Farklı bir ibadet: hac

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: "Kim, Allah için haccederse ve (ihram esnasında) kendini günahlardan, şehevî söz ve davranışlardan korursa, doğduğu gün gibi (tertemiz, günahsız olarak) evine döner".
12/10/2011


Hac farklı bir ibadettir Hac ibadeti, imanın teoriden pratiğe döküldüğü, manevî coşku ve imanî heyecanla insana dinamizm ve aksiyoner ruh kazandıran, bir yönü dünyaya, öbür yönü ahirete bakan bir farizadır. İnsan hac esnasında manen yücelir, sanki dünyadan sıyrılır, tamamen ahirete yönelir. Hac ibadeti; rükünleri, farzları, vacipleri, sünnetleri ve edepleriyle son derece programlı, disiplinli, hassas bir ibadet olduğu kadar sosyal, ekonomik, siyasal boyutları da farklı uluslararası bir olaydır. Hac ibadeti, belirli maddî imkâna erişen kimselere farz olduğu için, hac esnasında işlenen suçlara karşı verilen müeyyideler de genellikle maddîdir. Haccın vaciplerinin terk edilmesi durumunda Mekke'de ceza kurbanı kesilmesi vaciptir. Bu durum, zengin müslümana bir tazminat niteliğindedir adeta. Hacda hükmü bilmeme mazereti kabul edilmez. Ancak hac ibadetinin pek dikkate alınmayan bir başka yönü daha vardır. Cemaatle namazı evde kıldığımız namazdan, Cuma ve Bayram Namazlarını diğer namazlardan ayıran özellik ne ise Haccı diğer ibadetlerden ayıran en önemli özellik de budur. Yani Haccın Cemaatleşme Yönü ve sosyal boyutu son derece anlamlı ve dikkat çekicidir. Hac ibadetinde ahlakî esaslar bir ibadet sistemi ve disiplini içerisinde yaşanır. Benlik, gurur ve bencillik kaybolur, "Biz Mü'minler" şuuru kökleşir şuuraltında.. Birlik, beraberlik ve kardeşlik duyguları pekişir. Hacda müslüman, İslâm Kardeşliğini, İslâmî dayanışma ve yardımlaşmayı yaşamaktadır. Hacı, hayır ve takva yolunda kardeşleriyle yardımlaşmaktadır. Diğer ibadetlerde olduğu gibi hacda da insanlara arsındaki farklılık kalkmakta, devlet başkanı ile hizmetçi ihrama bürünerek aynı kılık ve kıyafetle Allah huzurunda eşitliği tatmaktadır. Hacı, din kardeşlerine el uzatmakta, yardımcı olmakta, kardeşlerinin dert ve problemleriyle ilgilenmektedir. Ayrıca hac olayını sadece bir turizm olayı olarak gören bugünkü resmî anlayış mutlaka değişmelidir. Haccın gayet tabiî olarak turistik yönü olmakla birlikte hacda asıl verilen mesaj, İslâm ümmetinin birliği mesajıdır, İslam coğrafyasının kaynaşması ve kucaklaşması mesajıdır. 



Hac bir kongredir, Uluslararası İslam KongresidirDünyanın dört bucağında yaşayan iki milyarı aşkın müslümanın, iki milyonu aşan havcı ile binde bir oranındaki bir ölçekle temsil edildiği Hac olayı, insanlığın en muazzam, en muhteşem, en vakarlı, en anlamlı, en feyizli ve en bereketli kongresidir. Bu kongrede dini uğrunda tevhid yolunda kan döken gözyaşı döken müslüman ile kardeşinin dertlerinden habersiz müslüman bir araya geliyor. Bu kongrede çeşitli zulüm ve işkenceler altında inleyip çileli bir hayat sonunda hacca gelebilen cefakâr müslüman ile olaylara bigâne olan dünyada müslüman kardeşlerine reva görülen zulme sadece seyirci kalan dertsiz müslüman bir araya geliyor. Bu müslümanlar arasında gönülden gönüle akan İslâmî şuur, manevî ruh, karşılıklı anlayış ve samimî diyalog ortamı kurulmaktadır. Gönül ister ki, İslâm ülkelerinin liderleri, siyasal temsilcileri, seçkin ilim ve sanat adamları, düşünürleri, ekonomistleri, gönül adamları hac vesilesiyle buluşmalı, dertleşmeli, İslam Ümmetinin sorun ve problemlerini masaya yatırmalıdırlar. Bu vesileyle İslam Ümmetimin bugünü ve geleceği tartışılmalı, her açıdan en güzel projeler ortaya konulmalı, günlük hayata yansıtılabilecek pratik kararlar alınmalı ve bu kararlar bütün İslâm ülkeleri tarafından ciddiyetle uygulamaya konulmalıdır. Hac olayı, tarih boyunca İslam alimlerinin buluştukları, görüştükleri, görüş alışverişinde bulundukları uluslararası ilmî bir kongre, bir forum ve konferans olmuştur. Tarihteki maddî imkânsızlıklara rağmen hacca gelen alimler, maneviyat depolama yanında Hadis, Fıkıh Tefsir, Kıraat, Zühd erbabıyla, diğer ilim ve fikir adamlarıyla görüşme suretiyle bilgi ve tecrübelerini artırma için hac mevsimini ganimet bilmişlerdir. Mekke ve Medine ilim halkaları, davet ve irşad kürsüleri, İslam coğrafyasının en zengin ilim ve irfan hazinelerini dünyanın en ücra köşelerinden gelen "Rahman'ın Misafirleri" olan hacılara şerefle dağıtmışlar, dünya çapında ortak görüş birliği sağlamışlardır. Uluslararası siyasal, ekonomik, ilmî ve kültürel kongre hüviyetini taşımayan Hac olayı, Veda Haccındaki o ulvî havayı teneffüs etme imkânı vermeyecek, Hacdan alınması gereken mesaj tam anlamıyla alınmamış olacaktır. 



