Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araştırmaları   |  İlmi YAZILAR   |  Aile Eğitim Yazıları   |  Çocuk Eğitimi Yazıları   |  Yazarlar  |  İletişim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatı (s.a.v)

İnsanı Tanımak (Radyo)

Tv Programları

Seminer ve Konferans

Kısa Dersler

Özel Konular

Fıkhi Konular

Aile Eğitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Girişi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eğitimcilere ÖZEL
Gazze Duası
Gençlerle İletişim (Günışığı- Reşitpaşa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 6052
Toplam 18037663
En Fazla 25928
Ortalama 2800
Üye Sayısı 324597
Bugün Üye Olan 998
Online Ziyaretci
 

 
NUBUVVET
24/09/2009 - 11:19
 
Fehmi Çiçek
"Benim durumum ile sizin durumunuz, ateş yanınca çekirgeler ve pervane böceklerinin ateşe atılmaya başladığı bir adamın durumuna benzer. İşte ben, ateşe düşmeyesiniz diye sizin kuşaklarınızdan tutuyorum. Siz ise, benim elimden kurtulmaya çalışıyorsunuz..." (Müslim, Fezail 19. Buhari, Rikak 26. Tirmizi, Edeb 82)

Bu hadis-i şerifte Efendimiz, aleyhissalâtü vesselâm, kendi konumunu, insanlığa gönderiliş misalini, beşeriyeti kurtarmak için çırpınışını müthiş bir benzetmeyle, muhteşem bir üslupla bizlere ifade ediyor.

Isınmak için veyahutta başka bir maslahat için- bir adam ateş yakar. Ateş şiddetlidir.Ateş acıdır. Ateş yakıcıdır. Ancak ateşin etrafındaki çekirgeler, pervane böcekleri bilgisizce, cahilce kendilerini ateşe atarlar. Ateşin tehlikesini, acısını önceden farkedemezler. Âdeta kördürler. Ateşin içine kendi kendini atacak kadar kör. Ancak ateşin içine düşüp cayır, cayır yanmaya başlayınca, ateşin şiddetini, acısını tadınca körlüklerini farkederler. İşte o zaman çığlıklar içinde bağırmaya başlarlar.. Ama nâfile. Onların çığlıkları içlerindeki dumanı arttırmaktan başka bir işe yaramaz.. Böylece acılar içinde bağıra, bağıra kıvranıp giderler.

İşte bir adam... Bu tehlikeyi önceden gören, ateşe doğru kendini atan insanları görünce onları kurtarmak için âdeta kendini yırtan, çırpınan, didinen bir adam... Merhametinden dolayı geceleri kalkıp göz yaşı döken bir adam... Kendisini ateşe atan insanların kuşaklarından tutuyor... Kimisini yolun kenarında tutuyor... Kimisini havada yakalıyor... Kimisini ateşe düşer düşmez kapıyor... Ama insanlar o kadar câhil, o kadar kör, o kadar gafletteler ki, kendilerini kuşaklarından tutan bu adamın elinden kaçıp ateşe atılmaya çalışıyorlar!? Bu adam hangi birisini yakalasın?.. Çekirgeler o kadar çok ki! Kendisini ateşe atmaya çalışan o kadar çok cahil var ki, hangi birisine yetişsin!.. Kollarını açmış âdeta haykırıyor!.. Durun, ey insanlar durun!... Ateşe doğru gidiyorsunuz durun!... Gözlerinizi açın... Her gün, her saat, her dakika, her saniye hızla ateşe doğru gidiyorsunuz... Öldüğünüz zaman bu ateşi kendi gözlerinizile göreceksiniz... Bu öyle bir ateş ki, bir kıvılcımı bütün dünyayı kül eden bir ateş!.. İçine herkesin gireceği kesin olan, ancak muttakîlerin kurtulduğu bir ateş...

