Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 2384
Toplam 15256129
En Fazla 20355
Ortalama 2608
Üye Sayýsý 1175
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 

 
Kadýn-Erkek Eþitliði mi; Yoksa Adâlet, Uyum ve Birbirini Tamamlama mý?
03/10/2011 - 12:25
 
Gül bayramýnda güller yarýþtýrýlýr ve güllerden bir gül birinci seçilir.

 Güllerle lâleler yarýþtýrýlmaz. Elmayla armut toplanmaz; iki elma üç armut toplansa beþ eder denilmeyip iki elma üç armut eder denilir. Evrende yaratýlanlarýn içinde en deðerlisi Âdemoðludur, yani kadýnla erkektir. Her ikisi de ayný topraktan yaratýlmýþlar. Topraðýn diðer topraða üstünlük saðlamaya kalkmasý yanlýþtýr. Ayný toprak ayrý özelliklerde yaratýlmýþtýr. Ýkisine de verilen ortak özellikler yanýnda, kadýna verilip erkeðe verilmeyen, erkeðe verilip kadýna verilmeyen özellikler de vardýr. Herkes kendi özellik ve güzellikleri içinde birincidir, yarýþ yapmýyoruz; yapacaksak, kadýn-erkek hayýrda, Allah'a güzel kulluk yapmada yarýþmalýyýz.

 

Allah, bir kýsmýmýzý diðerlerine üstün kýldýðýný, herkesin diðerinden üstün bir tarafý olduðunu, kimsenin baþkasýndaki üstünlüðü istememesi gerektiðini haber veriyor (4/Nisâ, 32). Biz, kendimizdeki özellikleri keþfedip geliþtirmeli ve üstünlüðün sadece takvâda olduðu bilinciyle Allah'a yakýn olmaya çalýþmalýyýz. Kadýn-erkek olarak da birbirimizin beþer olarak doðal olan eksiklerimizi tamamlamaya, yardýmlaþmaya çalýþmalý, yeryüzündeki hilâfet görevimizi beraberce yerine getirme gayretinde olmalýyýz.

 

"Ýnsanlar, taraðýn diþleri gibi birbirleriyle eþittir" buyuran Peygamber Efendimiz kadýnla erkeðin hukuk karþýsýnda ve insan olarak denk olduklarýný vurgulamýþtýr. Allah huzurunda dereceler alma konusunda ise iki cinse de eþit haklar verilmiþ ve Allah'ýn emir ve yasaklarýna kim fazla riâyet ederse o daha deðerli olur denilmiþtir. Doðuþtan, þu veya bu þekilde yaratýlmaktan dolayý üstünlük iddiâsý, þeytanýn iddiâsýdýr. Ýslâm, ancak sonradan çalýþýlarak elde edilecek üstünlüðe deðer verir. Þeytanî çýkarýmlarla ve bâtýl üstünlük savlarý yerine; ilimde, imanda, ahlâkta, fazîlette, Allah'a hakkýyla itaat ve ibâdette üstün olma yarýþýna girmeli, bu konuda da birbirimizi rakip deðil; yardýmcý görmeliyiz. "O (Allah) ki, hanginizin daha güzel davranacaðýný sýnamak için ölümü ve hayatý yaratmýþtýr." (67/Mülk, 2)

     

Kadýn-Erkek Farklýlýðý: Yaratýlýþta, Allah’a kul olmada, sorumluluk yüklenmede, yüklendiði sorumluluklarý yaþama ve yaþatmada kadýn ve erkek arasýnda bir ayrýmýn yapýlamayacaðýný biliyoruz. Ancak insanýn kadýn ya da erkek olarak yaratýlmasý, her birinin kendine has fiziksel ve ruhsal farklýlýklarla birbirinden ayrýldýðýný göstermektedir. Bu durumda zorunlu eþitliðin ötesinde, birbirini tamamlayýcýlýk özelliðinin ele alýnmasý ve bu anlamda erkek ve kadýnýn birbirine eþit olmadýðýnýn vurgulanmasý gerekmektedir. Bu farklýlýðýn gözardý edilmesi, hele bunun kadýn hakký ve özgürlüðü adýna yapýlmasý, öncelikle kadýna zulüm olacaktýr. Çünkü eþitlik baþka, adâlet baþkadýr. Kadýnla erkek arasýnda doðal farklýlýklarý görmezden gelerek yapýlan bir eþitleme, kimlik bunalýmýna neden olmaktadýr.

