Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 126
Toplam 15283380
En Fazla 20355
Ortalama 2610
Üye Sayýsý 1175
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 

 
Bir Mücâhid, Bir Komutan Olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)
22/11/2012 - 15:40
 
Bütün insanlýða ve tüm âlemlere rahmet olarak gönderilen peygamberimiz (21/Enbiyâ, 107)

Barýþ kelimesiyle ayný kökü paylaþan ve anlamlarýndan biri de barýþ olan "Ýslâm"da asýl ve doðal olan sulh, selâmet ve barýþtýr. Gel gör ki Ýslâm'ýn düþmanlarý, barýþ çaðrýlarýnýn önünde engel olduklarý, yeryüzünde fitne çýkarttýklarý, insanlara ve insanî deðerlere zulmettikleri için, yeryüzünü ýslah etmekle görevli bulunan Peygamber ve O'nun izinden giden müslümanlar, fýtrat/insanlýk düþmanlarýnýn zararlarýna engel olmak maksadýyla kaçýnýlmaz olarak savaþa kapýlarýný açmýþtýr.
Bütün insanlýða ve tüm âlemlere rahmet olarak gönderilen peygamberimiz (21/Enbiyâ, 107), Allah'a dâvetin önünde engel olan zâlimlere karþý; kendisinin, ayný zamanda "savaþ peygamberi" (Câmiu's-Saðîr, 1/108) olduðunu belirtmiþtir. Dost-düþman, kabul etmek zorundadýr ki, O'nun savaþlarý da baþtan sona bir rahmet ve merhamet kuþaðý idi. O ve O'na baðlý insanlar, mecbûriyet dýþýnda savaþmazlarken, savaþtýklarýnda da insanlarý öldürmemek; tam tersine, onlarý ihyâ etmek için tüm yollarý tek tek kullanýyorlardý. Hz. Peygamber, sulh zamanýnda olduðu kadar, savaþýrken de rahmet peygamberi olduðunu gösteriyordu.
Hz. Muhammed (s.a.s.)'in saldýrgan olmaktan sakýnmasýna raðmen; savaþ tekniðini, kendisine saldýranlardan çok daha iyi bildiðini, uyguladýðý savaþ taktiklerinden ve savaþtýðý düþmandan sayý olarak çok az askeri ve silâhý olmasýna raðmen savaþlarýnýn neticelerinden görüyoruz. O'nun saldýrýdan ve savaþý baþlatmýþ olmaktan sakýnmasý, kesinlikle savaþý bilmediðinden ya da korkudan deðildi. Bu konuda en küçük âcizlik ve korkaklýk kýrýntýsý O'nda yoktu. O'nun savaþtan sakýnmasý, savaþý, sakýnýlmasý mümkün olmayan ve sevilmeyen bir zarûret olarak deðerlendirmesindendi. Allah'ýn dâvâ ve dâvetinin baþarýsý, insanlara ulaþmasý için savaþ dýþýnda baþka çýkar yol bulduðu zaman savaþtan sakýnýrdý. Ýslâm'ýn kýlýç zoruyla yayýldýðý gibi bir deðerlendirme, özellikle Hz. Peygamber dönemi ve O'na baðlý yönetimler açýsýnda kesin ve büyük bir iftirâdan baþka þeyle tanýmlanamaz. ÞâyetÝslâm, kendisine karþý iknâ ve delil ile savaþýlabilen bir düþünceye karþý kýlýçla savaþ açmýþ olsa, bu, belki barýþseverlik açýsýndan kýnanabilirdi. Ancak, ona kulak vereceklerin önüne geçip Ýslâm'ýn önünde bir engel olarak duran güce güçle/kýlýçla savaþ açmasýný ayýplamak, ayýplanacak bir suçtur. Çünkü kuvvet, ancak kuvvetle engellenir. Ýnsanlarý zulüm, fitne ve fesattan kurtarmak için, baþka türlü yola gelmeyen saldýrgan fesatçý tâðutlara karþý savaþtan baþka çýkar yol yoktur.
