“Hâlýk”, “Rab” ve ”Rezzak” sýfatlarýnýn tecellisi olarak Yüce Yaratýcý, bütün canlýlar için rýzýk halk etmiþ, kâinat sofrasýný donatmýþ ve nimetlerini onlarýn istifadesine sunmuþtur. Bu baðlamda Yaratýcý, insanlýk âlemi içinde baþta peygamberler olmak üzere müminlere muhtaç olduklarý yeme-içme, giyim-kuþam ve barýnma gibi ihtiyaçlarýný helâl ve temiz yollardan kazanmalarýný emretmiþtir. Bu konuda seçilmiþ insanlar olan ve günah iþlemekten korunmuþ bulunan elçilerine bile: “Ey peygamberler! Temiz ve güzel olan þeylerden yeyin ve (insanlar için) yararlý iþler yapýn; çünkü ben yaptýklarýnýzý bilmekteyim.” (Mü'minün, 51) buyurmuþtur. Yüce Yaratýcý, tüm insanlara hitaben: “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan gýdalarýn temiz ve helâl olanlarýndan (güzel ve temiz olanlarýndan) yeyin, þeytanýn peþine düþmeyin; çünkü þeytan sizin için apaçýk bir düþmandýr.” (Bakara, 168) buyurmuþ ve müminlere hitaben de:
“Ey iman edenler! Size verdiðimiz rýzýklarýn iyilerinden yeyin, eðer siz gerçekten yalnýz Allah’a kulluk ediyorsanýz, O’na þükredin.” (Bakara, 172)“
Ey inananlar! Allah’ýn size helâl kýldýðý temiz þeyleri haram kýlmayýn, hududu da aþmayýn; doðrusu Allah, aþýrý gidenleri sevmez. Allah’ýn size verdiði rýzýktan temiz ve helâl olarak yiyin. Ýman ettiðiniz Allah’tan korkun.” (Maide, 87-88) buyurarak temiz ve helâl rýzýkla müminin imanýný ilintilendirmiþtir.
Bu ilâhi mesajlardaki “yenilecek ve yararlanýlacak temiz ve güzel olan þey” ifadesindeki esprinin, baþka ayetlerdeki yorum ve açýklamasý yine yaratýcý kudret tarafýndan biz müminlere þöyle ifade edilmektedir: “Ey iman edenler! Aranýzda karþýlýklý rýzaya dayanan ticaret (alýþ-veriþ) olmasýnýn dýþýnda, mallarýnýzý, aranýzda batýl sebeplerle yani meþru olmayan yollarla, haksýz sebeplerle yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin.”(Nisa, 29)
Hakiki bir mümin için, ayetlerde emredilen “güzel ve temiz olan kazanç” ile amacýn, doðruluk ve dürüstlüðe, iyi niyete dayalý, meþru olan helâl kazanç ve sebepler olduðu; yasaklanan “batýl ve haksýz kazanç yollardan” anlaþýlmasý gereken þeyin ise, “batýl sebepler”de denilen sýrkat (hýrsýzlýk), hýyanet, gasp, kumar, riba,tezvirat, þarlatanlýk ve rüþvet gibi meþru olmayan sebeplerle elde edilen kazançlar olduðu muhakkaktýr. (El-malýlý, Muhammed Hamdi Yazýr, Hak Dini Kur’an Dili, I, 678-679; II,1341) Bunun içindir ki baþta insanlýðýn hidayet ve saadet öncüleri peygamberlerden her birinin bizzat bir kazanç yolu ile (sanat, ticaret, ziraat, tarým vb.) meþgul olduðunu, helâl kazanç kazanmaya öncülük ettiklerini görmekteyiz. (Hz. Adem çiftçilik; Hz. Nuh marangozluk; Hz. Ýdris terzilik; Hz. Davut demircilik ve zýrh örgücülüðü; Hz. Musa çobanlýk; Hz. Muhammed çobanlýk ve ticaret. Bu konuda bkz.; ÝbnHacer, Fethü’l-Bari, IV, 306)
Mensubu olduðumuz yüce Ýslâm dini, haksýzlýkla ve haram yollarla servet edinmeyi, fert ve cemiyet hayatýnýn iflâsý olarak ve adým adým ölüme gitme olarak görmektedir. (Elmalýlý, a.g.e. II, 1341-1343) “Ölçüde ve tartýda hile yapanlarýn (haktan sapanlarýn) vay haline!(onlara yazýklar olsun!).” (Tatfif, 1) ayetinde belirtildiði üzere, ticarette haktan, doðruluk ve dürüstlükten sapanlar, kendi nefislerini ve toplumlarýný helâke sevk etmektedirler. Nitekim Ýbn Abbas’tan gelen “beþ günaha beþ türlü ceza” hadisinde“Bir toplumda ölçü ve tartýda hainlik yapýlýp haktan sapýldýðýnda, o toplumda insanlar mahsulden ve üründen mahrum edilirler.” þeklindeki haberde bu duruma iþaret edilmektedir. (Çantay, H. Basri, Kur'an-ýHakim ve Meal-i Kerim, III, 1155, dipnot: 2)
