Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 1326
Toplam 15266158
En Fazla 20355
Ortalama 2609
Üye Sayýsý 1175
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 

 
Vahiy Karþýsýnda Peygamber
19/10/2009 - 14:55
 
Hüseyin K.Ece
RASULULLAH BÝR MELEK OLMADIÐI GÝBÝ ALLAH’IN HAZÝNELERÝNE DE SAHÝP DEÐÝLDÝ. MÜ’MÝNLERÝN ARASINDAN SEÇÝLEN ELÇÝ DE ÞÜPHESÝZ KÝ ONLAR GÝBÝ ÝNSANDIR.

vahy insaný inþa eder ve harekete geçirir.

Hz. Muhammed’in vahy karþýsýndaki durumuna farklý açýlardan bakýlabilir.

1- O beklenen bir elçi idi
O özellikleri Tevrat ve Ýncil’de yer alan, geliþi Hz. Ýsa tarafýndan müjdelenen, beklenen elçi idi (Saff 61/6, A’raf 7/157).
Peygamber (s) buyuruyor:
“Benim çeþitli isimlerim vardýr. Ben Muhammed’im, ben Ahmed’im, ben toplayýcýyým, insanlar benden sonra haþrolunacaklar. Ben mahvediciyim ki, Allah benimle küfrü mahvedecektir. Ve ben sonuncuyum.” (Buhari, Tefsir 61, Menâkýb 17; Tirmizî, Edeb 67; Darimî, Rikak 59).
Hz. Peygamber (s) Medine’ye hicret ettiði zaman, Medine ve çevresinde ikamet eden birçok Yahudi kabilesi vardý. Bunlar kitap ehli olduklarý için peygamberlerin hangi þartlarda gönderildiðini biliyorlardý. O gün dünyanýn içinde bulunduðu þartlara bakarak son peygamberin gelme zamanýnýn yaklaþtýðýný, ama bu peygamberin kendi aralarýndan çýkacaðýný düþünüyorlardý. Bu gerçekleþirse, Araplar’a karþý ezikliklerinin ve güçsüzlüklerinin sona ereceðini umuyorlardý (C. Vatandaþ, Hz. Muhammed’in Hayatý ve Daveti, 51).

2- O bir beþer/insan idi
Peygamber (s) bir melek veya olaðanüstü bir varlýk deðil, bir beþer/insan/âdemoðlu idi. Onun bu sýfatýnýn vurgulanmasý þüphesiz ki, ölümlü bir kimse aracýlýðýyla gönderilen mesajýn ölümsüzlüðüne vurgudur:
“De ki: Elbet ben de sizin gibi ölümlü insaným. Bana ilâhýnýzýn tek bir ilâh olduðu vahyolunuyor. Artýk kim Rabb’ine kavuþmayý umuyorsa, iþte o Allah’ý razý eden imanýna layýk iþler yapsýn ve Rabb’ine kulluk ederken hiç kimseyi O’na ortak koþmasýn” (Kehf 18/110. Bir benzeri: Fussilet 41/6).
O bir melek olmadýðý gibi Allah’ýn hazinelerine de sahip deðildi (En’am 5/50).
Mü’minlerin arasýndan seçilen elçi de þüphesiz ki onlar gibi insandýr (Âl-i Ýmran 3/164).

3- O ümmî idi
         ‘Ümmî’, anneye mensup, anasýndan doðduðu gibi kalan, okuma-yazma bilmeyen demektir (Müfredât, 26, Lisanu’l-Arab, 1/159).
         Kavram olarak  ‘ümmî’, yalnýzca okuma-yazma yoluyla elde edilen bilgileri bilmeyen, doðal hali üzere kalan kiþiyi anlatýr.
Allah (c) insanlarý ümmî bir elçiye uymaya çaðýrýyor (A’raf 7/157-158).
Âyetlerde geçen ‘ümmî peygamber’ ifadesi Peygamber’in okuma yazma bilmemesi anlamýna gelebileceði gibi, Kitap Ehli’ne mensup olmayan peygamber þeklinde de anlaþýlabilir. Nitekim Cuma Sûresi’nin 2. âyetinde onun hakkýnda, “Tevrat’ý bilmeyen, bir kutsal kitaba muttali olmayan’ vurgusu vardýr (Hayat Kitabý Kur’an, 1/295).
“Ümmî” sýfatýný ister okuma-yazma bilmeyen ve dolaysýyla bu yolla elde edilebilecek bilgileri öðrenmeyen, isterse kendisinden önceki kitaplara muttali olmayan þeklinde anlayalým, sonuç deðiþmez. Peygamber (s) vahiy alýyordu ve vahiyle aldýðý bilgilerin hiçbirini daha önceden öðrenmemiþti.
Bu, daha sonradan onun hakkýnda, “ona öðretiliyor”, “kitap ehlinin kaynaklarýndan alýyor”, “þair olduðu için ona ilham ediliyor” gibi yapýlan bütün iftiralarý reddeden bir bildiridir (Þûra 42/52, Hûd 11/49).
Peygamberliði ve vahy kurumunu anlamayanlar veya anlamak istemeyenler, peygamberlerin kendi zamanlarýnýn en bilgili kiþileri olduklarýný veya olmalarý gerektiðini zannederler. Halbuki peygamberler, duyularla ve akýlla elde edilen bilginin deðil, duyularüstü yani vahiyden kaynaklanan bilginin tebliðcileridir. Onlarýn teblið ettiði bilgi (ilim) akýl dýþý deðil, fakat akýl ve idrak üstüdür. 
Yine peygamberler, yeni bir din icatçýsý deðil, vahiyle kendilerine bildirilenleri insanlara açýklayan, öðreten ve uygulayan kimselerdir. Dolayýsýyla onlarýn da diðer bilginler gibi yazýlý ve sözlü entelektüel bilgilere sahip olmalarý gerekmez.                    
Bu açýdan ümmî’lik sýfatý Peygamber için bir eksiklik deðil, bilakis bir þeref ve ayný zamanda mucizedir. O’nun kýrk yaþýndan sonra Ýslâm adýna olan faaliyetleri ancak kendisine ‘vahy’ gelen bir nebinin/elçinin iþidir.
 
