Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 922
Toplam 15254667
En Fazla 20355
Ortalama 2608
Üye Sayýsý 1175
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 

 
KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 3
18/10/2017 - 10:33
 
Hüseyin K.Ece
(Kur’an’da sebîl kavramýný anlatmaya devam ediyoruz)

(Kur’an’da sebîl kavramýný anlatmaya devam ediyoruz)

Ýnsanýn önüne iki yol konulduðunu, bunlardan dilediðini seçebileceði Kur’an’da bir baþka yerde “necd” kelimesi ile anlatýlýyor.

«Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi?

Ona iki yolu (necdeyn’i) göstermedik mi?» (Beled 90/8-10) 

Yani, “Biz, insana sadece akýl ve düþünme yeteneði vererek onu kendi haline býrakmadýk. Ayrýca ona yol da gösterdik. Tefekkür ederek ve anlayarak seçim yapmasý için ona hayýr ve þer, hidâyet ve sapýklýk yollarýný açýkladýk.” (Mevdûdî, Ebu’l-Âla, Tefhîmu’l-Kur’an (ter.), 7/126)

Zýmnen: “Ona iyiyi kötüden ayýrma yeteneði olan iradeyi bahþetti. Eþyada hayýr ve þer, imanda hak ve bâtýl, sözde doðru ve yalan, eylemde güzel ve çirkin...” (Ýslâmoðlu, Mustafa. Hayat Kitabý Kur’an, 2/1260)

Âyette geçen necd (ikilisi: necdeyn); görünen, belirgin yol demektir. Kur’an’da sadece burada geçer.Tefsirlercilere göre « necdeyn”; tümsek tepe (Taberî; Ýbni Cerir. Câmiu’l-Beyân, 12/590) veya doðrudan doðruya yüksek yol mânâsýndan mecaz olarak biri hayýr biri þer iki yüksek gayeye giden, biri uðurlu biri uðursuz iki yüksek yol mânâsýndadýr. (Elmalýlý, H. Yazýr. Hak Dini Kur’an Dili (sad.), 9/224)

Müfessirler “necdeyn’in manasý konusunda ihtilaf ettiler. Pek çok yorumcuya göre bu hayr ve þer yollarýdýr. Bu açýdan bunun Ýnsan Sûresi’ndeki “Biz ona yolu (sebîl’i) gösterdik” âyetiyle ayný anlamda olduðunu söylerler. Abdullah b. Abbas’ten gelen bir görüþe göre necdeyn; hidâyet ve dalâlettir.

Tefsirci Hasen mürsel olarak (sahabeyi atlayarak) Peygamber’in þöyle dediðini anlatýyor: “(Necdeyn) iki yoldur: Hayýr ve þer yolu. Demek ki þer yolu size hayýr yolundan daha sevgili kýlýnmamýþtýr."

Tefsirci Katade’den benzer bir görüþ naklediliyor.

Ýbnü Zeyd bu âyeti tefsir ederken “necdeyn; hayýr ve þer yoludur" dedi ve “Biz ona yolu gösterdik...” (Ýnsan 76/3) âyetini okudu. (Taberî; Ýbni Cerir. Câmiu’l-Beyân, 12/591-592. Ýbni Kesir, Ebu’l-Fidâ. Muhtasar Tefsir, 3/641)

Bu açýklamalar ve hidâyet için hangi araçlarýn insana sunulduðunu anlatan âyetleri birlikte düþündüðümüzde bu âyette geçen “yol göstermek”ten maksadýn, belirli bir þekil olmadýðý, sayýsýz hidâyet imkanlarýnýn kasdedildiði anlaþýlýr. (Mevdûdî, Ebu’l-Âla, Tefhîmu’l-Kur’an (ter.), 6/557)

Ýnsan bazen gücü ile aldanýr. Halbuki sahip olduðu gücü ve imkanlarý ona veren Allah’týr. Aðýz, dil, dudaklar, gözler, eller ve diðer organlar; bu hassas cihazlarýn hepsi Yaratýcýnýn eseridir. O (cc) insanlara kendilerine yol gösterecek duyular ve yetenekler vermiþtir. Ona düþen bunlarý verene þükretmektir. Dahasý insanýn yapýsýna dileði yolu tutsun diye, þu hayattaki görevlerini yerine getirsin, kendisine zarar verecek þeylerden kaçýnsýn diye ona kabiliyet vermiþtir, üzerinde yürüyebileceði hayat yollarýný göstermiþtir. (Kutub, Seyyid. fi-Zýlâli’l-Kur’an, 6/3780)

Üzerinde durduðumuz âyet insan yapýsýnýn (fýtratýnýn) gerçekliðini ortaya koymaktadýr. Yani onun iyi þeyler yapmaya da kötülük yapmaya da, Allah’tan korkup sakýnmaya da günah iþlemeye de, halifelik görevini yapmaya da onu ihmal etmeye de, iyi insan olmaya da þeytanýn askeri olmaya da meyilli, kabiliyetli olduðu gerçeði. Yapýsýnýn (fýtratýnýn) böyle dizayn edildiði, ama baþýboþ býrakýlmadýðý , ona hayýr ve þeerin gösterildiði, öðretildiði, ikisi arasýnda ayrým yapabilme yateneðinin ona verildiði gerçeði.

