Az yemek, az uyumak, az konuşmak

Az Konuşmak Müslüman az ve öz konuşmakla beraber, doğru ve hayırlı konuşmakla da mükelleftir.
13/03/2008


Riya, ucub kokan, hakka muğayir olan, gıybet, yalan, dedikodu içeren yaldızlı konuşmalarda hiçbir hayır yoktur. Mezmumdur. Kekeleyerek de olsa hakkı, doğruyu konuşmak, elbette çok hayırlıdır. Allah indinde de, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin ve salihlerin katında da memduhdur, makbuldür.



Fuzuli konuşmaktan, zararlı olmasa bile çok konuşmaktan, malayani konuşmaktan sarfı nazar etmeliyiz.



Zararlı olmasa bile çok konuşmaktan, sükut etmek çok daha faziletlidir.



Ecdadımız, “Konuşmak gümüşse, sükut altındır.” demişler.



Ayrıca konuşmalarımızda kırıcı olmamaya çok dikkat etmeliyiz. Atalarımız, “Oha var zelve kırdırır, oha var öküz durdurur.” demişlerdir.



Maalesef bizler:



Kahvehane köşelerinde,



Dedikodu meclislerinde,



Allah Teala'nın yasak ettiği mekanlarda,



Haram kılınan toplantı yerlerinde,



Çarşı ve pazarlarda,



TV ekranları karşısında,



Nefislerimizin ön plana çıktığı aile toplantılarında çoğu kez hiç bilmediğimiz veya eksik bildiğimiz konularda yahut da doğruluğunu hiç araştırmadığımız duyumlarımız etrafında öyle konuşmalara dalar, öyle münakaşalara girişiriz ki, meseleyi imanımıza zarar verecek noktalara kadar getiririz de haberimiz bile olmaz.



Bin düşünüp bir konuşacağımız yerde, hiç mi hiç düşünmeden binlerce yalan yanlış laf ederiz. İnsanları haklı haksız demeden çekiştirir dururuz.



Böyle meclislere, böyle ortamlara müdavim olan, hiç aksatmadan devam eden ve hatta böyle meclislere gelmekte tembellik gösterenleri teşvik edip devamını sağlayan şeytandır.



Şeytanın aksatmadan devam ettiği böyle meclislerde müslümanın asla yeri olamaz. Böyle ortamlara ve meclislere devam etmek şöyle dursun, yönümüzü dönüp bakmamalıyız. Hatta şeytanın karargah kurduğu böyle toplantıları dağıtmalıyız. Gafletle, nefsine tabi olarak bu meclislere devam edenleri ikaz etmeli, bu gibi yerlere gitmemesini sağlamalıyız.



Nadr bin Haris denilen müşrik, Mekkelilerin Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin Kabe’de okuduğu Kur’an’ı dinlemelerine mani olmak, müslüman olmalarını önlemek için, ticaret için gittiği İran’dan Acemler’in hikayelerini, efsane kitaplarını getirir ve onları Kureyş’e okuyarak, “Muhammed size Ad ve Semûd hikayeleri anlatıyor. Gelin ben de size Rüstem’in, İsfendiyar’ın, Kisra’nın hikayelerini anlatayım.” der ve bu şekilde birçoklarının Kur’an dinlemelerine mani olurdu. Ayrıca, şarkıcı güzel bir cariye aldı. Birinin müslüman olacağını işittiği zaman, hemen cariyesiyle o kişinin yanına gider, o kişiye şarap içirir, cariyesine şarkılar söylettirir, sonra da: “Bu Muhammed’in çağırdığından, namazdan, oruçtan, onun için savaşmaktan daha iyi değil mi?” derdi.



Bunun üzerine:



"Bayağı insanlardan kimi de vardır ki, Allah yolundan bilmeyerek saptırmak ve Onu eğlence yerine tutmak için laf eğlencesi satın alır. İşte onlara horlayıcı bir azap vardır." (Lokman/6) ayeti nazil oldu.



Zamanımızda Nadr bin Haris’in vazifesini gören başta TV, radyo, gazete olmak üzere öyle şer odakları, şer tuzakları var ki, bunlardan kurtulmak hayli zordur.