 

Rabbimiz, insan soyunun devamý için farklý fizyolojik özelliklerle donattýðý kadýn ve erkeði; birbirlerinde sükûn bulmalarý ve aralarýnda sevgi ve merhamete dayalý iliþkinin temellendirilmesi için âdeta birbiriyle örtüþen bir kimlikle yaratmýþtýr. “Kaynaþmanýz, sükûnet ve tatmine ermeniz için size kendi (cinsi)nizden eþler yaratýp da aranýzda sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlýðý ve birliðinin) delillerindendir. Doðrusu bunda, iyi düþünen bir kavim için ibretler vardýr.” (30/Rûm, 21). Fizyolojik farklýlýklarýn oluþturduðu bu tamamlanmýþlýk  kadýna; anneliði, anneliðe hazýrlayan biyolojik farklýlýklarý ve dýþ görünümünden kaynaklanan çekiciliði tanýrken, erkeðe; fizikî güç ve gücün hayata geçirilmesine imkân saðlayan özellikleri tanýmýþtýr. Kadýnýn erkeðe oranla daha çekici olduðu gerçeðini Kur’ân-ý Kerim belirtmiþtir: “Kadýnlardan, oðullardan, yýðýn yýðýn biriktirilmiþ altýn ve gümüþten, salma atlardan, saðmal hayvanlardan ve ekinlerden gelen zevklere düþkünlük ve baðlýlýk insanlar için bezenip süslendi. Bunlar, dünya hayatýnýn metâýdýr. Nihâyet varýlacak güzel yer, Allah’ýn huzûrudur.” (3/Âl-i Ýmrân, 14)

 

Cennet tasvirlerinde kadýnýn cinsel kimliðinin kullanýlmasý (44/Duhân, 53-54; 52/Tûr, 20; 55/Rahmân, 56; 56/Vâkýa, 35, 38), Âl-i Ýmrân Sûresi, 14. âyette bahsedilen “züyyine -süslendi-” ifâdesiyle daha iyi anlaþýlmaktadýr. Bu âyetlerde kadýnýn erkeðe sunulmasýnýn temel nedeni kadýndaki bu câzibedir. Zâten bunun farkýnda olan kadýnlar, insanlýk tarihi boyunca bu özelliklerini erkeklere karþý kullanmýþlardýr. Ancak, burada sorun, kadýnýn bu âyetlerde câzibesinin vurgulanmasýyla, onun onuruna bir eksiklik gelip gelmeyeceðidir. Kanaatimizce âyetlerdeki tasvirler, kadýnýn yaratýlýþ itibarýyla câzip kýlýnmýþlýðýnýn anlatýmýdýr.

 

Cinsellik, hem kadýn ve hem de erkek için “...Onlar (Kadýnlar) sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz..." (2/Bakara, 187) âyetinde görüldüðü gibi nikâh akdi ile meþrûlaþtýrýlmýþtýr. Bu noktada, salt kadýn ya da erkeði öncelemekten öte bir birliktelik, birbirleriyle huzura kavuþma ve aralarýnda sevgi ve merhametin olduðu bir beraberlik (30/Rûm, 21) sözkonusudur. Ayrýca Kur’an toplumsal ahlâký da gözönünde bulundurarak kadýnýn câzibesinin istismarýný örtünme emri ile engellemiþtir. Hýristiyanlýkta görüldüðü gibi cinselliði lânetleme yerine olumlarken, bir taraftan örtünme emredilmiþ ve bir taraftan da cinslere irâde eðitimi tavsiye edilmiþtir (24/Nûr, 30-31). Ancak, þu tekrar vurgulanmalý ki; kadýn-erkek farklýlýðýný birinin diðerine üstünlüðü olarak almak, üstünlüðü takvâ çizgisinde deðerlendiren Ýslâm’ý deðil; maddeci görüþün güç anlayýþýný ön plana çýkarmak olacaktýr (H. Koç, F. Candan, a.g.m. s. 26).

 

Ýslâm, saâdet asrýnda, kadýnlara yüzyýllardýr gasbedilen haklarýný tam olarak vermiþtir. Ýslâm öncesi kadýn aleyhindeki statüyü, yeni düzenlemelerle kadýn lehinde deðiþtirmiþtir. Bu düzenlemelerle Ýslâm tarafýndan kadýna temel insan haklarý tanýnmýþ, yaratýlýþýnýn farklý oluþundan ileri gelen farklý haklar ve sorumluluklar da akýlcý ve gerçekçi bir biçimde düzenlenmiþ, böylece erkeklerle kadýnlar arasýnda hak ve görevler itibarýyla bulunmasý gereken dengeler âdil bir þekilde ve her iki tarafýn yararýna olacak þekilde ortaya konmuþtur.

