır”diye okuduktan sonra da; “İşte bu ağaç da hanzala’dır (ebu cehil karpuzudur)”buyurdu. (Tirmizî, Tefsir/14, Sûre 1)

İman mü’minin kalbinde sabit ve sağlamdır; ameli, sözü ve tesbihi ise göğe doğru hurma ağacının dalları gibi yükselir. İmanın bereket ve mükâfatından kazandıkları ise, senenin bütün zamanlarında hurma ağacının mahsullerinden sağlanan faydaya benzer. Çünkü hurma meyvesi her haliyle faydalıdır. (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an (ter.), 9/544-545)

İbni Kesir’e göre âyette geçen ‘güzel bir söz’; ‘Allah’tan başka tanrı olmadığına şâhitlik yapmak, ‘güzel bir ağaç’ nitelemesi de ‘mü’min’ anlamındadır. Şehâdet kelimesinin kökü müslümanın kalbinde yerleşir, güzel amel olarak ta göklere yükselir. Kötü söz ise, küfür sözüdür, inkârcılıktır. Kötü ağaç ta bir hadiste geçtiği gibi hanzele ağacına benzetilmektedir. (İbni Kesir, Muh. Tefsir, 2/296-297)

 

d-Kötü bir söz

“Kötü bir sözün (kelimetü’n habise) örneği ise, kötü bir ağaç gibidir: Onun kökü yerin üstünden koparılmış, kararı (yerinde durma, tutunma imkanı) kalmamıştır.”

İbrahim 26. âyette ise Yüce Allah kötü bir kelimeyi kökü sabit olmayan, kökü koparılmış bir ağaca benzetiliyor. Buradaki kötü kelimenin ‘küfür veya kâfirin bizzat kendisi olduğu söylenmiştir. (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an (ter). 9/548)

Böyle bir ağacın sağlam kökleri yoktur. İnkârcı da böyledir. Onun inkârında sağlam bir delili, amellerinde sağlam bir dayanağı yoktur. O, davranışlarında istikrarlı bir gerekçeye dayanmaz. Onun yücelere yüksecek hayırlı ameli de yoktur.

Yani ‘çirkin (ve asılsız) söz’ büyüsüne kapılan insanların katında ilk ağızda büyük ilgi uyandırsa da nihâî etkisi bakımından gelip geçicidir.” (M. Esed, Kur’an Mesajı, 2/507)

“Allah, iman edenlerin durumunu sapasağlam ve dosdoğru bir sözle (kavl ile), hem dünya hayatında ve hem de âhirette sağlamlaştırır; Zalimleri ise sapıklık içinde bırakır. Çünkü Allah dilediğini yapar.”(İbrahim 14/27)

‘Kavl’ terimi de ‘kelime’ gibi, söz, lafız, ya da konuşma gibi birinci anlamların ötesinde inanç, ya da görüş bildiren ifade; yani, ‘anlayış’, ‘düstûr’ ya da ‘dava’ vb. anlamlara işaret etmektedir. Yukarıdaki anlam akışı içerisinde, bu terim ‘kelime-i tevhid’le dile getirilen anlayışı (Allah’tan başka ilah/tanrı olmadığı ve Hz. Muhammed’in O’nun rasûlü olduğu telakkisini)ima etmektedir. (M. Esed, Kur’an Mesajı, 2/507)

Âyette geçen ‘sabit’ sıfatı nitelediği ‘söz’ün (ya da anlayış’ın) sağlamlığını, yani sarsılmaz biçimde doğru ve tutarlı olduğunu ifade etmekte ve böylece onu önceki ‘güzel/doğru söz’ ve ‘güzel/diri ağaç’ benzetmesiyle ilişkilendirmektedir. (M. Esed, Kur’an Mesajı, 2/508)

 

-      Sözün en güzeline uymak iyi sonuca götürür

Kur’an şöyle buyuruyor: “O kullarım ki, onlar sözü dinlerler,sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.” (Zümer 39/18)

O güzel söz de Tevhid kelimesi, ya da Vahiy/Kur’an ise (ki sonuçta ikisi de aynı şeyi anlatır), bir kimseona iman ederse, o imanın gereğini yaparsa, yani ona uyarsa; bu onu iyi bir sonuca götürür.

Sözün en güzeline (kelimetün tayyibetün’e) uyan dünya imtihanını kazanır ve kurtulur, iki dünyadada saadete erer. Kur’an’ın deyişi ile hem dünyada hem Âhirette “hayâten tayyibeh (hoş/mutlu bir hayat)” kazanır. (Bakınız : Nahl 16/97)

 

Hüseyin K. Ece

15.01.2016

Zaandam