Yazýmýzda bu ilkeleri içeren; “Ey iman edenler! Mallarýnýzý aranýzda batýl yollarla yemeyin. Ancak karþýlýklý rýza ile yapýlan ticaretle olursa baþka. Ve kendinizi öldürmeyin. þüphesiz Allah size karþý çok merhametlidir. Kim haddi aþarak ve zulmederek bunu yaparsa onu cehennem ateþine atacaðýz. Bu Allah’a pek kolaydýr” anlamýndaki Nisa suresinin 29-30. ayetlerini tahlil etmeye çalýþacaðýz. Ayet, 5 hüküm içermektedir:
1. Bâtýl yollarla servet edinmek haramdýr
Sözlükte yok olan, boþa giden, geçersiz olan ve gerçekliði bulunmayan þey anlamýna gelen “bâtýl” kelimesi, bir Kur’an kavramý olarak varlýðý olmayan, hakîkati bulunmayan, boþ, temelsiz ve asýlsýz þeyler demek olup “hak” kavramýnýn zýddýdýr (Raðýb,s. 51).Bir fýkýh terimi olarak rükünleri ve þartlarý tamamen veya kýsmen eksik olan ibadetler ile gerekli þartlarý taþýmayan akitlere denir. Bâtýl olan akitler, geçersiz ve yok hükmünde olup herhangi bir hukukî sonuç doðurmazlar.
Kur’ân’da bâtýl kelimesi; yalan, put, þirk, haram, zulüm, faydasýz ve boþa gitme anlamlarda kullanýlmýþtýr (Âl-i Ýmrân, 71, 191; Lokman,30,Bakara, 42,188, Hûd, 16).Hakký ve doðruyu ifade etmeyen, tevhit inancýna ve Ýslâm’a uymayan her þey batýldýr. Allah hak, O'ndan baþka tapýlanlar batýldýr (Hac, 62; bk. Lokman, 30). Ýslâm hak, beþerî dinler bâtýldýr. (Ýsra 81).
“Mallarýnýzý aranýzda batýl yollarla yemeyin” anlamýndaki ayet, meþru olmayan kazanç yollarýna ve servetin harcanamayacaðý yerlere iþaret etmektedir:
a)Meþru olmayan kazanç; kumar, hýrsýzlýk, gasp, rüþvet, faiz, yalan, yalancý þahitlik, hile, aldatma, fuhuþ ve benzeri yasal olmayan her türlü din ve ahlâk dýþý yollarla elde edilen servettir.
Meþru olmayan kazanç yollarý “bâtýl” kelimesi ile ifade edilerek evrensel bir ilke ortaya kon- muþtur. Çünkü haksýz kazanç yollarý, zamanla ve farklý toplumlara göre deðiþebilmektedir.
Ticarî hayatta çok farklý þekilleri bulunan hile ve aldatmalar, sözgelimi; müþteriye birinci kalite diye, ikinci kalite mal vermek, yeni diye, kullanýlmýþ mal vermek, eksik tartýp ölçmek, malý fâhiþ fiyatla satmak, hile ve desiselerle devlet malýný zimmetine geçirmek, her türlü yolsuzluk; iþçi ve memurun görevini ihmal ve terk etmek suretiyle hak etmeden aldýðý ücret, iþ verenin çalýþanlara hak ettiði ücretlerini, devlete vergisini, fakire zekâtýný vermeden ve kalitesiz mal üretip pahalýya satarak elde ettiði servet, kurum ve devletten aldýðý krediyi geri vermeyen; tükettiði suyun, elektriðin ve gazýn bedelini ödemeyen kimsenin kazancý gayr-i meþrudur,haksýz kazançtýr.
b) Meþru olmayan harcama; serveti içki, kumar, uyuþturucu, fuhuþ ve benzeri gayr-i meþrû ve haram yerlere harcamak ve malý mülkü israf etmektir.
Bâtýl yollarla servet edinmek ve onu gayri meþru yerlerde harcamak günah bir davranýþtýr. Bu husus Bakara suresinin 188. Ayetinde açýkça ifade edilmektedir.
“Mal” kelimesinin çoðulu olan “emvâl”; insanlarýn sahip olabileceði para, toprak, bina, hayvan ve benzeri taþýnýr ve taþýnmaz her türlü mülkü ifade eder.