Hac bir zirvedir, zengin müslümanların zirvesidirHac adı verilen bu kongre, dünya müslümanlarının dertleriyle dertleşme vesilesi, müslüman kardeşlerimizle kaynaşma, kucaklaşma ve ortak strateji tesbit kongresidir. Bu kongre dünyada belirli asgarî refah seviyesine ulaşan nisbeten imkân sahibi olan, maddî varlığı olan müslümanların kongresidir. Bu kongre zengin Müslümanların kongresidir. Haccı sadece bir ibadet olarak görüp Dünya İslâm Kardeşliğinin en bariz sembolü olarak görmezsek haccın en önemli yönlerinden biri olan sosyal yönünü gözardı etmiş, haccın anlamını tan anlamıyla idrak etmemiş oluruz. Bu durumda bugün bu anlamda Hac bu açıdan kâmil ve mükemmel olarak değerlendirilebiliyor demek güçtür. Birkaç ülkenin devlet başkanları biraya gelse, birbirlerine karşı hiç de samimî olmayan birtakım yapmacık söz ve tavırlarla son derece donuk ve soğuk görüşmeler yapsalar medya bunu çok önemli bir haber olarak verir bu zirvenin şekil ve sonuçları günlerce gündemde yeralır. Bu zirveden herhangi bir somut sonuçlar çıksa da çıkmasa da, başarılı olsa da olmasa da hatta fiyasko ile sonuçlansa bile, bu zirve birinci derecede bir haber olarak nakledilir, dünya kamuoyu günlerce bununla meşgul edilir. Ama dünyanın en muhteşem, en muazzam, en ihlaslı zirve olan Hac zirvesi maalesef medyada gerekli ilgiyi görmez. Medyanın bu ilgisizliği, Haccın sosyal ve siyasal yönünün gözardı edilmesinden kaynaklanmaktadır. Eğer hac süresince ilgililer ve yetkililer tarafından Haccın manevî ikliminde ciddî, somut, canlı, pratik sosyal, siyasal ve ekonomik kararlar alındığı ve bunlar dünya kamuoyuna yayınlandığı ve uygulamaya konulduğu takdirde; Hac zirvesinin dünya çapındaki anlamı artacak, dünyanın gözü ve kulağı bu yıllık zirvede olacak, medya ister istemez bu olaya yer verecektir. Temennimiz; Mekke'nin her yıl İslâm ülkelerinin liderlerinin, Başbakanlarının, bakanlarının bürokratlarının, ilim adamlarının ve düşünürlerinin biraya geldiği ve çifte standartlı zalim ve acımasız Batı ülkelerine karşı İslâm'ın stratejisini belirlediği ve İslâm'ın eskimez evrensel değerlerini haykırdığı, manevî olduğu kadar fiilî zirveye de ev sahipliği yapmasıdır. 