Bunun için yapılacak iş hak ve hakikatin anlatıldığı, İslami gerçeklerin öğretildiği ortamlarda bulunmak, böyle meclislere devam etmektir. Bu gibi yerlerin büyük bir nimet olduğunu bilmek ve ona göre hareket etmektir.



Salih, muttaki geçmişimiz faydalı konuşmaları bile uzatmadan az ve öz konuşmamızı az bir sözle anlatılacak meramımızı, çok konuşarak anlatmamamızı salık verirken, bizi çok konuşmaktan sakındırırken, her biri bir zehir, her biri bir rezalet olan TV programlarının, çarşı, pazarlarda, kahvehanelerde uzatıldıkça uzatılan lakırdıların, geyik muhabbeti denilen safsata konuşmaların zararını varın siz hesap edin.



Az konuşmak ve sükutun faziletleri hakkında Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin sözlerinden bir kısmı şöyledir:



"İnsanda iki önemli organ vardır: Kalp ve dil. Gerçi söz keramettir. Fakat sükut her beladan selamettir. Konuşma insanın terazisidir. Fazlası ziyan, azı vakardır. Çok konuşmak utanç vericidir. Yüz kızartıcıdır. (Yerinde) sükut ise vakar ve onur vericidir.



İnsanın başına belalar getiren üç şey vardır: Şaka, alay etmek, saçma ve beyhude yere konuşmak.



Akıllı insan münakaşa ve tartışma olan yere girmez. Doğru konuşmak selamete götürür. Çok gülmek ayıp ve hafifliktir. Fazla şaka cehaletin alametidir. Susmak vakar ve ağırbaşlılıktır.



Sükut amellerin efdali, Allah’ın hikmetidir. Dil konuşunca gönül susar. Dil susunca gönül hikmet söyler. Söz gümüşse sükut altındır. Nice konuşanlar pişmandır. Susanlar ise selamettedir. Sükut mü’minin seçkin vasfıdır. Ahiretini korur. Sükut esnasında kalp gözü açılır. Akıl artar ve rahat bulur.



Dilini altın gibi sakla ki, nükteli sözlerden üzülmeyesin. Kişi kendi dili altında gizlenmiştir. İnsana gelen belalar dilindendir.



İyi söz, kısa ve manalı olandır. Yerinde susmak, sözün en güzelidir. Nice sözler oka benzer, nice insanları öldürür. Nice nimetleri yok eden dildir. Dil yarası, diş yarasından acıdır. Dili tutmak imanın başıdır. Çok konuşmak gönlü karartır. Dilini tutana, kalbi Allah’ı zikredene ne mutlu! Dilini tutan ve her an şükredene ne mutlu! Dilini tutan, nefsine ikram eder. Sırrını saklayan ruhuna hürmet eder."



Ehli hikmet şöyle der:



“Dil, keskin bir kılıçtır. Nasıl keseceği bilinmez. Söz geri döndürülmesi çok zor bir ok gibidir. Dil harekete geçmeden, sözü söylemeden önce dikkat et. Belki bir dostu üzersin, belki bir Allah dostunun kalbini kırarsın.”



“Doğru ol, doğruyu söyle. Üzüntü getiren doğru, sevindiren yalandan iyidir.”



Süfyan bin Abdullah radıyallahu anh şöyle rivayet ediyor:



Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme dedim ki: “Ey Nebiyallah! Bana öyle bir şeyden haber ver ki, onunla kendimi ateşten koruyabileyim.”



Şöyle buyurdular:



“Rabbim Allah’tır de, sonra dosdoğru ol.”



“Ya Rasulallah! Benim hakkımda en çok korktuğun nedir?” dedim. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem mübarek dillerini tutarak:



“İşte budur.” buyurdular.



Müslüman, bütün konuşmalarında hayır olanı konuşmalı, iyiliği emredip, kötülüklerden men etmelidir.



Allah Teala şöyle buyurmaktadır:



“Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a inanırsınız.” (Al-i İmran-119)



Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmaktadır:



“Ademoğlunun iyiliği emretmek, kötülüğü menetmek ve Allah celle celaluhuyu zikretmek dışında konuştuğu sözler aleyhinedir.” (İbni Mace)