Gençler belki bilmez, eskiden 20 sayfadan fazla sayfalarý olan defter gibi nüfus cüzdanlarý vardý. Osmanlý kimliði, tümüyle anlaþýlmaz hale getirilip tarihe çoktan mal olmuþtu T.C. ile zaten. Sonra bir daha deðiþti, tek sayfalýk mavi-pembe kimlikler kabul edildi. Derken vatandaþlýk numaralarý ilâve edildi. Olmadý, yine deðiþecek, içine çipler yerleþtirilecek ve çok fonksiyonlu olacak. Bu deðiþiklikler sürpriz sayýlmamalý. T.C. vatandaþýnýn sýk sýk kimliðini deðiþtirir. Uzun süre ayný kimlikte kalmasýna rýzâ göstermez. Sýk deðiþen kimlik, kimliksizlikle eþ durumdur. Ýnsanýmýzýn iki türlü kimlik problemi var. Birisi kimliksizlik, diðeri çok kimliklilik.
Kimliksiz: Düzenin yetiþtirdiði insanýn kimliði, çok bilinmeyenli denklemi andýrýyor. Ne müslüman olduðu belli, ne de kâfir diyebiliyorsun. Kilisedeki kuþ misali. Müslümansa kilisede ne iþi var, hýristiyansa heykelin üzerine niye pisliyor? Ýnsanýmýzý kuþa benzettiler, kilisedeki de deðil; tapýnaktaki kuþa. Kamusal alaný tapýnaða çeviren düzen, heykelin üstüne pislemeyi de suç saydýðýndan, önünde saygý duyup tapýnan kuþa dönüþtürdü insanýmýzý. Kuþ derken deve kuþu. Ne uçabiliyor, ne yük taþýyor. Kuþ demek cesaret ister; kuþ deðil, çünkü uçamýyor. Deve desen diyemiyorsun, yük taþýyamýyor.
Ayný zamanda çok kimlikli: Devekuþu; hem deve, hem kuþ geçiniyor; eh, biz de kabul edelim: Deve gibi her tarafý yamuk, kuþ beyni kadar beyinli, kuþbeyinli. Devedeki gibi iþkembe, kuþtaki kadar akýl. Düzen bu hale getirdi insanýmýzý, eseriyle övünebilir. Her yerde ayrý bir kimlik, ayrý bir rozet, ayrý bir yüz, ayrý bir maske. Ýki yüzlü de deðil, iki yüz yüzlü. Sakala göre týraþ, karþýsýndakine göre tavýr...
Ýslâm, dosdoðru bir kimliktir. Her yerde kendisini gören bir zâtýn her an kendisini imtihan ettiði bilinciyle O’nu görür gibi yaþayan bir kimlik. Her yerde, her zaman diliminde, her müslümanýn sahip olmasý ve hiç deðiþtirmemesi gereken bir kimlik: Müslümanlýk.
“Allah uðrunda, hakkýný vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi. Babanýz Ýbrahim’in dininde (de böyleydi). Peygamber’in size þâhit olmasý, sizin de insanlara þâhit olmanýz için, O, gerek daha önce (gelmiþ kitaplarda), gerekse bunda (Kur’an’da) size ‘müslümanlar’ adýný verdi. Öyle ise namazý kýlýn; zekâtý verin ve Allah’a sýmsýký sarýlýn. O, sizin mevlânýz, tek efendinizdir. O, ne güzel koruyup kurtarýcýdýr, ne güzel yardýmcýdýr.” (22/Hacc, 78)
Ýslâm fýtrat dinidir, güzellik dinidir. "Her çocuk, Ýslâm fýtratý (Allah'ý tanýma ve O'na teslim olma) yaratýlýþý üzere doðar." (Müslim, Kader 25; Ahmed bin Hanbel, 4/24). Ýnsaný, yaratýlýþýndaki güzelliðe çaðýrýr. Güzellik, fýtrî bir özelliktir. Güzel Zât’ýn güzel olarak yarattýðý insanýn, güzeli gören, güzelden zevk alan rûhu, etrafta güzeli arar, bulur.
