Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 1052
Toplam 15254797
En Fazla 20355
Ortalama 2608
Üye Sayýsý 1175
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 

 
Evlât Ýçin Farz Bir Görev: Ana-Babasýna Ýhsân
15/10/2010 - 19:02
 

Ýhsân: “Ýhsân” kelimesi, ‘hasene’ kelimesinden türemiþtir. Bütün güzellikleri ve raðbet edilen þeyleri ifade eder. Ýhsan; iyilik etme, güzel davranma, ikram etme, lütuf, baðýþ, güzellik, uygunluk, güzel olan þeyi en güzel þekilde yapmak demektir. Ýhsan, baþkasýna nimet sunmak, iþ ve fiillerinde güzel davranmak veya gerekenden fazla verip, gereðinden azýný almaktýr. Ýhsân, yaptýðý iþi en iyi biçimde ve noksansýz yapmaya denir. Ýhsan, temel olarak iki anlama gelir. 1- Bir þeyi güzel yapmak, 2- Ýyilikte bulunmak. Kur’an’da Allah Teâlâ, ana baba baþta olmak üzere, bazý kimselere ihsâný emreder.

 

Ebeveyne Ýhsân: Kur'an’da, tek olan Allah'a ibadet edip O'na hiç bir þeyi þirk koþmama emrinden sonra, ana babaya itaat etme ve onlara ihsanda bulunma emrinin geldiði görülmektedir. Þöyle ki: "Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanýza  ihsanda bulunmanýzý (onlara iyi davranmanýzý) kesin bir þekilde emretti..” (17/Ýsrâ, 23) Bu âyetten, ana babaya iyilik ve ihsanda bulunmanýn farz olduðu anlaþýlmaktadýr. Bunu destekleyen baþka bir âyet-i kerimede þöyle buyuruluyor:  "De  ki,  gelin  Rabbinizin size neleri  haram kýldýðýný  okuyayým: O'na  hiçbir  þeyi þirk/ortak koþmayýn. Ana babaya ihsân/iyilik edin..." (6/En’âm, 151) Burada Allah, ana babaya itaati terketmenin kötülüðünü beyan için haram kýlýnanlar arasýnda zikretti. O halde ana babaya ihsan/iyilik farz; terki haramdýr.

 

Ana babaya ihsân, güzel sözle, davranýþla ve ihtiyaçlarý anýnda onlara gereðince infak etmek suretiyle olur. Allah, ebeveyni insanýn yokluk âleminden varlýk âlemine çýkmasýna bir sebep kýldýðý için, onlara ihsân etmek gerekir. Allah'ýn, ebeveyne ihsâný kendi tevhidi ve ibadeti yanýnda zikretmesi, ebeveynin çocuklar üzerindeki hakkýnýn büyüklüðüne iþarettir. "Allah'a ibâdet edin ve O'na hiçbir þeyi þirk/ortak koþmayýn. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara... ihsânda bulunun; Allah kendini beðenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez." (4/Nisâ, 36) Buradaki ebeveyne ihsân, evlâtlarýn onlarýn hizmetlerini yapmasý, onlara nâzik konuþmasý ve onlarýn meþrû isteklerini gerçekleþtirmesi için çalýþmasýdýr. Peygamberimiz (s.a.s.) bu konuda þöyle buyurur: "Burnu yerde sürtülsün; burnu yerde sürtülsün; burnu yerde sürtülsün."  "Kimin yâ Rasûlallah?" denildi. Hz. Peygamber: "Yaþlandýklarýnda ana babasýna, onlardan birine, yahut her ikisine de yetiþen, fakat onlara iyilik etmediði için cennete giremeyen kimsenin..." (Müslim, Birr 10)

 

Ana baba, çocuðunu Allah'a isyana teþvik etmedikçe, evlâtlarýn onlarýn meþrû her emrine uymasý gerekir. Ana baba için maðfiret talebinde bulunmak, iyiliklerine duâ etmek, bizzat Kur'ân'ýn emridir. "Ey Rabbimiz! Hesaba çekileceði gün beni, ana babamý ve (bütün) mü'minleri baðýþla!" (14/Ýbrahim, 41) Ebeveyne yapýlan her iyilik ve ihsân, aslýnda insanýn kendi kendisine yaptýðý ihsândýr. Âhiretteki mükâfatýnýn sýnýrsýzlýðý yanýnda, dünyevî ecri/karþýlýðý peþindir. Sosyal bir olgu olarak ebeveynimize yaptýklarýmýzýn mislini veya fazlasýný çocuklarýmýzdan göreceðimiz kaçýnýlmazdýr. Ana baba, -Allah korusun- müþrik de olsalar, onlara ikramda bulunmak dinin emridir. Peygamberimiz, müþrik anneye sýla-i rahimde bulunup ona iltifatlarda bulunmayý emretmiþtir (Müslim, Zekât 50; Ebû Dâvud, Zekât 34).

 

Kur’ân-ý Kerim'de Ana Babaya Ýhsan: Kur’ân-ý Kerim, ana babaya ihsan konusuna büyük önem vermiþtir. Bunun yanýnda, kâfir bir babayý ve kardeþi, küfrü imana tercih ediyorlarsa, velî (dost) edinmenin yasaklýðý (9/Tevbe, 23); anne-baba, evlâdýný Allah'a þirk koþmak için zorlarlarsa, onlara itaat edilmemesi, ama, onlarla (þirke zorlayan ebeveynle) dünyada iyi geçinilmesi gerektiði (31/Lokman, 35) emredilir. Ýbrahim (a.s.)'in putperest babasýna karþý konuþmasýna "babacýðým" diye hitap ederek baþladýðýný ve bu "babacýðým" ifadelerinin konuþmada sürekli her cümlede tekrarlandýðýný (19/Meryem, 42-45) Kur’an, ders alýnsýn diye belirtir.

