Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 672
Toplam 15288574
En Fazla 20355
Ortalama 2611
Üye Sayýsý 1175
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 
 

Toplumsal Duyarlýlýk ve Sorumluluk Anlayýþýnýn Ýslâmî Temelleri

Ýnsan, yaratýlýþý gereði toplu halde yaþamak zorundadýr. Toplu halde yaþayan insanlar arasýnda güven ve huzurun saðlanabilmesi için bireylerin, hak ve yükümlülüklerini bilmeleri ve bunun gereðini yerine getirmeleri gerekir. Bu da fertlerin sorumluluk bilinci ya da ilkelere karþý duyarlýlýklarý ile elde edilir.
17/01/2011

Düzenli ve çaðdaþ bir toplumda, sorumluluk bilinci, toplumun en küçük birimi olan ailede, hatta onun ötesinde kiþinin kendisine karþý sorumluluðu ile baþlamaktadýr. Kendisine karþý sorumluluðunu bilen insan, ailesi ve topluma karþý olan sorumluluðunu yerine getirebilir. Özelden genele, bireyden topluma, fertten cemaata doðru þekillenen bir sorumluluk bilinci. Ýnsanlýk tarihine baktýðýmýzda, toplumlarýn genelde devlet-halk ikilisi biçiminde þekillendiðini görürüz. Devlet, adeta bir vücut misalidir. Onun bütün kurumlarý diðer bir deyiþle organlarý, birbiriyle uyum içerisinde olduðu takdirde saðlýklý bir yapýdan ve verimden söz edilebilir. Vücudunu teþkil eden organlar arasýnda uyum bulunmayan bir insan, nasýl istikrarsýz bir görünüm arzediyor ve toplumsal hayatta baþarýsýz oluyorsa, yönetimi, halký ve beyni konumunda olan ilim tabakasý arasýnda diyalog bulunmayan devlette de baþarýsýzlýk ve huzursuzluk kaçýnýlmaz olacaktýr. Devlet yapýlanmasýnda yer alan idare, halk ve ilim tabakasýndan her birinin en az diðeri kadar önemli bir iþlevi vardýr. Bunlarýn kendilerine karþý sorumluluklarý olduðu gibi, diðer birimlere karþý da sorumluluklarý vardýr. Hukukta, hak-yükümlülük dengesi evrensel bir ilkedir. Kiþilerin haklarýnýn, yükümlükleri ile doðru orantýlý oluþu bu ilkenin dar manada açýlýmýdýr. Devletin hiyerarþik yapýlanmasýnda etkin olan her birimin (idare, halk) diðer birime karþý yükümlükleri bulunduðu gibi, her birimden talep edebileceði haklarý da vardýr. Buraya kadar ifade ettiklerimizi, “Hak doðurmayan yükümlülük olmadýðý gibi, yükümlülüksüz hak da yoktur” þeklinde formüle edebiliriz.

Ýslâm dininde, gerekli þartlarý taþýyan her bireyin kendisine, ailesine ve topluma karþý sorumluluklarý vardýr. “Ýnsanoðlu kendisinin baþýboþ býrakýlacaðýný mý sanýr?”(1) âyeti, insanýn sorumluluk sahibi bir varlýk olduðunu gayet anlamlý bir þekilde dile getirmektedir. Kendisine baþta akýl olmak üzere verilen sayýsýz nimetlere karþýlýk insanýn da, gücü nispetinde yerine getirmek zorunda olduðu belli yükümlülükleri vardýr. Ýnancýmýza göre, verilen her nimetin insana yüklediði bir sorumluluk vardýr. Nitekim: “Nihayet o gün (dünyada yararlandýðýnýz) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.”(2) âyeti bu gerçeði vurgulamaktadýr. Ýnsana verilen nimetler sayýsýzdýr. Akýl, ilim, iman, evlat, mal, sýhhat bu nimetlerin baþlýcalarýný teþkil etmektedir. “Hatýrlayýn ki Rabbiniz size: Eðer þükrederseniz, elbette size nimetimi artýracaðým ve eðer nankörlük ederseniz hiç þüphesiz azabým çok þiddetlidir! Diye bildirmiþti.”(3) âyetinde beyan edildiði gibi, insana verilen nimetlerin gerektiði þekilde kullanýlmasý, söz konusu nimetlerin artýrýlmasýnýn ön þartý olarak kabul edilmiþtir. Sonuç olarak belirtmek gerekirse insan, belirli hak ve sorumluluklara muhatap (konu) olan bir varlýktýr. Onun bireysel sorumluluðu yanýnda toplumsal sorumluluðu da vardýr. Nitekim Resûlullah (s.a.s.), “Hepiniz çobansýnýz (sorumluluk sahibisiniz) ve hepiniz sürünüzden (yetki alanýnýzdan) sorumlusunuz. Devlet baþkaný, sorumluluk sahibidir ve idaresi altýndaki halktan sorumludur. Bir aile reisi, sorumluluk sahibidir ve ailesinden sorumludur...”(4) hadisi ile kiþinin hem ailesine hem de çevresine ya da yetkisi altýndaki kimselere karþý sorumlu bir varlýk olduðuna dikkat çekmektedir.