Ýslâm düþmanlarý, çoðunlukla düþünceye karþý savaþ açarlarken; Ýslâm, savaþý bile düþünce ile önlemenin yollarýný aramýþtýr. Ýslâm dâvetini, hidâyeti kabullenmeleri, cizye vermeyi kabul etmeleri veya barýþ antlaþmasýna rýzâ göstermeleri gibi barýþçý çözümleri savaþý durduracak ve ona alternatif olacak þekilde, insanlara, hatta saldýrgan savaþçýlara þans tanýyarak sunmuþtur. Bütün bunlara raðmen, "kâfirler tâðut ve bâtýl dâvâlar yolunda savaþtýklarý" (4/Nisâ, 76) için, "iman edenler de Allah yolunda savaþmak" (4/Nisâ, 76) zorundadýr; çünkü "onlar, eðer güçleri yeterse, müslümanlarý dininden döndürünceye kadar onlara karþý savaþa devam ederler." (2/Bakara, 217). Saldýrganlara karþý teslimiyet deðil; onlara hadlerini bildirmek ve hiç kimseye zulmetmelerine fýrsat vermemek gerekir: "Dininize saldýrýrlarsa, küfrün önderleriyle savaþýn." (9/Tevbe, 12). "Fitnenin tamâmen yok edilinceye ve din (kulluk) yalnýz Allah için oluncaya kadar savaþmakla" (2/Bakara, 193) emrolunan mü'min, iyi bilmelidir ki; "þâyetsavaþtan vazgeçerlerse zâlimlerden baþkasýna düþmanlýk ve saldýrý yoktur." (2/Bakara, 193). Bu konuda ölçü bellidir, aþýrýlýða gitmek, Allah için yapýlmasý gereken savaþa dünyevî ve nefsî istekler karýþtýrmak yasaklanmýþtýr: "Size karþý savaþ açanlara, siz de Allah yolunda savaþ açýn. Sakýn aþýrý gitmeyin; çünkü Allah aþýrý gidenleri sevmez." (2/Bakara, 190)
Bu giriþten sonra, Rasûlullah'ýn savaþ meydanlarýndaki konumundan, bir mücâhid ve komutan olarak Rahmet Peygamberinden bahsedebiliriz. Ýslâm'ýn savaþ dini olmadýðý, Hz. Peygamber'in de savaþý isteyen ve baþka yol bulunduðu halde onu seçen bir savaþçý kiþilik arzetmediði halde, savaþýn gerekli olduðu zaman Hz. Muhammed (s.a.s.), üstün yetenekli bir komutan, çok basîretli bir mücâhid, dâhi bir stratejist id. Baþkalarýnýn savaþ ve eðitimle öðrenemediði savaþ tekniðini O, vahyin kýlavuzluðu ile bilirdi. O'nun tüm güzel vasýflarýnýn olduðu gibi, savaþ dehâsý da peygamberliðinin isbâtýdýr.
O'nun savaþçý konumunun belli baþlý özelliklerini þöyle sýralayabiliriz: Cesâret, meþverete baþvurma, eldeki imkânlarý en üst seviyede kullanma, savaþta rûhî özelliklere, duâ ve ibâdete yer veren bir yaklaþým, düþmanýn sayý ve silâh üstünlüðüne raðmen, iman ve ona dayalý cesâret, sabýr, irâde, cihad, þehâdet gibi mânevî kuvvete, psikolojik imkânlara önem vermek, bunun yanýnda asker sayýsý ve silâh gücünü tâviz vermeden artýracak imkânlarý ihmal etmemek...
Ganimet veya intikam almak için deðil; sadece Allah için ve sadece O'nun yolunda, yani îlâ-yý kelimetullah uðruna savaþmasý, düþmanlarýnýn birbiriyle yardýmlaþmasý ve ortak güç hazýrlamalarýný engellemek için savaþ öncesi tedbirler almasý, diðer düþmanlarýný savaþ için etkisiz hale getirip savaþacak düþmanýný daima teke indirmeye çalýþmasý, savaþ yerini seçmeyi düþmana býrakmayýp kendi belirlediði alanda savaþý tercihi, ordu komutaný ve devlet baþkaný olduðu halde savaþ cephesinin gerisinde deðil; cephenin ortasýnda, hatta zaman zaman en baþýnda savaþmasý, ordusunun moralini en üst düzeye çýkaracak her güzel yolu kullanmasý, istihbârata ve gizliliðe büyük önem vermesi, ordudan önce keþif ve istihbârat güçlerini kullanmasý, gerektiði durumlarda savaþla ilgili hazýrlýklarý, kimlere ve nereye karþý sefere çýkýlacaðýný son âna kadar gizlemesi...