4- O’na vahyediliyordu
Hz. Muhammed (s) hem rasûl hem de nebi idi. "Rasûl" denilmesi Allah'a izâfeten, "Nebî" denilmesi ise kullara nisbetendir. Yani, o Allah'ýn elçisi olmasý bakýmýndan Rasûl, insanlara Allah'ýn emirlerini teblið edip haber vermesi bakýmýndan da Nebî’dir.
Her iki durumda da o kendisine vahyedilen bir elçi idi. Nisa Sûresi’nin 163. âyetinde vurgulandýðý gibi, Allah (c) Kur’an’da adý geçen 25 peygambere ve adý Kur’an’da geçmeyen bütün peygamberlere vahyettiði gibi O’na da vahyetti. Allah (c), insanlara bildirmek istediklerini ‘Hatemu’l-enbiya’  olan Hz. Muhammed’in elçiliði aracýlýðýyla bildirdi.    
"Göründüðü zaman yýldýz þahit olsun! Arkadaþýnýz ne sapmýþtýr, ne  kanmýþtýr ne de kendi keyfinden konuþmaktadýr; bu (Kur’an), kendisine indirilen vahiy’den ibarettir” (Necm 53/1-4. Ayrýca bak: Sâd 38/86, Þûra 42/13).

4a- Vahyin Durumu
aa- Vahiy nedir?
‘Vahiy’ sözlükte gizli ve süratli bir þekilde bir þeyi bildirmek demektir. (Müfredât, 809)
‘Vahiy’ bundan baþka, gizli konuþmak, seslenmek, fýsýldamak, emretmek, ilham etmek, ima ve iþaret etmek, acele etmek, mektup yazmak gibi anlamlara da gelmektedir (Lisânu’l-Arab, 15/171).
bb- Vahyin mahiyeti
Vahiy, en geniþ kapsamýyla þöyle tanýmlanabilir:
“Rabb’imizin, genel olarak varlýklara hareket tarzlarýný bildirmesi, özel olarak da insanlara ulaþtýrmak istediði ilahi emir, yasak ve haberlerin tümünü aracý ile veya aracýsýz olarak, gizli ve hýzlý bir yolla peygamberlerine iletmesidir” (M. Demirci, Vahiy Gerçeði, 27).
Vahy’in sözlük ve kavram anlamýna baðlý olarak iki alaný vardýr. Vahyin genel alaný bütün varlýklara iliþkin, özel alaný ise yalnýzca peygamberlere aittir.
Buna göre, Allah’ýn yere ve arýya vahyi, emir ve bir iþi yaptýrma (Nahl 16/78-79; Zilzâl 99/4-5; Fussilet 41/12), Zekeriyyya’nýn kavmine vahyi, iþaret (Meryem 19/11), Hz. Musa’nýn annesine ve havarilere vahyi, ilham (Maide 5/111; Kasas 28/7), meleklere vahyi, emir ve bildirme (Enfal 8/12), þeytanlarýn birbirlerine ve dostlarýna vahyi ise telkin/fýsýldama (En’am 6/112, 121) manalarýna gelir.
Vahiy, fiil olarak ele alýnýrsa yukarýdaki anlamlarý, eðer isim olarak ele alýnýrsa peygamberlere vahiy yoluyla gönderilen þeyin muhtevasý manasýna gelir. Öyleyse vahiy ayný zamanda Kur’an’ý ve Ýslâm’ý da ifade eder. Kur’an, Allah’ýn vahyi, Ýslâm vahiy dinidir.
Vahiy bir ilahi kurumdur ve yalnýzca peygamberlere aittir. Vahiy ile gelen her þey kesin ilimdir ve muhataplarý baðlar. 
Burada üzerinde durduðumuz asýl anlam, kurumsal anlamdaki bu vahiydir.