 

17/Ýsrâ sûresi 23. âyetinde, ana-babaya "of!" demenin yasaklýðý vurgulanýrken, 46/Ahkaf sûresi, 17'de ana-babasýna "of be size!" diyen kâfir evlâttan örnekler verilir. “Of!” ifadesinin, her türlü kaba ve yakýþýksýz söz için örnek olduðu tüm tefsirlerin ortak açýklamasý olarak belirir.

 

Ana Babaya Ýhsaný Emreden Âyetlerde Dikkat Çeken Hususlar: Bakara sûresi,  83. âyetten anlaþýlýyor ki,  Allah’a kulluk ve ana babaya iyilik, sadece Muhammed ümmetinin deðil; ayný zamanda eski þeriatlerin de ortak yasasýdýr. Benî Ýsrâilden de bu konuda mîsak/söz alýnmýþtýr. Ýlâhî Kitaplarda Allah’a kulluk emrinden sonra ana babaya iyiliðin vurgulanmasý, ana baba hakkýnýn önemini gösterir. Ana babaya itaat, yahûdilikteki temel emirleri içeren meþhur “on emir”den biridir. Bunlarýn içerisinde, Allah’a þirk koþmanýn yasaklanmasýndan hemen sonra ikinci olarak emredilmiþtir. Çýkýþ 20/1-17’de on emir sayýlýrken þöyle denir: “Babana ve anana hürmet et. Tâ ki Allah’ýn Rabbin sana vermekte olduðu toprakta ömrün uzun olsun.”  Allah’tan sonra insanýn üzerinde en çok hakký olanlar, ana babasýdýr. Allah’ý bir bilip sadece O’na ibâdet ve kulluk nasýl önemliyse, ana babaya ihsanla muâmele etmek de öyle önemlidir. Çünkü Allah insanýn yaratýcýsý, ana baba da yaratmanýn sebepleridir. Ýnsaný besleyen, rýzýklandýran Allah; yetiþtiren, eðiten, þefkatle koruyup büyüten ana babadýr. Bu bakýmdan her þeyin baþýnda Allah’ýn birliðini tanýyýp sadece O’na ibâdet ve kulluk etmek, sonra da ana babaya iyilik etmek þarttýr.

 

Kur’an’da ve hadislerde Allah’a ibâdetten hemen sonra ana babaya iyilik görevinin zikredilmesinin sebepleri þunlardýr: a) Ýnsanýn maddî ve mânevî geliþmesi için en deðerli katký, Allah’ýn nimetlerinden sonra ana babanýn fedâkârlýklarýdýr. Çünkü ana baba, çocuðun hem varlýk sahnesine çýkmasýnýn sebebidirler, hem de yetiþtirilip terbiye edilmesini, eðitimini saðlayan kiþilerdir. b) Çocuðun varlýk alanýna çýkmasýnýn asýl ve gerçek sebebi Allah, zâhirî ve hukukî sebebi ise ana babadýr. c) Allah nimetlerini karþýlýksýz verdiði gibi; ana baba da çocuklarýnýn ihtiyaçlarýný hiçbir karþýlýk beklemeden seve seve yerine getirirler. d) Allah kuluna günahkâr bile olsa nimetler verdiði gibi; ana baba da âsi bile olsa çocuklarýna desteklerini sürdürürler. e) Allah, kullarýnýn iyiliklerinden râzý olduðu, karþýlýðýný fazlasýyla verdiði gibi; ana baba da çocuklarýnýn sahip olduðu imkân ve deðerleri korumaya ve geliþtirmeye çalýþýrlar.

 

Ýsrâ sûresinin 23-24. âyetlerinde Allah’a ibadetle yan yana emredilen ana babaya ihsanýn/ iyiliðin, hiçbir þarta baðlanmadýðý dikkat çekmektedir. Bundan da, ana babanýn müslüman veya gayr-i müslim, faziletli veya fâsýk/günahkâr olup olmadýðýna bakýlmaksýzýn onlara itaat etmenin gerekli olduðu sonucuna varýlýr. Nitekim Mümtehýne sûresinin 8 ve 9. âyetleri de bunu desteklemektedir.

 

Ýsrâ sûresinin 23. âyetinde, ana babaya karþý saygýsýzlýðýn en basit ifadesi olmak üzere, “onlara öf bile demeyin” buyurulmuþtur. Tefsir âlimleri, iç sýkýntýsýný ifade eden bu kelimenin, her türlü kabalýk, saygýsýzlýk ve isyankârlýðý içerdiðini belirtirler. 24. âyette, merhamet duygusundan kaynaklanan bir tevâzu anlayýþýyla ebeveynin himaye  altýna  alýnmasý  istenmiþ  ve “de ki: Rabbim! Onlar bana küçükken nasýl þefkat ve merhamet gösterdilerse Sen de onlara merhamet et” buyurulmuþtur. Burada ana babaya saygýnýn en temel sebebi olarak merhametten söz edilmesi ve böylece ebeveyn ile çocuklar arasýndaki duygusal baðýn öneminin vurgulanmýþ olmasý hayli anlamlýdýr. Çünkü merhamet duygusu, çocuklarla ana baba arasýnda bulunan maddî ve mânevî ilginin temelidir. Allah’ýn nimet ve ikramlarý da O’nun merhametine baðlý olduðu için, Allah’tan ana babaya merhamet dilemek, diðer bütün ilâhî lütuflarý dilemek anlamýna gelir.