O, savaþ öncesinde Kureyþ'in savaþ kaynaðý için düzenlediði ticaret kervanlarýndan haber alýyor ve hemen peþlerine seriyyeler takýyordu. Yani, düþmanýn silâh dýþýnda baþka yollarla da savaþtýðýný veya savaþa zemin hazýrladýðýný biliyor, pis suyu kaynaðýndan kurutmaya çalýþýyordu. Komutan tâyininde ve onlara nasihatlerde de örnek bir seçici ve görevlendiriciydi. Bazen müfreze komutanýnýn dýþýnda, askerler bile nereye gideceðinden, bir savaþ için mi, yoksa keþif göreviyle mi gönderildiklerinden haberleri olmazdý. Durumu, ancak asýl istenen görevin harekâtýna baþlanmadan birkaç saat önce, artýk mutlaka açýklanmasý gereken saatte öðrenirlerdi. Herkes ona göre son hazýrlýðýný yapacak ve düþman, görevi açýklanmasýndan sonra durumu haber alsa bile, buna karþýlýk hazýrlýk yapabilmesi için yeterli zaman bulamazdý. Bazý durumlarda, komutan bile nereye ve niçin gittiðini bilmez, kendisine emredildiði gibi, belirlenen stratejik yere geldiðinde, yazýlý olarak verilen mühürlü/kapalý tâlimâtý açar ve ona göre emirleri uygulardý. Bunlardan biri, Hz. Peygamber'in, Cahþ oðlu Abdullah'ý kapalý bir mektupla, yanýna verdiði mücâhidlerin baþýnda göndermesi ve iki gün yol aldýktan sonra mektubu açmasýný istemesidir. Mektupta þunlar yazýyordu: "Batn-ý Nahle denen yere ulaþýncaya kadar, Allah'ýn isim ve bereketiyle durumu gizli tut. Arkadaþlarýndan hiçbirini seninle beraber yola devam etmeye zorlama. Seninle beraber gelenlerle birlikte oraya ulaþýncaya kadar yola devam et. Orada Kureyþ kervanýný gözetle ve bize onun hakkýnda mâlûmat topla!"
Kureyþ'in, kendisini ve sahâbelerini gözetlemek için câsus ve istihbârâtçý gönderme ihtimalini hesaba katar, stratejik haberleri etrafýndaki güvenilir insanlardan bile bazen gizlerdi. Allah Rasûlü, "savaþýn hile olduðunu" belirtir, gizlenme ve düþmaný aldatma yöntemlerini en güzel þekilde kullanýrdý. Sayýlarýný ve örneklerini, dergi sayfalarýnýn imkânýyla sýnýrlanan bu yazýda çoðaltamayacaðýmýz daha onlarca Peygamber taktiði vardýr ki, yukarýda anlatýlanlarla birlikte çaðýmýzdaki savaþlarda ve istihbârâtlarda, keþif ve gözlemlerde örnek alýnmakta, daha iyisi bulunamadýðý için O'nun düþmanlarýnca bile bu taktiklerin ihmal edilmemesi istenmektedir.
Þâyetmodern asrýn savaþ tekniklerini çok iyi bilen bir eleþtirmen, o yüce insanýn savaþlarýný inceleyip tenkide tâbi tutacak olsa, savaþ tekniði açýsýndan hatalý hiçbir yön bulamayacak, O'nun bu imkânlarla uyguladýðý taktik ve davranýþlardan daha doðru baþka bir yöntem gösteremeyecektir. Bu durum, günümüze kadar hiçbir Ýslâm ve Peygamber düþmaný veya müsteþrik tarafýndan, (itiraf edilmese bile) çok istedikleri halde eleþtirilememesiyle zýmnen kabul edilmektedir.
Ýyi bir komutan, salt kendi bilgi ve tecrübelerine güvenmez; uygun (ehil ve emin) kiþilerle istiþâreyi ihmal etmez. Ýyi bir komutan, savaþ ve taktik uzmanlarýnýn bilgisinden, cesurlarýn cesâretinden istifade eden, yönettiði insanlarýn akýl, kalp ve bedenî kuvvetlerinden de en az elindeki silâhlar kadar yararlanmasýný bilen kimsedir. Bütün bunlar, en yüksek oranda o büyük komutanda mevcuttur.
