Kainatın Dilinden

Üzerinde yaşadığımız dünyamız çok hassas dengeler üzerine oturtulmuş, üstelik bu dengeler özel olarak insanoğlu için ayarlanmıştır.
25/03/2010


Eğer mevcut yüzlerce dengeden birkaçını yakından incelersek, yaşadığımız dünyanın bizim için nasıl dizayn edildiğini daha iyi anlarız. Yerçekimi: Eğer daha güçlü olsaydı; Dünya atmosferi çok fazla amonyak ve metan biriktirir, bu da hayat için çok olumsuz olurdu. Eğer daha zayıf olsaydı; Dünya atmosferi çok fazla su kaybeder, canlılık mümkün olmazdı. Güneşe uzaklık: Eğer daha fazla olsaydı; gezegen çok soğur, atmosferdeki su döngüsü olumsuz etkilenir, gezegen buzul çağına girerdi. Eğer daha yakın olsaydı; gezegen kavrulur hayat imkânsızlaşırdı. Yer kabuğunun kalınlığı: Eğer daha kalın olsaydı; atmosferden yer kabuğuna çok fazla miktarda oksijen transfer edilirdi. Eğer daha ince olsaydı; hayatı imkânsız kılacak kadar fazla sayıda volkanik hareket olurdu. Dünyanın kendi çevresinde dönme hızı: Eğer daha yavaş olsaydı; gece gündüz arası ısı farkları çok yüksek olurdu. Eğer daha hızlı olsaydı; Atmosfer rüzgârları çok çok büyük hızlara ulaşır, kasırgalar ve tufanlar hayatı imkânsızlaştırırdı. Ay ile Dünya arasındaki çekim etkisi: Eğer daha fazla olsaydı; Ay'ın şiddetli çekiminin, atmosfer şartları, dünyanın kendi eksenindeki dönüş hızı ve okyanuslardaki gelgitler üzerinde çok sert etkileri olurdu. Eğer daha az olsaydı; şiddetli iklim değişikliklerine neden olurdu. Dünyanın manyetik alanı: Eğer daha güçlü olsaydı; çok sert elektromanyetik fırtınalar olurdu. Eğer daha zayıf olsaydı; güneş rüzgârı denilen ve güneşten fırlatılan zararlı partiküllere karşı dünyanın koruması kalkardı. Her iki durumda da hayat imkânsız olurdu. Albedo etkisi: (Yeryüzünden yansıyan güneş ışığının, yeryüzüne ulaşan güneş ışığına oranı): Eğer daha fazla olsaydı; hızla buzul çağına girilirdi. Eğer daha az olsaydı; sera etkisi aşırı ısınmaya neden olur, dünya önce buzdağlarının erimesiyle sular altında kalır, daha sonra kavrulurdu. Atmosferdeki oksijen ve azot oranı: Eğer daha fazla olsaydı; hayatî fonksiyonlar olumsuz şekilde hızlanırdı. Eğer daha az olsaydı; hayatî fonksiyonlar olumsuz şekilde yavaşlardı. Atmosferdeki karbondioksit ve su oranı: Eğer daha fazla olsaydı; Atmosfer çok fazla ısınırdı. Eğer daha az olsaydı; atmosfer ısısı düşerdi. Ozon tabakasının kalınlığı: Eğer daha fazla olsaydı; yeryüzü ısısı çok düşerdi. Eğer daha az olsaydı; yeryüzü aşırı ısınır, güneşten gelen zararlı ultraviole ışınlarına karşı koruma kalmazdı. Sismik (deprem) hareketleri: Eğer daha fazla olsaydı; canlılar için sürekli bir yıkım olurdu. Eğer daha az olsaydı; okyanus zeminindeki besinler suya karışmaz, okyanus ve deniz hayatı dolayısıyla bütün dünya canlıları olumsuz etkilenirdi. Atmosferdeki oksijen oranı: Eğer daha fazla olsaydı; bitkiler ve hidrokarbonlar tahrip olurdu. Eğer daha az olsaydı; diğer canlıların solunum yapması zorlaşırdı. İşte tüm bu dengeleri, "bunlar nasıl kuruldu" ya da "hangi irade evreni insan hayatına uygun olarak düzenledi" sorularıyla incelediğimizde, bunların Allah'ın yaratışının çok açık birer delili olduğunu görebiliriz. Allah, evreni büyük bir hikmet ve güçle yaratmış ve dünyayı da insanın yaşaması için özel olarak hazırlamıştır. Pek çok insan bundan habersiz bir hayat sürer, ama gerçek budur. İşte bu nedenle Allah, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur: "Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Ancak insanların çoğu bilmezler."(1) Bir başka âyette ise Allah'ın evrendeki gücü şöyle haber verilir: "Allah geceyi gündüze bağlayıp katar, gündüzü de geceye bağlayıp katar; güneşi ve ayı emre amade kılmıştır. Her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedir. İşte bunları yaratıp düzene koyan Allah sizin Rabbinizdir; mülk O'nundur. O'ndan başka taptıklarınız ise, bir çekirdeğin incecik zarına bile malik olamazlar."(2)