“Malý bâtýl yolla yeme” tabiri sadece yemeyi ve içmeyi deðil,her türlü harcama, faydalanma ve tasarrufu da ifade eder (Raðýb, s. 20).
Bir malýn haram olmasý, ya kendisinde bulunan bir illet ya da elde edilmesinde bulunan gayr-i meþruluk sebebiyledir. Dolayýsýyla ayet; domuz eti, akmýþ kan, ölmüþ hayvan eti, çalýntý mal, zehirli ve saðlýða zararlý gýdalar; alkollü içecekler, katý ve sývý uyuþturucular ve saðlýða zararlý olan her türlü içeceklerin haramlýðýna da iþaret etmektedir.
Kur’ân’da “bâtýl” “haram” ve “günah” yollarla servet edinme, serveti haram yollara harcama ve haram þeylerin yenilmesinin yasaklanmasýna karþýlýk “iyi” “temiz” ve “helâl” þeylerin yenilmesi emredilmektedir ( Bakara, 172, 168; Maide, 88; Nahl, 114; A’râf, 157).
“Ýyi ve temiz olandan baþka bir þey yememeye gücü yeten kimse bunu yapsýn / sadece iyi ve temiz olan þeyleri yesin” (Buhârî, Ahkâm, 9. VIII, 107) anlamýndaki hadisi ile helâl ve temiz gýdalarla beslenmenin önemine vurgu yapmýþtýr. Çünkü helâl ve temiz þeylerle beslenme insanýn hayatýna, karakterine ve ahlâkýna olumlu katký yapmaktadýr.
Gayr-i meþru yollarla haksýz servet edinmek ve bu serveti gayr-i meþru yollarda harcamak toplumsal çürümeye, güven ve huzurun yok olmasýna sebep olur.
2 Ticaret, meþru kazanç yollarýndan biridir
Ticaret, kâr amacýyla malý mübâdele etmek; bir þeyi verip karþýlýðýnda bir þey almaktýr. Kur’ân’da ticaret hakikî ve mecazî anlamda kullanýlmýþtýr (Cum’a, 11; Saff, 10-11).
Ayetin ilk cümlesinde, servet edinmenin haram yollarý genel olarak “bâtýl” kelimesi ile ifade edilmesine karþýlýk, “illâ” edâtýndan sonra gelen cümlesi ile servet edinmenin meþru yollarýndan biri ve en önemlisi bildirilmektedir ki, bu meþru ticarettir.
Ayette “illâ” edatý ile baþlayan istisnâ, istisnâ-i münkatý’dýr. Yani “rýzaya dayalý ticaret” “malý batýl yolla yeme” cinsinden deðildir. Dolayýsýyla ticaretin dýþýndaki hibe, sadaka, baðýþ mîras, mehir, diyet, ücret ve benzeri meþru yollarla servet edinme “ticaret” gibi, “mallarý batýl yollarla yeme yasaðý” kapsamý dýþýndadýr.
Tahlil ettiðimiz ayet, alým ile satým bedelleri arasýndaki artý fiyat farkýndan ibaret olan kârýn meþrûiyetine delâlet eder. Bu kâr, tâcirin kamuya yararlý bir hizmet vermesi, sermayesini riske atmasý ve emek sarf etmesinin karþýlýðýdýr.
Ayette servet edinme yollarýnýn en önemlisinin ve en çok vuku bulanýnýn ticaret olduðuna, ticarete önem verilmesine, ticarette ölçü ve tartýya riayet edilmesine, sermayenin artýrýlmasýna, mecbur kalmadýkça sermayeye dokunulmamasýna, hâsýlat ve kârdan harcama yapýlmasýna, tüketimde iktisada riayet edilmesine iþaret edilmektedir.
Kazancýn hangisi en iyi ve temiz olanýdýr” þeklindeki sorulan bir soruya Peygamberimiz (s.a.s.), “Kiþinin el emeði ve aldatma bulunmayan meþru ticaret ile elde edilen kazançtýr” cevabýný vermiþtir (Hakim, II, 10. Ahmed, IV, 141).
