Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araştırmaları   |  İlmi YAZILAR   |  Aile Eğitim Yazıları   |  Çocuk Eğitimi Yazıları   |  Yazarlar  |  İletişim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatı (s.a.v)

İnsanı Tanımak (Radyo)

Tv Programları

Seminer ve Konferans

Kısa Dersler

Özel Konular

Fıkhi Konular

Aile Eğitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Girişi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eğitimcilere ÖZEL
Gazze Duası
Gençlerle İletişim (Günışığı- Reşitpaşa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 2005
Toplam 17562943
En Fazla 25928
Ortalama 2767
Üye Sayısı 208880
Bugün Üye Olan 399
Online Ziyaretci
 

 
Üstadın 30. Seneyi devriyesi münasebetiyle…
10/06/2013 - 10:42
 
Yaşar Değirmenci
Yazı hayatında boşluk bırakmadı. Yazmadığı saha kalmadı.

Dün gibi hatırlıyorum. Dersten çıktım. Teneffüste bir çay içeyim derken, “ziyaretçiniz var” dediler. Baktım bizim eski arkadaşlarımızdan birisi. Üstadın vefatını ve cenazenin Fatih camiinde kılınacağını, müteakiben Eyüp Sultan’a defnedileceğini söylerken kelimeler âdeta boğazında düğümleniyordu. Okuldan izin verilmemesine rağmen Fatih’e nasıl geldiğimizi, O mahşerî kalabalığı, eller üstünde (ufak-tefek olaylara rağmen) polis kontrolünde Eyüp Sultan’a yürüyerek ne şartlar altında geldiğimizi, Üstad Necip FAZIL’ı Abdülhakim Arvasî Hazretlerinin eteğine defnettiğimizi sanki dün gibi hatırlıyorum. Cenazeden sonra gönül dostlarıyla “Üstadla Hatıralar” bahsiyle uzun sohbetlerimizi, bize kazandırdıkları “öz güven”i heyecanlarımızı, imanın bedel istediğini, her Müslümanın bu bedeli ödemesi gerektiğini, kendisinin her türlü dünya nimetlerine; hapis hayatı ve işkenceyi tercih ettiklerini, “imtihan dünyası”nın her çeşidine hazır olunması gerektiğini, dâvâ adamlığı” şartını taşıyan bir adamdan nasıl korkulduğunu yaşanmış misallerle anlatmıştık birbirimize.

67-68’lerde Ortaokula giderken “Büyük Doğu” dergileriyle tanıştım. Daha sonra konferansları, çeşitli gazetelerde yazdığı makaleleri, yazı dizileri, kitapları… Bir diğer Üstad Sezâi KARAKOÇ’un “Diriliş”i bizi o günlerde anne sütünü emen çocuklar gibi besliyordu. Zamanının en güzel fikir ve sanat dergisi idi Büyük Doğu. Sahafları dolaşmamız eski sayılarını temin için yapılan pazarlıklar… Dönüş paramız kalmadığı için eve yaya dönüşler, vs. Her sayısını incelerken “aşağılık kompleksi”nden kurtulduğumuzu hissediyor, din düşmanlarına karşı mücadeleye hazırlanıyor, meşrû zeminde bilgili ve kültürlü yetişerek muhataplarımızı susturuyorduk. Zamanla bu dergi fikrî mücadelenin kavga dergisi oldu. Eski sayıları bize “tarih şuuru” veriyordu. Meselâ; Bir sayısının kapağında kocaman bir kulak resmi. Altında da şu yazı: “Başımızda kulak istiyoruz.” İsmet Paşa’nın dergiyi kapattığını ileriki sayılarından anlıyoruz. Bakıyorsunuz bir başka gün bir başka kapak. Bir cennet ırmağı ve altında Yunus’un mısrasıyla Anadolu’yu târif ediyor: “Şol cennetin ırmakları akar Allah deyu deyu.” Bir başka kapakta harikulâde güzel yüzlü bir kız çocuğunun ağlayan resmi altında izahat: “Milletçe Ağlıyoruz.” Tabiî CHP’nin elinden.   

Bir defasında yine Büyük Doğu’da, “Allah’a itaat etmeyene itaat olunmaz” hadîsini neşretmiş ve tabiî kapatılmıştı.