Nitekim benzer bir hakikati bir baþka yerde buluyoruz.  

“Nefse ve onu düzgün bir biçimde þekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasýný (kötülükten sakýnma yeteneðini) ilham edene andolsun ki, nefsini arýndýran (zekkâhâ) kurtuluþa ermiþtir. 

Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uðramýþtýr.”(Þems 90/7-10)

Allah’a itaat etmek ve sâlih ameller iþlemek suretiyle kendisini (nefsini) arýndýran kimse kurtuluþa ermiþ, buna karþýlýk masiyetlerle (günah iþlerle) nefsini örten (kirleten) kimse de hüsrana uðramýþtýr” (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 2/3327)

“Abdullah ibni Abbas’tan gelen bir görüþe göre mana; “Yani Allah kimin nefsini tezkiye ederse o felâha erer” þeklindedir.

Tefsirci Ýkrime’ye göre: Yani kim nefsini ýslah ederse.

Tefsirci Katade’ye göre: Kim hayýrlý/sâlih amel iþlerse ve Allah’a itaat ile nefsini temizlerse (tezkiye ederse).  (Taberî, Ýbni Cerir. Câmiu’l-Beyan, 12/603)

Nefsi tezkiye gerçeði A’la Sûresinde ‘tezekkâ’ kalýbýyla geliyor: 

“Arýnan  (tezakkâ)ve Rabbinin adýný anýp, namaz kýlan kimse mutlaka kurtuluþa erer.” (A’la 87/14-15)

Gerçek þu ki böylesi umduðunu elde eder. Yani cennette ebediliðe kavuþur. Burada ‘kurtuluþa eren’den kasýt, iman etmek suretiyle þirkten arýnýp temizlenen kimsedir.

Kimilerine göre burada arýnan; amelini tertemiz yapan ve nefsini (kötülüklerden ve günahlardan) uzak tutan kiþidir.

-Ýnsana yol (sebîl) kolaylaþtýrýlmýþtýr

Ýnsaný Allah’a kulluk yapmak ve denemek için yaratan Yaratýcýnýn insana yolu (sebîl’i) gösterdiðini Kur’an haber veriyor.

« Kahrolasý (inkârcý) insan! Ne nankördür o!

Allah, onu hangi þeyden yarattý?

Az bir sudan (meniden).

Onu yarattý ve ona ölçülü bir þekil verdi.

Sonra ona yolu (sebîl’i) kolaylaþtýrdý.»(Abese 80/20)

Yani gideceði “sebîl’i-yolu” onun için kolaylaþtýrýr. Bu, insanýn, doðru ile yanlýþ arasýnda ayýrým yapabilmesini ve çevresinin ona sunduðu fýrsatlarý verimli bir þekilde kullanabilmesini saðlayan entellektüel donanýmla donatýldýðýna iþarettir.” (Esed, Muhammed. Kur’an Meajý, ) 

“Yani: Ebedi kurtuluþa ulaþan yolu, akýl , irade ve vahiy ile kolaylaþtýrdý..” (Ýslâmoðlu, Mustafa. Hayat Kitabý Kur’an, 2/1222)

Kimilerin göre insana kolaylaþtýrýlan yol doðum olayýdýr. Ancak bazýlarýna göre burada da kasdedilen hak ve bâtýl yollarýn insana açýklanmasý, öðretilmesi ve onunla amel edilmesinin kolaylaþtýrýlmasýdýr. (Taberî; Ýbni Cerir. Câmiu’l-Beyân, 12/447. Ýbni Kesir, Ebu’l-Fida. Muhtasar Tefsir, 3/601)

Allah (cc) bütün hayvanlarýn doðum yapmalarýný onlara kolaylaþtýrdý. Ancak dinin, hidâyetin kolaylaþtýrýlmasý sadece insan has bir þeydir. Âyette de vurgulanmak istenen husus budur. Bu ayný zamanda insanýn bir nutfeden yaratýldýðý ilgili ilâhi ihbarla uyumlu bir gerçektir. (eþ-Þankýtî, M. Muhtar. Edvâu’l-Beyân, s: 1902)

Ýnsaný bir karýþýk özden yaratan Yüce Yaratýcý elbette ona hayatý da, üzerinde yürüyeceði yolu da, hidâyet ve sapýklýðý da gösterir, ya da bunlarýn onun fýtratýna koyar.