Ýslâm, iyiliklerin ve ahlâkî deðerlerin yaygýnlaþtýrýlmasý ve kötülüklerle mücadele konusunda, toplumun bütün bireylerinin etkin rol almasýný önermekte hatta emretmektedir. Müslümanlarýn asýl misyonunun da bu olduðu zaman zaman âyet ve hadislerde vurgulanýr. Nitekim, “Siz, insanlarýn iyiliði için ortaya çýkarýlmýþ en hayýrlý ümmetsiniz; iyiliði emreder, kötülükten meneder ve Allah’a inanýrsýnýz...”(5) âyeti, Ýslâm dinine mensup insanlarýn, bu özelliðini dile getirmektedir. Bu yönüyle Ýslâm, toplumu teþkil eden bütün bireylere kollektif bir sorumluluk ve duyarlýlýk anlayýþý getirmektedir. Bu kitlesel ya da kollektif sorumluluk anlayýþý hemen hemen hayatýn her safhasýnda söz konusu olabilmektedir. Kollektif sorumluluk anlayýþýný Hz. Peygamber (s.a.s.)’in þu hadisi gayet güzel bir þekilde ifade etmektedir: “Sizden kim bir kötülük görürse, eðer gücü yetiyorsa, onu eliyle deðiþtirsin. Buna gücü yetmiyorsa diliyle o kötülüðü deðiþtirsin. Buna da gücü yetmiyorsa, o zaman kalbiyle buðzetsin.”(6) Ýmanýn gerektirdiði en alt sorumluluk anlayýþý budur. Bu hadis aslýnda bize, hem birey hem de toplum olarak her konuda duyarlý olmamýzý, toplumun bir ferdi olarak, adeta bir güvenlik görevlisi ya da denetçi gibi topluma gelecek zararlarla imkanýmýz ve þartlar ölçüsünde mücadele etmemizi öneriyor. Naklettiðimiz bu hadis, çeþitli þekillerde yorumlanmaya elveriþlidir. Nitekim iþlenilen kötülüklere, ahlâksýzlýklara el ile müdahele görevinin, devlete, dil ile müdahelenin alimlere ve bilginlere, kalp ile buðzun (boykot) ise, halka ait olduðu þeklinde yapýlan yorum da bunlardan birisidir. Buna göre el ile müdahele, gücü, idareyi, yetkili otoriteyi temsil etmektedir. Ýþlenen kötülüklere karþý gerekli fiilî mücadeleyi sergilemek öncelikle devletin görevidir. Söz konusu davranýþlarýn kötü olduðunu dile getirmek ve halký bu yönde bilgilendirmek de ilim tabakasýnýn görevidir. Halk da kötü davranýþlara pirim vermeyerek görevini yerine getirecektir. Her birim, sorumluluðunu yerine getirdiði takdirde, kötülükler ve ahlâksýzlýklar, toplumda kök salamayacak ve çoðalamayacaktýr.