Hac bir fuardır, İslam Ülkeleri Ekonomik FuarıdırHac çok yönlü bir ibadet olduğu için tarih boyunca İslâm ülkeleri arasında manevî, ilmî ve kültürel ağırlığı yanında siyasal, sosyal ve iktisadî yönden önemi dikkate alınan bir ibadet olmuştur. Hac ibadeti esnasında tarih boyunca İslâm ülkeleri her çeşit üretim, sanat ve kültürü Hac mevsimi boyunca sergilemişler, Hac İslam coğrafyasının en büyük fuarı olmuştur. Kur'anı Kerim ifadesiyle; (liyeşhedû menafia lehüm) "Kendileri için birtakım yararlı hususlara şahid olmaları için.." farz kılınan bu ibadetin maddî ve manevî yararlarına daima dikkat çekilmiştir. Ancak bugün Hac esnasında bu ekonomik, kültürel ve ticarî zenginliği, göremiyoruz. Günümüzde Batının, Uzakdoğunun ve ABD'nin pazarı hüviyetindeki bir Hac diyarı, İslâm ülkeleri arasında geliştirilecek siyasal, ticarî ve iktisadî işbirliği neticesinde İslâm Ülkeleri Ortak Pazarı olmalıdır. Dolayısıyla müslüman, kendi parasıyla yahudiyi, hristiyanı ya da İslam düşmanlarını besleyen insan konumundan kurtulmalıdır. Giydiğiniz takkeden kullandığınız tesbihe, seccadeden ayaklarınızdaki terliğe varıncaya kadar her şey size yabancı.. Keşke gücümüz olsa da zemzem ve hurmadan başka yahut müslüman kardeşlerimizin göz nurlarıyla imal edilen mallar dışında özellikle Müslümanlara kan kusturan Siyonist ve emperyalist devletlerin mallarından hiçbir şey almayarak ekonomik boykot uygulayabilsek…ya da Mekke ve Medine'nin manevî olduğu gibi maddî alanda da İslâm Ülkeleri Fuarı olmasına fiilî ekonomik katkıda bulunabilsek… Bu yönde bir adım atmak bile bir gün bu amacımızı hayata geçirecektir. 



Hac bir disiplindir, ciddî bir eğitim işidir Haccın ibadet ruhu ve şuuru içinde ilahî rızaya ve kabule vesile olacak şekilde eksiksiz, kusursuz, sünnetlerine ve edeplerine varıncaya kadar şartlarına ve usûlüne uygun olarak yapılabilmesi için hem ilim hem ihlas hem de tecrübeye ihtiyaç vardır. Hac, ciddî bir eğitim konusudur. Haccı mutlaka eğitimden geçmeli, kendini gerek bilgi, gerek sevgi, gerekse duygu açısından hacca iyi hazırlamalıdır. Hacının gıda, sağlık ve gümrük tavsiyeleri kadar hatta daha da fazla hac ibadetinin ruhu ile ilgili manevî tavsiyelere, Haccın manevî İklimi ile ilgili notlara ihtiyacı vardır. Hac ibadeti hem hac öncesinde hem de hac esnasında ehil ve tecrübeli görevlilerce güzel bir şekilde tatlı bir üslûpla anlatılmalı, haccı bir öğrenci gibi yetiştirilmeli, yeteri kadar bilgilendirilmelidir. Hac için makastan el fenerine varıncaya kadar maddî hazırlık yapan hacı, çevresinde haccı iyi bilen ehil din görevlilerinden, imam ve vaizlerden bilgi almayı ihmal etmemelidir. Hac topluluğu seçilmiş ama organize edilmemiş, samimî ama yeteri kadar bilgilendirilmemiş, anlamlı ama yeterli bilinç verilmemiş bir topluluk olmamalıdır. Hac üstün bir olgunluk ciddî bir disiplin ve iyi manevî bir eğitimle mânâsına uygun şekilde eda edilmelidir. Hac öncesi hafta sonlarında yapılan biriki göstermelik toplantı ile yeterli hac eğitimi vermek mümkün değildir. Diyanet işleri Başkanlığı'nca Ramazan Bayramı'ndan itibaren her hafta sonu hacılar özel seminerlere tabi tutulmalıdır. Bu eğitim seminerlerinde belgesel hac filmleri, video bantları ve özel hazırlanmış CD'lerle hac konusu her yönüyle ciddî bir şekilde işlenmelidir. Bu eğitim, hac müddetince de Mekke ve Medine'de günlük tavsiyeler, vaazlar, sohbetler ve ziyaretlerle devam ettirilmelidir. Bu eğitimin, en başarılı şekilde gerçekleştirilebilmesi için, hac esnasında görevlendirilecek kafile başkanlarında ilmî ehliyet, idarî kabiliyet, Hac hükümlerine ve Arap Diline vukufiyet aranmalı, hacılardan önce hac görevlileri ciddî bir eğitime tabi tutulmalıdır. Hacda görev yapacak "Fetva Elemanları", özellikle ihlaslı ve takva sahibi alimlerden seçilmeli, haccı kolaylaştırma bahanesiyle "taviz" sayılabilecek ucuz ve isabetsiz fetvalar yerine, hac ibadetini eda etmede itidal yolu tercih edilmelidir. 



