Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 2215
Toplam 15255960
En Fazla 20355
Ortalama 2608
Üye Sayýsý 1175
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 

 
Erkeðin Yöneticiliði ve Dövme Yetkisi
05/09/2011 - 14:53
 
"Ey iman edenler, adâleti ayakta tutanlar olun."

 “Allah’ýn insanlardan bir kýsmýný diðerlerine üstün kýlmasý sebebiyle ve erkekler mallarýndan harcama yaptýklarý için erkekler kavvâmdýr/kadýnlarýn yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadýnlar itaatkârdýr, Allah’ýn kendilerini korumasýna karþýlýk gizliyi (kimse görmese de nâmuslarýný) koruyucudurlar. Baþ kaldýrmasýndan (nüþûz) endiþe ettiðiniz kadýnlara öðüt verin, onlarý yataklarýnda yalnýz býrakýn ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eðer size itaat ederlerse artýk onlarýn aleyhine baþka bir yol aramayýn; çünkü Allah yücedir, büyüktür.” (4/Nisâ, 34) Erkeklerin maddî ve mânevî durumlarý ile ve özellikle ekonomik rolleri, onlarýn âile reisi -sorumlu yönetici- olmalarýný tabiî kýlmýþtýr. Âile küçük bir toplumdur; toplum düzenle yaþar. Düzen ise, bir reisi, bir idâreciyi zarûri kýlar. Ýslâm’da devlet baþkanýndan âile reisine kadar her idâreci, Ýlâhî tâlimata göre hareket etmek, Ýslâmî kurallara göre ve istiþâre ile yönetmek mecbûriyetindedir. Þu halde onlara itaat, bu tâlimata itaat demektir. Ýdâre eden veya edilen bu tâlimatýn dýþýna çýkar, meþrû kurallara itaatsizlik ederse yaptýrým uygulanýr. Burada bahis konusu olan, zevcenin itaatsizliðidir. Çare olarak önce öðüt vermek, sonra yatak boykotu ve daha sonra da dövme tavsiye edilmiþtir. Kur’an’ý bize teblið eden Hz. Peygamber (s.a.s.) hiçbir zaman kadýn dövmediði gibi “kadýný eþek döver gibi dövüp de günün sonunda onu koynunuza alýp yatmanýz olacak þey midir?” buyurarak ümmetini uyarmýþtýr. Ayrýca bu yaptýrým kullanýldýðý takdirde, kadýnýn canýný yakmayacak ve vücudunda iz býrakmayacak þekilde misvak, kurþun kalem gibi bir cisimle vurmak þeklinde -ki, acý vermekten çok, psikolojik cezâ unsuru olarak- uygulamak gerektiðini de ifade buyurmuþtur. Þu halde bu dövme yaptýrýmý, ahlâksýz bazý kadýnlar için en son çare olarak baþvurulacak zarûrî bir yol olup, kayýtlara ve þartlara baðlýdýr. Ayrýca kadýnýn da kocasýndan þikâyetçi olmasý halinde hakem ve hâkime baþvurma, hakkýný arama imkâný vardýr.     

Ýslâm hukukunda "âile reisliði" denebilecek "kavvâm olma" yetki ve sorumluluðu kocaya verilmiþtir. Az önce meâli verilen Nisâ sûresi 34. âyette geçen  "kavvâm" kelimesi, koruma ve yönetme hak ve yetkilerine müþtereken sahip olmayý ifâde etmektedir. Âile reisliðinin kocaya verilmesi, toplumun bu en küçük biriminde ortaya çýkabilecek karmaþayý önleme ve huzuru saðlama hedefine yöneliktir. Dolayýsýyla burada ontolojik bir üstünlükten ziyâde, fonksiyonel bir yetki farklýlýðýnýn sözkonusu olduðunu söylemek gerekir. Bu genel kural, yetenek ve harcama yükümlülüðünün yer deðiþtirdiði münferit örneklerde farklý bir durumun ortaya çýkmasýna engel  teþkil etmez. Nitekim bazý çaðdaþ Ýslâm âlimleri, harcama yükümlülüðünün yer deðiþtirebildiði zamanýmýzda bu kuralýn deðiþmez olmadýðý hususu üzerinde durmaktadýr (Meselâ, Bkz. Fazlur Rahman, Ana Konularýyla Kur'an, s. 93-94).