Ýlgili ayetteki “kendinizi (fert ve toplum olarak) öldürmeyin”, rüþvet, hýrsýzlýk, tefecilik ve faiz gibi batýl yolarla, haram kazanç yiyerek kendinizin ve toplumunuzun sonunu hazýrlamayýn þeklindeki deðerlendirmeye itibarla, doðruluk ve dürüstlüðü helâl kazancýn temeli sayan ve Ýslâm toplum hayatýnýn mayasý ve devamý kabul eden Ýslâm dininin þanlý peygamberi, zaman zaman toplum içine girer, pazarlarý dolaþýr ve orada gördükleri aksaklýk ve eksiklikleri tespit eder ve önemle üzerinde dururdu. Nebiler sultaný, iyi kaliteli bir yiyecek ile kötüsünü karýþtýrýp yiyecek satan bir adama uðradý. Ona bunu nasýl yaptýðýný, niçin yaptýðýný sordu. Adam: Alýþ-veriþi çoðaltmak, ilgi ve raðbeti artýrmak için yaptýðýný söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, adama: “Dinimizde aldatma yoktur!” (el-Hindi, a.g.e., IV, 159, 9974) buyurdu. Bir baþka zaman da Hz. Peygamber koyun yüzen bir kasaba uðradý, kasap onu üfleyerek þiþiriyordu. Rasûlullah (s.a.s.), koyunun derisiyle eti arasýna elini soktu,fakat eline hiç ýslaklýk ve kan dokunmadý, bunun üzerine O: “bizi aldatan biden deðildir.” buyurdu.(el-Hindi, a.g.e., IV, 158, 9972)
Allah’ýn habibi arkadaþlarýný her konuda eðitir, özellikle mülk edinmenin ve kazanmanýn en önemli ve en yaygýn yollarýndan biri olan alýþ-veriþle ilgili eksiklik ve aksaklýklarý muhtelif zaman ve mekânlarda, çarþýda, pazarda gördüðünde düzeltir ve onlara: “Bizi aldatan bizden deðildir; hile yapan ve aldatan kimse cehennemdedir.” (Müslim,a.g.e., III, 545, 7824) buyururdu. Özellikle ticaretle uðraþan kimselere hitaben: “Kim ayýplý (kusurlu) bir malý kusurunu açýklamadan satarsa, o kimse, Allah’ýn gazabýnda ve meleklerin lânetindedir.” (el-Hindi, a.g.e.,IV, 59, 9501) Müslüman hiçbir tüccara, bildiði halde malýnýn ayýbýný söylemeden satmasý helâl olmaz buyuran Allah Rasûlü, böyle sattýðý malýn ayýbýný söylemeden satan,malýnýn ayýbýný gizleyen veya malýný olduðundan fazla iyi gösteren, abartan tüccarlar için, böyle tüccarlarýn gerçek facirler (günahkârlar) olduðunu önemle belirtirlerdi.(el-Hindi, a.g.e., IV, 158, 9971)
“Rýzkýn onda-dokuzu ticarettedir.” (el-Hindi, a.g.e., IV, 30, 9342) buyuran kutlu Nebi, yukarýda belirttiðimiz hileli kazanç ve satýþý yermesinin aksine helâl kazanmayý, doðru-dürüst ticareti ve faillerini övmektedir. “Güvenilir, güven veren dürüst ve Müslüman bir tüccar kýyamet gününde nebiler, sýddýklar ve þehitlerle beraberdir.” (el-Hindi, a.g.e., IV, 7,9217) Ayný zamanda böyle dürüst ve güvenilir bir tüccar (dehþetli ve sýcak) kýyamet gününde arþýn gölgesinde olacaðýný söylerdi. (el-Hindi,a.g.e., IV, 7, 9218)
Ýnsan hayatýnýn tamamýný kapsayan Ýslâm dini, hayatýn hangi alanýnda olursa olsun müminlere doðruluðu, doðrularla beraber olmayý emretmekte, doðruluðun zýddý olan þeyleri yasaklamaktadýr. Bu manada Yüce Allah: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doðrularla beraber olun.” (Tevbe, 119) buyurmaktadýr.
