Hz. Peygamber’in İnsanlarla İletişiminde Beden Dilini Kullanımı

Hz. Aişe’nin ifadesiyle “ahlâkı Kur’an olan”, bazı ilim adamlarının tabiriyle de “Kur’an’ın mücessem hali, canlı bir Kur’an olan” Hz. Peygamber, risalet hayatı boyunca insanlarla iletişiminde beden dilini yoğun bir şekilde kullanmıştır.

28/02/2011


Modern zamanların en önemli bilim dallarından birisi haline gelen ve her geçen gün önemi daha da artan iletişimin yüzlerce tarifi yapılmıştır. Kısaca, “kaynak ile alıcı arasında ileti  alış-verişi veya anlam akışı” diye tanımlayabileceğimiz iletişim için, Allah-insan, insan-insan, insan-diğer canlılar ve insan-eşya olmak üzere farklı ilişkiler ağı söz konusudur.



Bu yazımızın konusu Hz. Peygamber’in insanlarla iletişimi olunca, burada “Allah ile insan” ve “peygamber ile insan” şeklinde  çift yönlü bir ilişkiden söz etmemiz kaçınılmazdır. Her iletişimde mevcut olan, “ileten, ileti, iletişim biçimi, iletişim ortamı ve iletilen”  şeklindeki temel unsurlar, birincisinde şöyledir:



Allah - ilâhî mesajlar – vahy - nüzul orta- mı - Hz. Peygamber



Yüce Allah, insanlarla kurmak istediği bu iletişimde, sadece kutsal metinler göndermekle yetinmemiş, bu hususta binlerce seçkin elçileri de aracı yapmıştır. Bu metinlerin dört kutsal kitap ve bazı sahifelerden oluşmasına rağmen, ayrıca pekçok peygamberin gönderilmesi, Allah-insan  iletişimde  peygamberlik müessesesinin rolünün ne denli büyük olduğunu gösterir.



Peygamber ile insan” iletişimindeki temel unsurları ise şöyle sıralayabiliriz:



Hz. Peygamber - ilâhî/nebevî mesajlar - vahy/sünnet - nüzul/vürud ortamı - Saha- be/diger insanlar



Bilindiği gibi Hz. Peygamber, sahabe, bedevîler, münafıklar, Yahudiler, Hıristiyanlar ve şrikler olmak üzere farklı kesimlerle bir arada yaşamıştır. Değişik din ve kültürlere sahip olan bu insanlarla ilişkisinde, ziyafet verme, davete icabet etme, insanlarla aralarındaki ortak noktaya vurgu yapma, onların ilgi alanına girerek dikkatlerini çekme, hasta ziyareti, cenazeye katılma, ticarî  alış-veriş,  ganimetten pay vererek kalplerini kazanma, iltifat  etme, onore etme, intikam alma yerine affetme ve hoş görme, düşmanına dahi dürüst davranma vb. farklı biçimlerde iletişim kurmuştur.



Günümüzde olduğu gibi, medya ve teknolojik iletişim araçları bulunmayan o dönemdeki iletişimin temelini sözlü ve sözsüz iletişim biçimleri oluşturmaktaydı. Buradaki sözlü iletişim, Hz. Peygamber’in  hitabetini, hadisleri; sözsüz iletişim ise O’nun  eylem  ve onaylarını yani sünneti ifade eder. Risalet görevi geregi, hem alıcı, hem de verici konu-unda olan Hz. Peygamber’in misyonu,  sadece Allah’tan aldığı iletiyi iletme (tebliğ) degildir, aynı zamanda  onu  açma  (beyan)  ve uygulama (tatbik/örneklik) da bu görevin geregidir. Buna göre, hadisler ile sünnetler, Hz. Peygamber’in insanlarla iletişiminin temelini oluşturur.



Hz. Peygamber’in hem sözlü, hem de sözsüz iletişim biçimlerini kuşatan bir başka önemli faktör daha vardır. O da, yapılan son çalışmalarda, konuşma dilinin ağırlığını teşkil ettiği tespit edilen beden dilidir. Bilim adamlarının verilerine göre yüz yüze iletişimde jest ve mimikler % 60, ses tonu % 30, sözcükler ise % 10 oranında katkıda bulunmakta, yani, duygusal iletişimin %  90’ı söz- süz olarak beden dili ile gerçekleştirilmektedir.



