Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araştırmaları   |  İlmi YAZILAR   |  Aile Eğitim Yazıları   |  Çocuk Eğitimi Yazıları   |  Yazarlar  |  İletişim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatı (s.a.v)

İnsanı Tanımak (Radyo)

Tv Programları

Seminer ve Konferans

Kısa Dersler

Özel Konular

Fıkhi Konular

Aile Eğitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Girişi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eğitimcilere ÖZEL
Gazze Duası
Gençlerle İletişim (Günışığı- Reşitpaşa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 864
Toplam 17346462
En Fazla 25928
Ortalama 2757
Üye Sayısı 169234
Bugün Üye Olan 112
Online Ziyaretci
 

 
MANEVÎ PROGRAM
01/06/2009 - 15:51
 
Hayatın Proğramlanması: Günümüzde bütün eğitim dallarında yaygın olarak kullanılan ve genel kabul gören kavramlardan biri proğramdır. Arzulanan üstün kalite ve üstün başarı, zamanın, şartların ve imkânların verimli şekilde proğramlanması ile gerçekleştirilebilir

Belirli şartlar ve belirli bir düzene göre yapılması öngörülen işlemlerin bütününe “Proğram” denilmektedir. Bir başka ifade ile proğram, öngörülen planın belirli zaman dilimlerinde uygulanma biçimidir.
Hayatın proğramlanması bir sanat olup basite alınacak bir şey değildir. Proğramlı çalışma fazla bir enerji gerektirmeyen çalışmadır. Proğram, uygulanabilirliği oranında anlamlı, yararlılığı oranında değerlidir.

Kader, İlahî bir proğramdır.
Biz, kâinatta hiçbir şeyin tesadüfî olmadığına, en ince ayrıntılarına kadar hikmet dolu ilahî bir proğramın uygulandığına iman etmiş insanlarız. İman esaslarından biri olan kadere iman, hayır ve şerrin Cenab-ı Hak tarafından yaratıldığına inanmak demektir. Her varlık, ilâhî ilimde proğramlanması yönüyle “el-Mukaddir” isminin tecellisidir.
İnsana verilen “irade-i cüz’iyye”, bu ilahî takdir proğramın bir parçası olup insanoğlu, kendine verilen bu iradeyi iyilik veya kötülük yönünde kullanması sebebiyle dünyada hukuk önünde, ahirette ise Allah huzurunda sorumlu tutulmaktadır.
Kitabımız, insana ilham edilen bu irade kabiliyetini şöyle açıklamaktadır: “Nefse ve onu şekillendirene…Sonra da ona iyilik ve kötülük yapma kabiliyeti verene yemin olsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Nefsini kötülüğe yuvarlayan da ziyana uğramıştır.”Manevî proğram, Kur’an ve sünnet çerçevesinde sürekli uygulanan irade eğitimi demektir. Manevî proğram, nefis muhasebesi ve nefis tezkiyesinin sürekli hayata hakim olması demektir.

Peygamberimiz (s.a.v.) hayatı boyunca hassas bir proğram izlemiştir.
En üstün, en değerli, en hayırlı insan ve en son Peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v), hayatı boyunca son derece hassas bir proğram uygulamıştır.
Efendimiz (s.a.v); iman, ibadet, ahlak, takva, ihlas, dua ve zikir konularında olduğu gibi günlük hayatında; aile, eğitim, ticaret, askerî harekât ve devlet işlerinde de proğramlı idi.
O’nun ibadet hayatı gayet düzenli ve planlı idi. O’nun hayatı baştanbaşa proğramlı idi. O, İlahî proğramın en güzel şekilde uygulayıcısı idi. O’nun hayatında günün her dakikası ibadet idi. O’nun gece ibadetini, gece manevî proğramını ihmal ettiği tek gün olmamıştı.
Allah Rasûlü (s.av), ashabı arasında ayrım yapmaz, herkese aynı şekilde davranırdı. Ashabından her birine sevgi ve şefkatle yaklaşması nedeniyle herkes Allah Rasûlü (s.a.v)’nün en çok kendisini sevdiğine inanırdı.
Ashabı arasında ayrım yapmayan Efendimiz (s.a.v), dini görevlerde de ayrım yapmaz, her birinin önemini vurgulardı.

