K İM "LÂ İLÂHE İLLALLAH" DERSE...
Hz. Fahr-i Cihan, Nebiyy-i Muhterem, Efendimiz aleyhıssalâtü vesselâm, bir çok sahih rivayetlerde "Lâ ilâhe illallah" diyen bir kimseyi cennetle mujdelemiştir. Bunlardan bir tanesi imam Müslim'in Ebû Hureyra (r)'tan rivayet ettiği aşağıdaki hadis-i şeriftir:
09/03/2009 - 16:32

  Ebû Hureyra (r) diyor ki: " Biz, Allah Rasûlü, aleyhi afdalüssalâtü vetteslîm, ile birlikte oturuyorduk. Yanımızda Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer de (rhma) vardı. Rasûlullah (sav.) aramızdan kalktı (gitti). Geriye dönmesi bayağı gecikti. Biz başına bir iş gelmesinden endişelendik ve hemen korkup ayağa kalktık. İlk ayağa kalkan ben idim. Rasulullah (sav.)'i aramaya başladım. Tâ ki ensardan bir sahabeye ait duvarın yanına gelince Rasulullah'ı farkettim.. (Böylece Ebû Hureyra (r), bu uzun hadi-i şerifte) Rasulullah'ın (sav.) şöyle dediğini nakletti:

"Git, bu duvarın arkasında gördüğün ve yakinen inanarak "Lâ ilâhe illallah" diyen herkesi cennetle müjdele!.."

Ancak, ya bilgi eksikliğinden, ya anlayış (fıkh)'ının kıtlığından, ya cehâletinden ya da art niyetinden dolayı islâmî nassları tahrip edip çarptıran bazı kimseler bu ve buna benzer diğer rivayetlere dayanarak Allah'a inanan yahudi ve hırıstiyanların da cennete gireceğine hükmetmişlerdir. Eğer "yahudi"lerden kasıtları Hz. Mûsâ aleyhisselam'ın orijinal şeriatine inanıp tasdik eden ve gücü nisbetinde uygulamaya çalışan, ancak Hz. İsa aleyhisselam'ın nübüvvetine ulaşamadan ölen ( veya ulaşşa da İsa aleyhisselam'ın mesajları kendisine ulaşamayan) kimseler ise; "hırıstiyanlar" ibaresinden de kasıtları aynı şekilde Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselam'ın nübüvvetinden önce Hz. İsa aleyhisselam'ın orijinal mesajlarına inanan kimseler ise; o zaman söyleyecek hiç bir sözümüz yoktur. Zaten on dört asır boyunca da hiç bir islam âliminin söyleyecek sözü olmamıştır. Ancak, "yahudi ve hırıstiyanlar" dan kasıtları, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (asv.)'ın nübüvvetinden sonra kendilerini yahudi (jews) ve hırıstıyan (chırıstıan) olarak isimlendiren ve Hz. Muhammed (asv.)'a inanmayan kimseleri kastediyorlar iseler, bunlar ne büyük bir gaflet, cehâlet ve hıyânet'in içinde olduklarını bilmem farkedebiliyorlar mı?!...

Gaflet: Çünkü, böyle bir şeyi on dört asır boyunca bu ümmetin içinden söyleyebilecek değil bir âlim, aydın, yazar, değil bir imanlı, ihlaslı mümin, sıradan bir müslüman bile olmamıştır. Oryantalist, münâfık ve dönmelerden başka....

Cehâlet: Çünkü, İslâmî nass'lardan böyle bir hüküm çıkarmak ancak cehaletin eseridir.

Hıyânet: Çünkü böyle bir hüküm; insanlık tarihi boyunca bütün peygamberlerin orijinal mesajlarının hakikatini bize öğreten, insanlığı karanlıklardan, zulüm ve cehâletten ilâhî nûra ve adâlete çıkaran, uygulayan insanları ölüm öncesi ve ölüm ötesi hayatta mutluluk, huzur ve saadete ulaştıran, Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselam'ın getirdiği akide, şeriat ve vahy'i bozup protestanlaştırmaya götüren bir hükümdür. Nitekim böyle bir hükmün tesiriyle "Madem ki hırıstıyanlar da cennete girecek, o halde ben de hırıstıyan olayım. Hırıstıyan olmam da hiç bir sakınca yok. Hz. Muhammed'in şeriatine de gerek kalmadı" diyerek hırıstıyanlaşan insanları duyuyoruz. Yerin ve göklerin yaratıcısı Yüce Allah'ın, bütün dünya insanlığının kurtuluşu için gönderdiği son peygamber Muhammed aleyhissalatü vesselam'ın şeriatini ve dinini (vahy'i) bozup tahrif etmenin, son kurtuluş ipini de yahudileştirip hırıstiyanlaştırmanın, böylece kitlelerin hem dünyada hem de ahirette felakete sürüklemenin ne büyük bir ihanet olduğunu kalemler yazmaktan âciz kalır!...

