Onların mallarında dilenip-isteyen (ve iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan için de bir hak vardı.
( Zâriyât sûresi - 19)
Bir Hadis
Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bir adam geldi ve şöyle dedi:
- Ey Allah’ın elçisi! Hangi sadakanın sevabı daha büyüktür?
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdu:
- “Güçlü-kuvvetliyken, sıhhatin yerindeyken, cimriliğin üzerinde, fakir düşmekten endişe etmekteyken, daha büyük zengin olmayı düşlerken verdiğin sadakanın sevabı daha büyüktür. (Bu işi) can boğaza gelip de 'falana şu kadar', 'filana bu kadar' demeye bırakma. Zaten o mal vârislerden şunun veya bunun olmuştur.”
Buhârî, Zekât 11, Vasâyâ 17; Müslim, Zekât 92
Bir Dua
Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur
“Allah’ım! Biz sadece sana ibadet ederiz. Senin için namaz kılar, sana secde ederiz. Senin rızanı ve kulluğunu elde etmek için çalışır çabalarız. Rahmetini umar, azabından korkarız. Senin azabın kâfirleri yakalayacaktır.”
(İbn Ebû Şeybe, Salavât, 579)
Hikmetli Söz
Sabır ve tahammül sana zehir gibi görünür. Fakat içine yerleşince bal kesilir.