 

Ancak, ayrýntýlar itibarýyla sözkonusu durum, o döneme ve o dönemde toplumda geçerli olan geleneklere ve görüþlere göredir. O zaman, o bölgede ve o toplum için biçilen hak ve sorumluluklar elbisesi, baþka zaman ve mekânlarda ve farklý toplumlardaki kadýna bol veya dar gelebilir. Elbisenin kumaþý tarihe karýþmýþ, modeli terkedilmiþ olabilir. Bu takdirde Kur’an ve Hadiste açýk ve kesin biçimde ifâdesini bulan kadýnla ilgili temel ve genel esaslar korunarak kadýn-erkek iliþkileri ve aralarýndaki haklar ve görevler dengesi gözden geçirilerek yeniden kurulabilir.

 

Sadece kadýnýn deðil; erkeðin de haklarý ve sorumluluklarý (Kur’an ve Sünnet prensipleri doðrultusunda) yeni baþtan ele alýnarak çaðýn gereklerine ve toplumun ihtiyaçlarýna uygun hale getirilebilir. Buna þiddetle ihtiyaç vardýr. (Kadýnýn tarihî süreç içinde ve genelde hâlâ devam eden çok çeþitli zulümlerine keffâret þeklinde kadýnýn lehine olumlu ayrýcalýk yapýlarak) erkeðin hak ve görevlerini, âilenin yapýsýný dikkate alarak kadýnlarýn haklarýný geliþtirmek ve geniþletmek kaçýnýlmazdýr.

 

Müslüman kadýnýn sosyal durumunu belirlemede baþvurulan kaynak eserler olan fýkýh kitaplarý bazý konularda kadýnlara gerçekten mâkul ve faydalý haklar tanýmýþtýr. Bu takdir edilecek bir husustur. Ancak, bazý yerlerde de kadýn haklarýný ve özgürlüðünü (fitne endiþesi ve sedd-i zerâi gerekçesi ve ataerkil örf-âdet yaklaþýmýyla) gereðinden fazla kýsýtlamýþ, onu erkeðin bir uydusu haline getirmiþtir. Kadýnlarýn, Allah’ýn kendilerine bahþettiði yetenek ve nitelikleri sonuna kadar serbestçe geliþtirmeleri erkekler kadar onlarýn da haklarýdýr. Onlarýn bu haklarýna saygý göstermek, bunlarýn gerçekleþeceði sosyal ortamý hazýrlamak, bu konuda kadýnlara destek olmak, erkeklerin görevleridir. Sosyal imkân ve fýrsatlardan yararlanmayý saðlayan ortamýn hazýrlanmasý, erkekler kadar hatta onlardan daha çok kadýnlarýn görevidir. Kadýnlar buna tâlip olmalý, bu uðurda mâkul bir mücâdeleyi/çabayý bile göze almalýdýrlar.

 

Kadýnýn haklarýný ve sosyal hayattaki hareket alanýný kýsýtlayan fýkýh kitaplarýndan çok; gelenekler, töreler ve Doðu zihniyetidir. Ýslâm’la ilgisi bulunmayan, çoðu zaman Ýslâm’a zýt düþen sözkonusu gelenekler, töreler ve zihniyet dinî bir renge, Ýslâmî bir kýyafete sokularak sunulduðundan; bunlara karþý olan, Ýslâm’a da karþý çýkmýþ gibi gösterilebilmektedir. Sözünü ettiðimiz Doðu zihniyeti ve onu yansýtan kadýn aleyhinde oluþmuþ gelenekler ve görenekler baskýcýdýr, kadýna karþý þüphecidir, ona güvenilmemesini ister. Kadýný kayýtsýz þartsýz erkeðin egemenliðine sokar. Onun bir gölgesi ve uydusu haline getirir. Kadýnýn da, toplumun da doðasýna aykýrý olduðu gibi, Ýslâm’ýn da reddettiði ve zulüm saydýðý bu anlayýþý ve ona baðlý uygulamalarý kaldýrmak veya etkisiz hale getirmek kadýn-erkek her mü’minin görevidir.