 

Lokman sûresinin 14. âyetinin sonunda ana babaya iyilik etmeyenin, Allah huzurunda sorumlu olacaðýný belirtmek için “Dönüþ banadýr!” buyuruluyor. Yani dünyada Allah’a ve ebeveynine karþý yanlýþ davrananlarýn, Allah huzurunda hesaba çekilecekleri hatýrlatýlýyor. Ayný þekilde 15. âyetin sonunda da benzer ifade tekrar ediliyor ve dünyada yapýlan herþeyin kendilerine âhirette haber verileceði belirtiliyor. Böylece insan, âhiret hesap ve sorumluluðunu düþünerek Allah’a ve ana babasýna karþý davranýþlarýna dikkat etmesi için uyarýlýyor.

 

Ana Babaya Ýtaatin Sýnýrý: Allah’a þirk konusunda ailelerin bir zorlamasý oluyorsa, duygusal baðlardan dolayý, tevhidin çiðnenmesine Kur’an kesinlikle müsaade etmez. Bu yüzden olmalý ki, ana babaya ihsaný emreden âyetlerin çoðunda, ilk emir olarak, Allah’a ibâdet/kulluk hatýrlatýlýr (2/Bakara, 83; 4/Nisâ, 36; 6/En’âm, 151; 17/Ýsrâ, 23; 2/Bakara, 177; 4/Nisâ, 1). Ana babaya itaat, Allah’a raðmen deðildir;  Ýtaat konusunda herhangi bir kimse Allah’a tercih edilirse, kiþi þirk bataklýðýna dalmýþ olur. Ya Allah’a ya baþkasýna itaat etme seçeneklerinden biri karþýsýnda tercih, imanla küfür arasýnda bir tercihtir.  “Biz, insana, ana-babasýna iyi davranmasýný tavsiye ettik. Eðer onlar, seni, hakkýnda bilgin olmayan þeyi (körü körüne) Bana þirk/ortak koþman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüþünüz ancak Banadýr. O zaman size yapmýþ olduklarýnýzý haber vereceðim.” (29/Ankebût, 8) “Biz insana, ana-babasýna iyi davranmasýný tavsiye etmiþizdir...Eðer onlar seni, hakkýnda bilgin olmayan bir þeyi (körü körüne) Bana þirk/ortak koþman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüþünüz ancak Banadýr. O zaman size, yapmýþ olduklarýnýzý haber veririm.” (31/Lokman, 14-15)

 

Bu âyetlerde ana babaya ihsanla/iyilikle davranma emredilmekle birlikte, þirk koþma, Ýslâm’dan uzaklaþma gibi Allah'a açýk isyan konusunda onlara itaat edilmemesi istenir. Ama putperest ve müþrik ana babayla, dünyevî iliþkiler konusunda yine iyi geçinilmesi emredilir.

 

Allah’ýn Hakký, Her Hakkýn Üzerindedir: “(Kâfir olarak ölüp) Cehennem ehli olduklarý onlara açýkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar (Allah'a) þirk koþanlar için af dilemek ne peygambere yaraþýr ne de mü’minlere. (Çünkü Allah müþrikleri baðýþlamaz.) Ýbrahim’in, babasý için af dilemesi, sadece ona verdiði sözden dolayý idi. Yoksa onun Allah’ýn düþmaný olduðu kendisine belli olunca, (af dilemekten vazgeçip) ondan uzaklaþtý. Þüphesiz ki Ýbrahim çok yumuþak huylu ve pek sabýrlý idi.” (9/Tevbe, 113-114)

 

Sa’d bin Ebî Vakkas, 17 yaþýnda bir gençken müslüman olmuþtur. Ýslâm’a girdiði ilk günlerde annesiyle yaþadýðý bir mâcerâyý þöyle anlatýr: “Ben anneme karþý çok saygýlý bir kimseydim. Müslüman olduðum zaman annem bu saygýmdan istifade ile beni Ýslâm’dan döndürmek istedi ve: ‘Ey Sa’d! Bu yaþamaya baþladýðýn yeni din de ne? Ya bu dinini terk edeceksin, yahut açlýk grevi yapacaðým, ölene dek yiyip içmeyi býrakacaðým!’ dedi. Ben kendisine: ‘Anneciðim sakýn böyle bir þey yapma. Zira ben kesinlikle dinimi býrakmam!’ dedim. Yine de o yemeyi içmeyi býraktý, ölüm orucuna baþladý. Bu hal bir gün bir gece devam etti (diðer bir rivâyette üç gün sürdü). Sa’d’ýn bütün ýsrarýna raðmen annesi,  aðzýna bir þey koymadýðýndan yýpranmaða baþlamýþ, gittikçe erimiþ, bitkin düþmüþtü. Kendisine: ‘Anne, Allah’a yemin olsun ki, senin yüz tane canýn olsa, her gün birer birer çýkmaya baþlasa, ben bu dinimi terk etmem!’ dedim. Benim bu azmimi, kesin kararýmý görünce, protestosunu býrakarak yiyip içmeye baþladý. Bu olay üzerine þu âyet indi:  “Eðer onlar seni, hakkýnda bilgin olmayan bir þeyi (körü körüne) Bana þirk/ortak koþman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüþünüz ancak Banadýr. O zaman size, yapmýþ olduklarýnýzý haber veririm.” (31/Lokman, 15) Sa’d bu âyetin kendisiyle ilgili olarak nâzil olduðunu söylerdi. (2)  Tabii ki, nüzul sebebi bu hâdise olsa da, âyetin hükmü geneldir, her müslümaný kapsar.