“Kiþi, elinin emeðinden daha temiz bir kazanç elde etmemiþtir” (Ýbn Mâce, Ticâret,1. II, 724). “Hiçbir kimse kendi eliyle kazandýðý ve ürettiði yiyecekten daha hayýrlý birþey yemez. Allah’ýn Peygamberi Dâvûd (a.s) da elinin emeði ile kazandýðýndan yerdi” (Buhârî, Büyû’,15. III, 9) anlamýndaki hadisler de her türlü sanat, çiftçilik, iþçilik, sebze ve meyvecilik el emeði ile yapýlan kazancýn önemine vurgu yapmaktadýr.
Alým satým akdinin üç temel unsuru vardýr:
a) Taraþar (satýcý ve alýcý). Alým satým akdinin geçerli olabilmesi için; alýcý ve satýcýnýn akýllý, mümeyyiz ve hukukî yeterliliðe sahip olmasý ve rýzayý yok edecek bir hususun bulunmamasý gerekir.
b) Ýrade beyaný (îcap ve kabul). Ayette geçen “karþýlýklý rýza” ifadesi, irade beyanýný ifade eder. Alýcý ve satýcýnýn, satýma konu olan malý alýp satmaya razý olduklarý irade beyanlarý ile belli olur. Bu beyanýn ayný mecliste olmasý gerekir. Peygamberimizin beyanýna göre; “Alýcý ve satýcýnýn, bulunduklarý mecliste birbirlerinden ayrýlmadýklarý sürece muhayyerlik haklarý vardýr”(Ebû Dâvûd, Büyû’, 53. III, 736. Buhârî, Büyû’,19. III,10. 44, III, 18; Müslim, Büyû’, 43)
c) Akit konusu olan mal ve bedeli. Satýlan malýn, teslimi mümkün olan bir mal olmasý, nitelikleri ve ne zaman teslim edileceði, bedelin miktarý, nasýl ve ne zaman ödeneceðinin belli olmasý gerekir (Buhârî, Büyû’, 84; Ebû Dâvûd, Büyû’, 18-19).Dolayýsýyla mevcut olmayan veya mevcut olsa bile henüz satý lacak durumda olmayan mal, alým satým akdine konu olamaz. Nitelikleri belirli sipariþler bu hükme dahil deðildir. Peygamberimiz, olgunlaþmamýþ zirâî mahsullerin, meyve ve sebzelerin satýmýný (Buhârî, Büyû’, 85; Ebû Dâvûd, Büyû’, 23), bir sonraki yýlýn ürününün (selem akdi hariç) ve doðacak yavrunun yavrusunun satýmýný yasaklamýþ (Buharî, Büyû’,61; Müslim, Büyû, 56) ve “yanýnda bulunmayan þeyi satma” buyurmuþtur (Buhârî, Büyû’, 55; Müslim, Büyû’, 30, 32).
Ayrýca alým satýma konu olan malýn; içki, domuz eti, kan ve leþ gibi alýp satýlmasý, yenilip içilmesi haram olan bir þey olmamasý gerekir. Bu tür alým satým, “Allah, içkinin, ölmüþ hayvan etinin, domuzun ve putlarýn alým satýmýný haram kýlmýþtýr” anlamýndaki hadis ile yasaklanmýþtýr (Ebû Dâvûd, Büyû’, 66. III, 756).
Alým satýmda þu hususlara da dikkat edilmelidir:
a) Alým satýmda, taraflar zarar görmemeli, hile, aldatma ve faiz iþlemi bulunmamalýdýr.
“Allah, alýþ veriþi helâl, faizi haram kýlmýþtýr” (Bakara, 275) anlamýndaki ayet ile; “Bizi aldatan bizden deðildir” (Ebû Dâvûd, Büyû’, 52. III,732; Ýbn Mâce, Ticâret, 36. II, 749), “Güvenilir ve dürüst Müslüman tâcir kýyamet gününde þehitlerle beraberdir” (Ýbn Mâce, Ticâret, 1. III, 724; Tirmi- zî, Büyû’, 4. III, 515), “Allah’a karþý gelmekten sa- kýnan, iyi ve dürüst olanlarý hariç tüccarlar kýya- met günü füccâr (yoldan çýkmýþ kimseler) olarak diriltileceklerdir” (Ýbn Mâce, Ticaret, 3. II, 716; Ebû Dâ- vûd, Büyû’, 4. II, 515) anlamýndaki hadisler bunun delilidir.
b) Tartý ve ölçü eksik yapýlmamalýdýr.
