Gýybet etmek, bir kimsenin bulunmadýðý bir yerde, onun kötü durumunu anlatmaktýr. Eðer anlatýlan kötü haller o kiþide yoksa, yapýlan kötülük gýybet olmaz, iftira olur. Ýftira, gýybetten daha kötü bir davranýþtýr.
Gýybetin; hem gýybeti yapýlan insana, hem de gýybet edene zararý dokunur. Çünkü gýybeti yapýlan kiþiye karþý insanlarýn güvenleri sarsýlýr. Ýnsanlar ondan uzak durmaya, hatta nefret etmeye baþlarlar. Bundan dolayý gýybeti edilen kiþi, çok çeþitli zararlara ve zorluklara maruz kalýr.
Bir süre sonra insanlar; gýybet edenle ilgili yaþadýklarý olaylar ve edindikleri tecrübeler sonucunda, gýybet edenin de çok dürüst bir insan olmadýðýný düþünürler. ’Onun sýrlarýný ifþa ettiðine göre benim sýrlarýmý da ifþa edebilir’ kanaatine sahip olurlar. Bu durumda, gýyb eteden de zarar görmeye baþlar. Bu zararlar yayýldýkça, bütün toplum huzursuz olur. Böylece gýybetin, hem ferde hem de topluma zararý dokunmuþ olur.
Gýybet, fert ve toplum hayatýn da müthiþ yaralar açtýðý için, mühim bir toplumsal hastalýktýr. Bu hastalýðýn büyüklüðünden ve önemli olu-þundan dolayý, gýybet; bizzat Kur’an-ý Kerim tarafýndan yasaklanmýþ, Rasulullah (s.a.s.) da pek çok hadisleriyle; mü’minleri bundan vazgeçirmeye çalýþmýþtýr.
Kötü Zan ve Gýybetle Ýlgili Ayetler
Kur’an-ý Kerim’de; “Ey iman edenler! Zannýn birçoðundan sakýnýn. Çünkü zannýn bir kýsmý günahtýr. Birbirinizin kusurlarýný ve mahremiyetlerini araþtýrmayýn. Birbirinizin gýybetini yapmayýn. Herhangi biriniz ölü kardeþinin etini yemekten hoþlanýrmý? Ýþte bundan tiksindiniz! Allah’a karþý gelmekten sakýnýn. Þüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir ,çok merhamet edendir.“ (Hucurat, 12)buyrularak, kötü zanda bulunmak, birbirimizin kusurlarýný ve mahremiyetlerini araþtýrmak ve gýybet etmek; çok açýk seçik ifadelerle yasaklanmýþtýr.
Kur’an-ý Kerim’in gýybet konusun dabize anlatmak istediði esaslarý, onun ruhuna uygun bir þekilde kavraya-bilmemiz için; gýybeti yasaklayan Hucurât suresinin 12. ayeti’ni tek baþýna okumayýp, önündeki ve arkasýndaki ayetlerle birlikte incelememiz gerekir.
10. ayette “Müminler ancak kardeþtirler. Öyleyse kardeþlerinizin arasýný düzeltin. Allah’a karþý gelmekten sakýnýn ki size merhamet edilsin.“ buyrularak, öncelikle müminlerin kardeþliðine vurgu yapýlmýþtýr. 11. ayettede alay etmenin, birbirini karalamanýn ve kötü lakaplarla çaðýrmanýn kötülüðü anlatýlmýþtýr.
Ýnsanlar arasýnda; ayný ülkede, ayný bölgede, ayný þehirde, ayný köyde, ayný ailede yaþamak veya ayný devletten, ayný milletten, ayný soydan, ayný boydan, ayný kabileden, ayný aþiretten, ayný oymaktan, ayný anne-babadan olmak gibi çeþitli yakýnlýklar ve akrabalýklar vardýr. Ýnsanlar genellikle bu yakýnlýk baðlarýný, küçükten büyüðe doðru, derece derece üstün tutarak, baþkalarýnýn aleyhine kullanmýþlardýr. Örneðin Ýslâm’dan önce Medine’de, Evs veya Hazrec kabilesinden, Mekke’de ise Kureyþ kabilesinden olanlar, kendilerini ve kabile mensuplarýný, baþka kabileden olan insanlardan daha üstün görmüþlerdir.Baþka yerlerde de, baþka kabile mensuplarý benzer düþüncelere sahip olmuþlardýr. Hatta bir kabilenin belli bir kolu, kendini ayný kabilenin öteki kollarýndan üstün görmüþtür. Bu üstün veya farklý görme anlayýþ insanlarý bölüp parçalamýþ, kabileler arasý yanlýþ rekabetlerin geliþmesine, kin ve düþmanlýk duygularýnýn yeþermesine sebep olmuþtur. Herkes kendini beðenmiþ, kendini övmüþ, baþkalarýný horve hakir görmüþ, onlarla alay etmiþ, yüzüne karþý olmasa bile, baþkalarýný gýyabýnda kötülemiþtir. Ýþte Ýslâm dini bütün bu yanlýþlýklara dur diyerek müminlerin “ancak kardeþ“ olduklarýný ilan ve teblið etmiþtir.