Üstad, hayatının aşağı yukarı her şeyini Bâbıâli isimli kitabında büyük bir açık kalplilikle, samimiyet içinde yazmıştır. Rusların kültür ataşesi Mihailof ismindeki adamın “Bize senin gibiler lâzım. Nazım’lar falan değil. Komünist olsan Moskova’nın yarısını verirdik” dediğini hatırlayınca, bugünün menfaatperestlerini, istismarcılarını, en küçük çıkar uğruna ezilip büzülen ‘ham yobaz kaba softalar’ının hali, insanı dehşete düşürüyor. O DAVAsı için hapishaneyi, çileyi, zulmü,  servete tercih etmişti. İmanının, davasının bedelini ödeyen adamdır Necip FAZIL. “Fikir suçu olmaz” diyenlerin hepsi onun hapishanede kalması için seferber olmuşlardı. Üstad bunları, “elimde kibrit çöpü kadar bir neşir organı olduğu zaman kuyruklarını apış aralarına sıkıştırarak kaçarlar” diye tarif ederdi. Muhataplarının hepsi basın mensubu olan bu adamlar basın hürriyetini bir tarafa bırakarak Büyük Doğu’nun sayılarının toplatılmasına sebep olmuşlar, en azından göz yummakta mahzur görmemişlerdir.

Yazı hayatında boşluk bırakmadı. Yazmadığı saha kalmadı. Şiir yazdı, makale yazdı, köşe yazısı yazdı, deneme yazdı, tarih tezi olabilecek incelemeler yazdı, Çok zekiydi, çok kabiliyetliydi; mürşidinin ‘keşke bu kadar zeki olmasaydın’ sözünü sık sık naklederdi.

Konferanslar verdi, tiyatro eserleri yazdı, dinî-fikrî eserler yazdı, ilmihal bile yazdı! “Yazmaktan, düşünmekten; beynimiz, kalemimiz kan revan içinde.” Diyordu. Polemiklere, siyasi kavgalara girdi. Bütün bunlar, “sosyal mesele” alanının her yerinde ‘bizde varız’ı göstermek, inanan insanımızı aşağılık duygusundan kurtarıp, ona özgüven aşılamak içindi. Mâziye ait her şeyin hoyratça kundaklandığı bir ülkede yangından mal kurtarıyordu. ‘Din-dil-tarih şuuru’na sahip insanımızın yetişmesinde hamurkârlık yapmıştı. Aydın geçinen, bilim sahtekârlarının elinde millî ve manevî değerlerin ayaklar altına alındığı, yücelerin cüce, cücelerin yüce gösterildiği o dönemde kalemiyle, kelamıyla bu güruhun karşısında ‘Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!’ diye haykıran bir devdi o. Yazılarını milleti ve dini uğruna savaşır gibi yazdı. Bütün fıtrî hasletlerini DAVAsının neşrinde harcadı. Basında, kültürel ve sosyal hayatımızda örnek alabileceğimiz tezahürlerini göstererek Müslümanları ümitsizlikten kurtardı. Necip Fazıl olmasaydı, insanımız her şeyden ümit kesip aşağılık duygusuna kapılacaktı.

Üstad Necip FAZIL’ı, “belirli günlerde anmak” değil, “anlamak”tır önemli olan. Necip Fazıl anlaşılamazsa, belirli günlerde “anma” ne ifade eder? Gönül arzu eder ki, yıllarını mahkeme koridorlarında, hapishanelerde geçiren Necip Fazıl'ın hayat ve hatıralarını,  yarınlarımızı inşa etmek isteyen gençlerimiz bilsin, Üstad'ın bütün eserlerini döne döne, düşüne düşüne okusunlar. Bu sayede hem halimizi, hem mazimizi hem de dünyayı tanırlar.


Bu Makale 5196 defa okunmuştur

 

Yazdır

YAZARIN DİĞER YAZILARI

©

29/02/2016 - 10:00 Mü’minler izzet ve şerefi nerede arıyorlar?

©

07/04/2015 - 12:35 Modern dünya hepimizi yara bere içinde bıraktı

©

17/03/2015 - 11:15 İtidal Notları

©

13/02/2015 - 16:15 Mü’mince bakışa olan ihtiyaç

©

26/01/2015 - 14:07 Âlim bedel öder!