Ýnsanýn iyilik-kötülük, iman-inkâr, doðru-yanlýþ þeklindeki altarnatifler arasýnda tercih yapma gücüne sahip bir varlýk olarak yaratýlmasý anmaya deðer bir lütuftur. Bu anlam âyetin baðlamýna da uygundur. Zira bu özelliði ile insan bütün yaratýklardan seçkin kýlýnmýþtýr. Bunun yanýnda insana hayýr ve þer yollarý gösterilerek, aralarýnda seçim yapabileceði geniþ bir özgürlük alaný bahþedilmiþtir. Bu özgürlik de ona sorumluluk yükler. (DÝB-Komisyon, Kur’an Yolu, 5/482)

Abese Sûresi’ndeki bu pasaj ile Ýnsan Sûresi’nn baþýndaki âyetler birbirini tamamlýyor. Orada insanýn önceleri anýlmaya deðer bir  þey olmadýðý, -zýmnen: onu deðerli kýlmak üzere- karþýk bir nutfeden yaratýlýp göz ve iþitme (anlama ve akletme) yetileriyle donatýldýðý, sonra da ona iki yol gösterildiði söyleniyor. Önüne iki yol konulan insanlar kendi seçimleriyle þükredici veya nankör olabileceklerine iþaret ediliyor. Burada ise önce bazý insanlarýn nankör olduðu söyleniyor. Yine insanýn bir sudan yaratýldýðý, ona özel bir þekil verildiði, bir anlamda özel kabiliyetlerle donatýldýðý belirtildikten sonra ona yol’un (sebîl’in) kolaylaþtýrýldýðý ifade ediliyor.

Sonra ona yolu (sebîl’i) kolaylaþtýrdý” âyeti zýmnen;  bundan sonra o “dilerse iman eder, dilerse inkâr, dilerse þükredici olur, dilerse nankör, dilerse Rabbinin nimetlerine þükretmek üzere O’na kulluk yapar, dilerse baþka tanrýlara kulluk yaparak nimet Vereni inkâr eder” demektir. Böylece bu âyetin manasýyla  Ýnsan 3. âyetin manasý bütünleþiyor.

Bu âyetlerde ayrýca Rabbine karþý kibirlenen, O’na boyun eðmekten imtina eden inkârcý insana, neden yaratýldýðýna bakmasýný, aslýnýn karýþýk, pis, basit bir su (meni) olduðunu, ama böyle bir özden kendisi gibi harika bir insan yarattýðýný bilmesi, aslýna bakarak büyüklük taslamamasý gerektiði hatýrlatýlýyor.  

Bundan sonra insana düþen kendisine gösterilen yollarý tanýmak. Hangisine uyarsa kendisini kurtaracaðýný, hangisini takip ederse ebedi hüsrana düþeceðini idrak etmesidir. Elindeki kabiliyetleri hidâyeti, fýtratý, kurtuluþu, doðru yolu seçme yönünde kullanmasýdýr. 

-Doðru yol anlamýnda sebîl

Kur’an’ýn kendilerine zalim dediði inkârcýlar kendi aralarýndaki konuþmalarýnda: “Eðer (Muhammed’e) uyarsanýz yalnýzca büyülenmiþ bir adama uymuþ olursunuz” demiþlerdi.

Her þeyi bilen Allah (cc) bunu þöyle haber veriyor: “(Ey Rasûl,) seni benzettikleri þeye bak! Zaten onlar bir kere yoldan çýkmýþ bulunuyorlar, bir daha da (doðru) yolu (sebîl’i) bulamazlar!(Ýsrâ 17/48. Furkan 25/9)

Âyette belirsiz gelen “sebîl”in þüphesiz doðru yolu, insaný Gerçeðe götürecek yolu, hidâyeti ifade ettiði açýktýr.

Mekkeli müþrikler Peygambe’e tabi olmak yerine onun hakkýnda ileri geri yakýþýksýz sözler söylüyorlardý. Böylece hem onu aþaðýlamak, hem de davetinin etkisini azaltmak istiyorlardý. Onu normal insanlarýn söylemeyeceði tuhaf laflar eden, büyü sebebiyle akli dengesi bozulmuþ hasta kimselere benzetiyorlardý. Onu uydurmacýlýkla suçluyor, ona masal anlatan masalcý diyorlardý. Onu kimi zaman sihirbaz (büyücü), kimi zaman þair, kimi zamanda kendisine sihir yapýlmýþ veya içine kötü ruh girmiþ adam diye itham ediyorlardý.

