Kadir Gecesi

"Kim kadir gecesini faziletine inanarak ve alacağı sevabı Allah’tan bekleyerek ibadet ve taatle geçirirse geçmiş günahları bağışlanır" buyuruyor peygamberimiz.(1)

19/08/2011


"Biz onu(Kuran’ı) kadir gecesinde indirdik."(2) buyuruyor rabbimiz.



Bu sureyi celilede geçen ‘kadr’ kelimesini, tefsir alimleri birkaç anlama yorumlamışlardır. Bir anlamı hüküm vermek, takdir etmek kader anlamına gelir ki o zaman ‘kadir gecesi’ hüküm verme gecesi, takdir etme ve kader gecesi manalarına gelir. Şu ayeti kerime ‘kadr’ kelimesinin bu anlama yani takdir anlamına hüküm verme ve kader anlamına geldiğini destekliyor: "Katımızdan bir emirle her hikmetli iş onda (o gecede) ayırt edilir. (takdir edilir)" (3)



Bu mana ile ‘kadir gecesi’ takdir gecesi demek oluyor. Aslında her şeyin, her olayın hükümlerinin takdiri, Allah’ın ezeli ilmiyle olmaktadır. Buradaki takdirden maksat kadir gecesinde ilahi hüküm ve takdirlerin açıklanması ve yerine getirilmesi demektir. Kaza ve kader lafızları birbirinin yerine kullanıldığı için ’kadir gecesi’ kaza ve hüküm gecesi diye tefsir edilmiştir. Bu gecede bir sene boyu eceller ve rızıklar takdir edilir diye anlamlandırarak sadece ecel ve rızıkların takdir edileceğine ve takdir edilenlerinde bir yıl sürecine bağlı olduğuna tahsis etmek doğru değildir. ‘Bu gecede her hikmetli iş ayırt edilir’ ayetinden anlaşılan mana yalnız bir yıl ile kayıtlanmış değil, bir çok asır ve devirlerle ilgisi olan tüm mühim ve büyük işlerdir. Mesela bütün insanlığı muhatap alan evrensel kitabın hayatı programlayan ayetlerin inişi bir sene için değil asırlarca kıyamet sabahına kadar devam etmesi takdir edilmiştir. Peygamberlik müessesesi ve bu mirasa sahiplik eden din alimlerinin, fakihlerinin, mürşitlerinin, müçtehitlerinin, mücahitlerinin asırdan asra nesilden nesle Kuran’ı ve onu hayata aktaran Sünnet ve Hadisleri günümüze ve günümüzden inşallah kıyamete kadar bir mukaddes emanet olarak omuzlarında taşımaları, bu ümmette, ataları Firavun ve Ebu Cehillerin küfür ve dinsizlik davalarını üstlenecek nice çağdaş Firavun ve Ebu Cehillerin türeyeceği, onların küfür ve şirk saltanatlarını yerle bir edecek, beşeriyeti küfür ve şirk bataklığından, huzursuzluk ve ümitsizlik kabusundan kurtarmak için Allah’ın dinini ve nizamını yeniden onlara bir kurtuluş simidi gibi sunacak her asırda yeni Musa ve Muhammedlerin ortaya çıkması gibi mühim hadiseleri programına alan mübarek ve mukaddes bir gece olma kimliğine sahiptir.



‘Kadr’ kelimesinin bir anlamı da şan, şeref, azamet demektir. ‘Kadir gecesi’nin anlamı o zaman azamet ve şeref gecesi demek olur. Bu anlama geldiğini ‘bin aydan hayırlıdır’ ayetin bölümü destekliyor. Bin ay 83 yıl 4 ay eder, yani bu gecede yapılan salih ameller bu gecenin içinde bulunmadığı 83 yıl 4 ayda yapılacak salih amelden daha hayırlı daha faziletlidir.



Üçüncü bir anlamı da ‘kadr’ın; tazyik, sıkıştırma, daraltma manasınadır. Bu anlama göre ‘kadir gecesi’ tazyik gecesi, daraltma gecesi demek oluyor. Çünkü o gece yer  yüzü gökten inen meleklere dar geliyor.



Bu gecenin şeref ve azametinin şan ve şöhretinin büyüklüğü bin aydan hayırlı oluşu, ya insanlığın hayatını programlayan, dolayısıyla dünya ve ahiretin mutluluğunu temin eden Kuran-ı Bu gecenin bu denli şan, şeref, şöhret ve azamet sahibi olması, Kuran’ın inişine ev sahipliği edip ve onu konuk etmesi sayesinde olduğuna göre, bu kitabı gönlüne ve kalbine konuk eden ve Kuran’ın inişine kalbini ve ruhunu ev sahiplik ettiren insanların da kadir gecesi gibi şan ve şeref, fazilet ve azamet, ilim ve hikmet sahibi olma şerefine nail olur.