KUR'AN'IN BİLDİRDİĞİ YÖRÜNGELER

Gök cisimleri evrende hareket halindedirler. Bu hareketler son derece kontrollüdür ve tüm cisimler hesaplanmış bir yörüngede seyrederler. Kur'an-ı Kerim'de, öncelikle gözlemlenebilen gök cisimleri olan Güneş ve Ay'dan başlayarak, bu yörüngelerin ve hesaplı olmalarının örnekleri verilir. Kur'an-ı Kerim'de bildirildiğine göre; "Güneş ve Ay (belli) bir hesap iledir."(3) Yine Güneş ve Ay'ın konu edildiği bir âyette; "Ne Güneş'in Ay'a erişip-yetişmesi gerekir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedir"(4) denilmiştir. Aynı gerçeğe dikkat çeken bir başka âyet ise şöyledir: "Geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı yaratan O'dur; her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedir."(5) Günümüzde kabul gören teoriye göre evrendeki büyük ve kütleli cisimler, kendilerinden küçük cisimlere karşı bir çekim kuvveti uygularlar. Bu şekilde, örneğin Ay, kendisinden daha ağır kütlesi olan Dünya'nın etrafında bir yörünge çizmektedir. Dünya ve Güneş sistemindeki diğer gezegenler ise Güneş'in etrafında bir yörüngede hareket ederler. Güneş sistemi'nin de yörüngesinde bulunduğu daha büyük bir sistem mevcuttur. Bu detayların can alıcı noktası ise şudur: Tüm uzaydaki yıldızlar, gezegenler ve diğer cisimler bu hareketleri esnasında kontrolsüz bir harekette bulunmazlar. Birbirlerinin yörüngelerini kesmezler, birbirleriyle çarpışmazlar. Şimdi yakın bir örnek olarak Güneş'i ele alalım. Astronomların hesaplarına göre Güneş, içinde bulunduğu galaksinin hareketi nedeniyle Solar Apex adı verilen bir yörünge boyunca Vega Yıldızı doğrultusunda saatte 720.000 km'lik bir hızla hareket etmektedir. Bu kaba bir hesapla Güneş'in günde 17.280.000 km. yol katettiğini gösterir. Tabii onun çekim kuvvetine bağlı olan Dünya'nın da... Güneş'in bu yolculuğu Allah Teâlâ tarafından şöyle bildirilmiştir: "Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra (karar yerine) doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan, bilen Allah'ın takdiridir."(6) Durumun olağanüstülüğünü tekrar hatırlatalım. Evrendeki milyarlarca yıldızdan birisi olan Güneş, uzayda her gün 17 milyon km.'den fazla yol almaktadır. Bu muazzam bir sürat demektir. Güneşle birlikte onun çekim sistemi içerisindeki bütün gezegenler ve uyduları da aynı mesafeyi katederler. Ayrıca evrendeki tüm yıldızlarda buna benzer bir yolculukta bulunurlar. Bu cisimlerin uyumlu hareketleri Kur'an-ı Kerim'de şöyle duyurulur: "Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış göğe andolsun."(7) Gök cisimlerinin yörüngelerinden en ufak bir sapmanın bile sistemi altüst edecek kadar önemli sonuçlar doğurabileceği hesaplanmıştır. Örneğin: Dünya yörüngesinde, normalden fazla veya eksik 3 milimetrelik bir sapma bakın nelere yol açabilirdi: Dünya, Güneş çevresinde dönerken öyle bir yörünge çizer ki, her 18 milde doğru bir çizgiden ancak 2.8 mm. ayrılır. Dünya'nın çizdiği bu yörünge kıl payı şaşmaz, çünkü; yörüngeden 3 mm.'lik bir sapma bile büyük felaketler doğururdu. Sapma 2.8 yerine 2.5 olsaydı yörünge çok geniş olurdu ve hepimiz donardık, sapma 3.1 mm. olsaydı hepimiz kavrularak ölürdük.(8) Evrendeki tüm cisimlerin böyle bir uyurn içinde yörüngelerine sadık kalarak hareket etmeleri, ortada muhakkak kontrollü bir sistemin var olduğunu hissettirir. Böyle büyük bir sistemin başı boş işlemesi mümkün değildir. Evrendeki cisimlerin hızlarını da hesaba kattığımızda, tüm veriler daha da karmaşıklaşır. Örneğin: Dünya saatte 1.670 km. hızla kendi ekseni etrafında döner. Bugün insanlar tarafından üretilmiş olan en hızlı merminin saatte ortalama 1.800 km. sürate sahip olduğu düşünülürse, dünyanın devasa boyutlarına rağmen süratinin ne denli büyük olduğu anlaşılır. Dünyanın, Güneş etrafındaki hızı ise merminin yaklaşık 60 katıdır. Saatte 108.000 km. Bu süratle yol alabilen bir araç yapılabilseydi, bu araç Dünya'nın çevresini 22 dakikada dolaşabilirdi. Şimdi ölçeğimizi büyüterek Güneş Sistemi'ndeki süratlere bakalım. Güneş Sistemi'nin galaksi merkezi etrafında dönüş hızı saatte tam 720.000 km.dir. İçinde yaklaşık 200 milyar yıldızı barındıran Samanyolu Galaksisi'nin ise uzay içindeki hızı saatte 950.000 km.dir. Bu baş döndürücü hızlar, aslında Dünya üzerindeki hayatın pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösterir. Böylesine karmaşık ve hızlı bir sistem içinde dev uzay kazalarının olması normalde çok mümkündür. Ancak âyetlerde de bildirildiği gibi tüm bu sistem içinde hiçbir uygunsuzluk, hiçbir çelişki yoktur. Yani evrendeki herşey Allah Teâlâ'nın kontrolündedir.(9)



