EŞLER ARASINDAKİ GÜZEL GEÇİMİN FORMÜLÜ

Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Kadınlarla iyi geçinin.” (Nisâ, 4/19)
18/10/2016


Rasulullah (s.a.s.)’de şöyle bildirmektedir:


 


“Mü’minlerin iman yönünden en mükemmel olanı, ahlâken en iyi olanıdır ve sizin en hayırlınız da kadınlara karşı en iyi davrananızdır.”1


 


“En güzel dünya nimeti, insanın sahip olabileceği nimetlerin en hayırlısı: Zikreden dil, şükreden kalp ve insanın iman doğrultusunda (müslümanca) yaşamasına yardımcı olan kadındır.”2


 


“Bir kimse, karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.”3


 


Esasen hiçbir insan kusursuz ve mükemmel değildir. Dolayısıyla “kusursuz dost arayan dostsuz kalır” atasözünü aklımızdan çıkarmayalım. Bizlerin eşlerimiz için bir elbise, onların da bizim için bir elbise olduğunu ve birbirimizi tamamladığımızı unutmayalım. (Bakara, 2/1879)


 


Herkese ve özellikle eşimize karşı nazik ve kibar olalım. Onları asla incitmeyelim. Aile yuvasında üstlendiğimiz sorumluluğu yerine getirelim. Televizyon ve internetten daha ziyade eşimize ve çocuklarımıza zaman ayıralım. Onlarla nitelikli ve kaliteli zaman geçirelim. Şu fani dünyada eşlerimize karşı daima merhametli ve şefkatli olalım.


 


Eşler arasındaki güzel geçimin, mutluluğun formülü 5 S’de gizlidir: Sevgi, saygı, sadakat,  sabır ve sorumluluk. Bu hususlara dikat edildiğinde mutlu, huzurlu bir aile ortamı olur. Bu 5 S’yi kısaca izah etmeye çalışalım:


 


1- Sevgi


 


Sevgi; sevme duygusu, bir kimseye veya bir şeye muhabbet besleme hissi! Sevgi, insanlarda doğuştan bulunan fıtrî bir duygudur. Sevgi; insanın, harcandıkça çoğalan tek sermayesidir. Sevgi, huzur ve mutluluktur. Sevgi ile insanların kalpleri birleşir ve huzur bulur.  Sevgi ile topluma huzur ve barış gelir.  Kur’an sevginin huzur ve mutluluk vereceğini bildirir.


 


“Huzura kavuşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koyması, Allah’ın âyetlerinden (O’nun varlığı, birliği ve yüceliğine dair işaretlerden)dir.”( Rûm, 30/21)


 


Sevgi, Allah'ın insanlara verdiği en büyük nimetlerden biridir. Allah, insan fıtratını sevmekten ve sevilmekten zevk alacak, dostluktan ve yakınlıktan hoşlanacak şekilde yaratmıştır. Her insan doğal olarak sevmek ve sevilmek ister, bu Allah’ın insana bahşetmiş olduğu en güzel hediyelerden biridir.


 


Hayatımızın devamı, mutlu bir yaşam için sevgiye ihtiyacımız var, öyleyse kendi kalbimizi ve eşimizin kalbini sevgiyle dolduralım. Kadının belki de en çok ihtiyaç duyduğu şey sevgidir, erkekler bu ihtiyacı eşlerinden esirgememelidirler. Eşlerin hem evliliğe başvururken hem de evliliği sürdürürken muhtaç oldukları en önemli kavramdır. Sevgi, ruhun olgunluk hissettiği, çok hoşlandığı şeye karşı meylidir. Sevgi ailenin huzur ve saadeti için son derece önemlidir. Çocukların yetişmesi için de sevgi ortamı çok mühimdir. Sevgi ve saygı esasına dayanmayan aile müessesesi varlığını sürdüremez. Aile yuvasında temel kural, karşılıklı sevgi ve saygıdır. Sevgi ve saygıdan yoksun olan aile bireylerinin mutlu olmaları mümkün değildir.


 


Eşler birbirlerini Allah’ın lütfu ve ihsanı olarak görmeli ve birbirlerini sevmelidir. Aile bireyleri birbirlerini bir çıkar veya bir menfaat uğruna sevmemeli, bu sevgi Allah rızâsına dayanmalıdır... İnsan kadını Allah için sevmezse, Allah için muhabbet duymazsa, onu bir et kemik yığını olarak, makine gibi; bulaşık yıkayan, yemek yapan, evi süpüren, ütü yapan, zaman zaman da cinsel ihtiyaçlarını giderdiği bir et parçası gibi görürse, ona değer vermemiş oluyor. Saygı da duymamış oluyor. Dolayısıyla içinde bir öfke oluyor. Onu böyle tüketici bir varlık gibi, bir et yığını gibi görüyor. Kadın sevilip sevilmediğini çok iyi bilir. Özellikle samimi olarak sevilmediğini çok iyi bilir. Bunu fark ettiğinde de tabii bir öfke meydana geliyor...