“Tartýyý adaletle tam yapýn, teraziyi eksik tutmayýn”(Rahmân, 9),
“Ölçüde ve tartýda hile yapanlarýn vay hâline” (Mutaffifîn, 1) anlamýndaki ayetler bu gerçeði ifade etmektedir.
c) Satýþý artýrmak ve müþteriyi ikna etmek amacýyla yemin ile Allah’ýn adý ticarete âlet edilmemelidir.
Peygamberimiz (s.a.s.); "Alýþveriþte yemin etmekten sakýnýn. Çünkü yemin ticareti / kazancý artýrýr ama daha sonra bereketini yok eder"(Ýbn Mâce, Ticaret,30.II,745. No: 2209),“Yemin kârý artýrýr (fakat) bereketi yok eder"(Buhârî, Büyû’, 26. III, 12) buyurmuþ ve Allah’ýn kýyamet günü malýný yemin ile satmaya çalýþan kimseye merhamet nazarýyla bakmayacaðýný bildirmiþtir (Ýbn Mâce, Ticaret, 30. II, 745).
Alým satýmda hoþgörülü olunmalýdýr. Peygamberimiz (s.a.s.) bu hususu; “Allah, satýþ yaparken, satýn alýrken ve borcunu öderken müsamahakâr olan kuluna merhamet eder” (Buhârî, Büyû’, 16. III, 9), “Allah, alýþ veriþinde müsamahakâr olan mümin kiþiyi cennetine koyar” (Ýbn Mâ-ce, Ticaret, 28. II, 742) anlamýndaki hadisleriyle teþvik etmiþtir
e) Satýþa konu olan malýn fiyatýný artýrmak amacýyla o malý almaya niyetli olmadýðý hâlde alacakmýþ gibi davranýlmamalýdýr. Buna "müþteri kýzýþtýrma" denir ki Peygamberimiz (s.a.s.), “müþteri kýzý þtýrmayýn” sözü ile bu davranýþ yasaklamýþtýr (Buhârî, Büyû’, 58; Müslim, Büyû’ 11, Ýbn Mâce, Ticaret, 13. II, 734). f) Pazarlýðý yapýlan mala talip olunmamalýdýr. Peygaberimiz (s.a.s.), “Kiþi mü’min kardeþinin alýþ veriþi üzerine alýþ veriþ, pazarlýðý üzerine pazarlýk yapmaz” (Ýbn Mâce, Ticaret, 13. II, 734) sözü ile bu davranýþý yasaklamýþtýr. Ancak kiþi bir malý almaktan vazgeçerse, o zaman baþka bir insan ona talip olabilir.
g) Karaborsacýlýk yapýlmamalýdýr. Hadislerde “ihtikâr” kelimesi ile ifade edilen karaborsacýlýk, bir malý fiyatý artsýn diye piyasaya sürmemek, stok yapmaktýr. Bu davranýþ; “Malý piyasaya sürenin kazancýný Allah bol ve bereketli yapar, Karaborsacýya ise lânet eder”(Ýbn Mâce, Ticaret, 13. II, 728),“Gýda maddelerinde Müslümanlara karþý karaborsacýlýk yapan kimseyi Allah iþâsa götürür...” (Ýbn Mâce, Ticaret, 13. II, 729) anlamýndaki hadisleriyle yasaklanmýþtýr.
h) Satýn alýnan malýn bedeli zamanýnda ödenmelidir. Peygamberimiz (s.a.s.), “Ýnsanlarýn hayýrlýsý satýn aldýðý malýn bedelini ödemede hayýrlý olanlardýr”(Ýbn Mâce, Ticaret, 13. II, 767)sözü ile bu hususa dikkat çekmiþtir. i) Satýcý malýnda bir kusur varsa bunu alýcýya bildirmelidir.
“Müslüman Müslümanýn kardeþidir. Bir müslümana sattýðý malýnda bir kusur varsa bu kusuru alýcýya bildirmeden o malý satmasý helâl olmaz” (Ýbn Mâce, Ticaret, 13. II, 755) anlamýndaki hadis bu hususu ifade etmektedir.
I) Vadeli satýþlarda, alým-satýma konu olan malin bedeli belli olmalý, satýlan mal ve bedeli zamanýnda ödenmelidir.
“Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin...” (Mâide, 1), “Verdiðiniz sözü yerine getirin. Çünkü (ki þi verdiði) sözden sorumludur” (Ýsrâ, 34) ânlamýndaki ayetler bunu gerektirmektedir.