Güzelin ölçüsü müslümana göre bellidir: Cemîl/Güzel olan Allah’ýn hükmü. Güzel, Allah’ýn güzel dediðidir. Bütün fýkýh usûlü ile ilgili kitaplarda “husün-kubuh” (güzellik-çirkinlik) konusu iþlenir. Bu konudaki görüþler þöyle özetlenebilir: “Güzel olan Allah, sadece güzel olan þeylerin yapýlmasýný emreder” veya “güzel olan Allah’ýn emrettiði her þey güzeldir.” “Allah sadece çirkin þeyleri yasaklar” veya “Allah’ýn yasakladýðý her þey çirkindir.”
Var ettiklerine en güzel boyayý vuran da Allah'týr (2/Bakara, 138). Güzelin kaynaðý ve tüm güzelliklerin sergileyicisi olan Allah, insandan da güzellik sergilemesini, yani ihsâný emreder:
"...Allah sana ihsân ettiði gibi, sen de (insanlara) ihsân et (güzellikler sergile, iyilik yap)..." (28/Kasas, 77)
En güzel kývamda, en güzel biçimde yaratýlan (95/Tîn, 4) insanla ilgili güzellikler, somut bedensel güzelliklerin yanýnda ve ondan öncelikle soyut güzelliklerdir. Tevhidî, ahlâkî, rûhî, zihnî güzelliktir esas önemli olan. Tüm insanlar, hangi renkte, hangi yaþta, hangi seviyede olursa olsun yaratýlýþýndaki mânevî/fýtrî potansiyel sâyesinde güzellik yarýþmasýna katýlabilir, derece alabilir. Çünkü Allah, ölüm ve hayatý, insanlardan kimlerin en güzel ameller iþleyeceðini sýnamak için yaratmýþtýr (67/Mülk, 2). Hayýrda yarýþmaya katýlmamýz emredilmiþtir (2/Bakara, 148; 5/Mâide, 48).
Bilindiði gibi Ýslâm, kelime anlamý olarak, teslim olmak, müslüman olmak demektir. Müslim, Allah’a itaat eden, boyun eðen, baðlanan, kendini Allah’a veren, ihlâslý bir þekilde Allah’a yönelen ve hakkýyla müslüman olan kiþidir.
Ýslâm’ýn mânâsý, teslim olmaktýr; Allah’ýn emir ve yasaklarýna teslim olmak. Allah’ýn hükümlerine teslim olmaksýzýn Ýslâm olmaz (Bak. 6/En’âm, 162; 4/Nisâ, 65). Ýnsan, Allah’ýn yarattýðý kuldur. Allah, ilmiyle her þeyi kuþattýðýndan ve hikmet sahibi olduðundan kulluðun gereði, O’na teslim olmaktýr. Hayatýn kanunlarý insanýn Allah’a teslim olmasýný gerektirir. Çünkü bu kanunlarý da, insaný da en iyi bilen, Allah’týr.
Bütün kâinat ve içindeki her þey O Yaratýcý’nýn kanunlarýna itaat etmektedir. O yüzden bütün kâinatýn dini Ýslâm’dýr. Güneþ, ay, yýldýzlar hep müslümandýr. Dünya, hava, su, ýþýk, aðaçlar, taþlar ve hayvanlar da müslümandýr. Ýslâm, Allah’a itaat edip teslim olmak demek olduðu için, bütün bu varlýklarýn isyan etmeden Allah’a itaat ettiklerini görmekteyiz. Yani teslim oluþlarýna, müslüman oluþlarýna þâhidiz.
“Allah’ýn dininden baþkasýný mý arýyorlar? Oysa göklerde ve yerde olanlarýn hepsi ister istemez O’na teslim olmuþtur ve O’na döndürülüp götürüleceklerdir.” (3/Âl-i Ýmran, 83).
