Küfür-Kâfir

Küfür; kalbî bir hastalıktır, tedavisi, tövbe edip iman etmektir. Hangi çeşit küfre sahip olursa olsun insan, küfrü terk eder, lâ ilâhe illallah Muhammedü’r-Rasulüllah derse mümin olur.
09/04/2014


Sözlük anlamı



“K-f-r” kökü, sözlükte bir şeyi örtmek, gizlemek, nimeti inkâr etmek ve nankörlük etmek anlamına gelir.Araplar, zırhını elbisesi ile örtüp gizleyen kimse için “kefere dır’ahû”, silahını örtüp gizleyen kişiye “mükeffir” karanlığı ile her şeyi örtüp gizlediği için geceye, tohumu toprağa gömüp gizlediği için çiftçiye, içindekileri gizlediği için denize, büyük nehre ve büyük vadiye “kâfir” (çoğulu küffar, kefere ve kifar) demişlerdir. Kelimenin kök anlamı bir şeyi örtmek ve gizlemektir.



Din dilindeki anlamı



Din dilinde “küfr” kelimesi, “iman” kelimesinin; aynı kökten gelen “küfran” kelimesi ise “şükr” kelimesinin zıddı olarak kullanılmıştır. Her iki anlamın, kelimenin kök anlamı ile ilişkisi vardır. Çünkü iman etmeyen kimse, hakkı örtmüş ve gizlemiş, nimete şükretmeyen kimse ise nimeti bilerek inkâr etmiş ve nimeti verene nankörlük etmiştir.



Kur’an’daki anlamı



1. Allah’ın varlığını, birliğini, sıfatlarını, peygamberlerini, kitaplarını, meleklerini, ayetlerini, kısaca Peygamberimizin Allah’tan alıp bize haber verdiği ve iman edilmesi zorunlu olan şeyleri inkâr etmek, tasdik etmemek, kabul etmemek, yalan saymak, beğenmemek, alay konusu yapmak, helalı haram, haramı helal saymak, iman esaslarını kalp ile tasdik etmemek ve Allah’ı ortak koşmak. Kur’an’da küfr kelimesi Bakara suresinin 6’ncı ayetinde olduğu gibi genelde imanın zıddı anlamında kullanılmıştır.



2. Nimete nankörlük etmek. Mesela; Bakara, 2/152, Şuara, 26/19 ve Neml, 2/40 ayetlerinde bu anlamda kullanılmıştır.



3. Hakkı bilerek inkâr etmek. Mesela; Bakara, 2/89 ayetinde bu anlamdadır.



4. Beri olmak, tanımamak, uzak durmak. Mesela; Ankebut, 29/25 ayetinde bu anlamdadır.



5. Örtmek, gizlemek. Mesela; Hadid, 57/20 ayetinde bu anlamdadır.



Küfrün çeşitleri



Küfür, genel olarak iki kısma ayrılır:



1) Küfr-ü itikadiyani insanı dinden çıkaran, kâfir yapan küfür. Bu küfür şu kısımlara ayrılır:



a) Küfr-ü inkari.Bu, kalbi ve dili ile Allah’ın varlığını veya peygamberi, Kur’an’ı ve İslam’ı kabul etmemek veya ilahlık iddia etmek şeklinde olur. Firavun’un küfrü (Naziat, 79/24.) bu çeşit bir küfürdür.



b) Küfr-ü cühut(bilerek yapılan küfür). Hakk’ı kalbi ile ikrar ettiği ve bildiği hâlde dili ile ikrar etmemektir. Mesela Bakara, 2/89 ayetinde geçen küfür bu anlamdadır.



c) Küfr-ü tekzip(yalanlama küfrü). Bu; Allah’ı, peygamberini ve ayetleri yalanlama şeklinde olur. Mesela Ankebut, 29/68 ayetinde geçen küfür bu anlamdadır.



ç) Küfr-ü istikbar(kibirlenme küfrü). Bu, Hakk’ı bildiği hâlde kibrinden dolayı kabulden imtina etmektir. Mesela Bakara, 2/34 ve A’raf, 7/11 ayetlerinde bildirildiği gibi İblis, Allah’ın Âdem’e secde emrine kibirlenerek karşı çıktığı için kâfir olmuştur.



d) Küfrü inadi(inadına küfür).Küfür-Kâfir Bu, Hakk’ı bildiği hâlde kabul etmemektir. İman etmeden ölen Peygamberimizin amcası Ebu Talib’in küfrü bu çeşit bir küfürdür.



e) Küfrü’ş-şek(şek ve şüphe küfrü). Kur’an’da bildirilen gerçeklerden söz gelimi meleklerin, cinlerin ve ahiret hayatının varlığından şüphe etmek bu tür bir küfürdür. (bk. Yunus, 10/94; Hucurat, 49/15.)



f) Küfr-ü ı’rat(Kur’an’dan yüz çevirme küfrü). Mesela Ahkâf, 46/3ayetinde geçen küfür bu tür bir küfürdür.



g) Küfr-ü nifak(münafığın küfrü). Bu, Münafikûn, 63/1-3 ayetlerinde beyan edildiği gibi dili ile iman esaslarını ikrar ettiği hâlde kalbi ile tasdik etmemektir.