Kur'ân-ý Kerim, bilindiði gibi meseleler hakkýnda genel prensipler vazeder, çoðunlukla ayrýntýya girmez. Ancak, âile ile ilgili düzenlemelere baktýðýmýzda þaþýrtýcý bir þekilde ayrýntýya girdiðini ve kesin hükümler koyduðunu görürüz. Ýnsanlýk tarihi boyunca hiçbir toplumda varlýðý inkâr olunamamýþ âile kurumunu Ýslâm'ýn da bu derece önemsemesi ve en ince ayrýntýsýna kadar hükümler vazetmiþ olmasý, saðlýklý bir toplum oluþturulmasýnda âilenin öneminin ne derece büyük olduðunu göstermektedir. Toplumun düzenli bir iþleyiþe sahip olmasý, onu oluþturan alt birimlerin de düzenli ve saðlýklý bir yapýda olmasýna baðlýdýr.

Bu noktada toplumun en küçük birimi olan âileye düzenli bir iþleyiþ kazandýrýlmalý ve devamý saðlanmalýdýr. Her topluluðun iþleyiþinde farklý sorumluluklar, görevler ve bu görevlerin îfâ edilmesi için verilmiþ yetkiler olduðu gibi, âilede de bu durum sözkonusudur. Erkeðin yöneticiliði meselesi de bu baðlamda ele alýnmalý, eþler arasý ve âile içi hukukta doðru ve geçerli ilkeler yakalanmaya çalýþýlmalýdýr.

Konuyla ilgili tartýþmalar, Nisâ Sûresi 34. âyette geçen "kavvâmûne" kelimesi üzerinde yoðunlaþmaktadýr. "Yönetici" olarak meallendirilen kavvâmûne kelimesinden yola çýkarak pek çok müfessir, erkeðin dünya iþlerinde mutlak bir üstünlük ve mutlak bir yöneticilik vasfýna hâiz olduðunu ifâde etmiþlerdir. Hatta bazý müfessirler, bu üstünlüðü âhirete de taþýmýþlardýr. Kavvâmûne kelimesini doðru þekliyle anlayabilmek için Kur'an'da geçtiði diðer âyetleri de incelememiz yerinde olacaktýr:

"Ey iman edenler, adâleti ayakta tutanlar olun. (Kûnû kavvâmîne bi'l kýst)" (4/Nisâ, 135). "Ey iman edenler, âdil þâhidler olarak Allah için hakký ayakta tutanlar olun. (Kûnû kavvâmîne lillâhi þühedâe bi'l kýst)" (5/Mâide, 8). Âyetlerde görüldüðü gibi kavvâmûne kelimesi, sadece yöneticilik anlamý ifâde etmemektedir. Öncelikle içerdiði anlam; koruyup gözetmek (Râgýp el-Ýsfahânî), iþleri güzel idare etmek (Mu'cemu'l-Vecîz), bir þeyi hakkýyla yerine getirip ayakta tutmaktýr. Dolayýsýyla kelimenin sadece yöneticilik mânâsýna hamledilmesi eksik ve yanlýþ olacaktýr.

Erkeklerin kadýnlar üzerinde kavvâm olmasý, yaygýn olarak anlaþýldðý gibi ontolojik, fazîlet vb. alanlarda mutlak üstünlüklerden kaynaklanan bir yöneticilik deðildir. Âilenin korunup gözetilmesinde, temsil edilmesinde ve iþleyiþinde sahip olduklarý sorumluluðun daha fazla olmasýndan kaynaklanan bir görev ve yetkidir. Âyette "erkeklerin kendi mallarýndan harcamasý dolayýsýyla..." þeklinde bir ifâde bulunmasý, verilen hükmün illetini anlamak açýsýndan önemlidir. Âyetin evlilik hayatý ve âile düzeni ile ilgili olduðu açýktýr. Allah Teâlâ, tüm düzenlemelerde fýtrî kabiliyetler ölçüsünde sorumluluk yüklediði ve yetkilendirdiði gibi, burada da erkeði daha fazla sorumlu tutmuþtur. Bu sorumlulukta ve âileyi idâre etme ve yönetmede erkek bir önceliðe sahiptir. Yukarýda da ifâde edildiði gibi küçük dahi olsa bir topluluðun düzenli iþlemesinde böyle bir hiyerarþiye ihtiyaç vardýr ve bu çok doðaldýr.

