Kur'anla Bağlantı İçinde Olmak

Onlar: "Şayet biz uyarılan dinlemiş olsaydık veya en azından aklımızı kullansaydık şimdi yakıcı ateşe müstehak olanlar arasında bulunmazdık." derler. [1]
04/05/2009


Allah'ın kendini insana en çok tanıttığı ve açtığı alan, hiç kuşkusuz kelamdır. Tarih boyunca yüce Allah'ın varlıkla ilişkisi kelamla kurulmuş, O'nun birliği, sıfatları ve insanlara yönelik buyruklarının anlatılması, sözün imkânları içinde insanlara sunulmuştur. Bu yüzden Kelamullah hem yaratıcı, hem buyurucu, hem de ahlaki olanı belirleyicidir. [2]



Allah, evreni yaratmak suretiyle gerçeği insanın gözleri önüne sermiş, kelamı ile de hakikati arama kılavuzunu insana vermiştir. Kelamullah, Peygamber (as)le Allah arasındaki ilk diyalog ortamından çıkıp kitaplaşmış, Kur’an olarak yazılı bir metin haline geldikten sonra da hiç değişmeden bize kadar ulaşmıştır.[3] Öyleyse insana düşen görev, kendisini ilahi kelama teslim edip Kur’an'la canlı bir bağlantı içine girmektir. Çünkü insanın kendi türü içinde gelişip olgunlaşması ve hidayete ermesi, İlahi kelamla sürekli ve canlı bir ilişki içine girmesine bağlıdır. Böyle bir ilişki, insanın zihnini, bilincini ve kalbini Kur’an'a açık tutması; onu anlayıp tatbik etmesiyle sağlanabilir.



Kur’an'la canlı ve doğrudan ilişki içinde olmanın en güzel örneğini Peygamber (as) ortaya koymuştur. Onun Kur’an'la bağlantısı, Cebrail'in kendisine getirdiği vahiylerle başladı. Bu vahiyler daha sonra onda bir meleke haline geldi; göğsünü ferahlattı ve belini kıran yükten onu kurtardı. [4] Peygamber (as)'in üstün ahlakı temsil etmesi, onun Kur’an'la son derece canlı ve kapsamlı bir bağlantı içine girmesinden ve hayat tarzının Kur’an'a dayanmış olmasından kaynaklanır. İşte bu yüzden Peygamber (as) Kur’an'ın yaşayan modelidir; onun kişiliği de insa­nın ve imanın kemalidir. [5]



Kur’an, birilerinin oturup yazdığı bir kitap değil, Allah'tan insana yönelik canlı bir hitaptır. Onun bu özelliği asla gözden uzak tutulmamalıdır. Eğer Kur’an'ın bu özelliği göz ardı edilirse, insanlara yol göstermek ve onlara bir hayat görüşü sunmak için gönderilmiş olan Kur’an, asli işlevinden uzaklaştırılıp anla­şılmaz bir kitap haline getirilmiş olur. Halbuki Kur’an'ın, insan hayatına ve davranışlarına yönelik bir kastı vardır. Öyleyse onun, günlük hayatımızla ve davranışlarımızla irtibatının sağ­lanması kaçınılmazdır. Çünkü Kur’an'ın hedefi, yüksek değerle­ri insan hayatına katmak ve insanları o değerlere yöneltmektir.



Kur’an'ın ilgi merkezi, insan ve davranışlarıdır. Kur’an'a göre Allah, sadece en kudretli ve en yüce değil, aynı zamanda çok merhametli ve çok şefkatlidir. Evrendeki olaylar, O'nun aşkınlığı kadar içkinliğini de gözler önüne sermektedir. Özellikle insan söz konusu olduğunda, "Allah ona şah damarından daha yakın" olmakta; [6] ne zaman başı dara düşse "yakarışını duymakta ve ona mukabelede bulunmaktadır." [7] Görüldüğü gibi Kur’an'dan salt aşkınlık çıkarılamaz ve Allah göklere kapatılamaz. Kur’an'a göre Allah sadece aşkın değil, aynı zamanda yetkin ve içkindir. Nerede olursak olalım O bizimle beraberdir. [8] İnsanın kendini ahlaki helakten kurtarması, bu idrake sahip olmasına bağlıdır. Bunun için Kur’an, çağrısına kulak tıkayanları azap ve helakle uyarır. [9] Bundan maksat, insanın içinde bulunduğu durumun vahametine dikkat çekmek; insan aklını ve kalbini haki­kati kabullenecek hale getirip ona üstlendiği şerefli görev ve so­rumluluğu hatırlatmaktır.



