Okuması Gerekenler (6)

Dünyadan söz etmeyi bırakın artık. Eğer dünya kalbinizde yer etmeseydi ondan bu kadar çok söz etmezdininz. Kim bir şeyi severse çok anar..

23/01/2012


Dünya sevgisi



Bir gün dostları Rabia el Adeviyye hazretlerini (ks) ziyaret ederler. Dünyadan söz açıp onu kötülemeye başlarlar. Bunun üzerine Hz Rabia şöyle der:



Dünyadan söz etmeyi bırakın artık. Eğer dünya kalbinizde yer etmeseydi ondan bu kadar çok söz etmezdininz. Kim bir şeyi severse çok anar.. 



Besmele Bereket Getirir



''Bir nimet verirken bismillah diyerek ver. Bir nimet alırsan, bismillah deyip al. Verdiğin, aldığın elin üstünde bismillahı Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismini gör. Böyle olursa verdiğinde aldığında deva olur'' (Bediüzzaman Said Nursi hazretleri).



Besmele ile başladığımız her iş bereketli olur. Günlük işlerimizden, aldığımız kararlara kadar her işe başlarken besmele çekmeliyiz. Evimizden çıkarken, arabamıza binerken, yatağımızdan kalkarken, yemek yerken, sadaka verip alırken, oturup kalkarken... Hatta bir işe başlarken unuttuğumuzda bile yeni başlıyor gibi niyet edip besmele çekmeliyiz. Besmeleyi her kapıyı açan bir dua olarak bilmeli, dilinden besmeleyi düşürmeyen insanlardan olmaya çalışmalıyız. 



Gerçek sevgi nasıl anlaşılır



Gerçek sevgi kendini şu üç tercihle belli eder:



1. Seven kişi sevdiğinin sözünü başkalarının sözüne tercih eder.



2. Sevdiğinin yanında bulunmayı başkalarının yanında bulunmaya tercih eder.



3. Sevdiğinin hoşnutluğunu başkalarının memnuniyetine tercih eder.



İmam Gazali, Mükaşefetül Kulub 



Biliyor musunuz ?



Moğollar da, Amerika da Bağdat’ı işgal edince kütüphaneyi yağmalattılar. 



Günahı önemsiz görünce



Günahı küçümsemek, onların artmasına ve sonuçta kalbin kararmasına sebep olmaktadır. Peygamber Efendimiz s.a.v ., çok sık tekrarlanan bir hadisi şerifinde: “İnsan bir günah işlediğinde kalbinde küçük bir siyah leke olur. Günahlarına devam ettikçe lekeler büyür ve zamanla bütün kalbi kaplar.” buyurmaktadır.



Küçük günahlarda ısrar, onların büyümesiyle; büyük günahların tekrarı ise nefsimizin iyice azması ve bedenimizde egemen olmasıyla sonuçlanır.



Hz. Peygamberimiz, “Üzerinde ısrar edildikçe, küçük günah yoktur” buyurmuştur. (el- Irâkî , el- Muğnî , IV/ 22-23 ). Bir başka hadisi şerifte de: “Ey Aişe ! Göze önemsiz görünen günahlardan sakın! Çünkü bu günahlar için, Allah tarafından görevlendirilmiş bir görevli vardır. Küçük günahlar insanda bir araya gelince onu helâk eder.” buyurur. ( İbn Mace , Zühd , 29)



Kısaca, küçük veya büyük günahların insandaki temel etkisi, onun ruhunda deprem meydana getirmesidir. Ruh ve kalp alt-üst olmuştur ve ilâhî özü taşıyan ruh ve kalp o kişide fonksiyonlarını yerine getirememektedirler. Tevbe etmedikçe insan yalnız ve dayanaksızdır. 



İlim, Amel, İhlas



Çiftçi tarlasını eker ve bekler.  Beklediği şey mahsüldür. Ne ekmiş ne kadar ekmişse hasat zamanı o karşılığı alacaktır. Ahirette yüz ağartan bir hasat için de dünya tarlasında ilim, amel ve ihlâs bulunmalıdır.



Kul tıpkı çiftçiye benzer. Dünya onun tarlası, iyilik ve kötülükler ekini, ahret ise hasatıdır. Dünya tarlasına ektiği her şey ahret mevsiminde önüne mahsul olarak konacaktır. Ne bir eksik ne bir fazla…



“kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür. Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür. (Zilzal suresi  7 / 8)



Hasat mevsimi olan ahrette önüne konan mahsül, ebedi hayat için dönüm notasıdır. Onunla ya çocuklar gibi sevinip. Mutlu olur yahut idamlıklar gibi perişan…peki nedir bereketli, verimli hasadın sırrı? Yani dünyada neyi nasıl ekmeliyiz ki ahirette biçeceğimiz mahsul bizi mutlu kılsın, bizi kurtarsın. 



Hayır söylemek veya susmak



Kulağımız var, duymamız için; gözümüz var, görmemiz için... Bu organlarımıza rağmen her şeyi duymamak, her şeyi görmemek ve dolayısıyla duyduğumuz ve gördüğümüz her şeyi başkalarına söylememek...