Ancak, burada yönetme olayýnýn algýlanýþý da çok önemlidir. Yönetme deyince akla baský, emir ve cezâ deðil; istiþâre ile oluþan, insanýn düzenli hayat sürmesini saðlayan bir olgu gelmelidir. Hz. Peygamber'in uygulamasýnda da bunu görebiliyoruz. Peygamber olmasý, onu çevresindekilerle istiþâreden alýkoymamýþ, bizzat Kur'an'ýn teþvîkiyle bunu her zaman gerçekleþtirmiþtir. Ancak bu dönemden günümüzedek süren sultacý yönetimler "yönetme" kavramýnýn baskýcý, totaliter bir anlam kazanmasýna sebep olmuþtur. Bu etkinin erkek yöneticiliði konusunda zihinlere ve dolayýsýyla âileye de yansýdýðý söylenebilir. Halbuki devlet yönetimi konusunda Hz. Peygamber'in uyguladýðý bu istiþârî metod, her konuda olduðu gibi âilenin iþleyiþinde de erkeðin yönetici olmasý konusunda bize ýþýk tutacak önemli bir veridir. Kýsacasý, erkek, sahip olduðu özellikler doðrultusunda yüklendiði sorumluluklarý, âilenin korunup gözetilmesini, idâresini, istiþâre ile gerçekleþtirecek, bu konuda kendisine verilen önceliði bir zulüm vesilesi olarak kullanmayacaktýr. Çünkü zulümle Ýslâm'ýn baðdaþmasý mümkün deðildir. (H. Koç, F. Candan, Kur'an Çerçevesinde Kadýn, Haksöz, sayý 32, Kasým 93, s. 30)

Kadýnýn dövülmesi konusunda, dinimiz, bazý sýký kayýtlarla buna yer vermiþtir. Kur'ân-ý Kerîm'de bu konuya yer verilmiþ olmasý mevzuya ayrý bir ehemmiyet kazandýrmaktadýr. Bizce, âyet-i kerîmenin bu meseleye temas etmiþ olmasý kadýnlarý himâyeye mâtuf bir durumdur. Zira baþta günümüzün en ileri memleketlerinde bile hâlâ câri olduðu üzere, her devirde, her millette kadýnlar dövülmüþtür. Kýyâmete kadar da bu realite devam edeceðe benziyor. Sanki insanî münâsebetlerin kadýn-erkek bölümünün tabiî bir neticesidir. Ýnsanlar zarûrî olan münâsebetlerinde her zaman orta yolu koruyamazlar, ifrat-tefrit, rýzâ-gazab, sevgi-öfke iç içedir. Bunlarýn sonucu olarak münâkaþalar, aðýz kavgalarý, yumruklaþmalar, hatta cinâyetler vukua gelir. Bunlar "olmamalýdýr" diye bir teþriat olamaz. Ýslâm bu meselede realiteyi kabul ederek müntesiblerini makul hudutta tutmaya, frenlemeye çalýþýr. Esasen her meselede "vasat yol"u göstermek Ýslâm'ýn ana ruhunu teþkil eder.

"Serkeþlik etmelerinden endiþelendiðiniz kadýnlara gelince, evvelâ kendilerine nasihat edin, sonra yataklarýnda onlarý yalnýz býrakýn, yine dinlemezse dövün." (4/Nisâ, 34). Dikkat edilirse âyet kadýnýn dövülmesini birçok þarta baðlamaktadýr:

Meþrû Sebep: Kur'ân'da bu sebep "nüþuz" kelimesiyle ifade edilir. Türkçe meallerde umumiyetle hep "serkeþlik" olarak tercüme edilmiþtir. Kelime Arapça'da yükseklik, tümseklik, sivrilik gibi mânâlara gelir. Selef âlimleri kadýnla ilgili olarak Kur'ân'da geçen bu tavýrdan "kocasýna isyaný, koku sürünmemesi, kocasýný nefsinden men etmesi, kocasýna daha önceki davranýþýný deðiþtirmesi, kocasýna sevgisizlik izhar etmesi, kocasýnýn tâyin ettiði evde oturmayý kabul etmeyip bir baþka yerde oturmasý gibi durumlarý anlatmýþtýr.

Yani, kocasýna karþý olan vecibelerini yerine getirmemesi diye hülâsa edebiliriz. Vecibe olmayan iþlerdeki itaatsizlikten dolayý dövmeye hakký yoktur. Ev iþlerini yapmamasý gibi. Vedâ Hutbesi'nde, kadýný dövmeyi meþrû kýlan suç "nüþuz" kelimesiyle deðil, "fâhiþ" kelimesiyle ifade edilmiþtir. Biz "çirkinlik" olarak tercüme ettik. Bunu, dilimizde ayný kökten fuhuþ kelimesiyle tercümeyi uygun bulmadýk. Çünkü fuhuþ, zinâ mânasýna gelir. Halbuki burada zinânýn kastedilmiþ olmasý mümkün deðildir. Çünkü zinânýn cezâsý recm denen hadd-i zinâ'dýr. Bunun dayakla geçiþtirilmesi mümkün deðildir. Öyle ise, bu hutbede geçen fâhiþ kelimesini fuhuþla açýklamak ve böylece Kur'ân'da geçen "nüþuz" kelimesinin vuzûha kavuþturulduðunu söylemek uygun olmaz.

