Akıl ve Doğru Düşünme      

Akıl, insan için olmazsa olmaz, karşılaştığı birçok problemden kendisini kurtarmaya yarayan, kullandakça ve zorlandıkça açılan, kullanılmadıkça ise donuklaşan, basitleşen ve küçülen bir değerdir.
28/10/2008


Akıl yaratılış gereği her insanda -eksik akıllla yaratılanlar hariç- yaklaşık olarak aynı orandadır.

       Başlangıçta her insanın aklı aynı olmakla birlikte, bir insanın doğduğundaki şartlar, çocukluknu yaşadığı aile ve çevre daha sonraki yıllarda almış olduğu eğitim, okuduğu kitaplar, kişisel çabaları aklı olumlu yönde etkileyip geliştiren faktörlerdir. Gözünü dünyaya açtığı ve büyüdüğü ortamda çok fazla hareketliliğin olmadığı, hiçbirşeyi merak edip düşünmeyen, kitap okumayan ve ciddi bir eğitim-den geçmemiş bir insanın aklıyla, bunun tam tersi bir ortamda yaşamış aklını kullanan bir insanın aklı ve çözümlemeleri, sonuçlandırmaları doğal olarak farklı olacaktır.

       Tüm bunlarla birlikte aklın bir gelişim ve büyüme seyri vardır. Tıpkı bir bebeğin emekleme ve yürüme evresi gibi... İsterseniz işe önce aklın ne olduğundan başlayalım.



      AKIL NEDİR?

      Doğruyu yanlıştan ayırabilme, ölçüp biçme, ileriye dönük tasarı, plan program yapabilme, mevcut durumu değerlendirebilme, sonuca çıkabilme, düşünebilme ve hayal kurma, araştırabilme, sınıflandırma ve hükmetme yetilerini içinde barındıran müthiş bir cevherdir.

      Ayrıca Akıl;

      Zihinsel faaliyet olarak üç şeyi yapar.

      Bunlar:



1)  Mukayese; Kıyas yapar, karşılaştırır, ölçüp biçer, değerlendirir, farkeder. Ve bu bütün bilgileri aklın muhasebe bölümüne gönderir. Akıl, bir insanın uzun olduğu, yanına daha kısa birisi gelmediğinde anlayamaz. Yani tüm büyüklük- küçüklük, uzunluk- kısalık, güzellik- çirkinlik, doğruluk- yanlışlık v.b. değerleri akıl ancak yanına benzeri bir obje yada konu geldiğinde değerlendirme yapabilir. Aksi durumda aklın mukayesi yapması mümkün değildir. Bu insan aklının bir zaaf noktasıdırda aynı za-manda. İnsan aklıyla Allah aklının en belirgin olarak ayrılmaya başladığı yerde burasıdır. İnsan aklı, düşünbilmek ve üretebilmek için her zaman birşeylere muhtaçtır. Ancak Allah için böyle birşey söz konusu değildir.



2)  Muhasebe; Burada akıl hesap yapacaktır. Kendisine gelen tam verileri süratli ve titiz bir şekilde değerlendirecektir. Onları sınıflara ayıracak, daha önce biriktirdiği hafızasındaki bilgilerle ölçüp bi-çerek, onları birleştirecek yada çıkaracaktır. Konu ile ilgili karı zararı, doğruyu yanlışı adeta bir mu-hasebeci gibi ayrıştıracaktır. Onları sınıflandıracaktır. Buradan sonrada iş artık sonuç olan muhake-meye kalacaktır.



3)  Muhakeme; Zihin yukarıda sözü edilen tüm aşamalarda sonra artık belirli bir sonuca yani kanaata ulaşacaktır. İşte aklın bu aşamasının adı muhakeme yani hükmetme kaabiliyetidir. Buna karşılaştığı tüm olayları ve bilgileri enine boyuna irdeleyip belli bir sonuca çıkma durumuda diyebiliriz. Akıl bu son aşamaya gelirken eğer temiz ve dürüst düşünebilmiş, yanlış ve tutarsız rüzgarların etkisinde

kalmadan değerlendirme yapabilmiş ise hükümleride o oranda doğru olacaktır.

Akıl, insan vucudundaki adeta bir göze benzer. Göz nasılki bir objeyi önce farkeder, onu hemen beyne iletir, beyinde onunla ilgili bir değerlendirme yaparsa, aklın sistematik olarak çalışmasıda biraz bunun gibidir. Ancak göz birşeyi görürken ve onu algılarken nasılki bazı yanılmalara uğrarsa, aynen zihinde aynı şekilde dış etkenlerden kaynaklanan çeşitli yanılmalara düşer. Biz buna “zihin yanılmaları” diyoruz ki bunu ileriki yazılarımızla çok daha detaylı ve örnekleriyle birlikte inşaallah dile getireceğiz.     