 

Ýslâm, tevhid gibi temel ilkeler söz konusu  olduðunda, hiçbir iliþki biçimini, bu ilkelerin çiðnenmesi konusunda mâzeret olarak kabul etmez. “Ey iman edenler! Eðer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarýnýzý ve kardeþlerinizi velî/dost edinmeyin. Sizden kim onlarý dost edinirse, iþte onlar zâlimlerin kendileridir. De ki: ‘Eðer babalarýnýz, oðullarýnýz, kardeþleriniz, eþleriniz, hýsým akrabanýz, kazandýðýnýz mallar, kesada uðramasýndan korktuðunuz ticaret, hoþlandýðýnýz meskenler (evler, konaklar, köþkler) size Allah’tan, Rasûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artýk Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsýklar topluluðunu hidâyete erdirmez.” (9/Tevbe, 23-24)

 

“Allah'a ve âhiret gününe iman eden bir toplumun, babalarý, oðullarý, kardeþleri, yahut akrabalarý da olsa, Allah'a ve Rasûlüne düþman olanlarla dostluk ettiðini görmezsin...” (58/Haþr,  22)

 

Tevhide raðmen, hiçbir þahsýn ve kurumun deðeri yoktur. Dostluk ve düþmanlýkta ölçü, Allah ve Rasûlüdür; Ýslâm’dýr. Ashâb-ý Kirâm, Allah ve Rasûlüne dostluðun, onlarýn düþmanlarýna düþmanlýðýn en güzel örneklerini vermiþlerdi. Meselâ Ebû Ubeyde bin Cerrah, Uhud savaþýnda babasý Cerrah’ý öldürmüþ, Hz. Ebû Bekir de oðlu Abdurrahman’a karþý çýkmak istemiþ, Hz. Peygamber izin vermemiþ, Mus’ab bin Umeyr, Uhud’da kardeþi Ubeyd bin Umeyr’i öldürmüþtü. Ayný þekilde Hz. Ömer bin Hattab, Bedir’de dayýsý Âs bin Hiþam’ý, Hz. Ali, Hz. Hamza ve Ebû Ubeyde, amcazâdeleri, Utbe, Þeybe ve Velid bin Utbe’yi öldürmüþlerdi.

 

Babaya Karþý Ýbrahimî Tavýr: Hz. Ýbrâhim’in bir istisnâ ile tüm davranýþlarý ve bu arada babasýna karþý tavrý, bütün müslümanlar için emredilen bir tavýrdýr. “Sonra sana hanîf olan Ýbrâhim’in dinine tâbi olmaný vahyettik.” (16/Nahl, 123) Kur’an, örnek alýnmasý gereken þahsiyet olarak Hz. Muhammed (s.a.s.) (33/Ahzâb, 21) dýþýnda, isim olarak sadece Hz. Ýbrâhim (a.s.) ve onunla beraber olanlardan bahseder: “Ýbrahim’de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardýr. Onlar kavimlerine demiþlerdi ki, ‘Biz sizden ve sizin Allah’tan baþka taptýklarýnýzdan uzaðýz. Sizi tanýmýyoruz. Siz bir tek Allah'a inanýncaya  kadar, sizinle bizim aramýzda sürekli bir düþmanlýk ve öfke belirmiþtir.’ Yalnýz, Ýbrahim’in babasýna, ‘Andolsun ki senin için maðfiret dileyeceðim. Fakat Allah’tan sana gelecek herhangi bir þeyi önlemeye gücüm yetmez’ demesi hâriç, ‘Rabbimiz!’ dediler, ‘Sana dayandýk, Sana yöneldik. Dönüþ Sanadýr... Andolsun, onlarda sizin için, Allah’ý ve âhiret gününü arzu edenler için güzel bir örnek vardýr. Kim yüz çevirirse þüphesiz Allah, zengindir, hamde lâyýk olandýr.”  (60/Mümtahine, 4, 6).

 

Bu âyetler, Hz. Ýbrahim’in her konuda ve özellikle kâfirlere karþý sert tavrýnda örnek alýnmasý gerektiðini vurgularken, bir konuyu örneklik konusunda hâriç tutar. O da, Hz. Ýbrâhim, iman etmemiþ babasýna, onun için istiðfar edeceðini, baðýþlanma dileyeceðini söylemesi (19/Meryem, 47), imaný için mühlet vermesidir. Kur’an’ýn çok yumuþak huylu ve pek sabýrlý olarak vasfettiði Ýbrahim (a.s.)’in, babasý için af dileme vaadini eleþtirir Kur’an. Ýbrahim (a.s.), müþrik babasý için istiðfardan men edilmiþti. Çünkü kâfirler için istiðfar câiz deðildir. Zaten babasýnýn Allah’ýn düþmaný olduðu kendisine belli olunca, bundan vazgeçti ve babasýndan uzaklaþtý (9/Tevbe, 114).

 

“Kitapta Ýbrahim’i an. Zira o, sýddîk/sýdký bütün bir peygamberdi. Bir zaman o, babasýna dedi ki: Babacýðým! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda saðlamayan bir þeye niçin taparsýn? Babacýðým! Hakikaten bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Öyleyse bana uy ki, seni düz yola çýkarayým. Babacýðým! Þeytana kulluk etme! Çünkü þeytan, çok merhametli olan Allah'a âsi oldu. Babacýðým! Allah tarafýndan sana azap dokunup da þeytanýn yakýný olmandan korkuyorum. (Babasý:) ‘Ey Ýbrahim! dedi, ‘sen benim tanrýlarýmdan yüz mü çeviriyorsun? Eðer vazgeçmezsen, andolsun seni taþlarým! Uzun bir zaman benden uzak dur.’ Ýbrahim: ‘Selâm sana, dedi. Rabbimden senin için maðfiret dileyeceðim. Çünkü O, bana çok lütufkârdýr. Sizden de, Allah’ýn dýþýnda taptýðýnýz þeylerden de uzaklaþýyor ve Rabbime yalvarýyorum. Umulur ki (senin için) Rabbime duâ etmemle bedbaht olmam.’ Nihayet onlardan ve Allah’ýn dýþýnda taptýklarý þeylerden uzaklaþýp bir tarafa çekildiði zaman Biz ona Ýshak ve Yâkub’u baðýþladýk ve her birini peygamber yaptýk.” (19/Meryem, 41-49)