Cezânýn Usûl ve Miktarý: Kadýn meþrû bir sebeple dövülebilirse de bu, en son baþ vurulacak yoldur. Ýlk önce, serkeþliði sebebiyle nasihat edip, tatlýlýkla ondan vazgeçirme yolu aranacak. Bu müessir olmazsa yataðý ayrýlacak. Bu iþ, arkasýný dönmek ve konuþmamak sûretiyle gerçekleþtirilir. Ayrý bir yatakta yatýlýr da denmiþtir. Bu cezâ da müessir olmazsa dayak meþrû hâle gelmektedir. Ýslâm burada da yenilik getirerek dayaðýn derecesini belirtmiþ "çok acý verici olmamasý"ný emretmiþtir.

Þu halde, Ýslâm, her devirde mevcûdiyetini fiilen dünyanýn her köþesinde muhâfaza etmiþ beþerî bir realiteyi ciddî kayýtlara baðlayarak kadýnlar lehine ýslah etmiþ, asgarî seviyeye, en az zararlý bir hâle getirmiþtir.

Elmalýlý Hamdi Efendi, dayakla ilgili yukarýda temas ettiðimiz âyet-i kerîmenin açýklamasýný yaparken bir dipnot düþüyor. Buraya aynen kaydýný uygun buluyoruz: Burada, kadýn dövülür mü, diye bir soru vârid olabilir. Evet dövülmez, fakat bu ifâdede kadýn demek nâþize (serkeþ), âsiye (isyankâr) karý demek olmadýðý da unutulmamak lâzým gelir. Sýrasýna göre insanca olmak üzere birkaç tokat, hissî isyan ile sukuta doðru giden hýrçýn bir kadýna kadýnlýk þeref ü terbiyesini bahþetmek için güzel bir ders olabilir. Þair Ziya Paþa merhum: "Nush ile yola gelmiyeni etmeli tekdir, / Tekdir ile uslanmayanýn hakký kötektir." demiþtir. Zamanýmýzda Kur'ân'ýn bu "onlarý dövün" emrini sû-i tefsir ederek dillerine dolamak isteyen Avrupalýlar görüyoruz. Fakat ne garib bir tesadüftür ki, biz bu âyetin tefsîriyle meþgul olduðumuz sýrada bir Fransýz mahkemesinin, kocasý tarafýndan dövülmüþ olan bir Fransýz karýsýna ikame ettiði dâvâya karþý "hýrçýnlýk edip kocasýný tehevvüre getiren bir kadýnýn yediði dayaktan dolayý talâk (boþanma) dâvâsý ikamesine hakký olmadýðýna" hükmettiðini gazeteler ilan ediyordu" (Elmalýlý, Hak Dini Kur'an Dili, Eser Y. Cilt 2, s. 1351).

Erkeklerin maddî ve mânevî durumlarý ile ve özellikle ekonomik rolleri, onlarýn âile reisi -sorumlu yönetici- olmalarýný tabiî kýlmýþtýr. Âile küçük bir toplumdur; toplum düzenle yaþar. Düzen ise, bir reisi, bir idâreciyi zarûri kýlar. Ýslâm'da devlet baþkanýndan âile reisine kadar her idâreci, Ýlâhî tâlimâta göre hareket etmek, Ýslâmî kurallara göre ve istiþâreye uyarak yönetmek mecbûriyetindedir. Þu halde onlara itaat, bu tâlimâta itaat demektir. Ýdâre eden veya edilen kimse  bu tâlimatýn dýþýna çýkar, meþrû kurallara itaatsizlik ederse yaptýrým uygulanýr. Burada bahis konusu olan, zevcenin itaatsizliðidir. Çare olarak önce öðüt vermek, sonra yatak boykotu ve daha sonra da dövme tavsiye edilmiþtir. Kur'an'ý bize teblið eden Hz. Peygamber (s.a.s.) hiçbir zaman kadýn dövmediði gibi "kadýný eþek döver gibi dövüp de günün sonunda onu koynunuza alýp yatmanýz olacak þey midir?" buyurarak ümmetini uyarmýþtýr. Ayrýca bu yaptýrým kullanýldýðý takdirde, kadýnýn canýný yakmayacak ve vücudunda iz býrakmayacak þekilde misvak, kurþun kalem gibi bir cisimle vurmak -ki, acý vermekten çok, psikolojik cezâ unsuru olarak- uygulamak gerektiðini de ifâde buyurmuþtur. Þu halde bu dövme yaptýrýmý, ahlâksýz bazý kadýnlar için en son çare olarak baþvurulacak zarûrî bir yol olup, kayýtlara ve þartlara baðlýdýr. Ayrýca kadýnýn da kocasýndan þikâyetçi olmasý halinde hakem ve hâkime baþvurma, hakkýný arama imkâný vardýr. (Ý. Canan, Kütüb-i Sitte Terc. ve Þerhi)    

