Okuması Gerekenler (1)

Bu berikiler yani kendisini ilme verenler ise denize düşüp boğulmak üzere olanları kurtarandır
02/12/2009


İLMİN ÜSTÜNLÜĞÜ



Ariflerden biri, tekkede arkadaşlarıyla yaptığı sohbeti ve arkadaşlığı bırakarak medreseye geldi. Dedim: “İlim adamıyla kendisini dine veren



insan arasında ne fark vardır ki, ibadetle meşgul olanları bırakıp, ilimle meşgul olanların arasına katıldın?  Dedi ki:



“İbadetle meşgul olanlar Gemisini kurtaran kaptandır diyenler gibi dalgalar arasında kilimini kurtarmaya çalışır kendisini düşünür. Bu berikiler yani kendisini ilme verenler ise denize düşüp boğulmak üzere olanları kurtarandır.”   Bostan ve Gülistan



 





BALTAYI BİLEMEK





Bir ormanda iki kişi ağaç kesiyordu. Birinci adam sabahları erkenden kalkıyor ağaç kesmeye başlıyor bir ağaç devrilirken hemen diğerine geçiyordu. Gün boyu ne dinleniyor ne öğle yemeği için kendine vakit ayırıyordu. Akşamları da arkadaşından birkaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıyordu.



İkinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya başladığında evine dönüyordu. Bir hafta boyunca bu  tempoda çalıştıktan sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başladılar. Sonuçta ikinci adam çok daha fazla ağaç kesmişti. Birinci adam buna öfkelendi “Bu nasıl olabilir? Ben daha çok çalıştım. Senden daha erken işe başladım, senden daha geç bıraktım. Halbuki sen benden daha fazla ağaç kestin bu işin sırrı ne? İkinci adam yüzünde tebessümle cevap verdi:



“Ortada bir sır yok. Sen durmaksızın çalışırken ben arada bir dinlenip baltamı biliyordum. Keskin baltayla daha çok ağaç kesilir.” Dedi.



Evet kendimizi geliştirmek, olgunlaştırmak baltamızı bilemek gibidir. Kendimize ailemize sevdiklerimize zaman ayırıp, hayatımızı gözden geçirmeliyiz. Zayıf bulduğumuz noksan yönlerimizi geliştirmek için çaba göstermeliyiz. Bu zihnimizin, ruhumuzun karakterimizin güçlenmesi için olmazsa olmaz bir şarttır.



BİR DENEY VE ANLATTIKLARI



Bir profesor, deney için sınıfta kürsünün altına eğilerek, büyük bir kavanoz ve yumruk büyüklüğünde bir düzine taş çıkardı. Kavanoz başka taş almayacağına emin olduktan sonra Bu kavanoz tam olarak doldu mu? Diye öğrencilerine sordu Öğrenciler Hayır! Dediler.



Profesör, kürsünün altında bu sefer bir kavanoz çakıl taşı çıkardı. Ve Çakılları kavanoza döktü. Daha sonra kavanozu sallayarak çakılların iyice yerleşmesini sağladı. Öğrencilere dönerek, Bu kavanoz şimdi doldu mu?



Diye sordu. Bir öğrenci Dolmadı herhalde cevabını verdi. Doğru dedi Profesör.



Profesör, kürsünün altına yeniden eğildi ve bir kavanoz kum aldı. Kumu, kavanozun içine döktü. Yeniden öğrencilere döndü ve tekrar peki bu kavanoz şimdi doldu mu? Diye sordu öğrenciler hep bir ağızdan Hayır! Cevabını verdiler. Güzel! Dedi Profesör ve kürsünün altında eğilerek bir sürahi su aldı. Kavanoz dolana kadar suyu doldurdu.



Daha sonra öğrencilere dönerek Bu deney size ne anlatıyor? Diye sordu zeki bir öğrenci Bir günümüz doluda olsa mutlaka değerlendirebilecek küçük zaman boşluklarını bulabiliriz. Diye cevap verdi dediğiniz doğru olabilir dedi Profesör “Ama benim deneyle asıl anlatmak istediğim şudur:



Eğer büyük taşları koymanız gereken zamanda koymazsanız daha sonra hiçbir zaman koyamazsınız. Şimdi sizlere soruyorum sizin hayatınızda



büyük taşlar nedir?



Evet gençler! Eğer siz bugün, Hayatınızdaki büyük taşları öncelikle yerli yerine koymazsanız yarın koymak isteseniz de hayat ve şartlar buna müsaade etmez.



