Gözümüzü açýp yeryüzüne baktýðýmýz zaman, her yerde bir hareket ve faaliyet görürüz. Gökyüzünde bulunan bütün cisimler; güneþ, ay ve yýldýzlar gibi her cisim hareket halindedir. Yeryüzüne baktýðýmýzda da akan seller, dalgalanan deniz ve toprakla bütünleþen her canlý hareket halindedir.
Hal böyle iken, yaratýlmýþlarýn en deðerlisi olan insan,bu hareketlilik karþýsýnda kayýtsýz kalamaz, kalmamalý ve çalýþmak mecburiyeti duymalýdýr. Ýnsan dünyasý için çalýþacak, ahireti için de hazýrlanacaktýr. Çünkü dünya vasýta, ahiret ise gaye olmalýdýr. Mademki gaye ahirettir, o zaman dünya çalýþmasýnda ahretini unutmayacak ve ölçüyü kaçýrmayacaktýr. Ama bilinmelidir ki; dünya hayatý olmadan ahireti kazanmak çok zordur.Çünkü dünya vasýta ise, bu vasýtadan faydalanan daha emin ve daha hýzlý olarak gaye olan ahirete ulaþýr. Bu vasýtanýn terki, yolumuzu uzatýr ve iþimizi güçleþtirir.
Bazý kimseler ahiret hayatýnýn gaye olduðunu unutuyor,çalýþmalarýnda dünyayý gaye haline getiriyorlar. Sadece dünya için çalýþan, manasýný kaybeden bir hayata sürükle-nen insan, dünyasý uðruna ahiretini heba etmiþ, ibadetle-ri býrakýp gayeyi vasýtaya feda etmiþ olur.
Halbuki yaþayan her insan, hayatî ihtiyaçlarýný temin ve ahiretin tarlasý olan dünyasýný kazanmak mecburiyeti duymaktadýr. Fakat bu çalýþmasýnda dikkat edeceði en büyükhusus aþýrýya kaçýp dünyevîleþerek hýrs denen hastalýðýn pençesine düþmemeye özen göstermektir. Dünyevî hýrs basit bir þeyin elde edilmesine aþýrý düþkünlük göstermek ve kalbini ihtiraslarýn peþine takmaktýr. Hýrs; dünyevî hevesle-re çok fazla meyletmeye sebep olur.
Ukbe b. Amir anlatýyor: Rasulullah (s.a.s.) Uhud Savaþýndan sekiz sene sonra (sanki ölü ve diri herkese veda ediyormuþ gibi) Uhud’da þehit olanlara dua ettikten sonra min-bere çýktý ve þöyle hitap etti: ”...Ben, Allah’a þirk koþmanýzdan deðil, dünya malýna dalýp, ahireti unutmanýzdan korkuyorum.”(Buhari, 578)
Aslýnda Ýslâm dini dünyada çalýþmayý teþvik etmiþtir. Çalýþmanýn ibadet olduðunu kabuleden din yine Ýslâm’dýr. Hatta Ýslâm dini, paraya sahip olmayý deðil, paraya kul olmayý ve ona taparcasýna baðlanmayý yasak kýlmýþtýr. Çünkü dünyaya ve dünyalýklara aþýrý baðlanmak in-saný helâke götüreceði bir gerçektir. Halbuki insan, dünyayý kalbine sýzdýrmaz, elinde tutarsa, ondan vasýta olarak faydalanýrsa, malý arttýkça þükrünü artýrýp ibadetine devam ederse, bu dünyalýk kötü olmaz, bilâkis gaye olan ahiret için bir yatýrým olur.
Yüce Rabbimiz Kur’an-ý Ke-rim’de: “Allah’ýn sana verdiði maldan harcayýp ahiret yurdunu ara. Dünyadan nasibi de unutma. Allah’ýn sana ihsan ettiði gi-bi sen de (insanlara sadaka vererek) ihsanda bulun. Yeryüzünde fesat arama. Çünkü Allah fesatçýlarý sevmez.” buyurmaktadýr.(Kasas, 77)
Görülüyor ki; Allah Teâlâ ihsan ettiði þeylerde ahiret yurdu-nu aramamýzý emredip, dikkatimizi “dünyadan nasibini unutma” emri ile çekmekte, fakat bunu yaparken ahireti de asla unutmamamýzý emretmektedir. Çünkü dünyaya aþýrý baðlanarak dünyevîleþen insan, hýrs denen dünya hastalýðýna yakalanacaðýný unutmamalýdýr. Hýrs, zillet kapýsýnýn anahtarýdýr. Dünya hýrsý insanýn helâk olmasýna vesile olur. Ýnsan dünya için çalýþýrken, dünya ve ahiret dengesine son derece dikkat etmelidir.
Amr b. Avf el-Eþ’ari anlatýyor: Rasulullah (s.a.s.) Ebu Ubeyde b. EI-Cerrah’ý cizye toplamak için Bahreyn’e gönderdi. Ebu Ubey-de cizyeyi toplayýp Medine’ye geldi. Ensar, Ebu Ubeyde’nin geldiðini duyunca, Rasulullah(s.a.s.)‘la beraber sabah namazýný kýldýlar ve Rasulullah (s.a.s.) namazý bitirip de mescidden çýkýnca, onun yolu üzerinde bekleyip bir þeyler vermesini ima ettiler. Rasulullah (s.a.s.) onlarý bu vaziyette görünce tebessüm etti ve: “Ebu Ubeyde’nin Bahreyn’den getirdiði malýn haberini aldýðýnýzý zannediyorum” buyurdu. Ensar: Evet Ya Rasulallah dediler.” O zaman Resulullah (s.a.s.): “Öyleyse müjde, sizi sevindirecek þeyi alacaksýnýz. Aslýnda ben sizin fakir düþmemizden deðil, zenginleþip dünya malýna aldanmanýzdan ve helâk olmanýzdan korkarým. Nitekim sizden öncekiler dünya malýna daldýlar ve helâk oldular” buyurdu. (Buha-ri, Müslim; Terðib, 5/141)
Ýnsan dünyaya ve dünyalýk için çalýþýrken, bunun sonu olmadýðýna inanacak ve nihayetinde ölümün olduðunu düþünecektir. Ölümün hakikat ve gerçek olduðuna inanan insanýn dünyevîleþmesi en büyük tehlikedir.Ölümün ne zaman ve nerede olacaðý bilinmediðine göre her an ölüme hazýrlýklý olunmalýdýr.Servetin, paranýn ve pulun geçmeyeceði o büyük hesap günü var oldukça, insan çok iyi düþünmeli ve dünyeviliklere nasýl baðlanabileceðini iyice tefekkür etmelidir.
Ýnsan, dünyasý için çalýþacak fakat ahiretini unutmayacaktýr.Çünkü ebedi mutluluk insan içinen büyük gayedir. Dünyaya aþýrý düþkünlükten kaçýnýlacak, Allah Rasulü ve ashabýnýn bu konudaki hayat tarzlarý örnek alýnacaktýr.Büyük bir hastalýk olan dünya hýrsýndan uzak durmak lâzýmdýr.Dünya çalýþmasý sýrasýnda ahret dengesini unutmayacaktýr ve en önemlisi dünya hayatýnýn sonunun ölümle sonuçlanacaðýný aklýndan çýkarmayacaktýr. O büyük hesap gününe hazýrlýklý olunmalý, Rabbimizin huzurunda mahçup olmamak için tedbir alýnmalýdýr. Bu tedbirin en önemli unsuru, dünya ve dünyalýklara aþýrý baðlanmamak ve ahiret için hazýrlanmayý unutmamaktýr.
|