Âilede karý koca arasýnda bir anlaþmazlýk çýkmasý durumunda bunun nasýl halledileceði meselesi önemli bir problem teþkil etmektedir. Burada kadýnýn âile içindeki konumunu yakýndan ilgilendiren nokta, böyle durumlarda kocanýn karýsý üzerinde ne gibi bir yetkisinin bulunduðu hususudur. Koca, âile reisi olduðuna göre, bu yetkinin aþýrý kullanýmýnýn bir taraftan âile birliðini, diðer taraftan kadýnýn kiþiliðini etkileyeceði açýktýr. Kur'ân-ý Kerim de, kocasýna karþý itaatsizlik ve ahlâksýzlýk/sadâkatsizlik (nâþize) durumuna düþen kadýnýn önce nasihatle yola  getirileceði, ardýndan yataklarýn ayrýlacaðý, bunun da etkili olmamasý halinde dövülebileceðinin (darb) belirtilmesi (4/Nisâ, 34) üzerinde en fazla tartýþýlan konularýn baþýnda gelmektedir. Âyette geçen "darb" kelimesinin yaygýn anlamý olan "dövme"den baþka bir anlam taþýyýp taþýmadýðý günümüzde çok tartýþýlmaktadýr. Burada, Ýlâhî mesaja, doðru mânâ verilmesi açýsýndan âyette sadece darb kelimesinin deðil; "nâþize"nin de ne anlamda ve hangi kapsamda kullanýldýðýnýn belirlenmesi gerekmektedir.

Genel olarak "itaatsizlik" mânâsýna gelen "nüþûz" kelimesi, âilenin huzurunu bozan basit bir davranýþtan iffetsiz yaþamaya kadar geniþ bir alaný içine almaktadýr. Huzuru bozan her davranýþýn aðýrlýðýna denk bir yaptýrýmla karþýlanmasý, hem âilenin birliðini koruma noktasýndan hem de fiil ve yaptýrým arasýnda, gözetilmesi gereken denge açýsýndan önemlidir. Kur'an'ý yorumlamada birinci kaynak olan Hz. Peygamber'in uygulamalarý bu konuya da ýþýk tutacak niteliktedir. Hadis kitaplarý ve Rasûl-i Ekrem'in hayatýndan bahseden eserler, Onun eþlerini dövdüðüne dâir herhangi bir olaydan asla söz etmemektedir. Hz. Âiþe, Rasûlullah'ýn eþlerini ve hizmetçilerini asla ve hiçbir zaman dövmediðini söylemektedir (Ýbn Mâce, Nikâh 51). Ayrýca Hz. Peygamber, kendisine karþý olumsuz davranýþýndan ötürü Hz. Âiþe'nin babasý tarafýndan cezâlandýrýlmasýna da rýzâ göstermemiþtir. Þu halde basit uyuþmazlýk durumunda þiddete baþvurulmasý, önerilen bir yöntem deðildir. Rasûl-i Ekrem Vedâ hutbesinde kadýnlara iyi davranýlmasýný öðütlemekte, bunun yanýnda "yataklarýný herhangi bir kimseye çiðnetmemeleri"nin (zinâ etmemelerinin) kocalarýn eþleri üzerindeki hakký olduðunu söylemekte, aksi takdirde hafifçe dövülebileceklerinden bahsetmektedir (Müslim, Hac 47; Ebû Dâvud, Menâsik 56; Tirmizî, Tefsîr 9). Âyette geçen "nüþûz"un hangi davranýþlarý içermesi halinde dövme cezâsýnýn uygulanabileceðini göstermesi bakýmýndan Vedâ hutbesindeki bu ifâde dikkat çekicidir.