Farklý zamanlardaki bu ithamlar müþriklerin gerçeði bilmediklerinin isbatýdýr. Yani ithamlarýnda bile söz birliði yok. “Doðru yolu bulamazlar” kýsmý, “o müþrikler Peygamber hakkýndaki bu tenakuzdan (çeliþkiden), Vahye kulak vermedikleri için kurtulamazlar” þeklinde de anlaþýlmýþ. (Þevkânî, A. b. Muhammed, Fethu’l-Kadîr, s: 969)

Þüphesiz bunlarýn hepsi sapýklýktýr. Bu tutumlarýyla onlar kendilerini gerçeðe ulaþtýracak doðru yolu (sebil’i) bulma yeteneðini kaybettiler.

“De ki: “Herkes kendi yapýsýna uygun iþler görür. Rabbiniz, en doðru yolda (sebîl’de) olaný daha iyi bilir.”(Ýsrâ 17/84)

Âyette geçem “þâkile”; tabiat, adet, ahlak, mizaç ve yaratýlýþ anlamýna gelir. Yani herkes kendi durum ve mizacýna göre, kendi duygularýna ve tercihlerine göre iþ tutra, faaliyette bulunur. Muhtemelen herkes doðru yaptýðýný, ya da doðru bildiðini yapar. Ama kimin doðru yolda olduðunu, kimin yaptýðýnýn doðru olduðunu Allah bilir. Bir kimse hoþuna giden þeyi yapýyor veya çevresindekilerin davranýþlarýna uygun hareket ediyor diye doðru yola gitmiþ olmaz. Doðru yol da kiþiyi Hakka ve Hakikate götüren, onu dünyada da Âhirette de kurtaran yoldur. (Elmalýlý, H. Yazýr. Hak Dini Kur’an Dili (sad.), 5/318)

Burada yapýlan iþlerin sonucu düþünmeye iliþkin bir tehdit de söz konusudur. Sonuçta herkes nasýl davrandýðýný, yaptýklarýnýn doðru mu yanlýþ mý, faydalý mý zararlý mý, -mü’min ise- günah kazandýrýcý mý, sevap kazandýrýcý mý olduðunu, üzerinde yürüdüðü yolun doðru yol (sebîl) olup olmadýðýný hesap etmesi gerekir. 

Kur’an’da bir yerde bebeklerin bile saçýný beyazlatacak kýyâmetin dehþetinden söz edildikten sonra Allah’ýn bu va’dinin mutlaka  gerçekleþeceði vurgulanýyor arkasýndan da;

“Þüphesiz bu bir öðüttür. Artýk dileyen Rabbine ulaþtýran bir yol (sebîl) tutsun”(Müzemmil 73/19) deniliyor. (Bir benzeri: Ýnsan 76/29)

Ayette geçen “tezkira”; içinde akýl sahiplerine hitap eden uyarý, ya da öðüt de olan hatýrlatýcý demektir. Sadece bu sûreyi deðil, bütün Kur’an âyetlerini iþaret etmektedir. 

Yani herkesin iradesi elindedir. Sonucuna katlanmak þartýyla dileyen iman eder, dileyen inkâr eder. (bak: Kehf 18/29) Dileyen bu insaný aklýný baþýna almaya çaðýran bu içinde öðüt saklý uyarýya kulak verir, dileyen kulaklarýný bu çaðrýya týkar.

Kendisini Rabbine ulaþtýran yol, insaný felaketlere ve hüsrana götürecek yollara nisbetle güvenli ve rahattýr.

Bu âyet inkarcýlara bir uyarý olduðu gibi Mekke döneminde henüz sayýlarý az olan ve baský altýndaki sahabelerin kalplerine huzur, güven ve dayanýklýlýk gücü veriyordu. Bu âyetleri okuyanlar ve duyanlar, Allah’ýn, kendisine yönelmek, rýzasýný kazanmak için Hak yola girenlerle beraber olduðunu, Hak davete karþý çýkan inkârcýlarýn ise cezayý hak ettiklerini hissederler. Allah (cc) onlara þimdilik mühlet vermektedir. Ama günü gelince hak ettiklerine ulaþacaklar.

Mü’minler, Peygamberin ve Kur’an’ýn davetine kulak vererek Ýslâmý seçmek doðru yolu seçmektir. Bu yol (sebîl) da onlarý Allah’ýn rýzasýna, sevgisine, rahmetine ve felaha kavuþturacaktýr.

 

-Fýrsat olarak sebîl

Sebîl; fýrsat, imkan manasýnda da kullanýlýyor.

