Kutsal İklime Yolculuk

Niyet
İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekseuzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.”(Hac, 27)
19/10/2009


Hac bir vuslattır, Hz. İbrahim (a.s.)’in zamanına, Allah Resulü’nün yaşadığı mekâna, sahabe-i kirâmın sevdasına…



Yüreğinde bu sevdayı taşıyanlarda her sene, ayrı bir heyecanbelirir, vakit yaklaştığında…



Binler, yüz binler dökülür yollara ve vadilere; akan seller misali... rengarenk bir insan manzarası dolar o kutsal iklime…



Nasıldolmasın ki, gidilen yer ilk günden beri gözlenen ve her daim öz-lenen “Ufuk Nebi’yi” hatırlatmakta…



O’nun hatırasını bugüneve geleceğe taşımakta…



Dillerde ve gönüllerde daima O’nun ismi...



Duvarlarda ise Kâ-be ve Mescid-i Nebî resmi…



YönelişHac; dilleri, kültürleri, renkleri, ırkları, ülkeleri, sosyal ve eko-nomik durumları farklı ancak hedefleri bir, duyguları ve gayeleriaynı milyonlarca Müslümanın ilâhî aşkla bir araya gelmesi, birlik-te Allah’a yönelmesidir...



“Hac, yöneliş demektir. Allah’a ve O’nungösterdiği hedeflere yürüyüştür. Hz. Adem’denitibaren kutlu peygamberlerin, Hz. İbrahim’inhatırasını benliğimizde yaşamaktır. İlâhî vahyinbeşiğini, Hz. Peygamber’in tebliğini ve tevhitmücadelesini yakından tanımak, tarihle bütün-leşmek, 1,5 milyarlık İslâm dünyasından butopraklara davet edilen sınırlı sayıdaki temsilci-den biri olmanın hazzını ve sorumluluğunuomuzlarımızda hissetmektir.”



Yakınlık heyecanı



Evet, Kâbe’ye yolculuk…



Kâbe... Müslümanların kıblesi… milyarlarcainsanın görmek için, kavuşmak için, eteğine tu-tunup gözyaşı dökmek için, etrafında büyükbir aşkla dönmek için can attığı kutsal mekân…



Kâbe... Temellerini Hz. İbrahim ve Hz. İsma-il’in birlikte yükselttiği yüce mabet…



Kâbe, Beytullah... Yani Allah’ın evi...



“fiüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadetevi Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâbe’dir.Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ıninsanlar üzerinde bir hakkıdır.” (Âl-i İmran, 96-97)



Yol



Sevgili Peygamberimiz; hac ve umre ibade-tine başlarken; “Allah’ım! Senin rızan için hac(ve umre) yapmak istiyorum, onu bana kolaykıl ve onu benden kabul buyur”, diye dua ede-rek, daha işin başında, bu ibadetin ifası konu-sunda Cenab-ı Hak’tan yardım, kolaylık ve mu-vaffakiyet dilemiştir. fiimdi kutsal iklime yolcu-luk başlamıştır. Dua zamanı…



“Allah’ım, bu yolculukta sahibimiz sensin;ailemizi, evlâdımızı, dost ve malımızı sanaemanet ediyoruz, vekilimiz sensin. Bizi ve onla-rı her türlü kötülüklerden koru. Yolculuğumuz-da ve haccımızda bize kolaylık ver… Elimizle,dilimizle, bütün vücudumuz ve ruhumuzla se-nin rızana uygun şekilde gidip dönmeyi ve ha-yatımızın bundan sonraki safhalarında senin rı-zan dairesinde yaşamayı bize nasip eyle yaRabbi!”



Varış ve tavaf



Kâbe’ye varmak da, kıbleye dönmek de,ben-merkezimizin yörüngesinden çıkıp, Rabbi-mizin rızası dairesinde bir tavafa girmeyi gerektir.