Kadýný dövme meselesi, bugüne kadar ve günümüzde de Ýslâm düþmanlarýnýn, özellikle feministlerin kullandýðý önemli noktalardan biri olduðu gibi, bazý müslümanlarýn da þartlarý gözetmeden mutlak biçimde meþrûlaþtýrdýðý bir konu olmuþtur. Konuyla ilgili Nisâ sûresi 34. âyette, öncelikle sâliha kadýnlarýn "görünmeyeni koruyanlar" olarak tanýmlanmasý ve devamýnda da dövme olayýndan bahsedilmesi, bir nâmussuzluk olayýný çaðrýþtýrmaktadýr. Ancak metinde "nüþûz" kelimesinin geçmesi, olayýn sadece nâmussuzluk ile sýnýrlandýrýlamayacaðýný göstermektedir. Kelime olarak isyan, baþkaldýrý, geçimsizlik hali anlamlarýna  gelen “nüþûz” ile âile içinde sürekli problem çýkarma, dikkafalýlýk, huysuzluk, geçimsizlik gösteren, yani olgun bir kiþiliðe ulaþamamýþ kadýnlar anlaþýlmaktadýr. Bu âyet, sürekli bu fiilleri yapma eðilimini taþýyan kadýnlarýn terbiye metodunu göstermektedir. Nüþûz hali gösteren kadýnlarýn âile huzurunun yeniden elde edilmesi konusunda âyet bir metod göstermektedir. Bu metodda erkek, kadýnýn iþlediði fiile göre tavýr takýnmalýdýr. Anca yine de kadýnýn davranýþlarýnda bir düzelme deðil de; aksine bir bozulma görülürse, bu bozulmaya karþýlýk erkeðin tedrîcen daha sert tedbirler olarak en son dövme olayýna baþvurmasý, âilenin kurtarýlmasý açýsýndan son bir çâre olabilir. Âile huzurunu tek taraflý bozan kadýn, dövülme gibi onur kýrýcý bir olayla karþýlaþtýðýnda âile saâdetini kurtarma konusunda daha sýhhatli düþünebilir. Bayýlýp kendinden geçmiþ bir hastayý uyarmak için doktorun hastanýn yüzüne tokat atmasý gibidir bu.  

Ancak, þu unutulmamalýdýr ki, "dövme" sýnýrlarý belli özel bir durum için sözkonusudur. Baþka bir deyiþle âyet, âile içinde tüm kadýn-erkek iliþkileri için genelleþtirilemez. Çünkü âile ortamýnda esas olan eþler arasýnda sürekli istiþâreyle saygý ve sevgi unsurunun temellendirilmesidir. Sözkonusu âyet, dövme olayýný, bu saygý ve sevgi unsurunu tek yönlü olarak bozan ve istismar eden, þirret kadýnlar için sýnýrlandýrmýþtýr. O halde, özel þartlar için geçerli olan dövme olayýný "erkek, eþini dövebilir" þeklinde genelleþtirmek kiþinin kendi zâlimliðini Kur'an'a âlet etmek olacaktýr.

Burada þu soru akla gelebilir: Âile huzurunu bozan kiþinin kadýn deðil de; erkek olduðu zamanlarda problem nasýl çözülecektir? Kadýn, erkeðin âile içindeki geçimsizliklerine, sorumsuzluklarýna katlanmak zorunda mýdýr? Elbete ki kadýn da eþini düzeltme yönünde bazý giriþimlerde bulunup öðüt verebilir. Ancak kadýnýn erkeði dövmesi, kadýnýn yapýsý gereði üstlenemeyeceði bir davranýþ olduðu gibi, çoðunlukla vâkýaya da tekabül etmediðinden erkek yüzünden bozulan ve boþanma noktasýna yaklaþýlan bir durumda ise, kadýnýn yapacaðý âileler arasý (kadýn ve kocanýn yakýnlarýndan veya temsilcilerinden oluþan) hakem heyetine veya meþrû mahkemeye baþvurarak problemin çözülmesi yönündeki talebi olacaktýr.

Kiþiliðini oluþturamamýþ, þirret, laftan anlamayan, huzursuzluk çýkarýp âilenin iþleyiþini tek taraflý bozan kadýnlar için boþanma öncesi önerilen bu metodu, âilenin saâdeti için çalýþan, sorunlara yaklaþýmda ölçülü, vakarlý kadýnlar için de, onlarýn belki haklý olarak karþý gelmelerine teþmil etmek Kur'an'a aykýrýdýr. Rasûlullah'tan gelen haberlerde birçok problemlerine raðmen hanýmlarýnýn hiçbirini dövmemiþ olduðunu görüyoruz. Bu da bizim için önemli bir veridir.

