Ahiret İnancı

Ahiret Gününe ve hesaba çekilme inancı, kişiyi bencillik ve aşırılıklardan alıkor.
02/12/2010


Din, fert ve toplum hayatını her yönüyle kuşatan; iman, ibadet, ahlâk ve muamelâtla ilgili değerler bütünüdür. Bu değerler bütününün, iman kapsamında yer alan en önemli ilkelerinden biri, ahirete imandır.        



Ahiret'e iman; dünyada yapılan davranışlara göre, ya mutluluk dolu bir yaşam veya belirli bir süresi ya da bütünü, azaplarla çevrili, ebedi bir hayat yaşamak için, ölümden sonra tekrar dirilmeye inanmaktır.



İnsanın varlığı bir bitki gibi yalnız dünya hayatı ile sınırlı değildir. Kan pıhtısı ile başlayan bedensel yapı,yer altında çürüyüp toprak olurken,insanın özü ve gerçek kişiliği olan ruh, ahiret dediğimiz öteki dünyada, varlığını ve yeni yaşamını devam ettirecektir.



Dolayısıyla yaşam, sadece dünya hayatından ibaret olmadığı gibi, bu hayatın son bulduğu ölüm de,bir yok oluş değildir; yeni ve ebedi bir hayatın başlangıcıdır.



Ahiret, iyi ya da kötü, dünyada yapılan her davranışın hesabının verileceği ve neticede hak edilen sonuca göre, bir hayata sahip  olunacağı bir yerdir. Onun için Sevgili Peygamberimiz: ''Akıllı insan, nefsini hesaba çeken ve ölümden  sonrası için hazırlık yapan kimsedir'' buyurdu.



Bilindiği gibi ''insanları hayvanlardan ayıran en önemli özellik akıl

dır.'' Aklın asli görevi ise nefis muhasebesi yapmak, geleceğini düşünmek ve ölümden sonrası için hazırlanmaktır. Çünkü insan ölüm gerçeğini ve dolayısıyla ölümden sonrasını gözardı edemez.



''Ahiret Günü''ne ve bu dünyada yaptığı her  şeyin hesabını tek tek vereceğine inanmayan bir insan, dünya hayatını manalandıramaz, yaşama aşkı ve emelleriyle dolu, canlı ve gayeli bir hayat süremez, iradesi ve imkânlarını hayra, iyiliğe, erdeme, fazilete ve yüce gayelere yönlendiren bir insan olamaz.



Ahiret Gününe ve hesaba çekilme inancı, kişiyi bencillik ve aşırılıklardan alıkor. Başkalarına da-ha saygın olmayı sağlar. Her attığı adımın hesabını yapar. Doğru ve dürüst olur. Haksızlıktan ve haram Iokma yemekten sakınır. Bunun içindir ki,Ahiret Gününe iman konusu, Kur'an-ı Kerim'de çokça işlenmekte, varlığı ve oluş şekli, şuurlara yerleştirilmektedir. Ahiret hayatı bütün ayrıntılarıyla anlatılmakta, cennet ve nimetleri, cehen nem ve azabı gayet açık bir şekilde tasvir edilmektedir.



Yüce  Allah  Kur'an'da  şöyle  buyurur:  ''İnkâr edenler,öldükten sonra tekrar diril- meyeceklerini  ileri  sürerler. De ki: ''Hayır! (Zannettiğiniz gibi değil.) Rabbime  andolsun ki, siz,  mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu ise Allah'a göre kolaydır.'' (Tegabün, 7)



Ahiret inancı, kişinin davranışlarını iki yönde etkiler: Biri, sayısız  ni

metlerle kuşatılan cennete gitme arzusu ile iyiliklere yönelmek; diğeri de,çeşitli azaplarla kuşatılan ceheneme gitme korku ve endişesi ile kötülüklerden sakınmak.



