İnsan Allah'a Muhtaçtır

Ey insanlar, Allah 'a muhtaç olan sizlersiniz; zengin ve övülmeye layık olan ise, ancak Allah'tır. [1]
09/04/2009


  Vahiy dilinin en yüksek manalı kelimesi, Allah'tır. O, her şeyin yaratıcısıdır. [2] Allah'a benzeyecek, [3] O'na denk olabilecek hiçbir şey yoktur. [4] Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir; fakat bütün varlıklar O'na muhtaçtır. [5] Tüm varlığa, oluşa ve sisteme Allah hakimdir. [6] Kâinatın ve insanın varlığını devam ettiren, özellikle insana hidayet veren Allah'tır. [7] Bundan dolayı, Allah'ın sözlerinden oluşan Kur’an, kendini "insanlara yol gösterici" ola­rak tanımlar. [8] O, insanı olumlu ve olumsuz yönleriyle çok iyi anlatır. İnsanın da diğer yaratıklar gibi tabii bir varlık olduğu­nu, [9] ayrıca onun ahlaki bir kişiliğe ve yükümlülüğe sahip bu­lunduğunu, bu yüzden de kendisine en büyük değerin verildiğini belirtir. [10] İnsanın yapısını gerçekçi bir biçimde tanıtan Kur’an, onun zaaflarına da değinir ve bunları ortadan kaldıran çözümler önerir. [11]



Kur’an mesajının temel hamlelerinden biri de "Allah'ın birliğini, insanın O'na muhtaç ve bağımlı olduğu gerçeğini" birçok yönden ortaya koymaktır. Değinilen gerçek, Kur’an'ın bir aye­tinde şöyle dile getirilir:



“Ey insanlar, Allah'a muhtaç olan sizlersiniz; zengin ve övülmeye layık olan ise, ancak Allah 'tır.” [12]



Bu ayet, Allah'ın zengin ve övgüye lâyık tek İlah olduğunu belirterek İslam'ın Muktedir Uluhiyyet anlayışını orta­ya koymaktadır. Ayetteki "gani" kelimesi lügatte, "zengin olmak, bir şeye ihtiyacı bulunmamak" anlamlarına gelen "gına'' mastarından türemiş bir sıfattır. Bu kelime Allah'ın sıfatı olarak kullanıldığında, "malik olduğu şeylerle başkalarına ihtiyacı bulunmayan, zenginliği sonsuz ve sınırsız olan, yanında herke­sin yoksul kaldığı Yüce Varlık" anlamına gelir. "Hamid" kelimesi ise, "hamd" mastarından türemiş bir sıfattır. Bu kelime, "kendisindeki güzel vasıflardan ve yaptığı iyiliklerden dolayı her türlü övgünün sahibi olan Allah" manasına gelmektedir. Hem övgü hem de şükür manasını içeren hamd, Allah'a özgü­dür. [13] Bunun için insanlar, melekler ve diğer bütün varlıklar O'na hamd etmektedir. [14]



Kur’an'da 17 kez geçen "gani" sıfatı, [15] tek başına Allah'ın bütün varlıklardan müstağni olduğunu bildirir. [16] Birçok inanç siste­minde, tanrıların insanlara muhtaç durumda düşünüldüğü hatırlanırsa, bu İlahi ifadelerin Muktedir Uluhiyyet gerçeğini anlat­mak için ne kadar gerekli olduğu daha iyi anlaşılmış olur.



Kur’an, Allah'ın varlık ve insanla olan ilgisinin başka boyutlarını da insana aynı anda telkin etmek için gani sıfatını, diğer ilahi sıfatlardan bir kısmıyla birlikte zikreder. [17] Böylece Allah'ın kendi kendine yeterli olmakla beraber O'nun yaratıklara, özel­likle de insanlara karşı ilgisiz kalmadığı ve ihtimamsız olmadığı mesajını verir. Ayrıca Kur’an'da gani sıfatı, Allah'ın insanların yararı için koyduğu ibadet ve hayır buyruklarını takip eder. [18] Bu durum, buyrukların esas faydasının Allah'a değil, onları uygulayan insanlara döneceğine işaret eder. Çünkü Allah hiç kimsenin infak ve ibadetine muhtaç değildir. Dine, inanca ve ibadete ihtiyacı olan, insandır.