Dövme, hangi suçun veya suçlarýn karþýlýðý olacaktýr? Âyette bu suçla ilgili "nüþûz" kelimesi kullanýlýyor. Bazýlarý bu kelimeye "huysuzluk, geçimsizlik, dikbaþlýlýk" anlamý vermiþtir. Aslýnda nüþûz, bu anlamlardan daha büyük bir suçtur. Râgýb el-Ýsfahanî þöyle der: "Nüþûz; kadýnýn kocasýna kin tutmasý ve ona saygýdan uzaklaþýp baþkasýna göz koymasýdýr." Âsým Efendi, el-Kamusu'l-Muhît tercümesinde þu açýklamayý verir: "Nüþûz; hâtun, zevcine buðz ve adâvet idüp isyan ile muâmele eylemek mânâsýnadýr." Yani "nüþûz; hanýmýn, kocasýna düþmanlýk ve kinle isyan etmesidir." Bu lügatçýlarýn açýklamalarýna göre nüþûz; düþmanlýk, baþkasýna göz koyma, kin tutma, sadâkatsizlik sonucu kocaya karþý bir isyanýn baþlatýlmasýdýr. Kýsacasý, bir iffetsizlik ve sadâkatsizlik sözkonusudur.

Ayrýca, Kur'an'da geçen "fa'dribûhunne" emrindeki "darb" kelimesinin âyetlerde sadece dövme anlamýnda deðil, çok farklý anlamlarda kullanýldýðýndan yola çýkýlarak, Zuhruf sûresi 5. âyette olduðu gibi, bu âyette de uzaklaþtýrmak, uzakta tutmak anlamýnda olabileceðini iddia edenler de vardýr. O takdirde bu âyetteki "fa'dribûhunne" emri "dövün" anlamýnda deðil; "onlarý bulunduklarý yerden uzaklaþtýrýn!" mânâsýndadýr. Yalnýz, bu yorum, þâz bir yorumdur, müfessirler ve âlimlerin cumhûru bu yoruma katýlmazlar.   

Aslýnda, klasik dönemin bazý âlimleri de dövme yetkisine çok ihtiyatla yaklaþmýþlardýr. Hz. Peygamber'in, müslümanlarýn en hayýrlýlarýnýn eþlerine en iyi davrananlar olduðunu ve kendisinin bu konuda örnek teþkil ettiðini söylemesini, eþlerini ancak kötü kimselerin döveceðini ifâde ederek onlara böyle davranýlmamasýný emretmesini gözönüne alan bazý âlimler, kadýnýn dövülemeyeceðini veya fazîletli davranýþýn onlara böyle bir cezâyý uygulamamak olduðunu belirtmiþlerdir (Bkz. Abdülkerim Zeydân, el-Mufassal fî Ahkâmi'l-Mer'e ve'l-Beyti'l-Müslim, Beyrut, 1993, c. 7, s. 316-317). Fakat tatbikatta her zaman Rasûlullah'ýn bildirdiði bu esaslara göre davranýldýðýný söylemek mümkün deðildir. Bunlarýn büyük çoðunluðu, kadýnlarýný dövme yetkisini Kur'an'dan deðil; nefis ve hevâlarýndan, câhilî örf ve âdetten almakta, Rasûlullah'ýn ifâdesiyle leîm/kötü koca sýfatýný hak etmektedir.


Bu Makale 4408 defa okunmuþtur

 

Yazdýr

YAZARIN DÝÐER YAZILARI

©

01/09/2014 - 16:26 KAPÝTALÝZME VE ÖDENMEME RÝSKÝNE RAÐMEN GÜNÜMÜZDE ÝNADINA ALLAH ÝÇÝN BORÇ VERMEK

©

09/06/2014 - 10:58 MÜCAHÝD EYYUB’UN SEYFÝ, YE CAHÝD FAZIL’IN KEYFÝ

©

04/12/2013 - 14:18 Ana Babaya Ýhsan ve Hz. Ýbrâhim’in (a.s.) Örnekliði

©

22/11/2012 - 15:40 Bir Mücâhid, Bir Komutan Olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)

©

25/09/2012 - 15:15 Kur´an Adýna "Sünnet"i Ýnkâr Edenlere Kur´an Karþý Çýkýyor

©

23/07/2012 - 12:04 Boþ Vakit mi Dediniz? O da Ne ki!?

©

04/06/2012 - 12:01 Þehidlik, Ölüm Biçimi Olmaktan Önce, Bir Hayat Tarzýdýr:

©

02/01/2012 - 12:48 Hafýza Duasý

©

06/12/2011 - 11:57 Müslüman Hanýmlarýn Tesettürü

©

03/10/2011 - 12:25 Kadýn-Erkek Eþitliði mi; Yoksa Adâlet, Uyum ve Birbirini Tamamlama mý?