İbadetler hassas bir proğram çerçevesinde yerine getirilir.
İbadet, Allah’a kulluk proğramıdır. İbadetlerde; zaman, usûl, âdâb ve detayları ilahî ve nebevî emirlerle belirlenmiş hassas bir proğram uygulanmaktadır.
“Beni nasıl namaz kılıyor görüyorsanız öyle namaz kılın.” ve “Hac ibadetini benden alın.” gibi nebevî ifadelerde ibadetlerin uygulama şeklinde Allah Rasûlü (s.a.v.)’nü örnek almamız istenmektedir.
Namazı, vaktinden önce kılamazsınız. Orucu vaktinden önce açamazsınız. Zekâtı belirlenen miktara göre vereceksiniz. Haccı belirlenen yer ve zamanda eda edeceksiniz. Bütün bunları yerine getirirken belirlenen şekil şartlarına uygun olarak ve huşû denilen gönül ürpertisini taşıyarak yerine getireceksiniz. Bütün bunlar bu ibadetlere ait nebevî proğramın esaslarıdır.

Manevî proğram
Günümüz insanı hayatını ibadete göre değil, işine ve görevine göre proğramlamaktadır. Günlük hayat; öncelikli olarak okula, fabrikaya, büroya, markete, mağazaya kısaca işe ve günlük meşguliyetlere endeksli olup manevî görevler ve ibadetler çoğu zaman mesaî aralarında baştan savarcasına hızlı bir şekilde yerine getirilmektedir.
Hayat manevî proğram çerçevesinde, Allah’a kulluk amacıyla yeniden yapılandırıldığında baştanbaşa ibadet anlamı kazanacak, her düşünce, söz ve davranış, sahibine ibadet ecri ve mükâfatı kazandıracaktır.
Dolayısıyla asıl görevimiz hayatın bir kısmında belirli kulluk görevlerini yerine getirmekle yetinmek değil, hayatın tamamını manevî prensiplerle proğramlamaktır. Buna göre hayatta sonuç itibariyle manevî ve dini anlam taşımayan tek unsur kalmayacak, mü’min kul, sürekli bir ibadet atmosferi içerisinde yaşayacaktır.

Ramazan’da Manevî Proğram
Rahmet mevsimi Ramazan günleri, manevî proğramın zirveye ulaştığı günlerdir. Yılın altın fırsatı olan bu mevsim, mü’min kul tarafından en güzel şekilde değerlendirilir, Ramazan’da diğer günlerden çok farklı, seviyeli, tatlı ve zevkli bir proğram yaşanır.
Ramazan’da oruçla nefis terbiyesi ve tezkiyesi yapılır. Diller kirli sözlerden, gönüller kirli duygulardan arınır. Günlük hayata kavga, tartışma ve çekişme yerine; “Ben oruçluyum.” ifadeleri hakim olur.
Ramazan, “Kur’an ve Gufran” ayıdır. Oruçlu dakikalar hem hatim okuma, hem de mukabelelerde Kur’an tilâvetini dinleme açısından değerlendirilir. Yıl boyunca Kur’an’a dargın olanlar Ramazan’da Allah’ın kitabına yönelir. Kur’an’la barışır Müslümanlar.
Ramazan, “İhlas ve Takva” ayıdır. Orucun gayesi arzulanan takva derecesine yaklaşmaktır, istenen ahlak güzelliğine erişmektir. Tevbe ve istiğfar bolluğu yaşanır Ramazanda… Dualar, zikirler, salavatlar, tesbihler, tekbirler art arda gelir. Ruhlar incelir, gönüller ürperir, kuruyan göz pınarları yaşla dolar.
Ramazan, “İhsan ve İkram” ayıdır, yardımlaşma ve dayanışma, ikramseverlik ve hayırseverlik duygularının coştuğu bir mevsimdir. İlahî ihsana talip onlalar ihsana yönelir bu ayda.
Ramazan, “Sevgi ve Kardeşlik” ayıdır. İftar dualarında dünya Müslümanlarını hatırlama ve onlara karşı kardeşlik görevlerimizi yeniden sorgulama fırsatı yakalanır. Unutulan, İslâm Kardeşliği yeniden tazelenir. “İslâm Birliği” hedefi hatırlanır yeniden.
Ramazan, yılın mi’yarıdır, manevî ölçüsüdür. Ramazan ayını verimsiz, plansız, proğramsız ve bereketsiz geçiren kişinin bütün yılı da bereketsiz olacaktır. “Ramazan ayını geçirip de kendini Rabbisine affettirmeyen kul.” Peygamber Efendimiz (s.a.v) tarafından uyarılmamış mıdır?

