AİLENİN TEMEL KURALLARI

İslâm’ın önemsediği en önemli kurumlardan bir tanesi aile kurumudur. Bu kurumun sağlıklı yürümesi için bir takım temel prensiplerin olduğu muhakkaktır. Müslüman aile yapısı, belli kurallar üzerine kurulmuştur. Bu kuralları şöyle ifade edebiliriz:
10/08/2016


1. Aile hayatı, Allah’ın bir emri olarak yürümelidir. Aile, yalnız bu dünyaya ait bir kurum değil, âhirette de daimi bir birliktelik şeklinde ele alınmalıdır.


 


2. Aile hayatında inanç, ibadet ve ahlâk anlayışına öncelik verilmelidir.


 


3. Ailede sevgi ve güven esas alınmalıdır. Aile yuvasında temel kural, karşılıklı sevgi ve saygıdır. Sevgi ve saygıdan yoksun olan aile bireylerinin mutlu olmaları mümkün değildir.


 


4. Eşler her ne şartta olursa olsun birbirlerine destek olmalıdırlar.


 


5. Ailede, aile büyüklerine ve akrabalarına karşı bir ilgi ve bir saygı oluşturulmalıdır.


 


6. Eşler çocuk eğitimi için çok iyi hazırlanmalıdırlar. Çocuk eğitimi bilimsel ve tecrube ihtiva eden bir yaklaşımla yapılmalıdır.


 


7. Mutlu ve uyumlu bir evlilikte, her iki eşinde cinsel açıdan memnun ve tatmin olmuş olmaları gerekir.


 


8. Ailede açık ve şeffaf olunmalıdır.  Çifler birbirlerinden hiçbir şey gizlememelidir. Yani iletişim düzenli yürütülmelidir. Birbirlerini anlamaları ve problemlerini, üzüntü ve sevinçlerini birbirleriyle paylaşmaları büyük önem taşır. Aile fertlerinin ihtiyaçlarının giderilmesi için, direkt ve açık bir iletişim şarttır.


 


9. Çocukların hayata mânevî boyut katmaları çok önemlidir.  Bu yüzden birlikte yapılan ibadetler, duâlar; bayram ve kandillerin kutlanması ihmal edilmemesi gereken fırsatlardır.


 


10. Aile üyeleri zaman zaman geziye, pikniğe çıkmalı, konferans gibi sosyal ve sanatsal etkinliklere katılmalıdır.


 


11. Aile fertleri,  ev işlerinde sorumluluk almalıdır. Ev işlerinde ebeveyinlerin birbirlerine destek olmaları ne kadar gerekliyse, çocuklara da belli bir sorumluluk vermek o kadar gereklidir. Çocuklara evle ilgili sorumluluklar ne kadar erken verilirse, sorumluluk duygusu o kadar erken gelişir. Aile hayatında ne kadar düzenli kurallar oluşturulup, uygulnırsa, ailede o ölçüde düzenli, mutlu bir hayat oluşur.


 


12. Temiz olmak.


 


13. Tertipli olmak.


 


14. Güzel görünmek.


 


15. Kimseyi rahatsız etmemek.


 


16. Aile sırrını gizlemek.


 


17. İstikrarlı bir ilim ve ibadet hayatını gerçekleştirmek.


 


18. Yaşantıda iktisadı prensip edinmek.


 


19. Nazik ve görgülü olmak.


 


20. Sağlığa özen göstermek.


 


21.  Düzenli spor yapmak.


 


22. Aileyi hertürlü bozulma ve zarara karşı korumak.


 


23. Komşuya iyilik, misafire ikram ve akrabayı ziyaret etmek.


 


24. Bir ailede var olan her bireyin varlığı bağımsız bir şahsiyet olarak tanınmalıdır. Bunun zıddı fark edilmezlik ve aldırmazlıktır.


 


25.  Değer duygusu:  Her insan bir dünyâdır ve kendi başına bir değeri vardır.  Bu sebeple  aile bireyleri birbirlerine gereken değeri vermelidir.


 


26. Emniyet/Güven duygusu: Aile fertleri âile içerisinde kendilerini güvende hissetmelidir.


 


27. Sorumluluk duygusu: Ailede sorumluluk duygusunu öğreten başöğretmen babadır. Baba, öncelikle kocalık duygusunu yerine getirerek eşine örnek olmak durumundadır. Ana-baba arasındaki karı-koca sorumluluğu temeline dayalı ilişki, çocuklara da sirâyet edecek, birbirlerine karşı sorumluluk duygusu taşıyan eşler, çocuklarına karşı ana-babalık sorumluluğunu yerine getirmekte zorlanmayacaklardır.


 


28. Paylaşma ve dayanışma duygusu: Aile içerisinde paylaşma ve dayanışma duygusu varsa, âile bireylerinin hayat içerisinde karışlaştıkları tüm zorlukları, aileyle birlikte aşacaklarına olan inançları pekişir.


 


29. Mücâdele duygusu: Akıllı bir âile yönetimi, mahrûmiyeti nimete dönüştürmeyi bilir. Evet, mahrûmiyet nimettir. Çünkü o ailede bulunan bireyler, özellikle de çocuklar hayatın acı, keder ve sıkıntılarına karşı mücâdele etmeyi bu sâyede öğrenirler. İyi bir ana-baba, çocuğuna hiç sıkıntı tattırmayan ana-baba değildir; aksine çocuğuna hayatta karşılaşabileceği zorluklara karşı direnmeyi, yani sabrı ve mücâdeleyi öğretendir.