Din kardeþliði, her türlü etnik yakýnlýðýn önündedir. Çünkü Allah’ýn oluþturduðu bir yakýnlýktýr. Kaynaðý Kur’an-ý Kerim olan bir yakýnlýktýr. Öyleyse bu kadar yakýnlýðý bulunan insanlarýn, çok farklý görevleri ve sorumluluklarý da vardýr. Bu sorumluluklarýn en büyüðü; Müslümanlarýn barýþ içinde yaþamalarý, aralarýndan savaþý ve her türlü silâhlý mücadeleyi kaldýrmalarýdýr. Hucurât suresinin 9. ayeti bunu açýk çave ayrýntýlý bir biçimde bildirmektedir. En küçüðü ise; birbirlerini alaya almamalarý, birbirleri hakkýnda gýybet etmemeleri, yani sözle birbirlerini incitmemeleri, hatta birbirleri hakkýnda kötü zanda bile bulunmamalýdýr. Ýþte kardeþlik budur. Bunun için Hacý Bektaþ-ý Veli, ’incinsen bile incitme’ demiþtir.
Hucurât suresinin 13. ayeti ise, niçin böyle davranmamýz gerektiðinin gerekçelerini herkesin anlayabileceði bir açýklýkla belirtmektedir: “Ey insanlar! Þüphe yok ki, biz sizi bir erkekle bir diþiden yarattýk ve birbirinizi tanýmanýz için sizi boylara ve kabilelere ayýrdýk. Allah katýnda en deðerli olanýnýz, O’na karþý gelmekten en çok sakýnanýnýzdýr...“Bu ayetteki esaslarý tekrar tekrar okuyalým. Öncelikle ayetin sadece müminlere deðil, bütün insanlara hitap ettiðine dikkat edelim. Demek ki, gelin ey bütün insanlar, Kur’an’da sizin için vaz ettiðim þu kurallara uyun diyor, âdeta Rabbimiz. Hepinizin insanlýkta kardeþsiniz, çünkü hepinizi bir anne ve babadan yarattým, diyor. Birbirimizi tanýyalým, birbirimize saygýlý davranalým diye de, bizi boylara ve kabilelere ayýrdýðýný haber veriyor. Hiçbir kabilenin ya da boyun ötekilerden üstün olmadýðýný vurgulamak için ise, “en deðerlimizin, O’na karþý gelmekten çok sakýnanlarýmýz olduðunu“ bildiriyor. Gelin, en deðerli biz olalým! O’ndan en çok biz sakýnalým! O’nun emirlerini en çok biz dinleyelim!
Genel Gýybet Örnekleri
Allah’ýn birbirlerini tanýmalarý için boylara ve kabilelere ayýrdýðý insanlarýn, aralarýndaki çeþitli farklýlýklarý, takvaya bakmadan büyütmeleri; bir nevi gýybet, hatta genel bir gýybet olmaktadýr.
Bazý insanlarýn bilerek veya bilmeden yaptýklarý, ýrkçýlýk, kabilecilik veya bölgecilik de, insanlarý genel ve farklý bir çeþit gýybete sevk edebilir. Çünkü bu tür ayrýmcýlýklar, kendi ýrkdaþlarýný ve yakýnlarýný üstün, diðerlerini aþaðý sayarlar. Kendilerini överlerken, ötekilerini yererler. Halbuki ayette verilen ölçüye göre üstünlük, takvadadýr. Övülmeye lâyýk olanlarda takva sahipleridir.
Gýybetin Caiz Olduðu Yerler Var mýdýr?
Normal þartlar altýnda bu kadar þiddetli ifadelerle yasaklanmýþ olan gýybet, bazý çok özel durumlarda caiz olabilir. Hatta bu durumlarda gýybet; gýybet olmaktan çýkar.
Birincisi: Görevini yapmasý ve insanlarýn hakkýný teslim etmesi gerekirken, bunlarý yapmayan, makamýnýn ve unvanýnýn gereðini yerine getirmeyen bir insan, amirlerine veya ilgili mercilere þikâyet edilir, yaptýðý kötülükler ve yanlýþlýklar anlatýlýr. Bunun sonucunda hak sahibi hakkýný alýr.
Ýkincisi: Ýnsanlar tanýmadýklarý insanlarla ortak iþler yapmadan önce, daha önce ayný kiþi ile çalýþmýþ olan insanlardan bilgi almak isterler. Onlarýn ezkiyelerine veya verecekleri olumsuz bilgilere göre, çalýþýp çalýþmamaya karar verirler. Buna meþveret veya danýþma denilir. Özellikle yaþadýðýmýz asýrda böyle davranmak bir zarurettir. Ýþte böyle meþverette bulunan insanlara, “ben onunla çalýþtým,beni aldattý, sen dikkatli ol, ona göre kararýný ver ve yaþartnameni hazýrla“, demek meþveretin gereðidir.
