a) Ýbadet eden, hükümlere râzý olarak itaat eden. Ýslâmî ýstýlâhta "abd" kelimesi genellikle bu anlamda kullanýlýr. "Ýnsanlarý ve cinleri ancak bana ibadet etmeleri için yarattým" (Zâriyat sûresi: 56) meâlindeki âyet-i kerimeden de anlaþýlacaðý üzere, insanýn yaratýlýþ hikmeti; sadece ve sadece kulluktur. Hz. Âdem (as)'den Hz. Muhammed, (sav)'e kadar bütün peygamberler insanlarý Allah (cc)'a kulluða dâvet etmiþlerdir. Nitekim "Andolsun ki, biz her kavme: `Allah'a ibadet edin, tâgût'a kulluk etmekten kaçýnýn' diye (tebligat yapmasý için) bir peygamber göndermiþizdir." (Nahl sûresi: 36.) âyet-i kerimesi, insanlarýn "Abd olma-kulluk" hususunda istisnasýz uyarýldýklarýný belirtmektedir. Dolayýsýyla Allah (cc)'a kul olma hususunda tebliðe muhatab olmamýþ tek bir kavim gösterilemez. Þimdi "Allah'a ibadet etmek" ve "tâgûta kulluktan kaçýnmak" kavramlarý üzerinde duralým. Tâgûtu þu þekilde tarif etmek mümkündür:
"Allah'ýn indirdiði hükümlere mukabil olmak ve onlarýn yerine geçmek üzere hükümler ihdas eden (kanunlar koyan) her güç tâgûttur. Bunun insan olmasý, put olmasý, þeytan olmasý veya bunlarýn dýþýnda herhangi bir þey olmasý mahiyeti deðiþtirmez 2 Dolayýsýyla insanlarýn hayatlarýný, kendi yanlarýndan çýkardýklarý kanunlarla düzenlemeye çalýþan bütün siyâsi güçler tâgûtî mahiyet arzederler. Bugün dünyada beþikten mezara kadar insanlarýn hayatlarýný, heva ve heveslerine uyarak düzenlemek iddiasýnda olan meclisler, konsüller, krallar, kavimlerarasý (beynelkavm) kuruluþlar "tâgût" hükmündedir.3
"Ýman edenler Allah (cc) yolunda cihad ederler, küfredenler (kâfirler) tâgût yolunda savaþýrlar." (Nisa sûresi:76) âyet-i kerimesi insanýn, bu iki sýnýftan birine dahil olacaðýný beyan etmektedir. Ayrýca "Sana indirilen Kûr'ân'a ve senden önce indirilen kitaplara iman ettik, diye boþ iddialarda bulunanlara bakmaz mýsýn? Onlar tâgûtun huzurunda muhakeme olmak (hükümlerine boyun eðmek) istiyorlar. Halbuki tâgûtu inkâr etmekle (tekfir etmekle, lânetlemekle) emrolunmuþlardýr." (Nisa sûresi: 60) ayet-i kerimesi, bütün ideolojilerin inkâr edilmesini ve lânetlenmesini emretmektedir. Nitekim Ýbn-i Kesir bu hususta þunlarý kaydediyor: "Bu âyet-i kerimede Hz. Muhammed (sav)'e ve diðer peygambere iman ettiklerini söyleyip, bununla beraber ihtilaf ettikleri hususlarda çözümü için Allah (cc)'ýn kitabýndan ve peygamberin sünnetinden ictinap edenlerin durumu haber verilmektedir. Ýnsanlarýn, kendi hevâlarýna göre (beþerî kanunlarla) hüküm vermesini isteyen kiþinin, iman iddiasýný Allahû Teâla (cc) reddetmektedir."