 

Hak ve sorumluluklarýný bilen, kiþilikli, aydýn ve bilgili müslüman bir kadýn, Ýslâm toplumunun güvencesidir. Bu nitelikteki kadýnlarýn bulunduðu bir toplumun erkekleri de daha kiþilikli olur. Yüce Allah: “Sizi eþler olarak yarattý” (35/Fâtýr, 11) diyor. Kadýnlý-erkekli yaratýlmýþ olmayý büyük bir lütuf ve nimet olarak gösteriyor. Eþlerin ayrý cinsten olmalarýný kalp huzurunun, ruh sükûnunun sebebi olarak zikrediyor (30/Rûm, 21). O halde eþ sahibi olmak en büyük nimet, eþi mutlu etmek en büyük görevdir. Babasýz, kardeþsiz, oðulsuz, kocasýz, amcasýz, dayýsýz ve dedesiz bir hayat bir kadýn için anlamsýz ve çekilmez olduðu gibi; annesiz, bacýsýz, kýzsýz, karýsýz, halasýz, teyzesiz ve ninesiz bir hayat da bir erkek için anlamsýz ve çekilmezdir.

 

Mutlak kemâl, Cenâb-ý Hakk’a mahsustur. Kadýn da, erkek de noksan ve kusurlu taraflarý olan varlýklardýr. Kadýnda bulunan bazý özellikler ve nitelikler erkeklerde, erkeklerde bulunan bazý hususlar da kadýnlarda yoktur veya zayýf olarak vardýr. Bu durumda, evlilik baðý ile bir araya gelen bir kadýnla erkek birbirinin eksiðini tamamlayarak daha mutlu, daha huzurlu, daha güvenli bir hayat yaþama imkânýna sahip olur. “...Kadýnlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz...” (2/Bakara, 187). Kadýn-erkek birbirinde kusur arayacaðý yerde, varolmasý tabiî olan bu kusurlarý/eksiklikleri tamamlamanýn yolunu ve çarelerini ararlarsa daha mutlu olurlar.

 

Kur’ân-ý Kerim’de: “Bunlar Allah’ýn koyduðu sýnýrlardýr, onlarý aþmayýn.” (2/Bakara, 229) “Allah’ýn koyduðu hudûdu aþanlar zâlimlerdir.” (2/Bakara, 229) buyuruluyor. Allah’ýn koyduðu sýnýrlar vardýr, erkeðe erkeklik tabiatýnýn koyduðu sýnýrlar vardýr, kadýna ise kadýnlýk tabiatýnýn koyduðu sýnýrlar vardýr. Bu sýnýrlarda durmak, sýnýrlarý zorlamamak, sýnýrlarý aþmamak mutluluðun temel þartlarýndan biridir. Kadýn kadýn olduðu için, erkek de erkek olduðu için memnun, bahtiyar ve mutlu olmalý ve þükretmeli, biri öbürüne özenmemeli, onun gibi yaratýlmadýðý için kendisini talihsiz veya talihli saymamalý, Allah’ýn kendisi için seçtiði cinsiyeti þükür ve iftiharla kabullenmeli, bu konudaki Ýlâhî takdîre râzý olmalýdýr.

 

Bir kadýnýn bir erkeði sýrf erkek olduðu için ayýplamasý ne kadar saçma ve sakat ise, bir erkeðin de sýrf kadýn olduðu için bir kadýný ayýplamasý o kadar saçma ve gülünçtür. Aslýnda bir kadýný kadýn olduðu için ayýplamak onu kadýn olarak yaratan Allah Teâlâ’yý ayýplamak anlamýna gelir ve bunu ancak aklen ve fikren nâkýs, mantýken zayýf kimseler (din ve akýl yönünden eksik) kimseler yapar.         

 

Kadýnlar hür ve serbest olmalýdýr, diyoruz. Ancak, Allah Teâlâ’nýn, Rasûlullah’ýn ve kadýnlýk fýtratýnýn koyduðu sýnýr zorlanmamalý, bu sýnýr aþýlmamalýdýr. Bir insanýn haddini bilmesi, durmasý gereken noktada durmasý özgürlükten beklenen faydalarýn hâsýl olmasýný saðlar. Özgürlük; baþýboþluk, keyfîlik, sorumsuzluk deðildir. Özgür olmak isteyen Ýlâhî ve tabiî kurallar çerçevesinde nefsine hâkim olmalý, kendini disipline etmelidir. Haklar ve özgürlükler konusunda anlamý ve içeriði olmayan bir eþitlikten söz edip kadýný erkekle yarýþtýranlar ona en büyük haksýzlýðý yapmaktadýr. Kadýn-erkek birbiriyle yarýþsýn, birbiriyle rekabete girsin diye deðil; birbirini tamamlasýn, birbirine destek olsun diye farklý iki cins olarak yaratýlmýþlardýr (Beþerî ve Ýslâm dýþý bir anlayýþ olduðu kadar, adâlete ters yanlýþ bir eþitlik savunusu olan feminizmin yanlýþlýðýnýn temeli de bu fýtrî farklýlýk ve tamamlayýcýlýðý inkâr etmesidir.). Kadýn ve erkek tabiatýný ve fýtratý bilmeyenler, onlarýn gereklerini dikkate almayanlar er geç bu tabiatýn hýþmýna uðrarlar (Süleyman Uludað, Sûfî Gözüyle Kadýn, (Önsöz) s. 9-11).