“... Allah Kýyâmet Günü aranýzda hükmünü verecek ve Allah kâfirler için mü’minler üzerine bir yol (sebîl) kýlmayacak.”(Nisâ 4/141)

Bazýlarýna göre buýradaki sebîl de hüccet (kanýt) manasýndadýr.

Âyetin bu kýsmý “Allah bu dünyada kâfirlere müslümanlarýn aleyhine fýrsat vermeyecektir” þeklinde de anlaþýlabilir. Nitekim bir âyette “Þüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatýnda ve þâhitlerin þâhitlik edecekleri günde yardým ederiz.”(Mü’min 40/51) Bu ayný zamanda, Peygamber döneminde Medine’de müslümanlarýn hâkimiyetinin son bulmasýný bekleyen münafýklara bir reddiyedir. (Ýbni Kesir, Ebu’l-Fidâ. Muhtasar Tefsir, 1/449)

Yani, kâfirler kâfir olarak imanýn gerektirdiklerine uyan samimi müslümanlarýn aleyhine bir yol bulamazlar.

Bunu; hem onlarý zorla dinlerinden ayýramazlar, hem de ne kadar aleyhte çalýþýrlarsa çalýþsýnlar, Ýslâmý ne kadar kötü göstermeye çalýþýrlarsa çalýþsýnlar, Ýslâm dýþý hayatýn reklamýný ne kadar yaparlarsa yapsýnlar; ihlaslý müslümanlarý Ýslâmdan, Allah’a kulluktan koparamazlar. Tanrý fikri, akide, ibadet, âhiret ve hayatýn anlamý konularýnda ve bunlarý delillendirmede, izah etmede müslümanlara galip gelecek kadar üstünlükleri olamaz diye anlamak mümkün.

Âyetin son cümlesinin anlamý konusunda sahabeden beri farklý görüþler var. Þöyleki: Birisi hz. Ali’ye; “ Ey mü’minlerin emiri, bu âyet hakkýnda ne dersin, bu nasýl olur? Çünkü onlar bizimle savaþmakta, bazen biz bazen onlar galip gelmekteyiz” diye sordu. Hz. Ali: “Bunun anlamý Kýyâmet Gününde hüküm verileceði zaman ortaya çýkacaktýr.” Yani orada kâfirler müslümanlarýn aleyhine bir delil getiremeyecekler. Ýbni Abbas’a göre de burada kasedilen Kýyâmet Günüdür.

Ýbnü’l-A’rabiye göre böyle bir açýklama zayýftýr ve faydasý yoktur. Dünya hayatýnda Allah günleri (eyyam’ý), yani zafer ve maðlubiyetleri insanlar arasýnda nöbeþe dönderir, durur. (Âli Ýmran 3/140)

Allah (cc), kâfirlerin, müslümanlarýn devletlerini tümüyle ortadan kaldýrmak, vatanlarýný ellerinden almak, yeryüzünden onlarýn izlerini silmek üzere fýrsat vermez. Peygamber’in (sav) þöyle dediði rivâyet ediliyor: “Ben Rabbimden ümmetimi genel bir kýtlýk ile helak etmemesini ve üzerlerine bir düþmaný musallat edip de toplumlarýný, mülk ve güçlerini toptan imha etmemesini istedim. Rabbim de þöyle buyurdu: “Ya Muhammed! Ben bir þeyi hükme baðladýðým zaman artýk o bir daha geri çevrilmez. Ümmetin için sana þu müjdeyi veriyorum; onlarý genel bir kýtlýkla helâk etmeyecek ve köklerini kurutacak bir düþman gücünü onlarýn baþýna musallat kýlmayacaðým. Hatta düþmanlar ümmetine karþý dünyanýn çeþitli bölgelerinden bir araya gelseler bile. Ta ki onlar birbirini helâk edinceye ve birbirini esir alýncaya kadar.” (Müslim, Fiten/5 (19) no: 7258. Ebu Dâvud, Fiten/1no: 4252. Tirmizî, Fiten/14no: 2176. Ýbni Mâce, Bir benzeri: Fiten/9no: 3952. Ýbni Hibban, Tarih/76 no: 6714. Ahmed b. Hanbel, 4/123)5/278, 284. Hâkim, Fiten/98 no: 8390).

Müslümanlar kendi elleriyle düþmana ortam hazýrlamadýkça, birbirlerini helâk etmedikçe, birbirlerini esir alacak denli fitneye düþmedikçe sürece inkârcýlar onlarý yok edemez.