Beden dili ile, öncelikle kaş, göz, yüz ve ağızla yapılan çeşitli jest ve mimiklerin yanı sıra baş, el, kol ve ayak hareketlerini; ayrıca insanların gerek  kılık kıyafetleriyle, gerekse saç-sakal, bıyık, makyaj vb. dış görüntüleriyle verdikleri ilk izlenimi, ilişkilerde araya konulan fiziki mesafe ve tokalaşma, öpüşme gibi yakın teması, yön, duruş  ve  oturuş  gibi  hareketleri  ve  bunların neyi ifade ettikleri kastedilmektedir.



Hz.   Aişe’nin  ifadesiyle “ahlâkı Kur’an olan”, bazı ilim adamlarının tabiriyle de Kur’an’ın mücessem hali, canlı bir  Kur’an olan” Hz. Peygamber, risalet hayatı boyunca insanlarla iletişiminde beden dilini yoğun bir şekilde kullanmıştır.



Bazı ayetlerde ifade edilen Rasûlullah’ın “şâhid ve şehîd oluşu” (Muzzemmil 15; Ahzab 45; Feth 8-9;  Hac 78), kanaatimizce kendisine risale- tin verilmesiyle birlikte, hâl ve beden ile tebliğ niteliğinde icra ettigi önemli bir misyondur. Bir Rasul olarak O, risalet öncesi ve sonrası örnek şahsiyetiyle, bizatihî ilahî mesajın, risaletin en büyük tanığıdır, delilidir. Aynı durum Hz.  Peygamber’in “usve-i hasene” yani “güzel bir örnek” oluşunda (Ahzâb 21)  da görülmektedir. Hz. Peygamber,  sadece  abdest, dua, namaz, oruç ve hac gibi ibadetlerin uygulamasında degil, birçoğu sünnet olarak algılanacak örnek davranışlarını ashabına fiilen talim ve tatbik etmiş ve hayatın pratikleriyle ilgili örneklik sergilemiştir. Sünnetin, örnek nebevî davranışlardan oluşması, Hz. Peygamber’in beden dilinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.



Hz.  Peygamber’in  çevresiyle  ilişkilerinde, sözsüz ve sessiz iletişim kurduğu da malumdur. O’nun bazen sükut etmesi, bazen tebessüm etmesi, bazen de yüz renginin değişmesi, her hareketini ilgiyle izleyen ashabına bazı mesajları vermede yeterliydi. Bu mesajlardan bir kısmı onay anlamında olumlu iken; bir kısmı ise hoşlanmama, rahatsız olma ve karşı çıkma anlamını taşımaktaydı. Onların bu dikkatli izlemleri ve gözlemleri sayesinde biz, Hz. Peygamber’in kullandığı beden dilini büyük ölçüde hadislerden tesbit edebilmekteyiz.



Allah  Rasulünün sevinç hali de, sıkıntılı hali de rahatlıkla mübarek yüzünden okunurdu. Hz. Aişe’ye atılan çirkin iftira günlerindeki sıkıntısı nasıl yüzüne vurmuşsa, Allah tarafından temiz olduğuna dair inen ayetleri müjdelerkenki sürur hali de yüzüne yansımıştır. Hz.  Peygamber’in gelinlik odasındaki bâkire kızdan daha hayâlı olduğunu  belirten  Ebû  Saîd  el-Hudrî, “Hoşlanmadığı bir şey gördüğünde biz bunu O’nun yüzünden anlardık” demektedir.



Hz. Peygamber’in sözlerini el, parmak vb. bazı işaretlerle takviye etmesi, sahabenin hem kulaklarına, hem de gözlerine hitap etmesi cihetiyle beyanın daha beliğ, iletişimin daha etkili ve başarılı olmasını sağlamıştır. Hz. Peygamber’in sıkça kullandığı işaret dili, bazen teşbih yaparken, bazen işaret edilen şeyi gösterirken, bazen de evet-hayır, kabul-red anlamına gelen jest ve mimikler olarak çeşitli şekillerde ortaya çıkmaktadır.



Hz. Peygamber, gerek günlük konuşmalarında, gerekse hitabelerinde parmaklarını, avuçlarını ve kollarını kullanarak anlattıklarını desteklerdi. Parmaklarından birini veya birkaçını yukarı kaldırması, iki parmağını açması veya kapaması, parmağıyla işaret etmesi, başparmakla şahadet parmağını birleştirerek halka yapması, parmağıyla dürtmesi, rakamları parmaklarıyla göstermesi, parmaklarını kenetlemesi vb. hareketler rivayetlerde sıkça geçen jestlerdendir.