 

Kadýn haklarý konusunda aþýrý davrananlar da olmuþtur. Bu ifratçýlar, Allah’ýn koyduðu kanuna ve kadýnýn durumuyla ilgili Ýlâhî yasalara karþý çýkmýþlar, kadýný her konuda erkekle yarýþtýrmýþlardýr. Tefritçiler kadýný Doðunun çürümüþ taklitçiliðine terkederken, ifratçýlar da Batý taklitçiliðine mahkûm etmiþlerdir. Bu ifratçýlarýn amacý, erkekle kadýný her konuda eþit kýlmaktýr. Onlara göre her konu ve konumda kadýn erkekle eþittir. Ama þunu unutuyorlar: Allah’ýn fýtrat kanunu, bu iki cinse bazý hususlarda farklý özellikler vererek onlarý birbirinden ayrý ve birbirini tamamlayýcý kýlmýþtýr. Yüce Allah’ýn hikmeti gereði, fizikî yapýlarý farklýdýr. Her birinin yeteneðine ve tabiatýna uygun bir görevi vardýr. Bütün özellikleri, güzellik, fazîlet ve zorluklarýyla birlikte annelik görevi kadýna aittir. Bu nedenle kadýn, genel olarak erkekten daha fazla evde kalýr.

 

Fýtrattaki bu ayrýlýk, kadýnýn eðitimini ve çalýþmalarýný ihmal etmemizi gerektirmez. Kadýn haklarý konusunda ifrâta giden modernist yaklaþýmdaki bazýlarý, Yüce Allah’ýn, adâleti saðlamak gibi bazý zor þartlarla birlikte erkeklere bir’den fazla kadýnla evlenme müsâadesi vermiþken, onlar bunu uygun ve câiz göremiyorlar. Kur’an’ýn genelde kadýnla erkek arasýndaki miras paylarýndaki âdil taksimine rýzâ göstermiyorlar; kýzlara da erkek gibi eþit miras takdir ediyorlar. Yine onlar Allah’ýn kanununda haram sayýlan þeyleri helâl göstermek için Kur’an ve Sünneti bilmiyorlar veya bilmezlikten geliyorlar. Neticede mevcut bâtýl düzeni temize çýkarmaya yelteniyorlar, yahut da yöneticilerin helâli haram, haramý helâl kýlma gibi sapkýnlýklarýný görmezlikten geliyorlar. (Zinâyý hoþ gören kanuna karþý susarlarken, þeriatta mevcut olan bazý esaslarý inkâr ediyorlar veya olmadýk te’villerle kâfirlerin hoþlanacaklarý bir din oluþturmaya çalýþýyorlar. Meselâ, bayanlarýn baþýný açmasýnýn haram olmadýðýný, hele üniversitelerde okumak için rahatlýkla baþ açmak gibi teferruat sayýlacak konularda mevcut düzenin kurallarýna uyulmasý gerektiðini iddiâ ediyorlar.) Yine, “Allah, peruk takana ve taktýran kadýna lânet etsin!” (Buhârî, Libâs 86, Týbb 36; Müslim, Libâs 119, hadis no: 2124; Nesâî, Ziynet 25) hadis-i þerifi varken; kadýnlarýn peruk takmasýna fetvâ veriyorlar. Ayrýca, bu modernistlere göre "kadýnýn ev dýþýnda (pardösü vb. þekilde) dýþ elbise giyme zorunluluðu yoktur; kol, boyun ve baþý açýkta býrakan ve çok uzun olmayan elbiseler giymek câizdir!" Onlarýn bu tutumlarý, namaz ve benzeri ibâdetleri inkâr etmekten farksýzdýr.