Tavaf, Hacerü’l-Esved’in hizasından başla-yarak Kâbe’nin etrafında yedi defa dönmek…



Kâinatta her şey tavaf hâlinde… Ay dünya-yı, dünya güneşi tavaf ediyor... Zerreden kürre-ye her şey dönüyor…



Kâbe’nin etrafında tavaf eden on binlerceMüslümanın oluşturduğu tablo, samanyolun-daki milyarlarca yıldızın dönüşüne sanki eşlikediyor. Tavaftaki manevî hazza erişebilmesi içininsanın kendini tavafın akışına bırakması gere-kiyor…



Sa’y



Sa’y, anne sevgisi ve şefkatinin en güzel ör-neğini veren Hz. Hacer validemizin hatırasınınbir açıdan yâd edilmesi…



Hz. İbrahim Allah’ın emriyle Hz. Hacer vehenüz süt emmekte olan oğlu İsmail’i ıssız veçorak bir vadiye bırakır. Çok geçmeden suyuve yiyeceği tükenen Hz. Hacer, kızgın güneşinaltında canla başla, telâşla, heyecanla koşar,Safa tepesine…



Çaresiz döner.. Tırmanır, birkaç yudum subulabilmek umuduyla Merve tepesine…



Tam sa’y için gidip gelir, bu tepecikler ara-sında…



Sonunda döner biricik oğlu İsmail’in yanına…



Çaresiz ananın gözyaşları dökülür, Mek-ke’nin siyah taşlarına…



Nihayet Allah fışkırtır zemzemi, Kâbe’ninyanı başında...



Zemzem…Yaratanın büyük ikramı... bu su-da Hz. İsmail’in feryadı, Hz. Hacer’in gayreti veAllah Rasulü’nün duası var…



Arafat



“Hac Arafattır.” Arafat, bereketli bir zamanolan Arefe günü, Yüce Allah’ın af ve rahmetinenail olabilme günü...



Arafat, Allah Resûlü’nün, on dört asır önceyüz yirmi bini aşkın sahabeye hitap ettiği veVeda Hutbesi’nin verildiği yer... Kıyamete ka-dar insanlığa ışık tutacak evrensel ilkeleri içerentemel insan hakları bildirgesinin seslendirildiğimekân…



Arafat, eşitlik ve kardeşlik günü...



Arafat, yalvarış ve yakarış günü..



Annemiz, babamız için, ailemiz ve çocukla-rımız için, milletimiz ve bütün insanlık için dua günü...



Müzdelife



Arafat’ta gün boyu yaşadığımız muarefeye mukabil, gece boyu Müzdelife’de engin içedönük bir şuurlanma, aydınlanma yaşıyoruz...



Mina



Mina, Hz. İbrahim ile oğlu İsmail’in, Allah’aolan teslimiyetlerinin test edildiğini bildiğimizyer... Hz. İbrahim, biricik oğlunu Allah için kur-ban etmek; İsmail ise teslim olmak konusundabir imtihandan geçmişler…



Hz. İbrahim, oğlu İsmail’i Allah yolunda kur-ban etmek üzere tutmuş Mina yolunu… Al-lah’a olan sadakatini ispatlamak üzere düşmüşyola… Bu esnada şeytan onu vazgeçirmek içinçıkmış karşısına…



Hz. İbrahim, bugün taşlamanın yapıldığıyerlerde defalarca taşlamış şeytanı... Neticedebaba-oğul ikisi de Allah’ın emrine teslim olmuşve bu çetin imtihanı kazanmışlar...



Ve Mina... mal-mülk, makam-mevki, can-canan ve bütün fanî sevgilerin aşıldığı, Allahsevgisinin zirveye ulaştığı mekân...



Mina, bayram sabahıdır, maksada erişmegünüdür.



Arafat’ta Rabbi ile tanışanların,Müzdelife’de kendisi ile hesaplaşanların,



Mina’da eli ile ettiği şerleri şeytanın yüzünesavuranların, hatırına bayramdır bugün.