 Müslüman birbirlerine münkeri (kötülüðü) emredip, ma’rufu (iyiliði) yasaklamadýklarý ve tevbeyi ihmal etmedikleri sürece Allah (cc) onlarýn aleyhine kâfirlere bir yol, fýrsat vermez. Müslümanlara isabet edecek musibet kendi elleriyle kazandýklarý yüzündendir. (Þûrâ 42/30)

Allah (cc) onlarý müslümanlara üstünlük saðlayacak aklî delillere sahip kýlmaz. Onlar ne zaman Ýslâmýn aleyhine bir delil, iddia, suçlama ileri sürseler, Allah (cc) bir þekilde onlara uygun cevap vermeyi müslümanlara nasip eder. (Kurtubî, M. b. Ahmed. el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, )

Bu âyette geçen “sebîl” belirsizdir (nekra’dýr) ve olumsuz bir fiilden sonra gelmektedir. Kurala göre belirsiz kelimeler genellik ifade ederler. Buradaki sebîl’e sadece hüccet (kanýt) anlamý verenler hata etmiþlerdir. Bu hatanýn sebebi “þartlara uyulursa zaferin Allah’ýn va’di ve O’nun yasasýyla (sünnetullah ile) mü’minlere garanti olduðu” ilkesini anlamamak olabilir. Bazýlarý da bu hükmün Âhirete mahsus olduðunu düþündüler. Oysaki doðru olan kelimenin genellik ifade etmesidir.

Buna göre mü’minlerin üzerinde kâfirlerin mutlak üstünlükleri yoktur. Bazý savaþlarda, ilimde ve teknikte üstün görünmelerinin sebebi, onlarýn kâfir olmalarýnýn sonucu deðil, sünnetullah’ý doðru okumalarý ve bununla ilgili kurallarý iyi uygulamalarýdýr. (Abduh, M-Rýza, R. el-Menâr (ter.) 5/608)

“Bu duyuru, tamamen manevî/ruhî bir muhtevaya sahiptir ve hayatýn deðiþkenlik gösteren maddî þartlarýna uygulanamaz; zira (bu son âyetin iþaret ettiði gibi) “hakikati inkâr edenler” bazan “þanslý” günlerinde olabilirler, yani, müminler üzerinde geçici bir üstünlük saðlayabilirler.” (Esed, Muhammed. Kur’an Mesajý, 1/172)

(Devamý var)

Hüseyin K. Ece

17.10.2017

Zaandam-Hollanda


Bu Makale 4834 defa okunmuþtur

 

Yazdýr

YAZARIN DÝÐER YAZILARI

©

01/02/2019 - 14:41 KUR’AN’DA YOL (SEBÝL) ile YAPILAN TAMLAMALAR 2

©

01/02/2019 - 14:36 KUR’AN’DA YOL (SEBÎL) ile YAPILAN TAMLAMALAR 1

©

01/02/2019 - 14:26 DOÐRU YOL ÝÞTE BUDUR 2

©

01/02/2019 - 14:23 DOÐRU YOL ÝÞTE BUDUR 1

©

01/02/2019 - 14:18 “BEN NEFSÝMÝ TEMÝZE ÇIKARMAM”