Gerçekçi gözlemler, yaşadığımız hayatta şahit olduğumuz ürkütücü pek çok olumsuzluğu ortaya koymaktadır. Bunlardan en önemlisi ve en acısı, Kur’an'ın sunduğu inanç ve yaşayış şeklinin, insanların hayatında asli yapısından çok şeyler kaybetmiş olmasıdır. Pek çok insanın, dini, hayatın görülmez alanlarına hapsetmeleri, onu sadece cenaze törenlerinde ortaya çıkarmaları, hayatlarında en çok ihtiyaç duydukları bir değeri ne kadar ihmal ettiklerini "gösterir. Dini şekilci unsurlara indirgeyen kişilerin tabii ki İslami bir hayat sürmeleri ve ölüm korkusunu yenmeleri mümkün değildir. Allah'ın izniyle her korkudan kurtulmanın bir yolu vardır. Ama Allah'tan kurtulmak imkânsızdır.



Günümüzde bir nimet olarak insan hayatını zenginleştirmesi beklenen teknoloji, gerçek amacından saptırılarak kendi başına buyruk bir tanrı haline getirilmiştir. Oysa İslam, insanlığa muk­tedir bir Uluhiyyet anlayışı sunar O, yepyeni bir diriliş muştusuyla her alanda kendi insanını yetiştirip onun önüne yeni ufuklar açar. Şu halde Allah'ın insanlara sunduğu nimetlerden meşru şekilde yararlanıp ahlaken tutarlı bir hayat sürmek için, manevi körlüğün verdiği küstahlıktan kurtulmak gerekir. Bu da ancak İslam'ın insan ve hayat üzerindeki etkisi ile sağlanabilir. Bunun sebebi, Kur’an'ın fert ve toplum hayatını düzenleyici ku­rallarının, diri ve belirleyici bir yapıya sahip olmasıdır. Kur’an'ı bu şekilde anlamaya ve yaşamaya mecburuz. Hatırlanacağı gibi, Peygamber (as)'in önderliğinde oluşan ilk İslam toplumu Kur’an'la varlık alanına çıkmıştır. Eğer bu gün de bir İslam toplumu çıkacaksa yine bu kitapla ortaya çıkacaktır. Çünkü Kuran'a dayalı bir yaşayış, ömür boyu süren değişmez bir ibadettir. Ecele bu ibadetle koşanlar, cennete ulaşırlar. Ölümsüzlük insana bu dünyada bir hak olarak verilmiş değildir. Ama insan imana dayalı basiretli bir gayretle onu elde edebilecektir. Öyleyse “Rabb’ınızın affına ve genişliği göklerle yer kadar olan cennete doğru koşun. O, Allah 'a karşı sorumluluk bilincinde olanlar için hazırlanmıştır.” [19]

------------------

[1] Fâttr: 35/15

[2] Bkz. En'am: 6/102; Ra'd: 13/ 16; Hicr: 15/28; Zûmer: 39/32 vb.

[3] Bkz. Şûra: 42/1l

[4] Bkz. İhlâs: 112/4

[5] Bkz. İhlâs: 112/2

[6] Bkz. En'am: 6/3, 18, 73 vb.

[7] Bkz. Tâhâ: 20/50; Â'Iâ: 87/3; En'am: 6/90 vb.

[8] Bkz. Bakara: 2/185; İsra: 17/9 vb.

[9] Bkz. Hicr: 15/26, 28, 33; Mü'mimin: 23/112-14 vb.

[10] Bkz. İsrâ: 1 7/70; Tin: 95/4; Ahzâb: 33/72

[11] Bkz, Me'âric: 70/19-21; Nisa: 4/128; Teğâbün: 64/16: Haşr: 59/9 vb.

[12] Fâtır: 35/15

[13] Bkz. Fatiha: 1/2

[14] Bkz. İsrâ: 17/44, 111: Bakara: 2/30: Zümer: 39/ 75 vb.

[15] Bkz. Fâtır: 35/15: Neml: 27/40: Yûnus: 10/68: En'am: 6/133; Lokman: 31/ 12, 26: Zümer: 39/7: İbrahim: 14/8; Ankebût: 29/6: Bakara: 2/263, 268: Âl-i İmrân: 3/ 97: Mümtehine: 60/6: Hadîd: 57/24; Muhammed: 47/38; Hac: 22/64; Teğâbün: 64/6

[16] Bkz.Yûnus: 10/68; Ankebût: 29/6

[17] Bkz. Bakara: 2/263, 267; Ankebût: 29/6; En’am: 6/133; Neml: 27/ 40; Zümer: 39/7 vb.

[18] Bkz. Âl-i İmrân: 3/97; Bakara: 2/263, 267 vb.

[19] Al-i İmrân: 3/133 Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 269-271.