Hadis kaynaklarımızdaki rivayetlere göre Allah Rasulü, karşılaştığı sahabesiyle musafaha eder, o şahıs elini bırakıncaya kadar da elini bırakmazdı. Biriyle konuştuğu zaman, o şahıs yüzünü çevirip gidinceye dek ondan yüzünü ayırmazdı. Bazen, Enes   b. Malik’e  et Tahıyyât’ı  öğretirken yaptığı gibi, yakınlığın ve sıcak ilginin göstergesi olarak muhatabının ellerini iki eliyle tutardı.



Hz. Peygamber, hutbeler veya dışarıdan gelen heyetler için herhangi özel bir kıyafet kullanmamış, ancak sürekli temiz ve göze batmayan sadelikte kıyafetler tercih etmiştir. Çeşitli stillerde uzatıp taradığı saçlarına, sakalına ve sık sık temizlediği dişlerinin bakımına özen gösteren  Hz. Peygamber’in, zaman zaman gözlerine çektiği sürme, kullandığı güzel koku, nuranî yüzünün güzelliği ile bütünleşince, onun görünümüne daha da güzellik katmıştır.



Hz. Peygamber’in şemail ve hilyelerinde, onun daha çok mahzun ve mütefekkir bir halde, ihtiyaç olmadıkça konuşmayan suskun ve de vakarlı bir duruşa sahip olduğu anlatılmaktadır. Onun, değişik şekillerde oturduğu nakledilmekte ise de, genel olarak duruş ve oturuşuna sükunet, huşu ve tevazu hakimdir.



Ayrıca, Hz. Peygamber’in, sesini dinleyicilere göre alçaltıp yükselttiği, bazen vereceği mesaja göre sözünü üç kez tekrarladığı veya ses tonunu ve ahengini ayarladığı, bazen konuya göre oturuşunu değiştirdiği, sözünü ettiği bazı nesneleri eline alıp göstererek konuştuğu, bazen hitap esnasında hurma kütüğüne, minberine, bastonuna dayandığı, bir kayanın üzerine çıktığı, devesinin üzerine bindiği, bazen bastonu yere vurduğu, ya da onu kullanarak yere birtakım şekiller çizdiği, birçok rivayette anlatılmaktadır. Bütün bunlardan, Hz. Peygamber’in, hitap esnasında beden dilinin yardımcı unsurlarını ihmal etmediği, yeri ve zamanı geldiğinde gayet başarılı bir şekilde kullandığı anlaşılmaktadır.



Öte taraftan Hz. Peygamber’in de  sahabenin  beden dilini dikkate aldığı anlaşılmaktadır. Nitekim Mekke’nin Fethi günlerinde, Hz. Peygamber’in huzuruna gelen ve kendisiyle konuşurken titreyen bir şahsı,  “Kendine gel! ben bir kral değilim. Ben sadece  kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum!” diyerek teskin etmişti.



Yine Hz. Peygamber, farklı sahabilerden gelen aynı sorulara farklı cevaplar verirken, muhatabının durumunu dikkate alarak cevaplamıştır. Muhatapların durumunu ele veren en önemli göstergeler ise şüphesiz, onların beden dili ve Hz. Peygamber’in bunu doğru bir şekilde okuma başarısıdır.



Genel hatlarıyla özet olarak vermeye çalıştığımız Hz. Peygamber’in insanlarla iletişiminde beden dilini kullanımı, ilgili çalışmalardan örnekleriyle okunduğunda, iletişim ve beden dilinde öne çıkan pek çok tekniği Allah Rasulü’nün de kullandığı kolaylıkla görülmektedir. Her bakımdan örneğimiz olan sevgili peygamberimizin bu yönüyle de rehberliği, iletişimimizde bizler için yol gösterici olacaktır.



Özellikle İslâm’ı kitlelere anlatma konumunda bulunan din görevlileri ve din eğitimcilerinin, çağımız insanına daha etkili ve başarılı sunuş yapabilmeleri için, önemine işaret ettiğimiz beden dili konusunda bilgilenmeleri, bu husustaki tespit ve verileri dikkate almaları son derece yararlı olacaktır.