Hac maneviyattır, ulvî duyguların coşku ile yaşanmasıdırHac, insanın nefsî arzularından sıyrıldığı, sırf Allah Rızasını kazanmak için, mukaddes topraklara Beytullah'a koşup günahlardan hatalardan arınmak için vatanını, sevdiklerini terk ederek yerine getirdiği bir ibadettir. Hacda mümin, döktüğü terlerle, akıttığı gözyaşlarıyla, verdiği sadakalarla manen şarj olmakta, artık ibadetlerini daha coşkulu, daha ihlâslı, daha feyizli, daha titiz bir şekilde eda etmektedir. Hacı, bu ibadet esnasında vaktinin altından daha değerli olduğunu bilmeli, "Bir rek'atı yüz bin rek'at olarak tescil edilen Mescidi Haram'daki Cemaatle namazı" ihmal etmemeli, başka hiçbir yerde bulamayacağı Kâbe Tavafı yerine "çarşı tavafı" ile zaman kaybetmemelidir. Evinden çıktığı andan itibaren Hac ibadeti içinde olan müslüman bu güzelim ibadeti günahla, şehvetle, dünyalık işlerle ve lüzumsuz tartışmalarla lekelememeli, kirletmemelidir. Sevgili Peygamberimiz (s.av)'in; "Kim, Allah için haccederse ve (ihram esnasında) kendini günahlardan, şehevî söz ve davranışlardan korursa, doğduğu gün gibi (tertemiz, günahsız olarak) evine döner", müjdesine erişmek isteyen müslüman, elinden geldiği kadar manevî kirlerden ve günahlardan uzak kalarak hac günlerinden azamî derecede istifade etmeye çalışmalıdır. Sel gibi Kâbe'ye doğru akan o muhteşem cemaatin bir ferdi olarak hassas bir ruh, ince bir kalp ve yüksek bir anlayış kazanmaktadır müslüman… Dilinden zikir eksik olmamakta, dualar, salevatlar, lebbeyk'ler ve tekbirler arasında bir kuş hafifliğiyle Allah'a yalvarmakta, yakarmakta, niyazda bulunmaktadır. Haccı, hac müddetince geçmiş günlerin muhasebesini, ömrünün otokritiğini yapmakta, tevbeler, istiğfarlar ve dualar etmektedir. Hac ibadeti sebebiyle silinecek günahları, haramları ve kusurları bir daha işlememeye kesin karar vermektedir. Artık haccı hiç kimseye karşı haksızlık yapmayacak, zulmü alkışlamayacak, zalimi asla sevmeyecektir. İslâm'a, Kur'ana, İslâmî kuruluşlara, İslâmî vakıflara, İslâmî eğitim müesseselerine gönülden sahip çıkacaktır. İhmallerini, kusurlarını ve günahlarını hatırlayarak ağlayacak, ağlayacaktır.. Müslüman, Kâbe-i Muazzama'nın kapısını tutarak oluk oluk akan gözyaşlarıyla "Ya Rab!.. Ya Rab!.. Ya Rab!.. diyen ihlâslı mü'minler arasında kendisinin ne kadar katı kalpli olduğunu düşünür.Onları seyrederken kalbi ürperir, o güne kadar maneviyat için pek dökülmeyen gözyaşları boşanıverir birden. Bu gözyaşları âcizlik değil, kararlılık gözyaşlarıdır. Bu göz yaşları dualarının kabul edildiğinin alâmeti olan ihlaslı göz yaşlarıdır. Aksiyona dönüşecek ruh hâlinin ifadesidir bu gözyaşları... Müslüman, hacda yükselttiği moral ve maneviyatla ülkesine dönecek, haccını kirlerden ve lekelerden koruyacak, hacda elde ettiği manevî birikimi günahlarla eritmeyecektir. İslâm'ı hac öncesinden daha güzel ve daha titizlilikle yaşama çabasını sergileyecek ve Allah'ın sevgili kulu olma yolunda elinden gelen gayreti harcayacaktır. 



Dipnotlar:  Buharî: Muhsar 9,10; Nesaî: Hac 4; İbn Mace: Menasik 3; Darimî: Menasik 7; Ahmed b. Hanbel, Müsned: c.2 s.269 Hac: 28bkz: "Haccın Manevî İklimi", Dr. Halil İbrahim Kutlay, Yeni Dünya Dergisi, Sayı 100, Şubat 2002 Ahmed b. Hanbel, Müsned: c.3 s.343 Buharî: Muhsar 9,10; Nesaî: Hac 4; İbn Mace: Menasik 3; Darimî: Menasik 7; Ahmed b. Hanbel, Müsned: c.2 s.269.