Saadet Asrý, iman ve cihad, ilim ve takva, sevgi ve kardeþlik asrýdýr.
Tarihin manevî açýdan en güzel dönemi, iman, ahlak ve kulluðun en güzel örneklerinin sergilendiði altýn nesil sahabe-i kiram dönemidir. "En hayýrlý ümmet" gibi en güzel vasfa sahip bu örnek nesil, yaþadýklarý çaða saadet çaðý denilmesine sebep olacak derecede yüksek imanî, Rabbanî, ahlakî, ulvî, insanî faziletlerle bütün nesiller için ideal bir toplum modeli olmuþtur.
Bu faziletli nesil, Allah Rasûlünün rehberliðinde Mekke'li muhacirlerle Medine’li Ensar'ýn öncülüðünde Ýslam Medeniyetinin temelini atmýþ, yeryüzüne manevî deðerleri yaymayý en büyük görev olarak telakkî etmiþtir.
Saadet Asrý müslümanlarý, kurduklarý tevhid ve takva toplumunda sevgi ve kardeþlik, ülfet ve muhabbet, þefkat ve rahmet, emanet ve adalet gibi ulvî deðerlerin öncülüðünü ve bayraktarlýðýný yapmýþlardýr.
Ýman ehlini can kardeþi, kan kardeþi gibi kendisine yakýn görme anlayýþý Kur'anî ve Nebevî bir anlayýþtýr. Peygamberimiz (s.a.v), Ýslam'a davetin ilk gününden itibaren Ýslam'a gönül verenleri kardeþ kabul etmiþ, ýrk, renk, kavim ve kabile ayrýmýný reddederek bütün müslümanlarýn Allah'ýn huzurunda ve hukuk önünde eþit olduklarýný ifade etmiþtir.
Medine'lilere "Ensar" ismi bizzat Cenab-ý Hak tarafýndan verilmiþtir.
Sevgili Peygamberimiz'e ve Mekke'li cefakâr hicret erbabýna kucak açan, bütün imkânlarýný muhacirlerle cömertçe paylaþan, Ýslâm dâvasýna gönül veren Medine'li yerli müslümanlara Kur'an-ý Kerim þerefli bir rütbe vermiþti: ENSAR.. (Yardýmcýlar) anlamýnda idi bu rütbe..
Gaylan b. Cerîr anlatýyor: Enes b. Malik (r.)'e sordum:
-Sizin hakkýnýzda daha önce Ensar ismi kullanýlýr mýydý? diye sordum. Enes:
-Hayýr, Bu ismi bize Allah verdi, dedi. 2 Zira Cenab-ý Hak kitabýnda þöyle buyurmaktadýr: "Ýlk muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle uyanlar var ya.. iþte onlardan Allah razý olmuþtur. Onlar da Allah'dan razý olmuþlardýr". 3
Kendilerine "Ensar" ismi verilen bu farklý þahsiyetler; kardeþlik, ikram severlik, yardým severlik, cömertlik, fedakârlýk vefakârlýk ve diðergâmlýðýn en müþahhas ifadesi idiler. Ensar; iman, ibadet, ahlak, cihad, ihlas, takva, hayýr ve ilimde öncü kimselerdi.