İnsanları, İslam dışı arayışlara iten tüm ideolojiler ve düşünceler, sahte bilinçlenmenin ve toplumsal felcin bir sonucudur. Onları bu durumdan kurtarmak ve Kur’an'la canlı bir bağlantı icine girmelerini sağlamak için yapılması gerekenleri şu şekilde özetlemek mümkündür:



Kur’an'ın, insana ve insanın ürettiklerine verdiği anlam ve değeri, insana iade etmek. Çünkü Kur’an'a göre insan, hem hazır değerler alma, hem de kendi adına değerler üretme potansiyeline sahip olan bir varlıktır. [10]



Her insana, Kur’an'la doğrudan muhatap olma, onun üzerinde düşünme ve fikir üretme hakkını vermek; yani aklı fonksiyonel kılmak. Dünyada Kur’an’la canlı bağlantı kurama­yıp ölüme inkâr günahıyla yakalananların ahiretteki şu itirafları, yapılan bu tespiti doğrulamaktadır.



“Onlar: "Şayet biz uyanları dinlemiş olsaydık veya en azından aklımızı kullansaydık şimdi yakıcı ateşe müstehak olanlar arasında bulunmazdık. " derler.” [11]



Bilgide tek kişinin otoritesini veya bilgiçlik taslamayı reddetmek. İlim, Allah'tan ödünç değerler almak, hikmet de ondan yeni değerler üretmektir. Bu konuda herkes, aynı hakka sahiptir. Çünkü "Allah, dilediği kimseyi bilgice yüksek düzeylere çıkarır; fakat her bilgi sahibinin üstünde her şeyi bilen (Allah) vardır." [12]



Din kisvesine bürünen ancak Kur’an'a göre yanlışlığı aşikar olan batıl inanışlarla ve İslam dışı anlayışlarla irtibatı kesmek. Kur’an, kendi çağrısına kulak tıkayanların durumlarını şöyle sorgular:



“Onlara: ''Allah'ın indirdiğine ve Elçi'sine gelin!" denildiğinde, "Atalarımızdan gördüğümüz inançlar ve fiiller bizim için kâfidir. " diye cevap verirler. Ya ataları hiçbir şey bilmeyen ve doğru yoldan uzak kimseler idiyseler de mî?” [13] Görüldüğü gibi Kur’an’la irtibat kurmak için sahte bilinçlenmeden kurtulmak, alışkanlık yoluyla benimsenen değerleri Kur’an'la test edip yeniden iman etmek gerekiyor.



Allah'ı bilme ışıklarının tamamen sönmeye yüz tuttuğu ve cehalet karanlıklarının bütün dünyayı kapladığı bir zamanda, yani 610 yılının Ramazan ayında Kur’an güneşinin yeryüzüne doğmasıyla karanlık bir asır sona erdi, yeni ve aydınlık bir asır başladı. Hz. Peygamber, insanları hüsrandan Kur’anla kurtardı cehaleti ve tüm olumsuzluklar, da İslam'la ortadan kaldırdı! Böylece Kur’an'ın nüzul anı, insanları hüsrandan kurtaran onları karanlık çağdan aydınlık bir çağa taşıyan, bütün hayırlı değişimlerin başlangıç anı oldu. Kur’an, o günden bu güne insanlığa ışık olmaya devam etti. Fakat çok sayıda insan onun sönmeyen ışığından yeterince faydalanamadı. Dileyelim önümüzdeki yüzyıl, insanlığın geçen yüzyılda istenen seviyede gerçekleştiremediği, ama her zaman ihtiyaç duyduğu "Kur’an ışığından daha çok faydalanacağı ve İslam'ın kendisiyle yaşama imkânın, bu­lacağı bir asır olsun. [14]



-------------------

[1] Mülk: 67/10

[2] Bkz. Yasin: 36 82; İsra: 17/22-38 vb,

[3] Bkz. Hicr: 15/9

[4] Bkz. Şerh: 94/1-3

[5] Bkz. Kalem: 68/4

[6] Bkz. Kâf: 50/16

[7] Bkz. Bakara: 2/186

[8] Bkz. Hadid: 57/4

[9] Bkz. Kalem: 68/44-45; İsrâ: 17/58 vb.

[10] Bkz. Bakara: 2/31-33 vb.

[11] Mülk: 67/10 3

[12] Yusuf: 12/76

[13] Maide: 5/104

[14] Fahrettin Yıldız, Kur’an Aydınlığında Hayatı Doğru Yaşamak, İşaret Yayınları: 112-115.