Kehf suresinin başında Kur'an'ın indiriliş gayesinin, peygamberlerin gönderiliş amacının, insanları çok şiddetli bir azaba karşı uyarmak olduğu bildirilir. İman edip sâlih amel işleyen müminleri de büyük ödüllerle müjdelemek olduğu anlatılır. Başta sevgili peygamberimiz (sav.) olmak üzere bütün peygamberler halklarını cehennem azabına karşı uyarmışlardır.. Bu şiddetli azaptan kendilerini koruyacakları yolları göstermişlerdir. Sevgili Peygamberimiz, sallallahu aleyhi vesellem, mîrac gecesi, cehennem ateşinin şiddetini kendi gözleriyle aynel yakîn gördükten sonra yeryüzüne inip bütün ümmete şu yüce çağrıyı yapmıştır:

  "Bir hurmanın yarısıyla dahi olsa, kendinizi cehennem azabına karşı koruyun!... Onu da bulamayan kimse, güzel ve tatlı sözlerle..."

***

Yukarıdaki hadis-i şerifimizden çıkaracağımız ibret ve dersleri şöyle sıralayabiliriz:

  • Öldükten sonra cehennem ateşi haktır. Bütün dünya insanlığını bekleyen kesin netice budur. O halde, kendimizi bu şiddetli azaba karşı korumanın yollarını aramalıyız.
  • İnsanların içinde öyle câhil kimseler vardır ki, onları bu ateşten kurtarmak isteyen Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem'in uzattığı eli geri tepecek kadar gâfil, bilgisiz ve anlayışsızdırlar!.. O halde, cehalet, gaflet ve anlayışsızlıktan Allah'a sığınmalı, ama yine de peygamber metodunu uygulayarak böyle insanları kurtarmak için bütün gücümüzle çalışmalıyız.
  • Bu hadis-i şerifte kendisini ateşe atan insanları kurtarmak için Efendimiz aleyhissalâtu vesselam'ın uzattığı el, kuşaklarından tuttuğu el, Rasulullah'ın sünnetidir.. Dünyadan ayrılırken "(Ümmetim) size iki şey bırakıyorum. O iki şeye sım sıkı sarılırsanız dalâlete düşmez (helak olmazsınız). Birincisi Allah'ın kitabı, ikincisi de benim sünnetimdir" dediği Kuran ve Sünnettir. Rasulullah'ın (aleyhissalâtu vesselâm) sünnetine sarılan kimseler, dünyanın fitnelerinden, âhiretin azabından kendilerini koruyan kimselerdir. Rasulullah'ın sünnetine uymayan kimseler ise, hem dünyada hem de âhirette acı ve ızdırap çekeceklerdir. O halde, hayatın bütün alanlarında sünnet-i seniyye-yi Ahmediyye'ye sımsıkı sarılmalıyız. Hayatımızda sünnete uymayan yönleri teker, teker tespit edip bu hatalarımızı düzeltmek için çare ve tedbirler almalıyız. Birbirimizle yardımlaşarak, ilmî konferanslar düzenleyerek, sünnet meclislerine katılarak, hadis kitapları okuyarak sünneti hayatımızda canlandırmalıyız. Rasulullah'ın yaptığı bir işi hayatımızda yapmak, terkettiği bir fiilden şiddetle kaçınmak bir taraftan bize huzur ve mutluluk verdiği gibi, diğer taraftan yer yüzünde güç ve kuvvet, öbür taraftan da âhirette muhteşem güzelliklerle dolu cenneti kazandıracaktır.
  • Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm'ın son cümlesi içimizi yakmaktadır:

"İşte ben, ateşe düşmeyesiniz diye kuşaklarınızdan tutuyorum. Siz ise, elimden kaçmaya çalışıyorsunuz!..."