4b-Vahiy Karþýsýnda Hz. Muhammed’in Konumu
aa- Vahye hazýrlýk safhasý 
- Kiþilik olarak: Hz. Muhammed (s), Ýbrahim peygambere kadar çok temiz bir soydan geldiði gibi, yaþadýðý devrin bütün çirkin ve aþýrý davranýþlarýndan da uzaktý. O, bütün peygamberlerde olan ‘ismet/günah iþlemekten korunma’ sýfatýna sahipti. Cahiliye toplumunda o’nun ‘el-Emîn: Güvenilir’ sýfatý kazanmasý, nübüvvete kiþilik olarak hazýr olduðunu gösterir.
 - Riyaziyat olarak: Tarihen sabittir ki, Hz. Muhammed peygamber olmadan önce, birkaç yýl boyunca yalnýzlýðý, tabiatla baþbaþa kalmayý, hal diliyle Rabb’ini tefekkür etmeyi sýklaþtýrmýþtý. Bunun için daha çok Mekke’nin yakýnýndaki Hýra maðarasýný seçer, bazen orada günlerce inzivada kalýrdý.
bb- Vahyi alýrken durumu
- Fiziki anlamda: “Çünkü Biz, sana aðýr bir söz indireceðiz” (Müzzemmil 73/5).
Bu aðýr sözle muhatap olmak, onu almak, Cebrail ile karþýlaþmak, beþer seviyesiyle melek seviyesinin buluþmasý kolay deðildi. Nitekim vahiy geldiði zaman onun izleri Peygamber’in fiziki durumunda da görülürdü.
Kaynaklarýn bildirdiðine göre vahiy geldiði zaman Peygamber’in vücudu titrer, yüzünün rengi deðiþir, soðuk günlerde bile þapýr þapýr terlerdi. Eðer vahyin inzali sýrasýnda devede ise, deve bu aðýrlýða dayanamaz, çökerdi; Peygamber ondan inmek zorunda kalýrdý. Vücudu aðýrlaþýr, tesadüfen birinin dizi onun dizi altýnda kalýrsa, bu aðýrlýk hissedilirdi. Bazen Peygamber’in yanýnda arý uðultusuna benzer sesler iþitilirdi (Ý. Cerrahoðlu, Tefsir Usulü s: 50).
- Vahyi doðrudan almasý (Ýlka edilmesi): Gelen vahiy, Peygamber’imizin hem kalbine hem de hafýzasýna iþlenir ve vahiy bir daha onun kalbinden ve hafýzasýndan çýkmazdý (A’la 87/6; Kýyame 75/16-18).
Peygamber (s) sorulan bir soru üzerine þöyle cevap verdi:
“(Cebrail) bazen bana çýngýrak sesine benzer bir sesle gelir. Böylesi bana en aðýr olanýdýr. Onun söylediðini belledikten sonra o benden ayrýlýr” (Buhari, 1-2; Müslim, 4/1817; Nesâî, 2/146).

bb- Harekete geçmesi (inþa süreci):
Vahiy muhatabýný harekete geçirir demiþtik ya, Kur’an, Hz. Muhammed’in
vahyi alýr almaz harekete geçmesini emrediyor. Müzzemmil ve Müddessir sûrelerinin baþ tarafýndaki âyetler, Duha, Ýnþirah gibi sûreler Hz. Muhammed’in peygamberlik þahsiyetini inþa etme âyetlerdir.
“Sen ey aðýr yük yüklenen (Nebi)! Gece yarýsý, ondan biraz önce ya da sonra (farketmez), ve Kur’an’ý sindire sindire oku.” (Müzzemmil 73/1-4).
“Sen ey içine kapanan (kiþi)! Kalk ve (insanlarý) uyar” (Müddessir 74/1-2).
Peygamber’in vahye sýmsýký sarýlmasý gerekir. Çünkü ona gösterilen yol dosdoðru bir yoldur (Zuhruf 43/43; Yunus 10/109; Ahzab 34/2). O, bununla kiþilik kazanacak, peygamberlik kabiliyetine ulaþacak ve vahyin gereðini yapmak üzere harekete geçecektir.
Hz. Muhammed’in bütün bir peygamberlik hayatý bu çalýþmayla geçmiþtir. Cahiliye toplumu insanlarýný, Ýslâm’ýn akidesiyle eðiterek, onlarýn ruhlarýnda, anlayýþlarýnda, ahlâklarýnda, varlýk felsefelerinde, hayat bakýþlarýnda köklü bir inkýlâp meydana getirdi.