Bu âyette gökte ve yerde olanlarýn teslimiyeti insana örnek olarak gösteriliyor ve deniliyor ki “Ey insan, Ýþte sen de böyle teslim olmalýsýn!” Hz. Ali’nin de dediði gibi “Ýslâm teslimdir, teslimiyettir.” Allah’a teslim olmayan kimse, müslüman sayýlmaz. Ýnsan neye teslim olmuþsa ona kul olmuþ demektir. Ýslâm, imanýn bir tezâhürü, dýþa yansýmasýdýr. Ýman etmeden teslimiyet, yani imansýz Ýslâm olur mu? Olsa bile makbul deðildir. Münâfýklar inanmadan teslimiyet gösteren insanlardýr. Günümüzde de gerektiði þekilde iman etmediði, Allah’ýn hükümlerini içine sindiremediði, baþka ideolojileri (dinleri) benimsediði halde kendilerini “müslüman” olarak tanýtan insanlar bu sýnýfa girerler. Ýslâmîyet’in (teslimiyetin) geçerli olabilmesi için gönül rýzâsýyla, kayýtsýz ve þartsýz tam bir teslimiyetle Allah’ýn þeriatýna teslim olmak gerekir.
Ýnsan da kendi hür irâdesi ve tercihiyle Allah’a teslim olursa, Ýslâm’ý seçip müslümanca yaþarsa, kâinatýn boyun eðdiðine teslim olduðundan artýk o, kâinatla barýþýp uyum saðlar. Böylece bu insan, kimlikli, kiþilikli bir þahsiyet olarak örnek insan olur, tüm dünyada halifeliðe adaydýr artýk. Dünya Ýslâm Devleti onu beklemektedir.
Vahye göre sahih müslüman kimliðinin temel vasýflarý nelerdir?
Kur’an-ý Kerim’de ve hadislerde müslümanlarýn özellikleri farklý açýlardan anlatýlmaktadýr. Allah nasýl bir kul istediðini, müslimleri ve onlarýn güzel hallerini anlatarak bize göstermektedir. Peygamberimiz de müslümanlarda bulunmasý gereken sýfatlarý anlatmýþtýr:
“Bir adamýn, ‘Hangi müslüman hayýrlýdýr?’ sorusuna karþýlýk; ‘Diðer müslümanlarýn elinden ve dilinden emin olduðu (zarar görmeyeceðine güvendiði) kimsedir’ buyurmuþtur.” (Müslim, Ýman 14, Hadis no: 40; Ebû Dâvud, Cihad, Hadis no: 2481; Ýbn Mâce, Fiten 2, Hadis no: 3934)
“Müslüman müslümanýn kardeþidir. Ona zulmetmez ve baþkalarýnýn da zulmetmesine râzý olmaz.” (Buharî, Mezâlim 3)
“Müslümanýn müslüman üzerindeki hakký beþtir: Selâmýný almak, hasta ise ziyaretine gitmek, cenazesine katýlmak, (meþru) davetine uymak, hapþýrdýðý zaman ‘yerhamükellah-Allah sana rahmet etsin’ demek.” (Buhârî, Cenâiz 2; Müslim, Selâm 3, Hadis no: 2162; Ebû Dâvud, Edeb, Hadis no: 5030; Nesâî, Cenâiz 52; Tirmizî, Edeb 1, Hadis no: 2736)
“Müslümanýn kaný, caný, ve ýrzý diðer müslümanlara haramdýr (bunlara saldýrý helâl deðildir).” (Ýbn Mâce, Fiten 2, Hadis no: 2931; Ahmed bin Hanbel, 2/491)
“Müslüman sevdiðini Allah için seven, Allah ve Rasûlünü her þeyden çok seven, kendisine imaný nasip ettikten sonra küfr’e dönmeyi, cehenneme yüzüstü atýlmaktan daha kötü gören kimsedir.” (Nesâî, Ýman 3-4)
"Müslüman, sevdiðini Allah için seven, Allah'ý ve Rasûlü'nü her þeyden çok seven ve Allah kendisine imaný nasip ettikten sonra tekrar küfre dönmeyi, cehenneme yüz üstü atýlmaktan daha tehlikeli gören kimsedir." (Nesâî, Ýmân 3, 4)
Kalbinde imaný olan her insan ayný zamanda müslümandýr. Fakat her müslüman mü'min olmayabilir. Ýslâm'da asýl olan iman ve amelin birlikte bulunmasýdýr. Ýbâdetler, insanlar arasý münasebetleri düzenleyen hükümler ve bunlara uymayanlar için öngörülen dünyevî ve uhrevî müeyyideler bir bütün olarak alýnýr, birbirini tamamlayacak þekilde kiþi ve toplum hayatýnda uygulamaya konulursa "Ýslâm'a gir, kurtulmuþ olursun" hadisinin haber verdiði gerçek ortaya çýkar.