Meþvere (þûrâ ve istiþâre de denilen teknik danýþma), tüm savaþlarda, savaþ planlarý ve savunma yöntemleriyle ilgili olarak, Ekrem Rasûl'ün ihmal etmediði bir esastýr. Bedir'de Habbâb bin Münzir'in, mevzîlenen yerden baþka bir yere, Bedir kuyularýnýn yanýna taþýnma teklifine kulak vermiþ ve onu uygulamýþtýr. Bedir'e katýlamamýþ genç ve cesur müslümanlarýn teklifiyle Medine dýþýnda Uhud çevresinde ordusunu konuþlandýrmýþtýr. Selmân-ý Fârisî'nin teklif ettiði "hendek kazmak" gibi o dönemin Arap toplumlarýnda hiç bilinmeyen savunma sistemini uygulamýþtýr. Denilebilir ki, Medine'ye baskýn yapýlacaðý sýrada Ýranlý Selman Medine'de bulunmasa ve bu yöntem teklif edilmeseydi, Hz. Peygamber, hendek kazýlmasýný kendisi icat edip emredebilirdi. Çünkü O, gedikleri kapatmaya ve arkadan gelecek saldýrýlara karþý tedbirli olmaya âzamî önemi verirdi. Uhud savaþýnda daðý arkasýna almýþ ve düþmanýn sýzma ihtimali bulunan geçide de elli okçu yerleþtirerek onlara þöyle emir vermiþti: "Bizi arkadan koruyun. Bizi arkadan sarmalarýna engel olun. Onlarý yendiðimizi görseniz bile ordugâhlarýný ele geçirinceye kadar yerlerinizden ayrýlmayýn. Öldürüldüðümüzü görseniz bile bize yardýma gelmek için yerlerinizi terketmeyin. Sizin yapacaðýnýz, düþman atlýlarýna ok atmaktýr. Çünkü atlar oklarýn atýldýðý tarafa yanaþmaz." Bir daðýn geçidinde düþmanýn fýrsatlardan yararlanabileceði her duruma tedbir alan komutan, Medine'ye düþmanýn sýzma ihtimali bulunan yerine de hendek kazar veya benzer bir alternatif bulurdu.
Bu, insanlarýn en merhametlisi ve ayný zamanda dünyanýn en büyük komutaný olan örnek insanýn savaþtaki uzak görüþlülüðü darb-ý mesel haline gelmiþti. Sahâbelerin savaþ öncesinde Bedir kuyusundan su içen iki köleyi dövdüklerini gördü. Sebep, Kureyþ ordusunun sayýsýný söylememeleriydi. Peygamber (s.a.s.) üstün zekâsýyla, onlarý sýnava tâbi tutarak onlarýn doðru söylediklerini, müslümanlarý aldatmayý kasdetmediklerini anladý. Düþman ordusunun sayýsýný gerçekten bilmediklerini anlayýnca, kestikleri develerin sayýsýný sordu. Böylece yenen yemek miktarýný deðerlendirerek asker sayýsýný tahmin etti. Bunun gibi, düþman hakkýnda bilgi toplarken, kendi istihbârâtçýlarý ve gözcülerine ilâve olarak, düþmanýn geçtiði yollarda ve o yörede yaþayan halktan da yararlanýrdý.
Düþmanlarýnýn kendilerine karþý savaþacaklarýný haber alýnca, onlarýn ânî baskýnda bulunmalarýna fýrsat vermezdi. Aksine, Tebük gazvesinde olduðu gibi, kuraklýk ve þiddetli sýcaklýðýn kavuruculuðuna raðmen stratejisinden ve düþmaný takipten vazgeçmezdi. Düþmanýn nasýl davranacaðýný beklemekle vakit ve fýrsat kaybetmezdi. Düþmanýn mühimmâtýný tamamlayarak baskýn yapma avantajýna veya savaþta toparlanma fýrsatýna meydan vermezdi. Ancak Hendek gazvesinde olduðu gibi baskýnýn, baskýnda bulunanýn aleyhinde olduðu durumlarda isteyerek düþmaný beklemesi ayrý bir taktik zaferidir.