cc- Gereðini yapmasý:
Peygamber (s) vahyin gereðini yapar. Savsaklamaz, tehir etmez, yanlýþ
yapmaz, adaletten ayrýlmaz, en güzel bir biçimde davranýr.
“Ey Peygamber! Rabb’inden sana indirilen hakikati teblið et! Eðer bunu (tam) yapmazsan, O’nun mesajýný (hiç) teblið etmemiþ olursun” (Maide 5/67).
Peygamber (s) kendisine indirilen vahiyle, yani ilahi hükümlerle hüküm verir. Cahillerin ve yoldan çýkmýþlarýn ortaya koyduklarý hükümlerin/deðerlerin fazla bir önemi yoktur.
“Sana da, hakikatin ifadesi olan bu Kitab’ý, geçmiþ vahiyden geriye kalan hakikatleri doðrulayýcý ve onlarýn doðrusunu yanlýþýndan ayýrt edici olarak gönderdik. O halde artýk onlarýn aralarýnda Allah’ýn indirdiklerine uygun olarak hüküm ver; sana gelen hakikati býrakarak onlarýn keyfî yargýlarýna uyma...” (Maide 5/48, 42. Ayrýca bkz.: Yunus 10/15; A’raf 7/203; En’am 6/19).
 
5- O vahyi açýklamakla görevliydi
Peygamber’in (s) vahiyle ilgili görevini üç baþlýkta toplamak mümkün: Teblið, beyan ve örneklik.
O vahyedileni eksiksiz ve ekleme yapmaksýzýn muhataplara ulaþtýrýr, haber verir, duyurur. Sonra da gerek sözlü, gerek uygulamalý, gerekse iþaretle teblið ettiði vahyin maksatlarýný açýklar ve kendi hayatýnda tatbik ederek bütün insanlara örnek olur.
Bu da onun vahyin þahidi olmasýnýn sonucudur (Bakara 2/143; Ahzab 33/45; Müzzemmil 73/15).
 “Size Rabb’imin vahyettiklerini duyuruyorum, size öðüt veriyorum ve ben sizin bilmediklerinizi Allah'tan (gelen vahiy ile) biliyorum” (A’raf 7/62, 68. Ayrýca bkz.: Þûra 42/7; En’am 6/50).
“Biz sana Kitab’ý indirdik ki, hakkýnda ayrýlýða düþükleri þeyi onlara açýklayasýn ve inanan bir kavim için (o Kitap) yol gösterici olsun” (Nahl 16/64).
 
6- O vahy’i herkese duyurmakla görevli idi
O sadece Arapça konuþanlara, Hicaz bölgesine veya kendi yaþadýðý çaða deðil, kýyamete kadar bütün insanlara, bütün iklimlere gönderilmiþ bir elçi idi.
“(Ey Nebi!) Biz seni ancak, bütün insanlýk için bir müjdeci ve uyarýcý olarak gönderdik; ama insanlarýn çoðu bunun farkýnda deðillerdir” (Sebe’ 34/28).

7- O vahyi okumakla, kýraat ve ta’lim etmekle görevli idi
“Yaratan Rabb’inin adýyla oku!” (Alak 96/1).
Buradaki okuma sýradan bir yazýyý, bir kitabýn satýrlarýný okumak gibi deðildir. Vahy’i ‘okumak’ elbette farklý bir þeydir. Buradaki okumanýn bir ‘yap’ emri olduðunu, vahy’in bununla önce Peygamberi, sonra da muhataplarýný inþa etmek istediðini hatýrlamak gerekir.
“Gecenin yarýsýnda (kalk) yahut bunu biraz eksilt veya bunu biraz artýr ve aðýr aðýr Kur’an oku” (Müzzemmil 73/4).
 Alak Sûresi’nin ilk âyetindeki ‘oku’ ilk muhatabý için ‘vahyi Allah adýna ilet’, tüm muhataplar için “iletileni al ve oku” þeklinde anlamak mümkün. Varlýðý Allah adýna okuma çabasý, onu Allah’a referansla anlama çabasýdýr. (Hayat Kitabý Kur’an, 2/1278).
Bir baþka âyette ‘utlu’ fiili ile gelen okumanýn, izlemek ve iletmek manasýnda kullanýldýðýný görüyoruz (Kehf 18/27).
Ra’d Sûresi’nin 10. âyetinde geçen okumayý ‘vahy’i muhataplarýna iletmek, duyurmak, öðretmek, uygulayýp göstermek þeklinde anlayabiliriz.