Tasavvuf, hassas manevî bir proğramdır.
Sahabe ile başlayan, tabiînle devam eden zühd ve takva yolu, sonraları tasavvuf adıyla manevî bir okul haline gelmiş; ilim ve irfan erbabı gönül adamları mübarek şahsiyetler, genellikle gözardı denilen kalp, vicdan ve ruh dünyasının gelişimine, nefis tezkiyesine yönelik olarak uyguladıkları manevî proğramla tarih boyunca halkı irşad etmeye devam etmişlerdir.
Kur’an ve Sünnetin ruhuna uygun, ifrat ve tefritten, taşkınlıklardan ve şaşkınlıklardan uzak “Gerçek Tasavvuf”, büyüklerin tavsiye ettikleri nezih manevî proğram aynen uygulandıkça anlam kazanacaktır. -Çok affedersiniz- futbol takımı tutar gibi, bir tasavvuf meşrebine sözde mensub olma, sahibine manevî bir kazanç yerine, sadece manevî sorumluluk yükleyecektir.
“Bir kimsenin gökte uçtuğunu görseniz, Kur’an ve Sünnete uymadığı müddetçe ona değer vermeyin.” ifadesiyle Bayezid Bistamî (rh.a) bu gerçeğe işaret etmektedir.
Günlük manevî görevlerin belirlenen proğram çerçevesinde titizlikle uygulanması sonucunda Allahın izniyle imanî teslimiyet, Allaha kulluk coşkusu ve ahlakî güzellik artacak, her gün hayatımızda yeni ve yepyeni bir sayfa açılacaktır.

Acaba?
Manevî proğram noktasında kendimizi sorgulamaya ne dersiniz? Acaba hayatımızda uyguladığımız kendimize ait özel manevî bir proğramımız var mı? “Kur’an’sız Gün” geçirmeme gibi bir endişemiz var mı? Kur’an’ı anlama, anlamaya çalışma arzumuz var mı?
İmanımızı lekeleyen söz ve davranışlar hakkında, akaid konusunda bilgi sahibi olmak için ilim meclislerinde bulunma gibi bir planımız var mı? Ailemizle, çocuklarımızla birlikte haftada bir olsun evimizde aileye özel bir “Hadis-i Şerif Meclisi” kurabiliyor muyuz?
Zikir için ayırdığımız özel bir zaman dilimi var mı? Manevî anlamda bir gece hayatımız var mı? Geceleri sadece Rabbimize ayırdığımız bir tefekkür ve teheccüd saatimiz var mı? Cemaatle namaza devam noktasında ne kadar samimîyiz?
Yakınlarımıza, komşularımıza, din kardeşlerimize, çevremize maddî yönden daha çok destek olamaz mıyız? Vakıf ve hayır müesseseleri için -memur aylıklarından zorunlu kesilen vergi gibi ama ondan farklı olarak- gönülden Allah yoluna ayırdığımız sürekli bir yardım proğramımız var mı? Din kardeşlerimizi, yakınlarımızı, hastaları ziyaret proğramımız düzenli ve proğramlı mı?
Cemaatler ya da gönüllü kuruluşlar olarak beş yıllık, on yıllık, elli yıllık manevî planlarımız var mı? Arzulanan “Sevgi ve Şefkat Toplumu”nu kurma yolunda, “Takva Medeniyetini” ihya etme, Allah’ın yardımıyla gönülleri fethetme uğrunda ciddî, planlı ve sistemli çalışmalarımız var mı?
Vaktimiz ve imkânlarımız, Allah’ın izniyle maddî-manevî bütün görevlerimize yetecek kadar yeterli ve bereketli olabilir. Burada önemli olan; görevlerimizin, hayatımızın, zamanımızın, önceliklerimizin ve hassasiyet noktalarının titizlikle proğramlanmasıdır.
-Şu anda uyguladığımız ciddî anlamda manevî bir proğramımız yoksa- Gelin.. Önce kendimize özel manevî bir proğram yapalım.. Ya da manevî proğram uzmanı salih kimselere, maneviyat büyüklerine danışalım. Ya da bize manevî proğram sunan ölmez eserleri okuyalım.
Özel ve şahsî anlamda, cemaat çerçevesinde ya da bütün toplum planında köklü ve ciddî manevî proğramı olmayan Müslümanlar, -Allah göstermesin- son derece planlı ve sistemli çalışan emperyalizmin, siyonizmin, insanlık düşmanı zararlı ideolojilerin ve İslam düşmanlarının esareti altında inlemeye mahkum olacaktır.