Napolyon, Hitler, Mussolini ve ... gibi askerî dehâ olduðu söylenen nice kahramanlar(!), hayatlarý boyunca askerî dersler aldýklarý, meslekleri savaþ olduðu halde, nice hatalara düþmüþler, zâlimlere has mel'un gâlibiyetler yanýnda, nice rezil maðlûbiyetler de almýþlardýr. Bunlarýn ve benzerlerinin hiçbirini Rasûlullah'ýn askerî dehâsýyla mukayese etmek mümkün deðildir. Rasûlullah bu sayýlan veya sayýl(a)mayan komutanlarýn düþtükleri hatalara hiç düþmemiþtir. Peygamber'in büyük askerî özelliðinin esasý, en az savaþla ve savaþta (mecbûriyet varsa) en az insan öldürmesi, savaþýrken hiçbir düþmana iþkence yaptýrmamasý, savaþmayan sivillere, mâsum insanlara olduðu kadar, çevreye bile zarar vermeyi yasaklamasý, esirlere her yönüyle misafir muâmelesi yapmasý... gibi insanî esaslardadýr. O, kýlýcýndan devamlý kan damlayan, her gittiði yeri yakýp yýkan ceberut, müstekbir bir zorba deðildir. Ulu Önderimiz'in on senelik Medine hayatý boyunca bizzat katýldýðý 27 gazvede ve çeþitli yerlere ashâbýndan birinin komutasýnda gönderdiði 60 kadar seriyyede, (yani Peygamberimiz zamanýndaki 90 civarýndaki savaþlarda) toplam 150 kiþinin öldürüldüðünü görmemiz, gerçekten þaþýrtýcýdýr. (Bkz. Hamidullah, Hz. Peygamber'in Savaþlarý, s. 11; A. Önkal, Rasûlullah'ýn Ýslâm'a Dâvet Metodu, s. 125). En abartýlý olarak bu sayýyý âzamî 1000'e çýkaranlar vardýr. Rasûlullah döneminde "Rusya hâriç, Avrupa büyüklüðünde ve üzerinde milyonlarca halkýn yaþadýðý, bir buçuk milyon kilometrekareden fazla bir alanda cereyan eden tüm seriyye ve gazvelerde, savaþ baþýna düþen ölü sayýsýný düþündüðümüzde "büyük komutan"a hayrân olmamak mümkün deðildir. Bu durum, O'nun, savaþýrken de "rahmet peygamberi" olduðunun hemen göze çarpan özelliklerindendir. (Küçük bir karþýlaþtýrma olarak, her iki taraftan 500 000 civarýnda ölü ve yaralýya mal olan Çanakkale savaþýnýn askerî açýdan nelere mal olduðu, savaþ kazanmak için 190 000 Türk askerinin yitirildiðini ve zaferi büyük oranda gölgelediðini hatýrlayýverelim. Dünya savaþlarýndaki yamyamlýðý ve hâlâ devam eden vahþî saldýrýlarý, barbarlýklarý, mâsum insanlarýn üzerine yaðan bombalarý göz önüne getiriverelim!)
Rasûlullah'ýn savaþ esnâsýnda çatýþmaya katýlmayan yaþlýlarýn, kadýnlarýn ve çocuklarýn öldürülmesini yasaklayan, aþýrý gidilmemesi, zulüm ve iþkencede bulunulmamasý, gözleri oyarak, kulak ve burun gibi uzuvlarý keserek müsle yapýlmamasý konusundaki emirleri de (Buhârî, Cihad 147, 148; Müslim, Cihad 3) hayranlýk vericidir.
Bütün bunlarýn yanýnda Rasûlullah (s.a.s.), bu askerî dehâsýný, zarûret bulunmadýðý müddetçe kullanmamýþtý. Ýnsaný, savaþtan, sadece korkaklýk ve acziyet geri býrakmaz. Rasûlullah'ýn temsil ettiði dâvâ, kuþandýðý risâlet ve sahip olduðu merhamet gibi deðerler zarûret olmadýkça O'nu ve baðlýlarýný savaþtan alýkoymuþtur. Bununla birlikte, mecbur olduðu savaþlarda O'nun kahramanlýk ve cesâretini anlatabilecek diller, yazabilecek eller var mýdýr? O, savaþ ateþinin kýzýþtýðý, vahþet ve dehþetten en yiðitlerin korktuðu zamanlarda bile savaþ safýnda askerleri arasýndaydý. Kahramanlar kahramaný Hz. Ali þöyle der: "Biz, savaþ kýzýþtýðý zaman Rasûlullah (s.a.s.)'la korunurduk. Kendisinden düþmana daha yakýn kimse olmazdý." Huneyn savaþýnda ordunun çoðunluðu kaçtýðý ve neredeyse yalnýz kendisi ok ve mýzraklara hedef olduðu halde sebât etmeseydi, müslümanlar yenilgiye uðrayabilirdi. Uhud savaþýnda diþi kýrýlmýþ, yanaðý yarýlmýþtý. Peygamber'in þehid edildiði haberlerine karþý Rasûlullah (s.a.s.), savaþýn en can alýcý safhasýnda kendisinin hayatta olduðunu, dostlarýna olduðu kadar düþmanlarýna da yiðitçe haykýrýyor; bir taraftan ordusuna moral veriyor, diðer taraftan büyük risk alýyordu. Bunlar, Rasûlullah'ýn onlarca destansý kahramanlýk ve cesaretinden bir-ikisi...