 


Evlilikler, Allah için olmazsa, eşler birbirlerini Allah için sevmezse, ruhsal birliktelik, gönül birlikteliği, şefkat güzelliğine bağlı birliktelik, âhiret inancına bağlı birliktelik olmaz. Kadın ya da erkek o zaman bir meta gibi olur. Bir fiziksel eğlence vasıtası ve bir oyuncak haline gelir. Oyuncaktan bıkılınca da değiştirme başlar. Batı dünyasında boşanmalarının çok yüksek olmasının sebeplerinden birisi de dünyevî olan evliliklerden bir müddet sonra bıkılması, mânevî, uhrevî bir yönün, Allah ile bir bağın ya hiç bulunmaması ya da doğru bir şekilde olmamasıdır.


 


Ailede sevgi şartsız olmalıdır. Şartsız sevginin illeti yine sevgidir. Şartlı sevgi “şöyle davranırsan seni severim, böyle davranırsan seni sevmem” mesajını verir. Şartsız sevgi “seni, sen olduğun için, Allah rızâsı için seviyorum”der. Bu sevginin artması ve devamı için yakın ilgi, güven, sabır, hoşgörü, güleryüz, güzel söz, iyi davranış ve hediyeleşmek de gerekir.


 


Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurur:


 


"Din kardeşini (eşini) seven kişi, ona sevdiğini bildirsin.”4


 


Sakın sevginizi göstermekle değerinizi kaybettiğinizi sanmayın, aksine eşinize sevginizi göstermekle onun gözündeki değeriniz kat kat çoğalacaktır. Evde onu seven ve bekleyen birinin olduğunu bilen bir erkek, biran önce eve varmak için sabırsızlanır.


 


Yunus Emre'nin dediği gibi: “Yaratılanı severiz yaratandan ötürü” dür. Allah’a ve ahiret gününe inanan bir mümin ise, erkek olsun kadın olsun eşini Allah için sever. Peygamberimizin (s.a.s.) tavsiyesine uyarak, “dindar olan bir eşi” tercih eder. Allah için sevginin başlangıcı budur. Allah için sevgide eşler birbirine emanettir. Amaç dünya ve âhiret mutluluğudur. Batılının keşfedemediği bir durumdur bu. Allah için birbirini seven eşler bilirler ki, imanla kabre girerlerse cennette birlikte olacaklar. Ebedi bir şekilde birlikte olacaklar. Konuyla ilgili olarak Yüce Allah bir âyet-i kerimede, “Siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluk içinde cennete giriniz”  (Zuhruf, 43/7) buyurmaktadır.  Eşler birbirlerini Allah için sevdikleri zaman yalnızca bu dünyada belirli bir süre birlikte olacakları kişiler olarak bakmazlar birbirlerine. Aynı zaman da âhirette de birlikte olacakları ebedi dostları olarak görürler eşlerini.  Bu nedenle sevgileri daha köklü ve güçlü olur. Böylece aileler dünya ve ahirete mutlu olurlar.


 


2- Saygı


 


Eşler arası ilişkilerin sağlıklı yürümesi için sevgi gerekli; ama onu yıpratmamak, tüketmemek, ayağa düşürmemek için saygı da gereklidir. Saygı, eşimizin onurunu koruma, değerlerini ve tercihlerini göz önünde tutma, hakkına ve hukukuna dikkat etme, çevresindekilere değer verme hassasiyetidir. Saygı, karşındakinin varlığını göz önünde bulundurma, sana yapılmasını istemediğini ona yapmamandır. Saygı; ince, kibar, seviyeli ve medeni davranmayı, hak ve hukuka riayet etmeyi gerektirir. Bunun için saygılı bir insan eşine kaba davranmaz, onun düşüncelerini hafife alamaz, onu hiçbir konuda rencide etmez, tarzını ve tavrını aşağılayamaz, değerlerini küçümseyemez, akraba ve çevresini reddedemez. Eşine saygılı olan “hem severim, hem döverim” anlayışını da benimseyemez.


 


Aile hayatının korunması ve evliliğin devamı, eşlerin birbirlerine karşı saygılı, ölçülü davranmalarını öngörmüş, aile hayatını tehlikeye sokacak tutum ve davranışlardan da eşlerin kaçınmalarını tavsiye etmiştir. Eşine saygılı olmak ve değer vermek, kendine değer vermek demektir. Onu aşağılamak, bir bakıma kendini aşağılamak anlamına gelir. O bakımdan insan eşinin kendisine değer vermesini istiyorsa, ilk önce kendisi ona değer vermeli ve böylece kadir kıymet bilinen bir ortam sağlamaya çalışmalıdır. Eşlerin birbirlerine değer vermeleri her ikisinin de Allah katında değer kazanmalarını sağlayacak çok güzel bir davranıştır. Eşler arasında ne kadar sevgi ve merhamet, saygı ve sorumluluk bilinci varsa o aile o kadar mutludur, o ailede yetişen çocuklarda o kadar sağlıklı, saygılı, edepli ve terbiyelidir. Aile öncelikle sevgiye ve saygıya dayanır.  İnsan, Allah için sevdiği bir kişiye değer verir. Aynı zamanda ona saygı duyar.