 

Bu düþünceye sahip olanlarýn câhilliðini veya hâinliðini ispat eden en önemli belge, Hz. Peygamber’in “elbise giydiði halde çýplak gibi görünen kadýnlarý, Cehennem ehlinden” saymýþ olmasýdýr  (Müslim, Libâs 125, hadis no: 2128). Hz. Peygamber, bunlarýn Cennete giremeyeceði gibi, Cennetin kokusunu dahi alamayacaðýný belirtmiþtir. Bunlar þeriatýn koyduðu ölçülere uymayan, yani þeffaf ve uzuvlarý gösteren elbiseler giyen ya da vücudunda örtmesi gereken yerleri örtmeyen kadýnlardýr. Kadýnlarýn bu þekilde giyinmesi, küçük günahlardan olsaydý, Hz. Peygamber, onlarý Cehennem ehlinden saymaz, Cennetin kokusunu dahi alamayacaklarýný söylemezdi. Farzedelim ki, sözkonusu þekilde giyinmek, küçük günahlardandýr. Bu durumda küçük günahlarda ýsrar etmenin, günahý büyüteceðini bilmiyorlar mý? Âlimler bunu þöyle ifâde etmiþlerdir: “Sürekli yapýlan hiçbir günah, küçük; tevbe edilen hiçbir günah da büyük deðildir.”

                                                        

(Müslümanlara karþý acýmasýz ve hor görülü, kâfirlere karþý ise zelil ve hoþ görülü bu televizyon þeyhülislâmlarýna göre kamusal alanlarda, üniversite ve diðer eðitim kurumlarýnda baþörtüsü yasaðý zulmü diye bir problem yoktur. Düzen ve tâðutlarýn “irticâ” adýyla Ýslâm’ýn sosyal hayata yansýyan her görüntü ve düzenlemesine düþmanlýðýna karþý bunlar kör ve dilsiz kesilmiþlerdir.) Ýfratçý modernistler, geleneksel örfe ve Doðu hayranlýðýna karþý çýkarlarken, Batý hayraný olmuþlardýr. Her iki zümre de aynýdýr. Yüce Allah, ne Doðuya ne Batýya uymamýzý; ne eskinin, ne de yeninin peþinden gitmemizi istiyor. En doðrusu Hz. Peygamber’in yoluna, hak dine tâbi olmaktýr. Bu nedenle ifrat ve tefritten uzak, azgýnlýðýn ve bozgunculuðun bulunmadýðý, Ýslâm’ýn gösterdiði sýrât-ý müstakîmde, orta yolda yürümek gerekir. “Tartýyý adâletle yapýn, terâzide eksiklik yapmayýn.” (55/Rahmân, 9)

 

Toplumumuzda kadýnýn konumu, erkekle uyumu, -istisnâlar dýþýnda- insanî alanlarýn hemen tümünde eþit hak ve  yetkileri, adâletle ele alýnmamýþ, kadýn ya çok yüceltilerek(!) Batý ve bâtýl oyunlara âlet edilmiþ veya Allah’ýn verdiði, erkeðinkiyle benzer haklarý elinden alýnmýþtýr. Yani ya ifratla veya tefritle bakýlýp deðerlendirilmiþtir. Kadýnlara alaylý ve de yüksekten bakanlara göre de kadýn, erkekle insanî konularda eþit olmak bir yana, þeytanýn tuzaðý, Ýblis’in oltasýdýr. Aklý ve dini noksan bir yaratýktýr. Bu geleneksel yaklaþýma göre de kadýnlarýn ehliyeti noksandýr. Erkeðin câriyesi konumundadýr. Erkek dilerse onunla evlenir; ona bir miktar mal vererek her þeyine sahip olabilir. Dilediðinde keyfî olarak boþar. Boþanma sonucunda kadýn ne mal, ne de tazmînat alabilir. Derler ki: “kadýnlar ayakkabýlara benzer. Erkek dilediðinde bu ayakkabýlarý giyer, dilediðinde çýkarýr.” Kadýnýn çapkýnlýðý fâhiþelik kabul edilirken, erkeðin çapkýnlýðý suç bile sayýlmaz, hatta açýkgözlülük olur.