Ticaret, kazanç yollarýnýn en önemlilerinden biridir. Peygamberimizin kendisi de ticaret yapmýþ, insanlarý ticaret yapmaya teþvik etmiþ ve ticârî iþlemlerde bir kýsmýna yukarýda deðindiðimiz olumsuz davranýþlarý yasaklamýþtýr. Özellikle ticarî iþlemlerde gayri meþruluk ve haramýn olmamasýný istemiþtir.
“Öyle bir zaman gelecek ki kiþi malýný nereden; haramdan mý helâlden mi kazandýðýna aldýrýþ etmeyecektir” (Buhârî, Büyû’, 2. III, 11) sözü ile ticarete ve diðer kazanç yollarýna haram karýþabileceðine dikkat çekerek insanlarý uyarmýþtýr.
Konunun önemine binaen hadis ve fýkýh kitaplarýnýn “Ticaret” ve “Bey’ = alýþ veriþ” bölümlerinde, alým satým ile ilgili konular ve ilkeler detaylý olarak anlatýlmýþtýr.
3. Cana kýymak ve intihar etmek büyük günahtýr.
Bu hüküm ayette, “kendinizi öldürmeyin” cümlesiyle ifade edilmektedir. “Kendinizi öldürmeyin” birbirinizi öldürmeyin demektir. Bu anlam, ayetin baðlamýndan anlaþýlmaktadýr. Peygamberimiz (s.a.s.) da, “Allah, aranýzda kanlarýnýzý (birbirinizi öldürmezi) haram kýlmýþtýr”(Ahmed, V, 411) sözü ile bu gerçeði dile getirmiþtir.
“Haklý bir sebep olmadýkça Allah’ýn öldürmesini haram kýldýðý cana kýymayýn” (Ýsra, 33) “Kim bir mümini kasten öldürürse cezasý, içinde ebedî kalacaðý cehennemdir” (Nisa, 93) anlamýndaki ayetler ile benzeri bir çok ayette cana kýymak þiddetle yasaklanmýþ, bir insaný öldürmek bütün insanlarý öldürmek gibi telakki edilmiþtir (Mâide, 32).
Müminlerin birbirlerini öldürmeleri yasaklanýrken “kendinizi” kelimesinin kullanýlmasý, müminlerin bir tek kiþi gibi kabul edilmeleri sebebiyledir.
“Kendinizi öldürmeyin” talimatý “canýnýza kýymayýn/intihar etmeyin” anlamýna geldiði gibi“ ölümünüze sebep olabilecek davranýþlarda bulunmayýn”“ticârî iþlemlerde hatadan kurtulmak mümkün deðil diyerek ticareti ve çalýþmayý terk ederek nefsinizi telefe sebep olabilecek fakirliðe maruz býrakmayýn” “hayýr namýna da olsa kendinizi tehlikeye atmayýn” anlamlarýna da gelir.
Sahabeden Amr ibn el-Âs, bu ayeti delil alarak soðuk havada yýkanmamýþ, teyemmüm etmiþtir. Peygamberimiz (s.a.s.) bu davranýþý duyunca itiraz etmemiþ, aksine tasvip etmiþtir (Yazýr, II, 1343- 1344). Ýntihar etmek þöyle dursun, can güvenliðini ve saðlýðý zedeleyecek davranýþlar bile yasaklanmýþtýr. Yüce Allah.“…Kendi kendinizi tehlikeye atmayýn...”ayeti ile Peygamberimiz (s.a.s.) de, “Kim kendisini öldürürse o cehenneme gider” (Buhârî, Týb, 56) , “Kim ne ile intihar ederse kýyamet günü onunla azap olunur” (Müslim, Ýman, 176-177. I, 104-105; Tirmizî, Ýmân, 16. V, 22. No: 2636).Meselâ, “Kim kendisini demir ile öldürürse cehennem ateþinde onunla azap edilir” (Buhârî,Cenâiz, 84. II, 99; Edeb, 44. VII, 84) hadisi ile bu hususa iþaret etmiþtir.