[email protected]


Bu Makale 4610 defa okunmuştur

 

Yazdır

YAZARIN DİĞER YAZILARI

©

04/07/2014 - 16:00 İTİKÂF, MANEVİYAT KAMPIDIR

©

04/12/2013 - 13:41 CİHAD VE BARIŞ PEYGAMBERİ

©

04/10/2013 - 14:33 Asr-ı Saadette Kardeşlik Örnekleri

©

04/06/2012 - 12:14 Sahabe Kardeşliği Nasıl Yaşadı?

©

02/01/2012 - 13:36 EHL-İ SÜNNET VE HADİS

©

09/05/2011 - 14:03 Tek Çözüm Yolu Kuran ve Sünnet Yoludur

©

06/01/2011 - 11:19 Peygamberimiz ve genç nesil

©

02/12/2010 - 11:04 Sevgili peygamberimizi üzmeyelim (2)

©

14/10/2010 - 18:21 Sevgİli Peygamberimizi Üzmeyelim (1)

©

24/09/2009 - 11:52 İSLÂMÎ DURUŞ

©

24/07/2009 - 12:00 Öncü Kuşağın Öncüsü HAZRETİ EBUBEKİR SIDDÎK r.a.

©

27/06/2009 - 11:44 Umre Yolcusuna Notlar

©

01/06/2009 - 15:51 MANEVÎ PROGRAM

©

02/05/2009 - 15:11 İlim Yolculuğu

©

07/04/2009 - 14:50 İslami Ölçülere Uygun Düğün

©

09/03/2009 - 15:38 Onlar, Rasûlullah (sav)’a Âşık İdiler

©

17/11/2008 - 23:37 Kur'an Âyetlerinde seçici Davranma Fitnesi

©

30/05/2008 - 22:54 Gençleri Nasıl Kazanabiliriz.

©

01/03/2008 - 00:58 GERÇEK MÜ’MİNİN ÖZELLİKLERİ
 
 

Site İçi Arama

10 Muharrem 1447 |  06.07.2025

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

(Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir.

( A’râf sûresi - 201)

Bir Hadis

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) “Şüphesiz o, kaba ve katı kalpli değildir. Çarşı pazarlarda bağırıp çağırmaz. Kötülüğe kötülükle muamele etmez. Bilakis af ve güzellikle muamele eder.”

(Buhârî, Büyu’, 50)

Bir Dua

“Allah’ım! Bana doğru olanı ilham et ve beni nefsimin şerrinden koru.”

(Tirmizî, Deavât, 70)

Hikmetli Söz



Ömer (r.a) bir gün dostlarıyla birlikte oturuyordu. Onlara Allah’tan bâzı talep ve temennîlerde bulunmalarını istedi. Oradakilerden bir kısmı:

“–İçinde bulunduğumuz şu hâne dolusu paralarım olsa da Allah yolunda infâk etsem!..” dedi.

Bir kısmı:

“–İçinde bulunduğumuz şu hâne dolusu altınlarım olsa da Allah için harcasam!..” dedi.

Bâzıları da:

“–İçinde bulunduğumuz şu hâne dolusu mücevherlere sâhip olsam da onları Allah yolunda sarf etsem!..” diye temennî etti.

Ancak Ömer (r.a):

“–Daha fazlasını isteyin!” deyince onlar:

“–Allah Teâlâ’dan daha başka ne isteyebiliriz ki?!” dediler.

Bunun üzerine Ömer (r.a):

“–Ben, içinde bulunduğumuz şu hânenin, Ebû Ubeyde bin Cerrâh, Muâz ibn-i Cebel ve Huzeyfetü’l-Yemânî gibi kimselerle dolu olmasını ve bunları Allah’a itâat yolunda, yâni teblîğ ve ıslâh hizmetlerinde istihdâm etmeyi temennî ederim...” dedi. (Buhârî, Târîhu’s-Sağîr, I, 54/201)

Yetişmiş insanın yerini hiçbir şey tutamaz. Yine kalifiye eleman eksikliğini de hiçbir şey telâfi edemez.

Canlı yayın

İslam Ansiklopedisi

  Tasarım : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com