 

Kadýn, evlendiði erkeði sevemese, sabretmekten ve kendisine zehir olan hayata katlanmaktan baþka çaresi yoktur. Kurtuluþu, erkeðin boþamasýna veya elinde avucunda ne varsa ona vererek boþanmaya râzý olmasýna kalmýþtýr. Aksi halde ona kul olmaktan baþka hiçbir çýkar yol yoktur. Kimileri câhiliyye anlayýþlarýna dönerek kýz çocuklarýna mirastan hiç pay vermezler. Terekesini alýþ-veriþ yoluyla erkek çocuklarýna aktarýrlar ve böylece kadýnlara mirastan pay kalmamýþ olur (veya hiçbir gerekçe göstermeden sadece erkek kardeþler kendi aralarýnda miras taksimi yaparlar. Bazýlarý, kýz çocuklarýný evlâttan bile saymazlar. “Kaç çocuðun var?” sorusunun cevabý olarak, erkek çocuklarýnýn sayýsýný söyler. Ayrýca sorarsanýz, utana sýkýla “sözüm meclisten dýþarý, þu kadar da kýzým var!” diye cevap verir.)

 

Müslümanlarýn çoðu, günümüzde hanýmlarýný evlerine hapsetmiþ, ilim öðrenmelerine müsâade etmeyerek topluma faydalý olan hiçbir aktif faâliyete sokmamýþlardýr. Kimileri sâliha bir kadýnýn evinden ancak iki defa çýkabileceðini belirtmiþtir: Babasýnýn evinden kocasýnýn evine, kocasýnýn evinden de kabre... (Tabii, bu tefrît, ifrâtý doðurmuþ, böyle kimselerin kýzlarý evlerine zor girer hale gelmiþ veya evlerinde bile Allah’a isyan etmenin bin bir yolunu icat etmiþlerdir.)

 

Müslüman kadýn, çoðu kez hayat ortaðý olarak eþini seçme hakkýndan bile mahrumdur. Velîsinin dilediði eþi kabul etme veya reddetme hakký bile yoktur. Kimi babalar, kýzlarýnýn rýzâsýný almadan ve hatta istiþâre bile etmeden, görüþünü bile sormaya lüzum görmeden evlendirme hakkýný kendilerinde görürler (Yusuf el-Kardavî, naklen; Tahrîru'l-Mer'e, Kadýn ve Âile Ansiklopedisi, c. 1, s. 17-19, 13).

 

"Kadýnlar, erkekleri tamamlayan diðer yarýlarýdýr." (Câmiu's-Saðîr, hadis no: 2329). Kadýn ve erkeðin bir elmanýn iki yarýsý gibi kabul edilmesi, kadýn-erkek arasýndaki adâlet, toplumun büyük kesimi tarafýndan, býrakýn uygulamayý; teoride bile kabul edilmez: "Kadýnlarýn saçý uzun, aklý kýsadýr", "Kadýn yüzünden gülen, ömründe bir kere güler", "Kadýný sýrdaþ eden tellâl aramaz", "Kadýnýn sofusu, þeytanýn maskarasýdýr", "Kadýnýn yüklediði yük þuraya varmaz" "Karýdan korkmayan yanýlýr", "Kýzý olan tez kocar", "Kýz yedi yaþýndan sonra ya erde, ya yerde", "Kýzý kendi arzusuna býrakýrsan ya davulcuya varýr, ya zurnacýya." Bunlar, kadýn aleyhtarý onlarca atasözünden/atesözünden birkaçý. Kur’an ve Sünnetteki kadýnýn üstün konumunu býrakýp çevrede yaygýn söz ve örflerin etkisinde kalmak, adâleti býrakýp zulmü tercih etmek demek olduðundan cenneti ve dünya huzurunu önemsememek demektir.

 

Her konuda Allah’a teslim olan ve güzelliklere sahip çýkýp güzelleþenlere selâm olsun! 


Bu Makale 4401 defa okunmuþtur

 

Yazdýr

YAZARIN DÝÐER YAZILARI

©

01/09/2014 - 16:26 KAPÝTALÝZME VE ÖDENMEME RÝSKÝNE RAÐMEN GÜNÜMÜZDE ÝNADINA ALLAH ÝÇÝN BORÇ VERMEK

©

09/06/2014 - 10:58 MÜCAHÝD EYYUB’UN SEYFÝ, YE CAHÝD FAZIL’IN KEYFÝ

©

04/12/2013 - 14:18 Ana Babaya Ýhsan ve Hz. Ýbrâhim’in (a.s.) Örnekliði

©

22/11/2012 - 15:40 Bir Mücâhid, Bir Komutan Olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)

©

25/09/2012 - 15:15 Kur´an Adýna "Sünnet"i Ýnkâr Edenlere Kur´an Karþý Çýkýyor

©

23/07/2012 - 12:04 Boþ Vakit mi Dediniz? O da Ne ki!?