Allah Rasûlü Ensar'ý takdir etmek üzere þöyle buyuruyordu:
-Ey Ensar!.. Siz cihada ve yardýma çaðýrýldýðýnýzda akýn akýn koþuyorsunuz. Dünyalýk bir þeye çaðýrýldýðýnýzda ise müstaðni davranýyorsunuz". 4
Kiþinin Ensar'a bakýþý, iman ve nifak konusunda ölçü olarak kabul edilmektedir: "Ýmanýn alâmeti Ensar'ý sevmektir. Münafýklýðýn alâmeti Ensar'a buðz etmektir". 5
Medine'li Ensar; iman, ilim, hayâ, iffet, takva ve cihad yolunda kadýný-erkeði, genci-yaþlýsý ile elbirliðiyle þanlý bir mücadele sergilemiþlerdir. Hz. Aiþe validemiz: "Þu Ensar hanýmlarý ne güzel hanýmlardýr. Hayâ sahibi olmalarý dini ilimlerde ilerlemelerine engel olmadý", diyordu. 6 Ensar, Evs ve Hazrec isimli iki kardeþ kabileden oluþmaktaydý. Evs ve Hazrec kabilesi temsilcileri 621 ve 622 yýlý hac mevsiminde bayram günlerinde akþamlarý gizlice Mekke'de Peygamberimiz'le görüþmüþ, O'nu dinlemiþler ve Ýslâm'a gönül vermiþlerdi. Bu Medine heyeti, Akabe Bey'ati esnasýnda Allah Rasûlü ve Mekke'li müslümanlarýn Medine'ye hicret etmeleri halinde onlara yardým edeceklerine dair söz vermiþti. Medine'liler, gerçekten bu sözlerinde durdular. Vefakârlýk ve fedakârlýkta insanlýða örnek oldular.
Ýslam Medeniyeti inþasýnda ilk adým: Kardeþlik Akdi (Muâhât)
Ýslam tarihinde iki defa Kardeþlik akdi yapýlmýþtýr. Bunlardan biri hicretten önce Mekke'de, diðeri hicretten sonra Medine'de gerçekleþtirilmiþtir.
Mekke'de Kureyþ'li bazý müslümanlar, bazý âzatlý kölelerle kardeþ ilan edilmiþtir. Bu insanlýk tarihinde muazzam bir devrim idi. Tarihte ilk defa köleler, hür kimselerle kardeþ ilan ediliyordu. Meselâ: Hz. Hamza, Zeyd b. Harise ile; Ebu Ubeyde b. Cerrah Ebu Huzeyfe'nin azatlý kölesi Salim ile; Ubeyde b. Haris Bilâl-i Habeþî ile kardeþ ilan edilmiþlerdir. 7
Mekkeli muhacirler, Medine'ye hicret ettiklerinde Ensar onlarý evlerinde misafir edip aðýrlamak için âdeta yarýþ etmiþlerdir. Gelen muhacirleri aralarýnda paylaþamamýþlar, bu deðerli misafirleri evlerinde aðýrlamak için aralarýnda kura çekmiþlerdir. 8
Ýslam Tarihinde ikinci kardeþlik akdi Medine'de hicretten beþ ay sonra Enes b. Malik'in evinde gerçekleþtirilmiþtir. Bu kardeþlik akdinde doksan kiþi bir araya gelmiþ, Muhacirlerle Ensar ikiþer ikiþer kardeþ olmuþlardýr. 9
Medine'deki bu kardeþlik sözleþmesinde Hz. Ebubekir Harice b. Zeyd ile; Hz. Ömer Utban b. Malik ile, Hz. Osman Evs b. Sabit ile; Selman Ebu'd-Derdâ ile kardeþ olmuþlardý.
Rasûlullah (s.a.v), ashabý arasýnda kardeþlik akdi yaptýðýnda Hz. Ali (r.a)'yý kendisine kardeþ seçip ona:
-Sen dünya ve ahirette benim kardeþimsin, ben de senin kardeþinim, buyurmuþtur. 10
Habeþistan hicreti dönüþünde Peygamberimiz (s.a.v)'in yanýnda iki ay kadar kalan Mus'ab b. Umeyr, Hicretten on iki gün önce Medine'ye vardý. Hz. Peygamber (s.a.v) onu Sa'd b. Ebî Vakkas (r.a) ve Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a) ile kardeþ ilan etmiþti. 11
Her Medineli aile, evinde bir muhaciri misafir etmiþti. Ensarî müslüman, muhacir kardeþini evine, iþine, baðýna, bahçesine ortak etmiþti. Muhacir kardeþiyle birlikte çalýþacak, elde edilen kazancý paylaþacaklardý. Medine'li Ensar kullanmadýklarý arazileri kendi arzularýyla Peygamberimize baðýþlamýþlar, Efendimiz de bu araziyi Muhacirler arasýnda paylaþtýrmýþtý.