Gerçek þu ki, kötülüklerle, yanlýþlýklarla, hukuk tanýmamazlýkla mücadele edilmeyen bir toplumda, baþlangýçta yaygýn olmayan lokal bir kötü alýþkanlýk, zamanla adeta bir kanser hücresi gibi bütün toplumu sarabilmektedir. Kötü davranýþlar, baþlangýçta etkisi itibariyle bireylere indirgense de, zamanla diðer fertler de toplumda iþlenen kötülüklerden bir þekilde etkilenmekte ve payýna düþeni almaktadýr. Zina, içki, kumar, hýrsýzlýk gibi çirkin eylemler, baþlangýcý itibariyle belirli kiþiler arasýnda cereyan etmekte ise de, doðurduðu sonuçlar açýsýndan bütün toplumu ilgilendirir bir konuma gelmektedirler. Zira bu tür çirkin davranýþlar sonucunda, nice aileler yýkýlmakta, kanlar akmakta, çocuklar yuvasýz kalmakta, henüz baharýnda nice hayatlar sönmekte ve solmaktadýr. Bunlarýn da topluma eksi bir yük kazandýrdýðý izaha gerek kalmayacak derecede açýktýr. Bu nedenlerle Ýslâm, topluma hiçbir fayda saðlamayan bu tür gayri meþrû eylemleri yasaklamýþ ve mensuplarýna onlarla mücadeleyi önermiþ hatta emretmiþtir. Bu noktada oldukça yaygýn olan, "Her koyun kendi bacaðýndan asýlýr" sözünü yanlýþ anlamamak gerekir. Þunu belirtelim ki, bu söz, hukukî ve uhrevî sorumluluk açýsýndan doðrudur. Hukukî ve uhrevî açýdan herkes sadece iþlediði suçtan ya da fiilden sorumludur. Zira suçlarýn cezalarýnýn þahsî oluþu, Ýslâm’da ve hukukta genel bir ilkedir. Ancak ahlâk veya toplumsal yapý açýsýndan bu söz deðerlendirildiðinde kiþi iþlemediði kötü bir eylemin ya da davranýþýn ortaya çýkardýðý sonuçlara katlanmak zorunda kalabilir. Zira ahlâk bazýnda insan üyesi olduðu toplumun deðerlerinden istese de istemese de etkilenmektedir. Bu etkileþim, müspet olabileceði gibi menfî de olabilir. Dolayýsýyla çevremizde iþlenen bir kötülük veya kuralsýzlýða duyarsýz kalmak, sorumluluk bilinciyle mücadelede bulunmamak, akýlcý bir davranýþ biçimi olarak nitelendirilemez. Zira o kötülük zamanla bir þekilde bizi de etkisi altýna alacak ve o kötülüðün ortaya çýkardýðý zarar yukarýda da ifade ettiðimiz gibi kiþisel bazda kalmayacak kitlesel boyuta dönüþecektir. Bundan da toplum olarak her birey nasibini alacaktýr. Toplum olarak kötülüklere karþý duyarsýzlýðýn faturasýný gayet aðýr bir þekilde ödediðimiz þu günlerde bu gerçeði daha iyi anlýyor ve gözlemliyoruz. Ahlâkî ve toplumsal deðerleri kaygýsýzca heder eden insanlar, bütün toplumun deðerlerini heder etmektedirler. Aykýrý, yasal ve meþrû olmayan iliþkilerin zararlarýna bir yönüyle toplum da ortak olmaktadýr. Zinanýn, fuhþun, hýrsýzlýðýn, anarþi ve terörün, uyuþturucu kullanmanýn zararlarý hiçbir zaman kiþisel boyutta kalmamakta, bütün topluma yansýmakta ve toplum da bundan rahatsýz hale gelmektedir. Aslýnda Peygamber (s.a.s.)’in þu örneklemesi toplumda kollektif sorumluluk anlayýþýnýn ya da bilincinin gereðini gayet veciz bir þekilde þematize etmektedir: “Allah’ýn çizdiði sýnýrlarý aþmayarak orada duranlarla bu sýnýrlarý aþýp ihlal edenler, bir gemiye binmek üzere kur’a çeken topluluða benzerler. Onlardan bir kýsmý geminin üst katýna, bir kýsmý da alt katýna yerleþmiþlerdi. Alt kattakiler su almak istediklerinde üst kattakilerin yanýndan geçiyorlardý. Alt katta oturanlar: Hissemize düþen yerden bir delik açsak, üst katta oturanlara eziyet vermemiþ oluruz, dediler. Þayet üst katta oturanlar, bu isteklerini yerine getirmek için alt kattakileri serbest býrakýrlarsa, hepsi birlikte batar helak olurlar. Eðer bunu önlerlerse, hem kendileri kurtulur, hem de onlarý kurtarmýþ olur.”(7)

Toplum, yapýsý itibariyle farklý konum ve statülere sahip insanlardan teþekkül etmektedir. Toplumu meydana getiren fertlerin, gerek ahlâk gerek hukuk kurallarýna uymada ayný hassasiyeti taþýmadýðý gerçektir. Ýþte bu noktada toplum ve kamu düzeninin bozulmamasýna özen gösteren fertler, kollektif sorumluluk anlayýþýnýn veya duyarlýlýðýnýn gereði, kurallarý ihlal eden kiþilere müdahele etmek durumundadýr. Bu müdahele biçimi, daima dinimizin onay vereceði þekillerde olmalýdýr.