Ýbâdet ve muâmelelerden soyutlanmýþ bir kalpteki imanýn korunmasý güçtür. Aylarca veya yýllarca namaz, oruç, zekât ibadetini tanýmamýþ, günlük iþlerinde Ýslâmî bir endiþesi olmayan bir kimsenin kalbi kararabilir ve Ýlâhî duygulara karþý duyarlýlýðýný kaybedebilir.
Muvahhid bir müslüman, tevhid veya þehâdet kelimesini söyler ve imanýný ortaya koyar. Bu kelimeleri söylemek ve onlarýn içerisinde saklý olan ilkeleri kabul etmek, insanlar arasýnda kesin bir tercihin ortaya konulmasýdýr. Ýnsanlarýn gittiði yanlýþ yolun, yaptýklarý hatalý davranýþlarýn, ibâdet ettikleri sahte ilâhlarýn terk edilmesini ilân etmektir. Ayrý bir yolun, ayrý bir dinin, ayrý bir hayat anlayýþýnýn, ayrý bir ahlâk nizamýnýn, ayrý bir hedefin seçilmesini bildirmedir. Müslüman, bütün benliði ile, kendisine ulaþan iman ilkelerini alýr, öðrenir, tasdik eder ve bunlarý hayat haline getirir.
Tevhidî imana sahip bir müslüman, Allah’ýn varlýðýný ve tek olduðunu, hâkimiyetinde ve ilâhlýðýnda hiç bir ortaðý olmadýðýný, hiçbir þeyin O’na denk olmayacaðýný, O’nun dýþýnda ibâdet edilecek bir ilâh olamayacaðýný, insanlara din koyma, kanun koyma yetkisinin sadece O’nda olduðunu, en kâmil (en yüce) sýfatlarýn O’na ait olduðunu kabul ve tasdik eder.
Ýman etme; dil ile inandýðýný söyleme, iman esaslarýný kabul etme ve imanýn gereklerini yerine getirmedir. Mü’min, ‘ben imanýn bütün ilkelerini kabul ediyorum’ demekle yetinmez. Bilir ki imanýn içerisinde, imaný hayata hâkim kýlma anlayýþý da vardýr. Meselâ, Hz. Muhammed’in (s.a.s.) son peygamber olduðunu tasdik etmek iman için yeterli deðildir. O’nun hem son peygamber olduðu kabul edilecek, hem de Kur’an emrettiði gibi O’na itaat edilecek, yani O’nun sünnetine uyulacak.
Ýslâm’ýn emirlerine uymak ve yasaklarýný yapmamak imanýn ve müslüman þahsiyetin gereðidir. Ýslâmî kimlik sahibi müslümanlarýn yapmasý gereken özelliklerden biri de, iman etmeyen insanlar gibi yaþamamak, inanç, ahlâk ve davranýþ olarak onlardan farklý olmaktýr. Neye iman ediyorsa, o iman kaynaðýnýn çizdiði çizgide, gösterdiði ölçülerde bulunup yaþamaktýr.
Allah’ý râzý etmeyi birinci amaç edinip O’na hakkýyla kulluk yapmaya çalýþan þahsiyetli müslümanlara, dâvâ adamý kimliði taþýyanlara selâm olsun!