RAMAZAN MEKTEBİ

Ebu Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasulüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Kim faziletine inanarak ve ihlas ile Allah’ın rızasını gözeterek ramazan gündüzlerini değerlendirirse, geçmiş günahları bağışlanır."
13/06/2017


Açıklama


 


Hadis metninde geçen “îmânen” kelimesi, sevabını tasdik ederek, “ihtisaben” ise ihlasla diye açıklanır. Bu hadis, ramazan gündüzlerini, şu hadis ise gecelerini değerlendirmeyi ifade eder: “Kim faziletine inanarak ve ihlas ile Allah’ın rızasını gözeterek ramazan gecelerini değerlendirirse, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari, Salatü’t-teravih, 1; Müslim, Salatü’l-müsafirin, 173.) Şu hadis de, ramazanın son on gününün tekli gecelerinde aranması tavsiye edilen Kadir gecesinin önemini öğretir: “Kim faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Kadir Gecesi’ni değerlendirirse, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari, İman, 25.)


 


Âlimlerin ekseriyetine göre, “geçmiş günahlar” ile küçük günahlar kastedilir. 


 


Oruç, koruyucu ve kollayıcı bir ibadettir


 


Yüce Rabbimiz oruç ibadetinin hikmet ve semeresini açıklarken, “Umulur ki takva sahibi olursunuz.” (Bakara, 2/183.) buyurur. Takva sahibi olmak, kulun görev ve sorumluluk bilincine ulaşması, kendini günahlardan koruyup kollaması, Allah’a karşı gelmekten sakınması, hesap günü yüzünü kızartıp zor durumda bırakabilecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınması demektir. Nitekim hadis ve fıkıh âlimi Nevevi, “Takva, ahirette mahcup edecek şeylerden kaçınmaktır” derken, tefsir âlimi Beyzavi de, “Şeriat örfünde müttaki, ahirette zarar verecek şeylerden kendisini koruyan ve kollayan kimsedir.” diye açıklama getirir. 


 


Oruç, sabır ve irade eğitimidir


 


Açlık ve susuzluk gibi bedeni arzulara karşı direniş ve dayanma gücü kazandıran oruç, aktif bir sabır eğitimidir. “Oruç sabrın yarısıdır.” (Tirmizi, Deavat, 86.) buyuran Peygamber Efendimiz (s.a.s.),  müminin bela ve sıkıntıya maruz kalması halinde, öfkesini yutup karşılık vermekten sakınması ve sadece “Ben oruçluyum.” sözüyle yetinmesi gerektiğini öğütler.


 


Aynı zamanda oruç ibadeti, bireysel ve toplumsal hayatı disipline eden, nefsin haz ve isteklerinden uzak tutan bir irade eğitimidir. Bu hikmetinden dolayı oruç, Rasul-i Ekrem tarafından kalkana benzetilir.


 


Pek çok İslam âlimine göre, sıradan insanların (avam) orucu sadece yeme içme gibi bedeni arzulara ara vermekten ibaret sayılırken, dil, kulak, göz ve diğer organların günahlardan esirgenerek tutulan orucun erdemli insanların (havas) orucu olduğu görülür. Ruh, gönül ve zihin dünyası seferber edilerek kendini Allah’tan gayri (masivallah) duygu ve düşüncelerden arındıran kimsenin orucu ise daha yüksek derecede (havassu’l-havas) görülür. Şüphesiz bu dereceye ulaşabilmenin yolu, güçlü bir sabır ve sağlam bir irade eğitiminden geçer.


 


Ramazan Kur’an ayıdır


 


Yüce Rabbimiz, “Biz o Kur’an’ı Kadir Gecesi’nde indirdik.” (Kadir, 97/1.) buyurur. Vahiy meleği Cebrail ile Hz. Peygamber, her yıl ramazan ayında o zamana kadar inen Kur’an ayetlerini karşılıklı olarak birbirlerine okumak (mukabele etmek) üzere her gece bir araya gelirdi.   Hz. Peygamber’in ebedî âleme irtihal edeceği yıl, “arza-i ahire” adı verilen bu son karşılaştırma (mukabele) iki defa olmuştu. Ramazan aylarında devam ettirilen mukabele geleneği, bu sünnete uymanın bir sonucu olarak görülmelidir.


 


Kadir Gecesi’nde inmeye başlayan Kur’an’ı ramazan ayında baştan sona okumak (hatim), yaşanması ve yaşatılması gereken bir gelenektir. Nitekim Nevevi, “Bilesiniz ki, Kur’an okumak en faziletli zikirdir. Fakat beklenen, onu anlayıp ibret alarak okumaktır.” der. 


 


Ramazan ayı infak mevsimidir


 


İnfak, Allah’ın rızasına erişebilmek için servetten harcama yapmak, muhtaçlara ayni veya nakdi karşılıksız yardımda bulunmak demektir. Zekat, fıtır sadakası, tasadduk, öğrenci bursu gibi gönüllü olarak yapılan her türlü hayır ve hasenat, infak kapsamındadır. 