Ýhlal edildiðinde fert veya topluma zarar verecek olan eylem ya da davranýþlara göz yummak, duyarsýz kalmak modern toplum bilinci ve anlayýþý ile de baðdaþmaz. Toplum ya da devlet hadiste de dile getirildiði gibi adeta bir gemiye benzer. Bu gemi batýnca sadece gemiyi delme (kurallarý ihlal edenler) suçunu iþleyenler batmaz, bütün yolcular (toplum) batar. O halde gemide bulunanlarýn görevi, böyle bir faaliyete izin vermemeleridir. Nitekim günümüzde çaðdaþ toplumlarda, kollektif sorumluluk anlayýþýnýn hakim olduðunu ifade edebiliriz. Söz konusu kural tanýmamazlýða ya da ihlale aldýrýþ edilmediðinde, bunun sonucunun iyi olmayacaðýný, alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber (s.a.s.) gayet dikkat çekici bir þekilde dile getiriyor: “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ya iyiliði (maruf) emir ve kötülükten (münker) men edersiniz, yahut Allah Teâla size azap (toplumsal kargaþa ve kaos) gönderir. Sonra Allah’a yalvarýrsýnýz da duanýz kabul edilmez.”,(8) “...Ýnsanlar zâlim (haksýzlýk yapan) birisini görürler de, onun zulmüne engel olmazlarsa, Allah Teâla’nýn bütün insanlarý azaba uðratmasý pek yakýndýr.”(9) Bu ve benzeri hadisler her halükârda, haksýzlýklarla, adaletsizliklerle, topluma zararý olan her þeyle mücadeleyi emretmektedir. Þayet mücadele terkedilirse, doðacak zararlardan ve olumsuzluklardan bütün toplum bireylerinin etkileneceði ve sorumlu tutulacaðý ifade edilmektedir.

Ýslâm’da kötülüklere engel olmamak yerildiði gibi, iyiliklere vesile olmak da övülmüþ, hatta böyle bir faaliyette bulunan kimsenin ödüllendirileceði ifade edilmiþtir. Hz. Peygamber, “Her kim müspet (örnek) bir davranýþ ortaya koyar da, kendisinden sonra onunla amel edilirse, yaptýðý güzel þeyin sevabýný aldýðý gibi, o davranýþý örnek alarak iyilik yapanlarýn sevabýndan da kendisine bir pay verilir, ama onlarýn sevabýndan hiçbir þey eksilmez. Her kim de menfi bir davranýþ ortaya koyarsa kendi davranýþýnýn cezasýný üstlendiði gibi kendisini örnek alarak o davranýþý sürdürenlerin günahlarýndan bir þey eksilmez.”(10) sözü ile, iyiliðe delalet eden kimsenin ödüllendirileceðini, buna karþýn, kötülüðe iþaret eden kimsenin de, o kötülüðü iþleyen kimseler gibi günah kazanacaðýný beyan etmiþtir.

Kur’an-ý Kerim’de mü’minlerin iyiliði emretme, kötülükten, düþmanlýktan alýkoyma noktasýnda birbirleri ile yardýmlaþmalarý emredilmektedir. “...Ýyilik ve fenalýktan sakýnma(takvâ) konusunda birbirinizle yardýmlaþýn. Günah iþlemek ve aþýrý gitmekte yardýmlaþmayýn. Allah’tan sakýnýn, Allah’ýn cezasý þiddetlidir.”(11) Yukarýda naklettiðimiz âyet ve hadislerden de anlaþýldýðý gibi, topluma mensup hiçbir þahýs, meydana gelen olumsuzluklara, iþlenen kötülüklere ve ahlaksýzlýklara duyarsýz kalamaz. O, "Bana dokunmayan yýlan bin yaþasýn" felsefesi ile hareket edemez. O, kendisine karþý yapýlan haksýzlýklara duyarsýz kalmadýðý gibi, topluma yapýlan haksýzlýklara karþý da duyarsýz kalamaz. Duyarlý ve yükümlülüklerini bilen insanlarýn yoðunlukta olduðu toplumun, saðlýklý ve huzurlu toplumu doðuracaðý gerçeðini unutmamak lazýmdýr.