Mekke döneminin son günlerini düþünün. Gemisini en son terkeden kaptandý O. Önce Habeþistan'a, sonra Medine'ye müslümanlarý emin bir þekilde ulaþtýrmýþ, kendisine yardým edecek ve destekçi olacak insan bile býrakmadan en son hicret eden O olmuþtur. Medine'de de, devlet baþkaný olduðu halde bundan farklý davranmamýþtý. Düþmanýn baskýn tehditleri etrafa yayýldýðý bir zamanda, gece karanlýðýnda etrafý kontrol maksadýyla Medine'yi dolaþmasý, üstün cesâretinden deðilse neden ileri geliyordu? Oysa, o gün Medine'de bu iþleri yürütecek kimseler de vardý ve o evinde rahat uyuyabilirdi. Fakat durumu kendi gözleriyle görmek istiyor, korku O'nu bundan alýkoyamýyordu. O, askerini savaþa sokup kendisi uzaktan seyreden komutanlardan/devlet baþkanlarýndan deðildi.
Yukarýda özetlenen bütün bu özellikleri O'nun peygamberliðinin isbatýdýr ve bütün bu ve benzeri güzel sýfatlarý, Peygamberlik ve kulluk sýfatýndan sonra gelir. Salât ve selâm O'na ve O'nun izinden gidenlere olsun!
Hz. Peygamber'in savaþ dehâsýndan dolayý, Ýslâm devletindeki askerliðe "Peygamber ocaðý" denilir(di). O ocakta Peygamber'in imaný, ahlâký, cihadý, kahramanlýðý, Allah'ýn düþmanlarýna düþmanlýðý, müslümanlara/insanlara merhameti... öðretilirdi. Ve Ýslâm askerleri, ceyþ-i Muhammed (Peygamberin askeri), "Asâkir-i mansûre-i Muhammediyye" (Muzaffer Muhammed (s.a.s.)'in askerleri), küçük birer "Muhammed", yani "Mehmetçik" olarak yetiþirdi... Evet, Ýslâm devletinde böyleydi; Þimdiki durum mu?!..
Seni tanýyan Sana hayran olur. Ama Seni tanýyamadýk; dostlarýný unuttuk. Senin düþmanlarýný teþhis edemeyen, daha da kötüsü, düþmanlarýnla iþbirliði yapan bir toplum içindeyiz ey Nebî! Senin savaþýný/mücâdeleni bilmiyor insanýmýz. Senin mücâdelenden önemli geliyor Mustafa'lara; falan takýmla filan takýmýn maçý! Senden baþka önder ve kahraman arayýþýnda gencimiz. Senin askerin olamadýk yâ Muhammed (s.a.s.)! Senin bayraðýný, senin gösterdiðin burçlara dikemedik ey Rasûl! Sýðýnacak bir kâlemiz, hicret edecek bir yurdumuz bile yok; Medine'ler oluþturamadýk, Mekke'lerimizi fethedemedik. Senin adýnla birlikte yazýlan tevhid sancaðýný yükseltmesi gereken (Muhammed'ler demeye dilim varmýyor) Mehmed'ler Coni'lerin bayraðýný taþýyor. Senin adýný istismar edenlere, sana ve yoluna hakaret yaðdýranlara anlayacaklarý dilden cevap bile veremedik. Senin getirdiðin Kitap raflarýmýzý süslerken, senin düþmanlarýnýn kitap(sýzlýk)larý beyinlerimizi, gönüllerimizi, evlerimizi, sokaklarýmýzý... kirletiyor. Senin özgürlüðe kavuþturduðun ruhlarýmýz kimlerin iþgalinde bir görsen ey Rasûl, dillendiremiyoruz. Sana þikâyet için düþmanýnýn adýný zikretmekten bile çekinir olduk, korkar olduk ey korkusuz insan!
Belki inanmazsýn ama, bizim dünyamýzdaki Ebû Cehiller...
Senin komutanlýðýna giremedi dünyamýz, o yüzden kurtulamadý insanýmýz.