8- O, Vahyi muhafaza etmekle görevli idi
Bilindiði gibi Peygamber’imiz (s) kendisine gelen vahyi sahabilere öðretiyor, vahiy kâtiplerine o günkü yazma malzemelerine yazmalarýný emrediyordu. Böylece vahiy yoluyla gelen Kur’an, tümüyle hafýzalarda ezberlendi, yazý ile kayýt altýna alýndý ve korundu.

9- O, Kur’an’la cihad ediyordu
Hz. Muhammed’in (s) bütün bir peygamberlik hayatý bir ‘cihad’ faaliyetidir dense yanlýþ olmaz. Ancak bu ‘cihad’ bugünkü yaygýn -biraz da eksik- anlamýyla fiilî savaþ deðildir. Cihad ibadetinde, daha çok yoðun çaba, çok çalýþma ve elinden geleni yapma manasý saklýdýr.
         Hz. Muhammed (s), özellikle Mekke hayatýnda tebliðin bütün sözlü imkânlarýný kullanarak insanlarý doðru yola davet etti. Týpký diðer peygamberler gibi, hiçbir zorluða, hakarete, iþkenceye, mahrumiyete, düþmanlýða kulak asmadan yoluna devam etti. Cihadýna, yani Allah’tan gelen ilahi daveti insanlara ulaþtýrma çabasýna devam etti. 
         Onun peygamberlik hayatý baþtan baþa insaný hayrette býrakacak bir çalýþmanýn, yoðun bir çabanýn, bitmek tükenmek bilmeyen bir azmin, ihlâslý bir kulluðun, örnek bir cehdin (cihadýn) sahneleridir.
         Bu cehdin Mekke bölümünde sýcak çatýþma yoktu. Tamamen davet, ikna etme, anlatma, dikkat çekme, ýsýndýrma, delil getirme, örnek verme, uyarý ve müjde gibi tebliðin imkânlarý vardý. 
         Mekke döneminin ortalarýna doðru indiði tahmin edilen Furkan Sûresi’nde Allah (c), Hz. Peygamber’e ‘cihad etmesini’ emrediyor:
“Madem öyle, artýk sen inkârcýlara uyma ve onlarla (vahiy) sayesinde tüm gayretini sarf ederek büyük bir cihada giriþ!” (Furkan 25/52).
Buradaki cihad’ýn harb/kýtal þeklinde deðil de akidevî ve fikrî bir mücahede olacaðý açýktýr. Zira henüz Mekke dönemidir ve burada savaþtan söz etmek mümkün deðildir.
Rasûlullah (s), Hicret’ten sonra þartlara göre savunma savaþý yaptýðý gibi, fitnelere, suçlara ve ihanetlere karþý elbette fiilî cihad imkânýný da kullandý.

10- Ümmetin Vahiy karþýsýndaki durumu
10a- Vahiy ümmet için þeref kaynaðýdýr:
 “Þüphesiz bu (vahiy), senin ve kavmin için þeref ve itibar kaynaðýdýr. Fakat zamaný gelince hepiniz (ona karþý aldýðýnýz tutuma göre) hesaba çekileceksiniz” (Zuhruf 43/44).
Bu þeref ve itibar, insanlar arasýndan çýkarýlmýþ en güzel ümmet olma seviyesini kazandýrýr (Âl-i Ýmran 3/110).
Vahiy, kendini benimseyenlere izzet verir, zilletten korur (Yunus, 10/65; Münafikûn 63/8).
Vahy’i hayata tatbik eden Müslümanlar tarihin öznesi oldular. Ümmet olarak hidayette, adalette, güzel ahlâkta, insan haklarýnda baþka toplumlara önder oldular.
Vahy’e sýmsýký baðlanmalarý ve hayatlarýný vahiy üzere yaþamalarý sebebiyle Allah (c) Ýslâm ümmetini ‘þahitler’ olarak seçti (Bakara 2/143; Âl-i Ýmran 3/140; Nisa 4/69; Hacc 22/78).
Ancak Ýslâm ümmetinin bu üstünlüðü ve þerefi isimleriyle deðil, fiilî davranýþlarýna göre þekillenir (M. Esed, Meâl-Tefsir, s.1003).