1- Kýyâme, 36.
2- Tekâsür, 8. 3- Ýbrâhim, 7.
4- Buhâri, Cuma, 11, Cenâiz, 32; Müslim, Ýmâret, 20; Ebû Davud, Ýmâret, 1, 13.
5- Âl-i Ýmran, 110.
6- Tirmizi, Fiten, 11.
7- Riyazü’s-Salihin, I, 230 (186 no’lu hadis).
8- Tirmizi, Fiten, 9.
9- Riyazü’s-Salihin, I, 238 (195 no’lu hadis).
10- Müslim, Ýlim, 15, Zekât, 69; Nesâi, Zekât, 64; Ýbn Hanbel, Müsned, IV, 357, 359, 360.
11- Mâide, 3

 

Bu yazý 5774 defa okunmuþtur...

Yorum Ekle

Yazdýr

YORUM LÝSTESÝ

KATEGORÝDEKÝ DÝÐER HABERLER

n

02/10/2017 - 04:58 ANNE BABAYA  ÝHSANDA BULUNMAK

n

03/07/2017 - 03:56 EVLÝLÝKTE AÝLE ÝÇÝ SAÐLIKLI ÝLETÝÞÝM

n

19/04/2017 - 03:19 NESÝL EMNÝYETÝ

n

17/04/2017 - 03:46 ÇOCUKLARIMIZA Peygamberimizi sevdirmek 

n

07/11/2016 - 12:41 EVLÝLÝKTE GEÇÝMSÝZLÝÐÝN NEDENLERÝ

n

18/10/2016 - 02:12 EÞLER ARASINDAKÝ GÜZEL GEÇÝMÝN FORMÜLÜ

n

22/09/2016 - 11:13 DEVREDÝLEMEZ SORUMLULUK: ANNE BABA OLMAK

n

10/08/2016 - 01:08 AÝLENÝN TEMEL KURALLARI

n

14/06/2016 - 11:52 Boþ Vakit mi Dediniz?

n

07/06/2016 - 03:26 AÞINDIRILAN DEÐERLERÝMÝZ: ÂÝLE MÜESSESESÝ

n

02/05/2016 - 12:28 EVLÝLÝK ÖNCESÝ VE NÝÞANLILIK

n

01/02/2016 - 11:27 EVLÝLÝK AKDÝ: NÝKÂH

n

19/01/2016 - 04:31 AÝlEDE Merhamet ve Merhametsizliðin Yansýmalarý

n

04/01/2016 - 11:53 EVLÝLÝK ANLAYIÞI VE EVLÝLÝÐÝN FAYDALARI

n

01/12/2015 - 03:19 GENÇ SAHABELER

n

20/11/2015 - 10:37 Kardeþ kýskançlýðý

n

08/08/2015 - 10:33 Çocuk Eðitiminde Anne ve Baba Nasýl Davranmalý

n

22/06/2015 - 03:09 Z E K Â T

n

19/06/2015 - 04:26 ORUÇ

n

08/06/2015 - 12:07 KUR’AN’A GÖRE HZ. PEYGAMBER’ÝN (s.a.s.) GÖNDERÝLDÝÐÝ TOPLUMDA AÝLE

n

16/12/2014 - 02:10 AÝLEDE ÇOCUÐA DÝN EÐÝTÝMÝ VERÝLMESÝ

n

24/10/2014 - 04:11 ANNE-BABANIN ÇOCUÐA YAKLAÞIMI

n

05/05/2014 - 12:46 ÝSLÂMA GÖRE ÇOCUK YETÝÞTÝRMEK

n

09/04/2014 - 12:29 ANNE-BABA-ÇOCUK ÜÇGENÝ

n

04/10/2013 - 05:33 Hz. Meryem: Mabede Adanmýþ  Bir Hayat

n

16/07/2013 - 12:58 TELEVÝZYON, BÝLGÝSAYAR VE ÝNTERNET KISKACINDA ÇOCUK

n

19/06/2013 - 03:03 Okul Öncesi Çocuklarýn Din Eðitiminde Peygamberî Metot

n

20/05/2013 - 04:03 KUR’AN ÞÝFADIR

n

28/01/2013 - 01:38 Ben seninle “Biz” olmak istiyorum

n

22/11/2012 - 10:25 Çocuk eðitiminde ailenin önemi

n

05/10/2012 - 02:43 Anne baba neyler, çocuðunu televizyon eðler

n

03/09/2012 - 04:04 Temelleri sarsýlmakta olan bir sýðýnak: Aile

n

13/07/2012 - 11:11 Oruç Tutanlar Nerede?