Her iki durum da insanların hayrınadır. Çünkü böylesi bir inanç, toplumda iyiliklerin, dolayısıyla mutlulukve refahın artmasına, kötülüklerden sakınmak suretiyle de hırsızlık, zina,gasp, adam öldürme hak tecavüzü, içki, kumar, hülasa başkasına zarar veren her türlü olumsuzlukların azalmasına vesile olur. Nitekim kul hakkının söz konusu olduğu her bir kural ihlâli, kişinin hanesine günah olarak yazılacak ve ahirette hesabı sorulacaktır.



İyilik yapanlar hakkında Allah Telâlâ şöyle buyurur: ''İnanan ve yararlı işler yapanlar için hoş bir hayat ve güzel bir istikbal vardır'' (Ra'd, 29), ''...Onları, altından ırmaklar akan cennetlere koyacağız.Orada ebedi olarak kalacaklardır.''(Nisa, 57)



İmanlı ve güzel amel sahibi mü'minler, öyle nimetler içerisinde olacaklar ki, Kur'an'ın ifadesiyle; ''Yaptıklarına karşılık onlar için saklanan mutlu kılıcı nimetleri hiç kimse bilmez.'' (Secde, 17)



İslâm dininin hedefi, insanların dünya ve ahiret saadetini temin etmektir. Dolayısıyla kamil insan, Allah'tan hakkıyla korkar. Kimseye kötülük etmez. Herkese iyilik eder. Adalete, ilâhi hukuka riayet eder. Nefsi için sevdiği şeyleri başkası için de sever. Nefsi için kötü gördüğü şeyleri başkası için de kötü görür. Allah'a tevekkül ve itimat eder. Azim sahibi olur. Bu güzel hasletlerle iç içe olan kâmil insan, ancak ilâhi dinin gözetimi ve ahrette yaptıklarının hesabını verme inancı ile mümkündür.



Cemiyetin düzenli ve intizamlı olması; dinin,deslin, canın, aklın ve malın korunması ile mümkündür.



Bu temel esaslar gözetilmezse, hayat düzeni kökünden sarsılır. İnsanlar arasında huzursuzluk ve kargaşa baş gösterir. İnsanların işlerinde düzensizlik ve dengesizlik hakim olur; böyle bir toplum hem dünyanın hem de ahiretin dengesini kaybeder. Ahiret  ve dolayısıyla  öldükten  sonra  dirilmeye  imanın yer almadığı bir inanç sistemi ile böylesi dengesizlikle giderilemez. Çünkü  ahiret inancının yer almadığı inanç sistemlerine göre, insanlar öldükten

sonra çürür, ot gibi yok olur, toprağa karışır gider. Ayrıca onlarda haram helâl mefhumu da yoktur. Cennet cehennem, sırat,  hesap,  kitap gibi değerlerden de mahrumdurlar.



Sonuç  olarak  şöyle  diyebiliriz:  Ahiret  inancı,İslam  inancının  en  önemli  ilkelerinden  biridir.Kur'an'ın ifadesiyle zerre kadar hayır yapan mükâfatını görecek, zerre kadar kötülük yapan da cezasını görecektir''.(Zilzal,7, 8) Dolayısıyla Müslüman, attığı her adımın hesabını iyi yapmak duru-mundadır. Çünkü her halükârda insanın korkuları, şüpheleri, acizliği, çaresizliği, yalnızlığı, mahrumiyeti, başarısızlığı, hayal kırıklığı, sevgisizliği,pek çok arzu ve istekelerinin karşılanmaması; günahlar, ızdıraplar, acılar, suçluluk duygusu, pişmanlık, hayal kırıklığı, haksızlık ve adaletsizlik gi- bi hallerde din ve Allah inancı insan için en önemli bir sığınak ve ümit kaynağıdır. Meselâ ölüm korkusunun yıkıcı etkilerine karşı, kişiler ve toplumların güvenip bağlanabilecekleri ve onları hayata bağlayabilecek en önemli şeyin Allah'a tevekül ve ahiret inancı olduğuna hiç şüphe yoktur.