Medine'li Ensar daha da ileri gitmiþler, Ýslâm kardeþleri için þu teklifte bulunmuþlardý:
-Ya Rasûlallah!. Hurma bahçelerimizi de muhacir kardeþlerimizle aramýzda paylaþtýrýr mýsýn? Peygamberimiz (s.a.v):
-Hayýr olmaz, diye cevap verdi. Bunun üzerine Ensar:
-Hurma aðaçlarýnýn bakým ve sulama iþini muhacirler üzerlerine alsýn, çýkan mahsulü paylaþalým, diye teklifte bulunmuþlar, Peygamberimiz (s.a.v) bu teklifi kabul etmiþti. Hepsi:
-Dinledik, itaat ettik, dediler. 12
Saadet asrý müslümanlarý, Ýslam kardeþliðini uygulamada en güzel örnek idiler.
Peygamberimiz Medine'ye hicret ettiðinde Muhacirler:
-Ya Rasûlallah!.. Biz þu Medine'liler kadar hayýrsever ve iyiliksever kimseler görmedik. Malý çok olan bol bol veriyor, az olan da bizzat yardýmda bulunuyor. Medine’liler, bütün geçim masraflarýmýzý karþýladýlar. Bizi mallarýna ortak ettiler. Bütün sevabý alýp götürecekler diye korkuyoruz, dediler. Allah Rasûlü (s.a.v) þöyle buyurdu:
-Hayýr hayýr!.. Onlara dua ettiðiniz ve kendilerine teþekkür ve takdir ettiðiniz müddetçe siz de (sevaba nail olursunuz). 13
Ensar'dan Cabir b. Abdillah (r.a) anlatýyor: Medine'liler hurmalarýný topladýklarýnda paylaþma esnasýnda iki küme yaparlar, bir kümeye daha çok, diðer kümeye daha az hurma koyarlardý. Az olan tarafa hurma dallarýný koyarak o tarafý çok gösterirlerdi. Medine'liler muhacir kardeþlerinin iki kümeden az olana talip olacaklarýný, Medine'lilere daha büyük kümeyi býrakacaklarýný biliyorlardý. Muhacirlere:
-Buyurun hangi kümeyi tercih ederseniz alýn, derlerdi. Muhacirler de büyük kümenin Ensar'a kalmasý için daha az görünen kümeyi aldýklarýnda büyük küme muhacirlere gitmiþ olurdu. Hayber Fethi'ne kadar Ensar'ýn bu güzel tavrý aynen devam etti. 14
Peygamberimiz (s.a.v) Bahreyn arazisini parça parça ayýrýp ashaba daðýtmak üzere önce Ensar'ý davet etti. Ensar:
-Ya Rasûlallah!.. Muhacir kardeþlerimize ayný hisseyi vermedikçe biz bir þey almayýz dediler. Allah Rasûlü:
-Ey Ensar!.. Siz dünya malýnda baþkalarýný kendinize tercih ederek almýyorsanýz Kevser havuzunun baþýnda bana kavuþuncaya kadar sabredin. Zira benden sonra zaman deðiþecek, baþkalarýnýn size tercih edileceði zaman gelecektir. 15
Din kardeþlerine yük olmak istemezlerdi.
Abdurrahman b. Avf, Medine'ye hicret edince Peygamberimiz Abdurrahman b. Avf ile Ensar'dan Sa'd b. Rebi'in kardeþ olduðunu ilan etti. Sa'd b. Rebi', Abdurrahman'a:
- Kardeþim!.. Ýþte evim, yarýsý senin, iþte mülküm, yarýsý senin, iþte eþlerim, birisini boþayýp sana nikâh layayým", diyerek fedakârlýðýn en güzel örneðini ortaya koymuþtu. Ancak Abdurrahman bin Avf, hazýrcýlýðý iyi görmemiþ ve Sa'd bin Rebi'e,
-Sað ol kardeþim!.. Allah aileni de, malýný da sana baðýþlasýn. Sen bana çarþýnýn yolunu göster, dedi. Sa'd, ona çarþýyý gösterdi. Abdurrahman alýþveriþ yaptý. Akþama bir miktar peynir ve yað ile eve döndü. Çok geçmeden zengin oldu. 16
Maddî imkânlarýný ilim, cihad, hayýr ve hasenat yolunda harcayan Abdurrahman b. Avf, Hz. Osman (r.a) gibi þükreden zenginlere örnek olan müstesna bir hayat yaþadý.