Anamız babamız sana fedâ olsun Yâ Rasûlellah!.. Tut elimizden!... Kuşaklarımızdan tut!.. Günümüzün fitneleri çok acı!... Kâküllerimizden tut!.. Tut ta, ateşin içine yuvarlanıp bağırmayalım!.. Bizleri ateşin içinde görünce ince yüreğinin dayanamayacağını biliyoruz!.. Gözyaşları içinde Rabbine yalvaracağını biliyoruz, senin hadislerinden öğrendik... Tut elimizden ey rahmet Peygamberi!.. Tut ki, o güzel elleri öpelim!.. Gözyaşlarımızla büyüyen gülleri o ellerin içine dökelim... Güllerden tatlı Peygamber kokusuyla yüreklerimizde bir "Nübüvvet Fidanı" yeşertelim... Sâlih amel çiçekleriyle yeryüzü toprağına kelime-i tevhîd'i yazalım...

  Meryem: 71-72

Buharî, Edeb 34. Müslim, Zekât 66

Bu Makale 5240 defa okunmuştur

 

Yazdır

YAZARIN DİĞER YAZILARI

©

04/12/2014 - 11:56 HADİSLERİN YAZILMASI VE KORUNMASI

©

04/12/2013 - 13:45 RASULULLAH (S.A.S.)’IN SEVGİSİ

©

12/02/2013 - 16:28 KALBİ OLANLAR İÇİN

©

25/04/2012 - 15:18 HELAL’LER VE HARAM’LAR 3

©

03/04/2012 - 12:52 HELAL’LER VE HARAM’LAR 2

©

08/03/2012 - 14:37 HELAL’LER VE HARAM’LAR 1

©

22/06/2010 - 12:53 Mescide Doğru Atılan Adımlar

©

16/04/2010 - 12:04 GÖZÜ YAŞLI EBÛ BEKİR (R)

©

22/03/2010 - 16:59 RASÛLULLAH (SAV.) GÖZLERİYLE ÖN TARAFI GÖRDÜĞÜ GİBİ ARKA TARAFLARI DA GÖRÜRMÜYDÜ?

©

18/02/2010 - 12:26 HADD’LER ÂHİRETTEKİ CEZÂLARI DÜŞÜRÜR MÜ?

©

21/01/2010 - 16:06 Hz. Enes (R) Anlatıyor

©

23/11/2009 - 16:11 KERAHET VAKTİNDE TAHİYYETÜ’L MESCİT NAMAZI

©

23/10/2009 - 10:17 RAVZADAK İ SÜTÛN

©

24/09/2009 - 11:19 NUBUVVET

©

22/08/2009 - 10:36 NAMAZ VAKİTLERİ

©

24/07/2009 - 12:21 CE HÂLETİN YAYILMASI

©

25/06/2009 - 11:31 CEHENNEMİN ŞİKAYETTE BULUNMASI

©

28/04/2009 - 17:06 ALLAH RAZI OLSUN” NE DEMEK?

©

07/04/2009 - 16:57 O’nun Sevgisi

©

09/03/2009 - 16:32 K İM "LÂ İLÂHE İLLALLAH" DERSE...

©

05/01/2009 - 23:21 RASÛLULLAH (SAV.) ADINA KONUŞMAK
 
 

Site İçi Arama

14 Cemâziye'l-Âhir 1447 |  05.12.2025

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisine sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,' Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.

( Mâide sûresi - 54)

Bir Hadis

Ebû Yahyâ Üseyd İbni Hudayr radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Medinelilerden bir adam:

- Ey Allahın Resûlü, falan kişi gibi beni de vâli tayin etmez misiniz? dedi.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

- “Siz, benden sonra adam kayırma olayları göreceksiniz. Havuz başında bana kavuşuncaya kadar sabrediniz!” buyurdu.


Buhârî, Fiten 2, Menâkıbü’l-ensâr 8; Müslim, İmâre 48, Fedâil 27,28

Bir Dua

Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Rabbim! Beni sana çok şükreden, seni çok zikreden, senden çok korkan, sana itaat eden, sana saygı gösteren, sana yönelen ve tövbe eden kimse eyle.”

(Tirmizî, Deavât, 114)

Hikmetli Söz

Oğlum ananı atanı say, bereket büyüklerle beraber olmadadır. Büyüğünü bilmeyen Allahını bilmez.


Canlı yayın

İslam Ansiklopedisi

  Tasarım : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com