Evet bu kitabı evine ve kalbine konuk eden ve ona hizmet eden müminin diğer insanlara nispeten sahip olduğu şan ve şeref, fazilet ve azamet gibi manevi değer ve üstünlükler yönünden kadir gecesinin diğer gecelere nispeten özünde taşıdığı büyük şeref ve fazilet gibidir. Yüce Allah(cc) bir ayetinde mealen: "Biz onu mübarek bir gecede indirdik. Doğrusu biz insanları uyarmaktayız" (4)



Kuran’ın kendisinde inişiyle, şereflenen, bereketlenen kadir gecesi gibi eğer biz de Kuran’ı raflardan alıp kalbimize indirirsek, dünya ve ahiretin şerefi bizim olacak, hayatımız bereketlenecek ve mübarek olacaktır.



Kuran’ı mutfağınıza indirirseniz, mutfağınıza haram girmez, Kuran’ı sofranıza indirirseniz, sofranızda israf olmaz. Kuran’ı iş yerine indirirseniz oraya haram kazanç girmez. Çünkü Kuran’ın girdiği işyerlerinde sahtekarlık, yalan yere yemin yapılmaz, oraya helal kazanç girer. Kuran’ı dairenize, ofisinize alırsanız, oraya rüşvet girmez ve işinizi hakkıyla yaparsınız. Kuran’ı hayatınıza indirgerseniz, hayatınızın tamamı kadir gecesine dönüşür, mübarek olur.



Rabbimiz ‘kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır’ buyurur. Burada matematiksel bir sayı ifade etmekten çok insanların yaşayacağı uzun bir ömür kastedilmektedir. (Allah daha iyi bilir) yani o gecenin, özünde taşıdığı hayır, bereket, ecir uzun koca bir ömre değer demektir. Uzun bir ömürde kazanılacak ecir ve sevap, ibadetle dua ile, zikir ve tesbih ile Kuran tilavetiyle ihya edilen kadir gecesinde kazanılabileceğine işarettir. Kadir gecesinin tek başına uzun bir ömürde yapılacak tüm ibadetlerin salih amellerin ecrini, mükafatını içinde barındırmasının acaba sırrı hikmeti nedir? Çünkü o gecede dünyayı değiştirecek ilahi program insanlık alemine sunuluyor. O gecede insanlık ufkunu karartan şirkin ve küfrün yerine tevhid inancı, haksızlığın ve zulmün yerine ilahi adalet tecelli ediyor. 



Fakir fukarayı ezdiren, alın terinde gemilerini yüzdüren, güçsüzlerin, kimsesizlerin ve toplumun mallarını hortumlayan zalimlerin, insanların hayat emniyetini tehdit eden haydutların, kadını bir şehvet aracı olarak gören her fırsatta nikahsız ve gayri meşru yollarla kadın ve kız ayartan namussuzların, nesilleri kitleler halinde dinsizliğe davet eden bel’amların, kendilerini ve heykellerini insanlara tapınak olarak takdim eden cüce ilahların artık sonlarının geldiğini haber veren, bütün insanların hukuk ve adalet karşısında tarağın dişleri gibi eşit olduğunu, zayıfın hakkını zorbadan alıncaya kadar zayıfın güçlü olduğunu, zorba hortumcuların hortumlarını kesip onlardan mazlumların hakkını mazlumlara iade edinceye kadar zorbaların zayıf olduğunu ilan eden ilahi mesajlar o gecede inmeye başlamıştı. Göklerin ve yerin karşısında çatlayıp yarılacağı küfür ve şirkin rezalet ve pisliğini kalplerden temizleyip yerine tevhid inancını ve iman nurunu yerleştiren, yetimlerin, öksüzlerin göz yaşını dindiren ellerinden tutup sevinçli müreffeh günlere kavuşturan, kadını namus düşmanlarının, şehvet bataklarından kurtarıp onlara saygı değer insanlık kimliğini kazandıran, çıkarları uğruna silik mantıklarından çıkan çarpık sistemlerini insanlık alemine dikte eden cüce ilahların, büstlerin birer birer devrilmesini öngören, dünya düzeninin, insanlık hayatının bütünüyle yaratıcının ilahi programa yaratıcının koyduğu nizama göre düzenlenmesini emreden, 7 kat göğün üstünden ilahi mesajlar o gecede inmeye başlamıştı.



Bu mesajlara Kuran diliyle ‘vahiy’ diyoruz. Dünyayı değiştirmek, toplumları değiştirmek, onları huzurlu ve nurlu bir hayata kavuşturmak için gelen 6000 küsur ayetlerin inişine ilk ev sahiplik eden bu gecedir, yani kadir gecesidir. Allah’ın resulü (sav) kendisine gönderilen vahyi gece okuyor ve gündüzün ona uyuyor, insanlara uymalarını tebliğ ediyordu. Yani her gece Allah resulü(sav) vahyi kendisine indirgiyordu, hayatın gidişatını, insanlığın yaşayışını Allah’ın vahyine göre ayarlıyordu.