Hizmet ehline hizmet etmeyi görev bilirlerdi.
Saadet asrý müslümanlarý hizmet ehli olan din kardeþlerine hizmet etmeyi ulvî bir görev telakkî ediyorlardý.
Cerîr b. Abdillah (r.a), Yemen'de Becile kabilesi reisi idi. Hicretin onuncu yýlýnda 150 kiþilik bir heyetle gelip müslüman olmuþtu. Peygamberimiz'i çok severdi. Peygamberimiz de onu sever, onu gördüðünde tebessüm ederdi.
Cerir b. Abdillah (r.a) Enes b. Malik ile birlikte bir yolculuða çýkmýþtý. Enes b. Malik'den daha yaþlý olmasýna raðmen Enes b. Malik'e hizmet etmeye baþladý. Enes ona:
-Böyle yapma dedi.. Cerir:
-Ya Enes!.. Ben Ensar'ýn Allah Rasûlüne nasýl hizmet ettiklerini gördüm. Kendi kendime: Eðer Ensar'dan biriyle arkadaþlýk edersem ben de ona hizmet edeceðim, diye yemin etmiþtim, dedi. 17
Hizmet ehli olan iman kardeþlerine hizmet etmek, kat kat ecir ve sevaba vesile olacaktýr. Ya bu hizmet ehli, Allah Rasûlüne ve onun deðerli muhacir ashabýna hizmet edenler olursa?!. Elbette böylelerine hizmet, þereflerin en büyüðü olacaktýr.
Ýslam kardeþliðinin berekete vesile olduðuna inanýrlardý.
Saadet asrý müslümanlarý, Ýslâm Kardeþliðinin mucizevî bir berekete vesile olduðunu bizzat yaþamýþlardý.
Abdurrahman b. Ebî Bekir Sýddýk (r.a) anlatýyor: Suffe Ashabý gayet fakir kimselerdi. Peygamberimiz bir gün þöyle buyurdu:
-Ýki kiþilik yemeði olan Suffe Ashabýndan bir üçüncü kiþiyi, üç kiþilik yemeði olan bir dördüncü kiþiyi, dört kiþilik yemeði olan bir beþinci hatta bir altýncý kiþiyi yemeðe davet etsin.
Allah Rasûlü (s.a.v) Suffe ashabýndan on kiþiyi evine götürdü. Babam Ebubekir ise onlardan üç kiþiyi eve getirdi. Allah'a yemin olsun ki yediðimiz her lokmanýn ardýndan yemek daha çok artýyordu. Nihayet misafirler doydular. Yemek ilk geldiðinden daha fazla ortada duruyordu.
Babam Ebubekir yemeðe baktý ve anneme hitaben:
-Ey Firas Oðullarýnýn kýzý!.. Bu durum nedir? dedi. Annem:
-Yemin ederim ki, yemek þu anda öncekinden üç kat daha fazla, dedi. 18
En zor durumda bile din kardeþlerini kendilerine tercih ederlerdi.
Saadet asrý müslümanlarý, en güç durumda bile din kardeþlerini kendilerine tercih etme faziletini gösteriyorlardý. Ýslâm kardeþliði onlarýn ruhlarýna iþlenmiþti. Onlar, Ýslâm kardeþliðinin gereðini yerine getirme uðrunda nefsî arzularýna hakim olabiliyorlardý.
Beyhakî, Ýmam Nafi' den naklediyor: Abdullah b. Ömer (r.a) hastalanmýþtý. Üzümün ilk çýktýðý mevsimde üzüm arzu etmiþti. Hanýmý Safiye, hizmetçisini üzüm almaya gönderdi. Hizmetçi, bir dirheme bir salkým üzüm satýn aldý.