 

Evlât-baba iliþkilerinde (müþrik babanýn maðfireti için duâ hâriç) örnek gösterilen Hz. Ýbrâhim’le ilgili bu âyetlerde iki þey dikkatimizi çekmektedir. Birincisi, Hz. Ýbrâhim’in babasý ile konuþur ve ona Ýslâm’ý teblið ederken üslûbun yumuþaklýðý. Öyle ki, her cümlenin baþýnda “babacýðým!” kelimeleri tekrar edilir. Kelimeler, özenle seçilir ve kýrýcý ya da kaba kabul edilecek en küçük bir hitap görülmez. Babasýnýn taþa tutma tehdidine karþý bile; selâmla, duâ vaadi ile, tatlýlýkla cevap verir. Ýkincisi, babasýna yumuþak hitabý, mesajýn içeriðini deðiþtirmemektedir. Hz. Ýbrahim’in çok yumuþak huylu olmasý (9/Tevbe, 114), babasýna karþý da olsa, dâvânýn net bir þekilde tebliðinden tâviz vermesini gerektirmemiþtir. Üslûbun yumuþaklýðý ve sözün güzel söylenmesi, mesajý aktarýrken muhâtabýn nefsini galeyana getirmemek, kaba ve yanlýþ üslûpla mesajýn güzelliðini gölgelememek içindir. Dolayýsýyla tevhidî doðrularý saklamak, ya da bulandýrmak, dâvâdan veya dâvânýn içeriðini gerektiði netlikte tebliðden tâviz vererek anlatmak, ne Ýbrâhimî bir tavýrdýr, ne de güzel üslûptur.

 

Ýbrahim (a.s.)’le babasý arasýndaki diyalog örneði, oðlunu kendi bâtýl dinine girmeye çaðýran putperest bir müþrikle bir müslüman evlât arasýndaki konuþma tarzýdýr. Açýk bir þirk içinde olmayan, hele müslüman bir anne babayla iliþkilerin nasýl olmasý gerektiðini kolaylýkla deðerlendirebiliriz. Müslüman bir anne babayla, müslüman bir evlâdýn iliþkisi, istenilen güzellikte deðilse, suçun büyüðünün evlâda ait olduðunu;  kültürü sýnýrlý anne babanýn mâzur görülebilecek çok yönleri bulunabileceðini söyleyebiliriz. Ýstisnalarýn da elbette olabileceðini düþünebiliriz. Aile iliþkilerinde herkesi baðlayýcý, genel geçer formüller sunmak, pek kolay deðildir. Ama ana babaya ihsan, iyilik, “of!”  bile demeyen tahammül ve kibarlýk evlât için Kur’an’ýn emrettiði genel tavýrlardýr. Bunlarla birlikte ailesini en iyi tanýyan, kiþinin kendisidir. Nerede, nasýl tavýr alýnacaðýný, ailesinin yapýsýný da göz önüne alarak ailenin ferdi belirleyecektir. Ýfrat, ihsanla davranmamak; tefrit ise, ana babaya -isyaný emretseler bile-  mutlak itaat ve gerektiðinde aileye karþýlýk Allah ve Rasûlünün tercih edilmemesidir. Müslüman genç ise orta yolu, i’tidali/dengeyi bulmak zorundadýr. Zor da olsa, bu denge olmadan dünyada huzur, âhirette ödül beklemek yanlýþtýr.

 

Bu konudaki âyetlerde dikkat çeken þey, müþrik ana babaya itaatin yasaklanmasý deðil; þirk konusundaki emirlerine itaatin yasaklanmasýdýr. Müþrik anne babasý insaný Allah’a ortak koþmaya sevk etmek istedikleri takdirde Kur’an bu konuda onlara itaati yasaklarken, müþrik de olsalar dünya iþlerinde onlarla iyi geçinmeyi emretmektedir. Yani onlarýn meþrû emirlerine itaat edilmeli, Allah’a isyaný emreden hususlarda itaat edilmemelidir. Ebeveyne itaat gerekir. Ancak, ana babanýn emirleri, Allah’ýn emirlerine ters düþerse bu konuda onlara itaat gerekmez. Çünkü Yaratan’a isyan olacak iþlerde yaratýlmýþlara itaat edilmez. “Allah’a isyan sayýlan bir konuda kula itaat edilemez.” (Buhârî, Ahkâm 4, Cihad 8; Müslim, Ýmâre 39) Yaratan’ýn hakký, ana babanýn hakkýndan elbette üstündür.

 

Bazý Genç Müslümanlarýn Üslûp ve Yöntem Yanlýþlýklarý: Geleneksel anlayýþý sorgulama sürecine giren müslümanlardan belki de ilk nasiplerini aileleri alýr. Kur’an’la tanýþan, müþrik-mü’min kavramlarýnýn ne anlama geldiðini öðrenen, ama henüz yeterli birikimi olmadýðýndan Kur’an’a bütüncül yaklaþamayan müslümanlar, aileleriyle girdikleri tevhidî mücadelede çok kýrýcý ve tedrîcîlikten ve ahlâkîlikten uzak bir söylem geliþtirebilmektedirler. Kiþinin en az çevresiyle ilgilendiði kadar ailesi ile diyaloga girmesi gerekliliði gözardý edilerek, Ýbrâhimî tavýr alma gerekçesiyle, Ýbrâhimî üslûp gözetilmediði için bazen ailelerle bütün iliþkiler koparýlýr. Hatta bazý müslümanlar, aileleriyle aralarýndaki problemin büyüklüðü oranýnda kendilerine Ýslâmîlikten (daha doðrusu radikallikten) pay biçmektedir.