ğ) Küfr-ü şirk(Allah’a ortak koşma küfrü). Bu, iman ve ibadetinde başkalarını Allah’a ortak koşmak, Allah’tan başka ilah kabul etmektir. Mesela Maide, 5/72 ayetinde de geçen küfür bu çeşit bir küfürdür.



h) Küfr-ü tefrik(parçalı küfür). Bu; iman esaslarının, ayetlerin, haramların, emir ve yasakların bir kısmını kabul edip bir kısmını kabul etmemektir. Mesela Nisa, 4/150-151 ayetinde bu tür kimselere “gerçekten kâfir” denilmiştir.



2. Küfr-ü ameli(insanı dinden çıkarmayan küfür). Bu, nimetlere nankörlük etmektir. Mesela Nahl, 16/112 ayette geçen küfür kelimesi bu anlamdadır. Şartlarına uygun iman ettiği hâlde dinin emir ve yasaklarına riayet etmede gevşeklik gösteren söz gelimi, yalan söyleyen, içki içen, kumar oynayan, namaz kılmayan, domuz eti yiyen, zina eden, hırsızlık yapan kimse Allah’a nankörlük etmiş, isyankâr ve fasık olmuştur.



 “Küfr”, Kur’an’da insanın inanç, söz, eylem ve davranışlarındaki olumsuzluğunu ifade eden bir kavramdır. Kur’an’da inkâr edilen şeyler; Allah, Allah’ın ayetleri, peygamberler, melekler, kutsal kitaplar, ahiret hayatı, kıyametin kopması, Kur’an ve iman zikredilmiştir. (Nahl, 16/106; Nisa, 4/56, 136; Sebe’, 34/3; Fussılet, 41/41; Ankebut, 29/67; Maide, 5/5.)



Küfür; kalbi bir hastalıktır, tedavisi, tövbe edip iman etmektir. Hangi çeşit küfre sahip olursa olsun insan, küfrü terk eder, “la ilahe illallah Muhammedü’r-Rasulüllah” derse mümin olur. İman, kişinin küfür hâlindeki günahlarını silip yok eder. Küfürde direnen insan, kendi aleyhine yapmış, nefsine zulmetmiş ve kendisini ebedî ziyana sürüklemiş olur.



Kur’an’da; Allah’ın kâfirleri sevmediği, onlara gazap ve lanet ettiği ve onların düşmanı olduğu bildirilmektedir. (Rum, 30/45; Nahl, 16/106; Âl-i İmran, 3/ 86-87; Bakara, 2/98.)



Kur’an’da kâfirlerin tanımı



Birçok ayet-i kerimede kâfirlerin nitelikleri bildirilmektedir. Bunlardan bir kısmını şöyle sıralayabiliriz: Kâfirler; sapık, fasık, kibirli, mücrim, şerli, bozguncu, zalim (Âl-i İmran, 3/90; Nur, 24/55; Ahkâf, 46/20; Casiye, 45/31; Enfal, 8/55; Nahl, 16/88; Bakara, 2/254.) hakkı batıl ile yok etmek için mücadele veren (Kehf, 18/56.), dünyayı ahirete tercih eden, (Nahl, 16/107.), Allah’a yalan isnat eden, peygamber, ayetler ve müminler ile alay eden, dinlerini oyun ve eğlence yerine koyan, Kur’an’a büyü, eskilerin masalı, yalan ve uydurma diyen, hakkı yalanlayan ve batıla uyan (Maide, 5/103; Yunus, 10/105; A’raf, 7/51; Yunus, 10/2; En’am, 6/25; Furkan, 25/4-5; İnşikâk, 84/22; Muhammed, 47/3.) kimselerdir.



Kâfirler için hazırlanan (Nisa, 4/137-138.) cehennemin yakıtı kâfirlerdir. (Âl-i İmran, 3/10.) Cehennemde kâfirlere büyük, şiddetli, acıtıcı, alçaltıcı ve çok kötü bir azap, ateşten elbiseler, demirden kamçılar ve kaynar sudan içecekler vardır; üzerlerine kaynar su dökülür, boyunlarına halkalar vurulur, derileri ateşte yandıkça azabı tadıp durmaları için yenilenir, azaptan kurtulamazlar, onlara yardım eden de bulunmaz. (Nahl, 16/106; Âl-i İmran, 3/14; Maide, 5/36; Nisa, 4/102; Casiye, 45/11; Hac, 22/19-21; Yunus, 10/4; Hac, 22/20; Yasin, 36/8; Nisa, 4/56; Enbiya, 21/39.)



Kâfirler, “Keşke Müslüman olsaydık.” (Hicr, 15/2.) ve “Keşke toprak olsaydık. ”(Nebe, 78/40.) diye temenni ederler, pişman olurlar, ama pişmanlıkları kendilerine bir fayda vermez. Kâfirler için ahirette af ve mağfiret yoktur, cehennemde ebedî olarak kalırlar.