©

04/06/2012 - 12:01 Þehidlik, Ölüm Biçimi Olmaktan Önce, Bir Hayat Tarzýdýr:

©

02/01/2012 - 12:48 Hafýza Duasý

©

06/12/2011 - 11:57 Müslüman Hanýmlarýn Tesettürü

©

03/10/2011 - 12:25 Kadýn-Erkek Eþitliði mi; Yoksa Adâlet, Uyum ve Birbirini Tamamlama mý?

©

05/09/2011 - 14:53 Erkeðin Yöneticiliði ve Dövme Yetkisi

©

03/08/2011 - 11:34 Evlenme Sürecinde ve Aile Hayatýnda Çokça Karþýlaþýlan Yanlýþlar

©

04/07/2011 - 12:12 Kadýn-Erkek Ýliþkileri ve Âilede Geçim

©

03/06/2011 - 14:24 Ana-Babanýn En Büyük, En Kutsal Görevi: Çocuklar, Çocuklar, Çocuklar!

©

09/05/2011 - 12:14 Ana Babanýn Görevleri (Çocuðun Ana Baba Üzerinde Haklarý)

©

07/03/2011 - 14:09 Eþler Arasý Ýliþki

©

14/02/2011 - 13:05 Âilede Saðlýklý Ýletiþim

©

06/01/2011 - 15:30 Çocuk Eðitiminde Dikkat Edilecek Özellikler

©

02/12/2010 - 11:34 Evlenme Sürecinde ve Aile Hayatýnda Çokça Karþýlaþýlan Yanlýþlar

©

15/10/2010 - 19:02 Evlât Ýçin Farz Bir Görev: Ana-Babasýna Ýhsân

©

26/07/2010 - 14:12 Allah’a Ýsyan mý Daha Zordur, Yoksa Yaz Sýcaðýnda Oruç Tutmak mý?

©

22/06/2010 - 12:12 Evlilik ve Aile Hayatý Bir Ýbâdettir

©

18/05/2010 - 11:56 Evliliðin Ýmanla Kopmaz Baðý

©

16/04/2010 - 11:29 Aile ve Geçimle Ýlgili Kulaklara Küpeler

©

22/03/2010 - 16:40 Cennete de Cehenneme de Götüren Füze: ZAMAN

©

21/01/2010 - 11:05 Yalan; Ýman ve Güven Kaybýnýn En Önemli Göstergesi

©

23/10/2009 - 10:08 Ýlim mi, Bilim mi? Vahiy mi, Cahiliyye Kültürü mü?

©

22/08/2009 - 09:55 Karþýlýklý Hak ve Sorumluluklar

©

28/07/2009 - 12:43 Evliliðin Ýmanla Kopmaz Baðý

©

25/06/2009 - 10:37 Evdeki Hayatý, Müslümanýn Ne Kadar Müslüman Olduðunun Göstergesidir

©

01/06/2009 - 15:44 Kimlik ve Vahyin Ýnþa Ettiði Müslüman Kimliði

©

28/04/2009 - 16:45 Mutluluða ve Ahirete Yatýrýmýn Diðer Adý: Ýnfak

©

07/04/2009 - 14:38 Alâk Sûresi Iþýðýnda Hayatýn Allah Ýçin Olmasý

©

09/03/2009 - 16:52 Zulüm; Allah''ýn Hududunu Çiðnemek Demektir

©

03/09/2008 - 21:56 Kur’an’ýn Ýnsaný Güzelleþtirmesi -I-
 
 

Site Ýçi Arama

11 Sevvâl 1445 |  20.04.2024

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

O, Hayy (diri) olandýr. O'ndan baþka ilah yoktur; öyleyse dini yalnýzca kendisine halis kýlanlar olarak O'na dua edin. Alemlerin Rabbine hamdolsun.


( Mü'min Suresi - 65)

Bir Hadis

Hz. Enes (r.a.) anlatýyor:

Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki:

"Ýlim talebi için yola çýkan kimse dönünceye kadar Allah yolundadýr."


Tirmizî, Ýlm 2; Ýbnu Mâce, Mukaddime 17

Bir Dua

“Allah’ým! Müslümanlar olarak canýmýzý al, Müslümanlar olarak dirilt, rezil olmadan
ve fitneye uðramadan salih kullarýnýn arasýna dâhil eyle.”

(Hâkim, Deavât, No:1868)

Hikmetli Söz

Ýnsanýn en büyüðü, en yüksek mevkide iken tevazu gösteren, kudret sahibi iken affeden, kuvvetli
olduðu vakit zulmetmeyen ve adaletle hareket edendir.

Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com