©

01/02/2019 - 14:12 YOLUN EN DOÐRUSU YOLUN EN EÐRÝSÝ

©

20/04/2018 - 17:02 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 7

©

23/03/2018 - 15:10 KUR’AN’DA MÜJDE ve EÐÝTÝM ÝLÝÞKÝSÝ

©

19/02/2018 - 12:30 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 6

©

19/01/2018 - 10:43 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 5

©

25/12/2017 - 11:58 SELÂM OLARAK TAHÝYYE

©

20/11/2017 - 10:27 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 4

©

18/10/2017 - 10:33 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 3

©

21/09/2017 - 12:14 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 2

©

28/08/2017 - 09:17 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 1

©

24/06/2017 - 12:14 ÞEHÂDET ÝMAN ÝDDÝASIDIR AMA ÝSBATI GEREKÝR

©

23/05/2017 - 16:44 ORUÇ ÝMSAK (TUTMAK)TIR

©

29/03/2017 - 10:51 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 5

©

08/03/2017 - 16:07 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 4

©

04/02/2017 - 11:56 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 3

©

02/01/2017 - 10:23 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 2

©

05/12/2016 - 10:11 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 1

©

02/11/2016 - 10:38 KUR’AN’A GÖRE KUR’AN’IN TEMEL ÖZELLÝKLERÝ

©

01/10/2016 - 11:23 SÖZÜN EN GÜZELÝNE UYMAK ÝYÝ SONUCA GÖTÜRÜR

©

08/09/2016 - 09:05 ÝBRAHÝM’ÝN ve HÂCER’ÝN KURBANI

©

31/08/2016 - 10:15 ZALÝMLERE YANAÞMAK TEHLÝKELÝDÝR

©

15/07/2016 - 18:56 BÝRÝLERÝ YALAN SÖYLEMEYE DEVAM EDÝYOR

©

25/06/2016 - 09:34 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 5

©

18/06/2016 - 11:00 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 4

©

13/06/2016 - 10:16 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 3

©

06/06/2016 - 09:53 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 2

©

30/05/2016 - 12:45 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 1

©

05/05/2016 - 14:03 EN HAYIRLI TOPLULUK 3

©

11/04/2016 - 10:06 EN HAYIRLI TOPLULUK 2

©

14/03/2016 - 12:55 EN HAYIRLI TOPLULUK 1

©

16/02/2016 - 09:58 hz. ÂDEM’ÝN BABASI KÝM

©

26/01/2016 - 18:23 hz. EBU BEKR SÜNNÝ, hz. ALÝ de ÞÝȊ DEÐÝLDÝ

©

26/12/2015 - 15:13 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 10

©

23/11/2015 - 09:48 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 9

©

27/10/2015 - 16:44 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 8

©

28/08/2015 - 19:24 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 7

©

20/07/2015 - 18:04 ALLAHA’ YAKIN OLMA BÝLÝNCÝ

©

30/06/2015 - 16:39 KUR’AN’DA RAMAZAN

©

29/05/2015 - 11:31 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 6

©

23/04/2015 - 12:54 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 5

©

03/04/2015 - 18:21 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 4

©

09/03/2015 - 13:03 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 3

©

03/02/2015 - 14:43 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 2

©

30/12/2014 - 13:11 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 1

©

27/11/2014 - 17:04 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 5

©

19/11/2014 - 12:19 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 4

©

20/10/2014 - 15:53 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 3

©

27/08/2014 - 13:16 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 2

©

01/08/2014 - 11:04 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 1

©

04/07/2014 - 16:31 BESMELE; ÝMAN ve SAYGI ÝKRARIDIR

©

30/05/2014 - 18:48 ABDEST ALMAK PEYGAMBER’E KARDEÞ OLMAKTIR

©

11/04/2014 - 10:53 AÇLIK ve KORKU UYARISI

©

09/04/2014 - 11:21 ENGELLER ve AYAK BAÐLARI 4

©

03/04/2014 - 14:39 ENGELLER ve AYAK BAÐLARI 3

©

10/01/2014 - 11:15 ENGELLER ve AYAK BAÐLARI 2

©

24/12/2013 - 14:11 ENGELLER ve AYAK BAÐLARI 1

©

11/11/2013 - 15:39 BÜYÜK HÝCRETÝN BÜYÜK SONUÇLARI

©

09/10/2013 - 10:15 PEYGAMBER’E ÝTAAT ÞART MI

©

03/09/2013 - 12:27 KUR’AN’DA AÝLE MODELLERÝ 2

©

12/08/2013 - 08:51 KUR’AN’DA AÝLE MODELLERÝ-1

©

08/07/2013 - 11:36 ORUÇ ve ÖZGÜRLÜK BÝLÝNCÝ

©

17/06/2013 - 15:46 ÝMANIN KAZANIMLARI

©

21/05/2013 - 11:05 ALLAH’IN YARDIMCILARI (Ensâru’llah) 2

©

22/04/2013 - 10:26 ALLAH’IN YARDIMCILARI (Ensâru’llah) 1

©

19/03/2013 - 13:02 ALLAH’A HAKKIYLA SAYGI (Haþyetu’llah)

©

14/02/2013 - 13:37 ALÇAK DÜNYA (MI)