 


Doğrusu infakı, hayır ve hasenat ruhunu ramazan ayı ile sınırlamak mümkün değildir. Ancak tarih boyunca bu ay, Allah için daha cömert harcamaların yapıldığı, yoksulların hasretle beklediği bir infak mevsimine dönüşmüştür. Nitekim Abdullah b. Abbas (r.a.), oruç ayında son derece neşeli olan Rasul-i Ekrem’i şöyle tanıtır: “Rasulüllah (s.a.s.) insanların en cömerdi idi. O, ramazan ayında Cebrail ile buluştuğunda daha da cömert olurdu. O, ramazanın her gecesinde Cebrail ile buluşup karşılıklı olarak Kur’an’ı okurdu. Hayır konusunda Rasulüllah (s.a.s.), sürekli esen ve yağmur yüklü bulutları taşıyan rüzgârdan daha cömerttir.” (Buhari, Bed’ü’l-vahy, 5; Müslim, Fezail, 50.)


 


Ramazan ayı rahmet iklimidir


 


 Ramazan ayı, kemale erdiren; kendini beğenme, kibir ve riyakârlık gibi çirkin huylardan uzaklaştırıp tevazu ve samimiyet kazandıran, düşünme ve nefis muhasebesi fırsatı verip tövbe, istiğfar, af ve mağfirete zemin hazırlayan bir rahmet iklimidir. “Oruç benim içindir, onun karşılığını ben vereceğim.” (Buhari, Savm, 2; Müslim, Sıyam, 30.) hadisi, Allah Teala’nın azami derecede sevap takdir ettiği bir ibadet olduğunu gösterir. 


 


Bu anlamda oruç, oruçluyu tutar, onu dizginler ve ona haddini bilmeyi öğretir. Haddini bilmek kadar irfan olmaz. Ramazan, hızlı akan zamanı yavaşlatmak ve stres yükünü hafifletmek için belki bu açıdan bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.


 


Bazı emniyet raporlarına göre, ramazan ayında ahlak masasına intikal eden her türlü suç oranında %80-90 düşüş yaşandığı görülür. Çünkü bu ayda, şeytanî güç ve şer odaklarının zarar ve tahribatının azaldığına işaret eden hadisler vardır. 


 


Ramazan itikâf zamanıdır


 


İtikâf, Allah’a yaklaşmak, taat ve ibadette bulunmak niyetiyle belli bir süre mescitte durmak demektir. Beş vakit namaz kılınan cami ve mescitlerde yerine getirilen itikâf sünnettir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) her ramazan on gün, dünyaya veda ettiği yılın ramazanında ise (Cebrail ile Kur’an’ı iki defa mukabele ettiği gibi iki katına çıkarıp) yirmi gün itikâfa girmişti. (Buhari, İtikâf, 17.)   


 


İtikâf niyetiyle cami veya mescitte birkaç saat veya birkaç gün kalmak mümkündür. Ancak özellikle ramazan ayının son on gününde itikâfa girilmesi, Kadir Gecesi’ni de ihya etme fırsatı vereceğinden ayrı bir öneme sahiptir. İtikâfa giren kimsenin nafile namaz kılması, Kur’an okuması, dua ve istiğfarda bulunması, Allah’ın kudreti ve nimetleri hakkında tefekküre dalması, bilhassa hadis ve siyer kitaplarını okuyarak vaktini değerlendirmesi müstehap görülür.


 


Hâsıl-ı kelam, ramazan ayı, bireysel ve toplumsal ahlakın inşasında Rahman’ın kullarına lütfettiği müstesna bir mekteptir. Gönüllere rikkat kazandıran bu mektep, tüm zamanlarda insan insanın “kurdu” değil, “yurdu” olduğu bilincini yerleştirir.


 


Bu mektepten mezun olan her Müslüman, elde ettiği bilgi ve tecrübeyi, iyilik ve takvayı yılın diğer aylarına taşıyıp yaşama kararlılığı göstermelidir. Aksi halde Rasul-i Ekrem’in, “Nice oruç tutan var ki, orucundan kendisine kalan sadece açlık ve susuzluktur. Nice geceleri kalkan var ki, ondan kalan sadece uykusuzluktur!” hadisindeki serzenişi göze alınmalıdır. Ayrıca Hz. Ömer’in, “Öyle bir kişinin namazı ve orucu sizi aldatmasın ki, konuştuğunda yalan söyler ve kendisine güven duyulduğunda hıyanet eder.” anlamındaki sözü, temel bir ilke olarak benimsenmelidir.


 


Hadisten öğrendiklerimiz


 


• Kur’an ayı ramazan, bireysel ve toplumsal ahlakın inşasında bir mekteptir.


 


•  Sıhhat şartlarını taşıyan ramazan orucu, geçmiş günahlardan arınma sebebidir.


 


•  Ramazan orucunun kazandırdıkları, etkisini bir sonraki ramazana kadar göstermelidir.


 


Prof. Dr. Zekeriya Güler / Diyanet Aylık Dergi