 


3- Sabır


 


Evlilik, bir bakıma sorumluluk yüklenmektir. Sorumluluğu artan kişinin haliyle yükü de artmıştır, rolleri de. Görev ve sorumluluğu artan eşler ailede haliyle bekârlık dönemine göre daha çok yorulabilecektir. Yorulan çiftlerin stresi artacaktır. Stres artınca sataşma veya bağırma da kendini gösterecektir. İşte bu aşamada eşlerin sataşma, bağırma ve dövüşmeye karşı kendilerini frenleyebilmesi için sabır şarttır. Sabır, eşlerin birbirinin bazı olumsuz söz ve davranışlarını sakince, anlayışla ve tepkisizce karşılamada olduğu gibi, eşlerin birbirlerinin isteklerini yerine getirememeleri durumunda da gösterilmesi gereken önemli bir erdemdir. Bu güzel erdem, eşlerin birbirine karşı gösterildiği gibi yakınlarına karşı da gösterilmelidir. Sözgelimi, eşinin fazla konuşmalarına sabreden, onun annesinin konuşmalarına da sabretmelidir. Böyle davranan bir kimsenin Allah katında da büyük mükâfata erişeceği unutulmamalıdır. Eşlerin birbirlerine karşı adaletli, sabırlı olması gerekir.


 


Eşler, sağlıklı ve mutlu bir aile ortamı oluşturmak istiyorlarsa hayatın zorluklarına birlikte karşı koymak zorunda olduklarını bilmelidirler. Yan yana, el ele, göz göze sohbet etmeli, nitelikli beraberlikler yaşamalıdırlar. Eşler, birbirlerine cesaret verici, takdir edici sevecen sözler söylemeli, hediye almalı, fiziksel temas kurmalı, birbirlerini hoş görmeli ve yardımlaşmalıdırlar. Çiftlerin birbirleriyle ilgilenmeleri, sorumluluklarına dikkat etmeleri, iyi taraflarını görmeleri, birbirlerine güven duymaları mutluluğun yakalanmasında en önemli faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Eşlerin, birbirlerine karşı bağışlayıcı ve sabırlı olması, ufak tefek hatalarda öfkelenmeyip öfkesini kontrol altında tutması, eşine değer verdiğini hissettirmesi aile mutluluğunun anahtarı konumundadır. Sabır, mü’minin en önemli özelliklerinden biridir. Kur’an-ı Kerim’de, Allah (c.c.) sabredenlerle beraber olduğunu haber vermektedir. (Bakara, 2/153) Dolayısıyla Eşlerin birbirleiyle iyi geçinmeleri için,  sabırlı olmaları gerekir.


 


4- Sadakat


 