Ziyaret tavafı



Ziyaret tavafı haccın farzı…



Arafat’ta mahşeri yaşamış ve marifete eriş-miş, Mina’da bütün varlığımızla Allah’ın yo-lunda olduğumuzu göstermiş olarak, hayatımı-zın geri kalan kısmında da sürekli bu halde ola-cağımızı bütün içtenliğimizle tekrar tekrar ifadeetme zamanı…



Dillerimizde ve gönüllerimizde Rabbimizinbizden istediği görevi başarıyla yerine getir-menin sevinci, şükrü ve bunun Allah katında“makbul bir hac” olması dua ve niyazı var.



Veda tavafı



Veda tavafı, vedalaşma tavafı… Son bir kezdaha doya doya ve duya duya tavaf…



Medine



Asırlar önce Medineliler tarafından tarifi im-kânsız bir coşku ile karşılanmıştır günlerce bek-lenen hicret yolcusu…



O’nu önceden tanıyanlarda zirveleşen bircoşku, ilk defa görenlerde ise garip bir heyecanvardır.



Hicret yurdu… Yesrib iken, Allah Rasû-lü’nün hicret etmesiyle Allah’ın nuruyla aydın-lanan şehir mânâsına



Medine-i-Münevvere ol-muş…Medine, bizler için bir özlemdir. Ona duyu-lan özlemin ardında;



Peygamberimize duyulan hasret vardır.



O’nun getirdiği değerlere duyulan saygıvardır…



Fakirlerin, kimsesizlerin hiçbir zaman geriçevrilmediği makama; cömertlik kapısına du-yulan sevgi ve ilgi vardır...



İnsana verilen değere, kardeşliğe, dostluğave yitirdiğimiz değerlere duyulan özlem vardır.Dünya gözü ile kendisini göremeyenleri te-selli için şu sözleri zihinlerimizde yankılanıyor…



“Beni vefatımdan sonra ziyaret eden sağlı-ğımda ziyaret etmiş gibidir.”Medine, tarihe tanıklık etmiş nice şahitlerledoludur…



Her karış toprağında Allah Resûlü veonun ashabının izi vardır.Burası, İslâm nurunun insanlığa ulaştırılma-sı yolunda gösterilen fedakârlığın ve gayretinen güzel örneğini vermiş binlerce sahabeninmübarek beldesidir.



Ravza-i Mutahhara



Peygamber efendimizin kabri ile minberiarasında kalan kısım…



Efendimiz sallallahualeyhi ve sellem namazlarını burada kılmış veşöyle buyurmuştur. "Evimle minberim arası,cennet bahçelerinden bir bahçedir."



Dönüş



Yüce Allah’ın verdiği en büyük nimetlerdenbiri olan zaman, su gibi akar. Hele bu, “sayılıgünler” olursa…Daha o mübarek mekânlaraalışayım, doyasıya yaşayayım derken, hac gö-revlerinin tamamlanmasıyla bir de insan bakarki, ayrılık vakti gelivermiş...



“Kavuşmak güzel de, bir de ayrılık olmasa!”diye hüzünlenir insan. Aslında fâni olan insa-nın geçici ömrü de böyle değil miş.



Hayatımız da nihayet sayılı günlerden ibaretdeğil miş.



Keşke geçirdiğimiz zamanlar, hep bu iklim-de geçirilen günler kadar bereketli ve feyizli ol-sa...



Artık geriye dönüş hazırlıkları başlamıştır…



Artık kutsal iklimden ayrılma zamanı… he-nüz Kâbe’ye ve Ravza’ya doyamadan, belki debir daha kavuşamamak üzere ayrılık...



Bir daha Kâbe’ye yüz sürmenin aşkı…Kâina-tın efendisine selâm verme iştiyakı ile…“Allah katında makbul haccın karşılığı, an-cak cennettir.” (Buhari, Umre, 1; Müslim, Hac,437)