 10b- Vahiy aksiyona sevk eder
‘Vahiy’ olayýnda, kendisine haber ulaþtýrýlan veya kendisiyle iletiþim kurulan varlýk, vahyi aldýktan sonra onun gereðini yapmak üzere harekete geçer. Ýletilen þey onun üzerinde etkileyici bir rol oynar.
Örneðin, bir peygambere inen vahiy öncelikle ilk muhatabýný inþa eder. Onun þahsiyetini þekillendirir, böylece o vahyin temsilcisi haline getirir. Yani öncelikle vahyin muhatabý onun gereðini yapar. Zira vahiy iletiþim olduðu kadar da emirdir, haber iletmek olduðu kadar da yönlendirmektir, bildirmek olduðu kadar deðerler sunmaktýr. Peygamber (s) ‘vahy’i aldýktan sonra durmaz ve hemen harekete geçer. Önce kendisi vahiyle donanýr, sonra da gereði yapýlsýn diye insanlara ulaþtýrýr.
Peygamberin teblið ettiði vahyi duyup da kabul eden mü’min de aynýdýr. O da öncelikle vahiyle kiþiliðini inþa eder. Ýnancýný, bakýþ açýsýný, dünya görüþünü ve deðerler sistemini vahy’e uygun hale getirir. Sonra da boþ oturup beklemez, vahiyle gelen hükümlerin gereðini yapar.
Demek ki ‘vahiy’ sýradan bir iletiþim kurma deðil, haberin ulaþtýðý varlýk üzerinde etkili olan ve onu aksiyona sevkeden önemli bir yönlendirici kaynaktýr. Vahiy, muhatabýný ilahi gerçekle (Hakikat’le) buluþturur, onu bu Hakikat doðrultusunda deðiþtirir.
Nitekim vahiy, her peygamberde yapýsal deðiþiklik ortaya çýkarmýþ ve onlarý vahyin canlý bir örneði haline getirmiþtir.
Öyleyse ‘vahy’e muhatab olan herkesin, kendi konumuna, gücüne ve melekelerine göre sorumluluðu vardýr.
Herhangi bir þekilde, vahyin bir âyetine veya bir bölümüne muhatap olan; peygamber gibi olmasa bile mü’min bir mükellef olarak gereðini yapmakla görevlidir.
Zira vahiy kime ulaþýrsa önce onu inþa eder, onun þahsiyetini oluþturur, ondan sonra da onu harekete geçirir. Buna ister vahye inanmanýn gereði deyiniz, isterseniz kulluk deyiniz, farketmez.
Ýster þifahi, ister Kur’an okuyarak vahy’i duyan; ister bir âyet isterse âyetler bütününü okuyan/dinleyen her Müslüman, her ne duydu ise, önce onu anlamak, inanmak, benimsemek ve harekete geçmek zorundadýr. Vahy’e inanmanýn mantýðý budur.
Vahye yürek verene ‘vahiy’ kendisini açar. Ýhlâsla ona baðlananý inþa eder, yetiþtirir, böylece o, vahyin temsilcisi haline getirir. Vahiyle yürek, akýl ve ruh dünyasý düzene girmiþ bir mü’min; bir taraftan vahyin emrettiklerini yerine getirir, bir taraftan bunu baþkalarýna, uygun bir dille, uygun bir metodla ulaþtýrmaya çalýþýr.
Vahye inanmak yalnýzca Rabb’den gelenleri alýp kabul etmek deðil; gereðini yapmak, aksiyoner ve üretici olmak; çöküp kalmamak, ayaða kalkmak, vahyin evetlediklerini yapmaya koþmaktýr.


Bu Makale 4808 defa okunmuþtur

 

Yazdýr

YAZARIN DÝÐER YAZILARI

©

01/02/2019 - 14:41 KUR’AN’DA YOL (SEBÝL) ile YAPILAN TAMLAMALAR 2

©

01/02/2019 - 14:36 KUR’AN’DA YOL (SEBÎL) ile YAPILAN TAMLAMALAR 1

©

01/02/2019 - 14:26 DOÐRU YOL ÝÞTE BUDUR 2

©

01/02/2019 - 14:23 DOÐRU YOL ÝÞTE BUDUR 1

©

01/02/2019 - 14:18 “BEN NEFSÝMÝ TEMÝZE ÇIKARMAM”