Her istediğimizi herkese söylemeye devam edersek, istemediklerimizi de işitmeye katlanmalıyız. Bu bağlamdaki ilâhî uyarıya dikkat etmemiz gerekiyor:



“Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsrâ, 36)



Ebû Şureyh el-Huzaî, Hz. Peygamber s.a.v.’den rivayetle şöyle demiştir: “Allah’a ve Ahiret gününe iman eden kimse komşusuna iyilik etsin. Allah’a ve Ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve Ahiret gününe iman eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun.” (Tecrid-i Sarih Tercemesi, 12/131) 



Geceleri İhya Etmek  



Ramazan gecelerini ihya etmenin de ayrı bir önemi vardır. Sahabilerin bildirdiğine göre, Resülullah Efendimiz (s.a.v) onları kesin bir emirde bulunmaksızın ramazan gecelerini ihyaya teşvik ederdi.Buyururdu ki : "Kim ramazan gecesini sevabına inanarak ve bunu elde etmek niyetiyle namazla ihya ederse, geçmiş günahları affedilir" (Buhâri; Tirmizi).



Ramazan gecesine özgü ibadetlerin başında, bilindiği gibi teravih namazı gelir. Teravih, cemaat şuurunu artıran, insanların birbirleriyle kaynaşmasına sebep olan, kardeş olmayı öğreten güzel bir ibadettir.



Ayrıca bu ayda teheccüd namazına da önem vermek gerekir ki bu, geceleyin bir müddet uyuduktan sonra kılınan namazdır. Hadis-i şerifte bildirildiğine göre geceleyin kalkıp, eşini de uyandırarak iki rekât namaz kılan kimsenin, Allah Teâlâ'yı çokça zikreden erkekler ile kadınlardan yazılacakları haber verilmiştir (Ebu Davud; İbn Mâce) 



İbrahim Hakkı Hazretleri Böyle Nasihat Etti



Başkaları hakkında güzel düşün, suizanda bulunma. Herkese güzel gözle bak, kimseyi düşük görme. Hatta kendi Nefsini herkesten alçak bil. Haramlardan ve şüphelilerden sakın. Cömert ol, dağıtarak iki cihanı gönülden çıkar.



Bütün işlerde dostça, acele etmeden orta halli ol. Dünya ve ahiret ehlinden her sınıf insana yaratılışına göre mülayim ol, yumuşak söyle. Dilini güzel sözlere alıştır, hayırlıyı söyle, şirin cevap al. Cümle halk hakkında hayır dile, herkese aynı şefkatle nazar et.



Dünyada ehlinin hizmetine gitme. Dilini dünyaya satma. Ona karşı minnetsiz ol. İlim ve dini yay. Ailene ve çocuklarına adeletli davran. Terbiye ederken mülayim ol. Allah’ın yarattıklarına karşı öfkene sahip ol ki, Allah’tan mükafat bulasın. Kızgınlığın gizle Allah’ın sana nasıl davranmasını isterken, aynı şekilde halka davran. Hiç kimseyi incitme ve kimseden incinme. Halkın eziyetini haktan bil. Nitekim dediğimiz gibi:



Nefsine kabul et Hakk’ı halkı incitme / Kim incitirse seni, Hak’tan anla sen. 



Hz.Mevlana böyle dua etti  



Ben kendi nefsimin hilesinden,fitnesinden daima sana sığınmadayım. Ben seninim,beni tekrar bana verme.Senden başka başım varsa yok olsun;sensiz varsam yak,yandır varlığımı.



Efendim, Mevlam!Ben,eskiden işlenmiş günahlara,geçmişteki yaptıklarıma tövbe edenim.Telef olmuş, yok olup gitmiş aşığın özrünü kabul etmez misin?Benim pişmanlığım,her ne kadar senin bol kereminden,merhametinden,kendi varlığıma yönelmek ve cömertliğini incitmekse de,efendim,Allahım  beni affet,beni affet, beni affet!



Bir kez daha kulluğumu kabul et.Bu acizliğime,bu perişanlığıma acı...



Ey zorlukları kolaylaştıran yüce Allah! Selviler,güller,bağlar,bahçeler senin lutfünla ,ihsanınla mest olmuşlar Gül senden hoş bir koku almış,senin güzelliğini görmüş,sana hayran olmuş,kendinden geçmiş. Güllün yanındaki diken de sarhoş ve baygın halde.Bana bir sevgi kadehi lutfet de,ben de kendimden geçeyim, böylece hepimiz senin sarhoşun olup çıkalım. 



İbrahim Hakkı Hazretleri Böyle Nasihat Etti



Sana yapılan eziyeti,sövgüyü ve zulmü, yapan kişinin zimmetine havale et. Mütevazilere tevazulu ol, Kibirlilere müsamahalı davran. Sana bir misafir geldiğinde, onu güler yüzle karşıla.Gücünün yettiği Kadar ve onun mertebesinin kaldırdığı kadar ikramda bulun. Elbette büyükleri vakarla ağırlamak  ve alimleri tazim gerekir. Zayıflara yardım etmek icap eder. Çokça hediye ver, tazimle karşıla Misafirinin karnını doyurmaya çalış, ziyaretçine ikramda bulun, hizmetini kendi elinle gör.