Mallarýn haksýz yollardan elde edilip yenilmesinin yasaklanmasýndan hemen sonra “kendinizi öldürmeyin” buyruðunun verilmesi dikkat çekicidir. Çünkü toplumun huzur ve güveninin temini can ve mal güvenliðinin saðlanmasýna baðlýdýr.Mal ve can güvenliði, birbirinden ayrýlmaz iki ilkedir.
“Müslümanýn Müslümana ýrzý,malý ve kaný haramdýr”(Tirmizî, Birr 18. IV, IV, 325), “Her Müslüman diðer Müslümanýn kardeþidir. Müslümanlar kardeþtirler. Kendi gönül rýzasý ile verdiðinin dýþýnda kardeþinin malý kiþiye helâl olmaz. Zulmetmeyiniz. Benden sonra küfre dönmeyiniz. Birbiriniz boynunu vurmayýnýz”(Hâkim, Ýlm, I, 93)
“Allah, kanlarýnýza, mallarýnýza ve ýrzlarýnýzý (saldýrýyý) haram kýlmýþtýr” (Buhârî, Edeb, 84. VIII, 83) anlamýndaki hadislerde de mal ve can güvenliði birlikte zikredilmiþtir. “Mal canýn yongasýdýr” ata- sözü de buna vurgu yapmaktadýr. Can güvenliði olmayýnca mal güvenliði de olmaz. Bu açýdan bakýldýðýnda ayetin “mallarýnýzý aranýzda batýl yollarla yemeyin” ve “birbirinizi öldürmeyin” talimatýnýn, hayatî öneme sahip iki toplumsal gerekliliðe iþaret ettiði anlaþýlmaktadýr. Ayrýca “kendinizi öldürmeyin” ifadesi; baþkalarýnýn canlarýnýn kiþinin kendi caný mesabesinde olduðuna, kiþinin kendi caný gibi baþkalarýnýn canýný da korumasý gerektiðine dikkat çekmektedir.
Tahlil etmeye çalýþtýðýmýz ayet, Ýslâmî hükümlerin hedefi olan “beþ zarurî” ilkeden canýn ve malýn korunmasý ilkesine iþaret etmektedir. Ayný surede, evliliðin teþvik edilmesiyle neslin korunmasý(ayet, 3), alkollü içkilerin yasaklanmasýyla aklýn korunmasý(ayet, 43), Allah ve Peygambere itaatin emredilmesiyle dinin korunmasý (ayet, 13) ilkesine de iþaret edilmektedir.
4. Allah çok merhametlidir (rahîm)
Çok merhametli, çok nimet verici ve çok müþfik anlamlarýna gelen “rahîm” kelimesi Allah’ýn güzel isimlerinden biridir. Allah’ýn bu ismi, ayný kökten gelen “rahmân” ismine göre daha özeldir. Allah, bu sýfatý gereði dünyada sadece mü’minlerin güzel amellerine sevap verir, âhiret nimetlerinden sadece onlarý yararlandýrýr, onlardan razý olur ve onlarý cennetine koyar. Mü’min olmayanlar, Allah’ýn dünyadaki nimetlerinden yararlansalar da âhiretteki nimetlerinden mahrum kalýrlar. Allah’ýn rahmetinin her þeyi kuþattýðý, âhirette ise sadece müminlere merhamet edeceði A’raf suresinin 156. ayetinde açýkça ifade edilmektedir. Peygamberimiz (s.a.s) de yüce Allah’ýn cennete, “...Sen benim rahmetimsin, cehenneme de sen de benim azabýmsýn....”dediðini bildirmiþtir (Buhârî, Tevhid, 25. VIII, 186).
Yüce Allah’ýn, insanlarýn can ve mal güvenliði ile ilgili iki talimatýndan sonra “rahîm” sýfatý ile çok merhametli olduðunu bildirmesi, bu talimatlarýn kullarýn yararýna olduðunu göstermektedir. Allah, kullarýna çok merhametli olduðu ve onlarýn güven ve huzur içinde olmalarýný istediði için bu talimatlarý vermektedir. Dolayýsýyla bu talimatlara uyan fert ve toplumlar kendi yararlarýna hareket etmiþ olurlar.