©

24/01/2013 - 14:11 ALLAH’TAN KORKMALI (MIYIZ?) 2

©

27/12/2012 - 10:14 ALLAH’TAN KORKMALI (MIYIZ?) 1

©

20/11/2012 - 10:13 ON MUHARREM’DE NE OLMUÞTU

©

19/10/2012 - 10:58 KURBAN: ALABÝLMEK ÝÇÝN VERMEKTÝR

©

25/09/2012 - 10:56 ALLAH’IN DOSTLARI (Evliyâu’llah) 2

©

27/08/2012 - 15:54 ALLAH’IN DOSTLARI (Evliyâu’llah) 1

©

23/07/2012 - 11:13 RAMAZAN ÝSLÂMIN SEMBOLLERÝNDENDÝR (Þeâiru’llah) 3

©

26/06/2012 - 15:23 ALLAH’IN SEMBOLLERÝ (Þeâiru’llah) 2

©

30/05/2012 - 16:11 ALLAH’IN SEMBOLLERÝ (Þeâiru’llah) 1

©

26/03/2012 - 13:05 MUVAHHÝDLERÝN ÖZELLÝKLERÝ

©

29/02/2012 - 13:29 ALLAH’I UNUTANLAR GÝBÝ OLMAYIN

©

26/01/2012 - 14:37 DÝNLEME AHLÂKI 4

©

28/12/2011 - 11:22 DÝNLEME AHLAKI 3

©

28/11/2011 - 11:10 AZAPLA MÜJDELEME

©

20/10/2011 - 17:42 KURBAN; NE KADAR VAZGEÇEBÝLÝRSEN

©

07/09/2011 - 14:36 DEDÝN KÝ…

©

05/08/2011 - 19:47 ORUÇ TAKVAYI GÜÇLENDÝRÝR

©

04/07/2011 - 14:35 DÝNLEME AHLAKI 2

©

03/06/2011 - 12:02 DÝNLEME AHLÂKI 1

©

09/05/2011 - 13:57 ALLAH’IN ÝPÝ (HABLU’LLAH)

©

18/04/2011 - 14:24 ALLAH’IN BOYASI (Sibðatu’llah)

©

07/03/2011 - 13:00 ALLAH’IN HAKKI (Hakku’llah)

©

14/02/2011 - 12:04 Boþ Ýþlere Müþteri Olmak

©

06/01/2011 - 10:38 ALLAH’IN KULLARI

©

22/11/2010 - 14:56 ALLAH’IN GÜNLERÝ

©

14/10/2010 - 18:51 HARAM KAZANÇ ÝFSAT EDER

©

26/07/2010 - 14:14 Orucu Yürek Ýle Tutmak

©

22/06/2010 - 12:39 Okunmasý Gereken Üç Kitap

©

18/05/2010 - 11:47 Ahirete Ýman : Hesap Verme Bilinci

©

28/04/2010 - 11:02 MÜSRÝF KÝMDÝR

©

22/03/2010 - 15:27 ÝSRAF; ÇAÐDAÞ AÞIRILIK (2)

©

22/02/2010 - 13:23 ÝSRAF; ÇAÐDAÞ AÞIRILIK (1)

©

30/12/2009 - 17:40 ÝSLÂMÎ KAYNAKLAR AÇISINDAN ÞÝÝR

©

23/11/2009 - 16:17 BAYRAMIN BAÐIÞLADIÐIN KADARDIR

©

19/10/2009 - 14:55 Vahiy Karþýsýnda Peygamber

©

24/07/2009 - 11:15 ORUÇ ve DENGE

©

25/06/2009 - 09:29 MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGÝSÝ) 4

©

01/06/2009 - 14:57 MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGÝSÝ) 3

©

28/04/2009 - 16:06 MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGÝSÝ) 2

©

16/02/2009 - 23:26 MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGÝSÝ) 1

©

05/01/2009 - 23:03 HÝCRET ÜZERÝNE DÝYALOÐ

©

22/12/2008 - 23:37 KUR’AN’DA KURBAN KAVRAMI (1)

©

17/11/2008 - 23:27 Ýnsaf ve Ahlak Adaletin Kaynaðýdýr

©

03/09/2008 - 22:03 ÝNSANIN GÖREVÝ -2

©

05/06/2008 - 23:35 ÝNSANIN GÖREVÝ -1-

©

18/03/2008 - 01:09 HAYATA DÖNÜÞEN ZÝKÝR
 
 

Site Ýçi Arama

11 Sevvâl 1445 |  20.04.2024

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Senden önce de ancak, kendilerine vahyettiðimiz birtakým erkekleri peygamber olarak gönderdik. Eðer bilmiyorsanýz zikir ehline (vahiy ehline) sorun.



( Nahl Suresi - 43)

Bir Hadis

Ebû Hüreyre (ra)’ den rivayet edildiðine göre,

Hz. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu:

“Kimin üzerinde din kardeþinin ýrzý, namusu veya malýyla ilgili bir zulüm varsa altýn ve gümüþün bulunmayacaðý kýyamet günü gelmeden önce o kimseyle helalleþsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptýðý zulüm mikdarýnca sevaplarýndan alýnýr, (hak sahibine verilir.) Þâyet iyilikleri yoksa, kendisine zulüm yaptýðý kardeþinin günahlarýndan alýnarak onun üzerine yükletilir.”


Buhârî, Mezâlim 10, Rikak 48

Bir Dua

“Allah’ým, cimrilikten sana sýðýnýrým, korkaklýktan sana sýðýnýrým, ömrün en rezil
zamanýna kalmaktan sana sýðýnýrým.”

(Buhârî, Deavât, 37)

Hikmetli Söz

Ey insanlar! Kumar aletlerinden sakýnýnýz. Kimsenin görmediði, vâkýf olamadýðý iþlerinizde Allah'a muhalefetten sakýnýnýz. Cennet mutluluðunu bilerek istirahat edene ve Allah'ý bildiði halde baþkasýný zikredene hayret ederim.

Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com