Bu Makale 4348 defa okunmuþtur

 

Yazdýr

YAZARIN DÝÐER YAZILARI

©

01/09/2014 - 16:26 KAPÝTALÝZME VE ÖDENMEME RÝSKÝNE RAÐMEN GÜNÜMÜZDE ÝNADINA ALLAH ÝÇÝN BORÇ VERMEK

©

09/06/2014 - 10:58 MÜCAHÝD EYYUB’UN SEYFÝ, YE CAHÝD FAZIL’IN KEYFÝ

©

04/12/2013 - 14:18 Ana Babaya Ýhsan ve Hz. Ýbrâhim’in (a.s.) Örnekliði

©

22/11/2012 - 15:40 Bir Mücâhid, Bir Komutan Olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)

©

25/09/2012 - 15:15 Kur´an Adýna "Sünnet"i Ýnkâr Edenlere Kur´an Karþý Çýkýyor

©

23/07/2012 - 12:04 Boþ Vakit mi Dediniz? O da Ne ki!?

©

04/06/2012 - 12:01 Þehidlik, Ölüm Biçimi Olmaktan Önce, Bir Hayat Tarzýdýr:

©

02/01/2012 - 12:48 Hafýza Duasý

©

06/12/2011 - 11:57 Müslüman Hanýmlarýn Tesettürü

©

03/10/2011 - 12:25 Kadýn-Erkek Eþitliði mi; Yoksa Adâlet, Uyum ve Birbirini Tamamlama mý?

©

05/09/2011 - 14:53 Erkeðin Yöneticiliði ve Dövme Yetkisi

©

03/08/2011 - 11:34 Evlenme Sürecinde ve Aile Hayatýnda Çokça Karþýlaþýlan Yanlýþlar

©

04/07/2011 - 12:12 Kadýn-Erkek Ýliþkileri ve Âilede Geçim

©

03/06/2011 - 14:24 Ana-Babanýn En Büyük, En Kutsal Görevi: Çocuklar, Çocuklar, Çocuklar!