Öte yandan böyle bir hüküm hem akl'a hem de nakkl'e aykırıdır:

Akl'a aykırıdır. Çünkü, "Lâ ilâhe illallah" diyerek tek bir yaratıcının olduğunu, O Yaratıcının kemal sıfatlara sahip olup noksan sıfatlardan münezzeh olduğunu kabul eden bir kimse, kendisini yaşatan, öldüren, ona rızık veren, kainatı yöneten, idare eden mutlak güç ve otorite sahibi O Yüce Yaratıcıya kayıtsız şartsız itaat etmeli, O'nun emir ve yasaklarına uymalıdır. O'nun emir ve yasaklarından sadece bire tanesini bile kabul etmeyip reddetmesi O Yüce Yaratıcıyı kabul emeyip reddetmek demektir. Durum böyleyken Hz. Muhammed aleyhissalâtü vesselâm'ın nübüvvetini, ona indirilen vahyi (Kuranı ve şeriati) kabul etmeyip reddeden bir kimse Allah'ın kaç emrini, kaç yasağını, kaç haberini reddetmiştir acaba? Saymaya kalksanız bitirebilirmisiniz? Elçiyi reddetmenin elçiyi göndereni reddetmek olduğunu anlamayan bir akıl var mıdır? Reddettikleri emir ve hükümler kadar Allah'a şirk koşup Allah'tan başka ilah tanıdıklarını söylemeye gerek var mı? Muhammed aleyhisselam'ı kabul etmeden Lâ ilahe illallah" demenin mümkün olmadığını, deseler bile kuru bir laftan ve yalandan öteye gitmeyeceğini bilmeyen var mı? "La ilahe illallah" sözü, "Muhammedün Rasulullah" demeyi vâcip kılar. "Muhammedün Rasulullah" ta "La ilahe illallah"ı tanımlar.

Nakl'e aykırıdır: Çünkü, gerek kur'an-ı kerîm'de gerekse sahih rivayetlerde Hz. Muhammed (sav.)'in peygamberliğini kısmen veya tamamen kabul etmeyen yahudi ve hırıstiyanların kâfir olup cehenneme gideceğine dair haberler gayet açık ve çoktur. Bunlardan birkaç tanesi şöyledir:

  • Hiç şüphesiz ki, Ehl-i Kitap'tan (yahudi ve hırıstıyanlardan) ve müşriklerden (inkar eden) kâfirler (Allah'ın gönderdiği vahyin her hangi bir tanesini kabul etmeyenler) işte onlar cehennem ateşinin içinde ebedi kalacaklardır. Onlar mahlukatın en şerlileridir.
  • Muhakkak ki, "Allah Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler andolsun ki kafir olmuştur.
  • "Meryem oğlu Mesih (İsa) Allah'ın kendisidir" diyenler, andolsun ki kafirdirler. Halbuki (bizzat) Mesih şöyle demişti: "Ey İsrail oğulları! Benim de Rabbım sizin de Rabbınız olan Allah'a kulluk edin. Zira kim Allah'a eş koşarsa hiç şüphesiz ki Allah ona cenneti haram kılar. Onun varacağı yer ateştir. Zalimlerin hiç bir yardımcıları da yoktur.
  • "Allah üçün (üç ilahın) üçüncüsüdür" diyenler, andolsunki, kafir olmuştur. Halbuki tek bir ilahtan başka hiç bir ilah yoktur. Eğer bu sözden vazgeçmezlerseler o kafirlere pek acıklı bir azap dokunacaktır.
  • Ebu Hureyra (r), Hz. Fahr-i Cihan'ın (asv.) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Muhammed'in canını (kudret) elinde tutan (Allah)a yemin ederim ki, bu yahudi ve hırıstiyanlardan her hangi bir kimse beni duyup ta sonra benimle birlikte gönderilen(her şey)e iman etmeden ölürse, kesinlikle cehennem ashabından olur" (Müslim, İman 116). Rasulullah'ın sözüne yemin ederek başlaması, söyleyeceği sözlerin son derece önemli olduğuna işaret eder. Ayrıca bu hadis-i şerifimiz konuyu hiç bir tevil ve yoruma gerek kalmadan gayet açık ve net bir şekilde ifade eden kesin bir delildir. Ancak kalbinde maraz bulunan art niyetli kimseler gökten bir kitap inse dahi, veyahut peygamber dirilip hakikati söylese bile onlar yine de kendi bildiklerini okuyup "Bu apaçık bir sihirdir" derler.
  • Muhtelif rivayetlerdeki "Kim Lâ ilâhe illallah derse cennete girer" ibaresini "Muhammedün Rasulullah" demeye gerek yoktur. Dolayısıyla, kim "Lâ ilahe illallah" derse, ister yahudi olsun ister hırıstiyan, cennete girer" şeklinde anlayanlar, şer'i ilimlerdeki cehaletlerinin derinliğini ıspatlayan kimselerdir. Zira, gerek sahabeler, gerek tabiûn nesli, gerek halef ve selef uleması, gerekse ondört asır boyunca gelen ehli sünnet velcemaat alimleri bu rivayetlerdeki "Lâ ilahe illallah" sözünün "Muhammed'ün Rasulullah" kısmını da içine aldığını, şehadetin birinci kısmının ikinci ve diğer kısımlarını da içine alan özet bir sembol olduğunu, bu nedenle Rasulullah (sav.)'in bu rivayetlerde özet (ihtisar) olarak konuştuğunu, diğer bazı rivayetlerde ise ihtisarı tafsil ederek şehadetin ikinci kısmını (hatta diğer kısımlarını da zikrettiğini delilleriyle ıspatlamışlardır. İşte bunlardan bir kaç tanesi:
    • İmam Buhari, Abdullah bin Abbas'ın tercümanı ve yetiştirdiği güzide talebelerden Ebu Cemre Nasr bin İmran'ın şöyle dediğini rivayet eder: İbn-i Abbas (rhuma) ile birlikte oturuyordum. Beni kendi oturduğu halının üzerine oturttu ve "Yanımda kal da senin için malımdan bir pay ayırayım" dedi. Böylece yanında iki ay kaldım. Daha sonra İbn-i Abbas (rhuma) şöyle dedi: "Abdul-Kays heyeti, Hz. Peygamber'in (sav.) yanına geldiğinde Allah Rasulü (sav.) onlara:
  • Bu kavim kimdir? (veya bu heyet kimdir?) diye sordu. Onlar
  • Rabia, dediler. Rasulullah (sav.):
  • Kavme Merhaba (Hoş geldiniz). (Sizin için) ne bir zillet, ne de bir pişmanlık (vardır), dedi. Onlar:
  • Ya Rasûlellah! Biz sana ancak haram aylarda gelebiliyoruz. Bizimle sizin aranızda bu kafir Mudar kabilesi var. O nedenle bize kesin (net ) bir iş emret, ki onu geride bıraktıklarımıza haber verelim ve onu yaptığımızda cennete girelim", dediler. Bunun üzerine Rasulullah (sav.) onlara dört şeyi emretti, dört şeyi de yasakladı. Onlara "Sadece (tek) Allah'a iman etmeyi" emretti. Arkasından "Sadece (tek) Allah'a iman etmenin ne demek olduğunu biliyormusunuz?" diye sordu. Onlar:
  • Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dediler. Rasulullah (sav.) şu cevabı verdi:
  • "Sadece Allah'a iman etmek" Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Rasulü olduğuna şehadet etmek, namazı ikame etmek, zekatı vermek, ramazan orucunu tutmak ve ganimetlerden beşte birini (Allah yoluna) vermektir, dedi. (Buhari, İman 40. Hadis no: 53)

Görüldüğü gibi Rasulullah (sav.) sadece Allah'a iman etmenin ne demek olduğunu açıklamış tek Allah'a iman etmenin Allah'tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şehadet emekle birlikte namaz kılmak, zekat vermek ve oruç tutmayı da içine aldığını bildirmiştir. Bu nedenledir ki Hz. Ebu Bekir (r), zekat vermeyenlerle savaşmıştır. Bu kadar açık delillere rağmen başka delillere gerek yok ama biz yine de Beşerin Efendinsinin sözeleriyle gönüllerimizi ferahlatmaya devam edelim:

    • Şeksiz (şüphesiz) bir şekilde Allah'tan başka ilah olmadığına benim de Allah'ın Rasülü olduğuma şehadet ederek Allah'a kavuşup ta cennetten mahrum olan hiç bir kul yoktur. (Müslim, İman 45)
    • Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna kalbinin derinliklerinden şehadet eden hiç bir kul yoktur ki Allah ona cehennem ateşini haram etmiş olmasın (Buhari, İlim 49. Muslim, İman 53)