n

26/06/2012 - 04:07 Nezaket Dersi

n

05/06/2012 - 12:06 Evlilik ve Aile Kurumu -2-  

n

16/04/2012 - 12:10 Anne ve Babalara Üç Nasihat  

n

16/04/2012 - 12:05 Evlilik ve Aile Kurumu 1

n

02/04/2012 - 05:59 Ýslâm’da Anne hakký

n

05/09/2011 - 03:17 Kur’an-ý Kerim’den aile örnekleri

n

17/08/2011 - 01:29 Sünnet-i seniyye ve hadis-i þeriflerden kültürümüze yansýyan komþuluk öðretileri

n

13/07/2011 - 11:10 Ýletiþimin dili: Selam

n

20/06/2011 - 02:41 Adanmýþlýk Ruhu ve Gençlik

n

06/06/2011 - 02:19 Þahsiyet/kiþilik inþasý ve deðerler

n

11/04/2011 - 11:06 SEKAM: Aile S.O.S veriyor

n

28/02/2011 - 13:43 Hz Muhammed'in Aile Ýçindeki Örnek Davranýþý  

n

14/02/2011 - 13:01 Aile ve Geçimle Ýlgili Kulaklara Küpeler

n

17/01/2011 - 14:35 Toplumsal Duyarlýlýk ve Sorumluluk Anlayýþýnýn Ýslâmî Temelleri

n

06/01/2011 - 16:26 Unutulmaya yüz tutan deðerlerimizden SILA-ÝRAHÝM

n

06/01/2011 - 16:09 Evlilik ve Aile Hayatý Bir Ýbâdettir

n

02/12/2010 - 17:39 Toplumsal Çöküþte Kötü Ahlâkýn Rolü

n

25/03/2010 - 14:58 HZ. Peygamber'in Gençliðe verdiði önem

n

21/01/2010 - 09:58 Sünnet'te Nikah Mehir  Çeyiz ve Düðün

n

06/07/2009 - 14:55 Aile Ýliþkilerinde Hz. Peygamber’in Örnekliði

n

04/05/2009 - 14:12 Aile Sorumluluðu

n

09/04/2009 - 09:58 Aile Ýçi Ýletiþimde Altýn Kurallar

n

29/05/2008 - 21:37 Peygamberimizin Gençliði
 

Site Ýçi Arama

18 Sevvâl 1445 |  27.04.2024

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardýr ki- Allah ile yaptýklarý ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adaðýný gerçekleþtirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiç bir deðiþtirme ile (sözlerini) deðiþtirmediler.



( Ahzâb sûresi - 23)

Bir Hadis

Ebu Eyyub (radýyallahuanh) anlatýyor:

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Dört þey vardýr, bunlar geçmiþ peygamberlerin sünnetlerindendir: Haya, koku sürünme, evlenme, misvak kullanma."

"Eðer ümmetime meþakkat vermeseydim, her namaz için misvak tutunmalarýný onlara muhakkak emrederdim!"
Misvak kullanmakla o kadar emrolundum ki hatta bu hususta Kur'an (Ayeti) inecek sandým!" (Ahmed Ýbn-i Hanbel:1/337)



Tirmizî, Nikah 1

Bir Dua

Peygamberimiz (s.a.s.) þöyle buyurmuþtur:

“Rabbim! Beni sana çok þükreden, seni çok zikreden, senden çok korkan, sana itaat eden, sana saygý gösteren, sana yönelen ve tövbe eden kimse eyle.”

(Tirmizî, Deavât, 114)

Hikmetli Söz

Bilgi zenginlikten üstündür. Çünkü zenginliði sen korursun, bilgi ise seni korur.
Hz. Ali (r.a) 

Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com