Onun üzüm aldýðýný gören bir dilenci hizmetçiyi eve kadar takip etti. Hizmetçi eve girince dilenci kapýyý çaldý. Hasta yataðýnda yatan Abdullah b. Ömer:
-"Bu üzüm salkýmýný dilenciye verin. Bu üzüm salkýmýný dilenciye verin", 19
Hasta yataðýnda çok arzuladýðý üzüm satýn alýnýp kendisine takdim edildiði halde hiç tatmadan din kardeþine verme, ancak bir sahabîye yaraþan ahlakî bir güzelliktir.
Yermük Savaþýnda, Haris b. Hiþam, Ýkrime b. Ebî Cehil ve Süheyl b. Amr (r.anhüm) akþam üzeri aðýr yaralar alarak yere düþtüler. Haris b. Hiþam içmek için su istedi. Askerlerden biri ona su götürdü. Ýkrime'nin kendisine baktýðýný görünce:
-Bu suyu kardeþim Ýkrime'ye götür" dedi. Ýkrime suyu alýrken, Süheyl'in kendine baktýðýný gördü, suyu içmeyerek:
-Bu suyu götür, Süheyl kardeþime ver, dedi. Fakat su, Süheyl'e yetiþmeden Süheyl ruhunu teslim etti. Bunun üzerine suyu taþýyan kiþi Ýkrime'ye koþtu. Fakat Ýkrime de þehit olmuþtu. Hemen Haris'in yanýna koþtu. Haris de son nefesini vermiþti. 20
Üçü de o akþam o sudan bir yudum içemediler. Onlar, Allah'ýn izniyle Kevser havuzundan içeceklerdi. Çok sýcak bir mevsimde, yorgun, bitkin ve aðýr yaralý olduklarý halde her biri arkadaþýný, din kardeþini kendisine tercih etmiþti. Her biri sudan birkaç yudum içip kardeþine verebilirdi. Ama onlar sahabe idiler. Onlar apayrý bir nesle mensuptular. Onlar Ýslâm kardeþlerini kendilerine tercih etme gibi üstün Ýslâmî bir kiþiliðe sahip idiler.
Ýslâm kardeþlerine güzel bir þekilde hitap ederlerdi.
Saadet asrý müslümanlarý, birbirlerine güzel hitaplarla hitap ederlerdi. Peygamber-i Zîþan Efendimiz'den kardeþlerine güzel bir þekilde hitap etme sünnetini öðrenmiþlerdi. Güzel hitap sevgi ve kardeþliðin gereði idi. Muhatabýmýza güzel hitap etme psikolojik ve pedagojik açýdan onun gönlünü fethetme anahtarý idi.
Hz. Ömer (r.a) anlatýyor: Peygamberimiz (s.a.v)'den umreye gitmek için izin istedim. Bana izin verdi ve ona:
-"Sevgili Kardeþim!.. Dualarýnda bizleri unutma", dedi. Hz. Ömer (r.a) diyor ki:
-Peygamberimiz, o zaman bana "Sevgili Kardeþim, diye hitap etmiþti. Bana öyle bir güzel kelime söyledi ki, bütün dünya benim olsaydý bu kadar sevinmezdim. 21
Müslümanýn müslüman kardeþinin gýyabýnda yaptýðý güzel dualara melekler âmin diyecek, "Aynýsý sana da olsun", diye dua edeceklerdir. Karþýlýklý dualarla gönüller arasýndaki ülfet ve muhabbet, karþýlýklý sýcaklýk ve samimiyet artacaktýr.
Evlerine gelen misafiri aile halkýna tercih ederlerdi.
Saadet Asrý müslümanlarý evlerine gelen misafiri aile halkýna tercih ederlerdi. Ýmkânlarý kýt olsa bile hayýr yapmaktan geri kalmazlardý.
Ebu Hureyre (r.a) anlatýyor: Bir adam Allah Rasûlüne geldi.