5. Her suçun / günahýn cezasý vardýr
Ayetin baþýnda “mallarýnýzý aranýzda batýl yollarla yemeyin” ve “birbirinizi öldürmeyin” talimatýndan sonra “Kim haddi aþarak ve zulmederek bunu yaparsa, onu cehennem ateþine atacaðýz” buyurulmasý, her suç ve günahýn cezasýnýn olduðunu ifade eder. Ýman edip ilâhî emir ve yasaklara uymanýn mükâfatý olduðu gibi, inkâr edip ilâhî emir ve yasaklara uymamanýn da cezasý vardýr. Suç iþleyen insan dünyada bir þekilde cezadan kurtulsa bile tövbe etmediði veya affa mahzar olmadýðý takdirde âhirette cezasýný mutlaka çekecektir. Cümle, bu gerçeðe dikkati çekmektedir.
“Mallarý batýl yollarla yiyen” ve “cana kýyan” kimsenin cehenneme atýlacaðýnýn bildirilmesi, bu fiilleri iþlemenin büyük günah olduðunu da ifade eder.
“Kim bunu yaparsa” cümlesindeki “bunu (zâ-like) kelimesi ile iþaret edilen þeyler nelerdir? Bu kelime ile “insan öldürme ve intihar etme” yasaðý kastedilmiþ olabilir. Çünkü bu kelimeden hemen önce söz konusu yasaklar zikredilmiþtir. Veya “mallarý batýl yollarla yeme” ve “cana kýyma / intihar etme” yasaðý kastedilmiþtir. Çünkü ayette bu iki yasak geçmektedir. Veya surenin baþýndan itibaren zikredilen yasaklar. kastedilmiþtir. Taberî (ö.310/922) “zâlike” kelimesi ile “ey müminler!” diye baþlayan 19. ve 29. ayetler arasýnda geçen yasaklarýn kastedildiðini, bu görüþün daha doðru olduðunu beyan etmiþtir (Taberî, IV, 5/36). Kanaatimizce “zâlike” kelimesi ile “mallarý haksýz yollarla yeme” ve “cana kýyma” yasaðýnýn kastedildiði görüþü daha isabetlidir.
“Kim haddi aþarak ve zulmederek bunu yaparsa” kaydý, sözü edilen yasaklarý hata ile deðil bilinçli ve kasýtlý olarak yapanlarýn cezalandýrýlacaðýný ifade eder. Çünkü hata ile yapýlan fiillerin günahý ve cezasý yoktur. Ayetin sonunda yer alan “bu, Allah’a pek kolaydýr” cümlesi, zikredilen günahlarý iþleyenleri Allah’ýn cehenneme mutlaka atacaðýna, bu konuda Allah’ýn gücüne ve iradesine engel olunamayacaðýna vurgu yapmaktadýr.
Tahlil etmeye çalýþtýðýmýz ayetlerde; Ýslâm’ýn temel gayesi olan “caný,malý, nesli, aklý ve dini/ahlâký” koruma ilkelerinden ikisine; can ve mal güvenliðine, ticaretin önemine, ticârî iþlemlerde dürüstlüðe, hile ve aldatmanýn meþru olmadýðýna,haksýz kazancýn toplumsal çürümeye sebep olacaðýna, alým satýmlarda karþýlýklý irade beyanýn bulunmasý esasýna, suçlularýn cezalandýrýlmasý gerektiðine, yasal olmayan ve ahlâk dýþý yollarla servet edinmenin, serveti gayr-i meþru yollarda harcamanýn haram olduðuna,hile ve aldatmanýn, intihar etmenin ve insan öldürmenin büyük günah olduðuna, dinî emir ve yasaklarýnýn, ilâhî bir merhamet olduðuna, Allah’ýn çok merhametli olduðuna, güç ve kudretinin üstünlüðüne, suç iþle yenleri cezalandýracaðýna vurgu yapýlmaktadýr.
Rýzýklarý veren Allah’týr. Kiþi çalýþarak bu rýzka ulaþýr. Rýzký haram yollarla deðil helâl yollarla elde etmek, imanýn ve dindarlýðýn gereðidir. Peygamberimiz (s.a.s.) “Ey insanlar! Allah’a karþý gelmekten sakýnýn, rýzký güzel bir þekilde kazanýn, çünkü hiçbir kimse biraz gecikse bile, rýzkýný tamamen almadýkça ölmeyecektir. Allah’a karþý gelmekten sakýnýn. Rýzký güzel bir þekilde elde edin. Helâl olaný alýn, haram olaný býrakýn” buyurmuþtur (Ýbn Mâce, Ticâret, 2. II, 725).
|