Bu durumda ne yapabiliriz, nasýl korunacaðýz?
Bir; kitap…
Ýki; sohbet…
Üç; sadýk dost yani iyi bir çevre ile…
Ýslami þahsiyetin hayat damarlarý bunlardýr… Bunlarla beslenmeyen kiþiler kendilerini nasýl koruyabilir? Bunlar bizim için kurucu ve koruyucu dinamiklerdir… Direncimizi, bilincimizi bunlara borçluyuz… Ýnsan bu üç þeyden koparsa kaybolur…
Bu üçlü ile bireyselleþmenin, dünyevileþmenin ve duyarsýzlaþmanýn önüne geçebiliriz…
Önce kitap konusunu biraz açalým…
Kitap, hayatýn akýþýna etki eden en önemli unsurdur… Okumak, tüm zamanlarýn en saygýn eylemidir… Kitap; hayattýr… Hayat Kitabýmýz Kur’an’ýn ilk çaðrýsý ve vurgusu; “oku” deðil midir?
Kitap, fýrtýnalý havalarda, sýðýnýlacak bir limandýr… Kitap yeni dünyalara açýlan bir penceredir… Ýnsanýn ve toplumun inþasýnda kitabýn yeri ve önemi baþkadýr…
Kitap, ilaçtýr… Çaðýn marazi hallerine ancak kitapla neþter vurabiliriz… Okuma eylemi bir fantezi, bir nostalji, bir hobi olmanýn ötesinde bir farizadýr… Farkýndalýk için, felah için mutlaka kitap diyoruz… Özellikle de kitaplarýn kitabý; Kur’an diyoruz…
Okumaktan amacýmýz kitap kurdu olmak deðildir, ayaklý kütüphane olmak da deðildir… Önemli olan kitapla kendimizi kurmak ve korumaktýr… Çünkü kitap okumayanýn, canýna okurlar, hayat boþluk kabul etmiyor…
Bunlarý ifade ederken düþünüyorum; bugün bizler için kitap kaçýncý derecede bir ihtiyaç? Ýhtiyaç listelerimizi sýralarken kitaba yer var mýdýr? Bilmiyorum…
Çoðu zaman, televizyon okuyoruz, kitap seyrediyoruz…
Artýk þunu diyebilmeliyiz; þimdi hayatýmýzda kitaplara yer açmanýn tam vakti… Hem kitaplarýn üzerindeki tozlarý silkmenin, hem de üzerimizdeki ölü topraðý serpilmiþlikten silkinmenin vakti…
Kitapsýz bir dünyadan, kitaplarla inþa edeceðimiz yeni bir dünya için güne mutlaka kitapla girmeliyiz…
Nitelikli bir okuma için ise; seçicilik, süreklilik, tedricilik, mektebilik ve rabbanilik ciddi bir gerekliliktir…
Ýki; sohbet…
Sohbet, birlikte hissetmektir… Beraber beslenmektir… Ortak bilinçtir… Kolektif ruhtur…
Sohbet, en doðal ve en doðru eðitim ortamýdýr… Kiþilikler orada oluþur, kimlikler orada kazanýlýr… Cemaat ruhu, direniþ bilinci, mücadele azmi, sorumluluk duygusu baþka türlü nasýl elde edilir?
Hayat ve huzur iklimi olan sohbet, tüm zamanlarýn ihtiyacýdýr…
Bugün bu ülkede Ýslam adýna ortada kayda deðer bir sonuç varsa, bunlar dünkü sohbetlerin semeresidir… Ders halkalarýnýn bereketidir… Sohbetleri bitirenleri zamanla gördük ki, kendilerini de bitirdiler…
Dün bizi besleyen en güçlü damar sohbetti… Bugün sahih Ýslam düþüncesinin ve mücadelesinin geldiði seviye bu sýcak iliþkilerin ürünüdür… Bu geleneðe sahip çýkmalý ve mutlaka sürdürmeliyiz, çünkü geleceðimizin güvencesi yine bu gibi ortamlardýr… Bu zemini kaybedersek, dýþarýda kaygan bir zeminde, kaypak insanlar arasýnda ne yapabiliriz?
Periyodik sohbetler, düzenli ders halkalarý; anlam, aþk, azim, aþkýnlýk, aksiyon, bilgi ve hikmet aktarýmý için bulunmaz fýrsatlardýr… Dünyevi bir amaç gütmeden, paylaþým ruhunu, katýlým þuurunu, aidiyeti, mensubiyeti, mesuliyeti biz orada öðrendik… Devletini, ümmetini, deðerlerini kaybeden Müslüman için en emin mevzi, sohbet ortamlarýdýr… Zaman zaman býkkýnlýk verse de, monoton geçse de, verimlilik düþse de sohbetler olmazsa olmazýmýzdýr…
Modern kent hayatý bizi boðmaya çalýþýrken biz sohbetlerle -özellikle de ev sohbetleri ile- varolma mücadelemizi sürdüreceðiz… Artýk tecrübe ile de biliyoruz ki; hayatýmýzýn en güzel ve en gerçekçi mektebi düzenli sohbet halkalarýdýr… Oralarda bir çizgi tutturuyorduk, sonradan geleceklere de bir iz býrakýyorduk…
Þimdi, adam yetiþtirme akademisi olan o ortamlarda dersleri baþlatma vaktidir…
Üç; sadýk dost, çevre…
Yaslanacak bir duvarýmýz yoksa, çaðýn zorluk ve zorbalýklarýna nasýl dayanabiliriz? Saldýrýlarý savacak kardeþlik halkalarýnda kenetlenmeli ve konuþlanmalýyýz… Yoksa böcekler gibi ayaklar altýnda ezilmekten kimse biri kurtaramaz… Ayný çizgide buluþacaðýmýz salih ve sadýk dostlarla ortak kulluk yürüyüþümüzü saðlýklý bir zeminde sürdürebiliriz…
Bizi yüreklendirecek gönüllerle sürekli temas halinde olmalýyýz… Aksi takdirde korkularýmýzý, evham ve vesveselerimizi nasýl yenebiliriz? Gözlerine baktýðýmýzda içimize ýþýk huzmeleri yansýyacak, güven tazeleyecek, kuvvet verecek dostlara her daim muhtacýz…
Gerçek dost, ahiretimiz üzerinde titreyen insandýr… Ateþten koruyan candýr…
Biliyoruz ki dostluklar iki türlüdür…
Biri, iyi dostlar, diðeri de iyi gün dostlarý…
Dostluklarýmýzý yitirdiðimiz günden beridir ki, depremlerden ve depresyonlardan kurtulamaz olduk… Tedavi için nice paralar döktük yine de dostsuz olmuyor… “Ýkinin ikincisi” olmadan yol alýnmaz ki!
Evet, ehliyet ve liyakat sahibi olmanýn yolu; öncelikle ehli kitap, ehli sohbet ve ehli dost olmaktýr…
Çaðýnýn sahabisi olmak isteyen bu üçlü reçeteyi önemsemesi gerekir…
Özetlersek; özne kalmanýn, özel olmanýn þifresi budur…