Bu ilâhî mesajlarý bizlere ulaþtýran, en etkin ve yetkin bir þekilde bizlere açýklayan sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de: “(Ýstisnasýz) Her Müslüman üzerine helâl kazanmak, helâli aramak farzdýr.” (Acluni,a.g.e., II, 162) buyurarak helâl olaný kazanma, bunun için çalýþma ve gayret göstermenin Ýslâm adamý olan her Müslüman için önemli bir vecibe olduðunu belirtmiþlerdir.Hatta kutlu Nebi (s.a.s.): “Helâl olaný kazanmak bir Müslüman üzerine öncelikli bir vecibedir.” (A.g.y.) Yani imandan sonra en önemli bir vecibe, zorunlu bir görevdir, buyurmuþ ve böyle bir uðraþýnýn Allah yolunda cihat olduðunu belirtmiþtir. Ýnsanýn alýn teri dökerek el emeði ile geçinmesi, çalýþmaya ve kazanmaya önem vermesi anlamýndaki “kesb” Ýslâm ümmeti içinde“el-kâsibü habibullah” (çalýþýp kazanan Allah dostudur) sözüyle âdeta geleneksel bir düstur olmuþtur.
O halde en doðru ve helâl kazancýn neler olduðunu ve helâl kazanç yollarýný tanýmamýz gerekmektedir. Kazanç yollarýndan sanat, ziraat, tarým, ticaret, cihat, ganimet, hizmet vb. hangisi olursa olsun Ýslâm’ýn öngördüðü helâl kazanç yolu, meþru olan, Allah ve Rasûlünün arzusuna ters düþmeyen,baþkalarýnýn hakkýna mütecaviz olmayan, dünya ve ahiret dengesini gözeten, insanlara zarar vermeyen el emeði, göz nuru ve beyin gücüyle çalýþýp kazanma olarak bilinmektedir. (Elmalýlý, a.g.e., II, 1341) Helâl kazançla ilgili bu nitelemenin yanýnda yapýlan iþlerin saðlamlýk ve kalitesi de o kazançtaki dürüstlüðe,helâllýða ve verilen emeðin kutsallýðýna delâlet etmektedir. Hem uzmanlarýnca da helâl kazanmada en güvenli yolun dürüstlük ve kalite olduðuna inanýlmaktadýr. Bu manada sevgili peygamberimiz yaptýðý iþlerini düzgün ve saðlam yapardý ve þöyle buyururdu: “Sizden biriniz bir iþ yaptýðýnda, onu mükemmel yapsýn; Allah yaptýðý iþi saðlam ve güzel yapan kimseyi sever.” (ÝbnSa’d, et-Tabakatü’l-Kübra, I, 142; Suyuti, Ca-miü’s-saðir, I, 75; el-Hindi, a.g.e., III, 907) Yanlýþ ve yasak olan olan, “helâl-haram ver Allah, aciz kulun yer Allah; gelsin de nerden gelirse gelsin,olsun da nasýl olursa olsun!” anlayýþýnýn aksine, günlük hayatýnda her Müslüman birey için yemek, içmek, giyinmek ve barýnmak gibi konularda, rýzkýnda ve kazancýnda,gerek hayatýmýzý anlamlandýran yüce Ýslâm dininin ilkeleri ve gerekse örnek insan Hz. Peygamber’in söz ve davranýþlarýndan hareketle þu esaslarý göz önünde bulundur-ma zorunluluðu vardýr: Kazanç, temiz ve helâl olmalý, setri’l avrete(Ýslâm’ýn örtünme emir ve sýnýrýna)riayetle israf, taklit ve gösteriþten uzak olmalýdýr. (Görmez, Mehmet, Sün-net ve Hadisin Anlaþýlmasý ve Yorumlanmasýnda Metodoloji Sorunu, 300)“