 

“Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öðütle dâvet edip çaðýr ve onlarla en güzel þekilde mücadele et.” (Nahl, 125) “Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuþak davrandýn! Þayet sen kaba, katý yürekli olsaydýn, hiç þüphesiz, etrafýndan daðýlýp giderlerdi.” (Al-i Ýmran, 159) “Ýnsanlara güzel söyleyin.” (2/Bakara, 83) Bu âyetler, kim olursa olsun, hangi inanca sahip bulunursa bulunsun; muhâtaplarýna karþý müslümanlarýn dâvet usûl ve üslûplarýný belirler. Býrakýn hatalý müslümanlara, veya Ýslâm’a karþý savaþmadýðý halde cehaletinden dolayý bazý þirk davranýþlarýnda bulunanlara nasýl güzel üslûp kullanýlmasýný; en azýlý tâðut ve kâfirlerden biri olan Firavun’a teblið için gönderilen Hz. Mûsâ ve Hz. Hârun’a, üslûplarýnýn nasýl olmasý gerektiðini Kur’an þöyle emreder: “Firavun’a gidin. Çünkü o, tuðyân etti/azdý. Ona yumuþak söz söyleyin. Belki o, aklýný baþýna alýr veya korkar.” (20/Tâhâ, 43-44)

 

Muhâtabýmýz olan her insana, Ýslâm’ý sunarken, Kur’an’ýn emrettiði güzel üslûp özellikleriyle hitap etmek zorunda olduðumuzu unutmamalýyýz. Özellikle, bizden yaþlý akrabalarýmýza, hele ana babamýza karþý daha hassas, daha tatlý ve yumuþak üslûplu, daha sevgi ve saygý dolu olmalý, bu nezâketimizi muhâtabýmýzýn da anlayacaðý þekilde, kelimeleri özenle seçip kullanmalýyýz. Hz. Ýbrâhim’in örnek alýnmasý bunu gerektirir. Allah'a açýkça düþman olan bilinçli müþrikler hariç; ana babalar, hatta yakýn akrabalar, insanýn doðal müttefikleridir, yardýmcýlarý ve dostlarýdýr. Kur’an, “Kötülüðü en güzel bir tavýrla önle. O zaman (görürsün ki) seninle arasýnda düþmanlýk bulunan kimse, seninle sanki yakýn bir dost olur.” (41/Fussýlet, 34) buyurur. Bazý genç müslümanlar ise, âyetteki ifadenin tam tersini uygulayýp, aralarýnda dostluk bulunan kimseleri düþman etmek için kötülüðü güzel olmayan bir tavýrla önlemeye çalýþýyorlar. Tabii, böylece olaya nefisler karýþýyor, iþ inada biniyor, hayra giden yol, -iyi niyetle de söylenmiþ olsa- yanlýþ üslûptan dolayý týkanmýþ oluyor.

 

Eðer ailelerimizin hayra doðru deðiþimleri, dalâlette iseler hidâyetleri isteniyorsa, tedrîcîlik, zamana yayýlmýþ uzun ve samimi diyalog ve de en önemlisi, psikolojik gerginlik oluþturmaktan þiddetle kaçýnan tatlý ve saygý dolu üslûp esas alýnmalýdýr. Fikirlerin uygun ve güzel olmayan þekilde ve kýrýcý ifade tarzýyla sunulmasý, çoðu zaman, kaþ yaparken göz çýkarma ile sonuçlanmaktadýr. Çoðu ana baba, yaþlarýný ve tecrübelerini fazla önemsediklerinden, kendi çocuklarýnýn didaktik, vaaza veya derse benzeyen hitapla kendilerine direkt yolla hatalarýný söylemelerini hoþ karþýlamaz, hatta nefis meselesi yapar, tersler. Bu gibi psikolojik çatýþmalarý aþmadan teblið ve dâvet, fayda yerine çoðu zaman zararla sonuçlanýr. Muhâtabýn, ýslah yerine daha büyük ifsadýna sebep olunarak, vebalden kurtulayým derken daha büyük günah yüklenilmiþ olur.

 

Kur'an, bir babayla oðul arasýndaki iliþkiler konusunda din/dâvâ farký ile Hz. Nuh'un oðlunu "kendi ehlinden saymamasý" gerektiðini ifade eder (11/Hûd, 44, 45). Ama bir oðul olan Hz. Ýbrahim'in putperest babasýyla iliþkileri, daha farklý gündeme gelir. Yani, hidâyeti beklenmeyen kâfir bir evlât, gerektiðinde babasý tarafýndan evlâtlýktan reddedilip, ehlinden sayýlmamasý istenirken; müslüman bir oðulun müþrik ve putperest bir babaya karþý münâsebeti çok yumuþak ve nâzik olmalýdýr. Tabii, bunlarýn yanýnda örnek baba-oðul iliþkileri verilir. Ýbrahim-Ýsmail gibi. Ýsmail (a.s.)'le babasý arasýndaki iliþkiler uzunca ve birkaç deðiþik durumla ilgili anlatýlýr. Kur’an, anne babaya ve evlâda görevlerini hatýrlatýr.