Üçüncüsü: Eðer kendisinin kötü halleri anlatýlan kiþi, kötülük yaptýðýndan dolayý utanmayan, piþman olmayan ve yaptýðý kötülükleri herkesin içinde övüne övüne yapan; hatta kötülüklerinden zevk alan bir kimse ise, böylesi insanlarýn toplumsal huzuru daha fazla bozmalarýna engel olunmasý ve tedbirler alýnmasý için; yaptýðý kötülükler ve kötü durumlarý baþkalarýna anlatýlabilir.
Gýybet Edene Nasýl Karþýlýk Vereceðiz?
Gýybet konusunda önemli hususlardan birisi de, gýybeti edilen kiþinin; kendisi hakkýnda gýybet edildiðini öðrenince, nasýl hareket edeceðidir. O da intikam almak için, gýybetçinin aleyhinde gýybet edebilir mi?
Kur’an-ý Kerim bizlere, yapýlan kötülüklere karþý misliyle mukabele etme hakký vermiþtir. Ancak haddi aþmayý yasaklamýþ ve kötülüklere; kötülükle karþýlýk vermeyip sabretmenin daha hayýrlý olacaðýný haber vermiþtir. (Nahl, 126)Öte yandan gýybet konusunda, mislini bulmak, haklý olunan sýnýrda durmak oldukça zordur. Bundan dolayý gýybet edene karþý, misliyle karþýlýk vermeyip, gerçekleri açýklamak ve sabrý tercih etmek en selâmetli davranýþtýr. Çünkü gýybeti edilenin öbür dünyada alacaðý hakký, bu dünyadakinden daha büyüktür.
Gýybetle Ýlgili Hadis-i Þeriflerden Örnekler
Hz. Ebû Hüreyre (r.a.)’nin rivayet ettikleri bir hadis-i þerifte, Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) sahabe i kirâma hitaben þöyle buyurmuþlardýr: “Gýybetin ne olduðunu biliyor musunuz?“ Onlar da: “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir!“ derler. Bunun üzerine: “Birinizin, kardeþini hoþlanmayacaðý þeyle anmasýdýr!“açýklamasýný yapmýþtýr. Orada bulunan bir adam: “Yabenim söylediðim onda varsa, bu da mý gýybettir?“deyince; Peygamberimiz (s.a.s.): “Eðer söylediðin onda varsa, gýybetini yapmýþ olursun. Eðer söylediðin onda yoksa bir de iftirada bulunmuþ olursun.“buyurmuþlardýr. (Ebû Dâvud, Edeb 40, V/192)
Hz. Âiþe (r. anhâ) validemiz anlatýyorlar: “Ey Allah’ýn Rasûlü, sana Safiyye’deki þu þu hal yeter!“ demiþtim. Bundan memnun kalmadý ve: “Öyle bir kelime sarfettin ki, eðer o denize karýþtýrýlsaydý, denizin suyuna galebe çalýp onu ifsad edecekti“ buyurdu.Hz. Âiþe (r. anhâ) validemiz ilâveten der ki: “Ben Rasûlullah (s.a.s.)’e bir insanýn, tahkir maksadýyla taklidini yapmýþtým. Bana hemen þunu söyledi: “Benbir baþkasýný, kusuru sebebiyle söz ve fiille taklit etmem. Hatta, buna karþýlýk bana, þu þu kadar (pek çok dünyalýk) verilse bile!“ (Ebû Dâvud, Sünen, Edeb 40,V/192)
Muaz Ýbnu Esed el-Cühenî (r.a.)’nin rivayet ettiði bir hadis-i þerife göre Peygamberimiz (s.a.s.) þöyle buyurmuþlardýr : “Kim bir mümini bir gýybetçiye karþý himaye ederse, Allah da onun için, Kýyamet günü,etini cehennem ateþinden koruyacak bir melek gönderir. Kim de Müslüman’a kötülenmesini dileyerek bir iftira atarsa, Allah onu, kýyamet günü, cehennem köprülerinden birinin üstünde, söylediðinin günahýndan paklanýp çýkýncaya kadar hapseder.“(Ebû Dâvud, Sünen, Edeb 41, V/197)
Gýybetin bu derece kötülenmesi, Ýslâm dininin çok ehemmiyet verdiði toplumsal dayanýþmayý zedeleyici olmasýndan ileri gelir. Maddî yaralarýn tedavisi kolay ise de, manevî yaralarýn, toplumsal hastalýklarýn tedavisi zordur. Hatta çoðu kere mümkün bile deðildir. Ayrýca gýybet, bireysel hukuka da girmektedir,affedilmesi, öncelikle gýybeti edilen kimsenin affetmesine baðlýdýr. Halbuki bazan ýrkî, mezhebî , siyasî düþüncelerle kitlelerin gýybeti yapýlmakta,böylece hem ümmet birliði ciddî þekilde yaralalmakta, hem de öbür dünyaya büyük veballe gidilmektedir.
|