Görüldüğü gibi nasslar çok açıktır. "La ilahe illah" ile "Muhammed'ün Rasulullah" yan yana zikredilmiştir. Ancak Hz. Peygamber'in (Sav.) sözlerini, sahabelerin görüşlerini, tâbiûn, etbâuttâbiûn alimlerini , dört mezhep imamının, on dört asır boyunca ilmi ile amel eden, ihlasıyla ümmetin takdirini kazanmış salih alimlerin yolunu bırakıp ta "Bizim heva ve hevesimize tabi olun" diyen fasıklara "Sizin dininiz size, bizim dinimiz bize" deriz. Biz Muhammed aleyhissselam'ın yoluna tabiyiz. Sahabelerin hepsini derinden severiz. Tâbiûn ve etbâuttâbiûn âlimlerine hürmet ederiz. Daha sonraki dönemlerde gelen dinde derin anlayış sahibi, sözleriyle fiilleri çelişmeyen, ihlaslı alimlerin, hele Rasulullah'ın sünnetini dünyanın dört bir tarafında yaşatmak için ömürlerini çürüten hadis râvilerinin ayaklarının hem altını hem üstünü öperiz.

Rasulullah'ın bi'setinden sonra dünyaya gelip te Rasulullah'ın dâveti kendisine ulaştığı halde Hz. Muhammed aleyhisselam'ı kabul etmeyip ona tabi olmayan yahudi ve hırıstıiyanların cennete gireceiğine dair bir kuran ayeti getirin!?.. Bir tane hadis getirin!?.. Bir sahabe sözü getirin!?.. Tabiun ve etbauttabıun alimlerinden bir tane delil getirin!?..

Eğer Hz. Muhammed'in bi'setinden sonraki yahudi ve hırıstiyanlar da cennete gerecek olsaydı Hz. Muhammed'in nübüvvetine ne gerek vardı? Söylediğniz sözün Hz.Muhammed (asv)'ın getirdiği dini toptan inkara götüren ağır bir söz olduğunun farkındamısınız?

Amacımız insanları cehenneme doldurmak değildir. Zaten öyle bir yetki ve salahiyetimiz de yoktur. Bilakis, hiç bir insanın oraya girmemesi için uğraşıyoruz. Ancak cennetin de sahibi cehennemin de sahibi Yüce Yaratıcı dünya ve ahiret saadetini Hz. Muahmmed( as)'ın yoluna tabi olmaya bağlamıştır. Zira onun yolu, Allah'ın yoludur. Onun yolu, İsa'nın yoludur. Onun yolu Musa'nın yoludur. Onun yolu Hz. İbrahimin yoludur. Onun yolu bütün peygamberlerin yoludur.Ona tabi olan biz müslümanlar Allah'a ve Allah'ın gönderdiği bütün peygamberlere iman ederiz.

Öte yandan Hz. Muhammed (asv.)'ın getirdiği ölçüleri inceleyin, onun insanlığı bataklıklardan çıkarıp yüce değerlere götüren hayat tarzını inceleyin... Yerin ve göklerin Yaratıcısının "Hiç şüphesiz ki sen muazzam bir ahlak üzerinesin" diyerek övdüğü o peygamberin siretini inceleyin... İnceleyin de, böyle bir insana "Anamız babamız sana feda olsun Ya Rasulellah!" diyerek itaat etmekten başka hiç bir yolun olmadığını görün!...

Melbourne'da bir kiliseye davet edilmiştim. Bir Müslüman bir de hırıstıyan konuşmacı vardı. Hırıstiyan profösör konuşmasına "Bismillairrehim" diyerek başladı. Müteaddid defalar "La ilahe illallah" dedi. Sorular kısmında gencin bir tanesinin "Siz hem "La ilahe illallah" diyorsunuz, hem de Hz. İsa'yı, Hz. Meryem'i ilah olarak görüyorsunuz. Üç tane ilahtan bahsediyorsunuz. Bu bir çelişki değil midir" sorusuna hırıstiyan profösör şu cevabı verdi: "Bu bir sırdır. Geleneklerimizde böyle yazıyor. Böyle inanmaktan başka bir şey diyemem!?". "Yahudi ve Hırıstiyanlar da cennete girecek" diyerek böyle profösörlerin sayısını arttırmaya mı çalışıyorsunuz? Tevhidin duru ve temiz mesajını şirk ve küfürle bulandırmaya mı çalışıyorsunuz? Tevrat ve incili tahrif ettikleri gibi Kuran'ı da tahrif etmelerini mi istiyorsunuz?

İnsanlık ailesinde kardeşlerimiz olan yahudi ve hırıstiyanlara tavsiyemiz; kalbinizin derinliklerinden fışkıran bir sesle, o kalbi çalıştıran Yaratıcının emrine uyarak "Lâ ilahe İllallah Muahmmed'ün Rasulullah" deyin. Böylece dünyada da kurtulun ahirette de....  

HASAN FEHMI CICEK - MELBOURNE

Müslim, Îmân 52

El-Beyyine: 6

Maide:17

Maide: 72

Maide: 73