©

09/05/2011 - 12:14 Ana Babanýn Görevleri (Çocuðun Ana Baba Üzerinde Haklarý)

©

07/03/2011 - 14:09 Eþler Arasý Ýliþki

©

14/02/2011 - 13:05 Âilede Saðlýklý Ýletiþim

©

06/01/2011 - 15:30 Çocuk Eðitiminde Dikkat Edilecek Özellikler

©

02/12/2010 - 11:34 Evlenme Sürecinde ve Aile Hayatýnda Çokça Karþýlaþýlan Yanlýþlar

©

15/10/2010 - 19:02 Evlât Ýçin Farz Bir Görev: Ana-Babasýna Ýhsân

©

26/07/2010 - 14:12 Allah’a Ýsyan mý Daha Zordur, Yoksa Yaz Sýcaðýnda Oruç Tutmak mý?

©

22/06/2010 - 12:12 Evlilik ve Aile Hayatý Bir Ýbâdettir

©

18/05/2010 - 11:56 Evliliðin Ýmanla Kopmaz Baðý

©

16/04/2010 - 11:29 Aile ve Geçimle Ýlgili Kulaklara Küpeler

©

22/03/2010 - 16:40 Cennete de Cehenneme de Götüren Füze: ZAMAN

©

21/01/2010 - 11:05 Yalan; Ýman ve Güven Kaybýnýn En Önemli Göstergesi

©

23/10/2009 - 10:08 Ýlim mi, Bilim mi? Vahiy mi, Cahiliyye Kültürü mü?

©

22/08/2009 - 09:55 Karþýlýklý Hak ve Sorumluluklar

©

28/07/2009 - 12:43 Evliliðin Ýmanla Kopmaz Baðý

©

25/06/2009 - 10:37 Evdeki Hayatý, Müslümanýn Ne Kadar Müslüman Olduðunun Göstergesidir

©

01/06/2009 - 15:44 Kimlik ve Vahyin Ýnþa Ettiði Müslüman Kimliði

©

28/04/2009 - 16:45 Mutluluða ve Ahirete Yatýrýmýn Diðer Adý: Ýnfak

©

07/04/2009 - 14:38 Alâk Sûresi Iþýðýnda Hayatýn Allah Ýçin Olmasý

©

09/03/2009 - 16:52 Zulüm; Allah''ýn Hududunu Çiðnemek Demektir

©

03/09/2008 - 21:56 Kur’an’ýn Ýnsaný Güzelleþtirmesi -I-
 
 

Site Ýçi Arama

17 Sevvâl 1445 |  26.04.2024

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

"Dünya hayatýnýn örneði, ancak gökten indirdiðimiz, onunla insanlarýn ve hayvanlarýn yediði yeryüzünün bitkisi karýþmýþ olan bir su gibidir. Öyle ki yer, güzelliðini takýnýp süslendiði ve ahalisi gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmýþlarken (iþte tam bu sýrada) gece veya gündüz ona emrimiz gelmiþtir de, dün sanki hiç bir zenginliði yokmuþ gibi, onu kökünden biçilip atýlmýþ bir durumda kýlmýþýz.

Düþünen bir topluluk için biz ayetleri böyle birer birer açýklarýz.."

( Yûnus sûresi - 24)

Bir Hadis

Ýbni Mes’ud radýyallahu anh’den rivayet edildiðine göre;

Hz. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem þöyle dua ederdi:

“Allahým! Senden hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliði isterim.”



Müslim, Zikir 72

Bir Dua

“Allah’ým! Lütfun, rahmetin, bereketin ve rýzkýndan bana bolca ihsan eyle.”

(Hâkim, Deavât, No:1868)

Hikmetli Söz

Bu kadar adam gördüm, içlerinden hiçbiri dünyadan hoþnut deðil ama hiçbiri de dünyadan gitmek istemez.

Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com