©

01/02/2019 - 14:12 YOLUN EN DOÐRUSU YOLUN EN EÐRÝSÝ

©

20/04/2018 - 17:02 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 7

©

23/03/2018 - 15:10 KUR’AN’DA MÜJDE ve EÐÝTÝM ÝLÝÞKÝSÝ

©

19/02/2018 - 12:30 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 6

©

19/01/2018 - 10:43 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 5

©

25/12/2017 - 11:58 SELÂM OLARAK TAHÝYYE

©

20/11/2017 - 10:27 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 4

©

18/10/2017 - 10:33 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 3

©

21/09/2017 - 12:14 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 2

©

28/08/2017 - 09:17 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 1

©

24/06/2017 - 12:14 ÞEHÂDET ÝMAN ÝDDÝASIDIR AMA ÝSBATI GEREKÝR

©

23/05/2017 - 16:44 ORUÇ ÝMSAK (TUTMAK)TIR

©

29/03/2017 - 10:51 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 5

©

08/03/2017 - 16:07 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 4

©

04/02/2017 - 11:56 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 3

©

02/01/2017 - 10:23 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 2

©

05/12/2016 - 10:11 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 1

©

02/11/2016 - 10:38 KUR’AN’A GÖRE KUR’AN’IN TEMEL ÖZELLÝKLERÝ

©

01/10/2016 - 11:23 SÖZÜN EN GÜZELÝNE UYMAK ÝYÝ SONUCA GÖTÜRÜR

©

08/09/2016 - 09:05 ÝBRAHÝM’ÝN ve HÂCER’ÝN KURBANI

©

31/08/2016 - 10:15 ZALÝMLERE YANAÞMAK TEHLÝKELÝDÝR

©

15/07/2016 - 18:56 BÝRÝLERÝ YALAN SÖYLEMEYE DEVAM EDÝYOR

©

25/06/2016 - 09:34 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 5

©

18/06/2016 - 11:00 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 4

©

13/06/2016 - 10:16 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 3

©

06/06/2016 - 09:53 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 2

©

30/05/2016 - 12:45 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 1

©

05/05/2016 - 14:03 EN HAYIRLI TOPLULUK 3

©

11/04/2016 - 10:06 EN HAYIRLI TOPLULUK 2

©

14/03/2016 - 12:55 EN HAYIRLI TOPLULUK 1

©

16/02/2016 - 09:58 hz. ÂDEM’ÝN BABASI KÝM

©

26/01/2016 - 18:23 hz. EBU BEKR SÜNNÝ, hz. ALÝ de ÞÝȊ DEÐÝLDÝ

©

26/12/2015 - 15:13 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 10

©

23/11/2015 - 09:48 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 9

©

27/10/2015 - 16:44 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 8

©

28/08/2015 - 19:24 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 7

©

20/07/2015 - 18:04 ALLAHA’ YAKIN OLMA BÝLÝNCÝ

©

30/06/2015 - 16:39 KUR’AN’DA RAMAZAN

©

29/05/2015 - 11:31 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 6

©

23/04/2015 - 12:54 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 5

©

03/04/2015 - 18:21 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 4

©

09/03/2015 - 13:03 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 3

©

03/02/2015 - 14:43 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 2

©

30/12/2014 - 13:11 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 1

©

27/11/2014 - 17:04 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 5

©

19/11/2014 - 12:19 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 4

©

20/10/2014 - 15:53 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 3

©

27/08/2014 - 13:16 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 2

©

01/08/2014 - 11:04 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 1

©

04/07/2014 - 16:31 BESMELE; ÝMAN ve SAYGI ÝKRARIDIR

©

30/05/2014 - 18:48 ABDEST ALMAK PEYGAMBER’E KARDEÞ OLMAKTIR

©

11/04/2014 - 10:53 AÇLIK ve KORKU UYARISI

©

09/04/2014 - 11:21 ENGELLER ve AYAK BAÐLARI 4

©

03/04/2014 - 14:39 ENGELLER ve AYAK BAÐLARI 3

©

10/01/2014 - 11:15 ENGELLER ve AYAK BAÐLARI 2

©

24/12/2013 - 14:11 ENGELLER ve AYAK BAÐLARI 1

©

11/11/2013 - 15:39 BÜYÜK HÝCRETÝN BÜYÜK SONUÇLARI

©

09/10/2013 - 10:15 PEYGAMBER’E ÝTAAT ÞART MI

©

03/09/2013 - 12:27 KUR’AN’DA AÝLE MODELLERÝ 2

©

12/08/2013 - 08:51 KUR’AN’DA AÝLE MODELLERÝ-1

©

08/07/2013 - 11:36 ORUÇ ve ÖZGÜRLÜK BÝLÝNCÝ

©

17/06/2013 - 15:46 ÝMANIN KAZANIMLARI

©

21/05/2013 - 11:05 ALLAH’IN YARDIMCILARI (Ensâru’llah) 2

©

22/04/2013 - 10:26 ALLAH’IN YARDIMCILARI (Ensâru’llah) 1

©

19/03/2013 - 13:02 ALLAH’A HAKKIYLA SAYGI (Haþyetu’llah)

©

14/02/2013 - 13:37 ALÇAK DÜNYA (MI)