b) Köle'ye "abd" denilmesinin sebebi hem itikad, hem muâmelât ile ilgilidir. Zira Allahû Teâla (cc) istisnasýz bütün insanlardan "misak" almýþtýr. A'râf sûresinin 172'nci ve 173'ncü âyet-i kerimelerine "misak" âyetleri denilmesinin mânâsý budur. Misak, Allah (cc) ile insan arasýnda tahakkuk eden bir mukaveledir. Her müminin "ne zamandan beri müslümansýn?" sualine, "galu bela'dan beri" diye cevap vermesinin sebebi budur. Ýnsan bülug çaðýna erdikten sonra Ýslâm'ý terkeder ve mü'minlere karþý savaþýrsa "emanet"e ihanet etmiþ olur. Bu ihanetin tabii sonucu olarak ehliyet ârýzasý baþlar. Kölelik, misaký inkâr edip, küfrün güçlenmesi için savaþmakla ilgili bir hâdisedir.4 Burada þu akla gelebilir: "Hür bir insan kuvvet kullanýlarak (inkâr sözkonusu olmadan) köle yapýlabilir mi?" buna "evet" demek imkânsýzdýr. Zira hürriyetin kaynaðý fýtrîdir. Ehliyet sahibi olan her insan tekliflere muhataptýr.5 Resûl-i Ekrem (sav)'in "Hür bir kimseyi köle edinenin hasmý (düþmaný) benim" buyurduðu bilinmektedir. Ayrýca Hz. Abdullah b. Amr'dan rivayet edilen merfuu bir hadis'te: "Üç kiþi var ki Allah (cc) olarýn namazýný kabul etmez. Ýstemedikleri halde kavminin baþýna geçen, hür bir insaný köle edinen..."6 denilmektedir. Görüldüðü gibi, hür bir kimsenin, Ýslâm'a karþý savaþ açmadýðý müddetçe köle edinilmesi mümkün deðildir. (Bkz. "Hürriyet" maddesi)."Abd" ýstýlâhýný bu þekilde ortaya koyduktan sonra günümüze bir göz atalým. Ýslâm topraklarýnda, Allah (cc)'ýn indirdiði hükümleri inkâr eden veya kabul ettiðini iddia etmekle beraber çaðýmýza uymaz" gerekçesi ile uygulamayan siyasi güçler iktidardadýrlar. Lâ ilâhe (ilâh yoktur, putun hükmü yoktur, tâgût'u inkâr ederiz) diye haykýran ve Ýllâlah (yalnýz Allah vardýr, O'na itaat ederiz) diye tastikte bulunan mü'minler "Kul" olma þuurunu ayakta tutmak zorundadýrlar. Aksi takdirde "tâgût'a kulluktan kaçýnmýþ" olamazlar.·
"Her kavme Allah'a ibadet edin ve tâgût'a kulluktan kaçýnýn diye (tebligat yapmasý için) peygamberler göndermiþizdir." (Nahl sûresi: 36) meâlindeki âyet-i kerime iyi tefekkür edilmelidir.
KAYNAKLAR
(1) Ebû'l-Âla Mevdûdî, Kur'ân'a göre Dört Terim, Ýst. 1981, (4. bsm.) sh. 89. (Burada Ýbn-i Faris'in Makayisu'l Lugat; Ýbn-i Side'nin el-Muhassýs ve Ýbn-i Manzur'un Lisanu'I-Ardh isimli kýymetli eserlerinden "abd" kelimesinin mânalan nakledilmektedir.)
(2) Muhammed Ýbn-i Ceri et-Taberi, Camiu'I Beyan fi Tefsiri'I Kur'ân, Mýsýr,1324, c. III, sh.13 vd.
(3) Hüsnü Aktaþ, Medeni Vahþet, Ank.1981,(3. bsm.) sh.141.
(4) Ýbn-i Abidin, Reddü'l-Muhtar ale'd-Dürri'I Muhtar, Ýstanbul 1983, c. IX, sh.111. Aynca Molla Hüsrev, Düreri'l-Hükkâm, Ýstanbul 1307, c. II, sh.6.
(5) Ýmam-ý Serahsî, Temhidü'l-Füsûl, Beyrut 1393, c. II, sh.332.
(6) Ebû Abdullah Muhammed b. Yezid Ýbn-i Mace, Sünenu Ýbn-i Mace, M. Fuad Abdülbaki Neþri,1954 baskýsýndan ofset, Ýst.1981, Çaðrý Yayýný, c. I, sh. 311, Hd. No: 970.
(7) Ýbn-i Hümam, Fethû'I-Kadir, Beyrut 1316, c. III, sh.355 vd.