-Ya Rasûlallah!.. Çok bitkinim, günlerdir aç ve susuzum dedi. Peygamberimiz (s.a.v) hanýmlarýna haber gönderdi. Annelerimizin evlerinde misafire takdim edecek sudan baþka bir þey yoktu. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v) ashabýna:
-"Bu gece bu zatý misafir edecek kimse yok mu? Allah onu rahmetiyle mükafatlandýrsýn", dedi. Ensar'dan biri (Müslim'in rivayetine göre bu zat Ebu Talha idi.) kalktý. Peygamberimiz'e:
-Ben misafir edebilirim, ya Rasûlallah!.. dedi. Misafirle birlikte evine gitti. Hanýmýna:
-Bu gelen zat, Allah Rasûlü'nün misafiridir. Evde ne varsa ona ikram edelim, dedi. Rumeysa Haným:
-Evde çocuklarýn yemeðinden baþka hiçbir þey yok, dedi. Ebu Talha:
-Akþam yemeðini yemeden çocuklarý uyut. Kandili de hafif yakalým. Bu gece karnýmýzý tok tutalým, dedi. Haným bu þekilde davrandý. Ev sahibi de misafirinin yanýnda yemek yemeden yer gibi davrandý. Ertesi gün Ebu Talha, Allah Rasûlünün yanýna gelince Peygamberimiz (s.a):
-"Allah, senin ve hanýmýnýn misafirinize gösterdiðiniz bu ikramdan memnun oldu", buyurdu. Bu olay üzerine "Onlar kendileri muhtaç olsalar bile kardeþlerini kendilerine tercih ederler", 22 ayeti nazil oldu. 23
Din kardeþleri tenkid edildiðinde onlarý savunurlardý.
Saadet Asrý müslümanlarý, din kardeþlerini gýyabýnda savunur, din kardeþine yöneltilen eleþtirileri kendilerine yapýlmýþ gibi kabul ederlerdi. Din kardeþinin gýybetinin yapýlmasýna fýrsat vermezlerdi.
Peygamberimiz (s.a.v) ashabýyla birlikte Tebük Seferine çýkmýþtý. Sýcak bir mevsimdi. Peygamberimiz (s.a.v) Tebük'te Ka'b b. Malik'i sordu. Ýçlerinden biri gururu sebebiyle bu sefere katýlmadýðýný söyledi. Aslýnda Ka'b b. Malik gururu sebebiyle deðil, bazý basit sebeplerle bu sefere katýlmamýþtý. Sahabe-i Kiram'dan Muaz b. Cebel (r.a):
-Ya Rasûlallah!.. Biz Ka'b hakkýnda iyi þeyler biliyoruz", diyerek din kardeþini savundu. Ka'b b. Malik, Muaz'ýn bu güzel tavrýný hiç unutmadý. 24
Ýman kardeþlerine kin ve kýskançlýk gütmezlerdi.
Saadet asrý müslümanlarý, müslüman kardeþlerine kin gütmez. Allah'ýn kullarýna verdiði nimeti kesinlikle kýskanmazlardý. Onlar rýza, kanaat, teslimiyet ve tevekkül sahibi idiler.
Enes b. Malik (r.a) anlatýyor: Bir gün Peygamberimiz'le beraberdik. Allah Rasûlü:
"-Þu anda þuradan Cennetlik biri gelecek, buyurdu. Ensar'dan Sa'd isimli biri geldi. Selam verdi. Ayakkabýlarý sol elinde idi. Yeni abdest almýþ, sakalýndan su damlýyordu. Peygamberimiz, ertesi günde bir üçüncü günde ayný zat için bu müjdeyi tekrarladý.
Bunun üzerine genç sahabî Abdullah b. Amr b. Âs (r.a) bu zatýn peþinden gitti. Ona:
-Müsaade ederseniz evinizde üç gün misafir kalmak istiyorum, dedi. Sa'd kabul etti. Abdullah b. Amr, üç gece Sa'd ile ayný odada kaldý.
Abdullah, Cennetlik olan bu zatýn farklý nafile ibadetini merak ediyordu. Ancak farklý bir gece namazý yoktu. Sadece konuþtuðu zaman güzel sözler söylüyordu.