©

24/01/2013 - 14:11 ALLAH’TAN KORKMALI (MIYIZ?) 2

©

27/12/2012 - 10:14 ALLAH’TAN KORKMALI (MIYIZ?) 1

©

20/11/2012 - 10:13 ON MUHARREM’DE NE OLMUÞTU

©

19/10/2012 - 10:58 KURBAN: ALABÝLMEK ÝÇÝN VERMEKTÝR

©

25/09/2012 - 10:56 ALLAH’IN DOSTLARI (Evliyâu’llah) 2

©

27/08/2012 - 15:54 ALLAH’IN DOSTLARI (Evliyâu’llah) 1

©

23/07/2012 - 11:13 RAMAZAN ÝSLÂMIN SEMBOLLERÝNDENDÝR (Þeâiru’llah) 3

©

26/06/2012 - 15:23 ALLAH’IN SEMBOLLERÝ (Þeâiru’llah) 2

©

30/05/2012 - 16:11 ALLAH’IN SEMBOLLERÝ (Þeâiru’llah) 1

©

26/03/2012 - 13:05 MUVAHHÝDLERÝN ÖZELLÝKLERÝ

©

29/02/2012 - 13:29 ALLAH’I UNUTANLAR GÝBÝ OLMAYIN

©

26/01/2012 - 14:37 DÝNLEME AHLÂKI 4

©

28/12/2011 - 11:22 DÝNLEME AHLAKI 3

©

28/11/2011 - 11:10 AZAPLA MÜJDELEME

©

20/10/2011 - 17:42 KURBAN; NE KADAR VAZGEÇEBÝLÝRSEN

©

07/09/2011 - 14:36 DEDÝN KÝ…

©

05/08/2011 - 19:47 ORUÇ TAKVAYI GÜÇLENDÝRÝR

©

04/07/2011 - 14:35 DÝNLEME AHLAKI 2

©

03/06/2011 - 12:02 DÝNLEME AHLÂKI 1

©

09/05/2011 - 13:57 ALLAH’IN ÝPÝ (HABLU’LLAH)

©

18/04/2011 - 14:24 ALLAH’IN BOYASI (Sibðatu’llah)

©

07/03/2011 - 13:00 ALLAH’IN HAKKI (Hakku’llah)

©

14/02/2011 - 12:04 Boþ Ýþlere Müþteri Olmak

©

06/01/2011 - 10:38 ALLAH’IN KULLARI

©

22/11/2010 - 14:56 ALLAH’IN GÜNLERÝ

©

14/10/2010 - 18:51 HARAM KAZANÇ ÝFSAT EDER

©

26/07/2010 - 14:14 Orucu Yürek Ýle Tutmak

©

22/06/2010 - 12:39 Okunmasý Gereken Üç Kitap

©

18/05/2010 - 11:47 Ahirete Ýman : Hesap Verme Bilinci

©

28/04/2010 - 11:02 MÜSRÝF KÝMDÝR

©

22/03/2010 - 15:27 ÝSRAF; ÇAÐDAÞ AÞIRILIK (2)

©

22/02/2010 - 13:23 ÝSRAF; ÇAÐDAÞ AÞIRILIK (1)

©

30/12/2009 - 17:40 ÝSLÂMÎ KAYNAKLAR AÇISINDAN ÞÝÝR

©

23/11/2009 - 16:17 BAYRAMIN BAÐIÞLADIÐIN KADARDIR

©

19/10/2009 - 14:55 Vahiy Karþýsýnda Peygamber

©

24/07/2009 - 11:15 ORUÇ ve DENGE

©

25/06/2009 - 09:29 MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGÝSÝ) 4

©

01/06/2009 - 14:57 MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGÝSÝ) 3

©

28/04/2009 - 16:06 MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGÝSÝ) 2

©

16/02/2009 - 23:26 MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGÝSÝ) 1

©

05/01/2009 - 23:03 HÝCRET ÜZERÝNE DÝYALOÐ

©

22/12/2008 - 23:37 KUR’AN’DA KURBAN KAVRAMI (1)

©

17/11/2008 - 23:27 Ýnsaf ve Ahlak Adaletin Kaynaðýdýr

©

03/09/2008 - 22:03 ÝNSANIN GÖREVÝ -2

©

05/06/2008 - 23:35 ÝNSANIN GÖREVÝ -1-

©

18/03/2008 - 01:09 HAYATA DÖNÜÞEN ZÝKÝR
 
 

Site Ýçi Arama

14 Sevvâl 1445 |  23.04.2024

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Ey iman edenler, Allah'ýn kendilerine gazab ettiði bir kavmi veli (dost ve yönetici) edinmeyin.
Kafirlerin mezar halkýndan umut kestikleri gibi onlarda ahiretten umut kesmiþlerdir.


( Mümtehine sûresi - 13)

Bir Hadis

Ebû Abdullah Nu’mân Ýbni Beþîr (ra)'dan rivayet edildiðine göre,

Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu:

“Ya saflarýnýzý düzeltirsiniz, ya da Allah Teâlâ sizin aranýza düþmanlýk, buðz ve kalblerinize ihtilâf koyar da birbirinizden yüz çevirirsiniz.”



Buhârî, Ezân 71; Müslim, Salât 127

Bir Dua

“Allah’ým! Lütfun, rahmetin, bereketin ve rýzkýndan bana bolca ihsan eyle.”

(Hâkim, Deavât, No:1868)

Hikmetli Söz

"Rahat zahmette zahmet rahattadýr." darb-ý mesel

Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com