Hz ALİ’NİN  BÜYÜKLÜĞÜ



Bir gün ashab Peygamberimiz’den (asm) Hz ali’yi niçin çok sevdiğini sordu Hz Peygamber (asm)  o anda mecliste bulunmayan Hz Ali’yi çağırmaya adam gönderdi ve orada bulunanlara sordu:



-Birisine iyilik etseniz, o da size kötülük etse ne yapardınız cevab verdiler:



-Yine iyilik ederiz.



-Yine kötülük yapsa?



-Biz yine iyilik ederiz.



-Yine kötülük yapsa? Ashab cevab vermedi başlarını öne eğdiler: Bunun anlamı kötülüğe kötülükle mukabele etmesek bile iyilik yapmaya devam etmeyiz demekti. Bu sırada Hz Ali (ra) o meclise geldi Resulullah (asm)



Hz Ali’ye (ra) sordu:



-Ya Ali, iyilik ettiğin biri sana kötülük etse ne yapardın?



-Yine iyilik ederim.



-Yine kötülük yapsa?



-Yine iyilik yapardım.



Hz Peygamber (asm) soruyu tam yedi defa tekrarladı. Hz Ali (ra) yedi defasında da Yine iyilik ederdim diye cevap cevap verdi. Ashab,



-Ya Resulullah, Ali’yi niye çok sevmenizin sebebini şimdi anladık, dediler.



BİZE EN ÇOK NE LAZIM



Halife Hz Ömer (ra) bir mecliste hazır bulunanlara sordu:



- Eğer dileğiniz hemen kabul ediliverecek olsaydı ne dilerdiniz? Birisi:



- Benim falan vadi dolusu kadar altınım olsun isterdim. Onunla İslam’a daha çok hizmet edeyim diye, dedi. Bir Başkası:



- Şu kadar sürülerim, mal ve mülküm olsun isterdim. Gerektiğinde onları sarf ederek dine hizmet edeyim diye, dedi. Herkes buna benzer şeyler söyledi. Hz Ömer (ra) hiçbirini beğenmedi. Bu def’a  meclistekiler, Hz Ömer (ra) sordu:



- Ya Ömer, peki sen ne dilerdin? Hz Ömer (ra) cevabı verdi:



- Ben de Muaz gibi, Salim gibi, Ebu Ubeyde gibi Müslümanlar yetişsin, İslam’a onlarla hizmet edeyim, isterdim.



NEYİ NEREDE BULDUM



Ali bin Sehil isfahani Hazretleri diyor ki zenginliği aradım, ilimde buldum, Övülmeyi aradım, fakirlikte buldum, Afiyeti aradım, zühdde buldum. Kolay hesabı aradım, susmakta buldum. Rahatı aradım, cömertlikte buldum.”



KADİM DOSTLARA SAYGILARLA



Mevlana ve bir öğrencisi, dostluğun ve arkadaşlığın konu edildiği bir



söyleşiden



 çıkmışlar, yolda birlikte yürüyorlardı. Biraz ileride yolun kenarında, iki



köpeğin koyun koyuna sokulmuşlar, birlikte uyumakta olduklarını gördüler.



Öğrencisi, biraz önceki söyleşinin de etkisi altında kalarak, bu görüntü



karşısında çok duygulandı ve bu duygusunu Mevlana ile paylaşmak istedi:



"Efendim şu manzaraya bakın" dedi. "Ne denli yüce bir ders alınacak dostluk



örneği, değil mi?"



Mevlana, öğrencisinin bu heyecanı karşısında hafifçe gülümsedi ve kişisel



çıkarların nice dostlukları yakıp kül ettiğini anımsattıktan sonra ona,



unutamayacağı bir ders verdi:



"Evlat, sen onların arasına bir kemik atıver de, bak o zaman gör



dostluklarını" dedi.



"Bir dostluk, kişisel çıkar karşısında unutulmayacak denli sağlamsa,ancak o



durumda bir değer ifade eder ve ancak o zaman onun adına gerçek dostluk



denilir."



 





DOST DEDİĞİN;





 





Sevilecek biri olmadığın zamanlarda bile Seni Sevmeli...





Sarılacak biri olmadığın zamanlarda bile Sana Sarılmalı...



Dayanılmaz olduğun zamanlarda bile Sana Dayanmalı...



Dost dediğin; fedakar olmalı;



Bütün dünya seni üzdüğünde Sana moral vermeli.



Güzel haberler aldığında seninle çok sevinmeli,



Ve ağladığında, seninle ağlamalı...



Ama hepsinden daha çok;



Dost matematiksel olmali;



Sevinci çarpmalı...



Üzüntüyü bölmeli...



Geçmişi çıkarmalı...



Yarını toplamalı...



Kalbinin derinliklerindeki ihtiyacı hesaplamalı...



Ve her zaman bütün parçalardan daha büyük olmalı...



İşi bitince seni bir tarafa atmamalı...



MEVLANA