Üçüncü gün akþamý o zata Peygamberimiz'in müjdesini haber verdi. Farklý nafile ibadeti olup olmadýðýný öðrenmek istiyordu. Sa'd:
-Gördüðün gibi benim baþka yaptýðým bir ibadetim yok, dedi. Abdullah kalkýp giderken Sa'd:
-Ben hiçbir müslüman kardeþime kin gütmem. Allah'ýn bir kuluna verdiði nimeti kesinlikle kýskanmam", dedi. Bunun üzerine Abdullah b. Amr:
-Tamam, senin Cennetlik olmana sebep, bu özelliðin olmalýdýr, dedi. 25
Din kardeþlerini güzellikle uyarýrlardý.
Ashab-ý kiram din kardeþliði gereði dini konularda birbirlerini uyarýr, irþad ederlerdi. Ölçülü, dengeli ve mutedil bir Ýslâm anlayýþýný sergileme konusunda Peygamberimiz (s.a.v)'den aldýklarý dersleri birbirlerine naklederlerdi.
Selman el-Farisî ile Ebud'-Derdâ arasýnda Ýslâm kardeþliði kurulmuþtu. Bu sebeple Selman, Ebu'd -Derda'yý zaman zaman ziyaret ederdi.
Selman bir ziyaret esnasýnda Ebu'd-Derdâ'nýn hanýmý Ümmü'd-Derdâ'yý oldukça eskimiþ elbiselerle gördü. Bunun sebebini sorduðunda Ümmü'd-Derdâ:
-Kardeþin Ebu'd-Derdâ, dünya malýna ve zevklerine önem vermiyor. Gece sürekli namaz kýlýyor, gündüzleri de devamlý oruçludur, dedi. Yemekte Ebu'd-Derdâ misafiri Selman'a:
-Ben oruçluyum. Sen buyur ye, deyince; Selman:
-Sen yemedikçe ben de yemem, dedi. Bunun üzerine Ebu'd-Derdâ sofraya oturdu. Birlikte yemek yediler. Gece ayný odada yattýlar. Biraz uyduktan sonra Ebu'd-Derdâ teheccüd namazý kýlmaya hazýrlandý. Selman:
-Þimdi yat uyu, dedi. Onun kalkmasýna müsaade etmedi. Bir müddet sonra tekrar kalkmak istediðinde;
-Yat uyu, dedi. Yine kalkmasýna müsaade etmedi. Gecenin sonlarýna doðru Selman:
-Þimdi kalk, dedi. Ýkisi birlikte gece namazý kýldýlar. Sonra Selman Ebu'd-Derda'ya þöyle dedi:
-Rabbinin senin üzerinde hakký vardýr. Nefsinin senin üzerinde hakký vardýr. Ailenin senin üzerinde hakký vardýr. Hak sahiplerinin her birine haklarýný ver.
Sabah namazýndan sonra Ebu'd-Derdâ bu durumu Peygamberimiz'e anlatýnca; Peygamberimiz (s.a.v):
-"Selman doðru söylemiþ", buyurdu. 26
Selman el-Farisî, din kardeþliði gereði Ebu'd-Derdâ'yý uyarmýþ, aþýrýlýða kaçmamasý, ölçülü ve dengeli davranmasý için ona nasihatte bulunmuþtur.
Bu konudaki ilahî tavsiye gayet açýktýr: "Ey Habibim!.. De ki: Bu benim yolumdur. Ben bana uyanlarla birlikte Allah'a basiretle davet ediyorum". 27
Sahabeden sonra gelen bütün mü'minler, Rasûlullah'ýn kardeþleridirler.
Saadet asrý müslümanlarý iman, ihlas, takva, ilim, cihad, infak, yolunda örnek nesil oldular. Onlara Allah Rasûlünün arkadaþlarý, dostlarý, onunla birlikte olanlar anlamýnda "Ashab", "Sahabe" dendi. Kur'an-ý Kerim onlardan övgü ile söz etti. Ancak ayný yolda yürüyen gelecek nesiller için de müjde verildi. Sonraki nesillerden "onlara güzellikle uyanlar" Kitabýmýzda onlarla birlikte zikredildi. Bu sonraki hayýrlý nesiller, Allah Rasûlünün kardeþleri olarak kabul edildiler.