©

31/12/2014 - 15:56 Cinnet toplumunun figüranı olmayalım! Mesele yılbaşı değil, kimlik kişilik meselesi

©

03/12/2014 - 16:11 Cihat eğitimi/Eğitimin cihadı

©

04/11/2014 - 19:03 Peygamberlerin yol gösterdiği hicret ve düşündürdükleri

©

13/10/2014 - 16:24 Kardeşlik zamanı!

©

02/09/2014 - 18:35 Dostane bir ikaz!

©

04/08/2014 - 13:32 Ramazan Bayramı sonrası düşünceler

©

09/06/2014 - 13:56 Âlimler ne zaman celadet gösterecek?

©

06/05/2014 - 10:17 Dinimizi parçalayıp dünyamıza yamadık!

©

03/04/2014 - 10:09 Mü’min bünyesinde açılan yara!

©

04/02/2014 - 09:19 Tartışmanın galibi yoktur!

©

10/01/2014 - 10:18 Peygamberimize olan hasret ve düşündürdükleri

©

04/12/2013 - 13:13 Bir hadis-i şerif ve düşündürdükleri

©

06/11/2013 - 11:17 Mü’minler aman dikkat!

©

03/10/2013 - 14:06 Haccın Şuuru

©

12/09/2013 - 12:49 İki Üstad İki Dergi Necip Fazıl KISAKÜREK Sezai KARAKOÇ Büyük Doğu ve Diriliş

©

24/08/2013 - 14:12 Unuttuğumuz iki haslet: Dil ve Nezaket

©

08/07/2013 - 12:11 Ramazan ayını hasret muhabbet ve hürmetle karşılarken

©

10/06/2013 - 10:42 Üstadın 30. Seneyi devriyesi münasebetiyle…

©

03/06/2013 - 12:05 Miraç bize ne söyler?

©

13/05/2013 - 18:28 Sessiz çığlık: ÖLÜM

©

18/04/2013 - 10:36 ‘Kutlu Doğum Haftası’ Münasebetiyle

©

10/04/2013 - 11:04 Bir çınarın ardından

©

17/01/2013 - 11:37 Ümmetin Hastalığı: Yolsuzluk

©

31/12/2012 - 13:43 Yılbaşı değil, kimlik, kişilik, şahsiyet meselesi

©

20/12/2012 - 11:50 Yüksek binalar ve altında ezilen insanlık!

©

20/11/2012 - 14:20 Hicret hayatımızın neresinde?

©

04/10/2012 - 10:52 Ümmetin Hastalığı: Dünyevîleşme

©

27/08/2012 - 12:49 Gönül dostlarına kulak vermek

©

23/07/2012 - 11:44 Hepimiz yolcuyuz

©

25/06/2012 - 11:44 Âyetlerin ışığında karnemiz!

©

04/06/2012 - 11:45 Müslümanların sorumluluğu ve düşündürdükleri

©

25/04/2012 - 14:32 Cömertliğin önemi ve düşündürdükleri

©

04/04/2012 - 14:27 Vahyin Dilinden
 
 

Site İçi Arama

8 Rebîü'l-Evvel 1447 |  01.09.2025

Bir Ayet

Bismillahirramanirrahim

"Allah size kitapta şunu da bildirmiştir: "Allah'ın âyetlerinin inkâr ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, bunu yapanlar başka bir konuya geçmedikçe onların yanında oturmayın." Böyle yaparsanız siz de onlar gibi olursunuz. Şüphe yok ki Allah münâfıkları da, kâfirleri de cehennemde bir araya getirecektir."

( Nisa Suresi - 140)

Bir Hadis

Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:

“Şabân ayının on beşinci gecesi olduğu zaman, gecesini ibâdetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun.”

(Sünen-i İbn-i Mâce)

Bir Dua

“Allah’ım! Perçeminden tuttuğun şeylerin şerrinden sana sığınırım. Her türlü hayrı
senden isterim ki bütün hayırlar senin elindedir.”

(İbn Hibbân, Ed’ıye, No: 934)

Hikmetli Söz

Borcunu azaltırsan hür yaşarsın,
günahlarını azaltırsan rahat ölürsün.




Canlı yayın

İslam Ansiklopedisi

  Tasarım : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com