Canım oğlum, Allah`tan gayrisinin, kalp ile hakikat arasında kara bir bulut gibi bir perde olup kalbe hicran verir. Artık kalbine gelen vesveselerden uzak dur. Gönlünde Hakk`ın huzuruna olsun. Gönlün hallerinden ve aşk ahvalinden haberdarsın. Fakat sırlar ve aşk ahvali gönülde kalmalıdır. Ancak akıl ve din ile amel etmelisin. Ola ki teslimiyet ve itaat sebebiyle rızamızı elde eder ve Nefisani alakalardan kurtulursun. senin için de bundan büyük devlet olmaz. Kulun vazifesi teslimiyet ve itaattir. Teslimiyet, rıza yollarının en güvenilir olanıdır. Daima tefekkür et. 



Peygamberimizin yaşlılara karşı tutumu



Yaşlılık, insanın gücünde, sıhhatinde, bilgi vb. yönlerinde zayıfladığı hatta başkalarına muhtaç olduğu bir zaman dilimidir. (Nahl, 16/70; Yasin, 36/68) Hz. Peygamber (s.a.s.), yaşlılara karşı son derece müşfik idi. O pek çok yerde yaşlılara öncelik tanımış (Müslim, "Rüya", 19); ayrıca "Küçüğüne acımayan, büyüğüne saygı göstermeyen bizden değildir." (Tirmizi,"Birr",15) buyurarak yaşlılara saygılı olmamızı istemiştir. Peygamberimizin, "Yaşlılara saygının, Allah' a duyulan saygı ve tazimden ileri geldiğini" belirtmesi (Ebu Davud, "Edeb", 20) son derece manidardır. Yine O, "Zayıf ve düşkünlerinize dikkat ediniz ! Zira siz ancak düşkünleriniz sayesinde yardım görür ve rızıklanırsınız." (Ebu Davud, "Cihad", 69) buyurmuştur. 



Çin bambu ağacının ilginç hikayesi



Bambu ağacı sadece Çin'de yetişiyor. Peki Türkiye'de yetişemez mi? Belki iklim özellikleri olarak bazı yörelerimizde yetişebilir. Yalnız bir şartı hatırlatmak lâzım ki, Çin bambu ağacı sabır ve sebat gerektiren bir ağaçtır. Onu yetiştirirken çok ama çok sabretmek gerekir.



Toprağa buğday veya nohut, fasulye ektiğinizde bunların çimlenmesi çok kısa sürer. 15 gün, bir ay veya en geç iki ay da filizlenip büyümeye başlar. Emek verenlerin hemen yüzlerini güldürürler.



Şimdi de Çin bambu ağacına gelelim. Bunun tohumunu toprağa dikiyorlar. Sulanıyor, gübreleniyor. Üç ay geçiyor, filizlenme yok. Yine sulanıyor, bakımı yapılıyor. Altı ay geçiyor, hâlâ filizlenme yok. Yine sulanıyor, bakımı yapılıyor. Filizlenme yok. Bir sene geçiyor, yine yok.



Çoğumuz bir sene geçtiği halde diktiğimiz şey filizlenmiyorsa bırakırız ve bakımından vazgeçeriz. "Demek ki bu yetişmeyecek!" deriz. Ama Çinliler sabırlı insanlar. Sabırlı oldukları, çok zahmetli iş olan ipek üretiminden belli.



Çin bambu ağacı bir yıl, iki yıl, üç yıl, dört yıl ve nihayet beş yıl boyunca filizlenmiyor. Ama beşinci yılın sonunda tohum topraktan çıkıyor, filizleniyor. Çinliler tam beş yıl sabrediyorlar. Peki, sonra ne oluyor biliyor musunuz? Altı haftada 27 metre uzuyor. Evet, yanlış okumadınız. 27 metre.



Şimdi şöyle bir düşünelim: Bu ağaç altı haftada mı büyüdü? Yoksa beş yıl + altı haftada mı? Evet, sabır ve sebât öyle bir tılsımdır ki, kendini yenen kazanır, kendine yenilen kaybeder. 



İmam-ı Rabbani’den



Tefekkür etmek, basiretli olmak ve kalbi çalıştırmak gerekir. Aksi halde kıyamet gününde pişman olmak ve hüsrana uğramaktan öte bir şey yoktur.



Amel işleme zamanı şüphesiz gençlik zamanıdır. Akıllı olan, hayatının bu döneminin zayi etmeyip fırsatı değerlendirir. İhtiyarlık çağına ulaşamamak da var!  Ulaşılsa da toparlanıp kendine gelmek mümkün olmayabilir. Bununda mümkün olduğunu farzetsek bile, zaaf  ve acziyetin insanı kuşattığı ihtiyarlık döneminde insan amellerini tam olarak yerine getirmeye güç yetiremeyebilir. Ama şu an amellerini tam olarak yerine getirebilmek için her imkan mevcut.