"Ýlk muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle uyanlar var ya.. iþte onlardan Allah razý olmuþtur. Onlar da Allah'dan razý olmuþlardýr". 28
Ebu Hureyre (r.a) anlatýyor: Peygamberimiz (s.a.v), bir gün kabristana geldi ve kabir ehline hitaben:
- "Allah'ýn selâmý üzerinize olsun ey mü'minler yurdu!.. Biz inþaallah size kavuþacaðýz. Ama ben kardeþlerimizi görmeyi temenni ederdim", dedi. Ashab-ý Kiram:
- Biz senin kardeþlerin deðil miyiz, Yâ Rasûlallah? dediler. Rasûlullah (s.a.v) þöyle cevap verdi:
-"Sizler benim ashabýmsýnýz, "Kardeþlerimiz" ise henüz dünyaya gelmeyenlerdir. Kardeþlerimiz, beni görmeden bana inananlardýr". 29
Ya Rabbi!.. Rasûlünün "Kardeþlerimiz" dediði kimselerden olmayý bizlere nasib eyle.. Bizi, muhacirlerin ve Ensar'ýn yoluna güzellikle uyanlardan eyle.. Kardeþler olmayý, birbirimize kardeþçe davranmayý nasib eyle.. Allahým!..
1- Ebu Davud: Vitir 27; Tirmizî: Deavât 110; Ýbn Mace: Menasik 5. 2- Buharî: Menakýbu'l-Ensar 1. 3- Tevbe: 100. 4- Aliyyü'l-Müttekî, Kenzü'l-Ummal: 14/66. 5- Buharî, Ýman 10; Menakýbu'l-Ensar 4; Müslim: Ýman 128. 6- Buharî: 1/228, Ýlim 50. 7- Ýbn Abdil-Berr, Dürer: s.90. 8- Buharî: Menakýbu'l-Ensar 6. 9- Buharî: Edeb 67. 10- Hakim, Müstedrek: 3/14. 11- Ýbn Sa'd, Tabakat: 3/120. 12- Buharî: Hars 5; Menakýbu'l-Ensar 3. 13- Tirmizî: Kýyame Bab 44 No: 2487. 14-Heysemî, Mecmeu'z-Zevaid:10/40. Bezzar'dan naklediyor. 15- Buharî, Menakýbu'l-Ensar 8. 16- Buharî, Menakýbu'l-Ensar 3; Muhammed Yusuf Kandehlevî, Hayatü's-Sahabe (Hadislerle Müslümanlýk: 1/370. Ýstanbul 1973). 17- Buharî, Cihad 71; Müslim: Fedailü's-Sahabe 181. 18- Buharî: Mevakît 41; Menakýb 25; Edeb 87; Müslim: Eþribe 176. 19- Ýbn Kesir, Tefsir: Ýnsan 8. (Beyhakî'den naklediyor). 20- Ýbn Kesir, Tefsir: Haþr 9; Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü's Sahabe, Hz. Muhammed ve Ashabýnýn Yaþadýðý Ýslami Hayat, Cilt 1, Sentez Neþriyat, Temel Eserler Serisi: 2/1). 21- Ebu Davud: Vitir 27; Tirmizî: Deavât 110; Ýbn Mace: Menasik 5. 22- Haþr: 9. 23- Buharî: Tefsir, (Haþr: 9) Bab 6; Menakýbu'l-Ensar 10; Müslim: Eþribe 172. bkz. Ýbn Kesir, Tefsir: Haþr : 9. 24- Buharî: Megazî 80; Müslim, Tevbe 53; Tirmizî: Tefsir 9. 25- Ahmed b. Hanbel, Müsned: 3/166; Abdullah b.Mubarek, Zühd: 1/241; Abdurrezzak, Musannef: 11/287; Abd b. Humeyd, Müsned: s.350; Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ: 6/215; Heysemî, Mecmeu'z-Zevaid: 8/78. 26- Buharî: Savm 51; Edeb 86. 27- Yusuf: 108. 28- Tevbe: 100. 29- Müslim: Taharet 39; Nesaî: Taharet 109; Ýbn Mace: Zühd 36; Malik, Muvatta: Taharet 38.