        Ancak yeri gelmişken kısaca şunu söyleyibiliriz ki; Akıl önce kıyas yapar. Kıyas yaparkende çeşitli şeylere karşılaşır. İşte burada karşılaştığı şeylerdeki benzerlikler insan aklının/zihninin yanılma noktalrının merkezini oluşturur. Çoğunlukla insanlar konular yada düşünceler arasındaki benzerlikleri tam ve net olarak ayrıştıramadığı için, birazda dikkatsiz baktığı için ayrıca benzerlikleri aynı zannedip sonuca çıktıkları için zihin yanılmalarına düşerler. İşte insanların farklı farklı düşünmelerinin ve sonuca çıkmalarının altında en çok yatan yerlerin başında burası gelir. Tüm bunlarla birlikte aklın düzgün kullanılmasına yardımcı olacak etmenderde vardır. Bunla kısaca, doğru bilgi, tecrübe, ve iradedir.



a)  Doğru Bilgi; İnsanoğlunun varolduğu günden beri hep ilgi gösterdiği, bulmaya çalıştığı, peşinden koştuğu, birçok zamanlar üzerine gittiği ancak çeşitli rüzgarların etkisinde kaldığı yada saptığı bir değerdir. Neyin doğru, neyin yanlış olduğu hep tartışma konusu olmuş, çoğunlukla insanlar kendisine ulaşan bilgiler, akli çıkarımları vede ençok kendi uyarına (hevasına) göre doğru bilgi budur demişlerdir.



       DOĞRU NEDİR?

      İçersinde, parçadan bütüne eğrilik, uyumsuzluk ve çelişki olmayandır. Kişiye ve kurumları göre değişmeyendir. Biçim ve içerik açısından da bir uyumsuzluk ve çelişki yoktur. Uzun araştırma, göz-lem ve tecrübeyi içersinde barındırmalıdır. Farklı açılardan sağlama yapıldığında da aynı sonuca ulaşılmalıdır. Doğru gerçektir, ancak her gerçek doğru değildir. Doğru dengeli olmak zorundadır. Ancak her dengeli olanda doğru değildir! Doğru hislerden ve duygulardan ve kişisel kanaatlardan uzak olmalıdır. Her doğru hakikat (dini) olmayabilir. Ancak her hakikat doğrudur. Çünkü hakikat ilahi doğrular ve gerçeklerdir.



      Ey iman edenler Allah’tan sakının ve sözü doğru olarak söyleyin.

      Ki O amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın...                                (Ahzab / 70-71)



      Şüphesiz: “Bizim Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar, onların üzerine melekler iner (ve der ki) “Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vadolunan cennete sevinin”                                                                                                                   (Fussilet / 30)



      De ki: “Herkes kendi yaratılışına (mizacına/yapısına) göre davranır. Şu halde kimin daha doğru yolda olduğunu Rabbbin daha iyi bilir.”                                                                      (İsra / 84)



      Ey Ademoğulları, içinizden size ayetlerimizi haber veren elçiler geldiğinde, kim sakınır ve

      (kendisini) düzeltirse işte onlar için korku yoktur, onlar mahsun olmayacaktır.         (Araf / 35)



İNSAN NİÇİN DOĞRU HAREKET ETMEZ?

1)  Doğru bilgisi yoktur, ulaşmamıştır. (karşılaşmadığı yada aramadığı için).

2)  Duygusal yada hissi hareket etmedeki ısrarcılıktan dolayı.

3)  Uzun vadeli yapılan başka hesaplardan dolayı.

4)  Başkasının hatırı, kendi kişisel menfaatleri yada hevasından dolayı.



      DOĞRU OLMAYI, DOĞRUYU BULMAYI ENGELLEYEN FAKTÖRLER

1)  Doğruyu bulmaya/aramaya ilginin ve isteğin olmayışı.

2)  Bağlı bulunduğu çevre, yaşanılan ortamın tesirinde kalınması.

3)  Bu zamana kadar edinilen kültür ve kişisel kanaatlerin baskın olması.

4)  Karşılaştığı bilgileri sorgulama ve sağlama yapma kaygısı ve yeteneğinin olmaması.

5)  Kişide “mukayese, muhasebe ve muhakeme” yeteneğinin ve ilgisinin az olması.

6)  Kişide “dürüstlük” halinin zayıf olması.

7)  Yüzü “Vahye” tam dönük olamamak.     



     DÜŞÜNMENİN YOLLARI

1)  Dikkatli olmak, gaflette olmamak

2)  İlgili, meraklı olmak

3)  Soru sorma, sorgulama yeteneği

3)  Temiz ölçüp biçebilme kabiliyeti olmak

4)  Benzerlikleri karıştırmama, ayrıştırabilme

5)  Sebep sonuç ilişkisine çıkabilme yeteneği



      DÜŞÜNMENİN SONUÇLARI

1)  Anlayabilmenin ve kavrayabilmenin oluşması

2)  Zihnin açılması

3)  Konularda derinleşme

4)  Benzerlikleri karıştırmama, ayrıştırabilme kabiliyetinin ortaya çıkması

5)  Hikmete ulaşma