GÖKLERİN YARATILIŞI

Geceleyin gökyüzüne bir bakış, insana güçlü bir "değişmeyen evren" izlenimi verir. Doğru; bulutlar Ay'ın önünde sürüklenirler, gökkubbe kutup yıldızı çevresinde döner; daha uzun zaman diliminde Ay'ın kendisi büyür ve küçülür; Ay ve gezegenler, yıldızların oluşturduğu bir zemine göre hareket ederler. Fakat biliyoruz ki bunlar yalnız Güneş sistemimizin içindeki hareketlerin neden olduğu yerel olaylardır. Gezegenlerin ötesinde, yıldızlar hareketsiz gibidirler. Yukardaki satırlar, "İlk Üç Dakika" kitabının yazarı Steven Weinberg'e ait. Gerçektende gökyüzüne doğal gözle bir bakış, her şeyin çok durağan ve sabit olduğu hissini uyandırabilir. Oysa durum farklıdır. Gökyüzünde büyük bir hareketlilik vardır ve çıplak gözle asla fark edilemeyen bu gerçek, Kur'an-ı Kerim tarafından asırlar önce haber verilmiştir. Kur'an-ı Kerim'de gökyüzü ile ilgili çoğul olarak kullanılan çok sayıda âyete rastlamak mümkündür. Arapça'da "semavât" olarak geçen "gökler" kelimesi hem dünyanın atmosferini, hem de uzay boşluğunu ifade etmektedir. Burada üzerinde duracağımız nokta, gökler ifadesindeki çoğul kullanımıdır. Bu çoğul kullanım da Kur'an-ı Kerim'in mucizelerinden birisidir; çünkü ister dünyanın atmosferi olarak düşünün, ister evren olarak, 7.yy. da çıplak gözle gökyüzüne bakan birisinin bunların çoğul olabileceğini bilmesi imkansızdır. Şimdi bunu açıklayalım: Açık havaya çıkarak başınızı göğe çevirdiğiniz düşünün. Ne görürsünüz? Yaz aylarındaysanız ya masmavi bir gökyüzü veya rüzgârla hareket eden bulutlar; kış aylarındaysanız da gri, puslu bir gökyüzü ve her yanı kaplayan bulutlar vardır görüntüde. Fakat her ne görürseniz görün, dünyayı saran atmosferi göremezsiniz. Üstelik bu atmosferin birçok katmandan oluştuğunu hiç bilemezsiniz. Oysa dünya atmosferi; mezosfer, iyonosfer, troposfer, iyon ve ozon tabakası gibi birçok katmanın bileşiminden meydana gelmiştir. Elbette ki çıplak gözle fark edilemeyecek bu ayrıntıya âyetlerde işaret edilmesi, Kur'an-ı Kerim'in Allah'ın sözü olduğunun büyük bir delilidir. Öte yandan, gökyüzü kelimesini uzay olarak aldığınızda da, günümüzün teorileriyle büyük bir uyum içinde olduğunu görürsünüz. Bilim çevreleri gözlemlenebilen uzay haricinde paralel evrenler, değişik boyutlar olabileceği teorileri geliştirmektedirler. Işık hızının aşılmasıyla birlikte farklı bir boyut ve farklı bir evren kavramının ortaya çıkacağını savunan