Ücretlinin (çalýþan emekçinin) ücretini alnýnýn teri kurumadan veriniz.” (Ýbn Mace, Sünen, Rühün, 4), “Ýnsanlara yük olmayýnýz; içinizden kim bana insanlara yük olmayacaðýna ve onlardan bir þey istemeyeceðine dair söz verirse ben de ona cenneti söz vereyim. (Zorunlu olmadýðý halde) dilencilik yapan kimse kýyamet gününde yüzündeki etler parça parça dökülerek huzura gelir.” (Buhari, Sahih, Zekât, 52; Nesai, Sü-nen, Zekât, 83; Ýbn Hanbel, Müsned, II, 15,88; Acluni, a.g.e., II, 238, 241; II, 141; el-Hin-di, a.g.e., III, 238) buyuran örnek insan rahmet Peygamberi, “Hiçbir kimse kendi eli ile kazandýðý taamdan (kazançtan) daha hayýrlý ve güzelini yememiþtir; þüphesiz Allah’ýn nebi-si Davut (a.s.) da kendi elinin emeðini yerdi.” (Buhari, Buyu', 15) buyurarak en helâl rýzkýn ve en onurlu iþin el emeði olduðunu vurgulamýþlardýr. Alemlerin Efendisi, kendileri sabah namazlarýný kýldýktan sonra sürekli, “Allahým! Senden faydalý ilim, temiz ve helâl kazanç, kabul görmüþ amel isterim.” diye dua ederler, tembellik ve acizlikten de Allah’a sýðýnýrlardý. (Buhari, Cihat, 25, 74;Et’ýme, 28) Bu konuda Hz. Ömer:“Halk arasýnda hakir görülen hizmetleri bile yapmak, halka arz-ý ihtiyaç edip dilenmekten çok daha þereflidir.” der. Hz. Ali de: “Ýnsanlar, bir kýsým kazancý ar telâkki ederler; bence ar ve ayýp olan þey, dilenme zilletine düþmektir.” derim. Atalarýmýz da: “Kârýn (kazancýn) ârý olmaz; yeter ki el emeði olsun.”demiþlerdir. (Babanzade, Ahmet Naim, “Sahih-i Buhari Muhtasarý ve Tecrid-i SarihTercemesi, V, 263)
Hz Aiþe, ahlâký Kur’an olan Ra-sûlullah (s.a.s.)’ý, anlatýrken onun herhangi bir beþerden farksýz olarak alýþ-veriþini yaptýðýný, bütün ev iþleriyle meþgul olduðunu, kendi iþlerini kendisi yaptýðýný, artan zamanýnda da eþlerinin ev iþlerine yardýmcý olduðunu belirtir.” (Abdürrez-zak, Musannef, 11,260; Ýbn Sa’d, I 367; ÝbnHanbel, VI, 106, 121, 167, 242; Buhari, Ezan,44)
Yüce Ýslâm dininde Müslüman bir kimsenin kendini, çoluk-çocuðunu kimseye muhtaç etmemek, onlarýn ihtiyaçlarýný helâl ve meþru yollardan kazanmak, Allah yolunda cihat ve kutsal bir uðraþý sayýlmaktadýr. “Helâl kazanç aramak, bunun için uðraþmak cihattýr.” (Acluni,a.g.e., II, 162) Buyuran nebiler sultaný,“Ýbadet, yetmiþ küsür çeþittir; en üstünü helâl kazanç için çalýþmak,çaba sarf etmektir.” (Acluni, a.g.e., II,68; 162) Bir hadiste: “Evdeki dul kadýn ve ailedeki diðer muhtaç kiþilerin iaþe ve bakýmý için çalýþýp kazanan veya kazancýnýn bir kýsmýný onlara ayýran kimse Allah yolunda cihat eden kimse gibidir. Böyle bir kimse, gündüzleri nafile