Sadakat, eşlerin sözlerinde ve işlerinde doğru ve birbirine güven dolu olmaları demektir. Sadakat, içten bağlılık sağlam ve güçlü dostluk... Sadakat duygusu,  eşinden râzı olup onunla yetinmeyi, başka arayışlara koyulmamayı, halinden memnun olmayı ifade eder. Ailede olmazsa olmaz kavramların başında sadakat gelir. Sadakat eşler arasında karşılıklı olduğu zaman hayat şartlarının zorluğu, musibetlerin ağırlığı evliliğin temellerini sarsmaz. Bunun aksi eşler arasında hıyanet olduğu zaman evlilik çatısının çökmesine binanın yıkılmasına neden olur. Eşler arasındaki güvensizlik, sadakatsizlik evin içinde sürekli huzursuzluk doğurur. Bunun tabii neticesi de mutsuz bir dünya hayatı, kaçınılmaz bir son olan âhiret kaybıdır. Sadakatsızlık, aldatma ise bir olgunsuzluk, onursuzluk, sebatsızlık, vefasızlık kısacası Allah’ın verdiğine râzı olmamaktır. Sadakatin zıddı “hıyanet”tir. Bu sıfat eşe ve olgun bir Müslüman’a asla yakışmadığından bunu Kur’ân yasaklamış ve Sevgili Peygamberimiz de münafıklığın alâmeti olarak saymıştır. Örneğin Kur’ân’da “Allah’a, Resulü’ne ve emanetiniz altında olanlara (çoluk-çocuk ve eşlerinize) karşı hıyanette bulunmayınız!..” (Enfâl, 8/27) buyrulmaktadır. Müslüman hem eşiyle hem de diğer insanlarla ilişkilerini sadakat ahlâkı üzere, doğruluk, dürüstlük ve açıklık ilkesine göre düzenlemelidir. Eşler hem evdeki görevleri açısından, hem de iffetlerini korumaları açısından birbirlerine karşı sâdık olmalıdırlar. Eşler arasında ise tüm bu anlamları içererek ihanetten, yalandan, zinâdan uzak bir evlilik temelini ifade eder. Dinimiz ise zinâyı kesin bir şekilde yasaklamıştır. Zira Kur’ân-ı Kerim’de, “Zinâya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur” (İsrâ 17/32)  buyrulmaktadır. Sadakat, iffetten ayrı düşünülemeyecek bir kavramdır. Eşlerin birbirine kalbî olarak tam bir bağlılık göstermesi ancak iffet duygusuyla birlikte açıklanabilir.  Allah Teâlâ kadın erkek ayrımı yapmadan hatta ilk hitabı erkeklere yönelterek, iffetli davranmayı emrediyor: “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar” (Nûr, 24/30-31) Allah Teâlâ Mü’minun Suresi’nde gerçekten kurtuluşa eren mü’minleri zikrederken, onlardan bir grubun da iffetli olan yani zinâ günahını işlemeyen kulları olduğunu ifade etmektedir. (Mü’minün, 23/5) Sevgide sadakat, ilişkilerde sadakat, muamelelerde sadakat, eşler arasına muhabbet katar, huzur verir, güven tesis eder.  Böylece eşler mutlu olurlar.


 


5- Sorumluluk


 


Sağlam bir aile, buraya kadar sıraladıklarımıza ilave olarak, eşlerin sorumluluk duygusunu hissetmeleriyle mümkündür. Sorumluluk ailede eşin önce kendisini yetiştirmesi, koruması, görev bilincinde olması, yükümlülüklerini yerine getirmesi, sonra da eşi, çocukları, büyükleri ve akrabalarına karşı nasıl davranacağını bilip, bunlara karşı yükümlülüklerini yerine getirmesidir. Ailede maddî sorumluluklarımız vardır, mânevî sorumluluklarımız vardır. Birincisi barınma, yeme içme, giydirme, eğitim, meşru ölçüler içerisinde gezme, eğlenme ve dinlenme ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.  Eşler, cinselik konusunda da sorumluklarını yerine getirmelidir. Zira cinsellik insan doğasının bir parçasıdır.  İslâm, bunun en güzel yolunun da evlilik olduğunu göstermiştir. Evliliğin en önemli amaçlarından birisi de cinsel arzuyu meşru yoldan gidermektir. Ailede mutluluğun en önemli unsuru eşler arası cinsel tatmindir.


 


Mânevî sorumluluk ise eşin ve aile bireylerinin ruhen sağlıklı olmaları, manen gelişmeleri, kültürel açıdan seviye kazanmaları, gönül dünyalarını genişletmeleri kısacası iyi insan, iyi Müslüman olmanın donanım ve birikimini kazanmaları için elden gelen gayreti sarf etmektir. Çocukların ilmî, imanî, fiziksel ve ruhsal gelişimleriyle birlikte ilgilenmeleri, akrabaları da ilgi çemberine almaları (zira aile ocağı yakınlar ve dostlarla da güçlenir), aile onurunu, namusunu ve sırlarını korumaları, aile kazancını çarçur etmemeleri, güzellikleri paylaşmaları, kötülüklerde birbirlerini engellemeleri, cennete giden yolu birlikte kat etmeye çalışmaları eşlerin sorumlulukları altında olan hususlardır.


 


Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurur:


 


“Hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz. Erkek, aile halkından sorumludur. Kadın, kocasının evi ve çocuklarından sorumludur.”5


 


“Hanımının senin üzerinde hakkı vardır. Bedeninin senin üzerinde hakkı vardır. Misafirlerin de senin üzerinde hakkı vardır. Her hak sahibine hakkını ver.”6


 


"Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi kişiye günah olarak yeter"7


 


Bu hadislerde görüldüğü gibi, sorumluluk bilincinin önemine vurgu yapılmaktadır. Müvahhid mü’min sorumluluklarını yerine getirirse dünya ve ahiret sadetine kavuşur!


 


Dipnot


 


1. İbn Mâce, Nikâh 50


 


2. Tirmizî, Birr 13


 


3. Müslim, Radâ 61


 


4. Ebû Dâvud,  Edeb 113


 


5. Buhârî, Nikâh 91


 


6. Buhârî, Savm 51-55 


 


7. Ebû Dâvud, Zekât 45


 


Süleyman GÜLEK / Vuslat dergisi Ağustos 2016