Şimdi kendi kendimize soralım! Kuran’a inanmış insanlar olarak biz de her gece vahyi kendimize indirgeyip gündüzün şahsımıza ve sosyal hayatımıza uyguluyor muyuz? Yoksa bu vahyin bin dört yüz küsur yıl önce inip o zamanki insanlara hitap ettiğini mi bizimle fazla alakasının olmadığını mı söyleyeceğiz, haşa sümme haşa!



Yine düşünelim acaba bu gün insanlar kadir gecesinde inen ilahi vahye mi tabiler yoksa başka vahiylere mi? İlahi vahiy mi, yoksa şeytani vahiy mi insanlığı yönlendiriyor. Acaba bu insanlar Allah’ın vahyine ters düşen başkalarının vahiylerinin kontrolünde yaşıyorlar da farkına varmadan hala kendi kendilerine Müslüman mı diyorlar? Avrupa’dan ABD’den Yahudi dünyasından, Hıristiyanlardan, Ateistlerden gelen vahiylere mi tabi oluyorlar. Şu bir gerçektir ki, iki türlü vahiy vardır: ilahi vahiy, şeytani vahiy.



Eğer bir toplum ilahi vahyi dinlemiyor, hayatlarını ilahi vahye göre düzenlemiyorsa mutlaka o şeytani vahye uymaktadır. Her gün, her gece midemize yiyecekleri içecekleri indirdiğimiz gibi, her gün, her gece kalbimize ve hayatımıza Kurani vahyi indirmeliyiz. Her gün, her gece Bakara, Al-i İmran, Nisa, Enam vs.leri yiyecekler gibi içecekler gibi bedenimize kalbimize ve ruhumuza girmelidir ki onlarla yaşayalım.



Çamurdan gelen hayatımızı devam ettirmek için yiyeceklere, içeceklere muhtacız, bunlardan uzaklaştığımız an! maddi hayatımız sona erdiği gibi, ruhtan gelen hayatımızı devam ettirebilmek için de gece ve gündüz Kuran sureleriyle, Kuran ayetleriyle beraber olmamız lazım ki, İslami hayatımız, Müslümanlığımız, imanımız devam etsin. Böylece Kuran vahyi hayatımıza egemen olsun, ebedi mutluluk yolunu bize göstermek üzere bize rehber olsun. Allah’ın vahyinden uzaklaştığımız gün, başka vahiyler hayatımıza hakim olur. Ve biz başkalarının kulu kölesi olmaktan kendimizi asla kurtaramayız.



Bu gecede melekler Rablerinin izniyle insan için hayırlı her işten dolayı yer  yüzüne inerler de inerler. Meleklerin inişini anlatırken Kuran-ı Kerim şunları buyurduğunu biliyoruz: “O gece her hikmetli iş ayrışır.” Yani kainatın kaderiyle insanların ve tüm varlıkların kaderiyle ilgili bütün işler, kadere ve hükme bağlanması veya değerlendirilmesi kararlaştırılır. Kulların rızkları, ecelleri ve başlarına gelecek olaylar ayrıntılı bir şekilde, bu gecede hükme ve karara bağlanır. Melekler ta göklerden yere kadar müminleri ziyaret için inerler, oruçlarını, teravihlerini, zikirlerini, tespihlerini, zekat ve infaklarını yapmak suretiyle Allah’a kulluk eden müminlere dua etmek, onlar için Allah’a istiğfarda bulunmak, onlara selam vermek, onların zikir meclislerine katılmak için inerler. Bu selam işi için önemli ve mühim olayların karara bağlanma merasimi için meleklerin yedi kat göğün üstünden yere kadar iniş çıkışları tan yeri ağarıncaya kadar devam eder, o gece müminler için bir selamet, bir rahmet, bir esenlik, bir bereket gecesidir.



Kadir gecesini yakalamak için peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayının son on gününde kadir gecesini arayın.”(5) Başka bir hadisinde: Allah resulü (sav) Ramazan ayının yirminci günün sabahında ashabının yanına vardı ve şöyle dedi. "Kadir gecesi bana gösterildi, sonra bana unutturuldu, onu Ramazan ayının son on gününün teklerinde arayın."(6)



Bazı rivayetlere göre Allah resulü(sav) kadir gecesinde namaz kılar, tertil ile Kuran okur, dua eder ve tefekkür ederdi. Hz Aişe(ra) Resulullah’a, kadir gecesine rastlarsam ne diyeyim diye sorunca: Allah resulü(sav)buyurdu ki, şöyle dua et: "Ey Allah’ım! sen affedicisin, affı seversin, beni affet."



Biz de bu dua ile Rabbimize dua ediyor, kadir gecesinin faziletinden, Ramazan ayının af ve mağfiretinden, her şeyi kuşatan engin rahmetinden bolca nasibini alan kullarından kılmasını niyaz ederiz…



DİPNOTLAR



1-Buhari



2-Kadir/1



3-Duhan 2-3



4-Duhan 13



5-Buhari- Müslim



6- Buhari -Müslim