oruç tutan, geceleri sürekli nafile namaz kýlan kimse gibi sevap ve hayýrdadýr.” (Buhari, Edep, 25, 26; Ýbn Mace, Sü-nen, Ticaret, 1) Kiþi, kendi el emeðin-den daha temiz ve daha helâl bir rýzýk kazanmamýþtýr. Kiþinin çoluk-çocuðuna, hizmetçisine ve bakýmýyla yükümlü olduðu kimselere yaptýðý meþru harcama ise bir sadakadýr.” (Ýbn Mace, a.g.e., Ticaret, 1)Helâl kazanmak için yorulup evine dönen kimse, günahsýz olarak ya-tar ve yataðýndan Allah’ýn sevdiði kimse olarak kalkar. (Acluni, a.g.e., I,285)
Yukarýdaki durumun aksine haram kazanç konusunda hadislerde:“Haramla beslenen bir vücudun ateþte yanmaya daha layýk.” (Acluni,a.g.e., II, 175) olduðu belirtilmekte,bu konuda Hz. Ömer’in oðlu Abdullah þöyle demektedir: “Bir Müslüman olarak kambur oluncaya kadar namaz kýlsanýz, kýl gibi incelinceye kadar oruç tutsanýz, haram kazançtan uzaklaþmadýkça bu ibadetleriniz kabul olmaz; onlarýn size bir faydasý da olmaz.” (Gazali, Ýhya-üUlumiddin, I, 191) þahýslara ve onlarýn mallarýna ihaneti yasaklayan hain ve aldatýcýlarý Ýslâm toplumundan uzak fasýk ve facirler olarak niteleyen Allah Rasûlü kamu malýna ve hukukuna ihanet eden hainleri son derece yererdi. Nitekim o, Huneyn savaþýndan sonra ganimetlerin toplandýðý yerde ayakta durmuþ ve eline devesinin hörgücünden bir tüy alarak oradaki insanlara þöyle hitap etmiþtir: “Ey insanlar! Benim sizin ganimetlerinizde gözüm yoktur,hatta þu tüyde bile. Bir dikiþ iðnesi de olsa ganimetin, kamu malýnýn gasp edilmemesini, kýyamet gününde kamu malý gasp edenler için, gasp ettikleri bu mallarýn ancak bir ar (utanç), bir rezalet vesilesi be bir ateþ (azap) olacaðýný vurgulamýþlardýr.” (Ýbn Mace, Cihat, 34;Ebu Davut, Sünen, Cihat, 131) Bu konu dayüce kitabýmýz Kur’an-ý Kerim’de de: “…Kim emanete (kamu malýna) ihanet ederse, kýyamet günü,hainlik ettiði þeyin günahý boynuna asýlý olarak gelir…” (Al-i Ýmran, 161) buyurulmaktadýr.
Hayatýn her alanýnda doðruluk ve dürüstlüðü emreden yüce dinimiz, görüldüðü üzere dürüstlüðü helâl kazancýn temeli saymakta, âlemlerin efendisi Peygamberimizde, hayatýmýzýn her alanýnda ve özellikle de helâl kazanma ve ticarette dürüst olanlarý cennetle müjdelemektedir. Nebiler sultaný: “El-bette doðruluk, mümin kiþiyi iyiliðe, iyilik onu cennete götürür; bunun aksine hiç kuþkusuz yalan, mümin kimseyi kötülüðe, kötülük de onu cehenneme götürür.” buyurmuþlardýr.
O halde, Ýslâm insaný Müslümanlar olarak bizler;“Ýnsana sadakat yaraþýr görsede ikrah, Doðrularýn yardýmcýsýdýr Hazreti Allah” demeliyiz ve bunu baþta iþimiz ve kazancýmýz olmak üzere hayatýmýzýn her alanýna hakim kýlmalýyýz.
|