 


30. Mutluluk duygusu: Aile mutluluk ocağı olmalıdır. Eşler birbirlerine verdikleri değer, sevgi ve saygıyla mutluluğun ağacını dikmeli, çocuklar da bu mutluluğun meyveleri olmalıdır. Çocukların varlıkları, sağlıkları, başarıları, bu meyvenin çekirdeğinin tekrar fidana dönüşmesi anlamına gelir.


 


31. Ahlâkî davranış ve adâlet duygusu: Ahlâkî davranış kurallarını çiğneyen bir âilenin, değil mutlu bir âile olması, varlığını sürdürmesi dahi mümkün değildir. Ahlâkî davranışın kaynağı insanlık tarihi boyunca din olmuştur. Çünkü yalnızca din, bir vicdan oluşturur; ideolojilerin vicdan oluşturduğu görülmemiştir. İslâm'ı en geniş anlamıyla insanlığın değişmez değerler bütününe verilen ad olarak tanımlarsak, ahlâkî davranışı oda şu değerlerin kendisi olarak algılamamız gerekecektir. Ahlâkî davranış imandan ayrı düşünülemez.


 


32. Saf ve temiz bir iman: Allah demek anlam demektir. Allah'sız bir hayat anlamsız bir hayattır. Hayatına bir anlam katamayan bireyin, aile oluşturmak gibi sorumluluk gerektiren bir yükün altına girmesi, dahası bu yükü sonuna kadar götürmesi çok zordur. Allah'a iman, tevhid inancının birinci basamağıdır. Tevhid inancı, var olan hiçbir şeyin Allah'tan bağımsız olmadığına inanmaktır. İşte, ailede bu imanın yerleşebilmesi ailenin temeli olan ana-babanın böylesine bir inancı ailede hâkim kılmaları ile mümkündür.


 


Ailede ortak değerler her şeyden önce temel bir güven ve hoş görü üzerine kurulmalıdır. Sağlıklı ailelerde bu ortak değerlerin içerisinde; muhabbet, merhamet, özür dilemeyi bilme, pişmanlık duyma ve bunu karşı tarafa bildirme, bağışlama gibi davranışlar temel ilke olarak benimsenmelidir. Eşlerin evliliklerini muhafaza etmek için birbirlerine karşı saygı, sevgi ve dürüstlükle davranmaları gerekmektedir. Bu şekilde birbirine davranan eşlerin yuvalarının temeli sağlam olacak aynı zamanda İslam dinindeki kuralları da uygulayarak evliliklerinin daha sağlam kurulmasını sağlayacaklardır.


 


Son yıllarda film ve dizilerde evlilik dışı ilişkiler, (filört) nikâhsız birliktelikler normalmiş gibi gösterilerek, bu tür gayr-i ahlâkî ilişkiler toplumda özendirilmektedir. Genç yaşta bekâr insanların çokluğu, düzen ve çevrenin haramları süsleyip kolaylaştırması ile birleşince, çeşitli ahlâksızlıkların yayılmasına, maddî ve mânevî nice hastalıkların, sorunların artmasına yol açıyor. Günnümüzde bazı insanlar Allah’ın kendilerine helâl kıldığı nikâhı terk ederek, gayr-i meşrû ilişkilere yönelmektedirler. Bu yüzden toplumumuzda zina, fuhuş ve sapık ilişkiler alabildiğine yayılmış bulunmaktadır. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı bu tür sapık ilişkilere karşı uyarmak gerekmektedir. Ailede çocuklarımıza verilecek güzel ahlak eğitiminde anne ve babaya büyük sorumluluklar düşmektedir.  


 


Yaratılışımızın gayesini “Allah’a kulluk”  (Zariyat, 51/56) olduğunu bildiren yüce Allah, insanı İman’a, Salih amellerle her türlü kötülüklerden arınmaya, temiz toplumun yapısını oluşturan ahlâki niteliklere sahip olmaya çağırmaktadır. Dindar insanla, iyi ahlâklı insan aynı fotoğraf içerisinde yer alırsa o zaman dine uygun yaşanmış olur. Güzel ahlâk, doğru davranış insanı nitelikli kılar. Dinin kendisinden beklediği güzel davranışları sergileyen  kendisine ve toplumuna yararlı olur. Günümüz dünyasında toplumların sosyal yapılarını tehdit eden en büyük tehlike, ahlâki değerlerin yozlaşmasıdır.


 


Doğruluğun, samimiyetin, hayâ ve edebin, şefkat ve merhametin, ülfet ve muhabbetin saygının, sevginin ve hoşgörü’nün giderek azalması, buna karşılık, yalan, iftira, arsızlık, saygısızlık, içki, uyuşturucu, kumar, zina, haksızlık, ahlaksızlık, hırsızlık, şiddet, kin, nefret vb. her türlü kötülüklerin hızla artması ahlâki çöküşün en önemli göstergesidir. Fert ve toplumların ruhen ve bedenen sağlıklı yetişmelerinde din ve ahlâk eğitiminin önemi çok büyüktür. Bu nedenle, ailelere, eğitim kurumlarına ve  sorumluluk taşıyan herkese büyük vazifeler düşmektedir. Bu vazifelerin başında da sorumlu olduğumuz çocuklarımızı ve yakınlarımızı, her türlü gayri İslami ve gayri ahlaki ortamlardan uzak tutmak gelmektedir. Özellikle çocuklarımızın arkadaş çevresinin ve etkileşim ortamları dikkatle izlenmelidir. Dolayısıyla mü’minler, dünya ve ahret saadeti için İslam’ın inanç esaslarına, ibadet ilkelerine, ahlak kurallarına uymak zorundadır!


 


Süleyman GÜLEK / Vuslat dergisi