 

Kur'an, müslüman bir kocayla karýsý arasýnda olabilecek anlaþmazlýklar konusunda ise, müslüman kocaya itaati tavsiye eder (Nisa, 34). Geçimsiz ve itaatsiz bir kadýna karþý nasýl davranýlmasý gerektiði belirtilir. Eðer aralarý bu tedbirlerle de düzelmezse, hakem tayin edilmesini tavsiye eder (Nisa, 35). Hemen bu âyetin devamýnda toplum ve ailenin huzuru için iyi iliþkilerde bulunulmasý gerekli olanlar sayýlýr. Allah'a kulluktan sonra ana-babaya iyi davranýlmasý emredilir (Nisa, 36). Bu âyetin zýmnen ifade ettiði insan iliþkilerinin olumsuzluðu konusunda genel tavrýn ne olmasý gerektiðini, genel anlaþmazlýklar konusunda yine ayný sûrenin 59. âyeti açýklýk getirir. Bu âyet, iki müslüman arasýndaki anlaþmazlýklarýn halli için Kur'an ve sünnetin hakemliðine müracaat, imanýn þartý olarak ifade edilir.

 

Kur’ân-ý Kerim’de “anne-babaya iyi davranmak”, hem de dört âyette “sadece Allah'a ibâdet etme”, ya da “O’na þirk koþmama”nýn emredilmesiyle birlikte zikredilmektedir:

 

“Allah’a ibâdet edin ve O’na hiçbir þeyi þirk/ortak koþmayýn. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara... iyi davranýn....” (4/Nisâ, 36) “De ki: ‘Gelin Rabbinizin size neleri haram kýldýðýný okuyayým: O’na hiçbir þeyi þirk/ortak koþmayýn, ana-babaya iyilik edin...” (6/En’âm, 151) “Rabbin, sadece kendisine kulluk/ibâdet  etmenizi, ana-babanýza da ihsân etmenizi/iyi davranmanýzý kesin bir þekilde emretti...” (17/Ýsrâ, 23-24) “Vaktiyle Biz, Ýsrâiloðullarýndan; ‘yalnýzca Allah’a kulluk/ibâdet edeceksiniz, ana-babaya, yakýn akrabaya, yetimlere, yoksullara ihsân/iyilik edeceksiniz’ diye mîsak/söz almýþtýk....” (2/Bakara, 83)

 

Bu anlatým özelliði, ana babaya ihsanýn, Kur’an tarafýndan ahlâkî bir görev olmaktan çýkarýlýp imanî/tevhidî bir vecîbe gibi algýlandýðýný düþündürür. Zaten tevhid peygamberi Hz. Ýbrâhim’in babasýyla iliþkileri de detaylarýyla vurgulanýr. Aslýnda tevhidin hayata, aileye, davranýþlara ve tabii ki ahlâka yansýmamasý düþünülemez. Dolayýsýyla “tevhid ahlâký”, “lâ ilâhe illâllah ahlâký” diye adlandýrabiliriz; Kur’an’ýn emrettiði, Rasûlün uyguladýðý ve tavsiye ettiði ahlâký. Ve ahlâký imandan ayýramayýz. Ýnanç, amel, muâmelât, siyaset, ahlâk arasýnda bazýlarýnýn zannettiði gibi kesin ayrýmlar yoktur; kolay anlaþýlsýn diye ayrý baþlýklar altýnda incelenebilir; yoksa hepsi bir bütündür. O bütüne Ýslâm demekteyiz.

 

Ahlâký tevhidden baðýmsýz ve olmazsa olabilir zannettiði için kimi radikal gençler, çevrelerinde örnek gösterilememekte, hatta bazen en yakýn çevrelerinde, ailelerinde bile itici bulunabilmekteler. Halbuki Ýslâm’ý yaþamaya ve hele tebliðe çabalayan bir gencin, toplum içinde ahlâkî zaaflarla deðerlendirilmesinin vebâli, diðer insanlarýn vebâlinden daha büyüktür. Onlar, davranýþlarýyla güzel örnek oluþturamamalarý ve göze batan ciddî ahlâkî zaaflarýndan dolayý; temsil ettikleri tevhid dâvâsýna ve savunduklarý Kur’anî hakikatlere -iyi niyetle ve farkýnda olmadan da olsa- düþman kazanmanýn suçuyla yargýlanabilecekleri endiþesi taþýmalýdýr. Tevhid ahlâký bunu gerektirir. Ýþte bu endiþeyi taþýyan bir muvahhid genç, tüm insanlarla, tabii önce ailesi ve yakýnlarýyla hastalýklý bir iliþki veya iliþkisizlik içinde olamayacak; “en yüce ahlâk üzere olan” (68/Kalem, 4) Rasûlullah’ý örnek alacak, çevresine ihsan ve ýslahý çiçek çiçek yayacak, toplumun diðer fertlerince örnek gösterilecektir.

 

Ana babaya ihsan, dünyada huzur ve güzelliklerin kaynaðý, âhirette cennetin sebebi olacaktýr. Aksi ise, huzursuzluk ve azâb...

 


Bu Makale 4411 defa okunmuþtur

 

Yazdýr

YAZARIN DÝÐER YAZILARI

©

01/09/2014 - 16:26 KAPÝTALÝZME VE ÖDENMEME RÝSKÝNE RAÐMEN GÜNÜMÜZDE ÝNADINA ALLAH ÝÇÝN BORÇ VERMEK

©

09/06/2014 - 10:58 MÜCAHÝD EYYUB’UN SEYFÝ, YE CAHÝD FAZIL’IN KEYFÝ

©

04/12/2013 - 14:18 Ana Babaya Ýhsan ve Hz. Ýbrâhim’in (a.s.) Örnekliði

©

22/11/2012 - 15:40 Bir Mücâhid, Bir Komutan Olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)

©

25/09/2012 - 15:15 Kur´an Adýna "Sünnet"i Ýnkâr Edenlere Kur´an Karþý Çýkýyor

©

23/07/2012 - 12:04 Boþ Vakit mi Dediniz? O da Ne ki!?