tez bunun bir örneğidir. Kısacası uzaydan değil, uzaylardan bahsetmemiz doğru olacaktır. Bu ise, Kur'an-ı Kerim'de işaret edilen bir gerçektir. Şimdi "semavât" kelimesi ile ilgili diğer konulara bakalım. Öncelikle Kur'an-ı Kerim'de uzayın "büyük bir düzen" içinde yaratılmış olduğu açıklanıyor. Bu konudaki bir âyet şöyledir: "Göğü Allah yükseltti ve mizanı (dengeyi) o koydu."(10) Aynı konudan bahseden farklı iki âyette de şöyle buyrulur: "O, biri diğeriyle tam bir uyum içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahmân'ın yaratmasında hiçbir çelişki ve uyumsuzluk göremezsin. İşte gözünü çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir. (11) "Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok."(12) Belki uzay devasa bir boşluk olarak düşünülüyor olabilir. Sonsuz genişlikte bir boşluk, içinde bir şekilde hareket eden yıldızlar, gezegenler ve cisimler bulunan bir boşluk. Oysa uzay başı boş bırakılmış bir boşluk değildir. İçinde sayısını tam tesbit edemediğimiz, ancak milyarlarla ifade ettiğimiz yıldızlar, güneş sistemleri, gezegenler, uydular ve kuyruklu yıldızlar bulunan bir sistemdir. Bunların herbiri hayat süreleri boyunca farklı durumlarda bulunurlar. Örneğin yıldızlar yakıtlarını tükettikten sonra kızıl dev, beyaz cüce, nötron yıldızı, karadelik, süpernova gibi isimler verdiğimiz şekillere dönüşürler. Bunlar da evreni oluşturan elemanlar arasındadırlar. Bunların ötesinde, evrendeki büyük dengenin asıl ispatları "sistemler"dir. Örneğin dünyamız Güneş sistemi içinde yer almaktadır. Güneş Sistemi, Samanyolu Galaksisi'ne dahildir ve bu galakside daha milyonlarca yıldız ve yıldız sistemi mevcuttur. Ancak devasa boyutlarıyla Samanyolu Galaksisi de, bir galaksiler sistemi içinde hareket eder ve bu muazzam galaksiler sistemi de evrendeki sayısız galaksiler sistemi kümelerinden sadece birisidir. Yukarıda tasvir ettiğimiz uzaydaki büyük düzen, sadece çıplak gözle bakılarak idrak edilebilecek bir gerçek değildir. O halde bu bilgilerin 7. yüzyılda Kur'an-ı Kerim'in dirildiğinde biliniyor olması mümkün değildir. Tek doğru izah, Kur'an-ı Kerim'in Allah katından indirilmiş olduğudur.



DİPNOTLAR:

1-Mü'min, 57.

2- Fatır, 13.

3- Rahman, 5.

4- Yasin, 40.

5- Enbiya, 33.

6- Yasin, 38.

7- Zariyât, 7.

8- Bilim ve Teknik Dergisi, Temmuz, 1983.

9- Allah Akılla Bilinir, Vural Yayıncılık, İst., 2000.

10- Rahman, 7.

11- Mülk, 3-4.

12- Kâf , 6.