©

05/09/2011 - 14:53 Erkeðin Yöneticiliði ve Dövme Yetkisi

©

03/08/2011 - 11:34 Evlenme Sürecinde ve Aile Hayatýnda Çokça Karþýlaþýlan Yanlýþlar

©

04/07/2011 - 12:12 Kadýn-Erkek Ýliþkileri ve Âilede Geçim

©

03/06/2011 - 14:24 Ana-Babanýn En Büyük, En Kutsal Görevi: Çocuklar, Çocuklar, Çocuklar!

©

09/05/2011 - 12:14 Ana Babanýn Görevleri (Çocuðun Ana Baba Üzerinde Haklarý)

©

07/03/2011 - 14:09 Eþler Arasý Ýliþki

©

14/02/2011 - 13:05 Âilede Saðlýklý Ýletiþim

©

06/01/2011 - 15:30 Çocuk Eðitiminde Dikkat Edilecek Özellikler

©

02/12/2010 - 11:34 Evlenme Sürecinde ve Aile Hayatýnda Çokça Karþýlaþýlan Yanlýþlar

©

15/10/2010 - 19:02 Evlât Ýçin Farz Bir Görev: Ana-Babasýna Ýhsân

©

26/07/2010 - 14:12 Allah’a Ýsyan mý Daha Zordur, Yoksa Yaz Sýcaðýnda Oruç Tutmak mý?

©

22/06/2010 - 12:12 Evlilik ve Aile Hayatý Bir Ýbâdettir

©

18/05/2010 - 11:56 Evliliðin Ýmanla Kopmaz Baðý

©

16/04/2010 - 11:29 Aile ve Geçimle Ýlgili Kulaklara Küpeler

©

22/03/2010 - 16:40 Cennete de Cehenneme de Götüren Füze: ZAMAN

©

21/01/2010 - 11:05 Yalan; Ýman ve Güven Kaybýnýn En Önemli Göstergesi

©

23/10/2009 - 10:08 Ýlim mi, Bilim mi? Vahiy mi, Cahiliyye Kültürü mü?

©

22/08/2009 - 09:55 Karþýlýklý Hak ve Sorumluluklar

©

28/07/2009 - 12:43 Evliliðin Ýmanla Kopmaz Baðý

©

25/06/2009 - 10:37 Evdeki Hayatý, Müslümanýn Ne Kadar Müslüman Olduðunun Göstergesidir

©

01/06/2009 - 15:44 Kimlik ve Vahyin Ýnþa Ettiði Müslüman Kimliði

©

28/04/2009 - 16:45 Mutluluða ve Ahirete Yatýrýmýn Diðer Adý: Ýnfak

©

07/04/2009 - 14:38 Alâk Sûresi Iþýðýnda Hayatýn Allah Ýçin Olmasý

©

09/03/2009 - 16:52 Zulüm; Allah''ýn Hududunu Çiðnemek Demektir

©

03/09/2008 - 21:56 Kur’an’ýn Ýnsaný Güzelleþtirmesi -I-
 
 

Site Ýçi Arama

11 Sevvâl 1445 |  20.04.2024

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Gerçek þu ki, Allah'a ve elçisine eziyet edenler; Allah, onlara dünyada ve ahirette lanet etmiþ ve onlar için aþaðýlatýcý bir azab hazýrlanmýþtýr.




( Ahzâb sûresi - 57)

Bir Hadis

Ebu Hureyre (ra)’tan rivayete göre
Peygamber (sav) þöyle buyurdu:
“Þüphesiz Allah, aksýrmayý sever ve esnemekten hoþlanmaz. Kiþi aksýrýp Allah’a hamd ederse, onu iþiten her Müslümanýn üzerine ona yerhamukellah demek bir haktýr. Esnemeye gelince, o ancak þeytandandýr.

Elinden geldiði kadar onu geri çevirsin. Esneyip de ‘haa’ dediði vakit, þeytan ona güler.”



Buhârî, 6223

Bir Dua

“Allah’ým, cimrilikten sana sýðýnýrým, korkaklýktan sana sýðýnýrým, ömrün en rezil
zamanýna kalmaktan sana sýðýnýrým.”

(Buhârî, Deavât, 37)

Hikmetli Söz

O'nu (Allah'ý) tanýyan ve itaat eden, zindanda dahi olsa bahtiyardýr.

O'nu unutan, saraylardada olsa zindandadýr, bedbahtýr.




Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com