©

04/06/2012 - 12:01 Þehidlik, Ölüm Biçimi Olmaktan Önce, Bir Hayat Tarzýdýr:

©

02/01/2012 - 12:48 Hafýza Duasý

©

06/12/2011 - 11:57 Müslüman Hanýmlarýn Tesettürü

©

03/10/2011 - 12:25 Kadýn-Erkek Eþitliði mi; Yoksa Adâlet, Uyum ve Birbirini Tamamlama mý?

©

05/09/2011 - 14:53 Erkeðin Yöneticiliði ve Dövme Yetkisi

©

03/08/2011 - 11:34 Evlenme Sürecinde ve Aile Hayatýnda Çokça Karþýlaþýlan Yanlýþlar

©

04/07/2011 - 12:12 Kadýn-Erkek Ýliþkileri ve Âilede Geçim

©

03/06/2011 - 14:24 Ana-Babanýn En Büyük, En Kutsal Görevi: Çocuklar, Çocuklar, Çocuklar!

©

09/05/2011 - 12:14 Ana Babanýn Görevleri (Çocuðun Ana Baba Üzerinde Haklarý)

©

07/03/2011 - 14:09 Eþler Arasý Ýliþki

©

14/02/2011 - 13:05 Âilede Saðlýklý Ýletiþim

©

06/01/2011 - 15:30 Çocuk Eðitiminde Dikkat Edilecek Özellikler

©

02/12/2010 - 11:34 Evlenme Sürecinde ve Aile Hayatýnda Çokça Karþýlaþýlan Yanlýþlar

©

15/10/2010 - 19:02 Evlât Ýçin Farz Bir Görev: Ana-Babasýna Ýhsân

©

26/07/2010 - 14:12 Allah’a Ýsyan mý Daha Zordur, Yoksa Yaz Sýcaðýnda Oruç Tutmak mý?

©

22/06/2010 - 12:12 Evlilik ve Aile Hayatý Bir Ýbâdettir

©

18/05/2010 - 11:56 Evliliðin Ýmanla Kopmaz Baðý

©

16/04/2010 - 11:29 Aile ve Geçimle Ýlgili Kulaklara Küpeler

©

22/03/2010 - 16:40 Cennete de Cehenneme de Götüren Füze: ZAMAN

©

21/01/2010 - 11:05 Yalan; Ýman ve Güven Kaybýnýn En Önemli Göstergesi

©

23/10/2009 - 10:08 Ýlim mi, Bilim mi? Vahiy mi, Cahiliyye Kültürü mü?

©

22/08/2009 - 09:55 Karþýlýklý Hak ve Sorumluluklar

©

28/07/2009 - 12:43 Evliliðin Ýmanla Kopmaz Baðý

©

25/06/2009 - 10:37 Evdeki Hayatý, Müslümanýn Ne Kadar Müslüman Olduðunun Göstergesidir

©

01/06/2009 - 15:44 Kimlik ve Vahyin Ýnþa Ettiði Müslüman Kimliði

©

28/04/2009 - 16:45 Mutluluða ve Ahirete Yatýrýmýn Diðer Adý: Ýnfak

©

07/04/2009 - 14:38 Alâk Sûresi Iþýðýnda Hayatýn Allah Ýçin Olmasý

©

09/03/2009 - 16:52 Zulüm; Allah''ýn Hududunu Çiðnemek Demektir

©

03/09/2008 - 21:56 Kur’an’ýn Ýnsaný Güzelleþtirmesi -I-
 
 

Site Ýçi Arama

11 Sevvâl 1445 |  20.04.2024

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Andolsun, "Þüphesiz, Allah Meryem oðlu Mesih'tir." diyenler küfre düþmüþtür. De ki: "O, eðer Meryem oðlu Mesih'i, onun annesini ve yeryüzündekilerin tümünü helak (yok) etmek isterse, Allah'tan (bunu önlemeye) kim birþeye malik olabilir? Göklerin, yerin ve bunlar arasýndakilerin tümünün mülkü Allah'ýndýr; dilediðini yaratýr. Allah her þeye güç yetirendir.



( Maide Suresi - 17)

Bir Hadis

Ýbni Ömer radýyallahu anhümâ þöyle dedi:
Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem benim iki omuzumu tuttu ve:
“Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol” buyurdu. Ýbni Ömer radýyallahu anhümâ þöyle derdi:
Akþama ulaþtýðýnda sabahý gözetme, sabaha kavuþtuðunda da akþamý bekleme. Saðlýklý anlarýnda hastalýk zamanýn için, hayatýn boyunca da ölümün için tedbir al.


Buhârî, Rikak 3

Bir Dua

Peygamberimiz (s.a.s.) þöyle buyurmuþtur:

“Allah’ým! Hatalarýmý kar ve soðuk su ile temizle, kalbimi hatalardan beyaz elbiseleri kirlerden temizlediðin gibi temizle, benimle günahlarýmýn arasýný doðu ile batý arasý kadar uzaklaþtýr.”

(Buhârî, Deavât, 38, 43–45)

Hikmetli Söz

Zalim bir idarecinin yanýnda doðruyu söylemekten daha üstün bir sadaka yoktur.

Meymun Ýbn-i Mihran) 


Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com